Zamanın diğerlerinin aksine durduğu bir yerde oturuyordu tek başına.Gözlerini dikip baktığı boş ekrandan yansıyan gözleriydi karşılaştığı.Bakıyor ve susuyordu.Bomboş odada iki kişi var gibiydi.Hem aynı,hem farklı..Hem bir,hem ayrı..
Küçük bi çocuğun saflığı gibiydi ilk başlarda herşey.Ufak bir gülümseyiş sayesinde bağlanırdı hayata kimi zaman.Oysa şimdi sessizlik hakimdi dudaklarında.Hiç usanmadan tanırdı insanları.Onları sever,değer verir,parçaları bir bütün haline getirmeye çalışırdı.Ekranda ona bakan bir çift göze dalıp giderken beyninde zonklayan bir ses geçip giderdi kulaklarından:
-Kafanı kaldır da bak!Bakabilir misin görmek istediklerinin dışındakilere de?Sen misin bu yansıyan yoksa aradaki boşluk mu?Çaldıklarında içindeki o masum çocuğu,geriye ne kaldı?Kafanı kaldr da bak sana!Ya da bana..Farklı gibiyiz ama aynıyız aslında.
Kapattı gözlerini bu sefer.Yapışkan,ıslak,kokuşmuş bir karanlıktı yanına oturup başını omzuna yasladığı.Özgürlüğü elinden alınmış bir hayvan gibi sinirli ve sakindi.Kafesin kalın parmaklıklarından görebiliyordu dışarısını,bazen orada olmaktan memnun bazen de kendine acıyarak.
İçerden seslendi yine biri:
-Bakıyorum her yere.Olmayan ben değilim aslında onlar!Yoklar,suskunlar,korkuyorlar.Karanlıktan korkarken ona mahkum olmuş bir suçlu gibi kaçmaya çalışıyorlar.Bakıyorum,göremiyorum.Oysa farkındayım!
Sesler birbirinin ardından delip geçiyordu duvarları:
-Kafanı kaldır da bak!Farkında olsan bile söyleyemiyorsun kendine,vuramıyorsun kalın duvarlara korkusuzca.Avut kendini!Avut ki hayatın daha da anlamsızlaşsın.Kaç!Kaç kendinden..Kaç ki onunla karşılaşma olasılığın daha da artsın.Kafanı kaldı da bak sana!Ya da bana..Gündüz gecede kayboluncaya kadar uğraştığın meşkuliyetlerdi aslında boşa harcanmış zamanın amansız tik-takları.Bak ki yaşa!Yaşa ki öl..
-Ölüyorum.
-Yaşa ki öl!Yaşanmamış anların kaybettirdiklerinin toplamı asıl bedenine acı çektiren.Çürümüş ruhların çığlıklarını duyabiliyor musun?Ölmüyorsun,gittikçe yitiriyorsun sana ait olanı!Ya da bana..
Kulakları sağır gibiydi şimdi.Ne duyuyordu ne de duymak istiyordu kendini ya da o her kimse.Gün geçtikçe yitiriyordu içinde yeşereni.Rengi soluk,benzi sararmış,dudakları suskun kalıyordu kendisiyle başbaşa.Her defasında daha da uzaklaşıyordu.Her saniye daha da yitiriyordu.