..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsan kendini bilmeli. Gerçeði keþfetmeye yaramasa da, yaþamayý öðretiyor. Ve bundan daha güzel birþey yok. -Pascal
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > Hüseyin Akdemir




6 Eylül 2010
Yataðýn Isýndý Abla  
Hüseyin Akdemir
Henüz bir çocukken amcasý tarafýndan bir genelevde çalýþtýrýlmak zorunda býrakýlmýþ, büyüdüðünde vurmalý çalgýlardaki ustalýðý sayesinde adýndan söz ettirmiþ ve kendisini yakýndan tanýdýðým, ama adýný deðiþtirerek yazdýðým birinin gerçek yaþamýnýn öyküsüdür bu.


:AFIH:
Çetin en fazla onbirindeydi. Kývýrcýk siyah saçlarý, yemyeþil iri gözleri ve dolgun yüzüyle güzel sevimli bir çocuk olmasýna karþýn yaþam, onu daha bu yaþýnda acýnacak bir hale getirmiþti. Üçüncü kata kadar çýkan dar tahta basamaklarýn üzerinde oturmuþ, yedi numaradaki adamýn çýkmasýný bekliyordu.
Aþaðýda, giriþte yanan gazlý sobanýn sýcaklýðý az da olsa bulunduðu yere kadar ulaþýyor ama yine de ýsýnmasýna yetmiyordu Çetin’in. Üstündeki mor kadife pantolonu iyice küçülmüþ, otururken bacaklarý dizlerine kadar açýkta kalýyordu. Ayrýca üzerinde epeyce kirlenmiþ, belli ki uzun süredir yýkanmamýþ bir gömlek ve oldukça eskimiþ kolsuz bir yün kazak vardý.
Sol eliyle pantolonunun cebindeki kaðýt paralarý avuçlamýþ, buruþturmamaya özen göstererek hafifçe okþarken, sað eliyle de dizlerine kadar açýkta kalan bacaklarýna masaj yaparak ýsýnmaya çalýþýyordu. Aklý fikri sol elinin içinde tuttuðu kaðýt paralardaydý. Soðuk tahta basamaklarýn üzerinde sýcak hayallere daldý. Yedi numaradaki adam da çýkarken bahþiþ verirse hiç de fena olmazdý. “Çok param olunca kaçýp gideceðim buralardan. Gemilere biner baþka yerlere giderim. Kurtulurum bu Þaziye karýsýndan da sarhoþ amcamdan da...”
Aþaðýdan gelen sesle koptu hayallerinden.
- Çetin! Dört numaraya müþteri var! Isýt çabuk orayý!
Þaziye’nin sesiydi bu.
- Tamam abla. Hemen gidiyorum.
Çabucak dört numaraya indi. Yedi numaradan çýkacak olan adamý kaçýrmamak için acele etmeliydi. Gerçi yedi numaranýn müþterileri diðer odalarýn müþterileri gibi çabuk çýkmazlardý ama, yine de tedbirli davranýp müþteri çýkýp gitmeden ona kolonya tutup bahþiþini kapmalýydý. Dört numaradaki yataða girmeden önce ayakkabýlarýný çýkardý. Bu yatak da diðerleri gibi yorganý olmayan sadece eski bir pikeyle örtülü sýradan bir yataktý. Döþeðin üzerine uzanýp bir o yana bir bu yana yuvarlanmaya baþladý. Boyu yataðýn yarýsýný biraz geçiyordu ama Çetin iþinde iyice ustalaþmýþtý artýk. Bir yandan saða sola yuvarlanýp dururken bir yandan da kollarý ve ellerini döþeðin her yanýna sürüp ýsýtmaya çalýþýyordu. Ýki dakika geçmeden döþeði öylesine ýsýttý ki, artýk üzerine çýplak bir insan da uzansa üþümezdi.
Aþaðýda giriþte, müþteri bekleyen kadýnlardan birisi kendisi için gelen müþterisinin aceleciliðine aldýrmadan diðer kadýn arkadaþlarýyla sakýz patlatarak alýþ veriþ üzerine sohbet ediyordu. Þaziye kadýnýn uyarýsýyla:
- Tamam, tamam, dedi müþterisine. Çýk sen dört numaraya ben hemen geliyorum.
Çetin, nefesiyle döþeði sýcak tutmaya çalýþýrken bir yandan da yedi numaradaki müþteriyi kaçýrmamak için dua ediyordu. Tam o sýrada dört numaralý odanýn kapýsý açýldý ve yeni gelen müþteri ile göz göze geldiler. Yataðýn üzerine uzanmýþ, nefesiyle ha bire döþeði ýsýtmaya çalýþan bu küçük çocuðu gören müþteri, þaþkýn þaþkýn bakarken ne diyeceðini bilemeden kapýnýn yanýnda adeta donup kalmýþtý. Bir an orada niçin bulunduðunu hatta nerede olduðunu bile unuttu. Þaþkýndý. Gördüklerine bir anlam veremiyordu. Bu yaþtaki bir çocuk kendisi gibi ayný amaçla gelmiþ bir müþteri olamayacaðýna göre, çalýþan kadýnlardan birinin çocuðu olsa bile ne iþi vardý bu küçük çocuðun böyle bir yerde?
- Sen de kimsin? dedi, þaþkýnlýkla çocuða.
Bir çýrpýda döþekten iniverdi Çetin.
- Ben mi? Ben döþeði ýsýttým be abi. Üþümesin cancaðýzýnýz.
- Nasýl? Döþeði ýsýtmak mý? Sen burada ne arýyorsun çocuðum? Kimsin sen?
- Burada çalýþýrým ben abi. Ayak iþlerine bakarým. Kýþ olunca yataklarý ýsýtýrým. Abiler ablalar üþümesinler diye.
Sonra da adamýn gözlerinin içine bakarak:
- O abiler de bana bahþiþ verirler, para kazanýrým ben de.
- Ne yani? Sen burada bu iþi mi yapýyorsun? dedi adam þaþýrmýþ halde.
- Öyle dedik ya abi. Çýkayým ben þimdi. Yedi numarada müþteri var. Kaçýrmayayým onu. Hah, iþte, ablam da geliyor, dedi basamaklardan gelen ayak seslerine kulak verir gibi yaparak.
Adam:
- Dur! Dur seninle biraz konuþalým! dedi, odadan çýkmakta olan Çetin’in ardýndan
Aklý karýþmýþtý.Kafasýnýn içi allak bullak oldu. Kadýnýn kendi yanýndan geçip yarý çýplak bir halde döþeðe uzandýðýnýn farkýna bile varamadý.
- Ne dikilip kaldýn orda? Haydi gelsene! dedi, kadýn.
- Bu çocuk! Bu çocuk gerçekten burada mý çalýþýyor? Yataklarý mý ýsýtýyor?
- Sobamýzdýr o bizim sobamýz... Boþ ver o piçi. Haydi gel artýk. Sen buraya sohbet etmeye gelmedin her halde. Baþka müþterilerim var sýrada. Haydi çabuk ol.
- Bak, dedi, adam ciddi bir ses tonuyla. Ýstediðin paranýn iki katýný vereceðim, üstelik de seninle yatmayacaðým. Karþýlýðýnda bu süre için þu çocukla sohbet etmek istiyorum. Beni onunla konuþturur musun?
- Allah allah! Senin gibisine de ilk defa rastlýyorum. Ne yapacaksýn çocukla sohbet edip de? Yoksa sübyancý mýsýn sen? Sapýk mýsýn ulan?
- Hayýr hayýr, yanlýþ anlama lütfen. Sen paranýn iki katýný alacaksýn bense sadece o çocukla sohbet etmek istiyorum. Çok etkilendim yaptýðý bu iþten. Onun yaþam öyküsünü duymak istiyorum.
- Ha, sen gazeteci misin yoksa? Geçen sene de bir gazete gelmiþti konuþmuþtu onunla. Fotoðraflarý çýktý gazetede boy boy. Ama çocuða beþ kuruþ para vermedi þerefsizler. Sen de kandýrma bari çocuðu.
- Hayýr, hayýr, dedi adam. Ben gazeteci falan da deðilim. Sýradan bir vatandaþým. Benimkisi sadece merak.
- Bana göre hava hoþ, dedi kadýn. Bir çýrpýda doðrulup yataktan fýrladý. Adamýn önünde dikilip: Ver sen þu paramý, Þaziye ablamýza söyleyeyim, izin verirse gider konuþursun çocukla.
Adamdan aldýðý paranýn bir kýsmýný sutyeninin içine diðerini de kilodunun saðýna sýkýþtýrýp basamaklardan aþaðýya indi. Adam da arkasýndaydý. Kadýn aþaðýda oturan, þiþman bakýmlý bir baþka kadýnýn kulaðýna eðilip bir þeyler söyledi. Þiþman kadýn adama bakýp dudak büktü.
- Çaðýr o piçi, konuþsunlar þurda, dedi. Sonra adama dönüp: Bu iþ için çocuða da para vereceksin, tamam mý? Dedi.
Adam:
- Vermez miyim? Ýstediði para olsun onun.
Çetin, yedi numaradaki müþteriden aldýðý bahþiþi de diðer paralarýnýn yanýna kattý. Basamaklardan inerken eli her zamanki gibi cebinde ve küçücük avucunda da paralarý vardý. Öylece durup bir adama bir Þaziye kadýna baktý. Ýçinden ne gibi bir yanlýþ yaptýðýný düþündü bulamadý. Neden çaðrýldýðýna bir anlam veremedi. Meraklý bir o kadar da suç iþlemiþ bir çocuk gibi ürkek ve çekingendi.
- Haydi, geç þu arkaya bu abiyle biraz sohbet edecekmiþsin. Para da verecek sana, dedi Þaziye kadýn.
Adam öyle mutluydu ki. Sabýrsýzlýkla oturdu arka taraftaki sandalyelerden birine ve karþýsýna oturan çocuða hemen sormaya baþladý.
- Çetin senin adýn, doðru mu?
- Evet. Nerden biliyorsun?
- Nerden bildiðimi biraz sonra söylerim.
- Nerden bildiðimi sonra söylerim de, sen þimdi söyle bakalým bana Çetin, gerçekten burada bu iþi mi yapýyorsun? Yani yataklarý mý ýsýtýyorsun?
- Evet abi. Havalar soðuyunca ablalarýn müþterileri üþümesinler diye önceden gider yataklarý ýsýtýrým. Amcam buldu bana bu iþi. Yoksa sen amcamýn tanýdýðý mýsýn?
- Bilmem. Belki de tanýyorumdur. Senin amcanýn dýþýnda kimsen yok mu. Annen baban nerdeler?
- Üç yýldýr bu iþi yapýyorum ben.
- Annen baban?
Sanki bu soruyu duymak istemiyormuþçasýna baþka þeylerden söz ediyordu.
- Yukarýda boþ bir oda var. Orda yatýp kalkarým ben.
- Peki, ya annen baban? diye ýsrarla sordu adam.
- Yoklar, dedi. Hüzün, nefret ve öfke karýþýmý bir yüz ifadesiyle.
- Öldüler mi?
- Babam kodeste. Annem de.... Duyarým iþte. Çalýþýrmýþ böyle yerlerde. Nerde olduðunu da bilmiyorum. Belki amcam biliyordur ama, öðrensem ne olacak ki?
Çetin’in yaþam öyküsünün çok daha ilginç olabileceðini sezen adam, daha rahat olmalarý için Çetin’e para verip gazoz almaya gönderdi. Elinde gazoz þiþesiyle çok daha rahattý Çetin. Üstelik paranýn üstünü de almamýþtý adam. Altýn madeni bulmuþ gibi heyecanlýydý adam. Merakla ve heyecanla sandalyesinde oturuþ biçimini deðiþtrdi. Bir sigara tellendirdi keyifle.
- Peki Çetin. Amcan getirdi seni buraya deðil mi? Aman boþ ver ben en iyisi hiç bir þey sormayayým. Sen anlat ben sadece dinleyeyim, dedi adam.
- Anlatýyorum iþte abi. Sonra yüzünde beliren mutlu bir tebessümle: Para vereceksin bana deðil mi? Dedi.
- Elbette vereceðim, diyerek cüzdanýndan bir yüzlük çýkarýp Çetin’e uzattý. Al, senin olsun. Ýstersen daha da veririm. Sen anlat yeter ki.
Çetin mutluluktan uçacaktý nerdeyse. Bu kadar çok parayý burada bahþiþ toplayarak bir ayda toplayamazdý. Gözlerinin içi gülüyordu.
- Nerede doðdun sen? Annen baban ne iþ yapardý? Nerede otururdunuz? Anlat iþte oralardan baþlayarak, dedi adam.
- Ben anne babamý hiç hatýrlamam. Daha doðrusu annemi hatýrlýyorum da, babamý hiç görmedim desem doðru olur. Nasýl olduðunu amcam anlattý bana. Babam çok içki içermiþ. Ayyaþýn biriymiþ. Orda burda, düðünlerde davul çalarak geçinirmiþ. Bir de ablam var benden üç yaþ büyük. Bir gece ben daha bebekken, babam arkadaþlarýný evimize getirmiþ. Ýçip sarhoþ olmuþlar. Bu arkadaþlarý iyice kafayý bulunca anneme sarkýntýlýk etmeye baþlamýþlar. Sonra da sýrayla.... annemle yatmýþlar. Ertesi gün, babamýn sarhoþluðu geçince olanlarý duymuþ ve gidip arkadaþlarýndan para istemiþ. Meðerse babam zaten o gece bunlarý annemi satmak için eve getirmiþ. Onlar da ayýk kafayla olan olmuþ geçen geçmiþ diyerek babama para vermedikleri gibi bir de hakaret etmiþler. Babam da yeniden gidip içmiþ, zil zurna sarhoþ olunca da gidip bunlardan birini kýstýrýp býçaklamýþ. Adam kan kaybýndan oracýkta ölmüþ. Babam da kodese atýlmýþ. Hangisindedir bilmem. Amcam da söylemedi yerini.
- Yani hiç görmedin mi babaný?
- Hayýr. Görsem bile tanýmam ki!
- Ee, sonra? Anlat haydi, devam et.
- Annem, bana ve ablama bakmakta zorlanmýþ. Saðda solda çalýþmýþ ama bakamamýþ bize. Ev yok, para yok. Yiyecek yok. Sonra amcamla bir olup ablamý hiç tanýmadýklarý, görmedikleri bir aileye evlatlýk vermiþler. Sonra da amcam, annemi de alýp büyük þehirlerden birinde bir gece kulübüne satmýþ. Beni de yanýna almýþ.
- Hiç okula gittin mi?
- Hayýr. Hiç gitmedim. Burada bir Nilgün abla var. O öðretecek bana.
- Nilgün abla?
- Burada çalýþýr. 11 numarada.
- Peki buraya gelmen nasýl oldu?
- Dedim ya, amcam býraktý beni buraya. Bu iþi amcam buldu bana. Eskiden burada çalýþan bir Nurcan abla vardý. Amcamýn dostuydu. Hem ona göz kulak olayým da baþka dost edinmesin hem de çalýþýp para kazanayým diye beni buraya getirip býraktý iþte.
- Peki eskiden dedin de þimdi amcanýn dostu yok mu burada?
- Nurcan abla mý? O öldü. Trafik kazasýnda öldü.
- Kazandýðýn paralarý ne yapýyorsun? Amcana mý....
- Yok. Hepsini deðil. Çoðunu kendime saklarým.
- Ne yapacaksýn o paralarla?
- Uzaklara gidip müzisyen olacaðým.
O ana kadar heyecanla Çetin’i dinleyen adam, birden kýzarýp morarmaya baþladý, nefes almakta güçlük çektiði belliydi. Hýrýltýlar çýkararak sandalyesinden yere yýðýldý. Çetin korkudan ne yapacaðýný þaþýrdý. Baðýrdý, kadýnlardan yardým istedi. Kaç kiþi varsa oraya yöneldi. Þaziye kadýn da oraya doðru koþarken, Çetin’in baðýrmasýndan hemen farklý þeyler düþündü. Adamýn sapýk olabileceðini ve Çetin’e saldýrdýðýný düþündü. Adamý öyle yerde yatar görünce hemen kolonya döktüler yüzüne, yakasýný baðrýný açýp kolay nefes almasýný saðladýlar. Biraz kendine gelince herkesten özür diledi ve böyle bir þeyin ilk defa baþýna geldiðini söyledi. Þaziye kadýn, adamýn baþlarýna bela olmasýndan korktuðu için hemen çýkýp gitmesini istedi ama adam, yalvaran gözlerle Þaziye kadýna baktý ve çocukla biraz daha sohbet edip gideceðini söyledi. Þaziye kadýn:
- Bakýn bey efendi. Belli ki hastasýnýz. Þimdi burada bir þey gelmesin baþýnýza. Sonra bize de sýkýntý olur. Konuþtunuz iþte yeterince. Hem iþimize de engel oluyorsunuz. Hem nedir böyle ýsrarla sohbet etmenizin nedeni?
- Ýnanýn bu benim için çok önemli. Hem merak etmeyin sorun olmam. Ben iyiyim hem de çok iyiyim. Sizden rica ediyorum bir on dakika daha müsade edin bana.
Yeniden Çetin’le baþ baþa kaldýlar.Bakýþlarýný çetin’in üzerinde dondurmuþtu adeta. Göz bebekleri bile donup kalmýþtý. Çetin bu bakýþlardan biraz korktuysa da birazdan eline geçecek paralarý düþününce rahatladý. Adam kafasýný elleri arasýna alýp bir süre öyle sessiz kaldý. Yan taraftaki kadýnlarýn gürültülü þamatalarýný duymuyordu bile. Þaþkýndý. Olabilir miydi böyle bir þey? Düþ mü görüyordu? Kafasýnýn içi allak bullak olmuþtu. Neyi nereye koyacaðýný bilemedi. Yeniden Çetin’e yöneltti bakýþlarýný. Kýsa, sýk saçlarý, yaþadýðý sefil ortamýn inadýna saðlýklý, tombul yanaklarýna, gök mavisi gözlerine çakýlý kaldý bakýþlarý. Olamazdý böyle bir þey. Üst diþlerindeki aralýklar bile aynýydý.Yutkundu. Bir þeyler söylemek istedi. Dili dönmüyordu adeta. Sesini mi yitirmiþti? Kulaklarýnda bir uðultu, kendi sesini duymakta bile zorlanýyordu.
- Biliyor musun Çetin? Ben senim, sen de bensin, dedi birden.
- Ne diyorsun be abi sen? Kafan yerinde deðil galiba. Ne demek ben senim sen de bensin? Neyse ben artýk gideyim. Baþka yataklarý ýsýtmam gerek. Hem Þaziye kadýn da kýzmýþtýr þimdi.
Adam, yalvaran bakýþlarla:
- Dur gitme! Biraz daha kal ne olur. Bak bundan sonrasýný da ben anlatayým. Þimdi sen beni dinle. Öykünün bundan sonrasýný mutlaka dinlemelisin. Geç kalmaktan korkma. Kimse kýzamaz sana. Gerekirse para veririm bunun için... Sonra yeniden Çetin’in yüzüne bakarak, sevecen bir bakýþla anlatmaya baþladý... Biliyor musun, bir gün sokak çalgýcýlarý buraya geldiler. Mahallenizden tanýdýðýn bir çocuk da içlerindeydi. Darbuka çalýyordu. Hiç bir ensturmant deðil ama darbuka seni çok etkilemiþti. Belki de darbukacýyý tanýdýðýn için en çok seni o etkiledi. Onun öyle özgürce sokak sokak, lokal lokal, kahvehaneleri, birahaneleri, düðünleri gezdiðini hatta baþka kentlere gittiðini duyunca çok etkilendin, öyle imrendin ki çocuða... hemen orada o anda ileride sen de iyi hem de çok iyi bir darbukacý olmak istedin.
Sonra çok kýsa bir süre susup Çetin’e baktý:
- Doðru mu, doðru mu bu anlattýklarým. Bunlarý yaþadýn mý?
- Evet, dedi Çetin. Biraz da þaþkýn.
- Hah, iþte þimdi ben devreye gireceðim. O darbukacý olmak isteyen çocuk bendim. O mahalleden tanýdýðým çocuða bana da darbuka öðretmesini istedim. Kabul edince hemen o gün takýlýp gittim peþlerinden. O güne kadar biriktirdiðim paralarý gurupta klarinet çalan aðabeyimize verdim. Ýçlerinde en yaþlýsý ve en baba olaný oydu. Bu parayla bana hem darbuka aldý hem de sahnelerde giymem için cicili bicili kýyafetler aldý. Artýk ben de gurubun bir üyesi olmuþtum.Zaman zaman sokaklarda bile sabahladým ama, kýsa sürede darbuka çalmadaki becerimi güçlendirdim. Artýk bilinen, tanýnan iyi bir darbukacý olmuþtum. Baþka guruplar beni kendi aralarýnda görmek için yalvarýyorlardý. Önemli gazinolarda ve tanýnmýþ ünlü sanatçýlarla konserlere çýkmaya baþladým. Bir yurt dýþý konseri sonrasýnda orada kalmaya karar verdim. Kalabilmenin tek yolu ya oranýn vatandaþý olan biriyle evlenmek veya o ülkeye iltica etmekti. Ýltica ettim. Ýlticacýlarýn topluca tutulduðu bir yurtta kendim gibi o ülkeye iltica etmiþ bir Cezayirli kýzla tanýþtým ve onunla evlendim. Kýsa sürede iki tane de kýz çocuðumuz oldu. Ama karýmla fikren pek anlaþamýyorduk. Müzisyenliðimi de istediðim gibi yürütemiyordum. Bir çok aksilikler üst üste geldi. Çok zor koþullar altýnda yaþýyordum. Dayanacak gücüm de yoktu. Okumam yazmam bile olmadýðý için kolay kolay iþ de bulamýyordum.
- Bütün bunlarý bana neden anlatýyorsun ya? Para vereceksen ver artýk. Ver de gidip iþime bakayým, dedi Çetin.
- Dur Çetin, dur. Bu anlattýðým senin öykündür.Bak adýný bile biliyorum. Belki de annenin nerede olduðunu bile biliyorumdur. Biraz sabret ve dinle.
- Çok sürer mi daha. Çabuk çabuk anlat bari.
- Hah þöyle! Merak etme, kimse sana bir þey diyemez. Onlara parayý verirsem susarlar. Evet, nerde kalmýþtýk? Ha evet, ama bir kafeteryada iþ buldum. Garsonluk iþi. Garsonluktan da anlamazdým ya, oranýn devleti bizi üç ay boyunca garsonluk kursuna gönderdi. Kafeteryada iþe baþlayýnca oraya takýlan üniversiteli türk öðrencileriyle, aklý baþýnda insanlarla, müzisyen ve sanatçýlarla tanýþtým. O öðrenciler okuma yazma bilmediðimi öðrendiklerinde hep birlikte el ele verip nerdeyse her gün birisi bana sabýrla okuma yazmayý öðretti. Hatta ucundan kýyýsýndan matematik, fizik, hatta felsefe bile öðrettiler. O ülkenin dilini de kýsa sürede öðrendim. Kimi küçük guruplarda yeniden darbuka çalmaya baþladým.Ýyi darbukacý olduðum görülünce tanýnmýþ guruplar beni çaðýrmaya baþladý. Kimileriyle plaklarýmýz bile olmuþtu. Çevrem de deðiþmeye baþlamýþtý. Yepyeni bir dünyam olmuþtu. Düþünmeden çok hýzlý karar vererek evlendiðim karýmla da anlaþarak ayrýldýk.Çocuklar onda kaldý. Yine tek baþýmaydým. Yine orda burda kalmaya, sabahlamaya baþlamýþtým. Verdiðim bütün kararlarýn sonunda piþmanlýklar duyuyordum. Bunalýma girmiþtim. Ne yaptýðýmý, ne yapacaðýmý bilemiyordum. Bir gün bekarlar yudundaki bir arkadaþýn odasýnda yalnýzken kapý çalýndý. Kapýyý açtýðýmda ellerinde kitaplar ve dergiler tutan çok güzel iki tane kýz duruyordu. Ýçeriye girip benimle sohbet etmek istediklerini söyldiler. O kadar güzel, o kadar çekici ve o kadar sevecen bakýyorlardý ki dayanamayýp tekliflerini kabul ettim ve onlarý içeriye aldým. Bana saatlerce çok garip bir o kadar da çok güzel þeyler anlattýlar. Barýþtan, insanluktan, kardeþlikten, dürüstlükten söz ettiler. Günahlardan, sevaplardan, iyiliklerden söz ettiler. Sonra bu dünyanýn uyduruk bir þey olduðunu, asýl öbür dünyanýn önemli olduðunu, o kadar sevecen içten anlatýyorlardý ki, etkilemiþlerdi beni. Sonra beni kendi yerlerine davet ettiler. Takýlýp gittim peþlerine. Bizler Yehova Þahitleriyiz dediler. Anlattýlar uzun uzun. Dünyayý, yaþamý, Ýsa’yý anlattýlar.Büyülenmiþtim adeta. Günlerce evlerinde konuk ettiler beni. Çekinmeden benim yanýmda soyunup duþlarýný alýyorlardý. Ýlk baþlarda güzelliklerine kapýlýp peþlerinden gittiðim kýzlara, þimdi yanýmda soyunup çýplak kaldýklarý halde sanki kardeþlerimmiþ gibi, kýzlarýmmýþ gibi bakýyordum. Haftalarca býrakmadýlar beni. Sen de bize katýl, dediler. Misyonerimiz ol. Ýnsanlara doðruyu, güzeli, kardeþliði, barýþý anlatalým, dediler... Anlatýlan þeyler uzun süre meþgul etti kafamý. Anlatýlanlar kötü þeyler deðildi. Ama yine de kafam karýþmýþtý. Ýçinden çýkýlmaz durumlara düþmüþ, cevabý olmayan sorularla baþ baþa kalmýþtým. Kendi kendimi sorgulamaya baþlamýþtým. Ben kimim, neyim ben, niçin buradayým, niçin böyleyim? Gibi sorular kafamý kurcalýyordu. Kendimi bir yerlere yerleþtiremiyordum. Boþluktaydým. Geçmiþimi hatýrlayamýyordum... Bir gün, bu misyoner kýzlar yine böyle sevecen ve çekici tavýrlarýyla uzun uzun konuþup beni düþünce olarak alýp götürmüþlerdi. Dünyanýn, yaþamýn, her þeyin boþ olduðunu düþündüm o an. Yerimden kalktým, mutfaða yöneldim, çekmeceden satýrý aldým, elimi ekmek kesme tahtasýnýn üzerine koydum ve bir vuruþta sol elimin baþ parmaðýný koparýp atým. Kopan parmaðýmý elime aldým. Hiç acý duymuyordum. Hiç bir þey hissetmiyordum. Elimde kopan parmaðým ve kanlý elimle kýzlarýn yanýna odaya geri döndüm. Onlar da gayet doðal karþýlamýþlardý bu durumu. O akþam çýkýp yine çalýþmak için kafeteryaya gittim.
Kafeteryanýn bodrum katýnda yatýp kalkmaya baþladým. Esrar içenlerle tanýþýp ben de içmeye baþladým. Artýk içmeden duramýyordum. Bazen esrar bulmak için gecenin bir vaktinde kilometrelerce uzakta oyuran bir arkadaþýn evine üþenmeden yaya yürüyordum. Artýk esrar tutkunu olmuþtum ve bulmak için yapmayacaðým þey yoktu. Hatta bu yüzden zaman zaman yaptýðým hýrsýzlýklardan dolayý kýsa süreliðine de olsa hapse de girip çýktým. Sonra çok ünlü bir müzüsyen abimiz benim bu durumuma acýdý. Buralarda harcanýp gideceksin, dedi. Sen iyi bir müzisyensin. Bak ben Türkiye’ye dönüyorum orada güzel bir müzik þirketim var, gel seni de götüreyim. Orasý daha iyi olur senin için.... Dönüp geldim Türkiye’ye. Yeniden ünlü sanatçýlarla, gazinolarda çalýþmaya baþladým. Karýmla ve çocuklarýmla da baðlarýmýz tamamen koptu. Nerede olduklarýný bile bilmiyorum.
Bir gün, gazinoda birlikte çalýþtýðým müzisyen arkadaþlarýmla yemeðe çýkmýþtýk. Caddeden karþýya geçeceðiz. Lambanýn yeþil olmasýný bekliyoruz. Yeþil yandý, yürümeye baþlamýþýz ve ben yolun ortasýnda donup kalmýþým. Korna sesleri, gürültüler, arkadaþlarýmýn baðýrmasý, beni sarsmalarý hatta tokatlamalarýyla kendime geldim. Beni arabalarýn altýnda ezilmekten son anda kurtaran arkadaþlarým, neler olup bittiðini sorduklarýnda onlara: Annemi gördüm, dedim. Biraz önce karþýmýzdan gelip yanýmýzdan geçip gitti, dedim. Yahu sen manyak mýsýn, dediler. Madem yýllardýr arayýp da bulamadýðýn anneni gördüysen neden durdurmadýn, neden gidip sarýlmadýn?
Gerçekten de yýllar sonra annemi görmüþtüm. O anda, bacaklarým, ayaklarým ve dilim tutulmuþtu sanki. Yanýmdan geçip gitti. Nerdeyse sürtünerek gitti yanýmdan. Hayatýmýn hiç bir döneminde bu kadar sevinmemiþtim ama dilim tutuldu iþte, hiç bir þey diyemediðim gibi ondan yana, arkasýndan bir adým bile gidemedim. Yýllarca yokluðunu hissederek yaþadýðým, sürdürdüðüm bu rezil hayatýn sorumlusu gibi gördüðüm ve baþkalarýnýn yanýnda utandýðýmdan kendisinden söz etmediðim annem, yanýma yaklaþýrken her þeyi unutturdu bana. O an dünyanýn en güzel annesi, en dürüst annesi oydu benim için. Onun da aslýnda yaþadýðý hayattan memnun olmadýðýný biliyorum. Evet evet, kesinlikle.
Adamýn sözünü kesti Çetin.
- Memnun deðilse neden bana ve ablama sahip çýkmadý? Neden amcamýn kendisini bir geneleve satmasýna razý oldu? Daha temiz, daha baþka iþlerde çalýþýp iki çocuðunu da geçindiremez miydi? Ben istemez miydim bir derdim olduðunda baþýmý göðsüne koyup dertleþebileceðim bir annemin olmasýný? Ablamýn nerede kaldýðýný, kimlerin kýzý olduðunu, nasýl bir hayatýnýn olduðunu benim kadar merak edemez miydi? Uzak da yakýn da olsa bir arayýp soramaz mýydý? Haydi alkolik babamý bir yana býrak, bir anne olarak beni ve kardeþimi kanatlarýnýn altýna alamaz mýydý? Bu yaþýmda çektiðim her þey onun yüzünden. Doðru dürüst bir aile yaþamým olsaydý sürünür müydüm buralarda, kalýr mýydým sokaklarda? Esrarkeþ olur muydum? Dilini ve töresini bilmediðim emleketlere gidip ezilir miydim? Yanlýþ bir evlilik yapar mýydým? Sabaha kadar pavyonlarda darbuka çalarken, bir sürü ayyaþýn, sarhoþun aðýz kokusunu çektikten sonra sabaha karþý evime gidip annemin piþirdiði bir sýcak çorbayý içmek istemez miydim. Geceleri yolumu bekleyen, bayramlarda elini öptüren, gelinine ve torunlarýna sahip çýkan bir annemin olmasýný istemez miydim? Ben de hayatý sevmek isterdim, yaþamak arzusuyla yanýp tutuþmak isterdim. Ama yok, benim için bu hayat, böylesi yaþam bir þey ifade etmiyor. Bunun böyle olmasýnýn en büyük sorumlusu da bence annem. Keþke þimdi Cezayirli karým ve iki kýzým çýkýp gelseler. Ben böyle kýzlarýmýn hasretiyle yanýp tutuþurken o bir anne olarak nasýl dayandý bu kadar yýl? Neden arayýp sormadý? Diyerek hýzla bir yumruk indirdi duvara. Eli acýdý.
- Çetin, dedi adam. Farkýnda mýsýn, benim yerime konuþuyorsun artýk. Þimdi anladýn mý neden, sen bensin ben de senim dediðimi?
- Biliyorum, dedi Çetin. Bakma öyle annemi suçlayýp durduðuma. Onu bulmak için neler vermezdim ki? Daha bu yaþta saçlarým aðardý. Nasýl da özlüyor insan annesini? Þimdi her þeyi boþ verdim. Annemi arýyorum. En azýndan bu þehirde olduðunu biliyorum artýk. O kadar yaklaþmýþým. Bütün gece kulüplerini, pavyonlarý, barlarý arýyorum. Burada olmamýn nedeni de annemdir. Onun izini her yerde arýyorum. O kadar yaklaþmýþtý ki uzatsaydým elimi dokunacaktým, anlýyor musun? O kavþakta karþýlaþtýðýmda ardýndan koþup gitmediðime öyle piþmaným ki. Hele kokusu, yanýmdan geçerken ardýnda býraktýðý kokusu o kadar güzeldi ki. Onu hala içimde taþýyorum. Çok yaklaþtým annemize çok. Bulacaðým annemi. Bulacaðým ablamý. Karýmý, çocuklarýmý ! Kendimi bulacaðým, anlýyor musun? Kendimi!



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Hüseyin Akdemir kimdir?

çevremdekiler bana; sen kendini yazarak daha iyi anlatýyorsun dediklerinden bu yana, kendimi ve kendi dýþýmda kalan her þeyi büyük bir hazla yazarak anlatýyorum. Kýsaca konuþmayý pek beceremesem de, yazmayý becerdiðimi söyleyebilirim. Yalan sa da, ben beni okuyanlarýn yalancýsýyým. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Sözkonusu öykü olunca da, bir solukta sayacaðým ve deðiþmeyen dört isim var. Sait Faik, Sabahattin Ali, Necati Güngör ve Anton Çheov.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hüseyin Akdemir, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.