Yanlýþ sayýsýz þekillere girebilir, doðru ise yalnýz bir türlü olabilir. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Abdullah Çaðrý ELGÜN cagrielgun@hotmail.com Hayatý: 15 Þubat 1955 yýlýnda Yozga’ta Kürkçü köyünde doðdu. Oðuz neslinden olduðunu söyleyen þair, sekiz kardeþ olup adý ezanla konuluyor. “Yýl bin dokuz yüz elli beþ Doðum günüm on beþ þubat, Anam, babam sekiz kardeþ, Dedikten sonra: “Ezan ile konmuþ adým” “Yeþili bol Kürkçü köyüm” Diyerek de kendi köyü hakkýnda bilgi veriyor. Ankaralý bir iþ adamý olan þair, bir çok dergi gazete ve antolojilerde þiirleri ve yazýlarý yayýnlanmaktadýr. Þiirlerinde Hacý Bektaþî Veli, Hz. Muhammed, Mehmetçik, Polis, Öðretmen, Dýþ Türkler, Vatan, Ankara, Türkiye, Mehmetçik, Çanakkale, Bayrak, Atatürk, ayrýlýk, hasretlik, kavuþma, sevgi, aþk gibi konularý oluþturur. Ýþlek, âhenkli, besteli, Türkçe söyleyiþin hakim olduðu þiirlerde kendi duygularýndan yansýmalarý hayat felsefesi ile birleþtirmiþ gibidir.Halk edebiyatýnýn koþma tarzýný kullanan þair, güzelleme, aðýt, türkü tarzýnda da þiirler yazmýþtýr. Bir þiiri de Orhan DOÐANAY tarafýndan bestelenmiþtir. Bir çok þairi örnek almak, bazen þairlerin þekillenmesinde bir karmaþa meydana getirebilmektedir. Þair için yazýlan ve Hayrettin ÝVGÝN imzalý yazýda bu durum açýkça ortaya konmamýþ olsa da Murat DUMAN bence kendi çizgisini arayýp bulmak istemektedir. Þiirde buna “uslûp” deniyor. Bir çok þair bunu yakalayabilme uðrunda ömür tüketir. Tarzýný belirleyemeyen þairi zaman yutar. Yýllara ve asýrlara direnemez. Bir çok þair ile haþýr neþir olmak bazen çok þiir yazmayý ve uslûp belirsizliðini doðurur. Böyle bir yanlýþlýða düþmemek için, bütün þairlerin þiirlerinden ve uslûp tarzýndan yararlanmak gereklidir; fakat kendi yolumuzda ilerlemeyi sürdürmeliyiz. Hayrettin ÝVGÝN, Âþýk Þeref TAÞLIOVA, Ýsa KAYACAN, Osman Nuri SEZER, Mustafa CEYLAN gibi þair, halk âþýðý; ve yazarlarýn, hakkýnda görüþ bildirdikleri ve Ahmet Tufan ÞENTÜRK, Cemal SAFÝ, Hüseyin YURDABAK, Vedat FÝDANBOY, Âþýk Þeref TAÞLIOVA gibi usta þairlerden ders aldýðý da belirtilen þairin þiirlerinde saðlam ve teknik bir yapý dikkate deðerdir. Þair Murat DUMAN, þiirlerinde teknik bilgileri saðlam, kafiye kuruluþu mükemmel, ölçü ve mýsra kuruluþlarýnda kolaylýk elde etmiþ bir þair olarak görünüyor. Bu bakýmlardan ele alýndýðýnda bu övgüleri yazdýklarýyla çoktan hak etmiþ görünüyor. Edebî Þahsiyeti: Þair ünlülerden ders almýþ onlarýn bellettiklerini kendi doðrularýyla sentez etme fýrsatý yakalamýþtýr. Bütün bu ustalarýn þiirlerinin tesirini Murat DUMAN’da görmek çok tabiidir. Duyuþ düþünüþ ve heyecanlarý Yunus’tan Mevlâna’dan, Hacý Bektaþ’dan vatandan, bayraktan, millet, Mehmetçik’ten almýþ olduðunu görmekteyiz. Murat DUMAN, kafiyeli, duraklý duraksýz, hecenin yedili sekizli ve on birli kalýplarýnda oldukça baþarýlý bir durum sergiler. Murat DUMAN’ýn þiirleri tek tek incelendiðinde çoðunda teknik yönden bir saðlamlýk kafiye diziliþleri yönünden bir saðlamlýk, ölçünün uyum konusunda ise mükemmeliyetlik göze çarmaktadýr. Þairin þiirleri bütün olarak incelendiðinde ise de parça parça DUMAN görmek mümkün iken, þiirde duygu, melodi, assonas, ritmik deðerlerle duygu eksikliði göze çarpar. Þairler þiirlerinde üç þeyi dikkate almak zorundadýrlar. Bunlar þiirin âhenk araçlarýdýr. Þiir, musiki, raks(dans). Eski Türklerde þiirin kopuz eþliðinde söylenmesi, eski Yunan’da þiirin “Lir” çalarak okunmasý, günümüzde tüm ezgilerin, güftelerin þiir olmasý, aðýt ve türkü sözlerinin þiir olmasý söylediðimiz fikri ispat eden en güzel örneklerdir. Bana kalýrsa bir kýsým þairler gibi Murat DUMAN da þiirde “müzik, ritim, heyecan” yani biraz da duygu ile âhengin, hangi ögelerle saðlandýðýný belirlemesi þiirdeki ses akýþýný fark etmesi gerekmektedir. Þair, þiirde ritmin önemini ve ritmin nasýl saðlandýðýný açýklýða kavuþturmak, söyleyiþ tarzý, kafiye, redif, iç kafiye ve þiirde aliterasyon, assonans gibi ses benzerliklerinin þiirdeki iþlevini ortaya çýkararak onu þiire verebilmek farklýlýðýný gösterecektir. Her gerçek þair, “ses”in peþinden gider. Þair için dil, bir anlam unsuru olduðu kadar da âhenk unsurudur. Sese, hiç olmazsa mânâ kadar yer vermek mecburiyetindeyiz. Böyle olmasa þiir, anlam yönü ne derece önemli olursa olsun, dilin mûsýkî imkânlarýnýn iyi kullanýlmamasýndan dolayý boþluk doðar. Bu sebeple þiire dair her deðerlendirmede, âhenk, önemli bir þiir unsuru olarak ele alýnmalýdýr. Þiir, mûsýkînin kendisi deðilse de, kelimeleri, ses bloklarýný ve hatta tek tek sesleri seçerek kullanma özelliðinden dolayý, müzikal bir metindir. Þair, dil birliklerini yani kelimeleri seçerek kullanýr; kelimeleri öyle bir hattat titizliði ile yerleþtirir ki, þiir mücevhercinin mücevheri gibi parlamaða, ýþýldamaya baþlar. Her edebî eser için geçerli ve gerekli olan bu seçicilik, þiir için kaçýnýlmaz bir mecburiyettir. Vezin, kafiye; alliterasyon, armoni… Þairin bu tasarrufundaki seçimin ayrý ayrý tecellisi olarak karþýmýza çýkar. Bu unsurlarýn yalnýzca biri bile, þairi seçici olmaya iten en önemli unsurlarýn baþýnda gelir. Murat Duman þiirde oldukça seçici hareket etmiþ, teknik yapýyý saðlamlaþtýrmýþ; ama duyguyu ihmal etmiþ gözüküyor. Dilin þahsî tercihlerle kullanýlmasý o þairin üslûbu meydana getirir. Ýki üstat bir þairin veya bir araþtýrmacýnýn þiir tahlili ve þiirler arasýnda farký görmesi ayýrt edebilmesi bu sebepledir. Uslûp sanatçýyý sanatçýdan ayýran belirgin bir farktýr. “Akif’in, Yahya Kemal’in, Emrah’ýn; Aþýk Hasan’ýn, Fuzûlî’nin üslûbu, Bâkî’nin, üslûbu” tabirleri, bu sanatçýlarýn dili, kendi tercihleri doðrultusunda kullanmasý ile meydana gelmiþtir.“Üslûp, bir sanatkârýn bütün eserine mýsra mýsra yerleþen ve onun tamamýna tesir eden, ona kendi olmanýn sýrrýný veren bir þahsiyet damgasýdýr. Bir Kiþilik mührüdür. Herhangi bir þairin eserini incelediðimizde seslerden baþlayýp eserin, bütün derinliðine nufuz eden mýsra mýsra þiirin bütününde, þiir tamamlanana kadar, þairin bu mührünün iþaretlerini taþýr. Murat Duman’ýn þiirlerinde bu mührü bulmaya devam ediyor. Þiir yazanlar þunu kesin olarak dikkate almalýdýrlar: Þiirde en önemli unsur, þiirin bir âhenk sanatý olduðu ve þiirin ritim dilini, kelimelerin raks dilini, mûsýkî dilini, ve bütün olarak bu armoniyi bu müzikali yazdýklarý þiirlerde yakalayabilmektir. Bundan sonra þiir hece, aruz veya serbest ölçü ile de yazýlsa þiir þiir olur, gerisi yalan olur. Bunun için özel gayret göstermek þairin asýl amacý olmalýdýr. Þiirde teknik yapý, kafiye, aliterasyon, redif, þekil, lisan vesaire muvaffakiyeti; bir sanatkâr için fazla meziyet sayýlmaz. Bunlar þiirde kendiliðinden veya biraz çalýþma ile meydana gelen tabii þartlardýr. Þairlerin vazgeçemeyeceði ve ýsrarla üzerinde durmasý gereken þey þiirdeki âhenktir. Bu durumun þiirin vazgeçilmez, tabiî þartý olduðunu kabul etmek ve ondan asla vazgeçmemektir. Bu anlayýþ içinde, bir taraftan geleneðe baðlanan, bir taraftan da yeni arayýþlara açýlan þairlerin, þiirlerinde âhenk temini için deðiþik þairlerin güzel þiirlerini denemek; bu denemeler sonucunda da hususî bir âhenge ulaþmak ve kendi uslûbunu oluþturabilmek var olmakla yok olmak arasýnda bir mücadele olacaktýr. Murat DUMAN, kimi þiirleri bu musiki mayasýný þiirlerine katarken, kiminde de bunlarý ihmal etmiþtir. Baþlýca ritm unsurlarý vezin ve kafiyedir; fakat özellikle bazý þairler için muhtelif seviyelerdeki tekrarlarýn da önemli bir ritm unsuru olduðunu görüyoruz. Vezin ve kafiyenin biraz da hazýr ve basmakalýp sayýlabilecek ritmik özelliðine karþýlýk, bu tip tekrarlarýn, daha hususî ve tema ile daha yakýndan ilgili bir ritmin doðmasýnda önemli bir rol oynadýðýna dair, bir hayli örnek gösterilebilir. Þiiri ölçü, uyum, denge olarak anlarsak, hece, aruz veya serbest vezin sadece bir þahsî tercih meselesinden ibaret kalýr. Bir þair için, ayný kýtada muhtelif duraklar kullanmak suretiyle saðlanan kýsmî ritim deðiþikliðinin yanýnda saðlam bir teknik yapý ölçü olsa bile ritim, musiki, anonans bir þiirde yoksa o þiir saðlam bir yapýya sahip olsa bile cýlýz kalýr. Okuyucuyu tatmin etmez. Yani tuzsuz yemek gibidir. Serbest þiir, aruzun ve hecenin hazýr âhengini kullanmak gibi bir imkâna sahip olmadýðý için daha zordur. Bu zorluðu gidermek, þairin duygu yüklü, heyecan verici ve güçlü bir ritm duygusuna sahip olmasýyla mümkün olacaktýr. Serbest þiir, alt alta yazýlmýþ satýrlardan ibaret bir nesir olmaktan ancak böyle kurtulabilir. Bence bir þiirde musiki, ritmi tek tek mýsralarda deðil, bütün þiirde yaratýlmasý gereken bir düþünüþtür. Bütün þiire yayýlan bir kafiye âhengi, sesi de anlamý da belli aralýklarla bir ortak ses etrafýnda toplamak gibi çok önemli bir görevi üstlenmiþ olur. Böyle bir þiir bestelenmeden besteli gibi gözükür. Halk aþýklarý, irticalen(kendiliðinden) hazýr cevap olarak, hemen orada, bir konuya uygun yakýþtýrma ile sazýyla þiir söylerken, þiiri saza, notaya uydurup, nasýl ritim veriyorsa, þair de öyledir. Yazdýðý þiire duygu, heyecan, ruh, ritim musiki, armoni vererek onu þiir yapar. Böylece þiir þairin ruh dünyasýný, duygularýný düþüncelerini, kýsaca þairi yansýtan ve þairin kendisini olan bir çocuðu, eseri, olur. Karacoðlan, Dadaloðlu, Köroðlu, Erzurumlu Emrah, Seyrânî, Aþýk Hasan da böyle olduðu için yüz yýllar sonra bu þiir falan kiþinin diye bilmekteyiz. Yani biz onlarý genetik yapýsýndan, atalarýmýzn deyiþiyle kanýndan tanýyoruz. Þair iþte böyle bir teknik yapýdan ve eðitimden geçtikten sonra usta þair oluyor. Murat Duman’ý da böyle tanýmak için önümüzde bol bol zaman var. Kafiye, esas itibarýyla, bir ses tekrarý olduðuna göre, yakýn veya uzak aralarla ayný sese dönüþ, þiirin ritmik dokusunu oluþturan en önemli faktörlerden biridir. Þiirde kafiye, hem bir ses unsuru, hem de anlam unsuru olarak yer alýr. Gerçek þairler, kafiyeyi þiir dilinin tabiî bir parçasý olarak kabul ederler ve onu, her iki göreve uygun bir düzenlemeye tâbî tutarak hem mýsra ile, hem de bütün metinle (bütün güzelliði) kaynaþtýrýrlar. Yahya Kemal’in “En güzel kafiyeler mýsra ile samimî olarak kaynaþmýþ olan kafiyelerdir” sözü, iðreti ses benzerliklerinin ve hattâ, ne kadar kuvvetli olursa olsun, þiirle çok yönlü bir kaynaþma temin edemeyen kafiyelerin yeterli olamayacaðýný ortaya koymaktadýr. Þiirde kafiyeyi taþýyan kelime veya kelime grubu, en az ait olduðu mýsraýn diðer kelimeleri kadar mânâya hizmet etmelidir. Þairin tam kafiyeyi daha çok tercih ettiði görülmekle beraber, bazý þiirlerinde kafiye, yok denecek kadar gevþetilmiþ, yakýn seslerin uyandýrdýðý kafiye intibaý ile yetinilmiþtir. Þiir boyunca devam eden kafiye geleneðe baðlý kaldýðý koþmalar dýþýnda çok deðildir. “Büyük þairler çoðaldýkça ve giderek þiir tekniði ilerledikçe, tekrar þekilleri de geliþmektedir. Þiirin diðer ses araçlarý ile yakýndan baðlantýlara sahip olmasý, þiirin varlýk bütünlüðünü oluþturmada görevler yüklemekte þiirdeki tekrar gruplarý, aranýp bulunmaktadýr. Bunun içindir ki Türk þiirinde tekrarlara önem veren büyük þairler de doðmuþtur. Dede Korkut ve Oðuznamelerde oldu gibi sonraki dönemlerde de kafiye, ses tekrarlarý, aliterasyon, nesirdeki secî dediðimiz bu tekrarlar , bugün de Türk þiirinin önemli ses ve anlam araçlarý olmuþtur. Þiirlerinden Örnekler: CAHÝLE SÖZ DÜÞTÜ Þuara meclisinde bir cahile söz düþtü Bilenle bilmeyenler bir kulvarda koþar mý? Bilginin kalemine yangýnlardan köz düþtü, Cahilin sofrasýnda ârif olan yaþar mý? Âlemin ahvalini kimler bilir kim yazar? Yýldýzlarýn sýrrýný birer birer kim çözer Âlim sanýr kendini sözleri gülü ezer, Cahilin tuzaðýna ârif olan düþer mi? Âlimlerin uykusu sayýsýz cahil eder. Duygular yaðmur olur, damlalar sele gider Hicabýmdan susarken nefretim bedel öder Cahilin mekanýnda ârif olan aþar mý? Cahil kitap okumaz ondan böyle yalaka, Boþ laf eder bilgisiz, duymaz ilme alâka Zehir sunar sözleri, olur aya falaka Cahilin yollarýnda ârif olan þaþar mý? Ýnsan toprak misâli yaþarken gül açmalý, Duygunun ýrmaðýndan kana kana içmeli Saygýnýn siperinden sürünerek geçmeli Sebreder Murat DUMAN, ukelâya taþar mý? CEZA VERDÝLER Gönlümün baðýna sem yeli deðdi, Elemi, kederi öze verdiler Kalbim isyanlarda boynunu eðdi, Aþkýn acýsýný bize verdiler Unutup baharý girerken güze, Gönlüm esir oldu bir yeþil göze, Yýllarca yalvardým vefasýz kýza Gizlenen sýrlarý söze verdiler Kalmadý ümidim yaþamak zarar, Biçare kalmýþým kim beni arar? Duydum ki ömrümü istiyormuþ yâr, Alevlere atýp köze verdiler Kesilir mi bilmem içimden sýzý? Yükselen nabzýmýn dinmiyor hýzý Gitmiyor gözümden o masum yüzü Aþka hüzün katýp göze verdiler Dilimde feryadým attýlar nâra Tükendi mecalim, çektiler dara Telefonla olsun bir kere ara Böyle güzel aþka ceza verdiler EDÝRNE KUÞATMASI Saldýrdý Bulgarlar serhat boyuna, Selimiye öksüz gör Þükrü Paþa’m Ateþkes emriyle geldin oyuna, Hesabý küffara sor Þükrü Paþa’m Devletli Âli’den diledim derman, Beþ ayýn sonunda çýkmadý ferman Tabyalar üstünde dönersin kirman, Bulgar ordusuna vur Þükrü Paþa’m Þeytan’la birlikte Bulgar tarafý, Bir þüphe, bir kuþku sardý etrafý Sardý Edirne’yi valinin gafý Yoklukla savaþmak zor þükrü Paþa’m Artýk rahat uyu kabrinde Paþa’m Gülistan’a döndü yurdunda yaþam, Mustafa Kemaller bitmeyen neþem, Örnek oldun bize sen Þükrü Paþa’m … Müzeyi kuranlar dilde yâd olsun Bu asil millete aydýnlýk yolsun, Murat cemalinde kendini bulsun, Þimdi gönüllerde yâr Þükrü Paþa’m HACI BEKTAÞ VELÝ’YE Kývrýlan yollarý aþarak geldim, Yüce hünkâr Hacý Bektaþ Veli’ye Gülen cemalinde huzuru buldum Eller sundum Hacý Bektaþ Veli’ye Gönül sarayýnda esen bir yeldim Ýlim almak için daðlarý deldim Yýllarýn sýrrýný çözmeðe geldim Seller sundum Hacý Bektaþ Veli’ye Bir olalým diye meþale yakmýþ, Ýnsanlýk adýna yurdundan çýkmýþ Ýlmin dergahýný bozkýra dikmiþ Haller sundun Hacbektaþ Veli’ye Maziye dalarak çoþtum çaðladým Gönül gülzarýna gönül baðladým Ýlmiyle tutuþtum yürek daðladým Ballar sundum Hacýbektaþ Veli’ye … Güler misin Murat halini bilmez? Aklý ziyan olmuþ hiç ibret almaz Bir daha cihana Veliler gelmez Güller sundum Hacý Bektaþ Veli’ye KAYNAKÇA : 1. Mimar Nihat KIYAT, Edebî Âbideler: Altýncý Kýsým, II.Baský, Ýstanbul-1937. 2. Mehmet Behçet YAZAR, Edebiyatçýlarýmýz ve Türk Edebiyatý, Ýstanbul- 1938 3. Mehmet KAPLAN, Cumhuriyet Devri Türk Þiiri, Baþbakanlýk Kültür Müsteþarlýðý Yayýnlarý:7, Ýstanbul-1973, s.5-8 4. Ýlhan GEÇER, Cumhuriyet Döneminde Türk Þiiri, Kültür ve Turizm Bakanlýðý Yayýnlarý. 785, Ankara-1987, s. 140-143 5. Mehmet KAPLAN, Tevfik Fikret ve Þiiri, Türkiye Yayýnevi, Ýstanbul-1946, s.149 6. Abdullah Çaðrý ELGÜN, "Türk Dili”, (Geniþletilmiþ Ýkinci Baský) Laçin Yayýn Daðýtým, Kayseri 2001; 7 (Edebiyat Üzerine Düþünceler (Çev. Sevim Kantarcýoðlu), Kültür ve Turizm Bakanlýðý Yayýnlarý, Ankara-1983, s.145) 8.(KAFÝYE, Edebiyâta Dâir, Yahya Kemal Enstitüsü Yayýnlarý, Ýstanbul-1971, s.135) 9. Abdullah Çaðrý ELGÜN, "Edebî Sanatlar”, (Laçin Yayýn Daðýtým, Kayseri 2000); 10. Murat DUMAN, AÞKIN DÜÐÜMÜ, 1. Baský, Kültür Ajans Yayýnlarý Yay. Nu.37,Ankara,2008 11Abdullah SATOÐLU, “ Edebiyat Dünyamýzdan Hoþ Sedalar”, Akçað Yayýnlarý Yay.Nu 897 , 1.Baský Ankara, 2008, 12.Þakir SUSUZ, “Leylaklarýn Gölgesinde”, Kültür Ajans, BRC Ofset, Ankara, 2008
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Abdullah Çaðrý ELGÜN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |