..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Ýnsanlarýn bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
ÝzEdebiyat - Yazar Portresi - Mustafa Cilasun
Mustafa Cilasun - Aþk; halin demidir!
Site Ýçi Arama:


Öykü
  Yaþlý Teyze! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Beklenmedik 

Çok yoðun geçen bir gündü, bu bakýmdan oldukça yorulmuþtum, büroda iþler yoðun olduðu için, eve saat 20.30 civarýnda gitmeye karar vermiþtim. Motoruma binerek, Erkilet bulvarýndan ilerliyordum,Sümer bez fabrikasýný henüz geçmiþtim, önümde beyaz renkli, fort marka bir otomobil ilerliyordu.

  Zavallý Hocam! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Gerilim 

O gün itibarýyla, dört köyü ve muhtelif mahalleleri, satýþ yapabilmek maksadýyla, mütevazý arabamla gezmiþtim. Yýl 1983, hazan mevsimiydi! Bitap halimle saat 19.30 civarý, evime gelmiþtim.

  Yargýçlar Duyarlý Olsalar! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Baþkaldýrý 

Öðrenci olaylarý sebebiyle, saldýrýya uðramýþtým. Olay büyüdü ve polisler geldi. Üç kiþi benden davacý olunca, polisler de karakola götürdüler. Sorgulama ve

  Yanan Ev! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Gerilim 

Ýhbar gelmiþti. Santralde ki telefonlarýn hepside çalýyordu. Santral memuru sýkýþmýþtý, adres doðrulatýyordu. Nihayet alarm butonuna basarak, çýkýþ talimatý alýnmýþtý.

  Titreyen Bir Ses! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Beklenmedik 

Masan da içmemi bekleyen çayý unutuyordum. Çaycý arkadaþ, müdürüm bu üçüncü kez deðiþtirdiðim çayýnýz deyince, Ona mahcup bir edayla bakma zorunda kaldým. Özümlendim.

  Tatlý ve Otel! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Beklenmedik 

Otelin balkonuna çýktým, sessizlik hâkimdi, ýþýklar uzaktan buðulu görünüyorlardý, fakat ben kimseyi göremiyordum, birkaç araç dýþýnda, birden aþaðýdan gelen bir ses duydum.

  Þaha Kalkan Motor! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Gerilim 

Biraz yaðmur atýþtýrýyordu, motorla eve gelerek, evraklarý aldým ve muhtara gitmek için dýþarýya çýktýðýmda, annem arkamdan baðýrýyordu,

  Odadan Alevler Fýþkýrýyor… (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Beklenmedik 

Çinçin baðlarýnýn dar sokaklarýndan, yokuþ týrmanýyorduk… Sokaklar mezbelelik, her tarafta pis kokular, burnumuzu kuþatýyordu…

  Oda Garip Bir Yetimdi! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Dinsel 

Allah’ýn bir kulu olan sabi çocuk, adet olduðu üzere sütannesine verilmiþ, alan olmamýþ, sahipsiz kalmýþ, fakir fakat gönlü cömert olan, Halime isminde bir kadýna kalmýþ, oda sahiplenmiþ, sütannesi olmuþ,

  O Kýz! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Sevgi ve Arkadaþlýk 

Yetmiþ dokuzlu yýllardý… Daha önceleri pek fark etmediðim bu kýz… Ayný yerde çalýþýyorduk

  Nezarette Geçen Bir Gün! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Baþkaldýrý 

Tanýmadýðým öðrenciler þikâyetlerini dile getirip, polise yazdýrdýlar, üçü birden rapor almak için hasta haneye koþtular.

  Mecburdum! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Baþkaldýrý 

Günlerden Perþembe, yýl 1995, yöneticilik yaptýðým bölge þefliðine, kümbet bölgesinin þefliðini yapan, Mak. Müh. Yusuf Bey geldi.

  Kan Fýþkýrýyor… (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Gerilim 

Her ne kadar dikkat etsem de, bazen ahþap kapýnýn sesine, engel olamazdým. Gül bahçesindeydim. Güller o kadar canlý ve renkliydiler ki, kýyamadým.

  Ýsimsiz Mektup! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Beklenmedik 

Biliyoruz ki artýk mektuplar, bir iletiþim için gereði kadar kullanýlmýyor. Þaþkýnlýðým bunun içindi.

  Ýntihar Eden Kadýn! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Gerilim 

Santral memurunu aradým, hayýrdýr diyerek sordum. Efendim; bir ihbar aldýk ve arkadaþlara çýkýþ verdim. Nedir durum Ahmet çabuk söylesene diyerek çýkýþtým.

  Haksýzlýða Sabretmek! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Baþkaldýrý 

Görüþebildiðim insanlarýn geneli biliyoruz fakat çaresiz kalýyoruz diyorlardý. Tabi ki bu gerekçeler de manasýzdý, sabýrla sineme çekildim ve çalýþmaya devam ederek, sýrlarýma havale ettim.

  Gece Yarýsý Kaza! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Beklenmedik 

Kayseri’ye dönüyordum, yanýmda hürriyet gazetesinin muhabiri olduðunu söyleyen bir arkadaþ oturuyordu, birlikte seyahat ediyorduk.

  Erenler ve Hanýmlar! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Dinsel 

Önderimiz, hiç tereddüt etmeden, uðruna baþýmýzý koyacaðýmýz, o kutlu insanýn, kâinatýn sonuna kadar, mesajýnýn silinemeyeceði efendimizin, asrýydý.

  Deniz ve Ben! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Beklenmedik 

Akþam dükkâný kapatmýþtýk, herhangi bir maðazaya giderek Mehmet’e takým elbise alacaktýk, birkaç yere baktýk, sonunda bir yerden, beyaza yakýn olan bir renk beðenerek, pantolonun hazýr hale gelmesini bekledik ve nihayet aldýk.

  Çaresiz Kaldýðým An! (Mustafa Cilasun) 12 Nisan 2007 Gerilim 

Evimizin tek oðluydum! Zavallý annem, evlenince beni, hanýmýna ezdirmeyeceksin deðil mi, diye her zaman tembihlerdi!

  Bir Feryadýn Yansýmasý… (Mustafa Cilasun) 29 Mayýs 2007 Baþkaldýrý 

Feryat ediyordu Mine… Kendini yerden yere atýyordu… Yürekler dayanmýyordu artýk yankýlanan bu feryada.

  Garip Bir Zaman Diliminde Çalan Telefon… (Mustafa Cilasun) 28 Mayýs 2007 Gerilim 

Telefonun sesi gecenin ilerleyen saatlerinde acý acý çalýyordu. Gecenin bir yarýsýydý, bakýlmalý mýydý, tam karar verememiþti. Ama çalan telefonun sesi durmak bilmiyordu.

  Sokak Arasýnda Gezerken… (Mustafa Cilasun) 29 Mayýs 2007 Ortamsal 

Böyle zamanlar da her ne hikmetse yerlerde bezene yapraklar ilgimi çekerler. Oysaki bir zamanlar onlar aðacýn, dalýn vazgeçilmez zenginlikleriydi.

  Silinemeyen Bir Hicrandý! (Mustafa CÝLASUN) 27 Aralýk 2007 Baþkaldýrý 

Sen bir kýz çocuðu kimliðinde þefkat ve sevgiye hasret kalarak büyümüþtün.

  Ne Kadar Üzülmüþtüm! (Mustafa CÝLASUN) 4 Ocak 2008 Aný 

Nereden bilecektik! Onca zaman çocukluðun heyecanýyla bir oyana bir buyana koþardýk.

  Beyan Uygulamayla Orantýlý Olursa Makbuldür! (Mustafa CÝLASUN) 7 Ocak 2008 Beklenmedik 

O yýlarda Ankara’nýn Altýndað ilçesine baðlý olan bir gecekondu semtiydi. Hayatýmýzýn nasibi muvacehesince tercih edilen ve iradi olarak karar verilen bir ahþap evde oturuyorduk.

 

 



1957 yýlýn da Kayseri doðumlu Mustafa Cilasun
Ýþletme fakültesini 2ci sýnýfta,
okul heyecaný kaybolduðu için býrakmak zorunda kalýr. Daha sonra ticarete baþlayarak
On yýl kadar ticaretle iþtigalini sürdürür.


Ulusal bir gazetenin bölge temsilciliðini yaparak yorum yapmak fiiline baþlamýþtýr.
Aldýðý olumlu bir davet ile kamuda görev yapmaya baþlayan Sayýn Cilasun
yönetici sýfatýyla çalýþmalarýný sürdürmektedir.


Yaptýðý görevler itibariyle Otobüs Ýþletme Müdürlüðü, Ýtfaiye Müdürlüðü,
Kültür ve Sosyal Ýþler Müdürlüðü, Sivil Savunma Müdürlüðü, iþtirak ve iþletmeler Müdürlüðü, Ýdari iþler Müdürlüðü görevlerini yaptýktan sonra
hâlihazýrda Hunat hatun Medresesi Kültür ve Sanat Müdürlüðü görevini sürdürmektedir.

(Ayrýca Aile þirketi olan ve oðullarýmýn baþýnda bulunduðu Suffe Giyim Maðazalarý þirketi sebebiyle iþadamý kimliðini de devam ettirmektedir.)


Ýzedebiyat, antoloji, edebidefter, Sanat âlemi, Þiir ve þair dünyasý, Zemheri edebiyat, edebiyat dünyasý Türkiye þairler birliði, Hikâyeler net, Kalbi mecruh, Þiir ve þair dünyasý, Yazým hane, Edebik, Forum tayfa, N-f-k form, istikamet form, Gümüþhane, Edepyahu, Viranvebahar, Ýslamiyet.gen, ,Risaleform, Güfeþan, Yenidendoðuþ, islamiform.ingo, formankebut, ,fussilet.com, Mumsema, Edebiyat öðretmeni,Hayal denizi, Felsefe, Anlamak,ýhvanform, Tabut.net,Ýlimhazinem,Edebiyatevi,Formfýrtýna,Ýslamidüþünce,Ihvanform,Rehberimnet,Cerezform,Estanbul com, Sevgiform, Kun feyekun form,Ýslami form,Muhakeme net,Derviþler net,Moryaðmur form,Hakikatdamlalarýform ve benzeri olan, edebiyat-þiir aðýrlýklý sitelerde yazmaya devam etmektedir…


Sýrasý ile bugüne kadar;
1 aný roman(Nakþeden izler), muhtelif hikâye, makale, deneme ve
birçok þiir çalýþmasý bahsi geçen sitelerde okuyucularýn ilgisine sunulmuþtur.



Diyor ki Sayýn Cilasun;


”Yazmaktan maksadým þimdiye kadar gönül hücremde hapsolan duygularýmýn,
dostlarla paylaþým esasýna dayanmaktadýr.”



Mutlu bir evliliði olan Sayýn Cilasunun dört erkek ve iki kýz çocuðu bulunmaktadýr.
Ayný zamanda Enes, Ayþe, Rana, Muhammet, Ahmet, Kerem Tahanýn dedesidir.



Dört çocuðunun mürüvvetini gören Mustafa Cilasun’un halen Kayseri de ikamet etmektedir.



Ayný zamanda Türkiye Þairler birliði üyesidir...


Tel: 05354656856
Twitter:@mustafacilasun


  05.04.2007 16:39:03  

Odadan alevler fýþkýrýyor…

 

Çinçin baðlarýnýn dar sokaklarýndan, yokuþ týrmanýyorduk…

Sokaklar mezbelelik, her tarafta pis kokular, burnumuzu kuþatýyordu…

Evler tamamen gecekondu, kapýlar rast gele ve farklý merdivenler bulunmaktaydý.

Sokakta oynayan çocuklarýn, bulunduklarý hal, ailelerinin geçim notlarý durumundaydý…

Kimisinin yanaklarý kýzarmýþ, kimisinin burnu akmýþ, kimilerinde ise kahkaha katlýydý…

Arkadaþým Fevzi ile konuþarak ilerliyorduk.

Ankara’nýn Altýndað ilçesinin dýþ kapý semtinde, bulunan Dr. Sami Ulus çocuk hastanesinin, hemen yanýndan saða dönerek ilerliyorduk.

Birkaç yýldýr göremediðim ablama, ziyarete gidiyorduk. Bir müddet sonra gelmiþtik…

Merdivenler ahþaptan yaðýlmýþtý, her bir sesi fazlasýyla yansýtýyordu…

Caným ablam içerde misafiriyle oturuyordu, pencereden görüyordum.

Misafir yabancý deðildi, Dr. Aynur teyzemdi.

Bizleri görünce çok sevindiler ve sizi, hangi rüzgâr attý demiþlerdi.

Sarýldýk, soluklandýk, hatýr sual ettik…

Ablam bir müddet sonra, müsaade isteyerek mutfaða geçti.

Bir hazýrlýk yapacaðý belliydi.

Ablamlarýn kiracý olarak oturduðu ev, diðer evler gibi ahþap ve gecekonduydu.

Bir aralýk, yatak odasý ve birde misafir odasý bulunuyordu.

Biz sohbeti koyulaþtýrmýþtýk.

Mevsimlerden sonbahardý, nispeten biraz rüzgâr vardý.

Bir tuhaf kokular geliyordu fakat

Bizler, mahallenin genel durumu böyle olmasýndan dolayý belki birileri bir ocak falan yakmýþtýr, onun kokusu diyorduk.

Bir müddet sonra ablam çýðlýk aymaya baþladý ve sürekli dizlerine vuruyordu.

Biz biraz mesafe olduðundan, hemen koþtum ve hayrola abla deyince,

Onun gözlerinin kaydýðý yere doðru baktým.

Birde ne göreyim yatak odasýndan alev fýþkýrmýyor mu?

Hemen odaya girmek istiyorum, fakat ablam arkandan sarýlýyor ve býrakmýyor.

Ancak durum çok vahim ve tamamen gecekondu, ahþap, sokaklar dar ve rampa…

Ýtfaiyenin gelmesi saatleri bulur ve tüm mahalle mahvolurdu.

Ablamýn kollarýný sert bir þekilde sýyýrarak, odaya daldým ve kapýyý örttüm.

Yatak odasýnýn penceresini de kapattým.

Çünkü oradan rüzgâr geliyordu.

Bir battaniye bularak, alevleri bunalttým.

Kapý ve arkasýnda asýlý her bir þey polyester olduðundan yapýþýyordu.

Gar dolap formika olmasýna raðmen yanmýþtý.

Ýçerden ablamýn aðlayan sesi duyuluyordu.

Fakat ben asla aldýrmýyordum çünkü durum gerçekten çok vahimdi.

Ellerimi açarak o jarse ve her neyse avuçlayarak, kapýný dýþýndaki betona býrakýyordum. Birkaç sefer yapmýþtým. Nihayet þükürler olsun ki Allah’a,

Yangýný söndürmeyi baþarmýþtýk.

Komþular akýn etmiþlerdi, fakat yapacaklarý pek bir þey yoktu, fevkalade tebrik ettiler.

Evlerimizi, yanmaktan sen kurtardýn diyerek, dua etmiþlerdi.

Ellerimin içi tamamen yanmýþ ve birçok yerimde su toplamýþtý.

Yýl ise 1972 idi. Meðer küçük yeðenim kibritle yatak odasýnýn kapýsýnýn arkasýnda ki,

Kýyafetleri bilmeyerek tutuþturmuþ ve korktuðu için seslenmeden dýþarýya gitmiþ.

 

 


  05.04.2007 16:37:50  

Oysa bir kýzdý…

 

Moralsiz bir güne baþlamýþtým…

Her sabah iþime giderken, bir haz alýrdým…

Ýþ yoðunluðu asla beni yýldýrmazdý, severek yapardým…

Ekmek kapýmdý, oyalanamazdým, sorumsuz olamazdým…

Sabah erkenden kahvaltýmý yaparak,

Ayalimle vedalaþýrdým…

Günlerden perþembeydi, o gün yoðunluðumuz ise zirvedeydi…

Muhtelif kaza raporlarý, ihlal haberleri,

Vatandaþ þikâyetleri hat safhadaydý…

Geç bir saatte ancak öðle yemeðini yiyebilmiþtim.

Bir çay söylemiþtim…

Yeniden iþ yoðunluðumla baþ baþaydým,

Sabýrla evraklarý inceliyordum…

Nihayet çayým gelmiþti, büyük bir keyifle,

Yudumladým ve yenisini ýsmarladým…

Çalýþma odamýn kapýsýný,

Sürekli açýk bulundurmaya özen gösterirdim…

Gelen misafirlerin daha rahat edeceklerini,

Ve bekleyenlerin olmamasýydý dileðim…

Duyduðum bir sesle, evraklardan baþýmý kaldýrdým,

Kapýnýn orda genç bir bayan…

Buyurun derken, ilk kez beni bu denli çeken,

Bir çekim gücüyle karþýlaþtým…

Genç bayanýn üzerinde ilk gözüme çarpan,

Viþne renginde çizgili bir triko buluz vardý.

Alt kýsýmda ise mavi kot bir etek süslüyordu.

Genç bayan doðrusu pek çok alýmlýydý…

Ziyaretinin sebebi yalnýzca bir tanýþmak,

Ve yapýlan hizmetler hakkýnda bilgi almakmýþ…

Genç bayan henüz mastýr yapan bir kýzmýþ,

Evliliði düþünmeye þimdilik fýrsat bulamamýþ.

