..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Öküzün rengini dýþýnda, insanýn rengini içinde ara. -Mevlânâ
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Politika > Mehmet Sinan Gür




9 Eylül 2002
Milliyetçilik Üzerine  
Mehmet Sinan Gür
Milliyetçilik nereden geldi? Önce ne vardý? Nereye gidiyor?


:ECBI:
Milliyetçilik, yaþama, hayatta kalma içgüdüsü ile, insanlarýn içine yerleþmiþ bir duygudur. Ayný milletten, ayný ýrktan olan insanlarýn, gönüllü olarak bir arada bulunmasý ve birbirleriyle dayanýþmasý olarak tanýmlanabilir. Birçok insanda birden görülen bu ortak özellik, ayný özelliði gösteren kiþilere güvenilebileceði düþüncesini yaratýr. Fakat farklý milletten olan kiþilere karþý da bir güvensizlik anlamýna gelir ve ayný milletten olan insanlar, diðerlerine karþý hem çekingen, hem de saldýrgan bir tutum içinde olurlar. Günümüzde savaþlar bu nedenle çýkmaktadýr. Bu anlamda, baþka bir tanýmla Milliyetçilik, geçmiþte ve günümüzde birçok devletin, yaþamýný tek parça olarak sürdürmesini saðlayan bir kavramdýr. Yaþamak için ayaklarýn yere basmasýna, yani bir topraða gereksinme vardýr. Ayný milletten olan insanlar yaþadýklarý topraklara sahip çýkarlar. Bu kavram ile insan ülkesine ve kendi ulusundan gelen insanlara baðlanýr; ondan destek alýr ve düþüncesine göre bu destekle, daha iyi yaþar. Milliyetçiliðin en önemli iþlevi, ayný ýrktan insanlarý bir arada tutmasý, böylece devlet için bir yapýþtýrýcý özelliði göstermesidir. Milliyetçiliðin incelemek istediðim yaný, daha çok bu özelliðidir.

Milliyetçilik, insan uygar olur olmaz ortaya çýkmamýþtýr. Uygar insanýn doðuþundan beri böyle olmamýþtýr. Tarihin dönemlerinde devletin yapýþtýrýcý özelliði, milliyetçilikten farklý þeyler olmuþtur. Bununla birlikte, hepsinin temelinde insanýn kendisiyle ayný özellikleri gösteren kiþilerle dayanýþmasý, göstermeyen kiþilere karþý da cephe almasý yatmaktadýr. Örneðin Osmanlý Devleti zamanýnda devletin bir arada tutucu özelliði milliyetçilik deðil din idi. Ýnsanlarý birbirine baðlayan ortak özellik olarak din vardý. Padiþah ayný zamanda Halife, yani dinsel baþkan idi. Ortaçað Avrupa’sýnda da din baskýn durumda idi. Kilise bir kralý aforoz edebilirdi ve aforoz edilmiþ kral, çok zor durumlara düþerdi. Öyle ki, o çaðlarda dilenciler gibi Papa’dan af dilemeye gelen krallar olmuþtur.

Din de insanlýðýn ilk zamanlarýndan itibaren var olmamýþ, ayný milliyetçilik gibi zamanla ortaya çýkmýþtýr. Daha eski dönemlere baktýðýmýzda, daha baþka özellikler görürüz. Ýlkel kabilelerde devleti (buna devletçik de diyebiliriz) bir arada tutan þey doðrudan kiþiler arasýndaki kan baðý, yani aþiretler, kabileler birliði idi. Ondan önce de toplumun en küçük birimi olarak kabul edilen aileler vardý. Aile bireylerinin çoðalmasý, nüfusun artýþý ile kimin nesi olduðunu anlamak güçleþtiði için, daha çok sayýda insana hakim olabilmek için, ailenin yerini kan baðý, (kabileler) aldý. Daha sonralarý, kan baðýnýn yetersiz kalmaya baþladýðý noktada baþka bir özellik, dil baðý özelliði ortaya çýktý. Yani ayný dili konuþanlar, aralarýnda bilinen bir kan baðý olmadýðý halde, birlikte ayný bir devlet içinde yaþamakta bir sakýnca görmediler. Çünkü dillerinin birliði, ayný kabileden olduklarý anlamýna gelmekteydi. Zamanla, yine nüfusun artýþý ile dilde çözülmeler baþladý. Farklý bir bölgeye gidenler, öncekilerden farklý bir þivede, zamanla farklý bir dilde konuþmaya baþladýlar. Bu durumla birlikte, savaþlar ve iþgaller sonucu, devlet sýnýrlarý içine baskýn olan grubun konuþmadýðý bir dil konuþan baþka insan gruplarý katýldý. Bir süre sonra, bu karýþýk insan gruplarýný birleþtiren özellik tek tanrýlý din oldu. Din, kabile baðlarýndan daha önemlidir. Bunu þöyle anlýyoruz. Bir kere tek tanrýlý dinler çok sayýda kabileyi kapsarlar. Ayrýca dinini deðiþtiren bir oðul, babasýyla düþman olabilir ve hatta bu farklýlýk yüzünden birbirlerini öldürebilirler. Böyle bir durum, Ýspanya Arap iþgaline uðradýðý zaman görülmüþtür. Günümüzde bile Türkiye’de, bir oðul din deðiþtirirse, babasý onu ölümle tehdit edebiliyor. Müslümanlýðýn ilk çýktýðý zamanlarda, Müslüman olan oðullar babalarýný öldürebilmiþlerdir. Hristyanlýkta daayný þey oldu. Büyük dinlerin, zamanlarýna göre birleþtirici özellikleri vardý. Müslümanlýðýn Mekke’ye yerleþmesinden sonra Kabe’deki ayrý kabilelere ait putlarýn kýrýlmasý, böylece kabileler arasýndaki savaþlarýn son bulmasý olayýný herkes bilir. Bu da dinin kan baðýndan daha önemli olduðunu gösteren bir kanýttýr. Burada bir özellikten daha söz etmek gerekiyor. Sosyolojinin büyük bir dalý olarak dinlerin evrimi. Din, toplumla birlikte evrim geçirmiþtir. Toplum geliþtikçe inanýlan Tanrý sayýsýnda azalma görülmüþtür. Önceleri her kabilenin bir ve birden çok tanrýsý var iken ve bu tanrýlar somut, elle tutulur þeyler iken sonunda tümüyle soyut ve tek Tanrýya dönüþmüþtür. Kabileler döneminde her ne kadar önemli olan kan baðý idiyse de, ayný tanrýlara inanmak, birliði pekiþtirici bir özellik olmuþtur. (Daha geniþ bilgi için Sosyoloji kitaplarýna bakýnýz)

Bunun gibi, Milliyet farklýlýðý da din farklýlýðýndan üstündür. Türklerle Araplar ayný dinden olmalarýna karþýn Araplar günü gelince Türklere karþý düþmanca bir tutum takýnmýþ ve Osmanlý Devletinin daðýlmasýna katkýda bulunmuþlardýr. Çocukluðumda anlattýklarýna göre, Birinci Dünya Savaþýnda Suriye’de savaþmaya gelmiþ Anadolulu askerler, Halep’te, Þam’da yer yokluðundan sokaklarda uyurken, Araplar uyuyan erlere sessizce yaklaþýp, boðazlarýný kesip kaçarlarmýþ. Günümüzde Araplar, ayný ýrktan ve dinden olmalarýna karþýn, batýlýlarýn da katkýsýyla bir araya gelemediler; tek devlet olamadýlar. Çünkü hepsi Arapça konuþtuklarý halde aralarýnda Milliyet ve mezhep farklýlýklarý vardýr. Kuzey Afrikalýlar daha çok Berberi olarak, Arabistan yarýmadasýndakiler Bedevi olarak anýlýrlar. Iraklýlar ve Suriyeliler Þii’dir. Hepsi ayrý kabilelerin insanlarýdýrlar. Görüldüðü kadarýyla din birliði onlarýn bile birleþmesi için yeterli olmamaktadýr. Her ne kadar þu anda savaþýyorlarsa da, Lübnan’da, Hýristiyan ve Müslüman Araplar Osmanlý Devletine karþý baðýmsýzlýk savaþýnda birlikte hareket etmiþlerdir. Son zamanlarda Kürtlerle Türkler arasýndaki –eskiden beri var olan- ayrýþma belirginleþmeye baþlamýþtýr. “Din kardeþimiz” söylemleri, ayrýþmanýn belirginleþmesinde yetersiz kalmaktadýr. Ýki taraf da ayrý milletlerden olmayý daha çok önemsemektedirler. Batýlý devletlerin bu olayý kaþýmasýna birazdan deðineceðim.

Günümüzde baskýn olan özellik milliyetçilik ise de, eski gelenekler hala sürüyor. Dini farklý olanlara hala iyi gözle bakýlmaz. Komünistler, dinsiz olduklarý için kötü kiþilerdir. Türkler arasýnda Hýristiyanlýðý –ya da baþka dinleri- yaymaya çalýþanlar, önce Müslüman iken Hýristiyanlýðý seçen Türkler kötü kiþilerdir. En yabancý ve en tehlikeli uluslar, dili, dini, ýrký bize benzemeyen uluslardýr. Ancak Moldovalýlar, Gagavuzlar Türk’tür ve Türkçe konuþurlar. Hýristiyan olduklarý halde, onlarý çok yabancý olarak görmeyiz. Boþnaklar Müslüman’dýr. Onlarý da bu özellikleri yüzünden çok yabancý görmeyiz. Halbuki Boþnaklarýn, ayný Araplar gibi, baþka hiçbir özelliði bize benzemez. Kürtler de Müslüman olduklarý için, birçok kiþi “Biz aynýyýz” havasý içindedir. Atatürk’ün yorumuna göre, Türkler ve Kürtler ayný ulusun farklý damarlarýdýr. Halbuki Kürtler benzerlikler olsa bile, Türklerden ayrý bir ulustur. Avrupalýlar da yabancýdýrlar ve tehlikelidirler. Ýþin kötü yaný, karþý taraftakiler de bizim için ayný þeyi düþünmektedirler. Yani biz de onlar için kötü kiþileriz; aramýzdaki dil, din, ýrk farklýlýklarý yüzünden.

Birleþtirici özelliklerin birkaçýnýn bir arada bulunmasý, yapýþtýrýcý özelliði pekiþtirici bir unsur olarak görülmüþtür. Þu anda bile Türkiye’nin birçok yerinde bir kiþinin yalnýz Türk olmasý deðil, ayný zamanda Müslüman olmasý da aranan, istenen bir özelliktir. Bir kiþiden söz ederken Müslüman-Türk deyiþiyle bu özellik vurgulanýr. Kan baðýna dayalý olana aþiretler, hala varlýklarýný sürdürmektedirler. Aþiretler arasý kan davalarý bazen farklý ve yeni boyutlara bürünerek sürmektedir. Geçtiðimiz yýllarda bir aþiret PKK tarafýný tutarsa, onun düþmaný aþiret korucu olmuþtur. Ancak aþiretlikler artýk büyük ölçüde çözülmeye yüz tutmuþtur. Gazete ve TV haberlerinde kan davalý iki aþiretin barýþtýðý, birlikte yemek yedikleri vs. sýk sýk duyulmaktadýr. Bunlar aðýr da olsa bir ilerlemenin iþaretidir ve aslýna bakýlýrsa kaçýnýlmazdýr. Günün birinde aþiret, kabile filan kalmayacak. Bunlar onun iþaretleridir.

Anayasamýzda kan davalarý yüzünden iþlenen cinayetler adi suç olarak görünmesine karþýn, dinle ilgili konular biraz daha dikkatle düzenlenmiþtir. Laiklik ilkesi, kiþi ile Allah arasýna baþkalarýnýn girmesini önlemesi, baþka dinlerden olan insanlarýn dini vecibelerini rahatlýkla yerine getirmelerine olanak saðlamasý ile birlikte, devlet yönetiminde, açýkça Milliyetçiliðin dine karþý üstünlüðünü vurgulamaktadýr. Günümüzde Türkiye’de bazý kesimlerin mücadelesi bundan kaynaklanmaktadýr. Türkiye Cumhuriyetinin ve ordusunun temeli milliyetçiliðe dayanýr. Ancak halk içinde, hala devleti din kurallarý ile yönetmeye istekli gruplar vardýr. Eðer yaptýðým sýralama doðru ise, milliyetçilik yerine dini yerleþtirmeye çalýþmak, ayný tek tanrýlý din yerine kabile, aþiret yönetimini yerleþtirme çabasýna benzer. Din yönetiminden milliyetçi yönetime geçiþ çok yeni sayýlabileceði için, din henüz halk kesimleri arasýnda çok güçlü olduðu için, bu gibi çabalarý da doðal karþýlamak gereklidir. Herhalde aþiret düzeni de din karþýsýnda bir süre direnmiþti. Ayný aþiretlerin daðýlmasý gibi, zamanla gücünü yitirecektir. Tümüyle yok olmayacaktýr ancak ister istemez -devlet yönetimi konusunda- Milliyetçiliðin üstünlüðünü kabul edecektir.

Milliyetçilik üzerine söz ederken, din ve milliyet gruplaþmalarýna çok benzeyen baþka gruplaþmalardan da söz etmek gerekir. Bunlarýn en çok bilinenleri, hemþehri olmak, bir parti veya bir spor kulübü taraftarý olmaktýr. Bir derneðe, hatta bir satranç kulübüne üye olmak bile bir gruplaþma örneði olarak kabul edilebilir. Bunlar kimseye zararý olmayan, aksine yararlý olan gruplaþmalardýr. Gruplaþmada önemli olan þey amaçtýr. Masonluk, Mafia gibi organizasyonlar da gruplaþma örnekleridir. Ancak, kendisinden baþkalarýna zararý dokunan örneklerdir.

Günümüzde ayný bölgeden, ayný þehirden, ayný köyden olmak, ayný zamanda bir kan baðýnýn da habercisi olmak anlamýna gelir ve kiþiler arasýnda bir yakýnlýk oluþturur. Kiþiler birbirlerini tanýmadýklarý halde, ayný bölgenin þivesini konuþabilirler. Günümüzde kentlerin boyutlarýnýn büyüklüðünü göz önüne alýrsak, hemþehri olan iki kiþinin bir kan baðýndan söz etmek çok zordur. Buna raðmen böyle bir ayrýþma vardýr. Türkiye’de kentlerin özellikle futbol takýmlarýnýn olmasý, ayný zamanda bu takýmlarýn taraftarý olunmasý nedeniyle ayrýþma daha belirginleþebilir. Geçmiþ yýllarda Sivasspor’la Kayserispor arasýnda, Kayseri’de oynanan bir maçta çýkan kavgada, 40 kiþi hayatýný kaybetmiþtir. Bir de büyük kentlerde bulunan futbol takýmlarýnýn taraftarý olmak var. Ýstanbul’daki üç büyük takýmýn ayný takýmý destekleyen taraftarlarý arasýnda bir kan baðýnýn varlýðýndan söz etmek olasý deðildir. Bir kiþi kendi isteði ile bir takýmýn taraftarý olabilir ve ona etnik kimliði sorulmaz. Bu takýmlarýn Türkiye’nin ve dünyanýn her yerinden taraftarý olabilir. Bu taraftarlar maçlarda bir arada oturup diðer takýmýn taraftarlarýna cephe alýrlar, küfür ederler, stadyum dýþýnda ölüme varan kavgalar yaparlar. Ayný takýmý tutanlarýn aralarýnda herhangi bir kan baðý yoktur. Bir aile içinde farklý takýmlarý tutan kiþiler olabilir ve aile içinde bile bu yüzden kavga çýkabilir. Tek amaç tutulan takýmý desteklemektir.

Siyasi partilerde durum futbol takýmlarýndan çok farklý deðildir. Bazen partinin söyleminin ne olduðu önem taþýmaz. Önemli olan düþünmeksizin partiyi desteklemektir. Geçtiðimiz yýllarda farklý partilerden olduklarý için birbirlerini öldüren kiþiler olmuþ, olaylar yaþanmýþtýr. Partiler söz konusu olunca, ayný kentli olmanýn, ya da ayný futbol takýmýný desteklemenin bir önemi kalmaz. Yurt sorunlarý söz konusu olunca, farklý siyasi partileri desteklemenin de önemi kalmaz. Yakýn geçmiþte Türkiye, Kýbrýs savaþýnda bu durumu yaþamýþtýr. Türk ulusal futbol takýmýnýn Kore ve Japonya’da yapýlan dünya kupasý maçlarýnda da ayný gerçek yaþanmýþtýr. Demek ki her þeyin bir sýrasý olabiliyor. Duruma göre, ortak çýkarlar söz konusu olunca, insanlar aralarýndaki farklýlýklarý göz ardý edebiliyor. Bu gözlem ve tespit, birazdan söyleyeceðim bir özellik için çok önemlidir.

Tarih boyunca yaþanan savaþlar, göçler, nüfus artýþlarý, insanlarýn birbirlerine karýþmasýna neden oldu. Bugün Türkiye’de olduðu gibi, birden fazla ulus, ayný bir devletin çatýsý altýnda toplanmak durumunda kaldý. Milliyetçiðin iyice duyumsanmasýndan önce, din baðý ve baskýlar, insan topluluklarýný bir süre bir arada tutabildi. Milliyetçiliðin belirginleþmesinden sonra, milletler birer ikiþer ayrýþmaya baþladýlar. Osmanlý Devleti bu þekilde daðýldý. Yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti, yasalarla yönetilen, hangi milletten ve dinden olursa olsun, herkesin eþit olduðu bir hukuk devleti olma çabasý içine girdi. Ancak temelinde Türk milliyetçiliði ve müslümanlýk vardý. Bu durum halen sürmektedir. Bununla birlikte, Osmanlý devletinin devamý olarak, içinde birçok farklý milletten ve dinden insaný barýndýrmaktadýr. Türkiye Cumhuriyetinin hasýmlarý, özellikle batýlýlar, Türkiye’nin durumunun farkýnda olarak ayrýlýklarý ön plana çýkarmaya çalýþmaktadýrlar. Aþýrý Türk milliyetçileri de, bir anlamda onlara yardým etmektedirler. Örneðin, “Türkiye Türklerindir” sözü birçok yerde söylenir (Hürriyet gazetesinin logosu). Bence sözün doðrusu “Türkiye Türkiyelilerindir” olmalýdýr. Bu noktada ülkeleri birleþtirici özelliðe sahip yeni bir kavramdan söz etmek olasýdýr. O da yurtseverliktir.

Ýnsanlarýn bir araya geliþi ve dayanýþmasý, iç etkenlerle birlikte, büyük ölçüde dýþ etkenlerden kaynaklanmaktadýr. Diyelim ki bir mahallede oturuyorsunuz. Yanýnýzda da hiç anlaþamadýðýnýz birkaç komþunuz bulunuyor. Zamanla mahallenize bir takým serseriler dadanýyor ve anlaþamadýðýnýz komþularýnýzla birlikte hepinizi rahatsýz ediyor. Bu beladan kurtulmak için, artýk eski komþunuzla anlaþamadýðýnýzý pek düþünmez ve iþbirliðine gidebilirsiniz. Bunun gibi, anlaþýlýyor ki Türkiye’de sorunlarýmýz kapý komþumuzdan kaynaklanmýyor ve ekonomik bunalým gibi bir zarar olduðunda, ikimiz de ayný þekilde, ayný oranda zarar görüyoruz. Gelecekte ayný coðrafyada yaþamak önem kazanabilir. Milliyetçilik yerine yurtseverlik özelliði ön plana çýkabilir. O zaman da milliyetçi özellikler önemini yitirebilir. Yani Türkiye Cumhuriyeti için Türk olmak deðil, Türkiyeli olmak bütünleþtirici bir unsur olabilir. Böyle bir þey dünyada yaþanmamýþ, olmamýþ deðildir. Örneðin Amerika Birleþik Devletlerinde, dünyanýn birçok bölgesinden ulusundan gelen kiþiler bulunur. Ancak sað ellerini kalplerine götürüp Amerikan ulusal marþýný söyledikleri zaman aralarýndaki farklýlýklar ortadan yok olur. Türkiye’de böyle bir ortamýn saðlanmasý ve hasýmlarýn planlarýnýn geçersiz kýlýnmasý için herkese görev düþmektedir.

Özgürlüklerin artmasý, demokratikleþme, devlet yönetimine katýlým, yurtseverlik özelliðinin öne çýkmasýna katkýda bulunur. Avrupa Birliði ile uyum için bile olsa, son çýkarýlan yasalar, (dillerin ve lehçelerin serbest býrakýlmasý, idam cezasýnýn kalkmasý) Türkiye’nin demokratikleþme sürecine katkýda bulunacaktýr. Türkiye’de yaþayan milletlerin devletten istediði -baðýmsýzlýk dýþýndaki- bütün istekler verilmelidir. Zaten bu durum saðlandýðýnda, Türkiye Cumhuriyeti Türkiyelilerin devleti olur.

Bütün, kendisini oluþturan parçalardan daha deðerlidir. Hiç istenmediði halde günün birinde milliyetçilik nedeniyle Türkiye parçalanacak olursa, yeni parçalarýn her biri, eskisinin toplamýndan daha güçsüz olacaktýr. Bu da her parçanýn dýþ güçlere karþý eskisine göre daha zayýf, savunmasýz olmasý anlamýna gelir. Türkiyeliler bir parça þeklinde yaþamayý sürdürmek ve baþkalarýna karþý güçlü olmak istiyorlarsa, bu esnekliði gösterebilmeli ve kendi aralarýnda milliyetçilik özelliðini geri plana itmelidirler. Yurtseverlik özelliðini ön plana çýkarmalýdýrlar.

Hiç savaþ sýrasýnda düþman ordularýnýn askerlerinin dostluk kurduklarýný duydunuz mu bilmiyorum. Böyle çok örnek vardýr. Sivastopol savaþýnda, Ruslarla Fransýzlar arasýnda, Birinci Dünya savaþýnda, Almanlarla Ýngilizler arasýnda, Çanakkale savaþýnda, Anzaklarla Osmanlý askerleri arasýnda, ateþkes dönemlerinde somut olarak böyle dostluklar kurulduðu görülmüþtür. Bu öyle bir duygu ki býrakýn dini, kabileyi, milliyetçi duygularý, kini, düþmanlýðý yerle bir ediyor. Askerler, belki bir saat sonra birbirlerini öldürmek, dünyada sahip olduklarý tek þeyi, canlarýný almak zorunda kalacaklarýný unutuyorlar. Birbirlerine yiyecek, içecek sunuyorlar. Bu duygu insan olmaktýr; ayný þekilde iki ayak üstünde durmaktýr. Çok ileride, belki günün birinde insanlar savaþmaktan vazgeçerler. Yalnýz sýradan erler deðil, onlarý yönetenler de savaþýn anlamsýzlýðýný anlarlar. Gelecek için önce yurtseverliði, yani iç barýþý, sonra da bu umudu taþýyorum.
M. Sinan Gür
5.Aðustos.2002

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: önyargý
Gönderen: musab eminoglu / , Türkiye
3 Haziran 2011
sosyolojik bir tespit yazýsý yazmýþsýnýz...bu tür yazýlar subjektif olgularý içinde barýndýrdýðý ölçüde deðerini ve bilimselliðini kaybeder...bu tür yazýlarda bu benim fikrim deme hakký yoktur...bu açýdan yazýnsal olarak deðer versemde; özellikle olmasý gereken özellik bakýmýndan yani bilimsellik bakýmýndan zayýf bir yazý...mesela masonlarýn kötü olduðunu söylüyorsunuz...biliyorum ki bu sonuca genel kanýdan vardýnýz ama genel kaný bilimsel bir ölçek deðildir...bunun gibi örneklemeler çokça yazýnýzý sakatlamýþ...ama gene de yazýnsal olarak baþarýlý bulunabilir...sanýrým daha objektifbakmanýz durumunda daha iyi yazýlar kaleme alabilirsiniz..baþarýlar dilerim...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn politika kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Atatürk’ün Bursa Nutku
Laiklik Üzerine

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gizemli Mýsýr - Tek Tanrýlý Firavun Akhenaton
Müzik - Eþkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz
Yeni Bir Vatandaþ Tanýmý 2
Ýnsan Neden Sanat Yapar?
Kitap - Martý Jonathan Livingston
Kitap - Suyu Arayan Adam - 1
Neanderthal Ýnsaný
Google Earth - Moskova'da Bir Araþtýrma Öyküsü
Antakya’da Bir Çiftlik ve Ýzlenimler
Orhan Gencebay Trt1'de

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Nazým Hikmet'ten Çanakkale Þiiri [Þiir]
Ateþ ve Ölüm (Bütün Þiirler 16. 07. 2009) [Þiir]
Seni Seviyorum Bunalýmý [Þiir]
Ýncir Aðacý [Þiir]
Bir Dosta E - Mektup [Þiir]
10 Aðustos 1915 Anafarta Ovasý [Þiir]
Sevgisizlik [Þiir]
Mor Çiçekler [Þiir]
Eskiden [Þiir]
Bir Ruh Çaðýrma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayý seviyorum. Bir tümce, bir satýr, bir sözcük yazýp altýna tarihi atýnca onu zaman içine hapsetmiþ gibi oluyorum. Ya da akýp giden zamaný durdurmuþ gibi. . . Bir fotoðraf, dondurulmuþ bir film karesi gibi. Her okuduðunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman ayný tadý veriyorlar. Siz de yazýn, zamaný durdurun, göreceksiniz, baþaracaksýnýz. . . . Savaþ cinayettir. Savaþ olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanlarý ölenlerin ardýndan aðýt yakmayý edebiyat olarak kabullenmiþ. Yazgýmýz bu olmasýn. Biz demiþtik demeyelim. Yaþam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceðimiz, dolarla, altýnla ölçülemeyecek bir deðer. (Ancak baþkalarý için deðeri olmayabilir. ) Nazým Hikmet’in 25 Cent þiiri gerçek olmasýn. Yaþamý ýskalamayýn ve onun hakkýný verin. Baþkalarýnýn da sizin yaþamýnýzý harcamasýna izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karþýmýza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldýrmamak, bazen savaþa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çýkar. Nasýl oluyor da çoðunlukla siyasi yazýlar yazarken bakýyorsunuz bir kedi yavrusu için þiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranýþýmý yadýrgýyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her þey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarýný çýrpan bir kelebek Ýtalya’da bir fýrtýnaya neden olur. Ya da tam tersi. Ýtalya’daki bir fýrtýnanýn nedeni Çin’de kantlarýný çýrpan bir kelebek olabilir. Bu düþünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaþýr, kaynaðýna geri gelir. "Düþünüyorum, peki neden yazmýyorum?" dedim, iþte böyle oldu. .

Etkilendiði Yazarlar:
Herþeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanýk, Tolstoy ilk aklýma gelenler.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.