|
• İzEdebiyat > Roman > Aşk Romanı |
1
|
|
|
|
Yazdığım ilk roman…e kitap olarak çıktı, çok okundu o e yayınevi sitesinde….yıllar önce yazdım bunu…okuması kolay…bir de yazmasını sorun…zor…çok emek harcadım…içime sindi imi…evet…sevdim…iyi ki yazdım bunu…
Tabi elden geçmesi lazım. Bir de baktım bu romanın ikincisini yazmışım bir miktar, bu romanı üç parça halinde yayınlarım ilerde, bu romanı bir yayınevlerine yollamadım, çünkü daha iyisini aradım; ama bu roman ilgi görecek tipte bence.
Ben biten romanlarıma oldu diye bakmam asla, olmamıştır, derim, iyisini ararım, bulurum ve onu yazarım, nedir, e kitap olarak ilgi gördü epey.
Zaten ben hariç böyle bir romanı kimse yazmaz, yazamaz.
|
|
2
|
|
3
|
|
|
|
LİSE SONRASI YAŞAMLAR.
OTOBİYOGRAFİK ROMANDIR.
ROMANDA GEÇEN YERLER, KİŞİLER GERÇEKTİR. |
|
4
|
|
|
|
LİSE SONRASI GENÇLER....NE HALLERE GİRER, DÜŞER?
LİSE SONRASI ÇOK BÜYÜK SIKINTILAR, TEHLİKELER İÇERİR.
İŞ BULACAKSIN.
SÜREKLİ ÇALIŞACAKSIN.
TÜRLÜ TÜRLÜ İŞLER YAPTIM.
BERBATTI O SÜREÇ.
OKULA GİDİP GELİRKEN YAŞANILAN TATLI ZAMANLARIN YERİNE BAMBAŞKA BİR GERÇEKLİK İÇİNDE BULDUM KENDİMİ.
|
|
5
|
|
|
|
BU METNİ SEVDİM, ÜSTÜNDE ÇALIŞACAĞIM, BİRÇOK ÖYKÜ GİRECEK İÇİNE. BUNU BAŞKASI YAZSA SEVERDİM.
YAZDIKLARIMA DEĞER VERENLER….ROMANIMIN BİRİ BASILACAK…O ROMANI BU SİTEYE KOYMADIM, TAM BİTMEDİ…ÇIKINCA DUYARSINIZ…BU İŞLER ÇOK ZOR…HA, PARA VERİP BASTIRMIYORUM KİTABI….ÇOK ÇALIŞTIM, İYİ BİR ÖYKÜ ÇIKARDIM, YOLLADIM, BEĞENİLDİ, ONU ROMAN YAPTIM, BİRAZ İŞİ KALDI, BU METİN BASILACAK… |
|
6
|
|
7
|
|
|
|
İnsanım ben kalbi olan Adem oğlu kırmak yerine sevin onu beceremezseniz de kırmayın |
|
8
|
|
9
|
|
10
|
|
11
|
|
12
|
|
13
|
|
14
|
|
|
|
İki genç kızın dostluğu. Sevgi, yalnızlık acısı, aşk arayışı, aile sorunları, gerilim, korku, suç, drama, mizah… roman yarısından sonra esas meseleye gelir, başlarda bir şey yok gibidir.
Zarife, bir süre onların peşinden gidip onları gözetlemiş, aslında onlarla takılmak istemiş ama buna cesaret edememişti; çünkü onları tanımıyordu, kendini küçük düşürebilir, alay konusu olabilirdi, ona sataşabilirler, kalbini kırabilirlerdi. Çünkü o buranın bir çalışanıydı, köle gibi bir işçiydi, eski çağlarda Afrika’dan gemiyle getirip satılan zenci gibi biriydi,
O iki kız ise zengindi, ve ağırlıklı olarak bu eve gelen
zengin konuklar çiftliğin çalışanlarıyla samimi olmazlardı, hele de hizmetçi kızla. Çalışanları
kendi kalitelerinde görmezlerdi, uşak uşaktı, ve onlar cahildi, kabaydı ve aptaldılar. Birçok kişi Zarife’ye böyle hissettirmişti. Belki de bu düşünceler Zarife’nin eziklik psikolojisinden kaynaklanıyordu. Ama Nezaket ona şöyle derdi: “İşine gücüne bak, onlarla gereksiz yere muhatap olma. Mesafeni koru.
Onlar bizi, iç dünyamızı anlamaz. Gün gelir paramız olur çeker gideriz bu çöplükten. Sabret.” Bu kötü hissettirmişti Zarife’ye, sanki mahkumdular ve gün gelecek kaçıp gideceklerdi bu çiftliğe benzeyen cezaevinden. Nezaket’in “çekip gideriz bu çöplükten” demesi onu çok heyecanlandırmıştı, çok mutlu olmuştu, Nezaket buraya ilgili hep güzel sözler söylerdi, vefa yüklü sözler; ama ilk kez böyle açık seçik biçimde hissettiğinden söz etmişti. İlk kez sansürsüz konuşmuştu. “Demek onun içinde de bu lanetlik yerden kaçıp gitmek arzusu varmış” diye düşünmüştü. Nezaket, Zarife’nin ayrıksılık hissedip yanlış yollara gitmesini ya da meyletmesini istemediği için, farkında olmadan onu zehirlememek için hep uzlaştırıcı ve barışçıl sözler söylerdi bu çiftlik evi ve insanları için. Parlak genç kızın varoluşsal acısı, çalışma acısı, gençlik hayallerini bilmese de hissederdi, sezerdi; çünkü bir zamanlar o da genç kızdı. Ne çılgın ve ütopik hayaller kurardı, hiçbiri gerçek olmamıştı. Ve Zarife burada kendini çoğu zaman kötü hissederdi, bir sıçandan türemiş gibi, bir böcekten türemiş gibi ve ilk kez bu güzel görünen ve kokan şehirli kızları görünce içinde sarsıcı bir şey uyanmıştı, asla cayılmayacak bir hırs, hayatta yükselme hırsı, para kazanıp özgürce, kimseye sabretmemden ve boyun eğmeden yaşamam hırsı, bir çılgın azim, bu kısır döngüyü paramparça edecek bir alev. Bu gösterişli şehirli kızlarla yoldaşlık edip onları tanımak, neler yaşadıklarını incelemek, nasıl zamanlar geçirdiklerini dinlemek. Nezaketin en büyük korkusu Zarife’nin başına bir kötülük gelmesiydi, namusuna, gençliğinin tertemiz düşünce ve duygularının hasar görmesi. Bu yüzden
kendi ezikliğini, karamsarlığını ve bozuk düşüncelerini Zarife ye bulaştırmaya çabalıyordu, eziklik bulaşıcıdır, bir hastalık gibi. Bu yüzden içinden geçenleri ona hiç çaktırmazdı, başkalarına da. Güçlü, azimli, çalışkan ve sarsılmaz, yenilmez kadını oynardı. Gözyaşlarını, acılarını, travmalarını ondan ve diğerlerinden saklardı. Ve zarife için her şeyin en iyisi ve güzeli olmalıydı. Aslında onu kendi acılarının ve başaramadıklarının bir tür ağlama duvarına çevirmişti ama kimse bunu bilmiyordu. O görünce içi açılır, mutlu olurdu, bu genç kız duruşuyla, bakışıyla, ses tonuyla, konuşma sakinliği ve saflığıyla yeni bir kan katardı nezaketin can sıkıcı, renksiz ve tek tüze hayatına. Tazelik hissederdi Nezaket, geleceğe dair yenilmez bir umut. Bir kadının bir genç kıza duyduğu yakınlık, ona annelik hisleriyle bağlanması bambaşka bir şeydir.
Zarife, konuklarla mesafesini korurdu hep ama bu kez o sınırı darmadağın etmek istiyordu, onlara bir “merhaba” demek, “nasıl gidiyor arkadaşlar, sizin için ne yapabilirim, sorun var mı?”
Onları içlerini çok merak ediyordu. Onlara çok yaklaşınca başına bir felaket geçecek gibi hissedip korktu, bir suç işleyecekmiş gibi korktu,
“Aaa! Gelene bak.” dedi Nur.
“Hangi kız?” dedi Ayla, Zarife’yi gözü seçmişti: “Şu köpek gibi çalıştırılan zavallı.”
“Ayıp ettin, öyle deme be kızım.”
Güldü: “O burada, yani Allah’ın unuttuğu bu yerde, mutfakta gördüğüm en güzel şey. Bir görüşte aşık oldum ona, buradan giderken onu da alacağım yanıma.”
Nur güldü: “Alemsin!” Gülmekten kendini alamıyordu, gözlerinden yaş gelmişti, makara başlamıştı: “Bir kurbağa ya da sincap mı ki o.”
Ayla güldü: “Çok üstün bir şey var bu kızda, bize ona katlar. Bakışlarında bir asillik, benzersizlik var.”
Zarife, onlara yaklaşırken bu diyaloğu uzaktan işitmiş, ağlayacak gibi olmuş; ama kendini hemen toparlamış, onların “şımarık piçleşmiş şehir kızları” olduğuna düşünmüş; ama diyaloğun bütününü düşünceyle irdeleyince pek sevinmiş, içerlemesi bir anda yok olmuş ve kendiyle pek gururlanmıştı.
Ama korktu, Nezaket bu davranışını fark ederse iyi olmazdı hem yapılacak işler onu bekliyordu.
“Heyyy, baksana!” diye seslendi Nur, gel gel işareti yaptı eliyle.
|
|
15
|
|
16
|
|
17
|
|
18
|
|
19
|
|
20
|
|
|
|
kader onları hesaba katmış fakat onlar kaderi hesaba katmamışlardı |
|
|
|