"Hayranlýðý o dereceye vardý ki; yere düþtü ve kendinden geçti." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
beþ yaþlarýnda olduðunu tahmin ettiðim bir kiþi çýktý. Gözüme hemen bir boy aynasý iliþti. Çevresine, -evde eskiden oturmuþ olanlarýn yapýþtýrdýðýný düþündüðüm- birkaç süs yapýþkaný yapýþtýrýlmýþtý. Bu süs yapýþkanlarý gri ve pullu olmalarýna raðmen kirlene kirlene fark edilmemeye alýþmýþ gibilerdi. Aynada bu kirin birazýndan nasibini almýþtý. Bu aynanýn içinde bulunduðu salon çok küçük de deðil çok büyük de deðildi. Aynanýn hemen karþýsýnda bir kapý vardý. Klasik bir apartman dairesini gözünde canlandýran herkes, buranýn tuvalete açýldýðýný bilirdi. Bu kapý bej renginin açýk bir tonundaydý ve buzlu camdandý. Kapý kolunun sarýnýn kötü bir tonu olduðundan mýdýr, kapýnýn üstündeki kaplamanýn yer yer açýlýp soyulduðundan mýdýr bilmem neden orta halli salon sevimsiz ve eski bir havadaydý. Ve yaðmurlu bir otobüs terminali kokusundaydý. Ayakkabýlarýmý dýþarýda çýkardým. Genç adam onlarý ne nezaketli ne de kaba, yani oldukça normal bir þekilde aldý. Kapýnýn hemen önündeki siyah renkli, tozlu ayakkabýlýða koydu. Sapsarý, küçük bir keratanýn göze çarpmasý iþten bile deðildi, böyle koyu renkli bir ortamda. Gencin, ayakkabýlarýný giyerken ve çýkartýrken, sürekli çözüp baðlamadýðýný; bu keratanýn yardýmýyla, hýzla giyip çýkardýðýný düþünüyordum. Evet. Ben böyleyim. Kendimi bir dedektif edasýyla böyle küçük, anlamsýz, saçma denilebilecek çözümlemeler yaparken yakalarým çoðu zaman. Gözlemlemeyi ve bu gözlemlerimden çýkarým yapmayý sevdiðimi herhalde anlamýþsýnýzdýr. Nitekim genç beni içeriye davet etti. Önümüzdeki mutfak kapýsýnýn sol yanýndaki kapýya doðru ilerledi. Bu kapý oturma odasýna açýlýyor olmalýydý. Oturma odasýnýn kapýsý da tuvalet kapýsýyla ayný þekilde ve ayný haldeydi. Mutfak kapýsý da keza öyle. Bu evin ilk yapýldýðýndan beri bu kapýlarý kullanýldýðýný anlamýþtým. Oturma odasýna doðru geçerken birkaç saniyeliðine -mutfak kapýsý açýk duruyordu- mutfaðý görebildim. Birkaç bulaþýk gereðinden fazla alçak duran tezgâhýn üzerinde düzensizce duruyordu. Mutfak büyük sayýlýrdý. Zemin birbiri ile alakasýz iki ayrý halýyla kaplanmýþtý. Kapý tarafýnda eski bir buzdolabý ve onun hemen pencereye yakýn ön tarafýnda eski, üçlü bir koltuk duruyordu. Koltuðun hemen önünde ise eski ahþap bir masa vardý. Yemek masasý olmadýðý her yerinden anlaþýlýyordu fakat yemek yerken kullanýldýðýný anlamak için masanýn size bunu söylemesine gerek yoktu. Tuvalet kapýsýndaki o sýrýtan bej renkli soyulmuþ kaplama gibi -ki diðer kapýlarda aynen böyleydi- masanýn da koyu kahverengi kaplamasý yer yer soyulmuþ ve iðreti duruyordu. Tanrým, gerçekten bu evdeki her þey soyulmuþ olmalýydý. Bunu araþtýrmak için gence baktým. Gayet saðlýklý bir yüzü ve vücudu vardý. Tam önermemin yanlýþ olduðuna kanaat getirecekken, gözlerim gencin koyu gri pijamasýna takýldý. Sað paçasýndaki yýrtýðý gördüm. Evet, evet. Bu ev soyuluyordu. Önermemde haklý çýkmamýn gururunu, bu soyulmuþluðun içimi gýdýklamasý yüzünden yaþayamadým. Genç adam önde ben arkada oturma odasýna geçtik. Evin genel büyüklüðü göz önüne alýndýðýnda, oturma odasý gerçekten büyüktü. Genç tekli koltuklardan birine geçti, oturdu. Ben de tam karþýsýndaki diðer bir tekli koltuða geçtim. Odada o kadar fazla tekli koltuk vardý ki. Sizin için sayabilirim. Tam beþ tane. Ah, yan tarafta bir tane daha varmýþ. Evet, tam altý tane. Bir insan bir odaya neden bu kadar tekli koltuk koymaya ihtiyaç duyar ki diye düþünmeye baþladým. Belki, parasý yoktu ve ordan burdan almýþtý. Belki de, balýk tutmayý seven bir adamýn balýk tutmasýný hobi olarak açýklamasý gibi bu genç adamýn hobisi de tekli koltuktu. Hepsinin ordan burdan alýndýðýný öne sürmemin nedeni, farklý oluþlarýydý. Kesinlikle ayný takýmdan olmadýklarýný anlayabilirdiniz. Bunu herkes anlayabilirdi. Ýkisi kahverengi aðýrlýklý yeþil çizgili rahat koltuklardý. Ben de bunlarýn birinde oturuyordum. Genç adamýn oturduðu koltuk ise beyaza çalan bir kahverengiydi. Hemen solundaki koltuk da bunun aynýsýydý. Tekinin kolluðu ezilmiþ, içten içe kýrýlmýþtý. Fakat o kadar da eski görünmüyordu bu kýrýk koltuk. Diðer bir koltuk ise benimkine benzerdi fakat ortasýndan yeþil þeritler geçmiyordu. En son fark ettiðim koltuk ise tamamiyle kendi baþýna ve yalnýzdý. Cismi ise diðerlerine hiç benzemiyordu. Ahþaptan kolluklarý bile vardý. Gururlu ve karizmatik duruyordu fakat tekli koltuk alacak olsanýz -diðerleri þöyle dursun- bu koltuðu bile almanýzý önermezdim. Çünkü bende yorgun bir his uyandýrmýþlardý, hepsi kasvet ve sigara kokuyordu. Bu tekli koltuklarý karþý beri tam ortadan ayýran, kapý tarafýnda duran üçlü bir koltuk daha vardý geniþ odanýn içinde. Tozlu ve pisti ayný diðer koltuklar gibi. Tamamiyle kendi baþýna ve bizi umursamadan öylece duruyordu. Gözleri ortadaki halýyla oyalanan gence baktým. Sonra da halýya. Kýrmýzý kenarlý, ortasý krem renkli güzel bir halýydý. Gözlerimi halýdan balkon kapýsýna geçirdim. Balkon kapýsýnýn hemen yanýnda içinde olmasý gereken raflardan yoksun yine kahverengi -kapalý bir tonu- bir kitaplýk vardý. Ne o amacýna hizmet ediyor ne de genç adam ondan bunu istiyor veya istemiþ gibi duruyordu. Bakýþlarýmý odada gezdirmekten sýkýldýðýmdan ya da diðer randevuma geç kalacaðým endiþesinden olmalý, genç adama bakmaya baþladým. Ýlk onun konuþmasý gerekiyordu ve bunu hemen yapmalýydý. Sizi buraya çaðýrýp çaðýrmamakta oldukça kararsýzdým bayan, dedi. Herkes beni çaðýrmakta kararsýzdýr. Bunu o da biliyordu ama kararsýzlýðýný yendiðini belli etmek için söylemiþti bunu. Ýlk önce içten içe, kararsýzlýðýný yenemediðini sadece öyle görünmek istediðini düþündüm. Fakat genç adamýn vücudunun duruþu beni haksýz çýkarýyordu. Karþýmda kararsýzlýðýný yenmiþ biri duruyordu ve biraz zorlanacaðýmý hissetmeye baþlamýþtým. Devam etti. En iyi anýmý riske atmam gerektiðine karar verdim. Bu en kötü anýmý unutmamýn tek yolu ise en iyi, en güzel anýmý riske atmalýyým. Bunu yapmalýyým. Çünkü artýk yaþayamýyorum ve bu aný beni daha da eksiye götürüyor. O halde tamam, dedim. Hadi baþlayalým! Neye baþlayacaktýk? Ne oluyordu? Ne anýsý? Bu genç kim? Ben kimim? Hemen anlatacaðým sizlere. Ben kimim sorusundan baþlayacak olursak, ben; parmak güreþçisiyim. Ve özel bir yeteneðim var. Her insandan yalnýzca bir tane olmak þartýyla, en iyi veya en kötü anýsýný alýyorum. Hangisini alacaðýma da parmak güreþinin kazananý karar veriyor. Yani kýsaca; kaybedersem en kötü anýsýný, kazanýrsam en iyi anýsýný alýyorum. Fakat aldýðým anýyý yok ettiðimi sanmayýn. Aldýðým bu anýlar benliðimin birer parçasý haline geliyor. Tamamiyle benim aným oluyor. Benliðimi dayanýlabilir kýlabilmek içinse -bana hak vereceðinizi umuyorum- elimden gelenin en iyisini yapmak zorundayým. Bu genç adam kim sorusuna gelecek olursak, o sadece bir insan. Ve bana ihtiyacý olan bir insan. Umuda ihtiyacý olan bir insan. Ben ise onun gözünde küçük bir umudum. Eminim ki parmak güreþini çok iyi yaptýðýmý biliyor. Bu yüzden benimle güreþmeye karar vermiþ her insan gibi, o da cesaretli ve kalbi kýrýk bir insan. Gel gelelim, güreþmeye baþladýk. Genç adam gerçekten iyi güreþiyordu. Baþ parmaðý uzun, kalýn ve güçlüydü. Ve nedense her rakibimde olduðu gibi, bu baþparmaðýn ve diðer parmaklarýn týrnaklarýna diþler hücum etmiþ ve etlerine kadar yenilmiþlerdi. Dakikalar geçti. Güreþ bitti. Ayakkabýmý o tozlu siyah ayakkabýlýktan aldým. Kapýnýn dýþarýsýna koydum. Eve girdiðimden beridir, o küçük sarý keratayý kullanmaya can atýyordum. Fakat ayakkabýlarým kerata kullanýlabilecek cinsten deðillerdi. Daðýnýk mutfak son bir kez daha gözüme çarptý. Kapý kapandý. Ýyi güreþmiþtim, genç adam da iyi güreþmiþti. Þimdiye kadar böyle bir durum hiç olmamýþtý. Sonucu merak ediyordum. Nitekim, apartmanýn dýþ kapýsýndan çýkmamla güneþin tüm ýþýklarýný üzerime saldýrtmasý bir oldu. Göðsüme bir aðrý girdi. Ýstemsizce, iniltiye benzer bir ses çýkardým. Ayaklarým beni taþýmaktan nefret edercesine, kapýnýn önüne çökmeye zorladý beni. Çöktüm. Hemen üst kattan, genç bir adamýn iniltisini duydum. Göðsüme bir aðrý daha girdi. Kendimi tutamayarak, tekrardan bir inilti çýkardým. Üst kattan bir inilti daha geldi.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ekrem Naif Tek, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |