Tarihten öðreniyoruz ki tarihten hiçbir þey öðrenmiyoruz. -Hegel |
|
||||||||||
|
Kavurucu ve yakýcý uzun bir yaz sýcaðýndan sonra, havalarýn serinlemesi bizlere mutluluk vermiþti. Geceleri, artýk rahatlýkla uyuyabiliyorduk. Hatta sabaha karþý üþüyorduk bile. Bu nedenle yanýmýza battaniye dahi alýyoruz þu son günler… Ekim Ayý ile birlikte hasretle yaðmurlarý beklemeye baþlamýþtýk. Gözlerimiz gökyüzünde idi hep. Bulutlarýn koyulaþmasýný, gri renge dönüþmesini bekliyorduk. Toprak kokusuna hasret kalmýþtýk. Artýk bu kokuyu içimizde hissetmek istiyorduk. Ben, çok severdim ilk düþen yaðmurdan sonra etrafa yayýlan toprak kokusunu… Baþka bir kokusu olurdu. Beni alýr, farklý dünyalara götürürdü hep… Mis gibi gelirdi bana… “Toprak kokuyor” derdim hep. Dýþarý çýkar bu kokuyu sonuna kadar teneffüs ederdim. Aðaçlara, çiçeklere, çimlere de iyi gelecekti yaðmur suyu. Çünkü gökyüzünden süzülerek geldiði için en temiz su idi. Bütün canlýlara yarardý doðrusu. Bitkiler hemen boy atar, doða, birdenbire canlanýverirdi. Birkaç gün içinde yemyeþil bir görüntüye bürünür, kendimizi cennette gibi hissederdik… Ne de olsa su, hayat demekti. Su, candý. Su, canandý… Herkese, her þeye faydalýydý su… Bir damlasý bile bir ömre bedeldi… Ve beklenen an geldi… Bulutlar, gri elbiselerini giydiler. Biraz sonra gökyüzü, gündüzün ortasýnda kapkara oldu. Sanki gece yarýsýný yaþýyorduk. Þimþekler çakmaya baþladý. Ufak ufak yaðmur damlalarý düþtü önce. Yaðmur, kýsa bir anda göstermiþti kendini… Bulutlar, Beþparmak Daðlarý üzerinden büyük bir hýzla geliyordu Maðusa’ya doðru. Uzun sürmedi. 5, ya da 10 dakika sonra “geliyorum deðil”, “Geldim” demiþti yaðmur. “Bütün kötülüklere set çekmeye geldim.” “Bütün pislikleri örtmeye geldim”, “Bütün çirkinlikleri yok etmeye geldim” diye haykýrýyordu sanki… Küçük damlalar, yerini büyük damlalara býraktý. Damlalar da doluya dönüþtü. Büyüdü, büyüdü… Koskocaman taþlar oldu. Damlarýn üzerlerine sanki gökyüzünden binlerce taþ yaðýyordu. Hýzlandýkça hýzlanýyor, baþýmýzý dövüyordu. Þimþek gürültüsü sarmýþtý tüm þehri… Arka arkaya gürlüyordu gökyüzü… Bir aslan kükremesinden bin kat daha fazlaydý… Kýyamet görüntüsü vardý sanki… Korku vermeye baþlamýþtý… Yaðmur, arttýkça artýyordu. Bardaktan boþanýrcasýna dökülüyordu sular… Islanmadýk hiçbir þey kalmamýþtý. Sýrýlsýklamdý þimdi herþey… Çok yaðmýþtý yaðmur... Sular, bol bol akmýþtý… Yollar, su dolmuþtu… Evin bahçesi çamur deryasý olmuþtu. Araba, sular içinde kalmýþtý… Hatta birçok araba yollarda, su içinde kaldýðý için sönmüþ ve olduðu yerde kalmýþtý… Cam kenarýndan yaðmurun yaðmasýný izliyorum. Korku veriyor insana, gittikçe artan yaðmur… Rüzgar da yaðmura eþlik ediyor. Aðaçlar yerlerinden sökülüp gidecekmiþ gibi sallanýp duruyor. “Ýnþallah bir þey olmaz” diyorum içimden… Her þeye raðmen ilk düþen yaðmura seviniyorum. Beklediðim, özlediðim havayý teneffüs ediyorum içime… Biraz sonra evin arka tarafýndan büyük bir gürültü geliyor… Anlatamayacaðým bir gürültü. Bir patlama gibi, büyük bir þeyin yere düþmesi gibi… Ne olduðunu o an için anlayamýyorum… Eþim geliyor yanýma… Korku dolu gözlerle “Ne oldu?” diye soruyor. “Bu ses neydi? Ev mi çöktü?” diyor. Ev çökse þimdi biz altýnda olurduk. Deðil. Baþka bir þey bu… Ama ne? Çok sürmüyor yaðmur… Sadece yarým saat süren bir yaðýþýn ardýndan her taraf su ile doluyor. Arkaya koþuyoruz. Sesin geldiði yere bakýyoruz… Arka bahçede üzüm asmasý var idi. Verigo cinsi üzüm. 4 yýldýr afiyetle yiyorduk üzümlerini… Ama bundan sonra yiyebilir miyiz bilmiyorum… Çünkü asma talvarý yaðan yaðmurdan kaymýþ, kuvvetli fýrtýnadan dolayý gücünü kaybetmiþ ve asma yerle bir olmuþ… “Ýlk düþen yaðmur” diyorum kendi kendime, “seni bunun için mi bu kadar heyecanla ve merakla bekledik?” “Ýlk düþen yaðmur, seni bize zarar veresin diye, bizi üzesin diye mi dört gözle ve sevinçle bekledik?” Bir saat sonra yaðmur tamamen duruyor… Etkisini sonra gösteriyor… Yaðmur sellerinin býraktýðý pislikler, dal parçalarý, irili ufaklý taþlar, su birikintileri içimizdeki o romantik sevinci alýp götürüveriyor… Gülerek bakýyorum etrafa. Bu, doðanýn gücü deðil miydi? Bu, yaþamýn bir parçasý deðil miydi? Sen önceden tedbirini almazsan, önlemlerini almazsan, tabii olumsuzluklar ortaya çýkacaktý… Doða boþluðu ve ihmali affetmiyor iþte… Etrafý endiþeli gözlerle izlerken, Ziya Osman Saba’nýn “Kim Bilir” ismindeki þu mýsralar aklýma düþüyor: “Ýlk yaðmur damlasý düþtü Kuru yapraklarýna güzün. Ardýnda kýþ kýyamet, Dert, hüzün. Alýnyazýsý hepsi…. Kýsmet…. Ha yazý, ha kýþý geceyle gündüzün, Kim bilir kaç günü kaldý Ömrümüzün?”
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |