Esirgeyen, bağışlayan, Sonsuzluğun sahibine sığınır; onun adıyla başlarız...
Açılır gök kapıları bütün tabuları yıkarız.
Ve yıldızlar göz kırpar...
Ne fal ne remil ne iskambil,
Hepsini bir kalemde sileriz.
Gahi devran bize güler, gahi biz devrana güleriz.
Tam da bu demde rüveydada kutlu bir nazar.
Süveyda pişman siyahlığından.
Kalpte bir noktadır pişmanlık.
Ah, utanırken ahlığından...
Bir asude iklimin özlemiyle tutuşurken yürekler.
Sonsuzluk bizi bekler...
Biz, esirgeyen bağışlayan Allah'ın adıyla başlar, ona sığınırız.
Dökülünce Ebu Cehil'in kirli teri toprak ağlar.
Korkar echelliği yeşertmekten tekrar...
Ebu Lehebe az gelir duzahlar...
Bir sabah deminde inceden bir ezan,
Bilâl'e dir tüm hüsni zanlar.
Mümin gönüller saf saf olur el bağlar...
Ebu Bekir ki mağara dostudur.
İçimizde bir yağmur gözümüzde nur.
Ömer adeletin kılıcı ömer vakur.
Evlerde Kur'an okunur, Mekke'de Müşrik kalplere ok dokunur.
Hamza pehlivan hamza diri hatırlatır Bedir'i
Uhud'da hüzün olur.
Osman'da iki nur.
Ali bilge çocuktur.
İlmin kanatlarını ipekten dokur.
Fatıma'nın zarafetini solur.
Resulun en yakınlarında durur.
Âli olur.
Onlarla olmak onları sevmek onurdur.
Esirgeyen bağışalayan Allah'ın adıyla başlarız.
Hep onadır arzımız...
Açılır gök kapıları,
Yıldızlar unutulur.
Bekirler, Ömerler , Osmanlar, Aliler kaybolur.
Echeller çıkar kürsülerde konuşur.
Sözcükler üşür söz üşür...
Beklenir sur.
Kaparız gönlümüzü kulağımızı o seslere...
Biliriz sonsuzluğun sahibi gönülleri okur,
O ol deyince her şey olur.
Ankara,17.01.2010 İ.K