..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Anka kuþu gibi yalnýzlýðý adet edin! Öyle hareket et ki, adýn daima dillerde dolaþsýn ama seni görmek olanaksýz olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Esin Yardýmlý




23 Kasým 2001
Öðrendim Ki, Kleopatra Hiç Bir Zaman Kleopatra Deðilmiþ...  
Esin Yardýmlý
Aslýnda... 21. yüzyýlda Mýsýrlýlarla ilgili bir kitabý okurken bir mýsýrlýnýn size karþý çýkmasý ne kadar normalse bu da o kadar normaldi...


:EBFH:
1. Bölüm. (14 Ekim 2002)
Mýsýrlýlarla ilgili bir kitabý okuyordum. Öyle ilginç yapýlarý, gelenekleri ve tanrýlarý vardý ki "Manyaksýnýz oðlum siz!" demekten kendimi alamadým...
Ama o anda bir kadýn koltuðumun arkasýndan uzandý ve "Öyle deme caným..!" dedi. Öyle doðal bir þeymiþ gibi konuþmuþtu ki ona nedenini açýkladým. Aslýnda hiç de normal deðildi!
Aslýnda... 21. yüzyýlda Mýsýrlýlarla ilgili bir kitabý okurken bir Mýsýrlýnýn size karþý çýkmasý ne kadar normalse bu da o kadar normaldi...
Sonra, bu kadýnýn Mýsýrlý olduðunu anlamamý saðlayan þey, baþýna taktýðý komik þapkaydý. Ama bir Mýsýrlýdan daha tanýdýktý. En azýndan bana öyle geliyordu. Kim olursa olsun onu tanýrdý gibi geldi bana. O sivri burun... Gerçekten çok tanýdýktý... Kleopatra'yý ne kadar tanýyorsam onu da o kadar tanýyorum gibi geldi bana. Aslýnda doðruydu da!
Kleopatra'ya döndüm. Yerinde yeller esiyordu. Þimdi farketmiþtim... Ben de odamdaki koltuðumda oturmuyordum. Elimde Mýsýrlýlarla ilgili kitabým da yoktu. Þimdi adýný unuttum ama Mýsýrlýlar neye oturuyorsa.. Ben de ona oturuyordum.
Eskiden yaþamýþ ünlü bir insanýn, tarihin ilk kraliçelerinden birinin önünde kot pantalon, kýrmýzý dar bir kazak ve çizgili çoraplarla nasýl oturulursa (zannettiðim kadarýyla) ben de öyle oturuyordum. Kleopatra'ya baktým. Þaþýrdýðýmý anlamýþtý. Güven veren bir gülümseme vardý yüzünde.
Yanýmdaki tiplerden biri büyük bir merakla kot pantalonuma bakýyordu. Üzerinde komik bir etek vardý. Aslýnda.. ben de o eteðe bakýyordum.
Sonradan kendimi Kleopatra'yla konuþurken buldum. Bana aç olup olmadýðýmý sordu. Okulda tenefüslerde hiç bir þey yemediðimi (derslerde biraz atýþtýrmýþtým) hatýrladým. Dünyanýn en normal þeyiymiþ gibi "Evet" dedim. Sanki annem sormuþcasýna. Aslýnda o an normal geliyordu. En azýndan o beþ dakika boyunca olan en normal þeydi..
Kleopatra anahtar deliðinden bizi gizli gizli seyreden insanlar varmýþcasýna ellerini salladý. Ýçeri dört tane etekli tip daha girdi. Birinin elinde üzerinde bir tabaða konmuþ ölü balýk ve çatal býçak resmi olan iki tane defter vardý. Birini verdi. Ben de aldým…
Ýçinde çeþit çeþit yemek resimleri vardý. Çaðýmýzýn menüleriyle ayný iþlevi görüyordu sanýrým. Ama iþin garibi, bu menüdeki resimlerin hepsi de hamburger, patates kýzartmasý ve spagetti gibi yiyeceklerin resimleriydi. Þaþýrmýþtým. Kleopatra'ya baktým. Þu menü kýlýklý defterden istediði pizzanýn olduðu sayfayý yýrtmýþtý.. Ben de kendi menü kýlýklý defterime baktým. Üzerinde mantarlar ve zeytinler bulunan pizza gerçekten de lezziz görünüyordu. Ben de onu yýrttým. Etekli adamlardan birine Kleopatra'nýn yaptýðý gibi menüyü ve resmi verdim.
O sýrada etekli tiplerden bir tanesi hala pantalonuma bakýyordu. Bu sefer dayanamadým. Pantalonumun dizine vurdum. "Cici pantalon" dedim. Kleopatrayý bir kýkýrdamadýr aldý. Adamlarýn dördü de kafalarýný sallayarak gittiler.
Ama hala merak ediyordum. 21. yüzyýlýn yemekleri burada ne arýyordu?
Kleopatra merakýmý anlarcasýna, ben soru sormadan önce yanýt verdi. "Ben getirdim onlarý."
Bak þimdi... Kafam iyice karýþmýþtý iþte... Ona bizim yüzyýla nasýl gidebildiðini, gelebildiðini sordum. Yanýt açýktý. "Ben zaten 1980 doðumluyum "
Ne?... Bak bu olmadý... Bir mýsýrlý kraliçe... Nasýl 1980 doðumlu olurdu ki? Ona nasýl buraya geldiðini sordum.
"Bir gün ben de senin gibi Mýsýrlýlar'ý inceleyen bir kitap okuyordum. Senin gibi ben de onlara hayret dolu bir laf ettim. Ve kitabýmýn tam ortasýndan bir el çýktý. El hareketlerle beni kitabýn içine çaðýrdý. Merak etmiþtim. El’i tuttum. Ve tam bu oturduðum yere düþtüm. Sadece piþmiþ mercimek ve bilumum diðer kral ve kraliçelere özgü saçmalýklardan yememek için 21. yüzyýla dönmem gerekiyordu. Bunun için de El’i bekliyordum. Tam onu düþünmediðim ama ihtiyacým olduðu zamanlarda ortaya çýkýyor."
Ýþte o zaman anladým Kleopatra'nýn hiç bir zaman Kleopatra olmadýðýný. Ve Mýsýrlýlarýn o dönemde hiç mercimek yemediðini. Ama o sýrada elimde bir kitap tuttuðumu farkettim. Odamdaki koltukta oturuyordum.
O anda koltuðun arkasýndan Kleopatra uzandý. ‘Bay bay caným..!’ dedi. Öyle doðal bir þeymiþ gibi konuþmuþtu ki, ona görüþürüz dedim. Aslýnda hiç de normal deðildi!
Aslýnda... 21. yüzyýlda bir Mýsýrlýnýn size hoþçakal demesi ne kadar normalse bu da o kadar normaldi...


2. Bölüm (20 Ocak 2003)


Yaðmur yaðýyordu.. Okullar hala açýktý.. Sýnav olmuþtuk.. Yani daha kötü bir gün olamazdý.. Bir de evde benden baþka hiç kimse ve dýþarý çýkartýlmasý gereken bir köpek olunca.. Daha kötüsü de olabilirmiþ diye düþünmeye baþladým..
Eve geldiðimde Kleopatra'yý düþünüyordum. Gelmeyeli çok oluyordu. Yýlbaþýndan önce gelmiþti…
Raftan bir çizgi roman alýp koltuðuma geçtim. Çizgiromaný okumaya baþladým.. Otomatikman mý oldu bilmem, elime Asterix ve Oburix'in Mýsýr'a gittiði çizgiromaný almýþtým. Aklýma yine Kleopatra geldi.
O sýrada koltuðun arkasýndan Mýsýrlý bir kadýn çýktý. "Merhaba caným..!" dedi. Öyle doðal bir þeymiþ gibi konuþmuþtu ki, ona karþýlýk verdim. Aslýnda hiç de normal deðildi!
Aslýnda... 21. yüzyýlda, Mýsýr'da geçen bir çizgiroman okurken, bir Mýsýrlýnýn size selam vermesi ne kadar normalse bu da o kadar normaldi...
Sonra, bu kadýnýn Mýsýrlý olduðunu anlamamý saðlayan þey, baþýna taktýðý komik þapka deðildi. Bir tek Kleopatra böyle geldiði, gelebileceði için onun Mýsýrlý olduðuna karar vermiþtim.. Ama sonra içime bir kuþku düþtü. O, Kleopatra olsa bile... O bir Mýsýrlý mýydý?!
Arkamý döndüm. Bu sefer gariptir, Kleopatra'nýn yerinde yeller esmiyordu. Ben de yine koltuðumda oturuyordum. Üselik kitabým da elimdeydi... Ama bu iþte bir terslik vardý...
O Kleopatra'ydý.. Peki, tamam þapkasýný boþver... Diðer elbiseleri nerdeydi?
Üzerinde dar beyaz bir kazak ve kot pantalon vardý. Ayaðýnda da spor ayakkabýlar.. Ve en ama en önemlisi... Saçlarý siyah deðil sarýydý...
Ama daha doðal gözüküyordu.
Yüzümdeki bakýþ biraz fazla abartýydý sanýrým. Bana baktý. O da garip garip bakmaya baþladý bana.. Bakýþlarý içimi delip geçiyordu..
Açýklama bekliyordum.. Nasýl böyle bir kýlýk bulmuþtu kendine? Daha önce onun sarayýna (ya da her nesiyse osuna) gidiþimde düþüncelerimi okurmuþ gibi yanýtlar veriyordu. Ama sanýrým bu belli ortamlarda oluyordu sadece.. Çünkü bu sefer hiç bir þey demedi. Hem de yüzümdeki ifadeye raðmen..
Ama daha sonra yüzüne tekrar baktým.. Güven vermeyen, güvensizlik de vermeyen, muzip ve komik bir gülümseme vardý yüzünde...
Neyse.. Sonradan kendimi Kleopatra ile konuþurken buldum. Geçen seferden biraz alýþtýðým için bu sefer o kadar anormal gelmiyordu bir kraliçeyle konuþmak.. Hele de kot pantalon, dar siyah bir kazak ve çizgili çoraplar giymiþken konuþmak... Sordu:
"Dýþarý çýkalým mý?"
Neden olmasýndý ki...
"Olur.?"
Hala merak ettiðim þeyler vardý sonuçta.. Daha hiç bir þey söylememiþti adý hakkýnda, kendisi hakkýnda, görüntüsünün normalliði hakkýnda. Soracaðým bir sürü, bir sürü soru vardý..
Tek sorun, Kleopatra (ya da adý her ne ise) birazcýk ince giyinmiþti. Boyu bir yetmiþin üstündeydi.. Biraz büyük de gelse aðabilerimden birinin kot ceketini verdim. Ben de hazýr olunca dýþarý çýktýk.
Yaðmur azalmýþtý.. Kleopatra gideceðimiz yolu iyi bilirmiþ gibi aþaðý inmeye baþladý. Nereye gideceðimizi sorduðum zaman da "Nereye olacak, sahile!" dedi..
Bizim buralarý bilmesine biraz þaþýrmýþtým.. Ama koltuðumun arkasýndan çýkan ve tarihin ilk kraliçelerinden biri olan bir Mýsýrlýnýn, Mýsýrlý olduðunu düþündüðüm birinin daha normal bir þekide davranmasýný beklemeyezdim..
Göztepe civarýnda oturuyordum. Bizim evden aþaðý, sahile inmeye karar verdik. Konuþa konuþa yürümeye baþladýk. Ama gariptir insanlar bize tip tip bakýp duruyordu. Sahile geldiðimiz sýrada ben onu soru bombardýmanýna tutmuþtum:
"Kleopatra adýný nerden buldun?"
"Onlar verdi.. Etekli tipler dediðin o hizmetçilerin daha üstünde olan, genelde benimle konuþmaya çalýþýp hiç pesetmeyen bir adam vardý. Adam bana sesleneceði zaman 'Kleopatra' diyordu. Kulaðým alýþtý. Hem zaten küçüklüðümden beri biliyordum öyle bir kadýnýn olduðunu.. Onun yerine ben nasýl geçtim, hala anlamýþ deðilim ama..."
Biraz olsun anlýyordum durumunu.. Sonuçta bana Esin demelerini de ben belki istemezdim.. Ama alýþmýþtým sonuçta. Peki.. Gerçek adý neydi? Ona sahilde köpeðini dolaþtýran ya da koþturup duran insanlarýn ortasýnda 'Kleopatra' demek biraz garip kaçýyordu sonuçta. Sordum..
"Senin gerçek adýn ne?"
"Oytun.. Annem Türk, babam Ýngiliz.. Ýngilterede karþýlaþmýþlar, evlenmiþler, ben doðduktan bir-iki yýl sonra da buraya gelmiþler.. Aslýnda bir adým daha var. Leonore diye.."
"Hý..."
Ýyi, güzel... Demek ki o 'Oytun'du.. Yani Kleopatra 'Oytun'du...
Ýþte o zaman bir kez daha anladým tanýdýðým bu Kleopatra’nýn hiç bir zaman Kleopatra olmadýðýný ve olamayacaðýný. Ve Mýsýrlýlarýn daha Mýsýrca (ya da her ne ise oca) bile bilmeyen kýzdan çekecekleri vardý..
Onun hizmetçilere kötü davrandýðýný sanmýyorum, ama bu dil bilmeme konusunda gerçekten komik durumlarýn yaþanacaðý gibi bir hisse kapýlmaya baþlamýþtým.. Düþüne konuþa ilerlerken evime geldiðimizi farkettim. Saate baktým. Eve daha kimse gelmemiþ olmalýydý. Hava da açmýþtý..
Biraz da sokak aralarýnda dolaþtýktan sonra eve girdik. Kleopatra ceketi yerine astý. Sonra benim koltuða oturuþuma baktý. Elime çizgiromanýmý tutuþturduðu gibi koltuðun arkasýna geçti..
Daha sonra koltuðun arkasýndan uzandý ve "Bay bay caným..!" dedi. Öyle doðal bir þekilde konuþmuþtu ki, ona görüþürüz dedim. Aslýnda hiç de normal deðildi!
Aslýnda... 21. yüzyýlda bir Mýsýrlýnýn size hoþçakal demesi ne kadar normalse bu da o kadar normaldi...


3. Bölüm (2 Mart 2003)


Elimde ‘sözde’ ders çalýþmak için aldýðým sosyal kitabý vardý. Eski uygarlýklarla ilgili üniteyi ‘okuyordum’.. Koltuðumda oturuyordum. Her zamanki gibi. Doðrusunu isterseniz, oraya bir iþ yapmak ya da kitap okumak için deðil, Kleopatra’yý beklemek için oturmuþtum.
Ve birden koltuðumun hafifçe titremesini ve yanaðýma konan bir öpücüðü hissettim. Ardýndan da sarý saçlarýn arasýndaki bir yüz “Merhaba caným..!“ dedi. Öyle doðal bir þeymiþ gibi söylemiþti ki ona yanýt verdim. Aslýnda hiç de normal deðildi!
Aslýnda... 21. yüzyýlda, ‘sözde’ bir ders çalýþýrken, koltuðunuzun arkasýndan bir Mýsýrlýnýn, tarihin ilk kraliçelerinden birinin size selam vermesi ne kadar normalse, bu da o kadar normaldi..
Sonra... Kleopatra’nýn muzip, güven vermeyen, güvensizlik de vermeyen, canlý ve heyecanlý bakýþlarýnýn bana yanlýzca birazcýk odaklandýðýný hissettim. Ona dönüp baktým çünkü normalde bu bakýþlar beni deler, içime bakardý.
Ona döndüðümde suratý komik bir ifade aldý. Bana deðil elimdeki kitaba bakýyordu meðer...
‘Ders mi çalýþýyorsun?.. Ýyi o zaman ben gide...’
‘Dur gitme!’ diye baðýrdým. Ders çalýþmadýðýmý göstermek istercesine de kitabý elimden masama doðru fýrlatýnca:
‘Hým...’ dedi. ‘tamam o zaman!’
Annem içerdeydi. Bir kitap okuyordu. Gidip Bobi’nin çýkmasý gerektiðini çünkü Bengi’nin (aðabim) onu çýkarmadýðýný söyledim. Tamam çýkar o zaman dedi. Ben de Bobi’yi aldýðým gibi dýþarý fýrladým. Kleopatra (ona Leonore ya da Oytun demeye bir türlü alýþamadým) bir arabanýn üstünde baðdaþ kurmuþ, bekliyordu.
Yürümeye baþladýk. O arabaya çýkýp üstüne kurulunca yoldan geçen kimsenin onu görmemesine ve arabaya baksa bile onu farketmemesine biraz þaþýrmýþtým doðrusu... Sordum:
‘Baþkalarýna görünmemeyi nasýl baþarýyorsun?’
Aslýnda o bir kraliçeydi. Tarihin ilk kraliçelerinden biriydi. Ve 21. yüzyýlda doðmuþtu. Olanaksýzý baþarýp geçmiþe gidebilen ve geri gelebilen biri olaraktan bunu zevk olarak bile yapabileceðini düþünmeye baþlamýþtým..
‘Bilmiyorum.’ Dedi omuz silkerek. ‘Ýlk olarak þunda fark ettim.. Bir sokaðýn dibinde duruyordum. Kimse bana bakmýyordu. Ve bir adama saati sormak için yaklaþtým. Ama ona seslendiðimde o beni duymadý bile. Sonra baþka bir adam durdu ve bana saati söyledi. Her geçen de garip garip baktý adama..’ Durup gülmeye baþladý. ‘Bakýþlarý öyle komikti ki! Hiç kimse adamýn eski bir kraliçeyle konuþtuðunu farkedemezdi tabii.. Bir nevi bir kiþiye görünmeyi gerçekten isteyip istemememle ilgili..’ dedi.
‘Ýyi de o adama gözükmek istememeyi nasýl baþardýn?’ Yanýmdan geçen bir tip bana bakmaya baþladý. Konuþmamý bir öksürüðe çevirmeye çalýþtým.
‘Baþka bir gün yine ayný yerdeyken saati ilk sorduðumda beni görmeyen adamý bir köpeðe taþ atarken gördüm.. Kýsacasý geriye gidebildiðim gibi bir parçacýk da geleceði hissediyorum ve insanlarýn kiþiliklerini farkedebiliyorum sanýrým...’ dedi Kleopatra. Sonra durdu. Gülerek konuþtu. ‘Sakýn bana öyle bakma! O kadar da iyi hissetmiyorum, tamam mý!?’
Güldüm. Geçmiþi ve geleceði (biraz da olsa) okuyabildiði gibi düþüncelerimi de okuyabiliyordu. Ayrýca o gözlerden her þey beklenirdi.. Ama neden benden baþka onunla ilgilenebilecek kiþilere görünemiyordu?
Sorduðumda yanýtý açýk oldu. Büyükler inanmazdý. Çok küçükler de millete yayardý. Ýþin sonunda çocuðunu psikologlara götüren anne babalar bile olabilirdi.
Birine görünmek istediðine karar verdikten sonra eskiden kendi yaþadýðý evden baþlayarak sokak sokak bütün apartmanlardaki dairelere girip çýkmýþ dediðine göre. Onu farkeden birilerinin olmasýný bekliyormuþ. Ya da farkedilmek istediði birini arýyormuþ. Sýra bizim eve gelince koltuðumun arkasýndan beni izlemeye baþlamýþ. Bir anda kendini garip hissetmiþ ve bana ‘merhaba caným..!’ demiþ. Ben de yanýt vermiþim. Yani onun göründüðü ve sýrlarýný söyleyebildiði tek kiþi de ben olmuþmuþum...
Bir anda durdu. Bekçi þaþkýn þaþkýn bana bakýyordu. Kleopatra durmam için elini önüme koydu. Bobi’yi sevmeye baþladým çünkü adam hala bana þaþkýn þaþkýn bakýyordu. Kleopatra’ya baktýðýmda bekçinin önünde dans ediyor ve baðýrýp çaðýrýyordu. Adamsa sanýrým benim neden yokluða ‘ciddi mi?’, ‘bak sen..’ gibi laflar söylediðimi düþünüyordu..
O zaman anladým olaný... Sahildeyken milletin bana garip garip bakmasýnýn nedeni yanýmdaki kýza ‘Kleopatra’ dememden deðildi, yoklukla konuþmamdandý...
Birden aklýma espri olsun diye Bengi’nin telefonunu cebime sakladýðým geldi. Hemen çýkardým telefonu ve tuþlarýndan birkaç kez biip boop boop seslerini çýkardýktan sonra kulaðýma götürdüm...
Sonra konuþmamýza oradan devam ettik. Pratik bir çözüm olmuþtu. Uzun bir süre boyunca gerçek Kleopatra’nýn neden böyle bir adilik yapýp yirmi yaþýndaki bir insaný 21. yüzyýldan kopardýðýný tartýþtýk. Oytun’a kalýrsa Kleopatra ile bir baðlantýsý olmalýydý. Bana göre de Oytun’un geleceði Mýsýr’ýn geçmiþi olmuþtu. Ama sonuç her ikisinde de aynýydý. ‘Gerçek’ Kleopatra bir yerlerdeydi. Ve insanlar Kleopatra’nýn eski Mýsýr döneminde aslýnda hiç olmadýðýný ya da yirmi yaþýna kadar yaþadýðýný öðrense pek hoþ olmazdý. Üzerine bu kadar da kitap yazýlmýþken..
Tam kâþiflerin nasýl bozguna uðrayabileceðini düþünüp kýkýrdarken Kleopatra zýnk diye durdu. Ona baktýðýmda biraz þaþýrdým. Çünkü onun çeþitli muzip, komik, neþeli, güven veren ve güven vermeyen bakýþlarýyla karþýlaþmýþtým.. Ama bu kadar ciddi baktýðýný hiç görmemiþtim... Mýrýldandý:
’Ona neler olduðunu öðrenmeliyim.Onu bulacaðým..’
Tamam anlamýþtým... ‘Gerçek’ Kleopatra’yý arayacaktý da... Nerede?, ne zaman? (daha doðrusu hangi zamanda?) ve nasýl?
Ýþte o zaman anladým Kleopatra’nýn hiçbir zaman gerçek Kleopatra olamayacaðýný. Ve mýsýrlýlarýn o dönemde bir sürü þaþkýnlýklar yaþayacaðýný. Ama Kleopatra yok olmuþtu. Kafamý sallaya sallaya geri dönüp eve doðru yürümeye baþladým... O sýrada kafama bir þey danketti. Bütün bunlar bu kadar kafa karýþtýrýcý olmalarýna raðmen son derece doðal bir þeymiþ gibi gözüküyorlardý bana.. Aslýnda hiç de normal deðildi!
Aslýnda... 21. yüzyýlda bir Mýsýrlý olduðunu düþündüðünüz birinin yerine geçtiði gerçek kraliçeyi aramaya giriþmesi ne kadar normalse bu da o kadar normaldi...


Bölüm 4 (6 Nisan 2993)


Kedimin üç aylýk yavrusunun ýslak ve pütürlü dilini yanaðýmda hissettim. Sevginin böylesi diye düþünürken kediye ‘manyaksýn kýzým sen!’ demekten kendimi alamadým..
O sýrada bir kadýn yataðýmýn yanýndan uzandý. Ve ‘Ne þeker þeeeey!! Merhaba caným..!’ dedi. Bu sefer merhaba caným bana denmemiþti ama.. Þimdi bana daha çirkin gözüken ve ‘merhaba caným’larýmý çalan ne idüðü belirsiz sokak kedisi yavrusuna denmiþti sanýrým...
Kediye karþý korkunç bir kýskanma duygusu hissetim.. Ama bana denmiþçesine doðal bir þekilde ben de ‘Merhaba caným.’ dedim. Aslýnda hiç de normal deðildi!
Aslýnda... 21. yüzyýlda Mýsýrlý bir kraliçe sandýðýnýz birinin kedinize ‘Merhaba caným..!’ demesi ne kadar normalse bu da o kadar normaldi.
Sonra... Daha önceden Mýsýrlý zannettiðim kraliçe kýlýklýnýn yanýnda kocaman (gerçekten kocaman) bir kil tablet (ya da her ne ise ondan) durduðunu gördüm.. Üzerinde de bir sürü kuþ, göz, çizgi ve çarpuk çurpuk simgenin kazýnmýþ olduðunu farkettim...
Kleopatra (ya da Oytun) tableti büyük bir çabayla odamýn parkesine yatýrdý.. Yavru kedim küçük bir ‘Kih!’ sesi çýkarýp korkarak kaçtý.
Kleopatra kedime hiç dikkat etmeden bana baktý. Bakýþlarýnýn içimi delip geçtiðini hissettiðimde rahatladým.
’Üzerindeki yazýlardan zerre kadar anlamadýðýný biliyorum...’ dedi gülümseyerek.
Cevap verdim:
’Evet... Söyleyebileceðim tek þey heriflerin güzel kuþlar çizebildikleri.. Gözler de daha kirpikli olsa güzel olacakmýþ hani...’
Kleopatra sabýrsýz sabýrsýz tableti ovalýyordu. Üzeri hala çok tozluydu... Kendi kendine konuþuyormuþ gibi hafif bir sesle mýrýldandý:
’Sen bir de ne yazdýðýný öðren de... Sonra geç dalganý bakalým..!’
Sonra boðazýný temizleyip bir duyuru yapacakmýþçasýna dikleþti... Kaþlarýný çatarak sembollerin anlamlarýný hatýrlamaya koyuldu. Duraksaya duraksaya okumaya baþladý:
’Yüce... “Ey Ra! Bu ülkeden, bu halktan-“ Hayýr, hayýr insanlardan, “Bu insanlardan kaç... kaçmak istiyorum. Ýnsanlarýn beni... beni-“ ’ duraksadý ve düþünmeye baþladý. ‘ “-Ýnsanlarýn beni el üstünde tutmadýklarý bir dünyada yaþamak isterdim. Keþke yýllar sonra yaþayacak bir torunumun,-“ (Burda durup sýrýtarak bana baktý) “bir varisimin yerini alabilseydim. Ýnsanlýðýn ilerleyip zekileþeceðine-“ Hayýr, hayýr... Ha, tamam! “-akýllanacaðýna ve o zaman böyle krallýk gibi yönetim tarzlarýnýn olmayacaðýna inanýyorum.. Bana elini uzat, beni baþka ve sýradan olan, kraliçe-“ Hýmm... ol... Olan, ol, ol... Olmayan... “-sýradan olan, kraliçe olmayan ve olabileceðini de bilmeyen bir varisimin yerine geçir.’
Tableti okumayý bitirince yerinde biraz kýpýrdandý ve mutlu mutlu sýrýttý. Sanki büyük büyük büyük annesinin gençliðindeki yerine geçmek çok normalmiþ gibi.. Ama bu ondan beklenirdi... Ne de olsa o, kýsmen de olsa tarihin ilk kraliçelerinden biriydi... On - onbir ay sürecek bir iþ yapmýþ olsa da, sýrtýnda güzel pelerinler taþýmýþ, gelen geçene emirler yaðdýrmýþ, bir sürü güzel ve ancak kraliçelere yaraþýr yemeklerin tadýna bakmýþ ve Sezar’ý tanýmýþtý... Sonra konuþtu:
’O burada, Ýstanbul’da yaþýyor. Benim evimde, benim yerime... Ve içimden bir ses sýkýlgan kraliçemizi bulmamýn çok kolay olacaðýný söylüyor...’
Elimi kil tabletteki bir kuþ sembolünün girintilerinin içinde gezdiriyordum.. Ona tip tip baktým ve sordum:
’Ne?! Þimdi ona mý gitmeyi düþünüyorsun? Benimkiler evde ve seni görmeleri ya da benim bir anda yok olmam onlarý þaþýrtýrdý.. Herkes sen deðil sonuçta!’
Kleopatra bana pis pis baktý... Bakýþlarý içimi delip geçti... Sonra sýrýtarak konuþtu:
’Saçmalama caným! Bu gün gitmem! Ama en geç bir hafta içinde yanýna gelirim ve birlikte onu görmeye gideriz... Ama bundan önce evime uðrayýp neler yaptýðýný gizli gizli izlemeyi düþünüyorum da..!’
’Onun seni göremeyeceðinden emin misin?’ dedim.
’E, görünmemek benim elimde! Hala oraya, buraya saklanabiliyorum..!’ dedi gülerek.
Ýþte o zaman anladým Kleopatranýn hiçbir zaman Kleopatra olmadýðýný ve olamayacaðýný... Ve mýsýrlýlarýn þu bir hafta içinde kraliçelerini çok az göreceklerini.
Ona kafamý salladým.. Birden kolundaki saate baktý ve mýrýldandý:
’Ups! El’e bu saatlerde beni almasýný söylemiþtim! Birazdan koltuðunun arkasýna gelir!’
Ona niye hep koltuðun arkasýndan gidip geldiðini soracaktým ki yanaðýma hýzlý bir öpücük kondurdu ve mýrýldandý. ’Bay bay caným!’ Öyle doðal bir þeymiþ gibi söylemiþti ki ona yanýt verdim. Aslýnda hiç de normal deðildi!
Aslýnda... 21. yüzyýlda, bir Mýsýr kraliçesini arayan ve kendini uzun süre yerine geçtiði Mýsýr kraliçesi sanan birine hoþçakal demek ne kadar normalse bu da o kadar normaldi...


Bölüm 5 (13 Nisan 2003)

Koltuðumda oturuyordum. Zavallý kedimin bacaðý yaralý olduðu için (artýk o kadar çirkin ve sevimsiz bir mahluk gibi gelmiyordu bana) kucaðýmda uyuyordu. Ve aklýmdan Kleopatra hiç mi hiç geçmiyordu.. Bana verdiði söz üzerine bir hafta beklemiþtim.. Ama onun da El gibi beklemediðim bir anda ortaya çýktýðýný farkettiðimden beri düþüncelerimi olabildiðince ondan uzaklaþtýrmaya çabalýyordum.
O sýrada bir kadýn omzuma dokundu. ‘Merhaba caným..!’ dedi.. O kadar doðal bir þeymiþ gibi söylemiþti ki, ona yanýt verdim. Aslýnda hiç de normal deðildi!
Aslýnda... 21. yüzyýlda yaralý kedinizin kafasýný okþarken yerine geçtiði Mýsýrlý bir kraliçenin yerini arayan, Mýsýrlý bir kraliçenin büyük büyük büyük büyük torununun size merhaba demesi ne kadar normalse, bu da o kadar normaldi..
Sonra.. Kleopatra birden konuþmaya baþladý:
’Evde kimse var mý?’
Yok anlamýnda baþýmý salladým. Devam etti:
’Güzel.. Koltuðunun arkasýna geçtiðimde senden beni tutmaný rica ediyorum. Çünkü birazdan El gelecek ve beni Kleopatra’nýn yanýna götürecek.. Seni de aliyim diyordum...’
Hevesle kafamý salladým ve onun koltuðun arkasýna geçmesini izledim. Baþýyla tamam iþareti yapýnca onun kolunu tuttum. Beþ on saniye sonra neler olduðunu anlamadan baþka bir koltuðun arkasýnda buldum kendimi. Bu El’in neden bu kadar koltuksever olduðunu merak ediyordum doðrusu..
Kleopatra konuþmaya baþladý:
’Bak, oradaki oturan ‘Ben’i görüyor musun? O, bizim sevgili kraliçemiz aslýnda. Ýlk gördüðümde ben de þaþýrdým ama bu doðru. Biraz dikkatli bakarsan, aramýzdaki tek farkýn benim ondan biraz daha uzun olmam olduðunu görürsün.’
Onun hakkýnda biraz daha bilgi verdi. Sonra birden koltuðun arkasýndan çýktý. Biraz ilerledi ve seslendi:
’Selam Kraliçem!’
Oytun’a baktým. Nasýl bu kadar doðal konuþabilirdi? Sanki her gün yerini aldýðý Mýsýrlý bir kraliçeyi kendi evinde bulup selam verirmiþ gibi. Ama sonradan hatýrladým onun yeryüzündeki ilk Kraliçelerden biri olduðunu ve aslýnda 1980 doðumlu olduðunu... Böyle garip geçen neredeyse bir yýlýn sonunda böyle olaylarý normal karþýlamasý bir anda bana da normal geldi...
Kraliçe ikizlere dönelim.. Gerçek Kleopatra’ya baktým. Yüzü garip görünüyordu. Oytun bana bakýp aðzýyla ‘Ayný sen!’ diye fýsýldadý. Sonradan söylediðine göre onunla ilk karþýlaþmamýzda ben de böyle bakýyormuþum..
Ne diyeceðimi ya da nasýl bir tepki vereceðimi þaþýrdým. Sadece gülümsedim. Ardýndan koltuðun arkasýnda kendime rahat bir pozisyon buldum.
Oytun konuþuyordu. Sesi muzip olduðu kadar da konuþmayý yürütebilecek ölçüde sertti:
’Beni gördüðüne sevinip sevinmediðin konusunda hiçbir fikrim yok, yerinde olsam ben de sevinmezdim.. Ama söyleyeceklerim var..’
Kleopatra kekeledi. Sanki önündeki onun büyük büyük büyük büyük torunu deðilmiþ de, kocaman bir devmiþ gibi konuþuyordu:
’Þey... Selam varisim!.. Niye.. Niye geldiðini çok merak ediyorum doðrusu..!’
Kleopatra koltuðunda gergin gergin oturuyordu. Oytun da kendini koltuklardan birine attý. Kendini evinde hissettiði belliydi. Çevresini gözden geçirerek konuþtu:
’Evimi özlemiþim!’
Kleopatra biraz rahatlamýþ gibiydi. Ama sesi yine de biraz titrekti:
’Güzel bir yer, evet...’
Oytun hiç duraklamadan sordu:
’Senin sarayýn bunun gibi onunu cebinden çýkarýr! Neden oraya dönmüyorsun?’
‘Iýýým... Þeyy...’
Oytun devam etti:
’Tarihle oynayamazsýn. Benim oradaki þaþkýn davranýþlarýmdan kuþkulanýyorlar, þu senin kölelerin!’
Kleopatra kemküm etmeye baþlamýþtý. Oytun tekrar etti:
’Tarihle oynayamazsýn. Ne kadar kot pantolon ve t-shirt giysen de bu çaða alýþman çok zor olur ve zaman alýr. Ayný þey benim için de geçerli. Sen pizzayý nasýl yiyemiyorsan ben de senin kraliçelere özel yemeklerinden öyle yiyemiyorum.’
Kleopatra’nýn yüzündeki umutsuz ifadeden olayý kabullenmek üzere olduðunu anladým. Üzüntüyle baþýný salladý. Siyah saçlarý yüzüne gelmiþti. Ama onlara dikkat etmeden boðuk bir fýsýltýyla konuþtu.
’Durumunu anlýyorum.. sevgili varisim. Ben de buraya alýþamadým diyebilirim.. Ve durumu kabullenmekten.. Durumu kabullenmekten baþka bir çarem yok diyebilirim..’ Sesi bayaðý üzgün duyuluyordu.
Bir anda Kleopatra’nýn yerinde olmayý hiç istemediðimi ve ona acýdýðýmý hissettim. Oytun da acýyordu. Bu onun yüzünden belli oluyordu:
’Üzüntünü anlýyorum kraliçem...’ dedi saygýn bir tavýrla. ‘Eski Mýsýr’a ilk düþtüðüm ve geri gelemeyeceðimi sandýðým zaman köleleri takmadan tahtýma oturup aðlamýþtým. Sonra Esin sayesinde seni bulmaya karar verdim’.
Ayaðým uyuþmuþtu ama doðrulup Oytun’un yanýna oturdum. Bir an için kendime bile komik gelen þeyi yaptým sonra. Elimi sallayýp gülümsedim:
’Selam kraliçem!’
Oytun devam etti:
‘Onunla konuþup tanýþtým. Seni bulmamda bana yardým etti..’
Bana bakýp gülümsedi. Ben de ona gülümsedim. Kleopatra mýrýldandý:
’Anlýyorum...’
Oytun rahat bir þekilde sordu:
’Güzel! Kusura bakma, seni kovmak gibi olmasýn ama yolculuk ne zaman?’
Oytun’un yüzünden evine dönebilmenin sevinci okunuyordu. Gözleri her zamankinden de pýrýl pýrýldý. Kendine su koymak için mutfaða giderken seslendi:
’Oradan geldiðinde üzerinde olan ‘Kraliçe Elbisesini’ giy istersen. Beni pantolonla görünce zaten þaþýrýp kalýyorlar.. Haa, bu arada! Halk ve özellikle de þu ‘köleler’ beni abartý yüksekte görmüyor artýk. Hatta birkaç garsonla arkadaþ bile oldum.’
Kleopatra’nýn yüzü aydýnlanmýþtý:
’Teþekkür ederim!’
Sonra bana döndü:
’Seni daha yakýndan tanýmak isterdim ama...’ Biraz üzgün konuþuyordu. ‘Gitmem gerek... Anlarsýn!’
Gülümseyerek baþýmý salladým:
’Eðer El geri gelirse benim evime de gel. Ailemin yanýnda görünmeyen Mýsýr kraliçeleriyle konuþmayý artýk baþarabiliyorum!’
Güldük. Oytun elinde elbiseyle geldi. Koltuða oturdu. Sonra sordu:
’Bizi ziyaret edecek misin?’
Kleopatra düþünceli düþünceli konuþtu:
’El görünürse ikinize de gelirim.. Umarým... Umarým El gelir..’
Bir saat kadar oturup konuþtuk çeþitli þeylerden. En sonunda ben Kleopatra’yý, Kleopatra da beni tanýmýþ oldu. Kleopatra’nýn Oytun’dan kiþilik olarak pek bir farký yoktu. Oytun’un es geçtiði somut farklardan biri de birinin saçýnýn doðal olarak siyah, öbürününkininse sarý olmasýydý.
Daha sonra Kleopatra gülerek konuþtu:
’Kendi yüzyýllarýmýza geri dönüp orada ‘kendimiz’ olarak yaþadýðýmýz an görünür olamayýz. Bunun için 24 saat boyunca o yüzyýlda kendimiz gibi yaþamalýyýz.. O zamana kadar ikimiz de Esin’den baþkalarý için ortalýkta yokuz yani!’
Ýþte o zaman anladým, tanýdýðým hiçbir Kleopatra’nýn Kleopatra olmak istemediðini. Ve mýsýrlýlarýn þu bir gün içinde ne sahte ne de gerçek kraliçelerini hiç göremeyeceklerini..
Güldük.. Ardýndan El geldi... Üçümüz de onu tutup benim evime geldik. Eve geldiðimde yere çarptýðýmý hissettim. Oytun koltuðun arkasýndan çýkarak koltuðuma oturmama yardým etti. Çünkü feci düþmüþtüm yere.
Bir iki dakika sonra Oytun tekrar koltuðun arkasýna geçti. Kulaðýma ‘Bay bay caným..!’ diye fýsýldadý. O kadar doðal bir þeymiþ gibi demiþti ki ona yanýt verdim. Aslýnda hiç de normal deðildi!
Aslýnda... 21. yüzyýlda, gerçek bir Mýsýr kraliçesini Eski Mýsýr’a yollamak ve eskiden Mýsýr kraliçesi olan birine hoþça kal demek ne kadar normalse bu da o kadar normaldi...

6. Bölüm (14 Nisan 2003)

Ertesi gün sabahleyin birinin beni yumuþakça dürtüklemesiyle uyandým. Dürtükleyen kiþi Oytun’du. Sabah beni kaldýrmaya gelmiþti. Bana ‘Günaydýn caným..!’ dedi. O kadar doðal bir þeymiþ gibi söylemiþti ki, ona yanýt verdim. Aslýnda hiç de normal deðildi!
Aslýnda... 21. yüzyýlda eskiden Mýsýr kraliçesi olan biri tarafýndan kaldýrýlmak ne kadar normalse, bu da o kadar normaldi...
Sonra... 24 saat dolana bir-iki saat kalana kadar hep Oytun’laydým. Ve neredeyse sürekli konuþup durduk.. Keyifli bir gün ve gecenin geçtiðini söyleyebilirim. Ama sonrasý pek öyle gelmedi...
Çeþitli þeylerden konuþtuk. El’in neden koltuklarýn arkalarý arasýnda gidip geldiðini bulmaya çalýþtýk.. Bir ailenin Mýsýr’dan nasýl Türkiye veya Ýngiltere’ye gidebileceðini düþündük. Ve sonunda Mýsýr’da Ýngilizlerin yoðun olduðu dönemlerde bazý Mýsýrlýlarýn Ýngiltere(ye gitmiþ olabileceðine karan verdik.. Adýndaki ilk harflerin, yani ‘Leo’nun, Kleopatra’ya benzemesinin sadece raslantý olduðunu kabul ettik... Kýsacasý bütün sorulara yanýt getirmeye çalýþýp durduk.
Gelelim son saatlere.:
Baþka salakça bir þeyin daha yanýtýný bulmak üzere konuþup duruyorduk.. Ve bir anda Oytun sustu. Tam neden sustuðunu sormak için aðzýmý açmýþtým ki, sordu:
’Esin, sen kaç yaþýndaydýn?’
’Onbir.. Onbir buçuk falan.. Niye sordun?’
’Herhangi bir okulda karþýlaþmamýz mümkün mü diye düþünüyordum da...’
O an benim de aklýma ayný soru geldi. Bir daha birbirimizi göremeyecek miydik? Endiþeyle sordum:
’Evinin semti nerde?’
’Beykoz... Yakýn da deðil yani... Ama eskiden bu çevrede otururdum.. Daha önce dediðim gibi.. Beni görecek ve bana yardým edecek birini aramaya eski evimden baþlamýþtým ya...’
Saate baktým.. Bir saatten az kalmýþtý. Konuþtum:
’Gitme. Gideceksen de geri dönebilmenin bir yolunu bulalým!’
’Birþeyler bulmaya çalýþýrým.. Sana söz veriyorum geri gelebilirsem gelirim.’
Sesinde bir deðiþiklik farketmiþtim. Daha net ve daha gerçek duyuluyordu. Sanki eski yüzyýllardan bu yüzyýla geçiyordu.. 21. yüzyýldaki herkes tarafýndan görünebilecek bir insan oluyordu...
Gerçek Kraliçe Kleopatra’nýn dediðine bakýlýrsa El, aslýnda Ra’nýn eliydi. Ve Ra herkesi kendi yüzyýlýna, kendi yaþantýsýna gönderdikten sonra tekrar eski yerini alacak, bir daha hiçbir zaman ne Kleopatra’yý, ne onun bir varisini, ne de herhangi bir baþkasýný taþýyacaktý.. Kýsacasý bu onu göreceðim son gündü, son saatlerdi... Hatta... Son dakikalardý...
Kleopatra’nýn ricasý üzerine koltuðuma oturdum. Koltuðun arkasýna geçti. Yanaðýma bir öpücük kondurdu.. Ve ‘Bay bay caným..!’ dedi. Öyle doðal bir þeymiþ gibi demiþti ki, ona yanýt verdim. Aslýnda hiç de normal deðildi!
Aslýnda... 21. yüzyýlda, eskiden Mýsýr kraliçesi olan bir kýza veda etmek ne kadar normalse bu da o kadar normaldi...


Koltuðumun arkasýndan uzanýyorsun
Bana dokunuyorsun
Ýrkilip dönüyorum
Karþýmda seni görüyorum...

Bakýyorsun,
Güzel gözlerin var
Göz kýrpýyorsun
Bakýþlarýn içimi delip geçiyor...

Kimsin sen? Nasýl geldin buraya?
Sýrf bana görünmek ulaþtýracak mý seni amacýna?
Neyin nesi o el söylesene bana?
Sen bir kraliçe misin?
Söylesene bana, sen ciddi misin?

Nasýl buldun beni merak ediyorum.
Nasýl ulaþtýn bana.
Sýrf bana görünmek ulaþtýracak mý seni amacýna?

Baþýný sallýyorsun
Güzel gözlerin var
Göz kýrpýyorsun
Bakýþlarýn içimi delip geçiyor...
Anlamýyorum neler olduðunu..
1980 doðumlu olduðunu söylüyorsun
Üstelik adýn da Leonore.
Peki yerine geçtiðin kraliçeyi aramak ne iþine yarýyor?

Daha dikkatli inceliyorum seni,
Saçlarýn doðal bir sarý, burnun sipsivri
Sana Kleopatra’lýðýn yakýþtýðý besbelli.

Niye istemiyorsun orada kalmayý?
Çaðlar arasýnda gezip dolaþmayý?

Kararlýsýn ‘Onu bulacaðým’ diyorsun
Senin yaþýnda birisinin olamayacaðý kadar kararlý.
Ama unutmuþum, sen tarihin ilk kraliçelerinden birisin.
Sýrf bu nedenle odama kocaman kil tabletler bile taþýr getirirsin.

Dersin sonunda ‘O burada, Ýstanbul’da yaþýyor. Benim evimde, benim yerime,
Ben gidip ona bakacaðým, izninle’..

Bir gün yine gelirsin, yanýnda El ile,
Fýsýldarsýn; ‘Söyleyeceklerim var beni tut hele!’
Ne olduðunu anlamadan bir bakarým evine gelmiþim,
Kendimi bir koltuðun, senin koltuðunun arkasýnda buluvermiþim.

Orada duruyor gerçek Kleopatra,
Hadi Oytun, git konuþ onunla
Gönder onu kendi dünyasýna..

Ýþte bu kadar, o gitti
Sen artýk 21. yüzyýldaki Oytun oldun.
Bilmiyorum, bu iþ beni sevindirdi mi?
Sana son kez bakmak zorunda kaldýðýmý hissediyorum

Bakýyorsun,
Güzel gözlerin var
Göz kýrpýyorsun
Bakýþlarýn içimi delip geçiyor..



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Aslýnda Sevimli Yaratýklar
Prenses ve Ejderha..! 1. Bölüm
Prenses ve Ejderha..! 2. Bölüm
Prenses ve Ejderha..! 3. Bölüm
Tabiat Teyze

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Öykü
Kül
Kedix ve Köpex
Aydýnlýktaki Karanlýk ve Karanlýktaki Aydýnlýk
Yanlýþ Adým
Suyun Üzerindeki Adýmlar
Aleyda
Karanlýðýn Getirdikleri
Ateþ, Damla ve Hiç
Bedensiz Ruhlar

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Düþ [Þiir]
Ýlkler... [Þiir]
Buzul Çaðý [Þiir]
Nokta [Þiir]
Kitap Kahramaný [Roman]
Gelecekten Dönüþ... Giriþ [Roman]
Bir Kavanoz Viþne Reçeli [Deneme]
Sevgili Okurum... [Deneme]
Orman Ýneði... [Deneme]
Aðabiler Üzerine Bir Araþtýrma [Ýnceleme]


Esin Yardýmlý kimdir?

. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Gördüðüm, tanýdýðým, hayal ettiðim, yapýtýný okuduðum herkes.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Esin Yardýmlý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.