"Her yeni gün, içinde keşfedilmeyi bekleyen bir şiir taşır; kalemini cesurca dans ettir, hayatın anlamını yaz."

Zor Yıllar -9-

; tarih denen şeyi de kendimiz yazıyormuşuz meğer!..’diyeceğim...

yazı resim

Düşüncelerimi bir noktaya odaklayamama gibi sorunum var galiba. Konunun birini bırakıp, ötekine atlıyorum nedense! Yem toplamaya çalışan serçeler gibi zıp zıp zıplayan bir zeka, cümlesinin sonu belli olmayan bir acemi kalemle, ancak bu kadar anlatabiliyorum anlatmak istediklerimi..Kadı kızı olmadığıma göre, kusurlarım da artacak demektir bu! Vay okuyanın haline!..

Sonradan nasıl ‘hala’ olduğunu öğrendiğim halamın iki kızı, çerçicinin köyüne gelin gitmişlerdi. Birinin üç, ötekinin dört çocuğu vardı. Hiç akraba gibi gelmezdi onlar bana. Zaten sık görmezdim, köyleri ayrı olduğu için. Biraz da kinim vardı onlara karşı; çerçiciyi hatırlatıyorlardı düpedüz. Okul yıllarımda benimle yaşıt olanıyla bile arkadaş olamadım bu yüzden. Ne zaman yanıma gelip bir problem yada tarihten bir soru sormaya kalkışsa ‘bilmiyorum’ diye yanıt verirdim. Yüzüme şaşkınlıkla ve ağlamaklı bakıp uzaklaşırdı. Bütün suçu çerçicinin köyünden olmasıydı sadece..Çerçici demek, O demekti benim için..Yanıma geldiği zamanlarda, annemin çimdiklediği elimi suratına yapıştırmak geçerdi içimden. Gene de sabırlıydım ki; hiçbir zaman bunu yapamadım..

İkisinin arasındaki farkı anlamak yıllarımı aldı.

Şimdi evlenip gitti İstanbul denilen koca şehre! Ben burada kaldım. Duyduğuma göre mutluymuş. Anlaşılan yokmuş çözülecek problemi!..Şimdi bir görebilsem Onu: ’Sor bakalım! Ne sorarsan sor, cevap vereceğim!..Lakin, okulda çözülen problemler işe yaramıyormuş; tarih denen şeyi de kendimiz yazıyormuşuz meğer..’diyeceğim...

Gene dağıldım gittim! Toplama işleminde bölünen; çarpma işleminde çıkarılan oldum daima...Nasıl şeyse! Bundan dolayı dengesini bulmuyor sağlamalarım...

Sahi!
İkinin eşiti ne idi?:
Bir çocuk mu?
Ellerinde umut taşıyan...
Yoksa,
Dünya mı?
Rotamızı şaşırtan...

(devam edecek)

Yorumlar

Başa Dön