"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
AHMET ODABAŞ TÜM ŞİİRLERİ İçindeki şiir kitapları 1. 2005 Şiirleri 2. 2006 Şiirleri 3. Hayal İmparatorluğu 4. 2007 temmuz öncesi 5. Fadime’nin Ali’si 6. Alışılmış tilki klasiği 7. 2007 temmuz sonrası 8. Falcı Kız 9. Açık cezaevi 10.adın soyadın adresin 11.dört mektup 12.Ayvalık 13. 2008 şiirleri 14. 2008 sonbahar 15. 2009 AÇIK CEZAEVİ Açık cezaevi Bu ne biçim ceza bilemezsin sınırsız güzellikler başta sen varsın ne kilit var ne parmaklık burada mısın diye soran da yok sen masaldaki sultan ben gerçek dünyanın sessiz çocuğu sen bir yanda ben bir yanda Bayındır 25 Haziran 2007 Beni bağlamaz benim seviyor olmam seni bağlamadığı gibi senin pas vermemen de beni bağlamaz 22 Haziran 1986 Hepsi sen Beş yaşında bir arkadaş onbeşinde bir diğeri yirmibeşinde ve ellisinde hepsi sen ya da ben yani biz hangi yaşta buluşalım ve nerde çiçek açmış yabangülünün yanında Karadeniz’de İnciraltı sahilinde ya da şarkı ve türkülerde buluşalım ada sahillerinde bekliyorum istersen bir münasip zamanda Kordon’da göklerde uçmak istersen sen yağmur ol ben bulut Maçka’da buluşalım Ağrı dağından aşıp çayır çimene düşelim beraber dumanlı dağlar bizim Urfanın etrafında gördüğün gibi yolumuz gurbete düştü sensiz ve bensiz olmuyor Bayındır 17 Mart 2007 Beyaz yalan 6 yaşındaki delikanlı 12 gösteriyorum ama 16 ‘sındayım dedi genç kıza pek inandırıcı olmadı ya olsun küçük yalanlar olabilir aşk için Şubat 2007 Bir aşk hikayesi Sen nazlı güzeldin ben çılgın aşık bizim de bir hikayemiz olmalıydı şanına layık büyük aşklar düşünce ürünü ise tam bize göre yok hayal ürünü ise aşılmaz engel ulaşılmaz dağ düşünemiyorum Kaf Dağı dahil oturup bir yaz akşamı sahilde anlatamadık masum öykümüzü ne kendinden haberi var çılgın aşığın ne de sevdiği kızdan kulağından tutup seviyorum seni çılgın çocuk bu korku niye masaldaki kız Kaf Dağında mı sanıyorsun işte aşk bu öykü bu ve ben buradayım Bayındır 14 Nisan 2007 Bir yalnızlık türküsü Yalnızlığın bir düşünce olduğunu gösterir zaman sevdiğimize uzanmazsa elimiz onu görmesek duymasak dokunmazsak korkarız bizden uzak diye yalnızlık böyle görünür oysa ortak dostlarımız hep yanımızda ay ne kadar uzak güneş ve yıldızlar ne kadar işte bu kadar yakın tüm sevgililer 29 Mart 2007 Buzdan saraylar Buzdan saraylar yaptım aşkımız için gerçekler ve karamsarlığa direndim tüm gücümle ortak bir geleceği yazdık dizelerle kendimizi kandırdık bunca zamandır 22 Haziran 2007 Çılgın teyze Çılgın teyze ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgide zor olanı seçti 1 Nisan günü yaşamaktan yana koydu tavrını işte böyle şaka yaparız zamanı gelince cımbızlı şiiri masum kalır O. Veli’nin çılgın teyze kuaföre taşınır hasta yatağından kimse inanmaz 1 Nisan 2007 Denemeler insanlar arası eşitsizliğin kökeni hemen şuracıkta İki defa görüşüp öpüşmeden ayrılmanın neresi aşk eşitsizlikte kalmıştık eşitsizlik doğada var siz tank ve top üreterek satamazsınız işkence aleti hiç ama onlar yapar ve satacak kazlar bulurlar eşitsizlik doğada var sen kalkıp tank üretip top üretip bunları satamazsın adamların ekmeği ile oynama nice savaşlar tezgahlayıp nice işkence aletini satmak sana göre değil dedim ya eşitsizlik doğada var 29-30 Kasım 2003/Cumartesi Ekmek kapısı Nice insanlara ekmek kapısı oldu nice uygarlık nice devlet havasını soluyup suyunu içti bu toprakların taa uzaklardan kıtalar arası sefer ile geldiler benim ülkem benim toprağım kimleri doyurmadı ki aslanlar yetiştiren bu topraklar çakal akınlarına dayandı gizli servis çalışmalarına işgalcilere dayandı içerden ve dışardan saldıran leş kargalarına ekmek verdi mert gururlu aslan gibi kale gibi dimdik ayakta kendini bilmezlere de kucak açar toprağımız ne kadar yer işgal eder ki ömrünü tamamlamış canavarlar onların mezarına da gül dikmek sözüm olsun 8 Mart 2007 Eski defterler Bırak eski defterler yerinde kalsın yırtık sayfalarda ne bulacaksın derin bir nefes al ve aynaya bak gülümseyerek işte ben buyum mutluyum tüm zamanlara tüm sevdiklerime merhaba merhaba doğa merhaba yaşam yeniden başlıyorum bugün her şeye Bayındr-01 Şubat 2007 Gitme gitme dur biraz dur ki düşünelim ne olduğumuzu zamanı durdurup insanları tartalım hoş bilinmez ya neye yarayacağı bu ölçmenin yine de merakımızı yatıştıralım sen nesin ben neyim neyiz biz belki bir belirsizlik bir iz tanımlanmamış kavramlar arasında karmaşık bir şey 5 Eylül 1986 İhanet bedeli krallıklar Siz doğuran kazan fıkrasını bilmezsiniz değil mi bilmediğiniz daha pek çok şey var boşuna kral yapmadılar sizi kendi askerine silah sıkarak ucuz kahramanlık yapmanın bedeli krallık sizi oraya çıkaranlar indirmesini de bilir ve kazan öldü der yaa 12 Şubat 2007 İnsanları tanıdıkça İlmiye Abla’da duymuştum bir özlü söz insanları tanıdıkça hayvanları daha çok seveceksin 27 Haziran 2007 Irak ................... Ve şimdi Saddam kuralları belirsiz bir kumarda rolünü yapıyor güçlü olan kazanır buna bir diyeceğim yok bu senaryoyu yazanlar yerli filmcileri çıldırtabilir Agahta Cristine belki böyle ince cinayetler tasarlamıştı ................ 31 Aralık 1990-İstanbul Kaçak güreşiyorum Bir mektupta anlatmıştım ya talihsiz oyuncak görmek istersen burdayım işte değişen ne var bunca zamandır oyuncak olduktan sonra ister öyle ister böyle 20 Haziran 2007 Talihsiz oyuncak Oyuncağın geleceği ve geçmişi hep oyuncak olmak var olduğu sürece var olmadığı zamanların ise bir anlamı yok onunu için 15 Kasım 2005 Karagözlün elveda Kara gözlüm elveda bilsem ki sensiz doğmayacak gün ye ayrılık ölüm olacak bugün yine de seni aramayacak gönlüm alışılımış her şeye veda güle veda bülbüle veda artık kavak dalları yeşerecek ve tavuklar gıdaklayacak dizelerimde 1-3 Eylül 1986 Korku Nasıl korku anında gözleri kapamaksa ilk yapılan gerçekler karşısında düşünmemekte öyle 19 Mayıs 1986 Masaldaki prenses Masaldaki güzeller güzeli prensesin gönlündeki beyaz atlı prens olma düşüncesi masalın en hoş bölümü 27 Şubat 2007 Sen kim hovardalık kim www sen kim hovardalık kim com tık tık kapı çaldı internetteki güzel aşksa aşk güzellikse güzellik bi yol öp yanaktan o sana yeter işte adresim yutkundu delikanlı bekle geliyorum bilgisayar güzeli dedi ve çıktı hedef bilinen kişi www…..com gücü bitene kadar yürüdü delikanlı çuval gibi yere serildiğinde bir karış yol kalmıştı hedefe parmakları oynuyordu ama eli onun değil sayın kardeşim sen kim zamparalık kim sana mı kaldı ww bilmem ne sana mı kaldı fıstık ayıklamak kabuksuz tarafından sonra sevgili avukatına ne anlatacaksın 24 Mart 2007 Not: Sen kim hovardalık kim Muzaffer İzgü’nün bir öyküsünün adı ve fıstık ayıklamak Nevin’den…kalanı da firmamızın ikramı. Suskun güzellik Süzülüp gelen güzelliğin ardında sessiz bir çığlık var ey yaşam ben de varım ve seviyorum çok şey mi istedim sanıyorsun senden ……………………………… 7 Mayıs 2007 Yağmur yağıyor yağmur yağıyor güzelim Yeşilırmak Vadisinde bir fındık bahçesinde ve ben ıslanıyorum düşüncemi yıkıyor sular süzülüyor yüzümden damla damla yıkanıp gidiyor düşlerim gerçekler kalıyor bana bu Karadeniz serinliğinde sevdiğini düşünüyor insan sonra bir söz vardır ya “paran kadar konuş” derler aynı zamanda parası kadar sevmeli insan sevmek yetmez herkes biliyor bunu çalışmak yetmez kestiremez kimse yaşanmamışı kredi alınamaz gelecekten ve yarın sabah gün doğacak mı gerçekten bilinmez bilemez kimse parası kadar sevmeli insan işte güzelim bu düşüncelerle cep aradım ötem berimde 28 Ağustos 1986 Yalana ortak olanlar Yalanlara ortak olanlar da yalancı susanlar da yargılamadan saçmalayanlar da yalancı gerçek diye başkalarının söylediği yalanlara inanılır akıl niye verilmiş insana süs olarak taşınsın diye mi 2 Nisan 2007 Yalnızlığını anlat Yalnızlığını anlat dolanırken bir başına kır çiçeklerine ve kuşlara gülümsediğini el salladığını zamana ve bu arada bir gülümseme de bana yolladığını anlat 26 nisan 2007 Görünce mutlu oluyorsam Görünce mutlu oluyorsan Dokunsan ne olacak Sözüme darıldılar Alsam ne yapacaklar Yeşilırmak Yeşilırmak sandım kendimi seni Karadeniz olanca coşkunluğumla geldim kucaklaşmak için garip bir öykü anlamak zor kim kimi nerede kucaklıyor vadinin coşkusu benim sandım senin payına mavi deniz …………….. düzeltme 5 Mayıs 2007 Yıldızlar Yıldızlar sevgili dostlar selam söyleyin sevdiğime bir göz kırpmanız yeter ulaşmak için iyi haberler ve bir gülümseme götürün benden 27 Şubat 2007 Zamanaşımı Aşkta zamanaşımı olmaz Adını duyunca Adını duyunca suskun kalışım neden sen de aynı yalnızlığı çekiyorsun duymazlıktan gelsen de aynı yutkunma ele veriyor bir de kızarman yok mu 27 Nisan 2006 Bedel Biraz ağır oldu gibi geliyor bu bedel bana bir yararı olsa devam sürünmeye bu yüzden mutlu olduğunu söyle daha güzel olacak her şey ama boşuna sürünmek yok boşuna ölmek olmadığı gibi 31 Ağustos 2006 Bin yıllık yolculuk Bin yıl sonra döndüğümde gençlik aşkımla buluşmak dileği sizi de gülümsetiyor mu 11 Eylül 2006 Bir öykü üç masal Sıradan bir mektup değil yazmaya başladığı üzerinden on yıllar geçti barışa uçtuğu için vuruldu güvercin sonra bir aslan vuruldu barışı arayan sonra bir de baktık ki bir çok ışığı söndürmüşler karanlıklar uğruna aralamaya çalıştığımız giz sımsıkı duruyor perde açılamaz çünkü orada gizlenen canavar sizden korkuyor perde aralanıp ışık girdiğinde içeri siz girdiğinizde onun dünyası yıkılacak 11 Eylül-5 Ekim 2006 Canik Dağlarında bir çınar ağacı Yanımızdaki ev Ali Usta’nın evi kuzeyde dere ve Hatipler biraz daha gidersek Topal Mürsel Mahirin Hamit ve sonrası güneyde bir dere Kamil’in Yaşar ve sonrası Martil doğuda Zülfiyeler orman ve yol uzaktan Yeşilırmak ve Guztarla görünür ve doğu yakası ırmağın batıda dağlar ve dağlar gölgesinde oturduğum çınar ağacı henüz dikilmedi on beş yıl sonra dikeceğim çınar ağacını 60’lı yıllarda beş yaşında bir delikanlı yeşil gözlü kıza gülümsüyor hukuk öğrencisi Bayındır12.12.2006 Çarşamba’yı Sel Aldı Çarşamba’yı sel aldı eski zaman içinde Yeşilırmak üzerinde barajlar yokken bir yar sevdim el aldı eski zaman içinde değişen bir şey yok o gün bu gündür 22 Mart 1983-3 Aralık 2006 Çınar ağacı Evimizin önündeki çınar ağacına her yıl gelir ve bize baharın geldiğini anımsatırdı ne zaman ki ağacı kestiler bir daha duymadık guguk sesini 17 Aralık 2006 Diktatörün sonu Eğer İsmet Paşa’dan ders alsaydı kiminle dost olunacağını öğrenirdi ayı ile yatağa girmek garip bir seçenek Erdal İnönü’den ders alsaydı sair organlarımızı nasıl tutacağız diye sorulduğunda azıcık kızarırdı yaşam kısa bir oyun değil mi felek ananın babanın adını doğum tarihini ve kırdığın cevizleri sormaz bir varmış bir yokmuş hepsi bu 30 Ocak 2006 Dört mektup Biri 40 yıl öncesine biri 40 yıl sonrasına biri masaldaki prensese biri de ortaya istediğin mektup senin olsun selam ve sevgiler 26 Kasım 2006 Eski Oyun Seni bir daha yanlış anlayamayacağım zamanı geri alıp da aynı çayı içersek yeni baştan söz veriyorum daha açık sözlü olacağım kendime saklamayacağım duygularımı seni de olduğundan farklı görmeyeceğim el sallamak gerekirse giden sevgiliye seninle her şeye varım 31 Ağustos 2006 Hayal avcısı On sekizinde delikanlıyım İstanbul’da şehir hatları vapurunda hayal ve gerçek arası bir güzel elinde boya ve fırçası resmini çiziyor gelecek günlerin bir yanda ben bir yanda o hayal avcısıyım bu öyküde ama ne tünelin başı ne sonu görünüyor el ele tutuşursak donacak mı bu resim geçmiş ne yanda duracak gelecek ne yanda limana az kaldı biliyorum bu rüya gerçek dünyaya kadar on sekizinde bir delikanlı hayal avcısı bir de hayaller Bayındır 12 Aralık 2006 HEDEF En büyük hedefim gerçek anlamı ile iyi bir insan olabilmektir. 7 Ağustos 1984 Kalp doktoru Kalp doktoru ya da aşk uzmanı değil ya Gülhane Parkı ya da Avcılar’daki üst geçit yine de söyleyecek bir şeyleri vardır bizim için 21 Aralık 2006 Korku tüneli Öylesine sevdim ki beni sevmenden korktum 24 Temmuz 2006 Ortak zamanlar Aynı yerde aynı zamanda aynı yağmurda gezindik senin özlemlerin kendi dünyanda benim özlemlerim benim dünyamda yağmur devam ederken bir yandan hafif rüzgar ortaklığa dahil bir ıslanma 5 Temmuz 2006 Perdenin arkası Bu perde açılamaz çünkü orada gizlenen canavar sizden korkuyor perde açılıp ışık girdiğinde içeri siz girdiğinizde onun dünyası yıkılacak 11 Eylül 2006 Ciğercinin kedisi Ne sen ciğercinin kedisisin Orhan Veli’nin dizelerindeki ne ben sokak kedisi istersen kül kedisi ol Kaf Dağının ardında ya da adalet dağıt ülkemin bir yanında görüşme istemim var 20 yıl öncesi için geri çevirme artık bu dileği ister Kadıköy’de ister Çiçek Pasajında ister Kani’nin kahvesinde İnciraltı’nda 5 Kasım 2006 Sensizlik yok seninle tüm güzellikler tüm çiçekler ve çay saatleri sensizlik diye bir şey yok benim defterimde bir de sen olsan 11 Ekim 2006 Sensizlikler Bir yanda sensizliğim Öte yanda sensiz çay saati Sensiz rüyalar Ve sair sensizlikler Olmuyor böyle 2 Ekim 2006 Sevgili Yeşilırmak Sevgili Yeşilırmak, kıvrıla kıvrıla ne de güzel akıyorsun nedendir bu cilve açıklar mısın vadinin coşkusunu taşıdığından mı yoksa dağlar yol vermez mi sen kıvrılmasan 1983-Ayvacık Şekerim Sen çayıma kattığım şeker eridin kayboldun sonra içtim çayı mideme gittin söyle bakalım nasılsın şekerim 2 Temmuz 1983 Ters köşe Ters köşeye uçmak yaşamak ve sevmek uğruna belki zor olacaktı sen olmasaydın 21 kasım 2006 Tohum toprağa düştüğünde Tohum toprağa düştüğünde belirsiz bir umuda kapılırım yarın onun yeşereceği boy atacağı gelir aklıma o toprakta hazırlanırken ben de onun mutluluğunu yaşarım doğmak ne güzel büyümek ne güzel 27.01.1984 Uğurca Babamla kalsam Senden uzak olacağım Seninle gelsem Babamdan uzak kalacağım Ne yapsam bilmiyorum 29 Ekim 2006 Uğurdan Aldığım Ders Sırtımda oynayan 6 yaşınaki genç adama eşeğin nasıl diye sorduğumda eşek değil o benim aslanım diye düzeltme yaptı 15 Aralık 2006 Yabancı Yine de yabancıyım şu Samsun’a memleketimiz ama kim tanır beni bu sokaklarda var mı bir tane merhaba diyen ya da gülümseyen 9 Haziran 1983 yaz başları her şey ne kadar canlı renkler öyle sesler öyle anılar pırıl pırıl seni seviyorum zaman her zaman her şey ne kadar canlı 10 Haziran 2006 Yaz Güneşi ………………………….. Ben yaz güneşinin sıcaklığını kışın soğuk gününde içimde duyuyorum baharda ekeceğim tohum şimdiden yeşilliğini gösteriyor doğanın dostluğuna güveniyorum isterim doğa da bana güvensin Çarşamba- 20.12.1983 Yırtıcı kuşun yakınması Teker teker uçsanıza hep birlikte dev bir kuş olup beni aç koyamazsınız 24 Ekim 2006 Adın soyadın adresin adın soyadın adresin söylesene Ahmet kime ne senin türkünden gözünde yaş, gönlünde ateş ve fırtınalar varmış düşüncende kime ne adın soyadın adresin sabah kahvaltın ya da çorabının markası kimi ilgilendirir söylesene ahmet sen domatesi sevmişsen kime ne bundan akrabalar kedilerle bir akrabalığımız olsa gerek mart ayı onlar için bir dert bizim için bir başka dert ayrı dünyalar şimdi sen kendi dünyandasın ben kendi dünyamda aynı telden çalmadığımıza göre biz ayrı dünyalarda yaşıyoruz galiba 23 aralık 86 aynanın karşısı geçip aynanın karşısına saçlarını ve kravatını düzeltti ne kadar yakışıklı olduğu ve kızların ona bayılacağı düşüncesi ile gülümseyerek kulaklarını salladı 1 Mart 1991 aşk ve güzel en güzel çiçek hangisi ya en güzel hayvan peki aşık olduğun şey bunlardan biri mi bana kalırsa değil aşık olduğun şey güzellik değil 13.8.1996 bir çizik çek gençliğime eğer kredi alabilseydim gelecekten ya da ilerletebilseydim ahbaplığı zamanla bir kalem oynat deseydim çocukluğumda ya da bir çizik çek gençliğime belki de bambaşka bir ben olacaktım o zaman kim bilir belki şimdiki gibi düşünmeyecektim yani ben ben olmayacaktım yine de kararsızım bu konuda öyle ben olmayacaktım da böyle ben miyim sanki bir daha yanılmak yok her gün yeniden söylüyorum bir daha ne gözlerim ne duygularım ne de mantığım hiç biri yanılmayacak yıllar önce söylemiştim dün söyledim bu gün yine söylüyorum bir daha yanılmak yok öyle sanıyorum ki son defa söylediğimde bu sözü o zaman biraz geç olacak o zaman ancak yarını olmayan bir zaman olacak mart 1986 batık geminin hazinesi yapma be güzel akşam akşam deli mi ediyorsun sarhoş mu sersem mi nettiğin belli değil halime bak beter mi beter artık yeter baharın geldiği sıcakların arttığı ve kanımın kaynadığı zamanda cömert davranan yırtmacın yanda batık geminin hazinesini gösterir gibi 22 Mart 1986 bir garip şeyler anlayamadığım bir garip şeyler var ortalıkta bir sen ve bir de benden başka herkes biliyor sevdamızı bardağın dibindeki bira bardağın dibindeki bira bizi birlikte olmaya zorluyor ve biz sonsuza kadar var etmek istiyoruz bardağın dibindeki birayı 19 Haziran 1988 bırakın çocuklar bırakın çocuklar baklavayı böreği çaldın mı adam gibi çalacaksın kurtarır mı İsviçre’den, Amerik’dan’dan aşağısı otomobil çal, kamyon çal vergi kaçır hayali ihracat yap sen bir kilo baklava ile şehir hatları vapuruna bile binemezsin Bayındır 1998 bu işte bir cinlik var genç kadın çekici mi çekici evli çocukları var nerden tanışmış kocasının mahpusane arkadaşı ile adamın bir sürü cinleri var kulağına eğilip de seksi kadının sizin bahçede bir küp dolusu altın var fakat çıkarmak için üç kadın ister cinler “lafı mı olur cinci bey” benden başlasınlar diğer ikisini buluruz dedi genç kadın içi su dolu bir tas ile çekildiler mahzene genç kadın tası kavradı ve dikkatlice suya baktı cinci sıyırdı ne varsa kadının üstünde sonrası bilinen şeyler iyi bir çalışmaydı ve fakat cinler ikna olmamışlardı yeni kadınlar gerekiyordu genç ve güzel “lafı mı olur cinci bey” derken önce biri geldi güzellerin sonra biri, sonra biri yine tas, yine su ve bilinen şeyler cinler birini beğenmedi dedi cinci lafı mı olur daha genç ve güzeller var altınlar henüz çıkarılamadı tüm hızıyla devam ediyor öykü tam anlatamadım galiba bu işte bir cinlik var bizi izlemeye devam edin 1997 bir başka dünya bir başka dünyada görseydim sizi Neval hanım ve siz beni bir başka türlü sevecektim belki ve belki siz de beni bir başka zamanda yaşasaydık siz ve ben belki bambaşka olacaktı öyküler yirmi yıl mı geçti son gördüğümden yüz yıl geçse ne yazar biz var olduk ve sevdik ve seviyorum .....seviyor musun Bayındır 24 mart 96 benim gibi yazdıklarımı düşünseydi kalemim karma karışık olurdu kafası ve anlasaydı gülerdi halime ve eğer hissetseydi çılgına dönerdi benim gibi denklemlere dökerdi içini sayılar notası olurdu duygularının 4 Temmuz 1991 bilseydim başıma gelecekleri bilseydim başıma gelecekleri uyumlu bir çorap giyerdim pantalonuma ayağıma adam gibi bir ayakkabı ve bir de gömlek eğer bilseydim belki tıraş olurdum bu sabah ama saçlarımı mutlaka tarardım belki koku bile sürerdim yağmurda ıslanmak mı kış günü suya bile girerdim senin için Karadeniz’de 6 Temmuz 1991 bosna’da ölen yok okuduğunuz Birleşmiş Milletler raporu değildir ancak adı geçen örgütün verilerine uygun Bosna’da ölen yok zaten Sırplar’ın kasap olduğu da düşünülemez insanlar katledilmemiş yalnızca ve yalnızca ölmüşlerinin yanına gönderilmiştir bosnadaki UN askerleri kardeşim bırakın karaborsa yiyecek satsınlar uyuşturucu falan satıp kadın ticareti yapsınlar onca zor şartlar ve tehlike içinde başka nasıl geçinir UN askerleri bir sağ ayak bir sol ayak bir sağ ayak bir sol ayak topuklarla yere basarak parmak uçları ile yaylanma hep aynı hareketlerle sürüyor yaşam herkesin bir işi olmalı bir evi, sevdikleri amacı olmalı koşturmaya bir sağ ayak bir sol ayak böyle sürüyor işte oyun koşturarak İstanbul 3 aralık 91 bir doktor sevdim inan doktor abla tutuldum sana aslında normalmiş hastanın doktorunu sevmesi ama alışılmıştan öte seni sevmek geldi içimden biraz daha bekle bu adam adam olunca anlatacak aşkını (9 Eylül Tıp Hatırası) balıkçı kahvesi İnciraltı’ndayım Balıkçı kahvesinde keyfim yerinde sayılır kafa buluyorum kendimle 2 ekim 1987 ciddi yurt sorunları saat 19.30, 12 Temmuz 97 Bayındır Parkı’nda vapur bekliyorum Her ne kadar denizi olmayan bir yerleşimse de burası bu durum beklemeye engel değil iki delikanlının şeylerinin kesilmesi şerefine yemek var bu akşam Ödemiş’te biraz da eğlence delikanlılar için pek eğlenceli sayılmazdı ya oldu da bitti Özcan Abi’nin mini operasyonu iyi oldu daha şimdiden bisiklete biniyorlar yakında askere gider üstüne üstlük bir de evlenirler biz de moruklama katsayısının kökleri ve türevleri üzerine kafa buluruz kendimizle henüz vapur gelmedi ve ben bekliyorum Bayındır 12 Temmuz 1997 çok şey istiyorum çok şey istiyorum fakat param yok bedava vermiyorlar hiçbir şeyi ve kredi alamıyorum zamandan c ve y siz yok musunuz siz ne kadar karanlık işlere bulaştınız kimleri öldürüp kimlere işkence yaptınız sonra da “ben masumum abi” diyorsunuz 9.7.1998 cam kafanın çalıştığını biliyorum ama düş olarak kalmayı başarman o üstün zekandan mı yoksa yeteneksizliğinden mi bilinmez yine de gerçek olduğun zaman cam gibi kırılacağın da ortada işte bu noktada bir anlaşılmazlık var Nisan 1987 dostluk insanlara güvenim sonsuz hepsi dost birbirine öyle ki bay ve bayan örümcek gibi ateşli aşk sahneleri sonrası afiyetle yer biri diğerini ve topladığı taze güç ile ağ örer dostlarına ki hazır olsun gelecek öğün davet ben küçük bir çocuğum yaklaşık 11 aylık falan boşanmak isteyen anne ve babama sesleniyorum nerden çıkardınız bu saçmalığı oturup masanın başına çözemediniz mi yemeğin tuzunu pırasayı ve ıspanağı annemi seviyorum babamı seviyorum onları beni sevmeye davet ediyorum 4.4.1995 duydun mu duydun mu arkadaşım uygarlık denen bir garip şeyler olmuş zor mu ölüyormuş insanlar neymiş de yumuşak huylu bombacıklar yapılmış boşuna mı hep insanlık uğruna topu topu bir defa ölüyorlar kırk yılda onu da uygarca ölsünler Ayvacık-7 Aralık 1982 dinle güzel kız dinle güzel kız benim özgürlük tutkunu saçlarım var çoğu zaman darma dağın senin saçların da özgürlükçü ama dağınık değil ben seni düşünmekten bu haldeyim belli ki sen beni düşünmüyorsun 30 Mart 1986 dalgınlık dalgın rüzgarlar eser çarpar önüne gelene sanır ki coşku onun eseri bilmez ki yaprağın gönlü neşeli nisan 86 diş dişlerimi gösterirdim kahramanca ta ki dişçi sandalyesine kadar şimdi artık kısmen gülümsüyorum eksik dişlerim sayılmasın 18 aralık 84 dağdaki alabalık çok şey bilir dağdaki alabalık dili yok konuşamaz güzel söylemiş Ziya Paşa tahsil cehaleti giderir eşeklik bakidir dağdaki alabalık nice yiğitler bilir ve nice eşekler sözüm sana Zeyno çok şey bilir dağdaki alabalık sen de bilirsin biz de biliriz üçüncü kişiler de bilir 18.7.1997 erdemli insanlar erdemli insanlar insanlığı savunur dünya barışı ve soyut bir insan hakları için yırtınan bir kısım insan benzerleri de burunlarının dibinde tecavüze uğrayan insanlığı seyrederler Aralık 1994 ezbere bu yol bu kaldırım gökyüzü yıldızlar köpek havlamaları ve gecenin belirsizliği hep ezbere ezbere yürüyorum yol boyu dizeler üstünde o kaldırım senin bu kaldırım benim kafamı çarpmamak için düşersem eğer taşlara ortasında yürüyorum asfaltın ezbere seviyoruz düşler ezber, güzeller ezber sarışın ve esmerler ela ve karagözlüler hepsi ezbere ezbere yazıyor ezbere geziyorum aslında yaptığımız hiçbirşey yok dostlar alışverişte görsün İstanbul 4 Mayıs 1991 farkına varmadım sene seksen dört Alsancak’ta Hukuk Fakültesi kantini o kadar tatlıydı ki masamda oturan kız farkına varmadım çayı şekersiz içtiğimin gülümsüyordu İzmir Adliyesi’nde bir çocuk 7-8 yaşlarında sanki düğüne gidiyorlar diyordu boşanmak isteyen ana ve babası için 1995’te duruşma öncesi gezinen iskeletler ülkesi yüz yıl önceki insanlar için bugün ne anlama geliyorsa yüz yıl sonra bizim için de o anlama gelecek şimdi gülümseyen gençler çocuklar büyükler mutlu günlerini yaşayan sevgililer ve varlığından bilgi sahibi olmadığımız herkes aslında gezinen iskeletleriz 96 sonbahar garip şeyleri seviyorum insanlar garip oluyor ve garip şeyleri seviyorlar ben anlayamadıklarımı seviyorum seni hiç anlayamıyorum ufaklık hem de hiç anlayamıyorum 5 Eylül 1986 gel de şaşırma pusulayı ereğim bir dağın ardında beni bekliyor olsa koyulurum yola ona ulaşmak için ama dağlar bir değil erek bir değil yollar bir değil hepsi binlerce bir ben varım bir olan gel de şaşırma pusulayı Ayvacık-11 Mayıs 1983 gitti dört çeyrekten biri ya işte sayın avukat adayı gördüğün gibi diplomayla bitmiyor her şey staj falan yaparken İzmir kaldırımlarıyla tanışacaksın yavaş yavaş görevin belirsiz bir koşturmaca ne bir işin olacak yaşaman için ne de tümden işsiz Tanrı abine bol para verirse o da sana gitti dört çeyrekten biri böylece başarabilirsen Konak’ta köprü başına mendil açacaksın Tanrı size siz bana 19 eylül 89 güzellik yarışması seçici ben isem en güzel sensin seçici bir merkep ise onun güzeli başka Aralık 1994 hizmetçi sadık birer hizmetçiyiz bizler aşkımız sevdamız kara gözlü yarimiz ne varsa güzelden yana düşündüğümüz hepsi doğaya hizmet için 4 eylül 1996 insan hakları (iki) insan hakları iki adet sözcüğün oluşturduğu belirtisiz bir tamlamadır insan bildiğimiz varlık hak ise karmaşık bir şey insan hakları evrensel beyannamesi insanların vazgeçilmez haklarını saymıştır buradan çıkan sonuç beyannameyi hazırlayanlar sayı saymayı biliyorlar elbette bilirler petrol kuyularının yaşamsal önemi var ve insanların en önemli hakkı yaşama hakkı intihar adamın biri intihar etmiş derdi görenler belki de bir gazetenin iç sayfalarında haber bile olurdu niyet bozuktu Kadıköy’e giderken ısrarla yağmur yağıyor ve bizimkisi ısrarla ıslanıyordu ıslak bir şekilde dünyaya veda edecekti biliyordu ki III. Mustafa ondan daha ünlüydü Kadıköy’e gelmişken onu anmadan geçemezdi birkaç farkı vardı elbette Mustafa’dan onun baro’ya kaydı yoktu zaten yaşamıyordu da Barış’ı da yoktu Nevin’i de bir şey daha onun bugün Kadıköy’de ıslanmak gibi bir seçeneği olamazdı 22.1.1998-Kadıköy içimizdeki çocuk yaşımız büyüyor ama gönlümüz hala çocuk küçük şeylere üzülüyor küçük şeylerle mutlu oluyoruz istifa ediyorum Einstein’ın bilmem hangi teorisi ve canlılığın devamı üzerine kafa yormaktan istifa ediyorum kumaş bulamayan terzilerin diktiği etekler daha önemli gözlem ve deney ille de bu ikisi elbette lahmacun satmıyorum İstanbul sokaklarında kafanı yorma güzelim aklımdan ne geçmiyor ki iki kere ikinin dört yapmadığı zamanlar aşkımızdan falan söz etmeyeceğim sevince tam sevmek ve vazgeçmemek gerek (madde 1) hani savaşlar var ya savaşlar barışı kollamak için silah satanlar ve insan hakları özgürlükler ıvır zıvır şeylerden dem vurarak bir taraflarını yırtanlar (madde 2) Irak’ı bombalayacaksın arkadaş ve el altından silah satacaksın ticaretin dostu düşmanı olur mu önce kemiklerini kıracaksın ki sağlık hizmeti verebilesin nice Irak’lar için kahramanca öldü bir takım zavallılar sırf demokrasi ve insan hakları tutkunu avrupalı beslensin diye şimdi sorarım size iki kere iki nasıl dört yapsın(son madde) karşıyakalı kız Karşıyakalı kız beni de alsana şemsiyenin altına bir ortak yanımız var seninle öğrencilikten yana Karşıyakalı kız bilmem gerek var mı söylememe yağmurun yağdığını 19 Kasım 1987 kendine benim gözlerimle bak kendine başkasının gözleriyle baktın mı hiç örneğin kendini benim yerime koyup dalgalı saçlı güzele göz kırptın mı kayıp eşya bürosu aradıklarını bulamamış gibisin bu çocukta elbette bulamazsın ben kayıp eşya bürosu değilim ki kendisi bile inanır kendisi bile inanır oyuncu rolünü yaparken gülümsemeler arkasında gözyaşları hiç belli olmaz sular süzülürken belirsiz derelerden ezgiler gülümsemeye dönüşür nasıl olursa rol böyle yapılır işte oyuncu bile farkına varmaz oynadığının 1988? köşedeki kırmızılı doktorlar da bakar çerçevenin üstünden ve göz kırpar köşedeki kırmızılıya mevsim bahar hava yağmurlu Beyazıt’ta falanca tatlıcı 18 mayıs 91 saat 15.40 kimlik adım ahmet ancak tapusu olmayan bir sözcük başka bir şey de olabilirdi soyadım odabaş bu da herhangi bir sözcük ben binlerce yıl öncesini de yaşadım biraz tipim değişmiş olabilir Hamurabi amca yasaları yazılı hale getirirken ne yaptığımı tam anımsayamıyorum gidin kendisine sorun o da beni çıkaramaz çok çok büyük dedemin çok çok büyük annemle hangi şartlarda evlendiğini de bilemeyeceğim hem o zaman Medeni Yasa henüz yoktu ata binip binmediğimi bilmiyorum ancak pek çok defa buharlaşıp yağmur olduğum da % 70 oranında gerçek aşklarım hep birbirine benzemiştir hep güzelleri sevmişimdir bu anlattıklarımın şimdiki aşkımla bir ilgisi yok 5.8.1995//15.38 kaç paralık her parasız kalışımda kaç paralık adam olduğumu düşünürüm sonra neden böyle düşündüğümü düşünmek zorunda olup olmadığımı belki de düşünmememin daha iyi olacağını düşünürüm kararsız üçken kararsız bir üçkende herhangi bir köşe olacak şey mi yani geometrik çözümler bak şu işe a-b’ye aşık olmuş b-c’ye b a’dan habersiz c ise b’den Kasım 1990 maddenin komik haline ilişkin bilirkişi raporu dosya kül olarak bilirkişiye gider toz-duman olup geri gelir maddenin komik halinden söz edip bir taşın bir odunun şaka yaptığı mı anlatılır ya da demirin bakırın çinkonun şunun bunun olmaz böyle şey davacı çok haklı hem o kadar çok haklı ki sormayın gitsin not bilirkişi ücretinin artırılmasını talep ediyorum muşmula hiçbir kız senin kadar güzel olamaz ve senin gibi gülemez desem belki de yüz vermezsin bana bundan sonra sen beni ne sanıyorsun hiç kendi elimle koparır mıyım gülü dalından sen çirkin bir kızsın ve hiç de güzel gülmüyorsun sen benim muşmula güzeli sevdiğimsin 1 nisan 1986 mal bildirimi demek aşkımız mal bildirimine kaldı o halde iyi dinle yeni bir pabuç aldım kendime ucuz tarafından eskiler de duruyor bir yanı yırtık ne cebimde param var fazladan ne de bankada zaman kredi açmıyor, anlarsın yanı yakamdaki uğur böceği arkadaşımın hediyesi Mobutu’nun demokrasiye katkısı eşek değiller ya bir diktatörü beslesinler sanayileşmiş demokratik ve insan hakları tutkunu devletler silah satmış olamaz Mobutu’ya olsa olsa sanayisi ve demokrasisi olmayan küçük devletçikler belki de Papua Yeni Gine yapmıştır bu işi Eylül 1997 mutluluk ayın parladığı yıldızların yandığı yer bizim dünyamız ve sonsuz yıldızlardaki sonsuz dünyalar bir dileğim var duyarsanız beni eğer mutluluk olacaksa herkesin olsun Ayvacık 9 Haziran 1983 nasıl vazgeç dersin nasıl vazgeç dersin beni sevmekten kırk yılda bir aşık olmuşum hem bu gönül özgürlük tutkunu seni mi dinler ocak 86 ne biçim aşk bu ne biçim aşk kış gelirken çuvala mı girdi baharlar yoksa anlayamadığım birşeyler mi var yoksa uzun gecelerde daha mı sevimli görünür domates salatası (26 Kasım 1990) nobel ödülü bu yıl da bana vermezler barış ödülünü ben ki sessiz çocuk ne okum mızrağım var ne tank ve topum bir helikopterim bile yok hiç savaş çıkarmadım hiç insan öldürmedim aklımdan bile geçmedi böyle şeyler bu yıl da bana vermezler barış ödülünü ben ki ezici bir güce sahip değilim savaşmak için barışa kaç kuruşluk katkım olabilir 15 Eylül 1998 neden deli gibi seviyorum neden seni deli gibi seviyorum sanıyorsun biliyorsun ki aklım başımda olsa böyle bir hata yapmazdım senin gibi patlıcan burunlu ve çarpık dişli bir domatese gönül vermezdim 26 Nisan 1986 onbeş yıl öncesi bugün onbeş yıl öncesine götürüyor çimenler beni ve onbeş yıl sonra belki de bu günlere getirecek mart 1988 otuzbeşe değişik bir yaklaşım yaş otuzbeş her tarafındayım yolun ne çocukluğum uzakta ne de gençliğim yeteri kadar çocuk bi o kadar da gencim ne geçmiş geçip gitmiştir ne de gelecek uzak her gün ve her akşam toplanıp ben olan kafadarlar söyleşiriz çocukluğum bir yanda bir yanda onsekiz yaşım şimdiki ben ve geleceğim sevdiğim kızlara birlikte şiir okur birlikte güleriz kendimize 16 Mart 1998 ok mızrak ve yay adamlar medeni bak bir tanesi yere tükürür çöp yada kağıt atar mı burnunu karıştıran birini göremezsin devlet vatandaş için var parası yok diye kimsenin sağlığı ile oynanmaz kalkıp da bu medeni insanların Mobutu gibi bir diktatöre ve antidemokratik ve de teokratik aynı zamanda işkencenin kol gezdiği ülkelere silah satmasını bekleyemezsiniz adı geçen sicili bozuk yönetimler olsa olsa ok mızrak ve yay sanayinin geliştiği ve henüz coğrafya kitaplarında yer işgal edememiş kabilelerden alıyordur silahları öyle dalmışım ki öyle dalmışım ki aşk öykülerine unutmuşum kendimi unutmuşum damarlarımda makine yağı aktığını ve yüreğimin yerinde bir kompresörün çalıştığını unutmuşum öykü küçük bir krallık varmış günün birinde öylesine küçükmüş ki hiç toprağı yokmuş askerler muhafızlar şunlar bunlar da yokmuş kral bir gün dağ bayır gezinirken bir de ne görsün “güzeller güzeli bir kız” hemen onu maydanoz güzeli seçmiş ve aşkını anlatmış ama maydanoz güzeli krala yüz vermemiş bu öykü de böylece bitmiş 1988? ölümsüzlük bu maddeler benden önce de vardı ve ben ben olmaktan çıktığımda yine var olacaklar 10 Ekim 1988 ok yaydan çıkmış ok yaydan çıkmış yaşamamak elde değil gönlüm bir güzele tutulmuş vazgeçmek elde değil aslında hiçbir şey elde değil kimin aklına gelirdi İzmir’e gelmek hukuğa gitmek ve 28 Aralık 86’da sana aşık olmak aramızda kalsın aşk salatadan başka bir şey değil ama bir vazgeçebilsem 28 Aralık 1986 peri kızları dans eder önümde İstasyon caddesindeki zeytin ağaçları ve direkler beni affedin sizlere çarpıyorsam elimde olmadan düşünün ki yaş yirmibeş ve peri kızları dans eder önümde affedin kafa mı kalır bu yetimde 9 temmuz 89 prenses genç kız prenses olmak istedi masaldaki ülkede söz verdi başka şey istemeyeceğine masal değil mi bu genç kız kendini orada buldu prensesti ama kendisiydi herşeyin ona yabancı olduğunu ve masalların masal kaldıkça güzel olduğunu hayretle gördü zor işti prenses olup sonra da hayal kırıklığına uğramak kendine dönmek istedi genç kız sözünü düşünerek yoksa yalancı mı oluyordu zamana karşı eylül 97 roman kahramanı herkes kendi romanının kahramanı ben dahil şu anda gelişen olaylar ve az sonrakiler hep aynı romanın parçası ama kimse olacakları bilemez kahraman dahil yarın ne olacağını bilemeyiz ne siz ne ben peki romanın geçen bölümlerini biliyor musunuz nerden bileceksiniz aslında oyunun ortasında bulduk kendimizi oynadık bunca zaman anlayamadan oynuyoruz ve fakat belki de kalem oynatma şansımız yok gelecek bölüm için sen varken düşüncemde İstasyondaydım az önce sahil niyetine bir çay söyledim kendime sonra bir ayran ve kahve gördüğün gibi kafam yerinde hep sen varken düşüncemde böyle oluyor haziran 89 sefil köle sen doğa harikası sefil hizmetçi ben sefil köle aşkımız sandığın gibi değil ama yine de güzel Nisan 97 sen yoksun sen yoksun ahmet var olan senden bambaşka bir şey sen dünkü sen değilsin ve yarın asla bugünkü sen olmayacaksın yine unutma adın yalnızca bir sözcük ama sen sözcük değilsin Selda’nın türküsü bu akşam içerken Selda’nın kulaklarını çınlattık hep doktor Atıl Bey işini seven bir arkadaş kulak sorunları onun uzmanlık alanı Selda ile Atıl Bey arasında hiçbir ortak yön yok zaten birbirlerini de tanımazlar bize ne di’mi kulağı çınlayan kendisi de gidebilir doktora 6.5.1998 suçsuzluk karinesi siz onu ahmetin külahına anlatın onca dayak ve sair uygulamadan sonra karine mi kalır ortada babamı ben öldürdüm abi falanca yerin bombalanması filanca kişinin öldürülmesi ve benzer olaylar hep benim eserim bu ifadeyi hiçbir baskı olmaksızın serbest irademle ve de avukat bulundurmaya gerek duymadan verdim babamın yaşıyor olması benim sorunum değil aslında filanca kişi ölmemiş de olabilir o da benim sorunum değil onbeş ayrı kişinin aynı cinayeti itiraf etmesi de beni bağlamaz ben özgür irademle ifademi vermişim arkadaş 9.7.1998 susmasını biliriz çok şey istemiyoruz yaşamdan dostça bir gülümseme her şeye değer üstelik ille de yaşayacağım diye bir arzumuz da yok biz türkümüzü söyleriz mutluyken ama konuşmadığımız zaman susmasını biliriz sormayın nasılsın diye sormayın bana bilmiyor muyum bilemiyor muyum bilemiyorum 2 Aralık 1985 sevginin sınırları çocukları seviyorsanız eğer sınırlarını çizin sevdiğiniz şeyin hangi çocuğu ne zamana kadar ve ne kadar seni bu diyardan alıp kaçamam seni bu diyardan alıp kaçamam ne gideceğim bir evim var ne de işim ben başıboş bir serseri birşeyler düşünür birşeyler yazarım ama bunlar para etmez ekmek elden su gölden yaşar giderim seni bu diyardan alıp kaçamam 29 ağustos 1988 sevgi kutsaldır sevecek nice değerler vardır ve sevgi kutsaldır hayvanları seviniz dostlar hayvanları seviniz sayın para ey sayın para sayende ben bile bir başka görüyorum kendimi aynada eh artık ben bile böyle düşündükten sonra istediği gibi düşünsün herkes 16 nisan 86 şekil almış enerji yumağı ben herkes olabilirdim ve herkes ben dünyanın en ilkel insanı ya da en sevecen ya da bunlar arasında bir şey ben her şey olabilirdim ya da her şey ben sonsuz evrende şekil almış bir enerji yumağıyım ben aslında ben her şeyim her şey ben şarap fıçısından masalar şarap fıçısından masa yapıp şarkılar dinledik bacakları güzel kargalardan ille de insan hakları arkadaş bir yudum şarap bir yudum insan hakları Bosna’da ölümler son bulacak mesele Kuveytteki petrol kuyuları bir yudum şarap bir varil petrol bir o kadar insan hakları bizdense eğer en demokratik ve doğal hakkıdır insan öldürmek bize rakip olacaksa sineklere bile saygı göstermesini bekleriz herkesin anlıyorsun değil mi demokratik kardeşim bunca nutukları boşa mı atıyoruz nisan 93 terziler hayranım şu terzilere el kadar eteğe nasıl da sığdırırlar bir karışlık yırtmacı 22 eylül 89 tepeme çıkarma cinlerimi ey benim muşmula güzeli sevdiğim olup olmadık yerde aklıma gelip de niye tepeme çıkarıyorsun cinlerimi ya gerçekten gel ya da oynatma beni 20 Şubat 1983 toplantı insan hakları konusunda yeni gelişmeler ve tanım sorunu üzerine yapılan toplantıda petrol kuyularının bir mühendislik olayı olduğu ve tartışma konusu ile bir ilgisinin bulunmadığı oy birliği ile karar altına alındı toplantıya katılanlar lüks bir lokantada yemeklerini yedikten sonra dağıldılar 14.1.1995 tüm insanları seviyorum Samsun’da lokantada 10 eylül 1986 saat 13.18 köfte söyledim ardından tatlı dışarıdan belirsiz insan sesleri geliyor düşünüyorum da tüm insanları seviyorum kim varsa yoldan geçen tezgahının başında ve dükkanında kim varsa yaşayan hepsini seviyorum hepsi kardeşim benim ve hepsi beni kazıklamaya uğraşıyor sözleşmiş gibi unutmak unutmak içmekten vazgeçmek görmeden duymadan hissetmeden yaşamaktır öyleyse unutmak yaşamamaktır halimden şikayetim yok ölmek de içimden gelmiyor hem daha zamansız sen bana nasıl dersin ki unut 5 ocak 86 vazgeçemediğimi yaz yastığın değerini yastıksız gecelere yaz güneşin sıcaklığını soğuk günlere ve gülümseyen sevgiliyi yalnızlığa yaz yaban güllerini yaz kır çiçeklerini ve vazgeçemediğimi bunlar da senin defterine 25 Ocak 1991 yüz verme sen sakın yüz verme benim bir yüzüm kara sen ise zenci 1986 yağmur yağarsa bu akşam yağmur yağarsa değme keyfime yine o sonbaharı düşüneceğim seni özlediğim hani bir güzel ıslanmıştım ya sizin sokakta bak yine sonbahar yine yağmur ve yine özlüyorum bilmem anlatabildim mi 25 Kasım 1990 yıldız bir yıldız görürsem kayarken dilek tutacağım senin için tüm dileklerin olsun diye eylül 87 yargı Turayliç’i öldüren askeri Sırplar yargılayacaklar ve diyecekler ki ona “aferin evladım görevini tam yaptın” seni çavuş yapıyoruz Butros Gali Beyfendiye de bir tutam süs biberi açıklamaları için yıldızlara göz kırp yaşamı sev tüm boyutları ile selam gönder zamanın ötesine geçmişe ve geleceğe ve yıldızlara göz kırp arada bir yağmur yağıyor bugün yağmur yağıyor İzmir’de Samsun da yağışlıymış yaşama sevinci duyduğumu söyleyebilirim bugün belki de daha coşkulu akacak Yeşilırmak belki ben de bambaşka olacağım 12 Kasım 1987 Yenilgi alıştık artık bu seslere adım adım arkamızda yenilginin ayak sesleri olsa gerek zamana ve şartlara İzmir- 1988? yemen türküsü ardında sevdiğini koyup Yemen’e giden delikanlılar orada kaldılar Yemen’e gideni gelir mi sandın 1 Nisan 1996 yalnızlığın bittiği yer yalnızlığın bittiği bir yer var sonsuz yalnızlıklarda bizim herşey ve her şeyin biz olarak zamanda var olduğu an yalnızlığın bittiği yerdir zamanı öldürüyorum ne kara gözlü sevgili ne baharın renkleri... felekten şikayetçi değilim ne yapmam gerektiğini düşünüyorum verimli olmam gereken zamanı öldürüyorum Ayvacık 1983 zavallılar can güvenliği yok bosnada görev yapan kahraman UN askerlerinin ya Turayliç’i öldüren sırplı yanlışlıkla askerleri vursa idi 10 Haziran Bayındır 13 Haziran Anamur yürek desen seninkinden ve benimkinden hiç farklı değil heyecan da öyle belki daha bile coşkulu otlar arasında sevişen kaplumbağanın umrunda mı duruşma listesi umrunda mı Avukat Ahmet’in Anamur’a gelmesi sahilde bir başına oturup çay içerken Akdeniz’e el sallaması Haziran 1993 17 Ağustos 93 tarihli şiir saat 12.24 Aliağa’da ve 17 Ağustos bazen değişiklik olsun diye geliyoruz buralara dün Mualla’ya taktım hani bir şiir var ya şairini bilmediğim ortak, anlamazlar değil mi bizim kaçırdığımızı Mualla’yı bize ne değil mi hakimin işe gelmemesi başka avukat mı yok ortalığı bulandıracak 2005 ŞİİRLERİ İnsan Haklarının Evrensel Fotoğrafı Şüpheden sanık -bazen yararlanır -bazen yararlanmaz Suçsuzluk -bazen karinedir -bazen değildir Kanunsuz suç ve ceza -bazen olur -bazen olmaz İtiraf -bazen delildir -bazen değildir Sanık için müdafi -bazen gerekir -bazen gerekmez sen bu suçu işlediğin için(?) mahkemedesin, ceza hukukunun prensiplerinden sana ne alır cezanı aslanlar gibi çekersin. Sen kimsin bana söyler misin kişiye göre hukuk bazen uygulanır bazen uygulanmaz 14 Ağustos 2005 Datça Önümde deniz arkamda dağlar ortada güneşin oğlu düşüncesinde sen işgal kuvveti gibisin yine sen yine sen Datça 25 Ağustos 2005 Pervane Böceği Pervane böceği sıradan bir böcek benim gibi başka işi yok sanırsın dolanır durur etrafında bir kandırmacanın Bayındır-Datça 25 Ağustos 2005 Çok uzaktasın Sensizliği seninle yaşadım ve şimdi bilinmezdesin sensizlikten ötesi bu olsa gerek 7 Şubat 1990 Kandırmaca Güzel diye masaldaki kıza aşık olmuşum hepsi bu 1.5.1993 Güzele Bakmak Seni görmek ne güzel rüyada bile olsa her zamanki gibi dost ve sevecen değişen bir şey yok gibi senden yana ahmet bildiğin gibi oldukça açık ve o kadar belirsiz 8 Ekim 2005 herkes kendi romanının kahramanı sen ve ben hariç yalnızca sen hissedersin gövdenin sıcaklığını yalnızca sen duyarsın yüreğinin çarpmasını kendini yok edersen düşüncende senden başkası fark etmez yokluğunu sen de fark edemezsin çünkü anlamı kalmaz yokluğun herkes kendi romanının kahramanı sen ve ben hariç biz aynı romanın kahramanlarıyız geçen bölümleri açık değil gelecek bölümleri ne sen ne de ben biliyoruz yol haritası yok ki zamanın senin romanın benim romanım yani bizim romanımız aynı kitapta buluşalım arada bir el sallamak ve gülümsemek birbirimize azıcık mutluluk azıcık hüzün çalan bizim türkümüz gibi görünüyor Ekim 2005 Anlaşmak üstüne seninle ne güzel dosttuk ve asla birbirimizi anlamadık akıllı uslu adamlar olduk geçen zamanla neyi anladığımız hala belirsiz 9 Kasım 2005 Kendi masalının prensi Prens rüyalarının gerçeği prenses ile buluştuğunda masal sona ermişti ne geçen bölümleri ona anlattı ne de kendisine masal değil mi bu geçmiş bölümleri prenses de dinlemedi siz de dinlemediniz gelecek bölümleri ise kimse bilmiyor cesaretiniz varsa gelin prens olun bu masalda ya da prenses 24 Ocak 2005 Zamanı değil Şimdi seni düşünmenin zamanı değil duruşma öncesi bekliyorum aklıma geleceğine kendin gel hemen şimdi 12 Kasım 2005 Bayram mesajı Bayramlar bize bizi hatırlatır biz sevdiklerimiz kadar varız 2005 Ramazan Bayramı Talihsiz oyuncak Oyuncağın geleceği ve geçmişi hep oyuncak olmak var olduğu sürece var olmadığı zamanların ise bir anlamı yok onunu için 15 Kasım 2005 Yanlışlar Yumağı beni yanlış anladın ben de seni yalan yanlış ne güzel de kandırdık birbirimizi 8 Mart 2005 fotoğraf düşüncemin fotoğrafı olsa en güzelleri seninle olanlar zamanın fotoğrafı olsa en güzelleri seninle olanlar seninle sensizlikten başka her şey çok güzel 21 Aralık 2005 Masaldaki Kız Aşık olduğum masaldaki kız prensesmiş meğer ben de beyaz atlı prensi oluyorum o masalın 26 Aralık 2005 Zamanın Ortası Geçmişte yaşayanlar bugünün insanları ve gelecektekiler kendinizi zamanın dışında görmeyin kesintisiz bir bütünün ortasındayız siz ve ben hepimiz yıllar önce de beraberdik bugün beraberiz yıllar sonra da beraber olacağız güneş ortak paydasında buluşuyoruz 13 Aralık 2004 Savunma Üç yargıç ve bir savcı kürsüde katip yerinde mübaşir de öyle salon inadına dolu sanık sandalyesinde ben nerden başlasam bilmiyorum ki sayın yargıcım beni biliyorsunuz diyeceğim nerden bileceksiniz zamana karşı haklı çıkma savaşı bu kendi halinde o masal sizin bildiğiniz gibi değil ben de emin değilim olanlardan anlatsam inandırıcı olmaz sen inanıyor musun bunlara diyeceksiniz hayır inanmıyorum ama gerçekler böyle 6 Ocak 2006 2006 Şiirleri Ödünç güzellikler Daha güzeli yok biliyorum ve biliyorum ki Güzellik Tanrıçası Afrodit senden ödünç almıştı güzelliğini söyler misin sana gülümsemesini ödünç veren hangi zamanın güzeli Ocak 2006 Akrabalar Kediler bir yanda dursun patlıcan biber domates fideleri bir yanda tanıdığım bütün büyük adamlar Konfiçyüs’ten Tales’e kadar yakın akrabam olur onlar da Güneşin çocukları benim gibi 21 Ocak 2006 masaldaki prens ve prenses aşık olduğum masaldaki prenses vardı ya ve prensesin beyaz atlı prensi yani ben yıllar sonra gördüm ki prenses masaldaki prens ile evlenmiş onlar mutlu olmuşlar bu masalın sonu yeni masalların başlangıcı olmuş 12 Ocak 2006 görüntü aşkımız baharımız masaldaki kızımız aslında her şey görüntüden ibaret 1960 yılında ben ve sevdiğim ne kadar gerçek ise bugün de öyle yalnızca görüntü farklı 12 Ocak 2006 Bir on iki mart daha Zaman engelini aşıp Şirince’ye geleceğini nerden bilirdim sen hayali sevgili sen rüya ve gerçek arası garip bir duygu burada da benimlesin Şirince 12 Mart 2006 RAPOR % 10 sevgilinizden saygılar sorun 1 liralık pul meselesi ortaokul aşkımdan gelen bir adet zarfın üzerindeki pul çekmecemde duruyor tarih 1980 medyatik ve dramatik sevgiliniz bay % 10 aşkının özetini yazıyor sen yine yaş otuzbeş yazıver takvimler 43 leri göstersin (aslında onsekiz) iş gücü kaybı % 90 kalanlar sizin aşkımızın büyüklüğü bu yani % 10 iyimserim her zamanki gibi beni sevdiğini biliyorum ben de seni varsın yaşanmış günlerde kalsın geçmiş yaşananlar ve yaşanacaklar da bizim % 10 aşkınız ve gönlünün manav dükkanı lütfen sebzeleri karıştırmayın % 10 sevgilinizden saygılar 2 Mart 2006 Yıllar sonra yıllar sonra karşına çıkarsa sevdiğin çocuk dikkatli bak görmek istediğin şey bu mu ilk duymak istediğin söz hangisi ya ilk söyleyeceğin neyi görmesini istersin senden yana ve nasıl mart 2006 sessiz ayrılık kavga etseydik kızsan bağırsan tokatlasaydın beni böyle sessiz olmasaydı ayrılık mart 2006 hayal imparatorluğu hayal imparatorluğu kimse imparator olarak doğmaz zaman kimin daha güçlü olduğunu yaşam karşısında süzer ve kendi kurallarına göre seçim yapar 1963 yılında doğan bebek tüm bebekler gibi gülerek ağlayarak ama henüz koşturamadan yaşayıp gitti kimse onun imparator olacağını bilemedi 23 Mart 2005 ikinci bölüm nerden başladığınıza bağlı yaşanmamış bir aşkın ikinci bölümü olmaz iyisi mi ufaktan aşık olacaksın sevecek ayrılık acısı çekeceksin karşılık görmemekten unutulmaktan korkacaksın ama kimse bilmeyecek senin korktuğunu sevdiğin dahil 28 Mart 2005 üçüncü bölüm sevmek yetmez sevdiğini göstermek gerek (Marx amca’ya selamlar) duygusal olmak aşkın mazereti değil sevdiğini söyleyeni anlamamak komik bir aşkın üçüncü bölümü olsa gerek zavallı yaratık 28 mart 2005 çocukluk yılları kimsenin atlayarak geçmek gibi bir seçeneği yok çocukluğunu o günleri yaşamak gerek tadını çıkararak Karadeniz’de bir dağ yolunda çiçek açmış yaban güllerine gülümsersiniz sınırsız ölçüler içinde yine de imparator olacağınızı kimse bilmez siz dahil 6 Nisan 2005 mahzun güzellikler üç-beş yada on yaşındaki çocukların hepsi birbirine benzer hepsi güzel ve sevimli üç-beş yaşlarında imparator da güzeldi tüm diğerleri gibi ve mahzun 6 Nisan 2005 gelecek bölüm sizin bu güne hükmünüz geçiyor mu ki gelecek bölümden söz ediyorsunuz yarın ne olacağını bilemeyiz ama bir şeyler olacaktır biz o bir şeylerin neresindeyiz. yaban gülü Karadeniz’de bir dağ yolunda kendi halinde gülümser çiçek açmış yaban gülü ve bilir ki siz kendinizi sevdiğiniz kadar onu da seviyorsunuz o da sizi 20 Mayıs 2005 devam ediyor Hayal sahneleriyle oyun devam ediyor her sahnede seven kadın ve ateşli zamanlar hem dost hem sevgili bir yanda genç adam orta yaşlarda hala genç olduğu sanısında temmuz 2005 desem ki desem ki senin yüzünden bu haldeyim benim için yaşa dersin toparlan genç adam biz var olduk ve sevdik -koşulsuz olarak- ve sevmeye devam edeceğiz toparlan genç adam Temmuz 2005 Kendini sorgula Hep başkalarını sorgulamak aynaya bakmamak gibi bir şey siz kim olmak zaman ve mekan boyutunda sevmek ve sevilmek kimsenin tekelinde değil anla beni diye şaşkın şaşkın bakma sen anla anlamaya çalış kafanı ve gönlünü kullan hataları affetmek yaşamın işi değil yeniden başlamak avuntu yalnızca her şey zamanında olmalı 5 Ağustos 2005 Kendi romanının kahramanı İnciraltı-Fahrettin Altay arasında koşarken meydana adını veren genç subayı tanımıyordu bilmiyordu ki o genç ve yakışıklı bir kahramandı sevdikleri için canını cebine koyup ölümü düşünmeden savaşa gitmişti. bu meydan onun anısını yaşatıyordu bir kahramanın geçmişine koşarken yanımda masaldaki güzel vardı birlikte daha güçlü olduğumuzu biliyordum zamana karşı ve biliyordum ki o asker de öğrenci olsaydı şimdiki zamanda belki de birlikte koşacaktık yollarda iki kişilik görünen öykümüzde yüzlerce yazar varmış meğer biz onların hayalleri gelecekleriyiz belki onlar bizim düşüncemizin kaynağı biz onlarız Şubat 2006 Adını duyunca Adını duyunca bir hoş olmak tüm şiirin özeti olsa gerek 27 Nisan 2006 Ayrılırsak üzülmek yok Ayrılırsak üzülmek yok buluşursak yeniden kendimizi kandırmayalım ne sen ne de ben kendimizden bağımsızız 26 Mayıs 2006 Ayvalık 19 Mayıs 2006 ilk gelişimin üstünden 20 yıl geçti Ayvalığa ben giderim o gider yanımda tintin eder 19 Mayıs 2006 Bağdat’ın alınması Bu rüya ile uyandı birçokları keşke hep rüya kalsaydı 8 Mayıs 2006 Bazı şiirlerde değişiklik yapılmasına dair yasa teklifi Biraz çalıştıktan sonra bazı şiirlerin bazı sözcük ve kavramlararı günümüze uyarlanacaktır. Madde 1. Şiirlerdeki hayali sevgili düş ve gerçek arası garip bir duygu ya da aşık olduğum masaldaki kız gerçek kişidir. Madde 2. Tüzel kişiye aşık olunması teknik olarak imkansızdır Madde 3. Sen bensiz de mutlusun şiirinin son iki dizesi (Falcı kız s.9) küçük bir dileğim var her şeyin en güzeli seninle olsun şeklinde değiştirilmiştir 16 Haziran 2006 Birkaç dizelik aşk Abartılacak bir şey yok şimdilik masalın iki kahramanı prenses ve ben bir bardak çay ve birkaç dizelik aşk şiirinde buluştuk hoş geldin başka bir dileğin var mı ya da anlatacakların o kadar çok şey var ki sana söyleyeceğim konuşamıyorum Bayındır-17 Mayıs 2006 Çarpıntı Yalan olmaz biliyorsun yanlışlık insanlık hali uzaktan görmem yeter ya da hissetmem birlikte yemek ekmek arası balık Eminönü’nde çay içmek herhangi bir yerde sahilde yürümek zamanı sorgulamak Kadıköy Vapurunda karışık bir salata ortaya zeytinyağlı olsun 7 Nisan 2006 YASAKLAR 1.Dünya dönüyor demek 5 yıldan 15 yıla, cezayı gerektirir 2.ki kere ikinin dört yaptığını söylemek 6 ay, 3.Evrim teorisi 2 yıl, 4.İnsanların eşitliğini savunmak 20 yıl 5.Ortaçağ’a bir –ki bir ki 6.Avrupa’lı dostlarımıza saygılar 5 Haziran 2006 Evlilik köşesi Emekli bir beyim bana katlanacak bir doğa harikası bayan ile evlenmek istiyorum eni ve boyu çok önemli değil gülümsemesi yeter yine de masaldaki kız olmasında hiçbir sakınca yok yarınki herhangi bir gazetenin 3. sayfasında güzel bir avukatın dolmalık kabak ve biber operasyonunu okumazsanız iyi gidiyoruz demektir Bayındır 18 Mayıs 2006 Edalı yarim Güzel günler seni bekliyor İyi ki doğdun Eda 15 Haziran 2006 Farkınız beyfendi Terliksi hayvandan farkınız var mı ne gibi mesala daha az bencilsiniz ondan daha güzel sevişirsiniz öyle mi siz öyle sanmaya devam edin şekliniz terlik gibi olmayabilir devamı biyoloji dersinde 13 Nisan 2006 Ferhat ile Şirin Bu öyküde köşe yazarından ayakkabı boyacısına herkes hukuk doktoru sanıyor kendini meğer ne kadar kolaymış savcı olmak ne kadar kolaymış askersiz kaleye saldırmak öyle iddianame olur mu kardeşim hukuk doktorlarına sorsana işi savunma hakkı mı bunu da nerden çıkarıyorsun hakim güvencesi eşitlik adalet insan hakları dersimiz edebiyat iyi çalışın sınavda çıkabilir 22 Nisan 2006 Fotoğraf Albümü 60’lı yılların küçük çocukları 70’li yılların biraz çocuk biraz genci 80’li yılların üniversitelisi 90’lı yılların yaz yağmuru senin bulunduğun bütün kareler renkli ve güzel yaşlanmış gibi anılarla sevişir olduk 2050’de bir varmış bir yokmuş 5 Mayıs 2006-Bayındır Gecikmiş mesaj Ben yanlış anlamışım... olsun düzeltiriz geç olsun da güç olmasın 20 Nisan 2005 Harput Harput’un öte yanı Bağdat bombalar yağar medeni tarafından insanlar ölür dört yaşında bir Bağdat’lı kanlar içinde bir genç birkaç genç sevgililer kanlar içinde neden ve nasıllar arasında Bağdat’tan bomba sesleri geliyor 24 Mart 2003 Kayıp mektup Yağmur öylesine yıkamıştı ki tek bir sözcük bir harf dahi seçmek mümkün değildi yazandan başka kimse bilemezdi onun mektup olduğunu oysa ne özlemler ne mutluluklar ne kadar renkli bir geleceğin resmi çizilmişti kayıp mektupta o küçük kağıt mutlu bir geleceği de beraberinde götürdü 4 Nisan 2005 Komik aşk öyküsü tam bizimki gibi istediğin yerinden başla okumaya 14 Haziran 2006 Önemli Şey’ler Kendini ciddiye almayabilirsin ama seni aslan olarak tanımlayan biri varsa öyle olmalısın seni beyaz atlı prens ya da masaldaki prenses olarak gören biri varsa sevene sevdiğini vermek gerek yalnızca kendin için yaşamıyorsun her şey ve herkes için 8 Mayıs 2006 özlem ya şimdi özlemlerin gerçekleşir bir çorap söküğü gibi gelirse ard arda ve birden bilinmezdeki sevgili çıkarsa karşına her şey dilediğinden de güzel için rahat mutlu çocuk söyle bana bu öykü nereye varacak aşılmaz dağ ulaşılmaz sevgili kalmadığı zaman söyle bana bu öykü nereye varacak ya şimdi beklediğin kız girerse içeri hayalindeki gibi gülümser ve kollarını sarmak için boynunu koşarsa sana dayanabilir misin bunca güzelliğe Ilıca 1 Haziran 1990 Sana bir borcum var Borç borçtur büyüğü küçüğü olmaz benimki sevgiden yana bir gülümseme yeter mi sevgiliye sınırı olmaz ki bu işin 30 Mayıs 2006 Seni sokmayan yılan Seni sokmayan yılan ne kadar yaşasın bilmiyorum bildiğim bir şey var o da insanın özü meselesi tam size göre bir iş hayvanat bahçesinde bakım ve beslenmesi ile ilgileneceksiniz yılanların 4 Nisan 2006 Serbest Güreş Konu aşk olunca duygularım ve mantığım serbest güreşte buluştular yaşamın gerçekleri köşede gülümsüyor kazanan benimle tamam mı 27-28. 05.2006 Tam zamanı Çay içmenin tam zamanı yorgunluk bir yanda bir yanda yıldızlar sen bir yanda ben bir yanda 13 Nisan 2006 Telefonun öte başı Telefonun öte başında tanışmak istediğim kişi Samsun’da trafik kazası 25’indeki anne ölmüş beş yaşındaki çocuk yalnız telefondan elimi uzatabilsem dost eli tutabilirsin arkadaşım 23 Haziran 2006 Truva atı Burası tarihin her devrinde benzer oyunları yaşamış güzel bir ülke at heykeli şiirsel bir anlatım Truva öyküsünde siz yine öyle kabul edin ancak kendi içinden işbirlikçiler çıkmasa bu kale yıkılır mı 16 Mart 2006 Yağmur Yağmurlu bir günde kapını çalan adamın beyaz atlı prens olduğunu hissederek onu eve alacak mısın Haziran 2006 Yorgunluk çayı Beş dakika kendine ayır ve yıldızlara beni de araya sıkıştır bir anlık bu koşturmaca seni de yorar beni de olsun yorgunluk çayında buluşalım beş dakika 4 Mart 2006 Zamanla dans olur mu Neden olmasın komik duruma düşmeye hazırsan bal gibi olur özlem’i yazan genç adam yaşadıklarına bakıp kendisi ile kafa bulabilir zaten olan da başka şey değil 18 Nisan 2006 Zenginlik buna denir 63 haziranından bu yana şimdilik 5 Mayıs 2006 yaşamış herkes ve her şey benimle ve ben onlarla çağdaş oluyoruz aynı dünyayı bölüştük aynı güneşi yıldızları aynı zamanı yaşadık ay ve güneş tutulmaları dahil bu zamanda çocuk olduk genç olduk aşık olup şiirler yazdık dünya dönerken geçmişi geleceğe bağladık hep birlikte küçük Saba’ya selam olsun şimdiki zamandan seni unutur muyum sandın 5 Mayıs 2006 Adını duyunca Adını duyunca suskun kalışım neden sen de aynı yalnızlığı çekiyorsun duymazlıktan gelsen de aynı yutkunma ele veriyor bir de kızarman yok mu 27 Nisan 2006 Bedel Biraz ağır oldu gibi geliyor bu bedel bana sana yararı varsa devam sürünmeye bu yüzden mutlu olduğunu söyle daha güzel olacak her şey ama boşuna sürünmek yok boşuna ölmek olmadığı gibi 31 Ağustos 2006 Bin yıllık yolculuk Bin yıl sonra döndüğümde gençlik aşkımla buluşmak dileği sizi de gülümsetiyor mu 11 Eylül 2006 Bir öykü üç masal Sıradan bir mektup değil yazmaya başladığım üzerinden on yıllar geçti barışa uçtuğu için vuruldu güvercin sonra bir aslan vuruldu barışı arayan sonra bir de baktık ki bir çok ışığı söndürmüşler karanlıklar uğruna aralamaya çalıştığımız giz sımsıkı duruyor perde açılamaz çünkü orada gizlenen canavar sizden korkuyor perde aralanıp ışık girdiğinde içeri siz girdiğinizde onun dünyası yıkılacak 11 Eylül-5 Ekim 2006 Eski Oyun Seni bir daha yanlış anlayamayacağım zamanı geri alıp da aynı çayı içersek yeni baştan söz veriyorum daha açık sözlü olacağım kendime saklamayacağım duygularımı seni de olduğundan farklı görmeyeceğim el sallamak gerekirse giden sevgiliye seninle her şeye varım 31 Ağustos 2006 Dört mektup Biri 40 yıl öncesine biri 40 yıl sonrasına biri masaldaki prensese biri de ortaya istediğin mektup senin olsun selam ve sevgiler 26 Kasım 2006 Hayal avcısı On sekizinde delikanlıyım İstanbul’da şehir hatları vapurunda hayal ve gerçek arası bir güzel elinde boyalar resmini çiziyor gelecek günlerin bir yanda ben bir yanda o hayal avcısıyım bu öyküde ama ne tünelin başı ne sonu görünüyor el ele tutuşursak donacak mı bu resim geçmiş ne yanda duracak gelecek ne yanda limana az kaldı biliyorum bu rüya gerçek dünyaya kadar on sekizinde bir delikanlı hayal avcısı bir de hayaller Bayındır 12 Aralık 2006 Kalp doktoru Kalp doktoru ya da aşk uzmanı değil ya Gülhane Parkı ya da Avcılar’daki üst geçit yine de söyleyecek bir şeyleri vardır bizim için 21 Aralık 2006 Korku tüneli Öylesine sevdim ki beni sevmenden korktum 24 Temmuz 2006 Perdenin arkası Bu perde açılamaz çünkü orada gizlenen canavar sizden korkuyor perde açılıp ışık girdiğinde içeri siz girdiğinizde onun dünyası yıkılacak 11 Eylül 2006 Ortak zamanlar Aynı yerde aynı zamanda aynı yağmurda gezindik senin özlemlerin kendi dünyanda benim özlemlerim benim dünyamda yağmur devam ederken bir yandan hafif rüzgar ortaklığa dahil bir ıslanma 5 Temmuz 2006 Ciğercinin kedisi Ne sen ciğercinin kedisisin Orhan Veli’nin dizelerindeki ne ben sokak kedisi istersen kül kedisi ol Kaf Dağının ardında ya da adalet dağıt ülkemin bir yanında görüşme istemim var 20 yıl öncesi için geri çevirme artık bu dileği ister Kadıköy’de ister Çiçek Pasajında ister Kani’nin kahvesinde İnciraltı’nda 5 Kasım 2006 Sevgili Yeşilırmak Sevgili Yeşilırmak, kıvrıla kıvrıla ne de güzel akıyorsun nedendir bu cilve açıklar mısın vadinin coşkusunu taşıdığından mı yoksa dağlar yol vermez mi sen kıvrılmasan 1983-Ayvacık Ters köşe Ters köşeye uçmak yaşamak ve sevmek uğruna belki zor olacaktı sen olmasaydın 21 kasım 2006 Tohum toprağa düştüğünde Tohum toprağa düştüğünde belirsiz bir umuda kapılırım yarın onun yeşereceği boy atacağı gelir aklıma o toprakta hazırlanırken ben de onun mutluluğunu yaşarım doğmak ne güzel büyümek ne güzel Samsun 27.01.1984 Yabancı Yine de yabancıyım şu Samsun’a memleketimiz ama kim tanır beni bu sokaklarda var mı bir tane merhaba diyen ya da gülümseyen 9 Haziran 1983 Yırtıcı kuşun yakınması Teker teker uçsanıza hep birlikte dev bir kuş olup beni aç koyamazsınız 24 Ekim 2006 yaz başları her şey ne kadar canlı renkler öyle sesler öyle anılar pırıl pırıl seni seviyorum zaman her zaman her şey ne kadar canlı 10 Haziran 2006 Ahmak aşıklar diyarı Bütün türküleri ezbere bilirdi aşka dair bütün şiirleri bütün masalları bütün efsaneleri ezberlemişti başka öyküleri bilirdi bilmesine de kendine bir yer bulamamıştı bu güzel ülkede ikisi de birbirini sevdi masallardaki gibi gel gör ki ahmak aşıkları oynadılar birlikte hüzünlü değildi öykünün sonu belki biraz safça efsane olup gittiler göz göre göre 4 Ağustos 2007 Anlatamadın Bir çok kitap yüzlerce şiir yazdın anlattığın ve anlatacağın topu topu iki sözcük anlatamadın anlatamadın 15 Ağustos 2007 Çocuk değildim Elbette çocuk değildim İzmir Fuarında uçan baloncuyu çağırdığımda bir tane balon alacağım sandı oysa tüm balonlara adını yazmalı ve uçurmalı idim öyle oldu karanfil satan teyze birkaç tane alacağım sandı oysa ben çiçekçi ile ortaktım bugün tanıdığım tanımadığım tüm arkadaşlara birer karanfil verdim aşkımız hesabına seni çılgınlar gibi seviyordum soyut tarafından çocuk değildim elbette ama küçülmüştüm karşında muzip bir gülümseme kaldı o gün bu gündür 21 Ağustos 2007 Saksıdaki ceviz fidanı Birkaç ay oldu doğalı saksıdaki ceviz fidanları benimle birlikte avukatlık yapıp yurt ve dünya ile ilgileniyorlar biliyorlar ki zamanı gelince bahçede yerleri hazır saksıdaki fidanların bir çok dostu var yine saksıda palmiyeler fıstık çamları biberiyeler daha neler ve neler ben onları seviyorum onlar da beni Temmuz 2007 Sen kimseye benzemezsin Sen kimseye benzemezsin kimse de sana şiirler kitaplar yazdıran sultan var mı kendisi için benim sevdiğim başkası var mı sen kimseye benzemezsin kimse de sana 10 Temmuz 2007 Sevda kokan dizeler Sanma ki süslü yazılar abartılı iltifatlar aşkı anlatır mektuplar ve bayram kartlarında seni aradım uzun zamandır öyle güzellikler var ki sayfalar arasında sözcükler yetersiz kalır anlatmaya ve dizeler sevda dediğin bir çıkmaz sokak dikenli bahçeler ve kır çiçekleri arasında masaldaki gizemli kız gerçek yaşamın sultanı tam ortasında ümitlerimin saza sarıldım ama çalmayı bilmem pınar başlarını gözledim hangi zamanda ve nerde kayıp ülkeleri dolandım ama ben gerçeğim sevdiğim gerçek deniz kızını aradım vahşi kayalıklarda ne gemim var çarpmak için ne de yüzme bilirim seni özledim özeti bu anlattıklarımın Bayındır 12 Temmuz 2007 Fadime’nin Ali’si Ufak bir yalan kendimizden yana ne anlattıksa bugüne kadar hepsi ufak bir yalan Sungurlu 6.1.1989 Çayı kıskanmak Çayı kıskanmak aklıma gelmezdi en çok sevdiği şeyin çay olduğunu söylemeseydi çayı da sev beni de onun yeri başka benim yerim başka 1989-2006 özlem ya şimdi özlemlerin gerçekleşir bir çorap söküğü gibi gelirse ard arda ve birden bilinmezdeki sevgili çıkarsa karşına her şey dilediğinden de güzel mutlu çocuk söyle bana bu öykü nereye varacak aşılmaz dağ ulaşılmaz sevgili kalmadığı zaman söyle bana bu öykü nereye varacak ya şimdi beklediğin kız girerse içeri hayalindeki gibi gülümser ve kollarını sarmak için boynunu koşarsa sana dayanabilir misin bunca güzelliğe Ilıca 1 Haziran 1990 altı otuz soğuğu nerden bilebilirsin altı otuz soğuğunu Ankara’nın ve bir kahve köşesini Oto-gar’da ben nerden bilirim sabahın altı otuzunda sevdiğim ne durumdadır nerdedir ve ne yapar nerden bilirim düşüncesinde ne var Ankara’da bir kış günü 13 Ocak 1990 bir şeyler duyuyorum geçmiş günlerden ve bir şeyler gelecekten şimdiki zamandan falan filan Ankara 13 Ocak 1990 bilmem anımsar mısın bilmem anımsar mısın bir gün yemek salonunda karşı karşıya gelmiştik masada ve ben zangır zangır titremiştim yıllar sonra yine bir yemekte ben yine titredim bu defa galiba soğuktan 3 Haziran 1990 buna ne derler olan bana oluyor sen dünyadan habersiz buna ne derler bilemem aşk mı lahana turşusu mu İZMİR-Haziran 1990 çok sürmez siz şimdi okullarınızda belirsiz bir geleceğin şeklini çiziyorsunuz ve ben( şimdi) argından çıkmış su gibi darmadağın ama iyimser çok sürmez kararsızlığım Ayvacık 1982 mimar kız gel tasarımcı ablacım yüreğimin en yalnız köşesine öyle bir kale yerleştir ki hem tamamını yönetsin gönlümün hem de yalnız köşe kalmasın Ilıca 27 Temmuz 1990 sabahın yedi otuzu Burası İnciraltı otobüs durağı sabahın yedi otuzu Buca otobüsünde bir güzel gözlerimi çekip alıyor yerinden Buca otobüsünde yıllar öncesini yıllar sonrasını ve yaşadığım zamanı bir gülümseyişte yaşıyorum İnciraltı otobüs durağında Konak otobüsünü bekliyorum güne güzel başlamak ne güzel 11 Mart 1986 üç dört beş 1 Ocak 1986 Çarşamba Perşembe 2 ocak ardından Cuma cumartesi Pazar üç dört beş gün gün yaşanmış bir ocak ardından şubat ve yaşanmayı bekleyen mart işte... o günleri ben yaşadım nefes aldım yemek yedim canım sıkıldı bazen hayaller kurdum ümitlerle geçti o anlar ben o zamanı yaşadım o zamanda sevdim ümit edip bekledim ve o zaman.... geçmiş zaman oldu Şubat 1986 madem ki madem ki sen yoksun ve sürüyor yaşam madem ki sensizlik vazgeçemediğim bir şey istediği gibi çalsın türküler 30 Nisan 1991 yol üstü kapının arkasından bakarken gülümsüyordu her zamanki gibi mahçup ve sevimli Çarşamba Mayıs 1997 ilk ve son öğretmenliğimin ilk günleriydi bana çay getirdi diye aşık olmuştum arkadaşıma işte Bayındır’daki aşklarımdan biri her zamanki gibi 23 Ekim 1988 sebzeler söylesene ahmet kime ne satıyorsun domatese tutuldun da değeri mi arttı meyvelerin 1987 kıtalar arası aşk sen Avrupa yakasındasın ben Asya banttan yayında el salladım bir TV kanalında sen de gülümsedin beni seviyorsun anladım ben de seni 2 Aralık 2003 sağlama sağlamasını yaparsan hayallerinin seni üzdüklerim dikkate alınmayacak hesap hataları…. 13 Şubat 2005 sana özdeş sevgili duyguları eti kemiği sinirleri ve % 70 su olan sana özdeş bir sevgili gittiğin zaman gittiğin zaman özlemle bekleyecektim seni şimdi olduğu gibi 13 Şubat 2005 duymanı istiyorum sensizliğin nasıl bir duygu olduğunu yaşamanı isterim hissederek 13 Şubat 2005 gül ister kırmızı ol ister beyaz istersen sarı ne renk olursan ol yeter ki sen ol 13 Şubat 2005 erkekler ağlar mı erkekler ağlamaz diye biri atmış ortaya dil din renk ve cinsiyet ayrımı yapmak kimin haddine 13 Şubat 2005 emrin olur beni sevdiğini söyle sonrası emrin olur Şubat 2005 otuzbeş yaş şiirine ek otuzbeş yıl yaşadın hatta biraz daha fazla avukatlık yapıyorsun başka..... Şubat 2005 falcı kıza mesaj yine devam mı fala ben neresindeyim iskambil kağıtlarının sen neresinde bu öyküyü kim yazdı dersin beni nereye koydu seni nereye Şubat 2005 dürüstlük dürüst davranmamı mı istiyorsun yalan söylüyorum Şubat 2005 teyid mektubu sana okuduğum en güzel aşk şiirlerimi en güzel sözleri ve en tatlı yalanları bu mektup ile teyid ediyorum tekrar tekrar söyledimse sevdiğimi kendi tarzımda anlattımsa aşkımı mektuba dahil kalanlar benden değil Bayındır 8 Temmuz 2004 hain kız anlatsam anlatamam sözcüklerle olmaz ki bu iş yaşamak ve hissetmek gerek hain kız işte Şubat 2005 sen gittin söyleyemedim gidebilirsin diye ve sen gittin söyleyemedim unutabilirsin diye söylemek istemiyorum unutma beni unutma 30 Ocak 2005 kendi masalının prensi prens rüyalarının gerçeği prenses ile buluştuğunda masal sona ermişti ne geçen bölümleri ona anlattı ne de kendisine masal değil mi bu siz de dinlemediniz yaşananları prenses de gelecek bölümleri ise kimse bilmiyor 23-24 Ocak 2005 yetti de arttı bile kalabalıklar içinde yalnız sevdiğimi ararken gözlerimi kapatanın sen olduğunu düşünmek yetti de arttı bile 18.11.2003/Bayındır zamanı görmek seni gördüğümde onbeş yıl öncesi canlanıyorsa eğer zamanı görüyorum demektir 15 eylül 2004 küçük terzi sevdiğim küçük terzi oyuncaklar yaptı tahtadan onlara giysiler dikti zamanın penceresinden gülümsüyordu oyuncaklarıyla oyuncakları da sevdim küçük terziyi de Eylül 2004 renkler ne renkler göründüğü gibi ne de insanlar gülümsemeler başka hayaller başka sanki her şey rol yapıyor herkese karşı Eylül 2004 oyun bitti mi belki de şu an yaşam yeniden başlıyor Eylül 2004 yolculuk en uzun yolculuk kendi dünyanda kimse bilemez sen de bilemezsin kaybolur gidersin Eylül 2004 sarı çiçek adın ne olursa olsun sarı çiçek seni sevmemek olası değil Eylül 2004 aşkımız için yaptığım ve yapamadığım her olumsuz şey için özür diliyorum affetmek büyüklüktür tam sana göre 24 Ekim 2004 çocuk bacaklarına dolanıp ellerinden sıkıca tutan çocuk belki de ben oluyorum Ekim 2004 mutluluk bu İstanbul’daki ilkokul öğretmenime ve Arguvan Noterine şiir kitabımı gönderdim işte mutluluk bu 26 Ekim 2004 parti içi demokrasi cesur ve akıllı dostlarla değil sadık dostlarla olur bu iş 6 Kasım 2004 Güneş’in oğlu sorarlarsa güneşin oğlunu beni göster ve kardeşin olduğumu söyle 13 Kasım 2004 bir tilki klasiği tilki kümese daldı sessizce tüm tavuk ailesine horozlar tavuklar ve civcivlere size özgürlük demokrasi ve mutlu günler getireceğiz diye haykırdı merak ve korku çığlıklarının ardından sevinen ve üzülenler için sonuç değişmedi tavuk ve tilki masallarını bilirsiniz biri mutlu olur diğeri ne olduğunu dahi anlamaz 15 Aralık 2004 sevdiğimle çay içtim sevdiğimle çay içtim bugün bir başıma kimsecikler yoktu masamızda o ve benden başka geçmiş günlerden konuştuk biraz da gelecekten karamsar olduğumu söyledim hem de çok ama iyimser gözüktüğümü rol yaptığımı söyledim gülümsedi zaten yaşam bir sahne değil mi hepimiz rol yapmıyor muyuz... dedi sevindim bana destek oldu diye çaylar bittiğinde gülümsedim kendi kendime gerçekten iki bardak çay vardı ve iki sevdalı ama madde olarak yalnızca ben vardım sevdiğim ise hayal gülümsedim gerçeğe yalnızlığıma gülümsedim yalnızca gülümsedim 1988 ? Menemen Kuşu çantasını kaptığı gibi uçarak gitti Menemen’e ilahi kuş 31 Aralık 2004 Fadime’nin Ali’si Ali gitti diye küsmedi inadına yaşadı ve inadına sevdi 31 Aralık 2004 aşka dair sen kendine inanıyorsan sevdiğin de inanır azıcık kuşkun var ise biraz daha düşün 1 Ocak 2005 seçimi size kalmış at ölür meydan kalır yiğit ölür şan kalır at ile yiğitlik arasındaki seçim size kalmış 12 Ocak 2005 aşk şiiri sen adi ve aşağılık bir adamsın ama yine de affetmemek mümkün değil 18 Kasım 2003 Atatürk’ü Anmak elinde öğretmeninin verdiği kitap ile koşturan çocuk bir odalı sarayına giderken çok mutluydu Kasım 2003 af bütün yanlışların yoruma açık dizeler olduğunu düşündüğünde affettiğini biliyorum dizelerimi seni sevdiğimi kaçıncı kez tekrar edeceğim ve sen affediyorsun bu çocuğu bir dost bir sevgili karmaşık bir dize gibi 17 Kasım 2003 sensizlik sensiz nasıl geçer günler bahar ne anlama gelir şarap ne anlama sen sensiz kalmadın ki bilesin Ocak 2005 anlaşılmaz bir şey önce ben sevdim onu sonra o beni birbirimizi sevdik anlayamadan sevdik de söyleyemedik kendi kendine aşk olur mu olur olmasına da bizimkine benzer o burnu büyük ulaşılmaz sevgili ben burnu büyük anlaşılmaz bir şey işte bu bizim aşkımız 17 Şubat 2005 neden neden duygularımı anlatırken süsleyemiyorum neden okula giderken saçımı taramayı unutuyorum neden ucuz gömlek ve pantolon giyiyorum anlayamıyorum neden sanki hep bana yüz vermeyenleri seviyorum bir şey daha var anlayamadığım neden kendime soruyorum bu soruları İzmir 1985 ? gerçek olmamış hayal sözgelimi şu anda düşün ki ders çalışmıyorsun bu masanın üzerinde değil kolların sen yoksun okuma salonunda ve burnunu tırmalamıyor kuru hava gözlerini bir türlü alamadığın karşı masadaki güzel kız aklını çelmiyor işte sen şu anda seç gönlüne göre bir yer uç git istediğin bahar serinliğini yaz akşamını gül bahçelerini yaşa ve sanma ki hayal olmuş gerçek ile gerçek olmamış hayal pek farklıdır Fakülte 2. sınıf belki yarın belki yarın gün bir başka doğacak bir başka uçacak kelebekler ve rüzgar bir başka sallayacak yaprakları kim bilir belki ben de bambaşka olacağım 28 Mart 1986 kimlik doğanın bir parçası olan canlılar kümesinin hayvanlar alt kümesinin kendini akıllı olmakla avutan omurgalısı genetik çözümlemesi bir canlı ve bir insan kültürel kimliği genlerinden anlaşılmaz her yerde yaşayabileceği gibi dili dini uyruğu belirsiz bir şey 17 Şubat 2005 Bir varmış bir yokmuş ey sayın öğrenci paldır küldür dönen zaman çarkında başlangıcı ve sonu belirsiz yolda sele karışmış dallar gibi gidiyorsun bu dönen zaman ne sen öğrencisin diye ne yaşın yirmiüç ne de beklentilerin için sınırsız enginlerde balıkçı bilinmez yaylalarda çoban ya da zaman karanlığında kaybolan bir nokta olsan yine aynı şartlarda dönecek dünya bir karış uzamayacak zaman ya da şu veya bu yer falan yada filan asır zaman çarkına engel olmayacak ve sen ey sayın öğrenci sonsuza kadar değil bu bekleyiş her doğan günün bir akşamı her açan yaprağın bir hazanı vardır ümitler ya da ümitsizlikler şartlara küsmek bazan sinirlenmek ya da coşkusunu yaşamak saf hayallerini gerçekçi düşler görmek sevda üstüne türkü söyleyip avunmak hepsi bir varmış bir yokmuş ne farkın var ki masal kahramanından ya iyilik perileri yardım eder ya aklın ya da gücün-kuvvetin ya da babandan miras kalan sihirli halı masal değil mi bu sevdiği kızı alır kahraman ve kucaklaşmaya fırsat bulmadan kaybolur gider düşüncelerde öyküler hep böyle başlar bir varmış bir yokmuş ve ey sayın öğrenci yaşamak mutlu ya da mutsuz olmak yaşamı anlamak ya da kararsız kalmak yani bocalamak gerekli mi yaşıyorsun varsay ki yaşamıyorsun ümitlerin var varsay ki yok güzel bir kız takılıyor aklına varsay ki takılmıyor sayın öğrenci ne fark eder bir varmış bir yokmuş 17 Mart 1986 eşeklik beratı her şey sözcükerle anlatılmaz ki gülümsemesine bakarsın gözlerine heyecanına kalbinin nasıl attığına anlayışı kıt olana eşeklik beratı firmamızın ikramı 26 Şubat 2005 geçmiş zaman Sona ermiş bir yaşamın geçmiş zamanında dipdiri ayaktayım bir Pazar günü İzmir’de bit pazarını dolanıyorum halk oylaması var bugün, oyumuzu kullandık bu arada sınıfta kaldığımı öğrendim iki dersten iyi ki üç yada beş değil dedim kendi kendime iyimser gözlüklerimi bir yana bırakınca görüyorum ki zamanımı çalıyor hırsızlar hem de göz göre göre zavallı avukat adayı daha kendini savunamıyorsun ya sonrası ne demiştim sona ermiş bir yaşamın geçmiş zamanında bana ait raylarda sürünüyorum İzmir-1988 ? sayısal çözüm Alt alta yazıp adlarını sevdiğim kızların toplayıp çarpıp ve bölüyorum böylece aşkımın sayısal çözümüne gidiyorum 23 Mayıs 1991 tutamadığım hayal sen ki yanıbaşımda uzanıp tutamadığım bir hayalsin ben ruh gibi gezinsem çevrende ne fark eder İzmir-18 Haziran 1986 varsayım varsay ki 100 yıl yaşayacaksın şu anda yirmi ya da yirmibeşini yaşadın seksen veya yetmişbeş yıl alacağın var boşver gitsin bu zamandan bakılınca daha çok var ama yetmişbeş yıl sonra borçlu olacaksın (İnkilap tarihi kitabı) Elveda Elveda güzelim bitti aşkımız öyle belirsiz ki önümdeki yol öylesine karanlık ki gelecek kim bilir yarın ve sonraki gün ne olacak Eylül 1983-Mart 1989 Gel Gel güzelim gel bir sen eksiktin havalar bir yanda bir yanda hormonlar hani gençlik var ya gençlik biraz da sen alt-üst et Ahmet’in dengesini 21 Eylül 1989 senden bir parça aldığım nefes içtiğim su gördüğüm her güzellikte senden bir parça iyisi mi benim gibi yap bu akşam aya bakarken el sallayacağım sana sen de gülümse aya ve güneşe ve sensiz olamayan bu delikanlıya 20 Mayıs 2005 aşkın anatomisi sevdiğim kızın % 70 su kalsiyum, fosfat, demir azot, oksijen ve benzer maddelerden oluştuğunu biliyorum ve biliyorum ki ben de aynı maddelerden oluşuyorum ve biliyorum ki o da buhar olup yağmura dönecek ben de belki göklerde buluşacağız ve denizde belki tuğla olacağız bir evin bacasında belki de daha iyi anlayacağız o zaman aşkımızı 7 Mayıs 2005 bu ses senin bu ses senin sesin biliyorum yakında çok yakındasın duyuyorum elimde değil çok seviyorum 8 Haziran 2005 Atatürk’ü Anmak elinde öğretmeninin verdiği kitap ile koşturan çocuk bir odalı sarayına giderken çok mutluydu Kasım 2003 Falcı kız hayal imparatorluğunun sonuna doğru gerçek diye yaşadığın hayaller yarın son bulacaklar kendinle başbaşa kaldığın zaman bir gülümsemelik zaman ayır bana da 17 Kasım 2003 insanın özü yaptığı eşeklikleri gizlemek için yapmadık şebeklik bırakmaz fazla mı özet oldu olsun sınav sorumluluğu bu kadar Kasım 2003 mektup sevgili dostum şu an sınav zamanı ne kadar sakin görünsem de fırtınalar kopuyor düşüncemde saat yaklaşık 23 korkunç uykum var ve gidip yatacağım biliyor musun umrumda değil sınavdan alınacak not ben kendime düşeni yaptım ve yapabileceklerim bu kadar irademi aşamam sonunda ben bir kimyasal düzeneğim elimde olmadan yoruluyorum düş görmem gerekiyor bir şeyler düşünüyorum çok şey düşünüyorum ve sevgili dostum birşeyler anlatmam gerekli birileri beni dinlemeli şu an sen dinliyorsun ama sevdiğinden değil elin mahkum da ondan sen ki hayali sevgili sen ki rüya ve gerçek arası garip bir duygu bak karşı koyamıyorsun anlattıklarıma biliyorum istesem beni seversin çünkü sen bir hayalsin ve iplerin benim elimde ama sevgili dostum ne fark eder ki şu anda yalnız ben hissediyorum gövdemin sıcaklığını ve yalnızca ben duyuyorum yüreğimin çarpmasını eğer yok edebilsek kendimizi düşüncemizle bizden başkası fark etmez yokluğumuzu ve biz de fark edemeyiz çünkü anlamı kalmaz yokluğun sevgili dostum insanı yalnızca kendisi anlar tam olarak ve o da çoğu zaman yanılır 25 Kasım 1986 iki adet suçsuz idam mahkumu iki adet suçsuz idam mahkumu yaşamın anlamını tartışıyor demir parmaklık arkasında üç ayrı gazetede beş ayrı yalan ne demek lan şüpheden sanık yararlanır sen o kocaman gazetelerden daha mı iyi bileceksin olayı hem de itiraf etmişsin aslanlar gibi biz de merak ediyoruz elbette kendileri dayanabilir mi işkenceciler yaptıklarına olsun idamı bekleyen onlar değil zerre kadar acı duymazlar ve üzüntü sen işkenceciden daha mı iyi bileceksin olanları üç gazete üç işkenceci asın hadi iki genc sahi yaşamın anlamı demiştik biz niye buradayız yaşamın anlamı hapishane mi peki insan yaşamı petrol kuyuları ile karşılaştırılabilir mi kaç dolar kaç sent eder ya insan hakları mahkemesi ne yapar ya da bir şey yapar mı zaman mahkemesi bizi akladığında gençliğimizi kim geri verecek 26.8.2000 bir başka savunma ne demek not dediğin şey bilimsellikten uzak anlamsız sayılardır sıfır bile çok anlamlı bir sayı bu konuda yani sıfır konusunda ciltler dolusu kitaplar yazılmıştır siz notlara anlamsız sayılar diyemezsiniz matematikte sayıların büyük önemi var ağustos 2000 bir dekanın diğer anıları fakülte bahçesinde elindeki ders notlarını hafızlamaya çalışan öğrenciyi 10 saniye geç geldiğini gerekçe gösterip sınava almadım var mı itirazı olan hem sınava girse ne olur girmese ne olur notu ben veriyorum girse de hava alır girmese de girmeden hava alması usul ekonomisine de uygun olur bizi izlemeye devam edin ağustos 00 henüz dekanlık görevine atanmamış bir müstakbel dekanın anıları notları beğenmeyenler dava açsın arkadaşlar sınav kağıtları bize geliyor bilirkişi olarak sizin açınızdan sonuç değişmiyor bize ise tatlı parası oluyor bilirkişi ücretleri beyfendi patagonya üniversitesi hukuk fakültesinde dekan adayı idi dekan oldu vatana millete hayırlı olsun üniversite holding a.ş. ekonomik girdiler kelle başına hesap edildiğinde çok öğrenci çok para demek sınıfta bırakacaksın arkadaş bir yıl iki yıl....oniki yıl sorarlarsa -ki kimse sormaz- çalışmıyor bu öğrenciler dersin bak geçenler nasıl geçiyor eylem iki öğrenci eylem yapsa oniki kişi göz altına alınır beşi dövülür yedisi mahkemeye sevk edilir ilahi patagonya komik yaratık sefil köle canlılığın şifrelerini iletmek için uzaklara çalışır aşık olur yemek yer kavga eder aşkı ve gururu için dünyaları yıkar bilmez ki tek görevi şifre taşımak ne dersin işte komik yaratık 3 eylül 2000 sevgilim ah sevgilim böyle bir aşkı görmezden gelemezsin İsviçre ayakkabı Amerikan kot ve Fransız gömlek giydiğimi bilmiyorsun bilmiyorsun ki son model mersedes ve dubleks bir evim ayrıca yatım ve atım var İsviçre bankalarındaki paralarımdan daha söz etmedim hem bir iki aya da kalmaz karımdan boşanırım ah sevgilim bir aşk ancak bu kadar yüce olabilir 31 Ocak 89 anlayamazsın anlayamazsın anlayamazsın anlasan da zaten bir şey değişmez bir öğrenci lanet olası öğrencilik sona ererken yorgun yüzücünün son kulaçlarını atıyor sahile doğru 12 Ağustos 88 beni düşünme beni düşünme sakın eğer yaş yoksa gözlerimde ağlamıyorum ve eğer mezarlıkta değilsem bil ki ölmedim düşünme sakın ben hep böyleyim 13 Ocak 1980 sen bensiz de mutlusun sen bensiz de mutlusun ve yaşamak güzel ben her zamanki gibi karmakarışık küçük bir dileğim var duyarsan eğer her şeyin en güzeli seninle olsun (Değişiklik 16 Haziran 2006 ) güller soldu güller soldu da tükendi mi çiçekler baharlar çuvala mı girdi düşüncem yok şimdilik yaşam hakkında her şey anlamsız ve ben yalnız yalnızlığım da anlamsız doğal şey yaşamında yaptığı en doğal şey aşık olmaktı ve en büyük yanlış domatesi sevmekti şimdi her şey bambaşka hint kumaşı ne sen ne de ben kendimizden başka bir şeyiz yazık değil mi Kadıköy’de Karaköy iskelesi saat 20.45, 16 Ağustos 91 görülecek birşeyler her zaman vardır tam anlamıyla satılmış bir delikanlı örneğini bile bulabilirsiniz Kadıköy’de az sonralar ve yarın sabahlar kaçınılmazdır dedim ya görülecek birşeyler her zaman vardır yarın işin olmasa olmaz mıydı yazık değil mi bu delikanlıya 16 Ağ.91 istanbul’da güz yağmuru İstanbul’da 4 Ekim akşamlarından biri asker olduğum piyadeleri oynuyorum bir yıldır yarın biryerlere gidecekmiş bensiz kendim anlatamadım duygularımı ama Balkanlar’dan gelen soğuk hava ve yağmur isyan ediyor benim yerime yarın biryerlere gidecekmiş bensiz gitsin bakalım 4 Ekim 1991 külahıma anlat sağımda saat kulesi solumda deniz Konak Meydanı ana-baba günü sen yalnız olmadığını külahıma anlat ve aşkını baharını bilmem neni bilmem neni Konak 13 Nisan 1991 kimse demir atmaz kimse onsekiz yaşına demir atmaz yolunun üstüdür uğrar ve geçer Ocak 1997 söyleşi 35 yıl yaşadın başka ne yaptın 5 Mart 1997 bırak olduğu gibi kalsın bırak Ahmet yemeği kahvaltıyı çayı sana mı kaldı stajyer avukatların tanışması daha güzel şeyler var İzmir sokaklarında kumaş sanayinin yarattığı harikalara bak bak bir kere terziler nasıl da konuşturmuşlar yeteneklerini 13 Mart 1990 iskeletlerin dansı dans ediyor insanlar genç ve güzel dans zaman çizgisinde gözümü kapayıp açtığımda iskeletler görüyorum aynı sahnede dans ediyorlar sarmaş dolaş sahneye çıkıyorum yanımda doğa harikası bir kız gözümü yumup açtığımda kollarımda bir iskelet kendime bakamıyorum 18 Ağustos 98 zamandan kalan harmana diktiğim çınar ağacı ondördünü doldurdu onüç yıldır hukukla haşır neşir oluyorum öğrendiğim basit bir formül ensen kalın değilse boşuna konuşma hak hukuk adalet eşitlik gibi şeylerin aslında masum birer sözcük olduğunu öğretir zaman 21 Haziran 1997 nisanlar hep özel günlerdir nisanlar hep özel günlerdir bu çocuk için bak sevdiğim aşkımız sandığın gibi değil yer ve zamanda yakınlık ve hormonlar arası bayram havası kazanan hep doğa olacak 30 Nisan 95 maddenin komik hali sen bir madde yığınısın kalsiyum demir fosfat azot oksijen ve benzerleri ben bir madde yığınıyım aynı şekilde bu ne biçim komedi aşktan sözediyorsun Kasım 1996 papatyaları yolma kalkmış nerelerden gelmiş sevdiğin yakın olmak için sen ise seviyor sevmiyor diye papatya yoluyorsun aslanım daha ne bekliyorsun Beyazıt ya da Taksim Meydanı’nda miting mi düzenlesin seviyorum diye 10.7.1998 ülke sınırları yapaydır ülke sınırları yapaydır kuşlar sınır tanımaz hangi leylek hangi devlete ait bilen var mı bazı yasalar değişmez eşitsizlik içinde eşitlik olmaz kurdun yaşama hakkı kuzu ile sürer maddeler canlı canlılar madde olur zayıflar yok olup güçlü bünyelere katılırlar yaşama hakkı özgürlük ve insan hakları söylevleri mikroplar için hükümsüzdür aslında söylevciler de inanmazlar söylediklerine hak denilen şey ne ki havada uçuşan sözcükler garip bir komedi şimdiki zaman sahnesine koyup yaşadıklarımı gelecekten bakınca kendime garip bir komedinin orta yerinde görüp yaptıklarımı eğleniyorum 13 Ocak 1989 B.B’ den bacak takviyeli demokrasi dersi Kurban bayramında kesilen hayvanlara nasıl da isyan ediyor B.B. hanım Bosna’da kasaplar boğazlarken çocukları ve yaşlıları ve kadınları yani insanları mehtaplı bir gecenin derinliğinde bacakları ve sair organları ile demokrasi dersi verir malum hanım ve eşitlik ve insan hakları ve benzerleri alıştık alıştık artık bu seslere adım adım arkamızda yenilginin ayak sesleri olsa gerek zamana ve şartlara 19 ekim 1990 kargalar bir sen değilsin ki güzelim beni görmeyen bak kargalar bile aldırmıyor bu delikanlıya Maltepe 1991 sonbahar sonbahar türküsünü söylerken Karadeniz dağlarında kimse bilmez düşüncemde ne var haberi yok hiç kimsenin gözyaşlarımdan terziler hayranım şu terzilere el kadar eteğe nasıl da sığdırırlar bir karışlık yırtmacı 22 Eylül 1989 insan hakları insan yaşamının bazen petrol kuyuları kadar bile önemli olabileceği söylenmektedir Aralık 1992 gülümsüyordu İzmir Adliyesinde bir çocuk 7-8 yaşlarında sanki düğüne gidiyorlar diyordu boşanmak isteyen ana ve babası için 1995’te duruşma beklerken aşk ve güzel en güzel çiçek hangisi ya en güzel hayvan peki aşık olduğun şey bunlardan biri mi bana kalırsa değil aşık olduğun şey güzellik değil 13.8.1996 şekil almış enerji yumağı ben herkes olabilirdim ve herkes ben dünyanın en ilkel insanı ya da en sevecen ya da bunlar arasında bir şey ben her şey olabilirdim ya da herşey ben sonsuz evrende şekil almış bir enerji yumağıyım ben aslında ben herşeyim herşey ben adın soyadın adresin söylesene ahmet kime ne senin türkünden gözünde yaş gönlünde ateş varmış ve fırtınalar kopmuş düşüncende kime ne adın soyadın adresin sabah kahvaltın ya da çorabının markası kimi ilgilendirir söylesene ahmet sen domatesi sevmişsen kime ne bundan sen yoksun sen yoksun ahmet var olan senden bambaşka bir şey sen dünkü sen değilsin ve yarın asla bugünkü sen olmayacaksın yine unutma adın yalnızca bir sözcük ama sen sözcük değilsin mutluluk ayın parladığı yıldızların yandığı yer bizim dünyamız ve sonsuz yıldızlardaki sonsuz dünyalar bir dileğim var duyarsanız beni eğer mutluluk olacaksa herkesin olsun 9 Haziran 1983 tepeme çıkarma cinlerimi ey benim muşmula suratlı sevdiğim olup olmadık yerde aklıma gelip de niye tepeme çıkarıyorsun cinlerimi ya aklıma geleceğine gerçekten gel ya da oynatıp durma beni 20 Şubat 1983 hizmetçi sadık birer hizmetçiyiz bizler aşkımız sevdamız karagözlü yarimiz ve ne varsa güzelden yana düşündüğümüz hepsi doğaya hizmet için 4 Eylül 1996 güzel kız güzel kız inmek zorunda mısın otobüsten gönlümü alıp gitmek hayallerimi yalnız bırakmak zorunda mısın aklından geçse ya aklından geçse ya sokak lambasının yanında soğuk duygusuz rüzgarlar ve yaprak seslerinin altında sevdalı bir kedinin kendini beğenmiş kocaman burunlu bir güzele dizeler yazdığı aslında biliyorum akıllı işi değil bu belki üşütmüş olacağım yarın burnumu çekeceğim ikide bir daha sıkı sarılacağım ceketime sırf birkaç dize uğruna sırf sevdirmek için kendimi sana 6 ocak 87 mavilim mavilim beni gördün mü yanımdan geçerken hani Sungurlu’da yanyana dururken otobüslerimiz çıkıp serin havada gezinmiştik ya sen benden habersiz ben ise dörtköşe mavilim olmuyor böyle 1989 varsın eskisi gibi olsun varsın eskisi gibi aksın Yeşilırmak eskisi gibi dalgalansın Karadeniz boşver bırak anılar başbaşa kalsın sen yabangüllerini kır çiçeklerini anlat sevgi telinden çalsın sazlar yaşamı sev yaşamı sev üç boyutu ile selam gönder zamanın ötesine geçmişteki ve gelecekteki dostlarına ve yıldızlara göz kırp arada bir telefon kulübesinin önündeki kıza Tuzla’dan selam gönderiyorum takvimlerin acele ile geçiştirdiği günlere İnciraltı’na saatlerle oynamak istemiyorum ve zamanla olmayan aşkımızın pembe tablolarına gülümsüyorum nasıl bir aşktı nasıl bir aşktı tatlı mı tatlı bir kız zakkum gibi sevsen zehrinden vazgeçsen kahrından ölürsün ya da benim gibi divane dolanır durursun tamamdır bu iş pembe gözlük tak demiyorum ama at gözlüğü de olmasın gerçekçi ol bir nal bulduysan eğer sevin üç nal bir at daha bulabilirsin ama düşün ki bulamadın ümitlerin var ve bir de nalın boşver kalanını pembe gözlük tak demiyorum gerçekçi ol yeter 21 aralık 90 doyumsuz insanlar doyumsuz insanların içkisi oldu kanlar kumar oynadılar birimi insan olan paralarla kurallar kuralsızlıklar ve silahlar konuştu yine içkiler yine paralar ve silahlar yağmur bugünkü yağmurda Kadıköy’de ne işin vardı yine kız tavlamaya gittin yine kimse pas vermedi o yoktu değil mi akşam karanlığı akşam karanlığı ve sis birbirine girmiş çiseleyen yağmur ile sürüyor Tuzla’da yaşam böyle zamanlarda herkes ve her şey birbirine benzer gerçek olan ile olmayan arasında ufak bir aldatmaca ya her şey düş ya da tüm düşler gerçek sesler karmaşık dünyalar gibi herkes çok yakın birbirine ve çok yabancı Tuzla’da gün batımını dinlediniz 6 kasım 90 28 şubat 91 bu akşamın şiirini de yazalım küçük ayın son günü kafayı zamana takarak keçilerle uğraşmak istemiyorum benim hiç keçim olmadı keçi isterim aşık mıyım yoksa isterim isterim bahar gelsin maydanozlar yeşersin zamanla uğraşmak istemiyorum bazı şeyleri istiyor bazı şeyleri istemiyorum salata burnu büyük biri olduğumu sanıyordu bilmiyordu ki işin aslı domates salatası ve ben deliler gibi seviyorum salatayı sen sardın sen sardın başıma domatesi koşturdun beni Altay’a kadar koşturdun beni yağmur altında şimdi de diyorsun olmaz böyle şey kim çarptı yamulttu seni kim diyorsun bilmez gibi kafa buluyorsun kendince ne sanıyorsun ne sanıyorsun daha mı çok düşüneceğim seni değerin mi yükselecek borsada daha güzel şiirler mi yazacağım benden kaçtıkça seni gidi seni iyi ki ekonomi okudun birinci sınıfta kapıya vardığında sen yine ders çalıştığımı san bir başıma kafeteryada rahatsız etmemek için başka masaya gidiyor havasına gir selam bile verme geçerken yanıbaşımdan gözlerini kaçır aman göz göze gelmeyelim sonra bakışların gülümser merhaba der bana hatta hiç farketmemiş gibi büyük harflerle espiri yap geçerken gülüşlerin masama kadar gelsin hem duymayayım hem de duymuş olayım seni hiç etkilenmediğini göster varlığımdan çıkar cebinden metal parayı yazı tura at sanki başka şeyler düşünüyor sanırım seni ve giderken sakın benden yana bakma öte yanını dolan kafeteryanın beni düşündüğünü anlamayayım kapıya vardığında dönüp bakmayı unutma ardına anlamam nasıl olsa bana baktığını gülümse içten içe kararsızlığına gülümse bana gülümse o kalabalıkta acımasızca ders çalıştığıma ne kadar duygusuz olduğuma her şeye gülümse biliyor musun gülümseyince çok güzel oluyorsun 1 Şubat 1987/Samsun duruşma düzeni duruşma düzenini bozdu diye avukat cezalandırılmaz ama benim düzenimi bozdu diye domates cezalandırılır salata yapar afiyetle yersin doğrar ekmeğinin arasına kor öyle yersin elma gibi ısırırsın domatesine göre değişmek koşulu ile yalnızca öpersin gönlümüz yaşımız büyüyor ama gönlümüz hala çocuk küçük şeylere üzülüyor küçük şeylerle mutlu oluyoruz Karadeniz’de sen hiç Karadeniz'de çay içtin mi benimle ben her gün seninleyim başkasının gözü kendine başkasının gözüyle baktın mı hiç örneğin bir an kendini benim yerime koyup dalgalı saçlı güzele göz kırptın mı seçme şansı bize yolculuk göründü seçme şansımız yok ölüm Allahın emri ayrılık aşk yasasının hiç düşündün mü ve hiç düşündün mü gideceğini seni beklemeden elveda demeden ve el sallamadan belki de hiç düşünmeden seni söyle gitti mi sevdiğin kaldın mı kendi halinde biraz mahzun biraz düşünceli yapayalnız saymayı öğrenince saymayı öğrendiğim zaman önce kendimi saydım acaba kaç taneyim diye elbette bir çıktı sonuç ama birşeyler kaldı kafamı karıştıran acaba hangi bendim bir tane olan kedilerden sorulur bu ay kedilerden sorulur bu ay bahar, gökyüzü ve yıldızlar ve çatılar ve aşk salata ve domatesle avutmazlar ya kendilerini benim gibi üç yanı açık kilitli kapılar ardında bilmem hangi zamandaki dalgalı saçlı güzelin ayakkabısının numarası tarihe karıştı elbette leyleğin getirdiği çocuklar kedilerden sorulur bu ay bahar, gökyüzü ve yıldızlar ve çatılar ve aşk Maltepe 28 Mart l991 bir çizik çek gençliğime eğer kredi alabilseydim gelecekten ya da ilerletebilseydim ahbaplığı zamanla bir kalem oynat deseydim çocukluğumda ya da bir çizik çek gençliğime belki de bambaşka bir ben olacaktım kim bilir belki şimdiki gibi düşünmeyecektim yani ben ben olmayacaktım o zaman yine de kararsızım bu konuda öyle ben olmayacaktım da böyle ben miyim sanki sevda dediğin sevda dediğin bir çıkmaz sokak dönsen olmaz akşam oluyor ve gitsen...bütün yollar Bağdat’a varıyor uçmaktan başka şansın yok o da imkansız hadi...Bağdat’a gidiyor ocak-şubat 89 savaşçı ölesiye vuruşur savaşçı gücü bitene kadar kazanırsa eğer bu çarpışmayı buruk bir yenginin mutluluğunu yaşar fakat ölürse ne yenilginin anlamı kalır onun için ne de yenginin şubat 88 adım ahmet adım ahmet salata yapmayı düşünmüyorum hele yemeyi hiç aşk denen kavram bana göre palavra domatesi seviyorum 20 şubat 88 mucize bir mucize değil mi rastlantılar ve bir rastlantı değil mi yaşamak Şubat 88 şiir okur dalgalı saçlı güzel şiir okur dalgalı saçlı güzel meçhul sevgiliye ve bir hayal kahramanı düşüncelerin yarattığı bir zavallı olduğunu anlayamadan coşkusunu yaşar saf hayallerin şubat 88 sıcaklar artınca önce sıcaklar artar hafiften sonra ısınır toprak tohumlar çimlenmeye başlar ardından kısalır etekler tüm cömertliğini gösterir yırtmaçlar bir kız gülümser karşı masada karar veremem aşağı mı baksam yukarı mı avucumu yalarım yavaştan gençliğim böyle ciddi memleket meselelerine takılır gider ((Nisan 1-2-3 88) geçen yıl geçen yıl bir nisan günü sırılsıklam ıslanmıştım yağmurda ve sırılsıklam aşıktım ve oldum olası aşka inanmadım 1 nisan 88 yarın yarın bu günü özleyeceksen eğer bugünü sevmek için yarını ne diye bekleyeceksin 15 nisan 88 falcı kız fala inanıyorsa eğer azıcık iskambil karıştırıp da bana mutlu geleceğimi okuyan falcı o da seni seviyor derken belki de anlamıştır neden kızardığımı 4 temmuz 88 aşkımla ilgisi olmayan şiir vazgeçtim sevdadan şiir yazmaktan ve seni düşünmekten şimdi yalnız modern bir sera ve kışın ortasında domates yetiştirmek gibi basit hayallerim var. yok vallahi bu şiirin aşkımla bir ilgisi yok 30 ocak 87 bizim üniversite bizim üniversite yalnızca bir dinleme ve yazma kurumu değildir iyi not tutup güzel yazı yazan arkadaşlardan (ismi lazım değil baş harfi İbrahim) fotokopi alınır bizim üniversitemiz fotokopi ticaretinin gelişmesine kaynak yaratır. yoksul prens zenginlik madde yığınlarının sahibi olmaksa çok zengindi prens ama kendine bile sözü geçmedikten sonra zenginlik de prenslik de şurda kalsın Galata’nın sonuna doğru şimdi Ayşegül olmalı o günü konuşmalıyız öncesi sonrasıyla şimdi karşımda elinde bira aynı ezgiyi dinlemeliyiz aynı duygularla beni affet zaman bir yanlışlık yaptıysam farkında olmadan hiç içimden geçer mi kırmak sevdiğimi beni affet zaman görüyorsun ki güçsüzüm karşında yapabileceğim her şeyi yaptım sonrası beni aşar kırmamaya çalışıyorum hiç kimseyi ve hiçbir şeyi benden bu kadar ezbere bu yol bu kaldırım gökyüzü yıldızlar köpek havlamaları ve gecenin belirsizliği hep ezbere ezbere yürüyorum yol boyu dizeler üstünde o kaldırım senin bu kaldırım benim çarpmamak için başımı düşersem eğer taşlara ortasında yürüyorum asfaltın ezbere seviyor ezbere özlüyoruz düşler güzeller ezber sarışın ve esmerler ela ve karagözlüler ve dahi mavi gözlüler hep ezbere İstanbul 4 Mayıs 91 Nobel Ödülü bu yıl da bana vermezler barış ödülünü ben ki sessiz çocuk ne okum mızrağım var ne tank ve topum bir helikopterim bile yok hiç savaş çıkarmadım hiç insan öldürmedim aklımdan bile geçmedi böyle şeyler bu yıl da bana vermezler barış ödülünü ben ki ezici bir güce sahip değilim savaşmak için barışa kaç kuruşluk katkım olabilir 15 Eylül 1998 çok şey istiyorum çok şey istiyorum fakat param yok bedava vermiyorlar hiçbir şeyi ve kredi alamıyorum zamandan çay ocağı kapanmış çay ocağı kapanmış güzel kız hala karşı masada ders çalışıyorum İnciraltı’nda dün sabah dün sabah gidiyordum biryerlere sanki ben değilim yolda giden yolmuş giden bende bana çarpan rüzgar değil rüzgara çarpan ben karşı şelaleden düşen damlalar sanki onlar ben ben onlarım garip gibi ama ben herşeyim herşey ben hukuk dersi söyler misin sayın hukukçu şüpheden sanık yararlanır değil mi sen öyle san boğazına geçirilir ilmek şüpheler içinde can verir elin oğlu (20.6.97) otuzbeşe değişik bir yaklaşım yaş otuzbeş her tarafındayım yolun ne çocukluğum uzakta ne de gençliğim yeteri kadar çocuk yeteri kadar gencim ne geçmiş geçip gitmiştir ne de gelecek uzak her gün ve her akşam toplanıp ben olan kafadarlar söyleşiriz çocukluğum bir yanda bir yanda onsekiz yaşım şimdiki ben ve geleceğim sevdiklerimizi birlikte düşünür birlikte gülümseriz kendimize 16 mart 1998 yeşil gözlü kız hukuk fakültesindeki şiir tutkunu yeşil gözlü kız nerde sevda kokan dizeler diye sitem etti adının baş harfini bir de gözlerinin rengini bilirim hepsi bu o da benden yana daha fazla bir şey bilmez ama ne sevimli öykü değil mi herkes herkese aşık haberi yok hiç kimsenin bir diğerinden sefil köle sen doğa harikası sefil hizmetçi ben sefil köle aşkımız sandığın gibi değil ama yine de güzel nisan 97 roman kahramanı herkes kendi romanının kahramanı ben dahil şu an gelişen olaylar ve az sonrakiler hep aynı romanın parçası kimse olacakları bilemez kahramanlar dahil yarınları bilemeyiz ne siz ne de ben peki romanın geçen bölümlerini biliyor musunuz nerden bileceksiniz sevdiği kıza ulaşır kahraman ve kucaklamaya fırsat bulmadan kaybolur gider aslında oyunun ortasında bulduk kendimizi oynadık bunca zaman anlayamadan ne kadarını biz yazdık dersiniz romanın ne kadarını yazacağız birileri yazmış bizler figüran yol gelir bilinmezden ve gider ne demek sorun çevre kirliliği ne demek artık savaş çıkmayacak uçaklar düşmeyecek trafik kazası asla yoksulluğa son verdik açlıktan ölümlere son kanser ne demek hastalık ne demek alır Fransız parlamentosu bir karar çıkarır bir yasa son verir hepsine sonra AİHM ‘ne başvurup tazminat ister ilgililer yasaya göre oysa Koç’um yer çekimi yasasını kaldır bir yasayla artist olur çok para kazanırsın bir ayrılış sahnesi anne inmişti adliye merdiveninden gözlerini saklamaya çalışarak sessizce ağlıyor ve gitmeye çalışıyordu halasının kucağında kalan beş yaşındaki çocuk dur anne dur diye bağırdı dur bir kere daha öpeyim sonra bize döndü annemi bir kere daha öpmek istiyorum Adana’ya gidiyorum otobüs gecikti Mut , Silifke, Mersin yolu uzattık annesinin ardından haykıran genç kızı düşünüyorum 5 yaşında sonra idamlık iki delikanlıyı onlar da analarının küçük çocukları onlar da beş yaşındaki genç kadar masum belki son kez öpmek istiyorlar analarını söyler misin sayın avukat vicdanın hesap vermeye hazır mı o nasıl bir savunmaydı baştan savma söyler misin sayın savcı sayın yargıç vicdanın hesap vermeye hazır mı ipe gidecekler sizin çocuklarınız olsaydı böyle mi olacaktı (10 Temmuz 1997 Mut-Silifke arası) maddenin komik haline ilişkin bilirkişi raporu dosya kül olarak bilirkişiye gider toz-duman olup geri gelir maddenin komik halinden söz edip bir taşın bir odunun şaka yaptığı mı anlatılır ya da demirin bakırın çinkonun şunun bunun olmaz böyle şey davacı çok haklı hem o kadar çok haklı ki sormayın gitsin not bilirkişi ücretinin artırılması talep ediyorum karar dosya kapsamı ve toplanan kanıtlara göre ölümü iptal ediyorum ayrılığı yalnızlığı ve hüznü iptal ediyorum herkes sevdiği ile hep sevdiği ile sevginin sonsuzluğu mutluluk dostluk kardeşlik yalnızca güzel şeyler yalnızca olumlu düşünceler var olacak tüm olumsuzlukları iptal ediyorum 17 Mart 2001 soykırım anıtı katledilen doğa için büyük bir anıt dikilmeli başka bir şey yapamayız biz zavallı düşünme özürlü insanlarız ya da sinsi güzellikleri yeniden yaratmak süregelen katliamları durdurmak ve korumak doğayı çözüm olacakken anıt dikip betondan reklam yapmak değişik meclislerden yasalar çıkarıp türkü söylemek hep birlikte daha güzel anlatır bizi 17 Mart 2001 duyun kendinizi çocukları seviyorsanız eğer sınırlarını çizin sevdiğiniz şeyin hangi çocuğu ne zamana kadar ve ne kadar annesiz babasız sokaklarla dost olmuş delikanlıların yüreğinize zıpkın gibi saplanır mı çığlıkları yoksa bazı zamanlar bazı çocukları mı sever görünürüz Avrupa’nın ortasında koltuk değnekleri ile gezen çocuklar -ki bunlar şanslı olanlar- ne anlama gelir sözde eşitlik sözde özgürlük sözde demokrasi tutkunu Avrupalı için uzağa gitme İstanbul sokaklarında kir pas içinde karnı aç yüreği paramparça çocuklar ve Ankara sokaklarında ve İzmir sokaklarında uzağa gitme belki yakın mahallede belki bitişik sokakta belki yanıbaşında bitişik komşunda kendini kandırma o çocuk senin o çocuk bizim söyler misin sevdiklerimiz için ne yapıyoruz maddenin en komik hali maddeler sıvı katı gaz ve komik halde bulunurlar komik halin en komiği karnını doyurup hatta bol miktarda semizleştiği halde bir türlü gözünü doyuramayan zavallılar neden seviyorum neden seni deli gibi seviyorum sanıyorsun biliyorsun ki aklım başımda olsa böyle bir hata yapmazdım senin gibi patlıcan burunlu ve çarpık dişli bir domatese gönül vermezdim İzmir 1986 ayakkabılı şiir sen benim ayakkabısı olan tek şiirimsin kara gözlü sevdiğimin gönlüne giderken ayakların aşınmasın diye sana aldım bu ayakkabıları bak sevgili şiir bu zamanda zor bir kıza beğendirmek kendini yakışıklı mısın... farketmez kafan çalışıyor mu... o da farketmez zengin misin... inan ama bu da önemli değil kafası çalışan zengin ve yakışıklı biri olmalısın laf aramızda karakter sahibi haşin ve gaddar biraz da tarzanvari biliyor musun sırf ayakkabılarımın modası geçtiği ve yanı yırtık biraz da bakımsız –yani boyasız ve tozlu- olduğu için gömleğim kırışık ve saçlarım dağınık diye bana dudağını bükerek baktı kara gözlü kız kendimi hüzünlü düşünemiyorum dünya umrumda mı pabucum eski, cebim delik gömleğim kırışık ve saçım dağınık ise ne fark eder sevgili şiir sana bir ayakkabı aldım ki boynu bükük, gönlü kırık olmayasın kara gözlü kızı gördüğünde yere sağlam basabilesin sevgili şiir elbette sen ayakkabı giyemezsin şiirler ayakkabı giyemez ki ama yine de ayakkabıların var ne fark eder ben giysem senin yerine aşk her şeydi aşk herşeydi ve bu onun herşey olan aşkıydı başlarken bundan başkasını sevmeyecekti ve biterken bu son olsun dedi her zamanki gibi işte bu aşktı ve aşk herşeydi aşkımızın büyüklüğü sorun aşkımızın büyüklüğü değil acaba neden bir başka varlığa değil de insana ve acaba neden bir güzele ve acaba neden seçmece karpuz gibi vücut ölçülerine ve acaba uğruna salakları oynadığımız dilberler ne anlama gelir bir merkep için 6 mayıs 1991 alacağın olsun sana kim söyledi tıbba git diye hukuk dururken bilmiyor muydun sana aşık olacağımı laf olsun diye hastalanıp hastanede seni arayacağımı bilmiyor muydun beni hiç düşünmüyorsun alacağın olsun doktor güzeli bak yarınki bütünlemeyi unutmuş sana şiir yazıyorum 16 eylül l986 anası ve oğlu bir sandalye varmış kapıdan girip sağa dönünce tam karşıda masanın üstünde dosyalar birkaç kitap ve bir çerçeve cin gibi bir çocuk çıkmak istiyor fotoğraftan anası bu masada Barış ile başbaşa dosya inceler 8.5.95 Akdeniz’in karşı ucu Akdeniz’in karşı ucunu görmek istiyorum miyop gözlerle seni çılgınlar gibi seviyorum ve biliyorum ki aslında sen de yediğin patlıcan, biber, domates ve içtiğin su ve benzerlerinin katkıları ile oluşmuş bir bütünsün benim gibi biz seninle özdeşiz bu nedenle aşkımız olabildiğince anlamlı ve bir o kadar da anlamsız Anamur 1 Temmuz 1993 bir resmimi çek bir resmimi çek fotoğrafçı bir resmimi çek gün batmadan gelecek gün çok uzak görünüyor bugüne o gün geldiğinde bu gün gitmiş olacak bir resmini çek zamanın fotoğrafçı kendimizi avutalım o resimlerle İnciraltı 8 Mayıs 1986 beş dakika beş dakika kendine ayır ve yıldızlara bir nokta bul kendine sonsuz evrende nesin, necisin hangi bilmecenin neresindesin Kasım 1990 bir daha yanılmak yok her gün yeniden söylüyorum bir daha ne gözlerim ne duygularım ne de mantığım hiç biri yanılmayacak yıllar önce söylemiştim dün söyledim bu gün yine söylüyorum bir daha yanılmak yok öyle sanıyorum ki son defa söylediğimde bu sözü o zaman biraz geç olacak o zaman ancak yarını olmayan bir zaman olacak mart 1986 batık geminin hazinesi yapma be güzel akşam akşam deli mi ediyorsun sarhoş mu sersem mi nettiğin belli değil halime bak beter mi beter artık yeter baharın geldiği sıcakların arttığı ve kanımın kaynadığı zamanda cömert davranan yırtmacın yanda batık geminin hazinesini gösterir gibi 22 Mart 1986 bir garip şeyler anlayamadığım bir garip şeyler var ortalıkta bir sen ve bir de benden başka herkes biliyor sevdamızı bardağın dibindeki bira bardağın dibindeki bira bizi birlikte olmaya zorluyor ve biz sonsuza kadar var etmek istiyoruz bardağın dibindeki birayı 19 Haziran 1988 bırakın çocuklar bırakın çocuklar baklavayı böreği çaldın mı adam gibi çalacaksın kurtarır mı İsviçre’den, Amerika’dan aşağısı otomobil çal, kamyon çal vergi kaçır hayali ihracat yap sen bir kilo baklava ile şehir hatları vapuruna bile binemezsin Bayındır 1998 benim gibi yazdıklarımı düşünseydi kalemim karma karışık olurdu kafası ve anlasaydı gülerdi halime ve eğer hissetseydi çılgına dönerdi benim gibi halay çekmeye kalkardı oyun bilmeden yüzüne gözüne bulaştırırdı kolbastıyı 4 Temmuz 1991-15.04.2009 bu işte bir cinlik var genç kadın çekici mi çekici evli çocukları var nerden tanışmış kocasının mahpusane arkadaşı ile adamın bir sürü cinleri var kulağına eğilip de seksi kadının sizin bahçede bir küp dolusu altın var fakat çıkarmak için üç kadın ister cinler “lafı mı olur cinci bey” benden başlasınlar diğer ikisini buluruz dedi genç kadın içi su dolu bir tas ile çekildiler mahzene genç kadın tası kavradı ve dikkatlice suya baktı cinci sıyırdı ne varsa kadının üstünde sonrası bilinen şeyler iyi bir çalışmaydı ve fakat cinler ikna olmamışlardı yeni kadınlar gerekiyordu genç ve güzel “lafı mı olur cinci bey” derken önce biri geldi güzellerin sonra biri, sonra biri yine tas, yine su ve bilinen şeyler cinler birini beğenmedi dedi cinci lafı mı olur daha genç ve güzeller var altınlar henüz çıkarılamadı tüm hızıyla devam ediyor öykü tam anlatamadım galiba bu işte bir cinlik var bizi izlemeye devam edin (1997) bir başka dünya bir başka dünyada görseydim sizi Neval hanım ve siz beni bir başka türlü sevecektim belki ve belki siz de beni bir başka zamanda yaşasaydık siz ve ben belki bambaşka olacaktı öyküler otuz yıl mı geçti son gördüğümden yüz yıl geçse ne yazar biz var olduk ve sevdik ve seviyorum .....seviyor musun Bayındır 24 mart 96 bilseydim başıma gelecekleri bilseydim başıma gelecekleri uyumlu bir çorap giyerdim pantalonuma ayağıma adam gibi bir ayakkabı ve bir de gömlek eğer bilseydim belki tıraş olurdum bu sabah ama saçlarımı mutlaka tarardım belki koku bile sürerdim yağmurda ıslanmak mı kış günü suya bile girerdim senin için Karadeniz’de 6 Temmuz 1991 bir sağ ayak bir sol ayak bir sağ ayak bir sol ayak topuklarla yere basarak parmak uçları ile yaylanma hep aynı hareketlerle sürüyor yaşam herkesin bir işi olmalı bir evi, sevdikleri amacı olmalı koşturmaya bir sağ ayak bir sol ayak böyle sürüyor işte oyun koşturarak İstanbul 3 aralık 91 bir doktor sevdim inan doktor abla tutuldum sana aslında normalmiş hastanın doktorunu sevmesi ama alışılmıştan öte seni sevmek geldi içimden biraz daha bekle bu adam adam olunca anlatacak aşkını sana (9 Eylül Tıp Hatırası) balıkçı kahvesi İnciraltı’ndayım Balıkçı kahvesinde keyfim yerinde sayılır kafa buluyorum kendimle 2 ekim 1987 cam kafanın çalıştığını biliyorum ama düş olarak kalmayı başarman o üstün zekandan mı yoksa yeteneksizliğinden mi bilinmez yine de gerçek olduğun zaman cam gibi kırılacağın da ortada işte bu noktada bir anlaşılmazlık var Nisan 1987 dostluk insanlara güvenim sonsuz hepsi dost birbirine öyle ki bay ve bayan örümcek gibi ateşli aşk sahneleri sonrası afiyetle yer biri diğerini ve topladığı taze güç ile ağ örer dostlarına ki hazır olsun gelecek öğün davet ben küçük bir çocuğum yaklaşık 11 aylık falan boşanmak isteyen anne ve babama sesleniyorum nerden çıkardınız bu saçmalığı oturup masanın başına çözemediniz mi yemeğin tuzunu pırasayı ve ıspanağı annemi seviyorum babamı seviyorum onları beni sevmeye davet ediyorum 4.4.1995 duydun mu duydun mu arkadaşım uygarlık denen bir garip şeyler olmuş zor mu ölüyormuş insanlar neymiş de yumuşak huylu bombacıklar yapılmış boşuna mı hep insanlık uğruna topu topu bir defa ölüyorlar kırk yılda onu da uygarca ölsünler 7 Aralık 1982 dinle güzel kız dinle güzel kız benim özgürlük tutkunu saçlarım var çoğu zaman darma dağın senin saçların da özgürlükçü ama dağınık değil ben seni düşünmekten bu haldeyim belli ki sen beni düşünmüyorsun 30 Mart 1986 dalgınlık dalgın rüzgarlar eser çarpar önüne gelene sanır ki coşku onun eseri bilmez ki yaprağın gönlü neşeli nisan 86 dağdaki alabalık çok şey bilir dağdaki alabalık dili yok konuşamaz güzel söylemiş Ziya Paşa tahsil cehaleti giderir eşeklik bakidir dağdaki alabalık nice yiğitler bilir ve nice eşekler sözüm sana Zeyno çok şey bilir dağdaki alabalık sen de bilirsin biz de biliriz üçüncü kişiler de bilir 18.7.1997 farkına varmadım sene seksen dört Alsancak’ta Hukuk Fakültesi kantini o kadar tatlıydı ki masamda oturan kız farkına varmadım çayı şekersiz içtiğimin gezinen iskeletler ülkesi yüz yıl önceki insanlar için bugün ne anlama geliyorsa yüz yıl sonra bizim için de o anlama gelecek şimdi gülümseyen gençler çocuklar büyükler mutlu günlerini yaşayan sevgililer ve varlığından bilgi sahibi olmadığımız herkes aslında gezinen iskeletleriz 96 sonbahar garip şeyleri seviyorum insanlar garip oluyor ve garip şeyleri seviyorlar ben anlayamadıklarımı seviyorum seni hiç anlayamıyorum ufaklık hem de hiç anlayamıyorum 5 Eylül 1986 gel de şaşırma pusulayı ereğim bir dağın ardında beni bekliyor olsa koyulurum yola ona ulaşmak için ama dağlar bir değil erek bir değil yollar bir değil hepsi binlerce bir ben varım bir olan gel de şaşırma pusulayı Ayvacık-11 Mayıs 1983 gitti dört çeyrekten biri ya işte sayın avukat adayı gördüğün gibi diplomayla bitmiyor her şey staj falan yaparken İzmir kaldırımlarıyla tanışacaksın yavaş yavaş görevin belirsiz bir koşturmaca ne bir işin olacak yaşaman için ne de tümden işsiz Tanrı abine bol para verirse o da sana gitti dört çeyrekten biri böylece başarabilirsen Konak’ta köprü başına mendil açacaksın Tanrı size siz bana 19 eylül 89 güzellik yarışması seçici ben isem en güzel sensin seçici bir merkep ise onun güzeli başka Aralık 1994 insan hakları (iki) insan hakları iki adet sözcüğün oluşturduğu belirtisiz bir tamlamadır insan bildiğimiz varlık hak ise karmaşık bir şey insan hakları evrensel beyannamesi insanların vazgeçilmez haklarını saymıştır buradan çıkan sonuç beyannameyi hazırlayanlar sayı saymayı biliyorlar elbette bilirler petrol kuyularının yaşamsal önemi var ve insanların en önemli hakkı yaşama hakkı istifa ediyorum Einstein’ın bilmem hangi teorisi ve canlılığın devamı üzerine kafa yormaktan istifa ediyorum kumaş bulamayan terzilerin diktiği etekler daha önemli gözlem ve deney ille de bu ikisi elbette lahmacun satmıyorum İstanbul sokaklarında kafanı yorma güzelim aklımdan ne geçmiyor ki karşıyakalı kız Karşıyakalı kız beni de alsana şemsiyenin altına bir ortak yanımız var seninle öğrencilikten yana Karşıyakalı kız bilmem gerek var mı söylememe yağmurun yağdığını 19 Kasım 1987 kendine benim gözlerimle bak kendine başkasının gözleriyle baktın mı hiç örneğin kendini benim yerime koyup dalgalı saçlı güzele göz kırptın mı kayıp eşya bürosu aradıklarını bulamamış gibisin bu çocukta elbette bulamazsın güzelim ben kayıp eşya bürosu değilim ki köşedeki kırmızılı doktorlar da bakar çerçevenin üstünden ve göz kırpar köşedeki kırmızılıya mevsim bahar hava yağmurlu Beyazıt’ta falanca tatlıcı 18 mayıs 91 saat 15.40 kaç paralık her parasız kalışımda kaç paralık adam olduğumu düşünürüm sonra neden böyle düşündüğümü düşünmek zorunda olup olmadığımı belki de düşünmememin daha iyi olacağını düşünürüm İzmir 1985 Kimlik adım ahmet ancak tapusu olmayan bir sözcük başka bir şey de olabilirdi soyadım odabaş bu da herhangi bir sözcük ben binlerce yıl öncesini de yaşadım biraz tipim değişmiş olabilir Hamurabi amca yasaları yazılı hale getirirken ne yaptığımı tam anımsayamıyorum gidin kendisine sorun o da beni çıkaramaz çok çok büyük dedemin çok çok büyük annemle hangi şartlarda evlendiğini de bilemeyeceğim hem o zaman Medeni Yasa henüz yoktu ata binip binmediğimi bilmiyorum ancak pek çok defa buharlaşıp yağmur olduğum da % 70 oranında gerçek aşklarım hep birbirine benzemiştir hep güzelleri sevmişimdir bu anlattıklarımın şimdiki aşkımla bir ilgisi yok 5.8.1995//15.38 muşmula hiçbir kız senin kadar güzel olamaz ve senin gibi gülemez desem belki de yüz vermezsin bana bundan sonra sen beni ne sanıyorsun hiç kendi elimle koparır mıyım gülü dalından sen çirkin bir kızsın ve hiç de güzel gülmüyorsun sen benim muşmula suratlı sevdiğimsin 1 nisan 1986 mal bildirimi demek aşkımız mal bildirimine kaldı o halde iyi dinle yeni bir pabuç aldım kendime ucuz tarafından eskiler de duruyor bir yanı yırtık ne cebimde param var fazladan ne de bankada zaman kredi açmıyor, anlarsın yanı yakamdaki uğur böceği arkadaşımın hediyesi Mobutu’nun demokrasiye katkısı eşek değiller ya bir diktatörü beslesinler sanayileşmiş demokratik ve insan hakları tutkunu devletler silah satmış olamaz Mobutu’ya olsa olsa sanayisi ve demokrasisi olmayan küçük devletçikler belki de Papua Yeni Gine yapmıştır bu işi Eylül 1997 nasıl vazgeç dersin nasıl vazgeç dersin beni sevmekten kırk yılda bir aşık olmuşum hem bu gönül özgürlük tutkunu seni mi dinler ocak 86 ne biçim aşk bu ne biçim aşk kış gelirken çuvala mı girdi baharlar yoksa anlayamadığım birşeyler mi var yoksa uzun gecelerde daha mı sevimli görünür domates salatası (26 Kasım 1990) onbeş yıl öncesi bugün onbeş yıl öncesine götürüyor çimenler beni ve onbeş yıl sonra belki de bu günlere getirecek mart 1988 ok mızrak ve yay adamlar medeni bak bir tanesi yere tükürür çöp yada kağıt atar mı burnunu karıştıran birini göremezsin devlet vatandaş için var parası yok diye kimsenin sağlığı ile oynanmaz kalkıp da bu medeni insanların Mobutu gibi bir diktatöre ve antidemokratik ve de teokratik aynı zamanda işkencenin kol gezdiği ülkelere silah satmasını bekleyemezsiniz adı geçen sicili bozuk yönetimler olsa olsa ok mızrak ve yay sanayinin geliştiği ve henüz coğrafya kitaplarında yer işgal edememiş kabilelerden alıyordur silahları ölümsüzlük bu maddeler benden önce de vardı ve ben ben olmaktan çıktığımda yine var olacaklar 10 Ekim 1988 öyle dalmışım ki öyle dalmışım ki aşk öykülerine unutmuşum kendimi unutmuşum damarlarımda makine yağı aktığını ve yüreğimin yerinde bir kompresörün çalıştığını unutmuşum öykü küçük bir krallık varmış günün birinde öylesine küçükmüş ki hiç toprağı yokmuş askerler muhafızlar şunlar bunlar da yokmuş kral bir gün dağ bayır gezinirken bir de ne görsün “güzeller güzeli bir kız” hemen onu maydanoz güzeli seçmiş ve aşkını anlatmış ama maydanoz güzeli krala yüz vermemiş bu öykü de böylece bitmiş ok yaydan çıkmış ok yaydan çıkmış yaşamamak elde değil gönlüm bir güzele tutulmuş vazgeçmek elde değil aslında hiçbir şey elde değil kimin aklına gelirdi İzmir’e gelmek hukuğa gitmek ve 28 Aralık 86’da sana aşık olmak aramızda kalsın aşk salatadan başka bir şey değil ama bir vazgeçebilsem 28 Aralık 1986 peri kızları dans eder önümde İstasyon caddesindeki zeytin ağaçları ve direkler beni affedin sizlere çarpıyorsam elimde olmadan düşünün ki yaş yirmibeş ve peri kızları dans eder önümde affedin kafa mı kalır bu yetimde 9 temmuz 89 prenses genç kız prenses olmak istedi masaldaki ülkede söz verdi başka şey istemeyeceğine masal değil mi bu genç kız kendini orada buldu prensesti ama kendisiydi herşeyin ona yabancı olduğunu ve masalların masal kaldıkça güzel olduğunu hayretle gördü zor işti prenses olup sonra da hayal kırıklığına uğramak kendine dönmek istedi genç kız sözünü düşünerek yoksa yalancı mı oluyordu zamana karşı eylül 97 sen varken düşüncemde İstasyondaydım az önce sahil niyetine bir çay söyledim kendime sonra bir ayran ve kahve gördüğün gibi kafam yerinde hep sen varken düşüncemde böyle oluyor haziran 89 suçsuzluk karinesi siz onu Ahmet’in külahına anlatın onca dayak ve sair uygulamadan sonra karine mi kalır ortada babamı ben öldündüm abi falanca yerin bombalanması filanca kişinin öldürülmesi ve benzer olaylar hep benim eserim bu ifadeyi hiçbir baskı olmaksızın serbest irademle ve de avukat bulundurmaya gerek duymadan verdim babamın yaşıyor olması benim sorunum değil aslında filanca kişi ölmemiş de olabilir o da benim sorunum değil onbeş ayrı kişinin aynı cinayeti itiraf etmesi de beni bağlamaz ben özgür irademle ifademi vermişim arkadaş 9.7.1998 sormayın nasılsın diye sormayın bana bilmiyor muyum bilemiyor muyum bilemiyorum 2 Aralık 1985 seni bu diyardan alıp kaçamam seni bu diyardan alıp kaçamam ne gideceğim bir evim var ne de işim ben başıboş bir serseri birşeyler düşünür birşeyler yazarım ama bunlar para etmez ekmek elden su gölden yaşar giderim seni bu diyardan alıp kaçamam 29 ağustos 1988 sevgi kutsaldır sevecek nice değerler vardır ve sevgi kutsaldır hayvanları seviniz dostlar hayvanları seviniz sayın para ey sayın para sayende ben bile bir başka görüyorum kendimi aynada eh artık ben bile böyle düşündükten sonra istediği gibi düşünsün herkes 16 nisan 86 şarap fıçısından masalar şarap fıçısından masa yapıp şarkılar dinledik bacakları güzel kargalardan ille de insan hakları arkadaş bir yudum şarap bir yudum insan hakları Bosna’da ölümler son bulacak mesele Kuveyt’teki petrol kuyuları bir yudum şarap bir varil petrol bir o kadar insan hakları bizdense eğer en demokratik ve doğal hakkıdır insan öldürmek bize rakip olacaksa sineklere bile saygı göstermesini bekleriz herkesin anlıyorsun değil mi demokratik kardeşim bunca nutukları boşa mı atıyoruz nisan 93 toplantı insan hakları konusunda yeni gelişmeler ve tanım sorunu üzerine yapılan toplantıda petrol kuyularının bir mühendislik olayı olduğu ve tartışma konusu ile bir ilgisinin bulunmadığı oy birliği ile karar altına alındı toplantıya katılanlar lüks bir lokantada yemeklerini yedikten sonra dağıldılar 14.1.1995 vazgeçemediğimi yaz yastığın değerini yastıksız gecelere yaz güneşin sıcaklığını soğuk günlere ve gülümseyen sevgiliyi yalnızlığa yaz yaban güllerini yaz kır çiçeklerini ve vazgeçemediğimi bunlar da senin defterine 25 Ocak 1991 tüm insanları seviyorum Samsun’da lokantada 10 eylül 1986 saat 13.18 köfte söyledim ardından tatlı dışarıdan belirsiz insan sesleri geliyor düşünüyorum da tüm insanları seviyorum kim varsa yoldan geçen tezgahının başında ve dükkanında kim varsa yaşayan hepsini seviyorum hepsi kardeşim benim ve hepsi beni kazıklamaya uğraşıyor sözleşmiş gibi yıldız bir yıldız görürsem kayarken dilek tutacağım senin için tüm dileklerin olsun diye eylül 87 yıldızlara göz kırp yaşamı sev tüm boyutları ile selam gönder zamanın ötesine geçmişe ve geleceğe ve yıldızlara göz kırp arada bir yağmur yağıyor bugün yağmur yağıyor İzmir’de Samsun da yağışlıymış yaşama sevinci duyduğumu söyleyebilirim bugün belki de daha coşkulu akacak Yeşilırmak belki ben de bambaşka olacağım 12 Kasım 1987 yemen türküsü ardında sevdiğini koyup Yemen’e giden delikanlılar orada kaldılar Yemen’e gideni gelir mi sandın 1 Nisan 1996 yalnızlığın bittiği yer yalnızlığın bittiği bir yer var sonsuz yalnızlıklarda bizim her şey ve her şeyin biz olarak zamanda var olduğu an yalnızlığın bittiği yerdir zamanı öldürüyorum ne kara gözlü sevgili ne baharın renkleri... felekten şikayetçi değilim ne yapmam gerektiğini düşünüyorum verimli olmam gereken zamanı öldürüyorum Ayvacık 1983 zavallılar can güvenliği yok bosnada görev yapan kahraman UN askerlerinin ya Turayliç’i öldüren sırplı yanlışlıkla askerleri vursa idi kekliği düz ovada avlamak onca silahları tasarlayan binlerce beyin aslında balık tutmayı sevmezler kekliği düz ovada avlamak gibi türkü söylemeyi de beceremezler silahların tarımsal üretim ile de bir ilgisi yok yaşasın insan hakları madem ki beni seviyorsun madem ki bu yürek benim madem ki seven ben düşünen ben Maltepe’nin bilmem neresinde bir öğlen vakti oturan ben şartlarla ve kendimle dalga geçen ben ve madem ki sen beni seviyorsun kim ipler Birleşmiş Milletlerin bilmem hangi kararını 17 Temmuz 91 dünya tek devlet olsa dünya tek devlet olsa bir kısım insanların hakkı yenmez mi kim silah üretir kime satar insan hakları diye en çok bağıran gelişmiş pokemonlar kime satar silahı nasıl düzelir bütçe o insanların hakları nerde aç kalmaz mı silah tüccarları uçan canavarlar hıçkırıklar içinde yatağından fırladı Hamurabi uçan canavarlar gördüm taş ve ateş atıyorlardı Babil üstüne zamanı ve tarihi yıkıyorlar diyordu gözyaşları içinde 29.11.2002 naklen yayında katliam ırak’tan söz ediyoruz açlık hastalık vs. doğal olaylar yıllar öncesinden haber verip naklen yayında insan öldürmek ise uygarlığın ürünü 17 mart 003 özgürlük (Bağdat için) özgürlük bulutlar üzerinde uçmak ise onlarca kişi özgür oldu yüzlercesi sırada füzeler ve bombalardan ölecek melek olup bulutlar üstüne çıkacaklar Mart 2003 Bir öğrencinin sorusu Sayın başkan sizin yakınlarınız olsaydı Bağdat’ta yaşayan yine böyle duygusuz yağacak mıydı bombalar Mart 2003 anlayamıyorum Bağdat’a bomba yağdıran bir asker diyordu ki biz onlara özgürlük getirmek için buradayız anlayamıyorum neden bizimle savaşıyorlar Mart 2003 esir serbest bırakılan bir Iraklı esir (10-12 yaşlarında yaralı bir kız) sedye ile götürüldü Mayıs 2003 bilmece aşık olmak sevmek görevimiz aşk dediğin doğa bilmecesi mi yine bilemedin 20 Temmuz 2004 Bildiğimizi sandığımız gerçeklerin çoğu başkalarının söylediği yalanlardır 29.04.2003 Ahmak aşıklar diyarı Bütün türküleri ezbere bilirdi aşka dair bütün şiirleri bütün masalları bütün efsaneleri ezberlemişti başka öyküleri bilirdi bilmesine de kendine bir yer bulamamıştı bu güzel ülkede ikisi de birbirini sevdi masallardaki gibi gel gör ki ahmak aşıkları oynadılar birlikte hüzünlü değildi öykünün sonu belki biraz safça efsane olup gittiler göz göre göre 4 Ağustos 2007 Anlatamadın Bir çok kitap yüzlerce şiir yazdın anlattığın ve anlatacağın topu topu iki sözcük anlatamadın anlatamadın 15 Ağustos 2007 Arı olmalıyım Karar verdim arı olmaya sen kiraz çiçeği kır çiçeği nar çiçeği her çiçekte varken benim görevim bu olsa gerek 7 Eylül 2007 Aslan kavağı Nerden aklına gelsin Aslankavağı ve sonbahar rüzgarlarının doyasıya estiği onsuz zamanlar 16 Eylül 2007 Avukatlıktan istifa Avukatlıktan istifa ediyorum bir daktilo küçük bir masa üç beş kağıt arzuhalci olacağım köşede hukukçu olmak mı kardeşim salyangoz satma bizim mahallede yapamadıklarını dinlenmeyen savunmaları üç-beş yıl unutulan dosyaları takmayacaksın fotoğrafını çekmek istemediğin olumsuzlukları bir yana koyup ümitle bekleyeceksin arkadaşını belki gelir yan sokaktan demek terfi ettin der birlikte gülümsersiniz ağlanacak halinize falcı kızdan duymuştun ya o da seni seviyormuş 12.09.2007 Bilgisayar oyunları 8 ayrı dava 8 ayrı bilirkişi raporu sözcük sözcüğe aynı her şey nokta ve virgül hataları bile aynı dosya numarasını değiştir lütfen tanzim tarihine dikkat edin sayın bilirkişi eski tarih aynen durmasın davalı adını değiştir arazi özelliklerini değiştir sonra farklı kaydet tuşuna bas bütün tarlalar planyadan çıkmış sanki tarlada olmayan otlar da 1.5 metre bulunmayan kavunların bilimsel adı aynı olur mu diye sorma sen bilirkişiden daha iyi bilemezsin bilgisayar oyunlarını saygı ile sunarız gelelim seçim sonuçlarına sekiz kavun tarlasında cambazlık oluyorsa seçimi hiç tartışmayalım 4-5 Eylül 2007 Bozuk Oyuncak Gözde zamanlar kırılmadan önceydi zamana karşı koymak anlamsız bir savaş 27.09.2007 Çin İşkencesi Uzanıp tutacağın yakınlıkta Afrodit serçe parmağını oynatıyorsun belli bu ne anlaşılmaz aşk bu ne biçim lahana turşusu neyin faturası bu bu nasıl işkence 28 Ağustos 2007 Çocuk değildim Elbette çocuk değildim İzmir Fuarında uçan baloncuyu çağırdığımda bir tane balon alacağım sandı oysa tüm balonlara adını yazmalı ve uçurmalı idim öyle oldu karanfil satan teyze birkaç tane alacağım sandı oysa ben çiçekçi ile ortaktım bugün tanıdığım tanımadığım tüm arkadaşlara birer karanfil verdim aşkımız hesabına seni çılgınlar gibi seviyordum soyut tarafından çocuk değildim elbette ama küçülmüştüm karşında muzip bir gülümseme kaldı o gün bu gündür 21 Ağustos 2007 Deli domates Bu deyimi iptal ediyorum…domates domatestir 25 Eylül 2007 Dört güzel Bir bardak çayın yirmi lira olduğu zamanda dört güzelden beşer lira alarak çay içmenin zevki anlatılamaz kesin Altay Meydanına koştun sonra soğuk suya girip çay içmeye gittin kantine şirinleri oynamıştın anladım şimdi koşsana şimdi o çayı içsene bulabilirsen 28 Eylül 2007 Elektrikli balık İzmir’de ne işi var diyorsun elektrikli balığın İnciraltı sahilinde oturduğum o gün -86 yılı baharında- çok işi vardı çok anlatamam yüz yüze geldik selamlaştık bana gülümsedi sonra herkes kendi yoluna 1 Ekim 2007 Harput(2) Oyunun adı Harput’ta Bir Amerikalı sen oyuncusun kardeşim orda ne işin var kervanlar gelip kervanlar geçecekmiş eski ihtişamına ulaşacak Harput ve sen fidan dikeceksin dağlarına yeni dostların olacak orda bir masalın ortasında gezineceksin masal işte 27 Eylül 2007 Başka kediler Sen misin başka kedilerin peşinden koşan şimdi gelmiş gülümse diyorsun işte buna gülünür 21 Eylül 2007 Kim bilir 6 Eylül 2007 günü bu saatte kapıyı çalan yolcu beni hiç şaşırtmadı bekliyordum ve geldi 6 Eylül 2007 Mavi boncuk Mavi boncuk kimdeyse benim gönlüm onda senin mavi boncuklarından bende de var ne zaman kesişecek bu küme hangimiz daha çok ümit verecek bir diğerine 12 .09.2007 Radyasyon Eskiden bu aylarda rüzgar böyle esmezdi böyle çılgınca çarpmazdı dalgalar ve böyle kararsız dolanmazdı bulutlar oysa şimdi her şey bir garip oldu bozuk diyorlar ekonomiye enflasyon falan varmış bir yandan silahsızlanma görüşmeleri yapılıyor ya Akdeniz’in kulağını tırmalıyor tehlike çanları bugünler benim için de çok dolu sayılır kırkbeş aldım işletmeden ve idareden otuzbeş belki vidaları gevşiyor iyimserliğimin belki de gözlüklerim koyulaşıyor sen de bir garip oldun gözlerin eskisi gibi gülmüyor eskisi gibi bakmıyorsun artık fırtınaya tutuldun sanki sanki pusulan bozuldu rotadan çıktın ve bir türlü bana ısınamadın inanmayacaksın belki ama ben de vazgeçtim seni sevmekten bütün suç Rusya’daki nükleer santralde bütün suç radyasyonda Ekim 1986 Saklambaç Güzel oynadık hep saklanmak üzerine sobe demek için geciktik ama oyun bitmedi seviyorum dersem çık seviyorsun dersem çıkma aşığım dersem karar senin 31 Ağustos 2007 Saksıdaki ceviz fidanı Birkaç ay oldu doğalı saksıdaki ceviz fidanları benimle birlikte avukatlık yapıp yurt ve dünya ile ilgileniyorlar biliyorlar ki zamanı gelince bahçede yerleri hazır saksıdaki fidanların bir çok dostu var yine saksıda palmiyeler fıstık çamları biberiyeler daha neler ve neler ben onları seviyorum onlar da beni Temmuz 2007 Salako Kemal Sunal kardeşimize sevgi ve saygılar öncelikle hani sevimli bir kahraman var ya aşık ve aldatılan saf çocuk yani Salako ve güzel bir kadın kahramanımız ne mücadeler verdi bilseniz aynada gördük aksimizi bir hoş olduk elbette kendimize güldük film boyunca 25 Eylül 2007 Sen kimseye benzemezsin Sen kimseye benzemezsin kimse de sana şiirler kitaplar yazdıran sultan var mı kendisi için benim sevdiğim başkası var mı sen kimseye benzemezsin kimse de sana 10 Temmuz 2007 Sen ve Ben Şimdi sen ve ben yalnız akşamların türküsünü dinliyoruz oysa ikimiz evrende birlikte var olduk ve sonsuza kadar var olacağız birlikteyiz aynı bütünün parçalarız çünkü yine de şimdi sen ve ben yalnız akşamların türküsünü dinliyoruz bir başına Ilıca 27 Mayıs 1990 Sevda kokan dizeler Sanma ki süslü yazılar abartılı iltifatlar aşkı anlatır mektuplar ve bayram kartlarında seni aradım uzun zamandır öyle güzellikler var ki sayfalar arasında sözcükler yetersiz kalır anlatmaya ve dizeler sevda dediğin bir çıkmaz sokak dikenli bahçeler ve kır çiçekleri arasında masaldaki gizemli kız gerçek yaşamın sultanı tam ortasında ümitlerimin saza sarıldım ama çalmayı bilmem pınar başlarını gözledim hangi zamanda ve nerde kayıp ülkeleri dolandım ama ben gerçeğim sevdiğim gerçek deniz kızını aradım vahşi kayalıklarda ne gemim var çarpmak için ne de yüzme bilirim seni özledim özeti bu anlattıklarımın Bayındır12 Temmuz 2007 Sevmek Sevmek her şeyi bir sevdaya sığdırmak ve her şeyde o sevdayı yaşamaktır Ağustos 1986 Sonbahar Sonbahar rüzgarlarında sen de varsın buluşmak kucaklaşmak ve ayrılmak da var hüzün ve gözyaşı mı kimse duymadan 9 Eylül 2007 Tekerlekli sandalye İskambil kağıtlarını karıştırıp da mutlu geleceğimi okuyan falcı o da seni seviyor derken hüznü ve ayrılığı da gördü tekerlekli sandalyeyi de anlatmak istemedi anlatamadı 1 Eylül 2007 Unutulan zamanlar Sultanahmet Meydanında gezdiklerim KDV si olsa gerek yaşamın bir çocuğun sıradan oyunu ters yönde giderken bisikletle karşıdan gelen taksiye çarpmak koşturmak önüne bakmadan tanımadığı bir kadının elini tutmak annesi sanarak Konak’ta kumru kovalamak Karşıyaka Vapuru’na koşmak acele tarafından unutulan zamanlar ve küçük gülümsemeler 26.09.2007 Yağmur yağarsa Sensiz yürümem yağmurda çay içmem hayal kurmam bile sana bağlı bugün Bayındır’ın kurtuluş günü bugün seni sevdiğimin yıl dönümü kaçıncı mı ne önemi var tarih kitaplarında buluşmayacağız ya zamanın olursa gel karadeniz’de sonbahar yağmur ve sen bu çay içilir 4 Eylül 2007 Yalan değil Zamana kilitlendi öykü ne ileri ne geri serde gençlik cebinde babasının parası seni seviyorum yalan değil 25 yıl öncesinin hayalleri bunlar o zaman en güzel kızıydı okulun ve en çekici ben de çekim alanındaki basit bir uydu o zaman gençtin salaktın şimdi ne oluyor sevecek nice değerler vardır ve sevgi kutsaldır evlisin çoluk çocuğun var o zamanı anladık da ne oldu şimdi 14 eylül 2007 Yaşama dair Sayılar yetersiz açıklama için hesap kitap işi değil bu hangi öykü hangi şiir nerde başlar nasıl gelişir ve biter yasası yok bu işin hangi sözcükte hangi dünyalar gizli bir bilmece belki 8 Eylül 2007 2008 YILI ŞİİRLERİ Birinci Bölüm 29 Şubatın Şiiri Bugün 2008 yılı gülümsemek için bahane arıyordun ya işte hazır biliyorum bugün doğmadın ben de sevdiğini kucakla nedenini düşünmeden zamana gülümse özlemin sana kalsın benim gibi 29 Şubat 2008 Anlatacak çok şey var Anlatacak çok şey var ondandır suskunluğum neresinden başlasam bilmem ki sevdan bir türlü yalnızlık bir başka türlü aynı türkünün parçalarıyız biz sen bir yana ben bir yana yan yana 15 Şubat 2008 Aradım Gençliğimi aradım dimdik ayakta göz bilek ve yürek meselesi gözler miyop biraz renk körü azıcık astiğmat benzer göz kusurları onda da var garip rastlantı bir yanda peri masalının sultanı bir yanda sihirli halı gömleğini giyerken düğme kopmasaydı fırlayacaktı dışarı biliyordu ki hayalindeki güzel ona aşıktı o da seviyordu ölümsüz bir aşk ile çarptığı pencere zaman penceresi kafasını dinledi kulaklarıyla duvara vurduğunda ses geliyordu bizi izlemeye devam edin 20 Şubat 2008 Bunu saymam Ozan demiş ki ben bu dertten ölürsem kaderime sayarım ben saymam ben saymam 18 Şubat 2008 Çok şey mi istiyorum Sevdiğim çocuk payesi ne kadar hoş görünür dudaklarında eşek kadar olmuşsam da ne farkeder 20.12.2007 Eleştiri Kendimle baş başa kaldığım zaman tüm zamanların sorgusunu yapıyorum kim o yarış kuçusu kim o tutamadığın hayal peki sen gerçek misin neden başkaları yönetiyor oyunu hayal dünyasının gerçeği belki de gerçek dünyanın hayali neresindesin bu oyunun iyisi mi falına baktır güzel şeyler söyler falcı o söyler sen anlamazsın hayal dünyasının gerçeği saf çocuk 8 Mart 2008 Gözlerin Çok şey söyler gözlerin kalbinin sözcüsü gibi 12 Şubat 2008 Kadıköy’de çay Bilemedin İnciraltı’nda ülkemin bir yanında yer önemli değil önemli olan bardağın çevresindekiler doğa harikası arkadaşım bir yanda karşısında şanslı ve mutlu çocuk yani ben hayalleri karma karışık beklentileri bir gülümsemelik hangi oyunu oynuyorsun koçum kim yazdı senin rolün belli mi ne halt etmeye şiire sarılıyorsun özlediğinde gerçek yanında ama sen gerçek değilsin 6.11.2007 Karlı ve Sibirya soğuğunun terör Estirdiği bir kış gününde Sokak Kedisi’nin Küçük Kuş’a olan Aşkına dair şiir Siz birşey anladınız mı bu büyük aşktan 19 Ocak 2008 Kedinin Yaptıkları Çok şey istemedi yaşamdan mart ayı gelmeli güzel kedi onu sevmeliydi sıradan bir çatı bahar azıcık ciğer balık da olur bir avuç fındık iyi gelir de yerse tabi 30.01.2008 Oyuncağı kaybolan çocuk Aramalıydı sokak sokak gezmedik yer kalmamalı hesapta olmayan bitmeyen sağanak alt tarafı bir oyuncaktı ama onun oyuncağı gözyaşları da onun masallar da hayal kırıklıkları ve mutluluk hepsi onun 5 Mart 2008 Yarış kuçusu Hedef hep aynı uzaklıkta ben çılgınlar gibi koşuyorum bu bir yarış değil biliyorum kandırmaca başkaları yönetiyor oyunu bunu da biliyorum gerçek karşımda ama ulaşılmaz yarış kuçusu gibi koşuyor koşuyor koşuyorum 8 Mart 2008 Onu düşünmekten değil Saçımın birkaç teli aklaştı bu aralar ama şiirler sultanını düşünmekten değil sınavlar belli ki canımı sıkmış yok vallahi onu düşünmekten değil hep derslerden oluyor 19 Temmuz 1986 2008 ikinci bölüm Adını sonra koy Mutlu çocuk diyeceğim adı bile yok meraklı diyeceğim biraz atmış olurum bir şey demeyeceğim işte onun kaderi 11.05.2008 Anlatamadığım Anlattıklarım buzdağının görünen yüzü o da yalan yanlış kalanlar anlatamadıklarım 11.05.2008 Buna gülünür Genç adam Milattan bilmem ne kadar önceki aşkını anlatıyor özlemlerini falanları filanları bak aslanım Halep orda ise arşın burda sen buradasın yüreğin de burada güzellik dersen şiirlere sığmaz tarih olmuş anılar yerinde kalsın öyle öyküler düşün ki buna gülünür demeyelim 13.05.2008 Büyük Paşa’ma 28 Marttaki Kıbrıs konuşmasında ulaşabilsem üç kez kucaklar yanaklarından öperdim saygılar Paşam 28 Mart 2008 Mütevazi Şiir Doktorcum şekerimin yüksek çıkması kortizondan mı yoksa ben mi tatlıyım Mart 2008 Evrak çantası Neler yok ki içinde ilgili ilgisiz ana sevgisi aşk yarası tencere karası ve daha neler kim ne kaybetmişse ondan bir parça kendin için de bir çizik çek karalama sayfasına bir karıştıran bir duyan olur senin için çarpan bir yürektir bulunur 09.05.2008 Geleceksen şimdi gel Geleceksen gel can sıkıntısı karı koca kavgası benzer durumlarda barış gücü ol düşüncemde geleceksen tam zamanı şimdi gel 07.05.2008 Geleceksin Bir gün geleceksin özlemlerinle eski aşkına yine o sessiz köşede buluşacaksınız ve fakat bıraktığın gibi olmayacak hiçbir şey sevdiğin çocuğun gözlüklerini çizmesine taktığını görüp gülümseyeceksin 05.05.2008 Gönderme Diğer adı ile atıf siz iyisi mi evrak çantasına bakın neler yok ki içinde eksikleri espit edin tamamlayalım bir de kayıp eşya bürosuna gidin gülümseyelim hep beraber 11.05.2008 İnkar Galiba bizim okuldaydı saçları dağınık kendi halinde biri şiir mi yazarmış duymadım sevdiği kız mı kim bilir 17 Mart 2008 İstanbul ve Sen İstanbul ve sen iki muhteşem bana da bir gölge var mı ortalıkta 22.03.2008 Kaç bilinmeyenli aşk Hayalimde hep beni seveceğin mutlu günler vardı ben ise ne yapacağını bilmeyen saf çocuk bu ne biçim denklem nasıl matematik kaç bilinmeyenli aşk çözene aşk olsun 08.05.2008 Kelepir Sahibinden az kullanılmış 63 model bir gönül takas mümkündür 27.03.2008 Nasıl bir yalnızlık Sen hep benimlesin düşünce olarak yalnızlık yanımdan hiç ayrılmadı ki Güneş’in oğlu her şeyle dost bir kendisi ile barışamadı işte böyle 09.05.2008 Ne çatısı Ne çatısı kardeşim ne çatısı aylardan mart olduğu doğru olabilir sonrası yalan 20 Mart 2008 Ne dersin Var olan ve yaşayan her şeyi seviyorsun her şeye yer var gönlünde biliyorum sana hayran olan ufaklık da açıkta kalmaz bu durumda ne dersin 01.05.2008 Ne Oldu Ne oldu İnciraltı ne oldu bize güzeller güzeli dört prensesin yalnız prensi kolundan tutup Kaf Dağı’na kaçırdığını unuttun mu 26 Mart 2008 Rüya-II Rüyanda rüya görüyorsun o rüyada biz gerçek dünyada uyurken düşlerde yaşıyoruz sence bu öykü mü komik biz mi durumdan vazife çıkarıyoruz 14.05.2008 Sayın Başkan İyi ki babanın itibarı ve biraz parası var sen de ortalıkta geziniyorsun 09.04.2008 Sil Sil geçmişi ne varsa benimle ilgili anıları sil sana yazdığım şiirleri unut bazı kırıntılar kalabilir düşüncende aşkımızdan izin ver o kadar olsun 18 Mart 2008 Teleferik Pencereden gördüğüm teleferik o teleferik olmalı güzellerin kaçırdığı genç adam kaf dağı burası diye gülümsedi 21 Mart 2008 Tut elimden Tut elimden diyeceğim de uçar mıyım sevinçten korkuyorum sonrası hayal dünyası birlikte gezindiğimiz 10.05.2008 Yalnız karganın dramı Yok öyle bir şey nerden çıktı dram komedi şu bu nerden çıktı yalnızlık şurda karga karga yaşayıp gidiyoruz insan sorunları insana kalsın 29.04.2008 Aşkımızın biyoloji dersi ile ilgisi O başka bu başka biraz romantik ol kardeşim dersmiş biyoloji imiş olur mu sandala bindirip Mualla’yı Orhan Veli ile sohpet edeceksin sınavda çıkmaz meraklanma ne ilgisi var aşkımızın biyoloji dersi ile 15.05.2008 Bir de ben bilsem Saksıdaki palmiye ve bahçedeki minyatür gül daha çok şey mi biliyor aşkımıza dair çiçeklerle konuşurum ama onlara anlatmam ki beni terk ettiğini sanıp ağladığımı onlara anlatmam ahmak aşıkları sen ve ben iki komedyeni yalan yanlış hayal kırıklıklarını şunlar ve bunları onlara anlatmam gülünesi aşkları bir de ben bilsem 17.05.2008 Dik dur bakalım Bir iki terslik nasıl yıkar düşlerini önce bir dik dur sık yumruklarını ve gülümse olumsuzluklara bak nasıl dağılacaklar 23.05.2008 Doğru seçenek Benim seni senin beni sevmen doğru seçenek karşılıklı sevgiye bağlanan sonuçta veriler eksik soruyu anlamak sınav sorumluluğuna dahil şeklinde saçmalamayacağım ve fakat dört yanlış bir doğrunun canına okur kural olarak aşkımız çoktan seçmeli test gibi biraz da romantik olsa 16.05.2008 Seni seven çocuk işte bu Yakışıklı kararlı tuttuğunu koparan aşkı için Ferhat’ları oynamaya hazır bir delikanlı iken öylesine eridim ki acemi palyaçoyu bile oynayamadım karşında seni seven çocuk bu işte işte bu seviyor musun hala 22.05.2008 Şiirlerini yakan prenses Sevdiğini anlatmıştı cesur ve gururlu sevdiğine anlatmıştı yalın ve dostça doğayı aşkı insanları işlemişti dizelerinde trene bakar gibi bakan bir çift gözü görünce senin için mi anlattıklarım duygusuz adam diye düşündü ve yaktı ne varsa 23.05.2008 Unutursam söyle Ne haddime unutmak sevdiğimi unutmama koşulu yok mu aşkta pilavdan dönenin kaşığı kırılsın yar üstüne yar sevenin boynu devrilsin 30.05.2008 Nurcan Vak’ası Sanıyor musunuz ki kına var bu gece ve iki sonraki gün düğün diye şiir yazar amcamız kendisine faydası yok ki takmış Kral Yolu’na yanındaki prens ve prensesten habersiz 3 bin yıl önceki Bayındır Dağlarında eşek izi bulacağım diye koşturuyor bırakın kendi halinde 16.05.2008 Yanımızdaki kır çiçekleri Uzaktaki gülleri görmek için yanımdaki kır çiçeklerini çiğnediğim gibi bir endişen olmasın miyop olan sevgiliniz her şeyi güzel görür ve fakat görüş alanı içinde kalan çiçekleri daha güzel görür sonuç itibarı ile iş bu şiir seni sevdiğimin itirafıdır 16.05.2008 Yaşamak üstüne Hep yaşamak üstüne çılgınlıklar dağların delinmesi çöllerin aşılması sevdiği için körfeze atlamak muhtara bildirmeden adres değiştirmek sevda üstüne türkü söyleyip avunmak yaşamak üstüne ötesi reklamları izlediniz 15.05.2008 Zaman makinası Zaman makinasi olsa elimin altında fal baktığın zamanı öpüştüğümüz an ile buluşturacağım zamanı dondurmak doğasına aykırı hayallerimin birlikte yürümek birlikte koşmak el ele tutuşup öylece kalmak bir anlık zaman makinasi olsa çok şey istemeyeceğim çay içmeye ne dersin sevdiğinle 26.05.2008 Dördüncü bölüm Aynadaki görüntü Fizik dersi değil ki aynaları tanımak için seni 18 indeki genç kız olarak mı görecektim 40’ında bir dost peki ya beni nasıl gösterecekti hain ayna nasıl istersin 18 indeki yaramaz mı 45’indeki delikanlı bana sorarsan iyisi mi sorma 10.06.2008 Bu oyuna yabancıyım Çoğunluk oynuyorsa bu onların sorunu oyuna yabancıyım hata değil yaptığım bilmemek bir güzele aşığım sanırım o da bana saray olması için bir samanlık alalım iki gönül ve samanlık meselesi yine de söylüyorum ikimiz de yabancıyız oyuna ikimizde de para yok saman yok samanlık da hayal biz galiba sevdiğimizle kalacağız bu gidişle 9 Haziran 2008 Büyücü Salak büyücü benden başka oyuncak kalmadı mı aynaya bakıp kendini göreceksin şekil sakatı büyücüm benim seni ben bile kurtaramam 13 Haziran 2008 Cennet burası olmalı 28 yıl önce koştuğum yerde kuzu kuzu oturuyorum Tire’de Atatürk parkı’nın kuzeyindeki cadde öyle güzeller ve güzellikler var ki cennet burası olmalı 28 Haziran 2008 Çam ağaçları ve deniz Bu vadiyi bilmiyorsun çam ağaçları ve deniz ortada ben masam ve yalnızlıkla kadeh tokuşturduğum masum zamanlar geç mi kaldık girdap mı oyunu bozan söylediğim gibi ben burdayım geleceksin sanırım bekleyeceğim bir eksik var biliyorsun yalnız içilmiyor 13.07.2008 Çekince Ben senin bildiğin çocuk değilim babamın yatı katı ve atı yok elbette olsa da işine yaramaz küçük bir kayıkla balıkçılık yapan bir adet merkebi olan ve çadırda yaşayan biri de değilim garip konulu şiirler yazarım bunlar para etmez değişik biri olma düşüncem de yok tek lüksüm sana aşık olmak küçük bir çekincem vardı geçmişe dair artık yok yine de aramızda kalsın seni sevdiğim hepsi bu 04.06.2008 Domates güzeli Ayşen ablama saygılar onsuz söz edilir mi domates’ten fakülte bahçesinde dimdik ayakta zamanı ve ortamı takmayan kendi halinde kız domates olarak ünleneceğini bilemezdi aslında adı geçen ülkenin biricik sultanıydı ve o bunu bilmiyordu neler yaşıyoruz neler bilemediğimiz gerçekte bildiğimizi sandıklarımız devede kulak aklımdan geçer miydi domates ülkesinin krallığı ve ayrı düşmek sevdiğimden 2 Haziran 2008 Dönüp sarıldım Bu akşam rakı ve bira karışınca dönüp sarıldım sandalyeye şişede durduğu gibi değil meret ben de değilim o sarhoş ederse ben de olurum bahane arıyordum söylemek için işte bahane ve fakat doğru yerde doğru zamanda doğru kişiye anlat aşkını yanlış mesaj verme sevdiğine o varken başka şeye sarılma o yokken de bu hatayı yapma 25.06.2008 Gecikmiş itiraf Gözlerine bakmak ne kadar zormuş kitap gibi okuyacağından korktum çözecektin belki beni belki kor gibi yakacaktın sevdiğini söyleyecektin korkak bir adamı seviyor olamazdın bu yüzden korktum 10.6.2008 Hep aynı çorba Doğanın kuralıdır yaşamak sevmek ve ölmek acemi şair hep aynı çorbayı yapar aynı pilavı aynı öyküyü anlatır çevirir çevirir aynı dizeleri yazar değişik bir salata iyi gelmez mi Boğaz’da Değirmen’de Çınardibi Alankıyı vs. yaylada 8 Haziran 2008 , Pazar Kararsızlık üzerine O komedi filminin kahramanı ben olamazdım üstüme üstüme geliyor gerçekler gülünen adamı oynuyorum o yapılır mı lan diye bağırdığım sahnede ben varım karar veren ben değilim elbette ciddi ciddi aynaya baksam yaşarken güleceğim kendime belki de ağlayacağım kafamı duvara vurmak çözüm gibi görünecek ya da sessizce Akdeniz’e koşup balıklara hal hatır soracağım 31 .05.2008 Kendimle Söyleşiler Anı defterimdeki kendi yazısını yırtan arkadaşım son derece haklıydı yalnızca benim okumam gerekirken elden ele dolanıyordu defter birinci bölüm biraz erken başladı oysa daha Ayvacık Pazarında bana bakarak yetimin boynu bükük olur diyen kara cahilden söz etmedim yaş 6 o gün bu gündür dik tutmaya çalışıyorum başımı sen öyle san moruk dercesine yolda giderken fakülteye doğru o şiiri düşünüyor ve dudağımı ısırıyordum gülmemek için beni deli zannedeceklerini düşünüp gülümsüyorum demiş O. Veli benim endişem daha farklı onun yolu da burası ya görürse beni bu halde tam sevimli bir tablo çizmişken onun gözünde bu bölüm de zamansız oldu sen önce okula başla Ayvacık’ta üç gün sora derse alınma birleştirilmiş sınıf maceranı kendine sakla üniversiteli olmak için daha çok yolun var sırayla lütfen ya şimdi özlemlerin gerçekleşir bir çorap söküğü gibi gelirse ard arda ve birden bilinmezdeki sevgili çıkarsa karşına her şey dilediğinden de güzel mutlu çocuk söyle bana bu öykü nereye varacak aşılmaz dağ ulaşılmaz sevgili kalmadığı zaman söyle bana bu öykü nereye varacak ya şimdi beklediğin kız girerse içeri hayalindeki gibi gülümser ve kollarını sarmak için boynunu koşarsa sana dayanabilir misin Ilıca 1 Haziran 1990 sevdiğimle çay içtim bugün bir başıma kimsecikler yoktu masamızda o ve benden başka geçmiş günlerden konuştuk biraz da gelecekten karamsar olduğumu söyledim hem de çok ama iyimser gözüktüğümü rol yaptığımı söyledim gülümsedi zaten yaşam bir sahne değil mi hepimiz rol yapmıyor muyuz... dedi sevindim bana destek oldu diye çaylar bittiğinde gülümsedim kendi kendime gerçekten iki bardak çay vardı ve iki sevdalı ama madde olarak yalnızca ben vardım sevdiğim ise hayal gülümsedim gerçeğe yalnızlığıma gülümsedim yalnızca gülümsedim 1988 ? Ali gitti diye küsmedi inadına yaşadı ve inadına sevdi neden duygularımı anlatırken süsleyemiyorum neden okula giderken saçımı taramayı unutuyorum neden ucuz gömlek ve pantolon giyiyorum anlayamıyorum neden sanki hep bana yüz vermeyenleri seviyorum bir şey daha var anlayamadığım neden kendime soruyorum bu soruları İzmir 1985 ? belki yarın gün bir başka doğacak bir başka uçacak kelebekler ve rüzgar bir başka sallayacak yaprakları kim bilir belki ben de bambaşka olacağım 28 Mart 1986 Masada yalnız çayımı içerken sessizce gelip arkadan sarsan kollarını ve ben geldim desen ölmez miyim mutluluktan ve fakat yaşayan aşıklar tercih nedeni 1 Haziran 2008 Ben söylemedim bir türküden alıntı ölüm Allahın emri ayrılık olmasaydı sen şaka yapmak yapmamak çizgisinde gezinirken o seninle kafa buluyor her şeyi veresiye kullanıyorsun senin mi sanki kütleni oluşturan su azot, oksijen kalsiyum falan kimya laboratuarı gibisin ölüm dediğin ödünç malzemelerin iadesi değil mi sayın ölüm işte buna içilir 07.07.2008 Rakı ve bira karışınca dönüp sarıldım sandalyeye şişede durduğu gibi değil meret ben de değilim o sarhoş ederse ben de olurum bahane arıyordum söylemek için işte bahane ve fakat doğru yerde doğru zamanda doğru kişiye anlat yanlış mesaj verme sevdiğine o varken başka şeye sarılma 25.06.2008 anlayamazsın anlayamazsın anlasan da zaten bir şey değişmez bir öğrenci lanet olası öğrencilik sona ererken yorgun yüzücünün son kulaçlarını atıyor sahile doğru 12 Ağustos 88 Kadıköy’de Karaköy iskelesi saat 20.45, 16 Ağustos 91 görülecek birşeyler her zaman vardır tam anlamıyla satılmış bir delikanlı örneğini bile bulabilirsiniz Kadıköy’de az sonralar ve yarın sabahlar kaçınılmazdır dedim ya görülecek birşeyler her zaman vardır yarın işin olmasa olmaz mıydı yazık değil mi bu delikanlıya yüz üstü bırakılmış 16 Ağ.91 sağımda saat kulesi solumda deniz Konak Meydanı ana-baba günü sen yalnız olmadığını külahıma anlat ve aşkını baharını bilmem neni bilmem neni Konak 13 Nisan 1991 35 yıl yaşadın başka ne yaptın 5 Mart 1997 kalkmış nerelerden gelmiş kızcağız yakın olmak için sen ise seviyor sevmiyor diye papatya yoluyorsun aslanım daha ne bekliyorsun Beyazıt ya da Taksim Meydanı’nda miting mi düzenlesin seviyorum diye 10.7.1998 şimdiki zaman sahnesine koyup yaşadıklarımı gelecekten bakınca kendime garip bir komedinin orta yerinde görüp yaptıklarımı eğleniyorum 13 Ocak 1989 ayın parladığı yıldızların yandığı yer bizim dünyamız ve sonsuz yıldızlardaki sonsuz dünyalar bir dileğim var duyarsanız beni eğer mutluluk olacaksa herkesin olsun 9 Haziran 1983 sadık birer hizmetçiyiz bizler aşkımız sevdamız karagözlü yarimiz ve ne varsa güzelden yana düşündüğümüz hepsi doğaya hizmet için 4 Eylül 1996 Tuzla’dan selam gönderiyorum takvimlerin acele ile geçiştirdiği günlere İnciraltı’na saatlerle oynamak istemiyorum ve zamanla olmayan aşkımızın pembe tablolarına gülümsüyorum nasıl bir aşktı tatlı mı tatlı bir kız zakkum gibi sevsen zehrinden vazgeçsen kahrından ölürsün ya da benim gibi divane dolanır durursun fala inanıyorsa eğer azıcık iskambil karıştırıp da bana mutlu geleceğimi okuyan falcı o da seni seviyor derken belki de anlamıştır neden kızardığımı 4 temmuz 88 SONUÇ : Bir sonuç çıkarılamamıştır.16.07.2008 Komik çocuk Senden söz ederken bir yabancı gibi ne kadar zor ve komik oluyor nasıl derim o benim sevdiğim biricik aşkımdı ben onun için neysem ne 19.06.2008 Korkak aşık Gözünün içine bakarak Mum gibi eritirse sevdiğin kadın sakın şaşırma derenin sessiz akanı adamın yere bakanı meselesi 31 Mayıs 2008 Ölmez miyim Masada yalnız çayımı içerken sessizce gelip arkadan sarsan kollarını ve ben geldim desen ölmez miyim mutluluktan ve fakat yaşayan aşıklar tercih nedeni 1 Haziran 2008 Şaka yapabiliyor musun ölüme Ben söylemedim bir türküden alıntı ölüm Allahın emri ayrılık olmasaydı sen şaka yapmak yapmamak çizgisinde gezinirken o seninle kafa buluyor her şeyi veresiye kullanıyorsun senin mi sanki kütleni oluşturan su azot, oksijen kalsiyum falan kimya laboratuarı gibisin ölüm dediğin ödünç malzemelerin iadesi değil mi sayın ölüm işte buna içilir 07.07.2008 Teşekkür sanatı O da seni seviyor dediğinde falcı kız ellerine sarılıp öptün mü 30 Haziran 2008 Yarım kalmış çay faslı İnciraltı’nda Kani’nin kahvesinde bir yudum çay uzun bir gülümseme o kadar cesur değilim sevdiğimi söylemeye sen de değilsin çay ve gülümseme ile günü kurtardık bu öykü romantik değil komik bir öykü sonu mu bir çay molası ondan sonra 9 Haziran 2008 Yolda giderken Yolda giderken fakülteye doğru o şiiri düşünüyor ve dudağımı ısırıyordum gülmemek için beni deli zannedeceklerini düşünüp gülümsüyorum demiş O. Veli benim endişem daha farklı onun yolu da burası ya görürse bu halde tam sevimli bir tablo çizmişken onun gözünde 14.07.2008 Beşinci Bölüm Hanya ve Konya meselesi Her şey yolunda sevdaya dair deliler gibi sevdiğin kız da seni seviyor senin sevdiğin kadar iki cambaz bir ipte oynarsanız böyle olur komedi desem ciddi çocuklarız neden birimiz Hanya�da birimiz Konya�da belli değil aşk değil meyve-sebze ticareti bizimki olsun zamanaşımı yok ki aşkta fatura ve irsaliye de aranmaz 21 Ağustos 2008 Perşembe Artı otuzbeş Gülen arkadaşım beş yaşında iken ben kocaman bir adamdım on onbir boyacının aşkı idim onun için o küçük prenses boya reklamı vardı o zamanlar biraz uzakta kaldı ya olsun zamana uymak için artı otuzbeş formülü iyi mi 20.07.2008 Kendine acıma Tanımakla yetin sandığından daha güçlüsün bir vincin kaldırmasıyla bir manivela ile kıyaslama kendini sen o değilsin karıncanın adımları ile ceylan veya kurt veya başka bir şey herkesin adımı kendine yorulunca dur ve düşün farklılığını kullan son damlasına kadar saçlarını tarayabilirsin asıl işlevi süslenmek değil kafanın düşünmektir 20.07.2008 Klasik oyun Romantik olmak klasik oyun işin aslı domates ya da salata var mı başka izah tarzı 19.07.2008 Salaklık ödülü Aslan gibisin abicim benim aramızda pozitif bir enerji oluştu sen olmasan sen olmasan kim oynar bu rolü bu ödül senin bu ödül senin köprüyü geçene kadar söylenenlere değer verme 20.07.2008 Senin şansın Aynı olayda birimizin şanslı birimizin şanssız olması olur mu konu gönül meselesi ise olabilir frekanslar tutmalı kanımca kıvırtacak başka yol bulamıyorum da ondan romantik ya da vahşi bir kucaklaşma olacak bizimki 24.07.2008 Ayakkabı ve şapka parantezi Sayılar dünyasında benim de yerim var aç şapka parantezi üç nokta sonsuz işareti kapa ayakkabı parantezi olur olur kafanı yorma 07.08.2008 Tanık İstanbul tanık sevdiğime üç-beş gizli mektup bir de dizeler 12.09.2008 Vücut dili Hiç bir şiir hiç bir öykü hiç bir roman bu kadar cesur ve patavatsız olamaz anlatmak istediklerin yanında anlamak istediklerim her şey var nazar değmesin pabuç gibi 19.07.2008 Yaşam kalitesi Gülünesi ayrıntılar sayılmazsa beyler gibi yaşadık bunca zaman yaptıklarımız yapacaklarımızın güvencesi kalan yaşam süremiz ortalamalara göre şu kadar yıl 45 yılı afiyetle yediysen kalan 20 yi iyi değerlendir ne mi yapacaksın dünya senin olsa üç öğünü geçmez tüketimin uzayın tapusu olsa anı olarak saklarsın arşivde gerisi size kalmış 01.08.2008 Altıncı Bölüm……. Komik bir sayfa Aşkımız gerçek yaşamın komik bir sayfası ben gerçek birini sevdim sanarak bir hayalin ardından koştum 04.10.2008 Arz-ı hal Kalem tutan ve klavyede seken fare ile dans eden ellere kurban olayım katip ahvalimi yaz yare böyle Şah’a da selam olsun bu arada istedim vermediler değil aslında nerde o medeni cesaret şoför olmaktan öte bir ehliyetim bile yok elden düşme bisiklet ile kız mı tavlanır uzun boyumun yüksek topuktan kaynaklandığı ve renkli gözlerimin lens olduğu anlaşılmasın kul olayım yukarıda özetlediğim ellere katip ahvalimi yaz kime istersen ona yaz yare yaz Şah’a yaz malum sebzeye istersen hal müdürlüğüne yaz Ekim 2008 Dut yemiş bülbül Beni seviyorsun biliyorum ben de seni burada konuştuklarımı o zaman söylemek nerde senden çıt çıkmadığı gibi ben de dut yemiş bülbül hadi sayın dut sevgili bülbül siz de böyle komedileri oynayın da görsün bu çocuk ona da selam söyleyin Ekim 2008 Böyle bir şey mi Sen onu seviyorsun o da seni üç beş dizelik şiire nasıl da sığdı bu uzun öykü saklambaç oynadınız sözcükler arasında anlaşıldı çok sevmek böyle bir şey 29.09.2008 Çalakalem yaşamak Bir müsteşarım bile yok N’apcaz şimdi Ekim 2008 Çiçek adları sözlüğü Bir ad bulamadım seni tanımlamaya çiçeklerle papaz oldum bu yüzden sözlüklere savaş açtım yel değirmenine saldıran kahraman gibi 09.10.2008 Elbet bir gün Elbet bir gün buluşacağız milyon kere milyon parçaya bölünmüş ben ile parçalı bulutlu güzel yani sen bir yerlerde buluşacağız bilirsin ben işimi yarım bırakmam 04.10.2011 Hesapta yoktu Hesapta yoktu ayrılık ve unutmak yine de ayrılığmızın üstünden 20 yıl 5 ay 2 gün 7 saat geçti Ekim 2008 Hukukçunun Aşkı Senin bir aşk şiiri olduğuna kimse inanmaz hukukçunun aşkı diyelim istersen Manavgat’ta mukim avukatlıkla iştigal eden kardeşim ve hocamız İsa’yı saygı ile anar ve kendisine telif ödenmeyeceğini belirtirim konumuz bu değil milyon kere milyon parçaya bölünmem aşaması seni sevdiğimin Ekim 2008 Kendi halinde dizeler Biliyor musun ne ben yeteri kadar gevezeyim ne sen tümden suskun iki sözcüğü getirip yan yana anlam veremedik senin gizli dünyan benimki ile yarıştı kim kazandı dersin doğa bizimle dalgasını geçti gülümsemeler kaldı yalnızca zaman ayırıp bir bardak çaya bir tebessüm gönderelim eski sevgiliye 2008 Sevimli çocuk Küçükler hep sevimli olmaz mı belki ben bile öyleydim 04.10.2011 Takas Beni ağlattıkların ile seni üzdüğüm zamanların takas ve mahsubunu dilerim kalan olursa borcum borç ben alacaklı çıkarsam bırak öyle kalsın Ekim 2008 Üç beş güzel Üç beş güzel bir araya gelmişler neler kaynatıyorlar benim sevdiceğim var mı yok mu aralarında belli değil 04.10.2011 Yolun başı İstanbul Okumayı yazmayı saklambaç oynamayı öğretir sevgili çıkagelir bu arada şaşkına döner gençliğin kavuşmak ve ayrılmayı yeniden hissedersin bu ne biçim sevda ne biçim lahana turşusu bekle ve gör beş dakika kendine ayır ve sevdiğine gülmek için boy aynası ağlamak size kalmış bu öykü bitmez bu şiir yazılmayı bekler ben de beklerim Ekim 2008 Zamanda Yolculuk 20 yıl önceye döndüğünde kimler vardı bugün olmayan İnciraltı buluşma ve ayrılma noktamız Ekim 2008 Zamane aşkı Senin DNA ile benimki özlemlerini bir gen bankasında buluşarak mı giderecek 04 Ekim 2008 Yedinci bölüm 7 Kasım 1992 1+1 ne zaman 4 oluyor biraz matematik biraz biyoloji ve hayat bilgisi kim kimi ayartır bilinmez maçı kendisi yönettiğini sanır oyuncu kendine bile sözü geçmez gerçekte savrulur durur işlemin nasıl yapıldığı değil sonuç önemli mutlu musunuz gençler gerçek olan bu 7 Kasım 2008 söyleşi Atatürk’ten tutkuları kavgaları ve sevdalarını dinliyorum kara bulutların arkasındaki çakalların nasıl etkisiz bırakılacağını savaşmayı değil ölmeyi emreden komutanın insan sevgisini karamsarlığın nasıl aşıldığını uygarlık savaşının hiç bitmeyeceğini herkesin yapabileceğinin en güzelini en iyisini yapma borcu olduğunu onu görmenin sevmek olduğunu dinliyorum Ekim 2008 Ben değilim Birileri aşk acısı yalnızlık şarkısı terk edilmişlik duygularını ballandıra ballandıra biraz da abartarak anlatır o biri ben değilim çiğdem çiçek açtı minyatür gül bir harika ben bir harikayım sen de harikasın peki eksik olan ne Kasım 2008 Buldum Öyle sanmaya devam et senden başkası kandıramaz bu çocuğu Kasım 2008 Camın arkasındaki güzel Saçlarını tarar elleriyle rüzgara bırakır düş kadar güzel kadın gönlümdeki işgalci kibritsiz kandil yakanı türkülerimin ne desem ben sana seviyorum işte camın arkasındaki güzel Kasım 2008 Kararsızlık Eğrisi Hep doğrudan gider ya bu müthiş çocuk en küçük hata kabul edilmez yalan mı söyledin aşka dair yoksa yanlış mı deliler gibi sevdiğin şiirler sultanı güzel hayal ürünü mü yoksa dersimiz ekonomi değil yine de karasızlık eğrisi görünüyor bu sayfada Kasım 2008 Kimlik arayışı Yari gönlünde ara arayan bulur derler sığ sularda hava alırken derinlerde işin zor biliyor musun senden daha yakını yok sana eşek izi aramakla meşgulsün Ağrı Dağı’nda bulamazsın elbette bulamazsın işin zor bu gözlerle Kasım 2008 Nasıl geçti Arabesk takılırsak rüzgar gibi yazmak istersen ayrıntı çok aşk romanından toplumsal konulara geometriden biyolojiye edebiyata şuraya buraya boş konuşmak yok hepsini yaşadın ve devam ediyor oyun Kasım 2008 Siper Saldırı amaçlı mı yoksa savunma belli değil sahnenin paravanı görünen başka görünmeyen başka niyet ise bambaşka domatesten siper olur mu Kasım 2008 Sitem Gençlik komik değil mi sözüme darıldılar alsam ne yapacaklar neden darıldık birbirimize depremin şiddetinden mi her şeyi biliyor her şeyi anlıyorduk gibi geliyordu da zaman okulu öğretti bizi bize gecikmeli olarak sandığımız kadar dürüst ve delikanlı değildik belki de Kasım 2008 Teşekkürler Çizelgesini çıkarsam artılarının borçlu çıkacağım ifa yerine bir teşekkür buruk bir tebessüm mahçubiyet hesabından yumulan gözler Kasım 2008 2008 sonbahar birinci bölüm Beni bu numaradan ara Beni bu numaradan ara numaradan olsa bile yine de ara sesini duyarsam mutlu olurum bilirim ki o an beni düşünüyorsun geçmişe selam söyler geleceğe gülümseriz birlikte bugünü sorma gitsin yatay hislerim dikey gerçeklerle çatışma halinde çok şey istemiyorum seni unutur muyum diye yalan söyle benim gibi hukuku kenara koy pazar tezgahını aç sebze meyve satarsın manav da olur çay ocağı da büyük bir marketin serin köşesi beni unutma lütfen ve bu numaradan ara numaradan bile olsa ara sevinsin çocuk 15.11.2008 Bir çay lütfen Çay bir güzellik sen ise bir başka seninle çay içmek daha da başka ve fakat senin demlediğin ve birlikte içilen çay anlatılamaz sözcüklerle 15.11.2008 Boyacının Aşkı beş yaşındaki genç kız boyacının aşkı idi hoş göründü gözümüze reklamlar daha mı kolaydı mutluluk birkaç misket birkaç arkadaş kıraç bir bahçe İstanbul’un orta yeri 10.11.2008 Cıbıldak düşler Susma hakkımı kullanacağım da kızarmakla iştigal ediyorum kırmızı kıpkırmızı yutkunup burnunu çeken çocuk belki de ağlayarak kapatacak sayfayı 15.11.2008 Eşim beni aldatıyor Eşim beni doğa ile aldatıyor müştekiyim şikayetçiyim yakınma dilekçesi vermek istiyorum beyfendi kalkmış çiçek adları sözlüğü hazırlıyor yeşilin mavi ile kucaklaştığı içinde dereler akan cennetlerden söz ediyor başka bir şey bilmez bu adam 11.Kasım 2008 Hayallerimiz ve dik üçgen Kaf dağına tırmanmak tam bize göre enerji sonsuz yorulmak yok böyle bir zamanda tanıştım masaldaki sevgili ve dik üçgenle hipotenüs bir bütün olarak anlamlı olduğunu biliyor dik kenarlar ile biz de anlamlı olmak için birlik gerektiğini biliyoruz sen dik kenarlardan biri ben diğeri kim çözecek bu problemi. 16.11.2008 İade-i itibar Zaman itibarını öyle iade eder ki şaşırır kalırsın 14.11.2008 Koş vatandaş Koş vatandaş koş sera malı değil yayla domatesi bunlar ithal ya da hibrit tohum yok koş vatandaş tamamen yerli para da geçmez bir şiire birkaç kilo meyve hediyesi gel vatandaş sevdiği ile kaçanlara kavuşanlara hepsi bedava 15.11.2008 Küçük hayaller Fazla mı büyüttün hayallerini sen mi küçüldün durduk yerde zamana direnebilir misin ve şartlara şurdakini alıp burdakine ekleyebilir misin sınırı yok düşlerinin onun da öyle o sekizinci harikası Dünya’nın sen makul bir yer bul kendine sonsuz evrende birilerinin güldürmesi gerekir insanları n’olcek şimdi 16.11.2008 Nerede aşk Biyolojik bir oyun mu yoksa kimyasal hormonlar var ya hormonlar peki nasıl yazılacak şiirler şarkılar neler anlatacak kan pompalamak dışında bir görevi var mı kalbin alt tarafı iş bölümü yumurta merkezli yaşam oyunu hepsi bu 14.11.2008 Yakınma Ne felekten ne de bana yüz vermeyen güzelden yakınmam var kendi yağımla kızarıyorum bir fırsat daha verirse zaman o zaman hangi cevizleri kıracağımı bilemiyorum 14 Kasım 2008 Yalancının destanı Hiç yalan söylemedim ne kendime ne başkalarına hiç aşık olmadım masaldaki güzelden de haberim yok yaşam komedi bu çocuk için ben de oyuncu kaf dağı var ya inanmayın masal kardeşim hem de kuyruklusundan pamuk prenses beni severdi hem de çılgınlar gibi şarkılar söyler şiirler yazardı o mektuplar var ya sanat eseri yine de yüz vermedim hangi sultanlar peşimden koştu hangi prensesler hangi masalda prenslik teklifi aldım hatta ve hatta gol krallığı milli takım teknik direktörlüğü bir filmde baş rol başkan yardımcılığı patagonyada çatılardan sorumlu devlet bakanı malum ülkede yok kardeşim yok hepsini toplasan bir kg domates etmez mutluyum gururluyum yarışmacı arkadaşlara başarılar diliyorum 14 Kasım 2008 2008 sonbahar ikinci bölüm Bıkmadım Bıkmadım şiir yazmaktan senin için delice bir tutku belki belki bu yüzden kafam karışık bunca zaman sonra yollarımız farklı yönlerde ışık yılı kadar uzaklaşmışken aynı yerden geçmeyi yolların kesişeceğini ummak bilgi eksiği olsa gerek doğrular düzlemler konusunda ya da böylesine bir aşk 22.11.2008 İyimserlik şiirleri Bilmediğini bilmek çok şey bilmektir bildiğini tartışmak gerçeğe giden yol kendinden başkası değilsin kimse değil 18.11.2008 Sevda şiirlerinin genetik açılımı en çok sevdiğin her şey olabilir paradan bilgisayara çiçekten bakteriye dereye balığa yağmura kara aşık olduğun ise bir insan 18.11.2008 Ümit verdin Bize uyar mı bilinmez ümit verdin kız bana sevindirdin elleri ben ne yaptım bu ara elim koynumda yürüdüm Yeşilırmak boyunda peki ya sen bu denli seven bir avanak buldun mu sen neresinde kaldın bu türkünün ben neresinde 22.11.2008 adın soyadın söylesene Ahmet kime ne senin türkünden gözünde yaş gönlünde ateş varmış ve fırtınalar kopmuş düşüncende kime ne adın soyadın adresin sabah kahvaltın ya da çorabının markası kimi ilgilendirir bu kadar yetse öp de başına koy senden söz edilirken kimdi o ben tanıyor muyum diye sevgisini gösterirse malum arkadaş bir kez daha ölürsün ölüm Allahın emri de Ahmet sen domatesi sevmişsen ona ne bundan 09.03.2009 Alışamadım O kadar çok şey var ki alışamadığım başta sensizlik sonra unutulmak ya da göz ucuyla bakılıp görmezden gelinmek olacak şey mi porselen demlik bir yanda bir yanda sandalye arkadaşımız eski kamyonlara takmış meyve taşıyan sana da alışamadım bağımlılık tedavisi yok bu işte ne desem garip bir çelişki buna da alışamadım 06.03.2009 Alo odabaş olan bana oluyor sen dünyadan habersiz sanıyordum sanki başka dünyalar yokmuş benim dünyamdan peki ben ne biliyorum sana dair gençlik işte sevdiğinin nerde olduğu ne yaptığı hangi hıyarlarla mücadele ettiğini arada fırsat bulursa alo odabaş bildiğin gibi değil sorun beni sevmende benim seni sevmemde değil belirsiz bir geleceğe yelken açtık ama İstanbul’da Çengelköy denilen yer var hıyarı ile ünlü aklıma geldi birden gençliğimiz böyle ciddi meselelerle tükenir gider 15.03.2009 Bilinen çiçek Herkesin bildiği ve sevdiği doğa harikası çiçek adın ne olursa olsun önemi var mı bak arkadaş sevdiğinin adını bilmeyen sınıfta kalır biliyormuş gibi yapan kendine yol bulsun gidecek güzel çiçek hüzün yakışır mı sana sevenler listesine beni de yaz biliyorsun başka seçenek yok adın mı o bana kalsın 14.03.2009 Çatı çöktü Ne olacak bu kedinin hali nerede koşturup nerede anlatacak aşkını kardeş partiler değil mi bizimki ne olur kessek ucundan acık çatı çöktü mü ne yapar şimdi kediler yazık değil mi bizim ruhsatlara yıllardır ne güzel anlaşıyorduk halkımızla ağlama molası beş dakika bizim ahmetin çiçekçi ortağı var ya tam onun gibi ne de güzel gidiyordu işlerimiz anlayamadım neden ayrıldık 05.04.2009 Gerçekçi düşler Masum bir deneme bu hem gerçekçi hem düş nasıl olacak bu iş kibarca baskı mı uyguluyoruz çaktırmadan 04.04.2009 Sizin olsun Sizin olsun tüm güzellikler anasının ardından koşturan kuzu diken kümeleri arasından sıyrılan çiçekler hayal dünyasının sevdaları masaldaki prens ve prenses çocuklar çocuklar ve çocuklar bizim olsun hepimizin ne ayrım var ki aramızda ilgi kurana aşk olsun ve fakat bu kız beni sevmiyor adam bir gülümseme masum bir öpücük göndermez mi hadi telefonu çaldır sonra ne mi olacak işte bildiğin şeyler geyik muhabbeti boşuna mı koştum ardından boşuna mı yazdım bunca şiiri yoksa bu kız beni seviyor da dili mi varmıyor söylemeye ah Karadeniz ah mısır ambarları gençliğim orta yaşlarım acık da çocukluğum 03.04.2009 1 Nisan 2009 geçen yıl yani 21 yıl önceki geçen yıl bir nisan günü sırılsıklam ıslanmıştım yağmurda İzmir sokaklarında ve sırılsıklam aşıktım domates hayranlığı ve çelişkiler ile yaşamaya devam yine 1 Nisan ve ben aynı ben benzer karmaşaya devam üretim tarzı ve olaylara bakış biraz değişti ithal tohum yok kimyasal gübre yok benim çelişkilerim bana yeter oldum olası aşka inanmadım zaman ve şartlarla mücadeleye devam yağmur yok İzmir’de bahar devam ediyor 1 nisan 88-01.04.2009 Selda gelir hoş gelir Selda gelir hoş gelir 29 mart seçim öncesi adam oy kullanacağı sandığı kontrol etmemiş size özel ikinci kat asansör bulunmaz haydi abbas vakit tamam seçim diyordun aha sana seçim özürlü kardeşim vatan millet aşkına tırman bakalım merdiveni siz bilmezsiniz yine seçime gitmişti Ege Üniversitesi Spor Salonu gapısına kadar Bayındır’dan -80 km falan- oy kullanmadan dönmüştü Selda hoş geldi ve gitti buradaki fırtınayı nerden bilsin gördü ki Titanik sevdasından kayık boyutuna düşmüş aşklar 29.03.2009 Yarın Yarın ne olacağını bilemeyiz ama mutlaka bir şeyler olacaktır belki gün bir başka doğacak bir başka uçacak kelebekler daha derinden çalacak türküler ve rüzgar bir başka sallayacak yaprakları kim bilir belki ben de bambaşka olacağım ve fakat yarın diyorsun da az sonradan haberin var mı geçmiş ve gelecek düşten öte gidemez gülüyor ve seviyor musun gerçek olan bu seviliyor musun gerçek ötesi böyle avut kendini gülümse gerçeğe zamana ve tüm dostlara şimdi hangi ezgileri çalar belirsiz dağın rüzgarı o dere o ağaçlar o yağmur neden severim Karadeniz’i Canik Dağları’nı neden beni bu denli ilgilendirir Çarşamba’yı sel aldığı Mart 1986-1991-.2009 Ben mi söyledim sana kim söyledi tıbba git diye hukuk dururken bilmiyor muydun sana aşık olacağımı laf olsun diye hastalanıp seni arayacağımı hastanede bilmiyor muydun demek istiyorsun ki biraz daha çalışıp sen de gelseydin o zaman böyle olmazdı sizin fakültede ya da hastanede manavın ne işi var bu adam doğa tutkunu maydanozdan başlar biber ve domatesten çıkar ekonomi veya maliye okuyup hal müdürlüğüne kapak atacaktın senin neyine başka okulun güzeli pazar tezgahında sebze ya da meyve sat yarınki bütünleme ve doktor güzeli hayalini rafa kaldır malum arkadaş duyarsa seni gidi seni demez mi 10.03.2009 Hanya ve Konya meselesi Her şey yolunda sevdaya dair deliler gibi sevdiğin kız da seni seviyor senin sevdiğin kadar iki cambaz bir ipte oynarsanız böyle olur komedi desem ciddi çocuklarız neden birimiz Hanya’da birimiz Konya’da belli değil aşk değil meyve-sebze ticareti bizimki olsun zamanaşımı yok ki aşkta fatura ve irsaliye de aranmaz 21 Ağustos 2008 Perşembe Kedi mi dedin kedilerle bir akrabalığımız olsa da olur olmasa da günceli takip et kardeşim nerden çıktı Darvin bir de kapak yaparsın ha bu iş burada biter ve ben çekip giderim iyi düşün bilimci abla sen kedilerden söz etmedin biliyorum mart ayı da gündemde yok bu ay ne gibi sorunlar içerir kediler için senin için benim için ve saymayı unuttuğum üçüncü kişiler için 09.03.2009 Klasik film Klasik film halt etmiş öleceğini bildiği için kötü adam rolünü oynar kahramanımız sevdiğine bu bilinen öykü mendilinizi hazırlayın ve sakat kalacağını bilen askerin türküsünü dinleyin sessizce 14.07.2009 Ölmem mi gerekir Masamda yalnız çayımı içerken sessizce gelip arkadan sarsan ve ben geldim desen ölmem mi gerekir mutluluktan yaşayan aşık daha iyi olmaz mı senin için 01.06.2008 Pasif Direniş MS pasif direniş mi Mayıs 2009 Porselen Demlik Bir aşk hikayesini yazar ayrıntısıyla tek sözcük atlamaz tek hece tek harf bile renkler vardır sesler koku sıcaklık güzellik ve endam bazı ayrıntıyı sözcükler anlatamaz salın da gel meydan kız görsün bu arada ben de maydanoz satmıyorum Kadıköy’de nerden çıktı demlik fincan ve çay 06.03.2009 Saba İçin asker arkadaşım özlemle bekledin bir gün bir yerde buluşacaktık zamanı mıydı gitmenin 10 yaşındaki genç Sevgili Saba bugün öğrendim trafik kazasını cennette olduğunu biliyorum melek oldun ama çok erken 12.05.2009 Saldırmazlık paktı Başka işimiz yok da eski aşkımıza mı saldıracağız zamana anılara evdaya ve dostluklara selam olsun geçen zaman yalnızca olgunlaştırır sevdaları zamana kırgınlık olmaz geçmişte yaşananlar bizi biz yapar fazlası değil şiirin adı konusunda çekincemiz var savaşan taraflar değiliz ki nerden çıktı saldırmazlık paktı 14 Temmuz 2009 Salı Sayısal Geçmiş Ben kocaman bir adamım basit öngörüler ile problem çözme modu yanlış algılandı bir gün 86.400 saniye dört yılda bir fark ilavesi ile seni sevdiğim saniyeleri görebilirsin 45 x 365 x 86.400 +(45 : 4 x) x 86.400 = sonuç yaşadığım süre bu sürenin tamamı seni sevdiğim saniyeler demiştim ya ilk dizede biraz da geometri kare dikdörgen üçken belki de yamuk 09.12.2008 Uzak dünyalar şimdi sen kendi dünyanın karmaşasında kendisi ile yaşayan arkadaşına el sallayacaksın da iş yoğunluğu dava dosyaları sabah kahvaltısı ütü meselesi çocukların ayakkabısı biz seni ararız uygun zamanda ve zeminde demek istiyorsun eskiden şiir mi vardı kendi kendine hayal kurup kendin pişir kendin ye 10.03.2009 Savunma Sayın yargıcım savunmasız yargı olur mu 10.07.2009 Yıldız Yıldızlar çok olunca gün açık olur fakat komşu kızı bizimki kendine faydası olmayan biyolojik vaka böyle olsa da kaç defa bahar geldi ve gitti kaç defa yaz oldu dirmit topladın yağmur sonrası kayın ormanında burası Ayvacık dere boyu düz gider bizimki de gider biryerlere ne siz sorun ne ben söyleyeyim 05.03.2009 Yalnızlık Yalnızlık mı ben ha bunca seven ve sevilen varken ay ve güneş bir yanda yıldızlar bir yanda dostlar toplanmış bir yanda 22.07.2009 Bağlasan durur muyum Elbette durmam ben görmek istediğin çocuk yeteri kadar sakin ve gururlu yeteri kadar hırçın dalgalı her şeyden biraz biliyorum ki olduğum gibi seviyorsun beni ve biliyorum ki sevdiğim kadın acımasız bakışların ardındaki pamuk tarlası bağlasan durur muyum demiyorum bağlamazsın ki 23.07.2009 Günün şiiri En sıcak gün Ege'de 2009 yılı 25 Temmuz ve bizim çocukların evlilik yıldönümü kaç yıl demiştin önemi var mı 25 Temmuz 2009 Seferihisar Karmaşa Yazdıklarımı bilseydi kalemim karma karışık olurdu kafası kafa yok ki onda sonra ben bilgisayar tuşları ile dans ediyorum kalem nerden çıktı Kadıköy saplantım var Beyoğlu Çiçek pasajı falına bakim abi değil tabi çingen kızı mı sandın iskambil kağıtlarını karıştıran insafsız falcıyı gördüğün hissettiğin biraz açık olsa ya hem hukukçu ol hem zalim savunmasız yargı yargısız infaz gönlü allak bullak kalbi paçavra itiraf ediyorum anlayışı kıt ümitsiz vaka olarak seni seviyorum hepsi bu 29.07.2009 Böyle birini sevdim İnsafsız falcı yargısız infazın faili kibritsiz kandil yakan masum cadı işte ben böyle birini sevdim 29.07.2009 Anadolu Ateşi Uydudan kandil yakan Anadolu ateşi Ana Tanrıça’nın gezici şubesi telefonumu al telefonunu ver ve fakat aramadığın gibi cevap da verme uydudan kandil yakan seni gidi seni 14.11.2009 Ana Tanrıça’nın ülkesi Ana tanrıçanın ülkesinde yeşil gözleri ile ok atan bir savaşçı doğmuştu bir yanda zamana el sallarken yeni savaşçılar yetiştirmek sevda üstüne türkü söyleyip savaşmak ve savaşmaktı görevi 12.11.2009 Gençlik aşkım Tire’ye gençlik aşkıma elam gönderdim buruk tarafndan sen bildiğim sen değilsin biliyorum ben de eski ben değilim değişmeyen tek şey değişim diyeceğimi sanma biz ne güne duruyoruz 03.11.2009 Para noya Yarısı güzel tamamı sakıncalı gel gör beni aşk neyledi nasıl da döküntü harap ve bitap hale koydu gülümsemek istiyorum çay istiyorum sen varsan kurabiyeler özgür 31.10.2009 Yangın halleri Sevimli bir gamze bir gülümseme muzip tarafından işmar edip göz kırparken salınıp da gelir meydan neşelenir 13.11.2009 Davet Yeni bir evcilik oyununda var mısın olumsuz ne varsa düne dair bir sünger çekelim feleğin oyunlarında ne sen ne ben başroldeyiz kırılan cevizler bizim bahçede 11.11.2009 Kararsızlık Hangi sistemin kararsızlığı karansızım 7-Kas-09 Aradığın Enini boyunu yüksekliğini ve diğer özelliklerini biliyor musun Anadolu Ateşinin yari gönlünde ara arayan bulur derler 25.11.2009 Bir de doğru söylesem Açık sözlü yiğit delikanlı yani ben konu aşkımız ise değme dansözler su dökemez elime bir gülümsemeyi bir gamzeyi bir salınıp gelmeyi ince beli dar düğmeyi vücut ölçülerini ballandıra ballandıra öyle satarım ki ben bile şaşırırım kendini dizelerde görmek isteyen güzel ise düş kırıklığına uğrar oysa anlatım bozukluğu genetik yapısına dokunmaz fıstıkların 02.11.2009 Bayramın ikinci günü Anayasa ceza yasası uluslar arası sözleşmeler susma hakkı doktorun bıçağı ve paramparça bir yürek ve üzerine çivi harfleriyle işlenmiş öyküler İlmiye abla bile çözemez kanımca kasımın bilmem kaçı günün tarihi aşk ilanı değıl otopsi raporu mübarek bu ne sevgı ah bu ne ızdırap 28.11.2009 Asker arkadaşım Dik durmamız gerek zamana ve şartlara karşı varız ve seviyoruz özeti bu yaşananların el ele tutuşup on yıllar ötesinden kalp atışlarımızı dinleyeceğiz yalnızlıklarda her gün daha güçlü ve baş başa 06.12.2009 Bayramın ikinci günü Kasımın bilmem kaçı 28.11.2009 Bir daha dönmeyeceğim Gün ve saat olarak yaşadıklarım derede akan su gibi geçmişe karışıyor gdo ile ilgisi yok anlattıklarımın yerli domatesin üstünlügü tartışılamaz şimdilik şiir bitti 15 Kasım 2009 Pazar Enenmiş bir dostun şiiri Yaşam yine de devam ediyor ancak aynı göz değil baktığın çevrende pervane olan inekler artık yüzüne bakmıyor iki yumurta mı dengeleri bozan niye dönsün ki artık doğal denge meselesi haremdeki oğlana döndün 14.11.2009 Her şeyin parçası olan yalnız asker Bu ne biçim çelişki kalabalıklar içinde yalnız bir anlamı olmalı böylesine yaşamanın canlılığı sürdürme hedefinin bir amacı olmalı tek savaş bu meydan savaşından uzun havaya aşk şiirine hepsi görev aşkı 22 Kasım 2009 Pazar İstanbul’dan Çocukluğumdan asker arkadaşlarımdan anılardan sevdiğimden ne bulursanız onu getirin 29.11.2009 Kendimi affettim Bir de hukuk okudun kendini affetmek olur mu önce bir suç işle masum tarafından sonra yargılasın seni nöbetçi mahkeme davaya katılır ceza almanı isterse Kaf dağının güzeli sen ayvayı o zaman yedin kendi kafanda ceza düşünüp vicdanını infaz koruma görevlisi diye görürsen seni ben bile kurtaramam sesini duyarsın Anadolu ateşinden ceza ehliyeti olmayan çocuk gülümse güvenlik tedbiri olarak yaramazlık yapma bundan sonra olur mu 25.11.2009 Nöbet 90 yılını 91’e bağlayan yılbaşı 31 Aralık 1990 ile 1 Ocak 1991 ve İstanbul ilk ve son nöbetim yılbaşında İstanbul’da biraz aşık biraz gururlu özlem dolu 25.11.2009 Zamanda yolculuk Özakman Türk Mucizesi Cumhuriyet Bilgi Yayınevi 37. basım Sayfa 74 Hükümet Konağının önünde minik bir kız Paşa’ya bir demet çiçek sundu Paşa da kızı havaya kaldırıp bağrına bastı Bursa 1922 bu sahneyi yaşıyor küçük kızı paşaya sunulan çiçekleri havaya uçan çocuğu ve bu yolculuğun anlamını hissediyorsak zamanda yolculuk böyle bir şey olsa gerek 06.12.2009 Unutmayacağım Ne haddime unutmak imza törenini askerlik sonrası burası kesin ben diyeyim 91 siz deyin 92 aylardan ben diyeyim ocak siz deyin aralık unutulur mu canım topu topu bir defa evlendik kırk yılda şair kılıklı duygusal çocuk onsekiz yılda bu hale mi geldik işte aşkımızın çapı yarı çapı dik kenarları hipotenüsü bütün sorun dik üçgendeki dik kenarlar ile hipotenüs ilişkisi üç kenarın her biri çapı olursa bir dairenin büyük daire diğer iki dairenin alanına eşit olur fakat bu sonuç 7 kasım tarihinin önem ve ehemniyetine teğet bile geçmez 01 Kasım 2009 Pazar Sarı kurdelem sarı Sarı kurdelem sarı değil kardeşim kurdele siyah derinden derine eleştiri boykot protesto ve benzeri hani İstanbul deyince yelkenler suya ya yüzme bilmem okur yazarım azıcık rakı şişesi ve balık muhabbetine gülümsemeye çalışıyorum bir münasip zamanda buluşacağımız yer İzmir’de yine deniz yine deniz Eminönü balık ekmek karşıya geçip çay içelim mi Kadıköy’de zamanla dans edemezsin ayaklarına basar ne olduğunu anlayamazsın 31 Ekim 2009 Cumartesi Bu şiiri duymasın malum sebze Lakin beklenen şekilde değildir şiirler ana tanrıçanın ülkesinde savaşçılar ile aşık atarken onsuz şiirlerin anlamsız masalların masal öykülerin gariban kaldığını gördü bu muydu sandal bu muydu Mualla daha az mı yanıktı türkümüz O. veli’den malum sebze neresini sevsin bu şiirin bir yol kucaklayıp Boğaz’da mı gezdin onunla hal müdürlüğünde mi İstanbul’un bu şiiri duymasın malum sebze 12.11.2009 Faturalı yaşam Ödeme yeteneğin var mı yok mu bu senin sorunun eşekliğin affı olmaz ödetirler koçum damla damla milim milim zamanaşımı mı avucunu yala için için ödersin gülmekten dört köşe olmak serbest 06.11.2009 Yola çıktım Mardin’e Yola çıktım gidiyorum bana çay verecek bir çok dostum var benim ülkem benim insanım saz çalıp türkü söyleyen gönül dostlarım yola çıktım Mardin’e 04.11.2009 Yeni arayışlar Şöyle bir tüme varıp tümden gelelim zaman ne kadar bilimsel olduğumuzu yazsın akıllı sarışın ela mavi ya da kara gözlü dilberler ve saymayı unuttuğum diğer renkler mutasyon kardeşim mutasyon ders bitti 02.11.2009 Gülümsetenler Yolda yürürken kendi kendime beni gülümsetenler bir hayli fazla psikoloji kitabında bir grafik var ya zeka düzeylerine ilişkin sen neresindesin bu grafiğin ben neresinde iyi de komik olan bir şey mi var ya da bu komedinin neresindeyiz 09.12.2009 Atatürk’ü Anmak Yaşamda en doğru yol gösterici bilimdir fendir kargayı gözlem ve deney için kullanabilirsiniz ama yol gösterici olarak asla 25 Ekim 2009 Pazar Barış Yurtta ve dünyada barış diye seslenen komutan size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum derken yaşamanın ve özgürlüğün bedelini özetledi 25 Ekim 2009 Pazar Onlar bizim çocuklarımız oldu Çanakkale’yi geçip İstanbul ve devamında ülkemi ele geçirmek isteyen orduların askerleri kendilerine yetecek kadar toprak işgal ettiler cephelerde mezarlarında ülkemin çiçekleri açtı onlar bizim çocuklarımız oldu 25.10.2009 İzmir’in dağları Çiçekler açar İzmir’in dağlarında Körfez’de nakil araçları asker silah ve sair malzeme taşımak için Kordon ve Konak işgal edilir yüreğimiz çare arar genç yaşlı tabancaya sarılır Osman ordulara karşı tek başına 27.10.2009 Samsun’a çıktığım gün Her yer güllük gülistanlık değildi gelin ve damatların saf hayalleri ve kurtlar sofrasının tam ortası avını parçalamaya çalışanlar ve etrafta dolanan kargalar ve çakallar kolay lokma sanıyorlardı 27.10.2009
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Odabaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |