..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Ýþimden büyük tat aldýðýmý söylemeliyim." -John Steinbeck
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Baþkaldýrý > Necmettin Yalcinkaya




17 Mayýs 2012
Çocuklarýn Andý  
çocuklar,yýlan,and,öc

Necmettin Yalcinkaya


‘’Ekrem’i hiçbir zaman unutmayacaðýmýzý ve onun öcünü alacaðýmýza ant içeriz! Ant içeriz! Ant içeriz!’’


:AGDD:
Bir kaplumbaða kayalýklara doðru yavaþ yavaþ ilerliyordu, yaðlýboya ile boyanmýþ kabuðu güneþten parýldýyordu. Onu ardý sýra izleyen çocuklarýn kahkaha sesleri gökyüzüne yükseliyordu.

‘’Ne komik oldu kaplumbaðanýn rengi’’ diyordu çocuklardan biri kahkaha atarak.
Bir baþkasý böbürlenerek,
”Oðlum” diyordu. ‘’Fikir kimden geldi?’’
Katýla katýla gülüyorlardý, gülmekten aðrýyan karýnlarýný tutarak.
‘’Hadi arkadaþlar!’’ diye baðýrdý bir baþkasý. ‘’Þimdi doðruca yýlan avýna...’’
‘’Olur, gidelim yýlan avýna.’’ dediler hep bir aðýzdan.

Çocuklar ellerinde taþ ve sopalarý olduðu halde çalýlara doðru yol aldýlar. Hava sýcaktý, yýlanlar çalýlýklara kendilerini gizlemiþ olabilirlerdi. Çocuklardan biri aklýna yeni bir fikir gelmiþçesine heyecanla baðýrdý:
‘’Yýlaný aramýzda ilk öldüren, bugünlük komutanýmýz o olsun’’

Öneri anýnda kabul gördü hemen. Sýra yýlaný bulmaya gelmiþti. Çocuklar büyük bir dikkatle çalýlarýn arasýnda yýlan aramaya koyuldular, elleri tetikteydi hepsinin. Yýlaný gördükleri an onu vurmalarý gerekiyordu. Yoksa yýlan kendilerine zarar verebilir, hatta içlerinden birilerini sokabilirdi.

‘Yýlaný gördüm!’’ diye baðýrdý biri.
‘’Hani nerede? Göstersene Yýlmaz.’’
‘’Mustafa’nýn olduðu yöne kaçýp saklandý.’’
‘’Ekrem dikkatli ol’’ diye uyardý onu Yýlmaz.

Çalýnýn etrafýnda bir çember oluþturdular hemen. Bir plan yapmalarý gerekiyordu. Ayaküstü tartýþmaya baþladýlar. Sonunda çalýyý yakýp tutuþturma fikrinde karar kýldýlar. Çalý tutuþunca, nasýlsa yýlan dýþarý kaçacaktý. Ve sonucu belliydi: Yýlan ölmüþ olacaktý!

Çalýyý ateþe verdiler, tutuþtu hemencecik. Ellerinde taþ ve sopalarla yýlanýn çýkmasýný bekliyorlardý. Gözleri bir tek noktada birleþmiþti. Yýlan birden çalýlarýn arasýndan fýrladý, Yýlmaz kendini ustaca bir hamle ile korudu yýlandan. Sopalarla vurmaya baþladýlar yýlana, taþ yaðmuruna tuttular onu. Çok geçmeden yýlan yaralý bir halde tutsak düþmüþtü çocuklarýn eline. Boyu iki metreyi aþan, iri sayýlabilecek bir yýlandý bu.

‘’Daha canlý bu, ölmemiþ’’ diye baðýrdý Ekrem. ’’Köy yerine götürelim onu, diðer çocuklar da görsünler… Görsünler ne kadar kahraman çocuklar olduðumuzu.’’
‘’Yýlaný ben vurduðuma göre bugünkü komutan benim’’ diyordu Mustafa. ’’Ben ne dersem odur.’’ Yýlanýn baþýnda poz verircesine durdu, þiþinerek. ‘’Tamam’’ dedi. ‘Götürelim köy yerine’’

Onlar birer askerdiler. Önlerinde komutanlarý Mustafa, yeni bir savaþ kazanmýþçasýna gururlu ve dik adýmlarla yürüyor, erleri ise savaþta esir aldýklarý yýlaný yerde sürükleyerek, köy yerine götürüyorlardý. Köy meydanýna epeyce yaklaþmýþlardý ki, oyun oynayan çocuklara rastladýlar.

‘’Bakýn çocuklar, ne yakaladýk’’ diye seslendi komutan Mustafa.

Çocuklar yýlanýn etrafýný sardýlar, þaþkýn gözlerle bakýyorlardý. Komutan Mustafa, yýlaný nasýl gördüklerini, plan yaptýklarýný çalýyý tutuþturup onu nasýl vurduklarýný ballandýra ballandýra anlatýyordu.

Bütün gün yerlerde sürüklenen yýlan sonunda ölmüþtü. Onun leþini köy meydanýnda býrakarak, daðýlýp evlerine gittiler.

Bundan iki gün sonrasýydý, köy meydanýnda bir araya geldiklerinde. Mustafa,
‘Bugün hem dereye yüzmeye gidelim, hem de balýk yakalamaya,’’ dedi.’’Ne dersiniz arkadaþlar, gidelim mi?’’
‘’Olur, gidelim.’’ dediler diðerleri.
‘’Öyleyse hazýrlýðýmýzý yapalým’’ dedi Ekrem.

Daðýldýlar hemen. Bir saat kadar sonrasý, gene köy meydanýnda buluþtular. Yanlarýnda içinden ancak suyun geçebileceði ince delikli bir iki telis(çuval), bir iki adet ucuna firketeden bozma iðne takýlý olta, yiyebilecekleri azýklarý ve tutuklarý balýklarý koyacaklardý bir kovalarý vardý.

Dereye vardýklarýnda, yanlarýnda götürdüklerini çimenlerin üzerine býrakýp, kendilerini derenin serin sularýna býraktýlar. Neþeyle yüzmeye baþladýlar, suda þakalaþýyorlardý. Balýklar gibi suya dalýp çýkýyorlardý. Kýsacasý keyiflerine diyecek yoktu. Epey suda kaldýktan sonra, çýktýlar sudan, çimenlere uzandýlar gözlerini gökyüzüne çevirip düþler kurdular.

Bu mevsimde bolca olan, çekirge topladýlar, iðneye yem olarak takmak için. Veli elinde telisi, suya girdi. Kýyýya yakýn bir yerde durarak, telisin aðzýný suya dayayarak açýk býraktý. Telis önce havayla þiþti, ardýnda suyla dolarak dibe çöktü. Yýlmaz Veli'nin az ötesinde suya girdi, baþladý elleri ve ayaklarý ile suya vurmaya… Baðýrtý ve sesten ürken balýklar hýzla Veli'ye doðru ilerliyor, telisin içine doluþuyor ve böylelikle yakalanmýþ oluyordu. Telis havaya hýzla kaldýrýlýnca, balýðýn kaçma þansý kalmazdý artýk.

Veli telisi kýyýya çimenlerin üzerine hýzla boþalttý. Birkaç tane iri sayýlabilecek alabalýk, birkaç ‘’karný bol’ denilen lezzetli ama bol kýlçýklý balýkla çok sayýda küçük balýk vardý. Veli yenebilir büyüklükteki balýklarý ayýrýp kovaya doldurdu, diðerlerini suya geri attý.

Az ötesinde oltayla Mustafa, Ekrem ve Yýlmaz balýk tutuyordu. Ýðnesine çekirge takýlan misina suya býrakýlmýþ, balýðýn vurmasýný, mantarýn suya gömülmesini bekliyorlardý... Mantar suya gömülünce hýzla kargýyý yukarýya kaldýrdý Mustafa. Yakalanmýþtý balýk. Ardýndan Ekrem de bir balýk yakaladý.
Yakaladýklarý balýklarý götürüp kovaya býraktý Mustafa. Geri geldi iðneye yeni bir yem taktý, attý suya, beklemeye koyuldu.
Akþama doðru dört arkadaþ yakaladýklarý balýklarý aralarýnda paylaþtýlar.

Bu dört arkadaþýn içtikleri su ayrý kaptan geçmezdi. Hatta bir keresinde çakýyla bileklerini kanatmýþ, akýttýklarý kaný birbirlerine sürerek, ‘kan kardeþ’ olmuþlardý. Birbirlerine küsmezler, birbirlerini her zaman kollar ve gözetirlerdi. Akýllarýnýn estiðini yaparlardý hep. Atýn kuyruðuna teneke baðlamaktan tutun da, sapan taþýyla testi kýrmak atýþlarýna kadar, ayaklarýndaki ayakkabýlarýný çýkarýp aðaca fýrlatarak erik düþürmek mi dersiniz? Yoksa kedilerin kuyruklarýný birbirine baðlamak mý, yakaladýklarý kurbaðalarý yarýþtýrmak mý? Ne ararsanýz vardý bu dörtlü de…
Hepsi güneþin doðuþu ile birlikte, kýçlarýna geçirdikleri birer don ile yalýnayak köyün sokaklarýna atarlardý kendilerini. Sürekli güneþin altýnda dolaþtýklarýnda tenleri bakýr rengine dönüþmüþtü. Köydeki her þeyi birbirine katmakta ustaydýlar. Bostanlarda karpuz, havuç, güne bakan çiçeði aþýrýrlardý. Köylü bilirdi ama nedense sesini çýkarmazdý yine de…

Ekrem elinde balýk dolu kovasýyla evinin yolunu tutarken arkadaþlarýna seslendi: ‘’Yarýna, kuþ avýna var mýsýnýz?’’
''Varýz!''

Sabah köy meydanýnda bir araya geldiler. Boyunlarýna sapanlarýný bir kolye gibi asmýþlardý. Veli geç kalmýþtý. Onun gelmesini beklediler. Veli gelince yola çýktýlar. Dere boyunca saðlý sollu sýralý kavak aðaçlarýnýn arasýndan yürümeye baþladýlar. Gözleri kavaklara kümelenmiþ sýðýrcýk ve serçeleri vurmaktý. Kavak aðacýna kümelenmiþ sýðýrcýklarý görünce Yýlmaz, sessizce diðerlerine iþaret etti. Ayný anda sapanlarýný doðrultular ve ayný anda attýlar. Attýklarý taþlar iki sýðýrcýða isabet etti ve yere düþürdü onlarý. Mustafa koþup sýðýrcýklarý aldý, sýrtýndaki heybesine attý. ‘’Þanslý günündeyiz’’ dedi neþeyle.

Güneþ batmak üzereydi, çalý çýrpý toplayýp ateþ yaktýlar. Vurduklarý kuþlarý temizleyip, ortalarýndan geçirdikleri dal yardýmýyla ateþe tutup, piþirip afiyetle yediler. Ateþe su dökerek söndürdüler. Derede yaðlanan ellerini, aðýzlarýný bol suyla yýkadýlar. Güle eðlene evlerinin yolunu tutup gittiler. Yeni bir gün yeni bir heyecandý onlar için.

Günler su gibi akýp hýzla geçiyordu. Aðustos güneþi her þeyi yakýp kavuruyordu. Buna karþýn insanlar bu sýcaklýkta çalýþmak zorundaydý. Hem baþkaca seçenekleri yok gibiydi. Yazýn çalýþýp kýþýn yemek zorundalar çünkü.

Yumurcak beþizler çetesi sýcak bir Aðustos günü yýlan avýna gideceklerine karar verdiler. Yanlarýna sopalarýný ve sapanlarýný alarak bozkýra doðru ilerlemeye baþladýlar, neþe içinde. Önlerinde yer yer biçilmiþ tarlalar, çalýlar ve tümsekler alabildiðine uzanýyordu. Arada bir önlerinde tarla kuþlarý havalanmýyor deðildi. Çocuklarýn gözü yerlere, çalý diplerine yoðunlaþmýþtý. Dertleri kuþ deðil yýlandý.

Mustafa baðýrmaya baþladý:
“Çocuklar yýlana bakin, yýlana! Hem de kocaman:”

Boyu iki metreden uzundu yýlanýn. Kýzýl topraðýn üzerinde kývrýla kývrýla süzülüyordu. Derisi güneþten ýþýl ýþýl parýldýyordu. Þaþkýndýlar çocuklar bu manzara karþýsýnda. Ellerinde sopalarý olduðu halde korkuyorlardý yine de. Yýlan hýzla önlerinde bir su gibi akýp bir çalýnýn içine girdi, sakladý kendini. Taktikleri yine ayni olacaktý: Önce çalý tutuþturulup yakýlacak, ardýndan çalýdan dýþarý çýktýðý an yýlan, çocuklar tarafýndan taþ ve sopalarla vurulup öldürülecekti. Sað ele geçirilmesi ise bir övünç kaynaðý olacaktý ayrýca.

Planlarýný uygulamaya koyuldular. Çalý tutuþup yanmaya baþlamýþtý bile. Çocuklar elleri tetikteydi. Birden tutuþan çalýnýn içinden bir ok gibi kendilerine bir þey fýrladýðýný gördüler. Bu bir yýlandý ve Ekrem’in üzerine atladý. Ekrem yana kaçmak, üzerine bir ok gibi gelen yýlandan kurtulmak istediyse de, baþaramadý; geç kalmýþtý, yýlan tarafýndan sokulmuþtu. Yýlan ayaðýný ýsýrýp çoktan kaçmýþtý.

‘’Ahh’’ diye inledi Ekrem korkuyla. Ardýndan var gücüyle çýðlýk attý. Þaþkýndý, gözleri þaþkýnlýktan fal taþý gibi dýþarý fýrlamýþtý. Yýlanýn soktuðu ayaðýný, çaresizlikle tutuyor ama ne yapacaðýný bilemiyordu.
Çocuklar panik içindeydiler… Aralarýnda kendisini ilk toparlayan Yusuf olmuþtu. ‘’Ne bakýyorsunuz, böyle aval aval?’’ diye baðýrmaya baþladý. ‘’Ekrem’in yardýmýna koþalým!’’ Ardýndan Yýlmaz’a seslenerek,
‘’Çabuk koþ, köye haber sal… Yardým getirsinler.’’

Yýlmaz ardýna bakmadan köye doðru koþmaya baþladý. Çok geçmeden gözden yitip gitti.

Ekrem yerde acý ve ýstýrap içinde kývranýyordu. Bu durum koþarken yere düþüp dizini yaralamasýna benzemiyordu hiç. Çocuklar büyük bir çaresizlik içinde umutlarýný köyden gelecek olan yardýma baðlamýþlardý. Yardýmýn biran önce ulaþmasý için bildikleri tüm dualarý peþ peþe sýralayýp durdular. Bir yandan Ekrem”e moral veriyorlar, onun direnmesini, korkmamasý gerektiðini belirtiyorlardý.
Oysa Ekrem”in acýlarý gittikçe çoðalýyor, zehirin yavaþ yavaþ vücuduna daðýlmasý sonucu dayanýlmaz bir aðrýya dönüþen yanma hissi, baþ dönmesi ve terleme sonucu zangýr zangýr titriyordu. Halsizlik, mide bulantýsý ve kusmasý iþin çabasýydý. Yüzü þekilden þekle giriyor, teninin rengi deðiþiyordu. Diþlerini dudaðýna geçirmiþ, acýlara dayanmaya çalýþýyordu. Kendinden geçmeye baþladý. Arkadaþlarýný ve çevresini seçemiyor, bir sis bulutu içinde görüyordu. Þuurunu yitirmiþ ve hiçbir þeyin ayrýmýný yapmaz hale gelmiþti… Tamamýyla hareketsiz kaldýðýnda, kollarý bir aðacýn dallarý gibi yanýna düþtü. Kývranmýyordu artýk. Acýlarý dinmiþti. Çocukluðunu býrakýp göçmüþtü bu dünyadan…

Mustafa Ekrem”in bu suskunluðu karsýsýnda þaþaladý birden. Baþýný dayadý yüreðinin üzerine, dinledi. Defalarca dinledi. Ýyice emin olmak istiyordu. Ölmemeliydi, yaþamalýydý Ekrem! Acý gerçeðin farkýna vardýðý an:
‘’Ölmüþ bu, ölmüþ!’’ diye haykýrmaya baþladý, yarý aðlamaklý… Ýlk kez yaþam ve ölüm onun gözlerinin önünde karþýlaþmýþ bir araya gelmiþti. Sesli sesli aðlamaya baþladý. Diðer çocuklar da bu aðlama kervanýna katýldýlar. Ellerinde aðlamaktan baþka çareleri de yoktu zaten.

Yýlmaz köye varmýþ, bulabildiði kiþileri, yanýna muhtarý da katýp bozkýra doðru koþmaya baþladýlar… Çocuklarýn aðlama sesleri ve haykýrmalarý kulaklarýna ulaþýyordu. Muhtar kötü bir þeylerin olduðunu sezinlemiþti.

Çocuklarýn baþýna vardýklarýnda muhtar, Ekrem’i yerde hareketsiz olarak buldu. Nabzýný tuttu, atmýyordu nabzý. Baþýný koyup yüreðini dinledi, týk yoktu. Ýyice emindi artýk. Ekrem’in öldüðünü yanýndakilere söyleyebilirdi. Öyle de yaptý.

‘’Çocuðu sýrtlayýn, götürelim köye’’ dedi, özgün görünüyor, sesi titriyordu. ‘’Yapýlacak bir þey yok…’’
Köylülerden biri, sýrtýndaki ceketi sýyýrýp çýkardý; Ekrem’i ceketine sardý, atýn terkine atar gibi sýrtýna yükledi. Köylerine doðru yürümeye baþladýlar.
Çocuklar sessizce aðlýyorlardý, muhtar ve yanýndakiler ise üzgündü. Adamlardan biri:
‘’Çok yazýk oldu’ diyordu.’Ölmemeliydi; o daha bir damlacýk çocuktu’’
‘’’Göreceði, yaþayacaðý uzun yýllarý olmalýydý…’’
‘’Anasý, babasý, kardeþleri üzüntüden yýkýlacaklar…’’
‘’Öðretmenleri ve sýnýf arkadaþlarý da…’’

Kara haber köyün üzerine bir kara bulut gibi çoktan çökmüþtü. Zehir zemberek sularýný akýtmýþtý. Hem de Temmuz sýcaðýnda. Görülmüþ bir þey deðildi. Aðlamalar, sýzlamalar, haykýrmalar, aðýtlar yükseliyordu göðe… Ekrem yoktu artýk… Yaramazlýklarýndan þikayetçi olanlar bile, onu, oracýkta affetmeye dünden razý olmuþlardý. Yeter ki o yaþasýn!

Köy yerinde aðýtlar yakýla dursun, Beþizler çetesi (ki aralarýnda Ekrem yoktu ama o ölmeyecekti; her zaman akýllarýnda, yüreklerinin bir köþesinde olacaktý hep) bir duvar dibine çömelmiþlerdi. Baþlarýný sýkýca ellerinin arasýna almýþ, kara kara düþüncelere dalmýþlardý. Bir anlaþýlmaz sessizlik hüküm sürüyordu. Bundan sonra ne yapmalarý gerektiðini bilemez bir durumdaydý hepsi de.

Düþüncelerinden ilk sýyrýlan Mustafa oldu.
‘’Arkadaþlar, beni iyi dinleyin’’ dedi, elindeki ince bir dalla topraðý eþeleyerek.
Ellerini yumruk yapýp, birbirlerine deðecek þekilde uzatarak dörtlü bir çember yaptýlar. Mustafa yarý heyecanlý bir sesle:
‘’Arkadaþlar!’’ diye baþladý söze. ’’Ekrem namert bir yýlan tarafýndan sokularak aramýzdan ayrýldý. O bizim kan kardeþimiz deðil miydi?’’
‘’Evet!’’ dediler hep bir aðýzdan.
‘’Bundan böyle tüm yýlanlar düþmanýmýzdýr! Ekrem’in kaný yerde kalmamalý! Öcü alýnmalý! Bu da böyle biline.’’
‘’Kaný yerde kalmamalý! Öcü alýnmalý!’’
‘’Ekrem’i hiçbir zaman unutmayacaðýz ve öcünü alacaðýmýz üzerine ant içelim’’ diye söze girdi Mustafa.

O sýrada yanlarýndan kendi kendine konuþarak geçmekte olan köyün delisi Fatma kadýn durdu birden. “Siz niye baðýrýyorsunuz burada?” dedi öfkeyle.” Deyin bakalým!”
“Mustafa kýsaca özetledi…”
“Eee burada yýlanýn suçu nedir? Saldýran siz, çalýyý ateþe veren siz… Her haltý yapan siz… Ben bir þey anlamadým” dedi Fatma kadýn. “Yýlan durup dururken mi soktu arkadaþýnýzý?”
“Yoo”dedi Mustafa aðzýndaki sözcükleri geveleyerek.
“O halde nedir bu yýlanlara karþý olan öfkeniz, nereden çýktý simdi bu andýnýz?” dedikten sonra söylene söylene devam etti yoluna.

Çocuklar arkasýndan öfkeyle kýzdýlar, küfür bile ettiler.

Bir þey olmamýþ gibi davranarak, hep bir aðýzdan haykýrdýlar:
‘’Ekrem’i hiçbir zaman unutmayacaðýmýzý ve onun öcünü alacaðýmýza ant içeriz! Ant içeriz! Ant içeriz!’’

Yüzlerinde öfke, gözlerinde kin vardý hepsinin… Acýlara bilenerek karanlýða karýþtýlar.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn baþkaldýrý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Gün Mutlaka!
Küçük Oðul
Çocuk
Küçük Kýz
Hýdýr-ilyas
Deniz Gezmiþ
Kýsýr Döngü
Þiir Koktu Oya Uslu
Beni Benimle Býrakýn

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Zehra
Kýsa Bot
Toprak Kokusu
Sahile Vuran Kelebek
Kömür Gözler
Balik ve Melisa
Anamdan Ýnciler/ Anamýn Entarisi
Yeni Bir Gün, Yeni Bir Umuttu Onun Ýçin…
Böcek
Anamdan Ýnciler/ Topal Fayansçý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Bir Yaným Eksik Kalýr [Þiir]
Alýp Getirmeli Seni Bana [Þiir]
Göðü Kucaklamak [Þiir]
Ýnadým Ýnad Ýþte... [Þiir]
Susturamam [Þiir]
Sana Koþarken [Þiir]
Yapayalnýz Bir Baþýma [Þiir]
Resmine Baktýkça [Þiir]
Bu Gece... [Þiir]
Sýrasý Mýydý? [Þiir]


Necmettin Yalcinkaya kimdir?

1960Sarýkamýþ doðumlu. 1977-78 Ýzmir Namýk Kemal Lisesi Edebiyat mezunu. Ozan Yayýncýlýktan 12 Eylül’de Çok Güldük Netekim! Mendil Sen Kokuyordu ve Stres Bileziði ve On Çocuktuk Aný/Öykü. Çeþitli dergi ve sitelerde öykü, þiir yazarlýðý. Ayrýca Edebiyatbahcesi. net sitesinin kurucu emekçisiyim. Yürüyüþ, sinema, tiyatro ve olta balýkçýlýðý hobilerim var. Yazmayý ve okumayý seviyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Tolstoy,Ahmed Arif, Nazim hikmet, Cengiz aymatov,


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Necmettin Yalcinkaya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.