//Emperyalizm her dönemde vardý. Bu zihniyet Âdemi kimliðin baþ düþmaný olan bir zihniyettir. Bu zihniyet, Ýslam dünyasýnda da kendi evlatlarýna karþý yaptýðý saldýrýlara cihad kýlýfýný en uygun argüman olarak kullanmayý, en anlamlý çýkýþ olarak bilmiþtir. Ve Ýslam Tarihi; seyyahtan öte bir hiç olan Marco polo’nun yazdýðý gibi de deðildir.//

Adýna Kurtuluþ savaþý denilen mücadelede Anadolu evlatlarý geçmiþte olduðu gibi bir kez daha bu zavallý halklarýn baþlarýndaki yerli iþbirlikçileri, batýlýlarla anlaþarak, askeri iþgale baþlayan batýlýlara karþý verdiði mücadele sürecinde, tüm fakirlik ve imkânsýzlýðýna raðmen halkýn dini duygularý sömürülerle maddi manevi yardýmlarýyla kurtuluþ savaþýnýn öncülerine destek veren halklar! Bugün ayný güçlerin hedeflerine bir kez daha yine ayný senaryo ile alet olabilmektedir.

Bu cümleden, Türkiye Ýslamcýlarýnýn Filistin Gazze’sine karþý uygulanan ambargoya karþý tutunduðu tavýrda bundan faklý bir argüman deðildir. Eðer böyle olmasaydý Fransa’da yasaklanan peçeye karþý/ki Ýslami mi, kültürel mi? Olduðu tartýþýlýr/ celallendikleri gibi mahiyetinde olduklarý Fransýz düþünenlerede ayný tavrý takýnmalýydýlar.

Kaldý ki evinin önündeki çöpü kaldýrmayanýn, komþusuna söyleyecek sözü olamaz. Fransa’da tesettür serbestir. Türk Ýslamcýlarýn Þüheda fýþkýracak þüheda! kaný ile yoðrulduðu söylenen Kur-an’dan daha kutsal vatanlarýnda yasak!

Esasýnda sistem týkanmýþ ve ideolojik çürümüþlüðünü gizlemenin en ideal yöntemini ise adeta beterin beteri var kaderine razý ol! Kaderci anlayýþla, kendi zulmünü baþka mecraya akýtmanýn yöntemlerini yine Müslümanlarýn enerjisinden alarak kalmanýn haklý gururunu yaþýyor!

Gazze’ye olan iþtiyak ve peçeye yasaðýna karþý taýrlarý, bütün bu olup bitenler; sitenim çürümüþlüðünü kurtarma çabasý olarak algýlayamayan Türk Ýslamcýlarýna islah olmalarý için dua etmekten baþka elden ne gelir ki?

Buraya kadar yaptýðýmýz açýklamalardan sonra Ebu zer ve Selahattin’i Eyyubi’yi daha rahat anlaþýlabilmesi içindir.

Ebu zer ve Selahattin Eyyubi, faklý iki kiþiliktir. Bu böyle olmakla birlikte, Türk Ýslamcýlarý her iki kiþiliði de kendi Ýslami anlayýþlarýyla sentezleyip kahraman görebilmekteler acaba neden?

Güç/kýlýç ve kan/ Ýslam’ý özlemini duyan, bu özlemi imanlarýnýn en geçilmez esasý olarak inanan Türk Ýslamcýlarý, yakýn gelecekte kendi içlerinden birini zamanýn Selahattin’i olarak tarihe kaydetmenin arayýþý içindeler. Bura da Ýsrail’e karþý, sözde kahraman yaratmak, adeta Kudüs’ün ikinci Fatihi olarak meþrulaþtýrmanýn gayretlerini güdüyorlar. Türk Ýslamcýlarýna karþý eleþtirelimizden dolayý aldýðýmýz kýnamalarda, Þiacý(lýk) yapmakla yaftalayanlarýn neden bu tavýrlarý takýndýklarý anlamak hiçte zor deðil!

Önce danýþýklý bir güzel one minute! Ardýndan OECD üyeliðine onay ve hemen ardýndan izzet þahini kurtaran kahraman ve Gazze ablukasýný delen, Kudüs’ü kurtaran sözde Ýslam dünyasý kahramaný ve Türk Ýslamcýlarýn özlemi olan kardeþim dediðini sömürme ve de sömürülmesine öncülük eden Ýslamcý aðabey!

Ve…

Gelelim Emevi Ýslamcýlarýn “Ebu Zer” söylemleri ile “Selahaddin-i Eyyubi” kahramanlýðýný birleþtiren sentez aymazlýðýna. Her iki kiþilik arasýndaki farklýlýklara öyle ki;

1- Ebu zer; Peygamberin öz öðretileri ile bütünleþmiþ bir mücadeleci

Selahattin; Emevi akidesi ile eðitilmiþ öyle ki adeta Hayyam’a ilham olabilecek kadar ayyaþ bir Kürt genci!

2- Ebu zer; kan ve savaþtan nefret eder

Selahattin; kan üstüne iktidarýný kurar

3- Ebu zer; adil paylaþýmdan yanadýr

Selahattin; tek-el’cidir.

4- Ebu zer; saray diktasýna isyaný farz bilir, bunun için bedel öder.

Selahattin; saraya itaati farz bilir, bundan ötürü ödüllendirilir.

5- Ebu zer, Müslümanlara karþý olanca eksikliklerine raðmen Kur-an’i öðretilerin müsamahasýný gösterir.

Selahattin; Namaz kýlan, oruç tutan, zekât veren, hacca giden Müslümanlarýn kanýný helal bilir, onlarý haçlýlardan daha tehlikeli düþman kabule eder ve cihad ilan eder!

6- Ebu zer; kendini halktan biri bilir, halkýn sorununa çözüm için kurani öðretilerin zorunluluðunu þiar edinir.

Selahattin; Kendini halkýn hâkimidir. Rey ve görüþlerini Kur-an’a raðmen, Kur-an’a karþý ön planda tutmayý yeð bilir.

7- Ebu zer; Peygamberin sahabesi ve doðru sözlülüðü peygamberce onaylanmýþ peygamber aþýðý bir mümindir.

Selahattin; Peygamber evlatlarýnýn öðretileriyle yaþayanlara karþý amansýz bir kahramandan öteye, onlarýn baþ düþman kabul eder.

8- Ve…

Bu böyle devam eder gider.

Pekâlâ, bütün bu farklýlýklara raðmen nasýl olurda Türk Ýslamcýlarý Ebu zer’le Selahattin’i bir kalpte barýndýra biliyor?

Ebu zer; Sermeye Ýslamcýlarýnýn topacý deðildir!

Ebu zer; Peygamber mescidini dahi yeri geldiðinde ve öyle olduðuna inandýðý anda orayý puthane olarak görüp ilan eden mümin kiþilitir.

Yani Selahattin’in kahramanlaþtýrýlmasý ise bugün olduðu gibi o dönemde de adeta bir “one minute” politika yansýmasýydý!

Böylece bugünün yapay kahramanlarýna, yakýn bir gelecekte hakikat libasý giydirilecek ve geleceðe Kudüs fatihi II. Selahattin olarak geçerse pekte yadýrgamayýz!?

Gerekçeleri ise:

Suriye hattýnýn Ýsrail’e hayat damarý olduðu, böylece Türkiye ile Ýsrail yeniden dizayn edilmesi gereken en ince politikalarýn saman altýnda su yürütme edasý ile güdülürken!..

Amerika ve Ýsrail’in büyük bir çýðýrtkanlýkla, adeta karþý çýkýyormuþ izlenimini estirerek, Þii Hilali diye kabul ettirmeðe çalýþtýðý ve bu Hilalin oluþmasýnda asýl etkenin Ýran'ýn rolünün etkili olduðu hezeyanlarý yaymasý, kendilerine ait planlarýn bir senaryosudur.

CÝA ve MOSSAD’ýn ön hazýrlýklý, pentagon müsaadeli, beyaz saray onaylý planlarýn; Fars körfezini çevreleyen müstakbel Arap-Þii Hilalli devletten Ýran'ýn ne tür faydasýnýn ve Amerika'nýn ne tür kaybýnýn olduðunu hala anlayabilmiþ deðilim.

Ancak Pakistan, Tacikistan, Afganistan ve Ýran, Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin'i de eklediðimizde ''Devrimci Ýslam'' þeridini gererek Kapitalizm adýna Globalleþtirilmek istenen Dünya'yý bu þeritle Kuzey ve Güney diye iki kutup olarak yeniden adlandýrmanýn "Devrimci Ýslam" þeridinde /Kuzey kutbu kabullenmekte zorlansa da/, Güney kutbunu bu þemsiyenin altýnda gölgelendirmek fazla zaman almayacaktýr.

Kaldý ki Güney'in kabullenmek istemediði ve dayatmayla olamayacaðýna inanan, tek Dünya safsatasýna alternatif olarak, kendi bünyesinde barýndýrdýðý deðerler manzumesinin aslýna dönüþü de beraberinde getirecektir. Hem bu deðerler ötekinin isteyerek-istemeyerek görücüye çýkardýðý ''Yatay deðerler'' den ziyade, Güney'in kendi kültürel deðerlerinin mayasýný oluþturan ''Dikey deðerler'' in kendisidir.

Ve devimci Ýslam'ýn gideceði yeni hattýn Güney'i, söz konusu bu Siyasal akýmla yeni tanýþýyor deðil. Bu akýmda güney için esas tehlike, daha önceden kendi asli deðerlerinin orijinalliðine yeniden kavuþmanýn getireceði sancýlý dönemi nasýl aþma sorunudur!..

Geçmiþte Türkiye-Ýran ve Pakistan'ýn oluþturduðu doðu ve batýnýn hayat sigortasý olarak kabul edilen sözde güvenlik/CENTO/ þeridi, farklý bir alternatifin kendi altyapýsýný saðlamlaþtýran yerli dikey deðeri gören küresel imparator, NATO'nun Trans-Atlantik güveliði ile ilgili 5. madde felsefesi!

Peki bütün bu izlenimlere raðmen neden Ebu zer ekonomik idol olarak ön plana çýkartýlmak isteniyor?

Oysa Ebu zer, küresel kapitalizm istilasýna karþý kullanýlacak roman kahramaný deðildi. Bu kiþilik/Ebu zer/ hakkýnda söyleyecek sözü olanlarýn, onu içselleþtirip eyleme dönüþtürmeyle ifade etmeliydi!

Ebu zeri deðerlendirenler, Ehl-i Beyt’in deðerlerinden uzak kalýyorsa, Ebu zeri manipüle ettiðinin en açýk göstergesidir. Zira Ebu zerin çektiði bütün meþgale, çile, sürgün ve sürgündeki þahadet’i Ehl-i Beyt öðretilerine olan baðlýlýðýndan kaynaklanmýþtý. Ebu zer; elindeki kemiði Kab-ul Ahbar’a deðil, kab’ýn üstadýnýn kafasýna indirmiþtir!

Ýlginçtir Fatma evlatlarýnýn katilleri nedense tarihe her zaman kahraman olarak yazýlmýþ ve bu yazgý Ýslam tarihinde Fatýma ile baþlamýþtýr!

Fatma’nýn evladý Hüseyin ki, ölümü dahi sanatsal estetiklerle bezeyip onu ebedileþtirmiþken, O’nun dahi kýyamý hakkýnda Ýslam adýna zorlama tevillere giden Türk Ýslamcýlarý!

Yine ne yaman çeliþkidir ki, Kürtleri kuyruklulardan sayan tertemiz Türk Ýslamcýlarý Selahattin’e kahramanlýkta toz kondurmuyor!

Akdeniz’in güney kýyýlarýný tamamen elinde bulunduran Fatými’ler, Camia-tuz Zehra’yý kurarak, sadece Ýslam dünyasýna yeniden kendisi olmasý gerekiri kendi mektebi öðretileri ile enjekte etmeyi hedef edinmiþlerdi. Bu hedefi taþýmaktan baþka gayeleri olmayanlarýn canýna okuyanlarýn, Müslümanlarýn kafataslarýndan adeta kaleler inþa eden Emevi sultanlarýndan farký neydi? Selahattin’i Ýslami kahraman ilan eden Türk Ýslamcýlarý, Ýslami delillerini nasýl açýklayabilirler?

Tarih okuyucularý, tarihi yazanlarýn düþüncelerini hesaba katmadan ve onlarýn ideolojik saplantýlarýný da deðerlendirmeden okurlarsa, tarihi analiz edemezler. Ýslam tarihi genellikle Mezhebi veya ýrki deðerler üstüne kurulmuþ tarihçilerin yazdýklarý esrelerle Ýslam’a ve Müslümanlarýn inançlarýna gölge düþürmüþtür.

Selahattin Eyyubi hakkýnda dört farklý tarih olmalý. Ne yazýk ki üç tarih var.

1- Sünni tarihi

2- Þia tarihi

3- Batý tarihi

4- Olmasý gereken ama olmayan tarih!

Þimdi acaba Selahattin’den sonraki tarihte Sünni Müslümanlara göre adeta kutsal öncüler kadar pýrýl pýrýl, tertemiz bir sayfasý olan bu zatýn tarih ne kadar objektif yazýlabildi?

Ya da Þia’nýn bir kolu olan Fatýmilere yaptýðý zulümlerden dolayý Þia tarihi ne kadar objektif deðerlendirebildi?

Batýlýlar haçlý seferleri ile elde ettikleri bilim sanat sair deðerlerle Avrupa’ya dönerlerken, acaba neden Selahattin’e saygý duymayý ihtiyaç gördü?

…!

Bizim tarihimiz bize ait olmayanlar tarafýndan yazýlýyor, bu tarih bizim deðil. Eðer Selahattin, iddia edildiði gibi bir kahraman olsaydý, mezhepsel savaþ, hele, hele Müslümanlarýn kanýný akýtan savaþýn kahramaný olmamalýydý!

Bu konuda söylenecek daha derinlikli cümlelerimizi kendimizde saklayarak, “Türk Ýslamcýlarýn þovenizmi ve ideoloji çürümüþlüðü” yazý dizimize son vermeyi düþünüyoruz.

Dileðimiz; özelde Ýslam dünyasýna, genelde dünya haklarýna son ilahi elçinin mesajýna katkýsýz ulaþmasý ve o ilahi pýnardan kana, kana eksikliðini giderip, olmasý gereken Ýnsan-i kâmil sürecine yardýmcý olmaktýr.

Deðil ki birilerini olmayan ithamlarla zan altýnda tutmak ve yeterince manipüle edilmiþ tarihi bir kez daha kirletmek.

Not: Her türlü eleþtiri ve görüþe açýk olduðumuzu ama taþlaþmýþ yanlý tarih ve tarihçilerle, hele mezhepsel yaklaþýmlara mesafeli durduðumuzu, polemiðe girmeyeceðimizi belirtmek isterim