Düþgücü güzelliði, adaleti, mutluluðu yaratýr. -Pascal |
|
||||||||||
|
-Ýçinde kendini bulduðundandýr. En çok etkilendiðin de yazmaktan en çok kaçýndýðýndýr. Evet iþte o paragraf, hadi zorla kendini önce yaz ve sonra düþün hakkýnda. Kendine duygularýna kapýlma, onlarý ifade etme özgürlüðünü yaþat. Kimse duymasa da, bilmese de, görmese de, sen dertleþ, Hayýr Hayýr, Paylaþ kendinle! Sen deðil miydin sevgi ve bilgi paylaþtýkça çoðalýr diyen? Ýþte onlara, birini daha ekliyorsun bu akþam. Duygularýný önce kendinle, sonra duymak isteyenlerle, onlara ihtiyacý olanlarla, sana benzeyenlerle paylaþ. Ve duymak istemeyenlere hiçbir þey anlatma, nasýlsa boþa gidecektir kelimelerin, bari boþlukda dolanýp, senin huzurunu kaçýrmasýnlar. Bilirsin hevesle anlatýrsýn ve karþýnda saðýr kulaklarla karþýlaþýrsýn, içindeki heves, arzu, ümit yavaþ yavaþ söner. Onun için en iyisi duymak istemeyenlerle paylaþmamak, böylece sonradan da kötü olmamak. - Yine yan bilgi takýldý aklýma - Ýþin özüne inmektense, bildiklerini paylaþmak kolayýna geliyor da ondan. - Haklýsýn ama yine de söyleyeceðim. Ama kelimesini, örneðin önce bir cümleyi olumlu halde yazýp, ama yý ekleyip devamýný farklý yazdýðýnda, ilkinde fikri yumuþatmýþ, ikincisinde esas düþündüðünü, hissettiðini söylemiþ oluyorsun. Bu nedenle ama tehlikeli bir kelime, onun yerine ve dediðinde ise iki cümleyi de benimsediðini, seni yansýttýðýný belirtmiþ oluyorsun. - Ýyi ukala dümbeleði, söyledin de bir gýdýmlýk bilgini, baþýn göðe erdi. - Ne oluyor ya, ne kýzýyorsun be! - Yaa deðil yoðurt. - Anlaþýlan, Eleþtirmen Duru yu ele geçirdi. - Hayýr bilemedin, sana hatalarýný sadece eleþtirmen söyler sanýyorsan çok yanýldýn. Sen ne kadar bana küçük kýz desen de benim içimdeki bilgelikten bii habersin, bi de seni duyuyorum diye þiþinirsin. - Peki, mesaj alýndý, gözüm kulaðým açýldý, seni dinliyorum. - Öyleyse, ben de kýzmayý býrakýp anlatýyorum. Derin bir nefes alýp, ilk cümlemle baþlýyorum. - Dur! Önce Ali Yerli Bey in yazdýðý Ýki Darbe Bir Kitap’ý yeniden okumalýyým. -Okudum ve tutuyorum öðüdünü, dinliyorum sözünü, iþte beni vuran paragraf: Özgürlüðe ve sorulara takýntýlýyým… Tatmadýk çünkü. Soru sormayý bilmiyoruz. Özgürlük kenarýmýzdan bile geçmedi. Ben özgürlüðü gördüm. Yaþamadým ama gördüm. Bir insanýn kendisine nasýl düþüncelerden duvarlar ördüðünü biliyorum. Çünkü o benim. Korkularýyla yaþayan, düþündüðünü sanan ama aslýnda bir rayda gidip gelen… -Özgürlüðü görmüþ birine mi gýpta ettin, yoksa sahip olduðun özgürlüðün deðerini bilmediðini mi farkettin? - Yine zýt kutuplardan ve doðru sorularý yakaladýn, yanýtý hem evet hem hayýr olan. - Benim bile sormaya korktuðum soru ise; korkularýyla yaþayan, düþündüðünü sanan ama aslýnda bir rayda gidip gelen, bu sözün içinde uyandýrdýklarý. Senin de, benim de bunlardan biri olduðumuzun farkýnda olmam. Eski bir þiirimsi geldi aklýma. Yalnýz Ýnsanlar Kimi zaman, öyle anlar vardýr ki! Kaybedersin tüm düþüncelerini. Sevgiyi, dostluðu ararken Unutursun tüm güzellikleri Kendini tek baþýna zannedersin! Aslýnda binlerce böyle düþünenden birisin! Senin gibi insanlar, hepsi de tek baþlarýnalar. Ve onlar da senin gibi, Ne büyük bir topluluk olduklarýný anlayamazlar. Bu þiirimsimi yazarken de, bu kýsmý: “Sevgiyi, dostluðu ararken. Unutursun tüm güzellikleri” içime sinmemiþti. Ali Bey in yazýsýný okuyunca, bu uyumsuzluk, daha da gözüme çarptý. Ýki cümlenin yerine, yenisini yazmaya çalýþtým, olmadý. Sanýrým o boþluk bir anda dolmayacak, daha yanýtlanacak çok soru ve yaþanacak çok özgürlük var. -Özgürlüðün azý, çoðu olur mu? -Bilmem kafiye olsun diye demiþimdir belki. -Ama olmaz ki, Mazhar Fuat Özkan’ýn dediði gibi olmalý: “Kafiye olsun diye deðil. Özleye özleye kavuþtuk birbirimize.Birbirimize vitaminler moraller verdik. Ýçimizdeki þeytanlara, zülfikarlarla saldýrdýk. Gözyaþlarýmýzý bitti mi sandýn? -Laf olsun diye deðil. Sora, sorgulaya, hak ederek, emek vererek kavuþtuk bireyliðimize. Seçme hakkýmýzýn farkýnda ve seçimlerimizi kabul edeceklerin karþýsýnda. Birbirimizden önce kendimizi dinledik, anladýk.Güçlü ve zayýf yanlarýmýzý baðrýmýza bastýk. Ýçerdeki, dýþardaki þeytanlara kulak asmadýk, kendi yolumuzu, kendi sorgumuzu, kendi anlamýmýzý kendimizde bulduk. Dünyayla bir olduk. Gerçek demokrasinin içinde, özgürlüðe kavuþtuk. Doða ananýn kucaðýndan koptuk. Ana rahmimize döner gibi, sýðýnsak ona. Baðýþlayan anam gibi, sarýlýrdý ona koþanlara. Not:Yazým bölük, pörçük olsa da sizlerle paylaþmak istedim. Okuyan herkese teþekkür ederim.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Didem Duruöz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |