..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yedi iklim dört köþeyi dolandým / Meðer dünya her tarafta bir imiþ. -Dadaloðlu
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Dünya > leyla karaca




25 Kasým 2009
Boðazlar Ülkesi'nin Büyüsü - 1  
leyla karaca
Düþünüyorum da saatleri ayarlama enstitüsü gibi çaylarý ayarlama enstitüsü kurulsa hiç fena olmayacak!


:BDFE:
Plastik þiþelere doldurulmuþ pancar pekmezleri gözüme iliþiyor, cam kenarýnda usulca dizilmiþ bu suskun günün sakinliðine eþlik ediyorlar.Bu küçük kahvecik, önündeki ýhlamur aðacýnýn huzurlu hýþýrtýsýna kulak verirken, biz içerde bol karbonat dercedilmiþ çaylarý içmeye devam ediyoruz, içimiz ezilerek.Yol boyunca beni en çok rahatsýz eden þey buydu belki de; karbonat katýlmýþ çaya alýþmak zorunda kalmak.Belki burada çay iyidir diye oturduðum her yerde hayal kýrýklýðýna uðruyorum.Düþünüyorum da saatleri ayarlama enstitüsü gibi çaylarý ayarlama enstitüsü kurulsa hiç fena olmayacak!

Karþýmdaki tabelalara bakýyorum.Yolaðzýndaki tabelada , yukardan aþaðýya : Demirköy –Ýðneada, Demirköy dökümhanesi , Dupnisa Maðarasý yazýyor. Bu kahvecikte arkamdaki iki masa dolu yalnýza, birinde kaðýt diðerinde okey oynanýyor.Bu defteri burada buldum. Bir sürücü kursuna ait olduðu anlaþýlan bir kantin adisyon koçaný…

Biraz önce “ Manyetik alan baþlangýcý”yazan levhanýn hemen yanýnda arabayý durdurup ne olacaðýna beklemeye koyulduk, araba beklediðimiz gibi yokuþ yukarý çýkmaya baþladý.Bu dev mýknatýs insaný öyle þaþýrtýyor ki , insan neye uðradýðýný þaþýrýyor.
Istranca Daðlarýnýn yoluna giriyoruz. Yolun aniden beliriveren keskin virajlarý bir lunaparkta balerinin eteklerinde gidiyormuþçasýna içimi altüst ediyor.

Dün ilk olarak uðradýðýmýz yer Kýyýköy oldu.Kýrklareli’nde çok güzel bir kýyý kasabasý, denizi neredeyse içilebilecek kadar berrak, kumsalý tertemiz ve yer yer kayalýklar beliriyor.Kýyýköy’de nilüferlerle bezeli bir sazlýktan geçerek kumsala varýyorsunuz.Kýyýda bir levhanýn resmini çekiyorum telefonumla.Bayýlýyorum bu levhaya çok ironik duruyor:
“Dalgalý havada denize girmek yasaktýr, “ yazýyor.Gülüyorum.Su burada mükemmel ve fazla kalabalýk deðil.Kýyýköyden sonra Hamidiye , Demirköy ve Ýðneada istikametinde yol aldýk.Ýðneada bir hafta öncesinden görmeyi planladýðýmýz bir yerdi bizim için.Ýðneada’dan baþlayarak Boðazlar Ülkesi’ni baþtan baþa fethetmek kendiliðinden geliþen deðil , kurgulanmýþ bir yolculuktu. (Eski Yunanca’da Trakya kelimesi “ trachea” kelimesinden gelmektedir ve bu da “ gýrtlak, boðaz” demektir.Bunun için Trakya “Boðazlar Ülkesi’dir.”)

Gezi Türkiye tatil rehberinde Ýðneada için “Bulgaristan sýnýrýna 12 , Ýstanbul’a 260 km uzaklýktaki Ýðneada, kilometrelerce uzanan kumluk sahili ve plajýyla çevredeki en güzel sayfiye yerlerinden biri deniyor ve devamýnda þu ilginç bilgiye yer veriliyor;Evliya çelebi seyahatnamesinde Ýðneada için “Fatihin akýncýlarýndan Ýne gazinin fethettiði belde. Harap yýkýlmýþ kalesi ayakta zor duruyor.Kale içinde odunculukla geçinen Rumlar yaþamýþ “diyor.(sayfa,108)

Yenice’de manyetik alandan sonra Lüleburgaz’a doðru yol alýyoruz.Gece Ýðneada’da güzel bir motelde kaldýk.Mevsimin en civcivli zamaný olmasýna raðmen motelin boþ olmasý dikkatimi çekti.Bizden baþka kimse yoktu.Denize sýfýr, muhteþem manzaralý bir oda.Kumsalýnýn temiz olmadýðýndan bahsediyor babam.”Toprakla karýþýk, “ diyor.Hemen gezi rehberine bakýyorum.Ayný sayfada MTA tarafýndan yapýlan araþtýrmalarda bu bölgede altýn zerreciklerinin bulunduðu yazýyor.Maliyetin yüksekliði sebebiyle projeden vazgeçilmiþ.Ýðneada’dan ayrýlýrken Longoz ormanlarýna dalýyoruz ve Lagün göllerini görmek için yeþili dayanýlmaz bir ormanda buluyoruz kendimizi.Aðaçlarýn sýklýðýndan ilerlemek ne mümkün ,dallar öylesine kavuþmuþ ki yolun iki yakasýnda , gökyüzü aradan çekilmiþ ve kaybolmuþ.Fakat göle giden yolu bir türlü bulamýyoruz,ormandan içeri 5-6 km gitmemize raðmen.Yol gittikçe yukarý çýkýyor, gözümüz sürekli bir levha bir iþaret arýyor ama ne mümkün,sularýn aþaðý doðru aktýðýný düþünerek yukarý çýkmaktan vazgeçip tura devam etmeye karar veriyoruz.

Tam bu sýrada Longoz Ormanlarý Bilgilendirme Merkezi yazan büyük bir levha gözümüze çarpýyor.Durup bilgi edineceðiz.Korunaklý bir yapý, büyük aðýt kapýlar , temiz bir giriþ ne var ki terkedilmiþ görünüyor.Aðabeyim inip saðý solu kolaçan ediyor, aðýr, kallavi kapýlarý yokluyor.Hiç kimse yok.Bunun yerine orayý mesken tutmaya niyetlenmiþ bir eþek bir görevli edasýyla salýnýyor.Kardeþim Cem Karaca, tam bu aný makaraya sarma fýrsatýný asla kaçýrmaz: Camý açýp eþeðe ciddi ciddi soru sormaya baþlýyor, eþek esneyerek ve kuyruðuyla sinek kovalayarak cevap veriyor tüm sorulara.Gülmekten kýrýlýyoruz.Galiba bu en çok oðlumun hoþuna gitti.Eþeðe baðýrarak soru sormaya devam ediyor ilerlerken.

Gölleri bulmaya karar verip yine ormana dalýyoruz.Bu kadar sýk bir ormanda bir korku filmi rahatça çekebilirsiniz, rol yapabilen kargalara bile ihtiyacýnýz olmaz.Ýnsana gerçekten dehþet veriyor.Sýk dallardan ilerlemek imkansýz, her biri bir kol gibi tutuyor sizi, geçit vermiyor.Ormanda film senaryolarýný bir kenara býrakýp yola devam edeceðiz anlaþýlan.Yolda Dupnisa Maðrasý 25 km yazan levhayý görünce ,hemen gezi rehberine müracaat ediyorum, el deðmemiþ sarkýt ve dikitlerden bahsediyor kitap ve içinden bir nehrin geçtiðinden sözediyor.Yýldýz Daðlarý ile Istranca ormanlarý arasýnda Dupnisa maðarasý.Biz onu görmeden geçiyoruz, yolu iyi deðil .

Trakya bölge müdürlüðüne Hayrabolu’ya nasýl gideceðimizi soruyoruz.Ýlerde 15 km sonra sola dön diyor.Bir yanda Gps’den takip ediyoruz nerede olduðumuzu.Galiba Babaeski yolundayýz, bir yaðmur boþanýyor burada aniden.Günebakan tarlalarýnýn yanýndan geçiyoruz.Yaðmur bir süre sonra duruyor, hava serinliyor suyun havaya dokunmasýyla.Babam, Allpullu’nun Türkiye’nin ilk þeker fabrikasýna ev sahipliði yapan yer olduðunu söylüyor.Alpullu þeker ilköðretim okulunun önünden geçiyoruz.Oldukça eski bir yerleþim olduðunu söylemeye gerek yok, küspe kokularý çok belirgin.

Tarih, 29 haziran 2009 u gösteriyor.Hayrabolu’dan Malkara’ya inmek üzere yola çýkýyouz.Amacýmýz Saros körfezine inmek.Haritada ilginç bir kelime var: Susuzmüsellim.Arapça teslim eden demek bu kelime.(Kelime hakkýnda küçük bir araþtýrma yaptýðýmda kaydadeðer bilgilere rastlýyorum. Merkezi otorite adýna müsellem askerlerinin komutaný olarak bölgeyi yöneten kiþilere bu isim veriliyormuþ. Osmanlý Türkleri’nin Rumeli’yi almalarýný saðlayan kuvvetlerin baþýnda Yörükler (onlardan kurulmuþ Yayalar ve Müsellemler) geliyor. Müsellimler , Osmanlý Devleti'nde, pekçok görevi yerine getiren, harp zamanlarýnda ordunun geçeceði yollarý temizlemek, köprüleri tamir etmek ve yol açmak gibi hizmetlerle de mükellef imiþler. Buna karþýlýk barýþ zamanlarýnda bütün vergilerden muaf sayýlýyorlarmýþ. Cumhuriyetin ilk yýllarýnda adý sadece müsellim olan köylerin bazýlarý diðer müsellim köyleriyle karýþtýrýlmasýn diye Trakya müsellim köylerine de ya coðrafi özelliðine,ya da kurucusu müsellimin özelliðine göre isimlendirilmiþ:.taþlýmüsellim, çerkezmüsellim, kýzýlcamüsellim)

Yol boyunca tadýnda bir çay içme umudumu yitirmiþken Saros körfezine yakýn Korudað tesisinde mükemmel bir çay buluyoruz.Burasý ahþap bir çay evi.Kayýsý ve çam aðaçlarýnýn içinde yoldan biraz yüksekçe biryerde konuþlanmýþ, tahta masalar ve güllerle bezenmiþ. Babam ve ben karbonatsýz çayýn keyfini çýkarýrken bir yandan yolun devamý hakkýnda konuþuyoruz. Burada dev pembe çiçekleriyle þimþir aðacý ilgimi çekiyor. Karþýmda Saros körfezinin adalarý muhteþem güzelliðiyle arzý endam ediyor.Tesisin sahibi bizi bilgilendiriyor.Burada Adilhan köyü maceraseverlerin uðrak yeri.Sahilinde ahtapotlarýn yavruladýðýný duyunca kardeþim orada denize giremeyeceðimizi belirtiyor.

Akþam olmadan kalacak bir yer bulmalýyýz.Orman kampý pansiyon ya da otel bulmalýyýz.Ýlk gece kaldýðýmýz Ýðneada’daki otelden sonra ikinci gece yeni bir mekan aramaya koyulmadan önce bizimkiler daha vaktin olduðunu ve denize girmek istediklerini söylüyorlar.

Adilhan köyüne saptýk.Yol boyunca günebakanlar eþliðinde ilerliyoruz.Pekçoðunun çiçeði henüz açmamýþ.Araya yulaf karýþmýþ buðday tarlalarý.Uzakta villa tipi bahçeli yapýlar göz dolduruyor.Sazlýdere’ye gidiyoruz , karþýmýzda Saros’un adarlý irili ufaklý.Orada yaþayan olup olmadýðýný merak ediyorum.Köy yolunda rastladýðýmýz ufak tefek bir adam Trakyalýlara has þivesiyle kelimeleri eze eze konuþuyor bizimle.Yüzünde çileli gecen bir ömrün izleri yüzün her hareketinde ele veriyor kendini.Bu tarafta denize girecek güvenli bir yer tarif ediyor.ve ekliyor. “ Amma buralarda galacah yer yogdur!..”

Deniz güzel .Pýrýl pýrýl.Ýnsana neden yaþamasý gerektiðini hatýrlatýr gibi özgürlüðe çaðýrýyor.Su olanca büyüsüyle karþýmda.Bir hafta sürecek bu turda öyle hýzla yol alýyoruz ki deyim yerindeyse sadece “uðruyoruz.” Denizden sonra babam Namýk Kemalin mezarýnýn buralarda olmasý gerektiðini söylüyor.Meraklanýyorum.Oraya uðramaya karar veriyoruz.

Bolayýrda Namýk kemal ve gazi Süleyman paþanýn türbelerini bulduk.Büyükçe bir park içinde.Gece ýþýklandýrmasý yetersiz de olsa bakýmlý sayýlýr.En azýndan temiz.

Namýk Kemal buraya defnedilmeyi kendisi vasiyet etmiþ.Parkýn giriþinde onun þu dizeleri karþýlýyor bizi:

Ölürsem görmeden millette ümid ettiðim feyzi
Yazýlsýn seng-i kabrime vatan mahzun ben mahzun

Burada mezarýn yanýnda yazarýn hayatý hakkýnda bilgi veren camlý geniþçe bir pano var ve bir þiiri yer alýyor.Burada yazdýðýna göre yazar (1840-1888) Sakýz
Adasýnda zatürreden ölüyor ve buraya gömülmek istediðini vasiyet ediyor.
Süleyman þah1316-1359 bir Rumeli fatihi.Lalasý ve atý ile yan yana yatýyor.Türklerde eðitime verilen öneme ve hayvan sevgisine bakar mýsýnýz? Kendisi burayý fetheden Osmanlý paþasý.”Osmanlý þehzadesi ve komutan 1330’da Ýznik ve 1337 ‘de Ýzmit’in alýnmasýnda önemli rol oynadý.Bolayýr yakýnlarýnda bir av gezisi sýrasýnda atýyla birlikte uçurumdan düþerek hayatýný kaybetti.” þeklinde bir not var burada.

Yola devam ediyoruz.Gece konaklamak için önceden duyduðumuz Güneyli köyünün yolunu tuttuk bile.Gece karanlýkta vardýðýmýz bu köyde kaldýðýmýz sýnýrlý saatler boyunca küçük bir masal kentinde gibiydik.Küçük bir sahil kasabasý burasý. Þirin sahiliyle göz dolduruyor.Gelibolu’ya inerken yolda , elektrik üreten rüzgar pervanaleri dikkatimizi çekiyor bu elbette bir anlamda ülkemizin enerjide ilerleme kaydettiðinin açýk bir kanýtý.

Güneylide Rusça konuþan birkaç Bulgar dýþýnda turiste rastlamadým.Bu tatil köyünün öyle sýcak ve samimi bir havasý var ki insaný hemen esir ediyor.Þirin sahil boyunda gece gezintisine çýkmýþ insanlarýn arasýna karýþýyoruz.Kalabalýk burada bir nebze arttý.Burda kaldýðýmýz Martý motel gece muhteþem ýþýklandýrmasýyla dikkatimi çekmiþti.Ýçeri bir göz atýnca buranýn ne kadar isabetli bir karar olduðunu anladým.Her ayrýntý misafirlerin rahatý için düþünülmüþ, odalarýn fiyatlarý çok uygun ve odalar son derece rahat ve þýk.Özellikle kaldýðým 204 numaralý oda pembe-gülkurusu dizaynýyla görür görmez beni büyüledi.Pembe halý , gülkurusu perdeler ve yatak, hasýr kaplama kapý ve dolap ve ortadaki hasýr koltuk , balkonun kapýsýný açýnca içeriyi huzura boðan deniz kokusu ve tatilcilerin sevimli gürültüleri ve buna eþlik eden hafif bir çekirge melodisi.Mükemmel bir dekor oluþturulmuþ motelin içinde.Ýnsaný saran ve güven veren mutlu bir romanda dolaþýyormuþum gibi. Buraya yeniden gelip daha uzun süre kalmalýyým.Sabah kahvaltýsý neþe içinde geçiyor burada, bahçe düzenlemesi nefis , her adýmda baþka bir güzelliðe çekiyor sizi.

Üzüntüyle ayrýlýyorum buradan, yolda biraz surat da asýyorum galiba.Kadýnlar erkeklerden farklý olarak her yeri görmeyi deðil de beðendikleri bir yerde biraz daha uzun kalmayý tercih ediyorlar.Belki evcimen yapýlarý bunu gerektiriyor.

Gelibolu yarýmadasý tarihi milli parkýna giriyoruz.Gelibolu yarýmadasýnda Çanakkale savaþlarý tanýtým merkezi sinevizyon gösterisi için duraklýyoruz.Oradan Kabatepe’ye geçiyoruz.Burasý orman ve kamp alaný , denize girmeye ve yemek yemeðe müsait alanlar oluþturulmuþ.

Beni burada þaþýrtan oturduðumuz masanýn hemen yanýnda aþikare siperlerin olmasýydý.Geliþigüzel çukur deðil de bildiðiniz siper.Kývrýla kývrýla giden son derece estetik bu siperler insanlarýn oturup sohbet ettiði masalarýn hemen yanýndan su gibi akýyordu.Siperlerin içine girdim, acaipti.Gerçekten korunaklý bir saklanma yeri.
Giriþi paralý bir piknik alaný ve ayný zamanda bir plaj burasý. Ýnsanlar denize giriyorlar, mangal yakýyorlar bir yandan. Ecdadýmýz, binlerce Mehmetçik burada can verdi ve bu siperler mutlaka koruma altýna alýnmalýydý.En azýndan etrafý çevrilebilir, o siperlerin içinde vatan için düþünmeden can verenler yoksa bu kadarýný da mý hak etmiyor? Ziyaretçiler orada siperlerin üstünden atlayarak (afedersiniz) biraz ilerdeki wc’de hacetlerini gidermeye gidiyorlar, belki çoðu farkýnda bile deðil.

”Bastýðýn yerleri toprak diyerek geçme taný! Düþün altýnda binlerce kefensiz yataný!”, diyen üstada hak vermemek mümkün mü?Yetkililerden ricamýz bu konuya acil müdahale etmeleri (hatta o bölge paralý bir plaj alaný olmasa da olur!) ve bir zamanlar kan gölüne dönmüþ o siperlere gereken önemi vermeleridir.Biz bunun telafi edileceðine tüm kalbimizle inanarak yola devam edelim.


Hayraboluda bir not defteri edinmeme raðmen halen inatla bu küçük ve daracýk adisyon koçanýna yazmaya devam ediyorum.Çanakkale’de Seddülbahire iniyoruz.Abideyi ziyaret edeceðiz.Çok kalabalýk burasý , insanlar rehberlerinin etrafýndan toplanmýþ ilgiyle dinliyorlar anlatýlanlarý.Biz de eksik kalmayalým diye yanaþýyouz kalabalýða.Rehber ilginç þeyler anlatýyor.Anzaklarýn bir þehidimizin baþýný kesip memleketine götürdüðünü ve ölürken bunu torunlarýna itiraf ettiðini söyleyerek baþýn Türkiye’ye iade edildikten sonra gömüldüðü yeri gösteriyor.Kalabalýk grup ikiþerli sýra halinde o tarafa yöneliyor.Yüzlerinde saygý en belirgin ifade ve biraz da anlayabilme çabasý.Burada öyle çok anýtmezar yapýlmýþ ki okumaya kalksanýz neredeyse günler alacak,Ýçim titriyor.Rehber devam ediyor: Abidenin 41 m 70 cm olduðunu ,abidenin dört ayaðýnýn dört kýtadan düþmaný yendik anlamýna geldiðini söylüyor.

Eceabat’tan vapurla karþýya geçip Çanakkale’den Truva’ya doðru gidiyoruz.Burada çekirge sesleri yoðunlaþýyor.Hatta bu çekirgeleri görebilirsiniz.Kaz daðlarýna doðru yaklaþtýkça bu çekirge seslerinin ekosu da artýyor.Dayanýlmaz bir ritm.Bozcaada tarafýna doðru ilerliyoruz.Mahmudiyedeyiz. Behramkalaye çýkacaðýz.yani assosa.Don kiþotun yeldeðirmenlerine benzeyen rüzgar türbinleri yine karþýmýza çýkýyor.Bu pervanalerin bir kanadýnýn uzunluðu en az 50 m.Orada bu manzarayý izlerken sevimli bir keçi ailesinin arasýnda kalakalýyoruz. Bozcaadaya giden yolda sýk zeytinlikler var.Bu aðaçlarýn yaz kýþ yeþil kalabildiðini söylüyor babam.Doðrusu tüm bitkileri tanýyan hatta tüm kuþlarý çok uzaktan tasvir eden biriyle gezmek insana çok þey öðretiyor.Hele arpa ve yulafý zor ayýran biri olarak benim böyle doðayý iyi bilen ve onun dilini çözmüþ biriyle gezmem oldukça faydalý oldu.En azýndan söðüt aðacýyla zeytin aðacýný bir daha karýþtýrmayacaðým.

Yollarda gezerken bu göçebe yaþam içinde insan yaþama hakim olan kozmopolit yapýyý görüyor en þeffaf haliyle.Ýnsanlar ne kadar benziyorsa bir o kadar da farklý yaþamlar sürdürmekte.Çanakkale’de asyanýn batýdaki en uç noktasý olma özelliðiyle ön plana çýkan Babakale’ye uðruyoruz.Burasý da küçük bir köy.Burada üçüncü geceyi geçireceðiz.Bu bölgeye geç bir saatte vardýðýmýz için belki de kalacak yer bulmakta zorlanýyoruz.Köyün otelleri bana hiç güven vermiyor nedense.Çok eski ve tuhaf kokuyor, yadýrgýyorum doðrusu.Bir yerde kalabilmeniz için – bu çadýr veya karavan da olabilir ki bana zevk verir- önce uykuya dalabilecek asgari bir güven edinmeniz gerekiyor.

O kadar yorgunuz ki bulduðumuz ilk pansiyonda kalýyoruz.Burasý temiz, ben hemen seriliyorum yorgunluktan ,oðlum çoktan uyudu.Bir çocukla gezerken her þeye iki kat fazla dikkat etmek zorundasýnýz, onun rahatý ve yeterince beslenmesi - elbette yollarda risk her zaman daha fazla-için hep onun yerine de düþünüp onu kollamak gerekiyor.Sanýrým bu gezide oðlum benden daha rahattý ve hiç þikayet etmedi.

Yataða uzanýp biraz kitap okumalý þimdi.Camý açýp dýþarý bakýyorum önce .Daracýk bir taþ sokak.Çok eski bir yerleþim burasý.Aðaçlýktan yolun ilerisini seçemiyorum, ama giriþte hemen her köyde olduðu gibi bir geniþ bahçeli bir kahvehane vardý.Sabah olunca anlayacaðýz nerede olduðumuzu.Elimde kitabým uzanmýþken merdivenleri çýkan kibar bir hanýmefendinin sesi geliyor kulaðýma.Yan odada kalan babamlara pikeyi üst kattan getireceðini yeni yýkamýþ olduðu için oradan almasý gerektiðini söylüyor.Bayanlarýn dahil olduðu iþletmeler her zaman daha temiz ve daha özenli iþliyor.Burasý kalite olarak da iyi.

Sabah duþtan sonra kahvaltýya iniyorum.Gayet itina ile hazýrlanmýþ nefis bir masa bu.Buranýn sahibi bayanla sohbet ediyoruz bir yandan.Bizi bilgilendiriyor, hemen yantaraftan gelen sesleri fark etmiyorum önce, el yapýmý býçaklarýn olduðu çok küçük bir iþletme.(Bu pansiyonun kartýný kaybettiðim için adýný hatýrlayamýyorum.)

Babakale’nin hemen giriþinde kahvenin arkasýnda el yapýmý býçaklarýn üretildiði dükkanýn hemen yanýnda burasý.Ateþte demiri/çeliði dövüyor, seslerden yalnýzca bunu çýkarabiliyorum o an.Yöreye has avcý býçaklarý yaplýyormuþ burada.Hayvan boynuz ve kemikleri kullanýlarak ve tamamen elde.Ziyaret ettiðimiz dükkan sahibi yurtdýþýndan pek çok ülke televizyonunun buraya çekime geldiðini fakat türk televizyonlarýnýn –TRT dýþýnda- bu konuya ilgisiz kaldýðýný belirtiyor.Buradan el yapýmý avcý býçaðý alýyorum.Gerçekten orijinal görünüyor.

Kale çok yakýn buraya.Duvarlarýn fazla yüksek olmamasý dikkatimi çekiyor.Buranýn çok ilginç bir hikayesi var.Bunun öykü ustalarýnca es geçilmemesini diliyorum.1725 yýlýnda padiþah 3.Ahmet döneminde korsanlardan korunmak üzere vezir kaptan Mustafa paþa tarafýndan yaptýrýlýyor.Olay þöyle geliþiyor:Bir fýrtýnada köye sýðýnan Mustafa paþaya köylüler korsan saldýrýlarýna karþý bir kale yapýlmasýný istediklerini söylüyorlar.Ve bu kale o devrin mahkumlarýna karþýlýðýnda serbest býrakýlacaklarý vaadiyle yaptýrýlýyor.Gerçekten buranýn yerlileri de serbest býrakýlan mahkumlar oluyor.Ve burada çeþitli zanaatlarla uðraþýyorlar demin örneðini verdiðim el yapýmý býçaklar ve deri tabaklama gibi.Kalede otururken karþýnýzda Midilli adasýný görüyorsunuz.O kadar yakýnýnýzda ki , oranýn yunan adasý olduðuna inanmak güç.Kale surlarýnda otururken kendimi o zaman dönmüþ hissettim.Bacaklarýmda koyun yününden dolamalar, ayaðýmda çarýklar, önümde çamur kaplar.Kalenin surlarý halen saðlam hatta kenarlarda birkaç odasý da saðlam görünüyor.Ama ortasý tamamen yýkýlmýþ.

Buradan çýktýðýmýzda yolculuðun baþýndan beri 800 kilometre yol katettiðimizi görüyorum.Buradan Gülpýnar köyüne geri dönüp Assos’a hareket ediyoruz.Ýleri gidemeyiz çünkü asyanýn batýdaki en uç noktasý burasý.( devam edecek)

Temrin -18.sayý





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn dünya kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Boðazlar Ülkesi'nin Büyüsü - 2

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Okurdan Gecikmiþ Bir Özür / Gerekli Açýklama Ýçin Gerekçeli Karar
Bir Akustiðin Armonisi: Dilküþa
Bir Huzur Duraðý; Pervanenin Duasý
Kalp Ülkesinin Seyyahý Leyla Karaca

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Çeviri Günlükleri 2 [Þiir]
Kýrýk Beyaz [Þiir]
Yaseminler Yavaþ Açar [Þiir]
Leyla Karaca / Üçüncü Mevki Dergisi Ýçin Söyleþi [Þiir]
Sonsuzla Sek Sek'te Var mýsýn? [Þiir]
Leyla Karaca / Acemi Dergisi Ýçin Söyleþi [Þiir]
Çeviri Günlükleri 1 [Þiir]
ve Þiir (1) [Þiir]
Yumuþak G Soruþturma; Þiirin Estetik Deðeri [Þiir]
Muazzam [Þiir]


leyla karaca kimdir?

Ruh bedende ihtiyar olarak doðar; beden ruhu gençleþtirmek için ihtiyarlar. (Oscar Wilde)


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © leyla karaca, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.