Ýnsan özgür doðar, ama her yaný zincire vurulmuþtur. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Nasýl oldu bilmiyorum geçenlerde (2007 yýlýnda) baþka bir kitabý raflarda ararken bu kitap birden elime geçti... Þöyle sayfalarý karýþtýrýrken bir çýrpýda yerimden kalkamadan heyecanla okudum. Sabahýn dördü olmuþ ben kitaplýðýn önünde uyuyakalmýþtým. Burada duygusal ayrýntýlara girmek istemiyorum. Ancak þunlarý söyleyeceðim: Kitabýn yazarý bizim, benim, senin gibi biri... genç bir subay: bir üsteðmen, kültürlü, aydýn, çaðdaþ, cephedeyken cep radyosundan klasik müzik dinliyor, Vangelis’i seviyor, vs... ASKER ÝNSANDIR Ýlhan Selçuk bu kitap hakkýnda “Türk ordusunu Vietnam'daki Amerikan ordusu gibi gören entelimiz, þehitliði siyaset malzemesi gibi pazarlayan politikacýmýz, silahlý kuvvetlerine düþman dincimiz bir noktayý unutuyorlar: Askere insan gibi bakmasýný öðrenemedikçe biz sivilleþemeyiz.” yorumunda bulunmuþ. Tamamen katýlýyor ve ekliyorum: Asker de –burada komutanlarý kastediyorum- insana insan gibi bakmayý öðrenmek zorundadýr. Ýnsanlar sanki yaþamlarýnýn zerre kadar deðeri yokmuþ gibi ite kaka cepheye sürülen ve salt þehit olmaya koþullandýrýlmýþ kurbanlýk koyun sürüsü deðildir. Bu kafada olanlar Sarýkamýþ faciasýný unutmasýnlar. Ölmek, þehit olmak marifet deðildir. ÞEHÝT OLMAK MI? SAVAÞI KAZANMAK MI? Þehitleri hor gördüðüm kesinlikle sanýlmasýn. Savaþ olan her yerde fedakarlýk vardýr. Halkýn mutluluðu ve güvenliði için “yaþamýn feda edilmesi” çok onurlu bir ölümdür. Ancak, pisipisine ölmek ve gereksiz fedakarlýktan kaçýnmak gerekir. Halk için ve bu topraklar için þehit olan askerlerimiz bu vatanýn baðrýnda yaþayacaklardýr. Ama öyle bir hava yaratýlýyor ki ölüm ve ölmek törensel ve dinsel bir þekilde yüceltiliyor. Oysa, yaþamak, hayatta kalmak, baþarmak, görevi tamamlamak, teröristleri yok etmek çok daha önemlidir. Hakan Evrensel’in öykülerde verdiði açýk ve net bildirimler bizi þu saptamalara ve gerçeklere götürüyor: Öncelikle teröre karþý yürütülen savaþýmý halk anlamýþ, ama aydýnlar anlamamýþtýr. O medyatik cafcaflý edebiyat dergilerinde var mý þehitler için tek bir þiir? tek bir satýr? tek bir öykü? Çuvaldýzý kendimize, iðneyi de kendimize batýralým. [Not: Yazar kitabýn baþýna “Ýzin alýnmadan kaynak gösterilerek de olsa alýntý yapýlamaz” uyarýsý koymuþ olduðundan yazarýn bu istemine saygý gösteriyor ve öykülerden alýntý yapmýyorum.] Teröre karþý aydýnlarýn duyarsýz kalmasýnda bir baþka etmen de ABD ve Ýsrail lobisi güdümündeki tekelci basýn ve medyadýr. Kuþkusuz bir de bu kese kaðýdý bataklýðýndaki “rent-a-pen” kiralýk kalemlerdir. Ýkincisi aydýnlara özgü kendini beðenmiþlik ve bencilliktir. Üçüncüsü terörü terör olarak deðil de sanki etnik ayrýlýkçý hareketin kurtuluþ mücadelesi olarak görmek ahmaklýðý ve gafletidir. Neyse ki, bu son Mayýs-Haziran 2007 de yapýlan mitingler halkýmýz ve aydýnlarýmýzýn bu konuya artýk duyarlý olmaya baþladýklarýný göstermiþtir. NATO KÖSTEBEKLERÝ Yazarýn belirttiði gibi ordu terörle savaþta bir türlü etkili olamamýþtýr. Bunun temel nedeni çok basit, açýk ve net: çünkü, ordu içinde sözde müttefikimiz olan NATO güçlerinin köstebekleri yapýlacak operasyonlardan saatler öncesinden teröristleri haberdar ediyormuþ. Bizimkiler daðlarý taþlarý bombalayýp geri geliyor; ya da, ava giderken avlanýp pusuya düþüyor, üç-beþ kayýp vererek geri dönüyorlarmýþ... Düþman Türk birliklerinin tüm telsiz konuþmalarýný dinliyor, konuþmalar sürekli birbirine karýþýyormuþ. Her iki tarafta da ayný telsizler var çünkü! ABD askerlerinin teröristlere yardým malzemesi yaðdýrdýðýný orduda bilmeyen yokmuþ.. Yazar, önceleri teröristlerin nasýl kaçtýklarýný, operasyon bölgelerini her defasýnda bu kadar çabuk nasýl boþalttýklarýný bir türlü çözümleyemiyor, ama en sonunda anlýyor: Amerikan askerlerinden aldýklarý uyarýlar, duyumlar ! Hatta baskýna çýktýklarý bir gece Cumhurbaþkaný Özal bile TVden “inlerinde vuracaðýz” diyerek onlarý dolaylý olarak uyarmýþ oluyor ! Bu durumda asker nasýl baþarýlý olabilir ki? ASKERLERÝMÝZ Askerlerimizin çoðu daha gözleri açýlmamýþ, saf ve çok genç 18 yaþlarýnda Anadolu çocuklarýymýþ. Ailelerine öfke ve sitem dolu þiirler, mektuplar yazýyorlar. Birileri gezip tozarken onlar kurbanlýk koyunlar gibi ölüme gittiklerini biliyorlar. Yazar bu öfke dolu mektup ve þiirlerle yýllarca baský altýnda yetiþmiþ bu çocuklarýn ailelerinden gizli bir þekilde öç aldýklarýný gözlemliyor. Aileleri de çok üzen bu tür ölüm edebiyatý yapýlan þiirleri yasaklýyor. Savaþtan kaçmak için kendini yaralayan, sakat býrakan Mehmetçik de var. Bu her orduda vardýr... Teröristlerden de sýðýnanlar, kaçanlar olmuyor mu? Üsteðmenin acý bir sitemle dikkat çektiði bir husus da þu: Ordu en büyük deneyimi pusuya düþme konusunda yaþýyormuþ ! Çünkü birlikler sýk sýk pusuya düþüyormuþ ! Askerin asal görevi sanki þehit ve yaralýlarý bir an önce helikopterle hastaneye ulaþtýrmak ve baskýnlara karþý uyanýk durmakmýþ ! Ölü ve yaralýlarý almaya giderlerken bile pusuya düþme olasýlýklarý her zaman varmýþ. Bir keresinde tam düþmaný kýskaca almýþken merkezden gelen bir emirle imha saldýrýsý iptal ediliyor ! Yeni yetiþen askerler çok daha mükemmel yetiþiyor, komutana körü körüne itaat yok, ve verilen emirlerin açýklanmasýný istiyorlarmýþ. Üsteðmen bu askerlerle baþa çýkmakta az buçuk zorlanýyor. Ýtaat ile kafa çalýþtýrmayý ayýrmak gerekiyor. Nizamiyeden girerken artýk beyin kapýda býrakýlmýyormuþ. Kafasý çalýþan askerler lazým. “Çýlgýn Türkler” deðil “Akýllý Türkler” gerekli bize ! ASFALT ÞOKU Yazar onar günlük izinlerinde her seferinde bir asfalt þoku yaþýyor. Daðda yürümeye alýþýk ayaklarý düz yola alýþamýyor. Güya halý üzerinde çýplak ayakla yürüyecek, gözleri þiþene kadar TV seyredecek, her gün beþ gazete okuyacak, bir filimden diðerine gidecek, harcamaya fýrsat bulamadýðý parasýný oraya buraya saçacak, araba kiralayacak, en lüks otellerin lobisinde neskafe içecek, barýnda sarhoþ olacak, simit yiyecek, denizi görmek için bir yerlere gidecektir... Ama kahramanýmýz hiçbirini yapamaz. Çünkü birliðinden bir askerin cenazesine katýlmak ve þehit ailesiyle ilgilenmek zorundadýr. Bunu yapmayý hiç istemez. Psikolojik olarak o kadar yorgun ve bitkindir ki. Cenazede konuþacak bile hali kalmaz. Þehit babasýnýn yergisiyle tüm dünyasý kararýr: “Benim oðluma sahip çýkamadýnýz mý?” Öyküleri okudukça anlýyoruz ki “ulusçuluktan, milliyetçilikten vazgeçin, sýnýrlar kalkýyor, küreselleþin” diyenler ülkeyi parçalamak isteyenlerin ekmeðine yað sürüyor. Bunlarýn postmodern destekçileri, yardakçýlarý, akýl hocalarý var. Bu destekçiler arasýnda büyük basýn, yandaþ medya, aydýnlar, yazarlar, sanatçýlar, siyasetçiler, bilim adamlarý, tarikat baronlarý, toprak aðalarý da var... Bunlar “Kýbrýs’ý verelim kurtulalým, Doðuyu verelim kurtulalým” görüþünde. Savaþarak alýnan, kanla kurtarýlan topraklar kolayca masa baþýnda verilecek yani. POSTMODERN KARÞI-DEVRÝM Cumhuriyet’in ilanýndan sonra baþlatýlan Türk Devrimi ile ulusallaþtýrýlan bankalar, tersaneler, demiryollarý, demir-çelik, çimento, iletiþim gibi en kritik sektörler özelleþtirme gerekçesiyle tekrardan yabancý þirketlere haraç mezat satýlmadý mý? Osmanlý’nýn son dönemleri de aynen bugünler gibi deðil miydi? Bir zamanlar dünyaca ünlü Türk tütününün artýk esamesi okunmuyor. Atatürk’ün kurdurmuþ olduðu Tekel fabrikalarý satýlýyor. Ve bunu yapan “Baþbakanlýk Özelleþtirme Dairesi” ! Bu bir karþý devrim deðilse nedir peki? Bankalarýn %40ý, sigorta þirketlerinin %70i, telekomünikasyon ve uydu haberleþme sisteminin tamamý yabancýlarýn eline geçmiþ durumda ! Bu þekilde ülkemizin iç ve dýþ güvenliði ulusal bir intiharla riske edilmiþ, yabancýlara ülkemizin tüm istihbaratýný dinlemenin kapýlarý açýlmýþtýr. Bu durumda olan bir ülkenin askerleri ne kadar kahraman olursa olsunlar hiçbir savaþý kazanamazlar ! Bu, Türkiye karþýtý, birleþik, postmodern bir cephe. Artýk bu iyicene belirginleþti, su yüzüne çýktý. Gizlenmeye ve gizlemeye bile gerek görmüyorlar. Arkalarýnda ABD, AB ve Ýsrail var.. Bunlarýn tümü bölgede ayrýlýkçý etnik bir devlet kurulmasýný Irak’ýn Kürtler, Sünniler, Þiiler arasýnda bölünmesini umuyorlar. Türkmenleri yok sayýyorlar. Aslýnda, bu etnik devlet çoktan kuruldu da biz hala deve kuþu örneði kafamýzý kuma gömüp görmezden geliyoruz. Kuzey Irakta kurulmuþ olan bu yapay devletten “Güney Kürdistan” olarak söz ediliyor. Peki bu yapay devletin Kuzeyi neresi? “Güneydoðudan Öyküler”in ilk baskýsý 1997de yapýlmýþ. Aradan 10 yýl geçmiþ...Kitabýn kapaðý, yayýnevi bile deðiþmiþ... Deðiþmeyen bir þey var ama: Daha önce Osmanlý Ýmparatorluðunu parçalayan, þimdilerde ise ülkeyi parçalamaya kafaya koymuþ olan Gladio benzeri örgütler, askeri çeteler, tarikatlar, masonik yapýlanmalar ve bunlarýn alt katmanlarý Rotary, Lions gibi kuruluþlarýn hâlâ tam gaz gidiyor olmalarý. Bunlara dur diyecek bir güç, bir istenç, sivil bir erk bu ülkede yok mu ? Hakan Evrensel kitabýný terörle savaþýmda þehit düþen, gazi olan ve hala bu savaþýmý sürdürenlere ithaf etmiþ. “Güneydoðudan Öyküleri” ve bu tür kitaplarý özellikle gençlerimiz, aydýnlarýmýz okumalý ! (Bu eleþtiri 2007de yazýlmýþtýr.)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |