Her zamanki gibi bomboş bir sürecin içine girmiş bulunmaktayız. Akabinde de bu süreci kendimizce yorumluyor, tartışıyor ve istemeden olsa da kalp kırıyoruz. Halbuki; hala ama hala gerçekleri görmüyor, görmeyi de kabullenmiyoruz.
Güzel dostlar… Sizler demokrasiye inanıyor ama demokrasinin olmadığını kabullenmekte zorlanıyorsunuz. Ne demek bu? Şu demek… Sizler ne yaparsanız yapın, ne düşünürseniz düşünün, gün sonunda tek bir gerçek var. Nedir o gerçek? İktidar partisi; çoktan olabilecek tüm senaryoları planlanıyor, bu planlar da sizlerin de farkında olmadan destekleriyle filizleniyor, akabinde de budanıyor.
Ne alaka? Şu alaka… Memlekette adam kalmamış gibi Ekrem İmamoğlu umudu verildi size… Belediye başkanlığını kazandı mesela… Öncesinde iktidar kaybetti dedi. Sizler direndiniz, sandıklara sahip çıktınız… Sizin sayenizde de tekrar seçildi… Sizler de direnince sandınız ki bir şeyler değişecek… Niye? Küçüklüğünüzden beri öyle öğrendiniz, öyle düşünmeniz de istendi… Hep bir kurtarıcı gelecek, akabinde herkes onunla birlikte değişecek sandınız… İyi de… Farz-ı misal… Olsun günümüzde de böyle bir kurtarıcı… Böyle bir şeyin olabilmesi için bu kurtarıcının belirli bir bilgi birikiminin olması gerekmez mi?
En basiti… Hemen hemen herkesin kahramanı Mustafa Kemal Atatürk’e bakalım… Eski Osmanlı Subayı… Askeri bilgi birikimi ortada… Kazandığı savaşlar ortada… Bildiği yabancı diller ortada… Padişaha karşı yaptığı ince siyaset ortada… Kendi gibi asker arkadaşlarının bilgi birikimi desen onlar da ortada… Hani Mustafa Kemal önderliğinde bu dolu dolu askeri subayların bir şeyleri değiştirmesi tabi ki kaçınılmazdır, bu adamların sözleri de tabi ki sonrasında yapacaklarının güvencesidir. Amma velakin sizlerin elinde ne var? Ekrem İmamoğlu ve onu sahaya sunan CHP’nin başındaki eczacı genel başkan.
Şimdi olay şu… Size sözde kahramanmış gibi gösterilen cumhurbaşkanı adayı olacak kişinin diplomasında usulsüzlük çıktı mı? Çıktı… Yine kendisinin mal varlığı olan inşaat firmasına el koyuldu mu? Koyuldu. Haliyle ne yapmak gerek? Farklı alternatifler yaratmak ve süreci değiştirmek gerek değil mi? Niye? Kendisi hapisten çıksa dahi diploması yok… Diploması bir şekilde geri gelse dahi arkasında duracak bir maddi birikim ve siyasi partisi yok.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen… Bugün CHP’nin eczacı genel başkanı; sanki kazanmamak istiyormuşçasına, diyor ki bizim A planımız da, B planımız da, Z planımız da Ekrem İmamoğlu… Ne demek bu? Gün sonunda, kendisi aday olamadığı için ben aday olacağım, kaybedeceğim ama CHP genel başkanlığından da vazgeçmeyeceğim demek.
Halbuki bir vatansever; CHP’nin başında olsa ne yapardı? Bir tane Ahmet Necdet Sezer gibi helal süt emmiş bir devlet adamı bulur, onu aday gösterirdi bu bir… Bir tane vatanı için mücadele etmiş vatansever askeri kökenli birini bulurdu bu iki… Son olarak da yine bu vatanın tarihini bilen akademisyen birini bulur ve aday gösterirdi bu da üç.
Akabinde; CHP içinde seçim yaptırır, kazanan adayı tanıtır, CHP bir parti adından çok daha derin, CHP bir idea, CHP bir düşünce tarzı açıklamalar yapar, seçime hazırlanırdı. Fakat elimizde ne var? İmamoğlu.
Haliyle bu vatanın bir ferdi olarak; CHP’nin A planı, B planı ve Z planı olan Ekrem İmamoğlu’nu desteklemiyor, ülke yönetiminin şaka olmadığını CHP’ye hatırlatıyor, kendilerinin en kısa sürede ana muhalefetten düşmesini ümit ediyor, yerine daha düzgün bir ana muhalefetin gelmesini temenni ediyorum. Çünkü ben biliyorum. CHP adına sığınanlardan kurtulmadan, değişim asla ama asla olmaz.