Kültür seviyesi fevkaladeydi,

Onunla konuþtukça içim açýlýyordu, çok dinleniyordum…

Dünyadan, Türkiye’nin öznesi Ýstanbul’dan konuþurken,

o mekânlarý adeta yaþýyordum…

Onun hiç haberi olmadan, kendi içimden,

Yavaþ ve sessizce þunlarý geçiriyordum…

Ne olurdu bu genç bayanýn refakatiyle, o aziz Ýstanbul’u,

Adalarý, gül haneyi,

Beþiktaþ’ý, Çamlýca’yý, Üsküdar’ý, Eminönü, galatayý,

Kýz kulesi, Fatihi, Eyüp’ü,

Sultan Ahmet’i, Ayasofya ve Top kapýyý gezebilseydim.

Tarihi anekdotlarý servetifünün diliyle anlatýyordu.

Divan edebiyatýnýn o nezih sayfalarýný, o kadar titiz karýþtýrýyorduk ki,

o devri yaþýyorduk.

Kýsa bir zaman içinde, bu genç bayanla dost, arkadaþ olduk.

Sanki evvel ahirde ruh ikiziydik.

Fevkalade nezaketli, son derece naif bir edep timsaliydi.

Nevi þahsýnda bir Ýstanbul hanýmefendisiydi.

Ne kadar büyük bir deðerdi.

Harikuladeydi.

Örnek bir þaheserdi.

Fiziki güzelliðini asla ön plana çýkartmýyordu.

Yanaklarý kýzarýyordu.

Konuþurken adeta bir buket sunuyordu.

Meðer ne kadar çok ortak paydalarýmýz varmýþ.

Ýþte sadece bir kýz olmasýna

Raðmen, tarihi hakikati, edebiyatý, kentlerin sosyolojik dokularýný,

Ýnsan manzumelerini ortak paydalarýmýz olduðu için sadece paylaþmýþtýk.

O günden bu güne ortalama on yýl geçti…

Ýþte sadece bir kýz olan bu bayan, gönlümü fethetmiþti.

Nerde bulunuyorsa kulaklarý çýnlasýn.

Bugün itibariyle her nerede olduðunu bilsem,

yine paylaþmak adýna görüþme talep ederdim.

Ýnanýyorum ki, onun nesli son derece münevver

ve erdem sahibi kiþiler olacaðýna inanýyorum.

Gýyabýnda onu sevgiyle anýyorum, huzur,

Güven ve itminanlýk onu asla yalnýz býrakmamasýný Cenabý Haktan,

 Temenni ediyorum ve diliyorum…

 

 

 


  30.03.2007 17:07:36  

        O yýllar!

        Muhtelif þehirleri gezerek, satýþ mümessilliði yapýyordum. Bir firmanýn baharat pazarlamasý ve taleplerin karþýlanmasý amacýyla, Niðde, Bor, Mersini bitirdikten sonra nihayet Adana’ya gelmiþtik.

        Akþam olduðunda, Adana ilinde konaklama yeri olarak, pehlivan otelini seçmiþtik.

        Otele yerleþtik, geniþ bir odasý ve caddeye nazýr geniþ pencereleri bulunuyordu, biraz dinlendikten sonra ilk iþ olarak; Kayseri de ki geliþmeleri merak ettiðim için telefon açtým.

         En son durum hakkýnda bilgi aldým, müspet olarak seyrinde gidiyormuþ, bu bakýmdan rahatlamýþtým.

         Ýki gün sonra, otel personelinden haber geldi, dýþarýya çýkmak yasaklandý dedi. Bizde ihtiyari olarak hayýrdýr yine ne oldu diyerek görevliye sorduk?

         Çünkü olaðan üstü hal uygulandýðýndan, askerin hali hiç belli olmazdý, her zaman yaptýrým gücü bulunduðundan, gerektiði zaman asla kaçýnmaz ve hemen yetkilerini uygulardý.

         Dolayýsýyla bir yere bombamý atýldý veya baskýn mý oldu, neler oldu ki iki, üç gün otelde mahsur kaldýk.

Nihayet öðrendik ki, askerlerin on yýlda bir alýþkanlýk haline getirdikleri meþhur ihtilalleri olan harekât, devreye konmuþ, parlâmento lâðvedilmiþ, siyasi partiler kapatýlmýþ, liderlerine tutuklama talimatý çýkmýþ. Önceden tespit edilen, her yere baskýnlar düzenlenerek, zanlýlar yakalanýyor ve televizyon vasýtasýyla millete güven pompalanýyordu.

          Bu konularda vatandaþtan, özellikle askerlere yardýmcý olunmasý isteniyordu.

          Ne enteresandýr ki bir anda, vatanýn her sathýnda ve her yerde silahlý eylemler bitmiþti!

         Zanlýlar hemen tutuklanarak, hapishaneye konmuþlar fakat ihbarý delil telakki ederek suçlanan insaný falakaya yatýrmak, tazyikli su sýkmak, askýya baðlamak, dizlerin arkasýna beþe-on tahta koyarak ördek yürüyüþü yaptýrmak en hafif sorgulama yöntemleri olduðu malum.

         Ýþkenceye dayanamayýp itirafta bulunanlar ve suçu kabul etmek zorunda býrakýlanlar her zaman olmuþtur. Ne derlerdi: “kurunun yanýnda yaþta yanar”diye.

         Askerler toplu temizlik yaptýklarýndan kendilerine göre malum suç odaklarý bulunmuþ, terör ve anarþist olaylar bir anda kesilivermiþtir. Dolayýsýyla huzur ve sükûn adeta askeri ihtilali bekliyormuþ, zira hiç vakit kaybetmeden bulunmasý gereken biçimde yerlerini almýþlardý.

          Daha önce de olaðan üstü hal vardý, devlet güvenlik mahkemeleri mevcuttu, böyle bölgelerde emir komuta zaten askerlerin elindeydi

         Neden o zamanlar askerler sessiz kalýyorlardý?

          Neden her yerde baskýnlar ve öldürmeler devam ediyordu?

          Niçin bu olaylarýn önü alýnamýyordu ve nelerin oluþumu bekleniyordu?

          Bir o kadar zulüm ve talana, gaspa, ayaklanmalara, göz yumuluyordu?

          Suçsuz insanlarýn harap olmalarýna niçin sadece seyrediliyordu? 

          Toplumun güçsüz kalmasý ve panik yaþamasý kimlerin iþine yarýyordu?

          Ýnsanlarýn çaresizlik içinde bulunmalarý ve birilerinden medet ummasý, hangi kurumlarýn iþine geliyordu?  Vatandaþlarýn devletine karþý güven bunalýmýna düþmesi neden saðlanýyordu?

          Parlamentoya ve milletin seçtiði vekillere karþý güvensizlik niçin sürekli pompalanýyordu?

          Bunca yozlaþtýrýlma ve huzursuzluk birilerinin meþru olmayan harekâtlarýna meþruiyet mi kazandýrýyordu ve niçin özellikle bu ortam bekleniyordu.         

          Askerler ayný görevde bulunuyorlar ve kendilerine göre vazifelerini ifa ediyorlardý.

          Zaten mecliste bir anlamda, zýmnen de olsa onlardan sürekli çekiniyorlardý.

          Askerler ne istediler ki yerine getirilmiyordu, malum devlet bütçesinden en fazla payý dahi, yurt savunmasý dâhilinde onlara ayrýlýyordu!

Genelkurmay baþkaný ve kuvvet komutanlarý, hangi bir vakit yürütmenin baþý olan bir baþbakan kadar, basýn mensuplarý tarafýndan mercek altýna alýnarak, sorgulanýyor ve takip ediliyorlardý, hadlerine mi düþmüþ, bu nasýl mümkün olur?

          Türkiye’nin en önemli mevkileri ve þehir içindeki hayatiyet atfeden yerleri, bu insanlar istediler veya talep ediyorlar diye, en ivedi bir þekilde, mesai mevhumu gözetilmeden, bunlara tahsis edilmiyor mu?

Ve sosyal tesisler yapýlarak, millette yasaklanarak, yüksek duvarlarla gizlenerek, yetmedi nöbetçiler dikilerek, toplumdan çok farklý ve kopuk, özerk bir statüye bürünerek, merak edilen olmayý baþarmak ne büyük bir zafer!

Böylece kuvvet dengesini elde etmek ve her zaman, yön veren konumunu üstlenerek, uygun gördüðü bir zamanda, milletin yetki verdiði, ülkeyi yönet dediði, temsilcilerini, millete raðmen, önemsemeden alaþaðý ederek, devletin baþýna geçmek!  

Ne büyük bir baþarý!

 Öyle deðil mi?

 



 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mustafa Cilasun, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.

 

Bu dosyanýn son güncelleme tarihi: 23.04.2024 19:22:47