Yaþam baþlangýcý olmayan bir yolculuktur. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
“Burasý insanlarýn sustuðu, mermilerin konuþtuðu, güllerin yerine barutun koktuðu, ýrmaklarýn yerine kanlarýn aktýðý, kuþlarýn uçmaya, kurtlarýn yaþamaya korktuðu Gabar Daðlarýnýn tam ortasý. Þýrnak Beytüþþebap’týr burasý. Batýda þafak sayanlarýn deðil, tezkereye bir gün kala þehit olanlarýn yeri” Yavrum... Nasýl da þiirsel dillendirmiþ... Anasý, kabýna sýðmaz, dizgine gelmez korkularýný evren kadar sýnýrsýz sevgisiyle örtüp uðurlamýþtý Onur’u. “Vuracaksýn!” dediler Türk çocuðu, üniformalý Onur’a, “Vuracaksýn!”... “Vatan için ölecek, öldüreceksin” dediler. Öldü. “Vuracaksýn!” dediler, poþusunu burnuna kadar sarmýþ Kürt çocuðu Reþo’ya, pusu kurup “Vuracaksýn!”... “Bu vatan senin, baðýmsýz olmalý, vuracaksýn!” dediler. Vurdu öldürdü; tepesine yaðan bombalarla yandý, kavruldu, öldü. Ve analar aðýda durdu... Durmadan durmadan çoðalan ölülerin evlerinde bitmeyecek aðýtlara durdu analar... Öfkeler bilendi de bilendi, kýnýna sýðmaz, öldürmeye doymaz, kana aç býçak oldu. Çünkü ölüler, öyle çoktu, öyle çoktu ki... Onurlarýn tabutlarý geldi dizi dizi, sayýsýz tabut... Namazlar kýlýndý, dualar edildi, “Kaný yerde yerde kalmayacak” dendi. Reþolarýn tabutlarý gelmedi. Ama antlar içildi. Onun da kaný yerde kalmayacaktý. Her yer kan ve barut koktu. ................. “Lanetler üstüne olsun” mu diyeyim sana, oy benim “Sana ne, otur keyfine bak” diyemeyen aklým ve yüreðim?... “Çeneni tut, sus!” desem susmaz, “Dur! ” desem durmazsýn... Ben sana ne diyeyim? Aklýna ve yüreðine koymuþsun þu modasý geçmez, insanlýðýn kadim özlemi bir büyük ütopyayý. “Özgürlük, eþitlik, adalet, barýþ” demiþsin. Demiþsin de baþýna gelmedik kalmamýþ, susmayý öðrenmemiþsin. ................. Tut ki doksan yaþýndayým. Þimdi modasý geçmiþ denilen cumhuriyetin okul görmüþ bir çocuðuyum. Yýl 1968’di... Dedim ki: Bu iller... Doðu ve Güneydoðu illeri. Açtýr; yolsuz, okulsuz, eðitimsiz, topraksýzdýr. Toprak verin iþlesinler. Fabrikalar kurun, üretsinler. Okullar açýn, aðanýn, þeyhin þýhýn zulmünden kurtulsunlar. Dinlemediler. Sonra yatýrým yapýlsýn, dediler, paralar verdiler. Verdikleri paralarý þeyhlerle, aðalarla üleþip mezralara deðil de Marmara kýyýlarýna yatýrdýlar. Hepsinin çocuklarý yurtdýþýnda okudu, uzun kuyruklu Chevroletlere, Buicklere, Cadillaclara bindiler. Marabalar, maðaralarda, tezekle örülü damlarda yaþadý ve þeyhin, aðanýn eline bakakaldý yine. Ben böyle derken, 6.Filo geldi limana dayandý. Meyhaneler ve kerhaneler güzelce boyandý, süslendi. “Kovalým þunlarý” dedim. Geliþleri hayra deðil. Dedim de karþýmda kimleri gördüm?... Barýþ gönüllüleri geldi, Anadolu’ya yayýldý, baþ üstünde aðýrlandý. Dayanamadým, bari ben gideyim Doðu’ya, dedim. Köprüler, yollar, okullar yapayým imece usulü. Öðretmeni olayým dil bilmez çocuklarýn... Taylan, Deniz, Yusuf, Hüseyin, Mahir, Sinan, Ulaþ, Ýbrahim, Harun ve nicesi oldum, düþtüm yollara. Vuruldum, kýrýldým, öldüm Kýzýlderelerde, Nurhaklarda, Ovacýk mezralarýnda, ucu ilmekli iplerde... Ýþkencelere uðradým, volta attým mapusanelerde. 12 Mart’ta, 12 Eylül’de, Vaþington’da, Pentagon’da iþlenmiþ apoletler ve melon þapkalarla vura vura yok ettiler beni. Mamak, Metris, Gölcük ve diðerleri pek kötüydü ama ille de Diyarbakýr Cezaevi... Neler yapýlmadý ki... Öfke birikti, öfke acýktý kana, Fýrat’ýn boylarýnda, yakýp yýkýlan dað köylerinde, mezralarda, maðaralarda, tezek kokulu damlarda... Öfke acýktý kana, abisini, babasýný, ablasýný bulamayan çocuk gözlerde, çocuk yüreklerde... .............. 1973 sonrasýydý. Bir uyanýþ baþlamýþtý ülkemde. Grev çadýrlarýnda davullar çalýnýr, türküler söylenirdi. Üniversitelerde, ülkedeki eþitsizliðe, yoksulluða, adaletsizliðe karþý direniþler baþlamýþtý. Komünizmle Mücadele Dernekleri’nde, Hitlervari kamplarda ve Iþýklý kamplarda eðitilmiþ genç Anadolu çocuklarýný sürdüler kardeþlerinin üstüne. Arkalarýnda koskoca devlet vardý ve hak arayan kim varsa komünistti, katli vacipti. Diðerleri de silahlandýlar sonra, vurdular birbirlerini kardeþler, kýrdýlar geçirdiler. Ýki taraftan ölenlerin bedenlerinden, ayný silahtan atýlmýþ kurþunlar bile çýktý. Bir silah, karþýt iki elde tetiði nasýl çekerdi? Soru yanýtsýz kaldý. Elbette ölenlerin çoðu, arkalarýnda devlet olmayanlardý. 1977’de davullar zurnalarla kutlanan 1 Mayýs, kana bulandý birden. Otuz dört ölü. Ve Kahramanmaraþ, Çorum, sonra Sivas... Aydýnlar, gazeteciler, iþçi önderleri, profesörler vuruldu. Kemal Türkler, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Abdi Ýpekçi, Uður Mumcu, Kutlar, Tütengil, Kaftancýoðlu ve nice aydýn, nice genç... .......... 1968’lerde, Ankara’da Mülkiye öðrencisiydi Apo. Birden ortadan kaybolduðu söylendi. Apo ortaya çýktýðýnda Apocular adlý grup, önce, ilerici Kürt öðretmen Mehmet Çakmak’ý vurdu Lice’de. Çakmak, sevilen, sayýlan, dinlenen Töb-Der’li bir öðretmendi. Sordum, kim bunlar?: Yeni bir devrimci grupmuþ, sosyalistmiþ onlar da... Dedim ki: Bu iþte bir gariplik var. Zaten gariplikler de artmýþtý iyice. .............. 1985 sonrasý... Sovyetler daðýldý. Dünya dengeleri alt üst oldu. Meydan ABD’ye kaldý. Binlerce yýllýk sömürü deneyimiyle, yetmiþ yýllýk sosyalizmin hemen baþedemeyeceðini bilmez mi dünyanýn doymak bilmez aç kurtlarý? Planlarýný çoktan yapmýþ, sonuca varmýþlardý iþte. Sürüldü piyasaya, bol petrol dinarlarý, beyaz elbiseli, cakalý, agelli Arap krallarý, þeyhleri... Pakistan ve Afganistan mollalarý... Halklarý inleten diktatörler, hepsi emre amade... Dünya egemenine kim karþý koyabilir artýk? “Hayýr” derlerse eðer, diktatörlükleri, krallýklarý, þeyhlikleri alaþaðý oluverir. Ne iktidar kalýr, ne Ýsviçre bankalarýndaki çil çil paralar, ne de çokuluslu þirketlerdeki ortaklýklar... Olup biteni dünya halklarý anlamasýn diye ne yapmalý? Ýyice uyutmalý. Afganistan’da yetiþtir esrarý, geçir Anadolu’dan, iþle Avrupa’da, yay dünyaya. Porno ve Holivut endüstrisini, bol gürültülü müziði eklemeyi de unutma sakýn, zýplamaktan bitap düþsün gençler. Tek tip düþünce, bol uyku. Körükle de körükle de. Ýnsan bu... Alan razý satan razý. Diðer yandan, kapýþtýr Ýran’la Saddam’ý, sat silahlarý. Sür Saddam’ý Kuveyt’e, o bahaneyle kur yeni üsleri, iyice yerleþ. Çekiç güçler, 36.paralel, ordular, bombalar derken Saddam’ýn hakkýndan gel, çöreklen Irak’a. Babil’den kalma tarihi yaðmalarken, gözün ille de petrolde. Ivýr zývýr sektörlerde de Türk þirketleri at koþtursun. Dinarla Türk lirasý, dolarýn denetiminde ortak olsun, böylece gerektiðinde Türkçü, gerektiðinde Kürtçü olurlar. Elbette sen hangisini uygun görürsen. Petrol þirketlerine el koyuver, Aþiret reislerine pay ve paye vermeyi de unutma ki örnek olsun dört bir yana. Anadolu’nun, Ýran’ýn, Suriye’nin Kürtleri, bu yeni doðan uydu devletlere özensin, örnek alsýn. Onlar, uyuþturucuyu Anadolu’dan geçirip bol para kazanýr ve baðýmsýzlýk sevdasýyla tutuþurken, biz de hepsine silahlarý satalým, paraþütlerle atalým, paraya el koyalým. Para peþin ya da veresiye olsun varsýn... ............. Suyun baþýnda birileri zenginleþirken durmadan öldü çocuklar... Durmadan öldüler, öldüler, öldüler... Öldük. Ama þu Anadolu yok mu, o Anadolu? Bu coðrafyada, 1923’te dünya egemenlerinin çýkarlarýna, çomak sokan bir topraktýr o. Ortadoðu halklarýný uyutur gibi uyutulmaz ki Anadolu halký... Mustafa Kemal’den baþlayalým iþe, çullanalým üstüne. Zaten Nato’ya girdikten sonra ve darbe üstüne darbe yapýlýrken, onun, bol bol kullanýlýp iyice aþýndýrýlan adýný, saygýnlýðýný da yok etmek zor olmasa gerek. Bol bol putlaþtýrýp, özünden çoktan uzaklaþtýrmýþtý darbeci yandaþlarýmýz... Saðolsunlar... Onun, isyankâr, baðýmsýzlýkçý, bilimci yanýný çoktan unutturmuþlardý. Her devrimin hatasý vardýr. Hatasýz devrim yoktur. Biz, hatalarýna hata ekleyelim, yalan üstüne yalan katalým, un ufak edelim cumhuriyet devriminin son kalýntýlarýný da... Yarým yamalak geliþmiþ bilimsel kafayý yok edelim; devrimleri, yapýldýðý çaðdan koparýp bugünün kafasýyla eleþtirelim; iþe yaramaz hale getirelim. Koyalým yerine yeþil kuþaðýn ýlýmlý Ýslamýný, hoþgörüyle baharatlayýp sunalým. Okullardan önce gelmeli Kur’an kurslarý. Önce yüce dinlerini öðrenmeli çocuklar. Ama yüzlerce yorum içinden yalnýz bizim istediðimiz yorumla öðrenmeliler ki, kafalarý karýþmasýn, sapmasýn sapýtmasýnlar. Kaz gelecek yerden, tavuk esirgenmez. Dolarlar, dinarlar ne güne duruyor... Toplarýz Anadolu çocuklarýný, yatýlý okullara, kurslara, yeþile boyarýz beyinlerini. Toplumun üstüne ölü topraðý serptin say gitsin... 12 Mart’ta, 12 Eylül’de iyice korkutup ürküttüklerimizi de yanýmýza katalým, tek koro kuralým, inandýrýcý olsun. Pek özledikleri demokrasi, insan haklarý falan dedik mi kanýverir onlar. Ýþbirlikçilerine, iþte böyle buyurdu dünya egemeni ve yanýndakiler. Ýzledim, izledim... Okudum, okudum... Düþündüm taþýndým... Tartýþtým durdum... Sonunda, ben böyle anladým Onurlarla Reþolarýn, kan ve ölüm kokan, bitmeyen acýlý öyküsünü. Kan gövdeyi götürürken, görmedim, duymadým, sustum, diyen üç maymunun ruh halini, iþte böyle algýladým. Özetin de özetini verip size de aktarayým, dedim. Bok yedirilen Yeþilyurt köylülerini unutuyordum. Eruh-Þemdinli- Bingöl- Çukurca-Daðlýca katliamlarýný... Öldürülen bebekleri... Ve faili meçhulleri... Vedat Aydýn, Musa Anter ve nicesi... “ Baþka bir çözüm” dedikleri için faili meçhule giden subaylarý unutuyordum: Bahtiyar Aydýn, Eþref Bitlis, Ýsmail Selen, Rýdvan Özdenler... Faili meçhullere imza atýp, sonra konuþmaya kalkan Cem Ersever... Sonra, Avrupa ülkelerinde, bir bakýyorsun el üstünde tutulan, bir bakýyorsun basýlan Kürt derneklerini unutuyordum. Yakýn dostumuz yüce ABD ile süregiden, (uydulu muydulu) yüksek teknolojik iþbirliðine raðmen nedense bazen hedefi þaþýran kobralar, bombalar, roketler... Karýþan koordinatlar... Ölen askerler... Yanýp yýkýlan köyler... Göç, göç, göç... Kentlerde, ellerinde kâðýt mendil, eteðine yapýþan çocuklar... Tinerciler... Artan fuhuþ... Ýþte ben, olan biteni böyle algýladým, size de anlatayým, dertleþeyim, paylaþayým, dedim. ............. Dedim ki Türk ve Kürt kardeþlerime: Sanki, ipler çeþit çeþit ama bir kuklacýnýn iki elinin parmaklarýnda. Yanýnda yardýmcýlarý, içerde iþbirlikçileri var gibi. Derdimiz, kuklacý, yardýmcýlarý ve kuklalar olmalý. Perdenin arkasýna bakalým, þu iþi çözelim, ipleri keselim. Dediler ki: Vayyy... Sen de Kürtçü oldun ha... Dediler ki: Vayyy, laikçi Kemalist budala... Dünya konjöktürü deðiþti. ABD dünyanýn efendisi. Ezilen halklarýn talepleriyle efendinin taleplerinin çakýþtýðý noktaya gelindi. Tarihin bazý dönemlerinde, olur böyle þeyler... Vayyy, þoven milliyetçi... Ezilen halkýn kurtuluþ mücadelesine dil uzatmak haaa... Dedim ki: O nasýl bir noktadýr ki ezenle ezilenin çýkarlarý bu kadar kesiþir, çakýþýr? Ya Türklerin ezilen kesimleri? Dünyanýn ezilenleri?... Hani yani, ezilenlerin birleþip de tüm ezenlere, yani þöyle hep birlikte....... Dediler ki: Ýki ezilmeyi bir tutmaya utanmýyor musun? Diktatörle muhalefeti ayný kefeye nasýl koyuyorsun? Dedim ki: Kabul, Kürt kardeþlerim daha çok ezildi. Ama kurtuluþ hareketi dedikleri hareketin önünde yine güçlü aðalar, aþiretler var. Kendilerinden baþkalarýna, diðer ezilenlerin seslerine karþý saðýrlar. Töre töre diye doðranan kadýnlar da pek umurlarýnda deðil, töreler de... Aþiretler de umurlarýnda deðil, aþiret baðlarýnýn getirdikleri de... Saðlýk, eðitim sorunlarý ve pek çok eþitsizlik de umurlarýnda deðil sanki... Bizler, “Hangimiz daha çok ezildik?” diye tartýþýp dururken, bölüp parçalarsak birbirimizi, ufak ufak ayrýþtýrýrlarsa hepimizi, topraklarýmýzý, küçük küçük lokmalarý, efendiler birer birer yutmaz mý? Bakýn Kuzey Afrika’ya, madenler uðruna Somali ve Sudan’ýn düþtüðü hale bakýn. Mýsýr’a, Yemen’e, Libya’ya bakýn... Tepe tepe kullanýlýp atýlan diktatörlere, yerlerine gelenlere/getirilenlere bakýn. Çizilecek yeni sýnýrlarý düþünün. Özlediðimiz dünyaya mý gidiyor bu yol? Dediler ki: Seni gidi eski kafalý seni... Yeni dünya düzenine, globalleþen dünyaya aklýn ermiyor bir türlü... Sesini kes, otur oturduðun yerde... Hýmmm... Yoksa... Dedim ki: Bu dolaþýk, süslü laflarla ikna olamýyorum nedense. Amma, aklý ermez bir eski kafalýysam da anayým ben ana... Tut ki aklým erdi, ana yüreðimi ikna edin kolaysa... Kulaklarýmý týkayamam, evlerden yükselip arþa vuran analarýn aðýdýna... Týkayamam... Oy ve iktidar uðruna yapýlan açýlýmlara da güvenemem, kapalýmlara da... Evlatlarýný yitiren ve yitirecek olan tüm Türklerle Kürtler!... Hep birlikte el ele vermeyince, bugün Kandil’e yaðar bomba, yarýn kentlerde patlar... Çünkü, bu topraklarda otuz yýldýr süregiden pis bir kýsýr döngüdür. Aralayalým perdeyi, ardýndakileri görmeye çalýþalým. Bitmez tükenmez aðýtlara duran Türk, Kürt tüm analarýn çýðlýðýný duyalým artýk, duyalým!... Susarsa, ancak böyle susar silahlar... 18.08.2011 Vildan Sevil
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |