Son zamanlarda yazýlý basýna (tabii ki cesaret edebilen gazetelere) yansýyan bazý haberler, hükümet tarafýndan getirilmesi düþünülen yeni düzenlemeler; devlet geleneklerinden sapmalar, vatandaþlarýmýzý þaþýrtmýþ görünüyor. Günaydýn! Kör müydünüz bugüne kadar, yoksa baþka dünyada mý yaþýyordunuz? Perþembenin geleceði, çarþambadan belli olurmuþ. Belliydi. Hatta salýdan, hadi daha gerçekçi olayým, pazartesiden belliydi.

Bizi biz yapan deðerlerimize karþý çýkanlar, bunlarý içlerine hiçbir zaman sindirememiþ olanlar, uzun zamandýr emin adýmlarla, yavaþ yavaþ ilerliyorlardý. Bizi alýþtýra alýþtýra, yavaþ yavaþ ilerliyorlardý; ki biz uyanmayalým, farkýna varmayalým. Penceremizin önündeki körpe, küçük bir fidanýn zamanla büyüyüp, görüþ açýmýzý yavaþ yavaþ kapatmasý, evimizi aydýnlatan güneþ ýþýðýmýzý kesmesi gibi. Bizim de, bu aðacýn odamýzý karartmasýna alýþmamýz gibi. Sanki, o aðaç hep orda varmýþ da, önümüz zaten hep kapalýymýþ gibi. O nedenle birçoðumuz, ýþýklarýmýzýn birer birer söndürüldüðünün farkýna varamadýk belki de. Ya da vardýk, önemsemedik. Her þey yavaþ yavaþ olur zaten. Çocuðumuz gözümüzün önünde yavaþ yavaþ büyür, fark edemeyiz; ne zaman ki giysilerine sýðamaz olur, iþte o zaman anlarýz çocuðumun büyüdüðünü.Tane tane yaðan kar, bir bakarsýnýz ki yarým metre birikivermiþ yerde. Onlarca basamaklý bir merdiven, basamaklarý tek tek çýkýlarak tükenir. Damlaya damlaya nasýl göl olursa, damlaya damlaya da bir göl kurur. Ama ne yazýk ki biz; gölümüzün su seviyesinin yavaþ yavaþ düþmesine hiç ses çýkarmadýk. Gölün su seviyesi hýzla düþmeye baþladý,sesler de yükselmeye baþladý: “Aaaaaa! Göl kurumak üzere.” Günaydýn efendim günaydýn!

Örneðin; 19 Mayýs kutlamalarý kaldýrýlýyormuþ. Derslerinin aksamasý, törenlere tepki gösteren öðrenci velileri ile okul yönetiminin karþý karþýya geldiði ve hazýrlýklarýnýn uzun sürmesi gerekçesiyle.…Gösterilen bahane, hiç ama hiç ikna edici deðil. Akþam öðününde yenilen yemekten rahatsýzlýk duyduk diye, akþam öðünü kaldýrýlýr mý ? Arabasýyla kaza yapan kiþi, arabasýna bir daha binmemeli mi? Geçiniz efendim geçiniz! Hani bir masal vardý : Akarsuyun alt tarafýnda su içen kuzuya, "Suyumu kirletme" diyen kurdun masalý. Kuzu, "Ben akan suyun alt tarafýndayým, senin suyunu nasýl kirletirim?" diye sorunca kurt Þöyle diyordu: "Ben seni yemeye karar verdim. Gerisi bahane..." 19 Mayýs kutlamalarýný kaldýrma bahaneleri, ayný kurdun bahanesine benziyor. Yemezler.

Örnek vermekle bitmez. Milli Eðitim Bakaný Ö.Dinçer, Mina Urgan’ýn kaleme aldýðý “Bir Dinozor’un Anýlarý” kitabýný öðrencilerine öneren edebiyat öðretmeni hakkýnda inceleme yapýldýðý iddialarýný doðrulamýþ. Gerekçesi de þuymuþ: “Kitabýn küfür içermesi, Allah inancý hakkýnda kuþku yaratmasý ve içkiye özendirmesi.” Bu kitabý yýllar önce okudum. Ne içkiye baþladým, ne de içimdeki Allah sevgimde ve inancýmda bir azalma oldu. O kitaptan aklýmda kalmýþ bir küfür hiç yok. Sevgili okuyucu; banka soyguncusunun hayatýný anlatan filmi izleyip de banka soymaya kalkýþtýnýz mý hiç?

Mudanya’da , ameliyat ettiði hastasý 8 yaþýndaki çocuða sýrf moral vermek için, yýlbaþýnda Noel Baba kostümü giyerek hemþirelerle birlikte evini ziyaret eden doktor hakkýnda, Hastanede Noel Baba kostümüyle dolaþtý diye soruþturma açýlmýþ.Saðlýk Bakanlýðý, konuyla ilgili olarak, konunun ne olduðunun anlaþýlmasý amacýyla inceleme yapýldýðýný, herhangi bir müfettiþ görevlendirmesi ve soruþturma yapýlmasýnýn söz konusu olmadýðýný bildirmiþ. Kendi kendilerini ele veriyorlar. Soruþturma açmamýþlar da inceleme baþlatmýþlar. Ha Kel Hasan, ha Hasan Kel. Ne demiþ atalarýmýz: "Çingene marifetini söylerken, hýrsýzlýðýný ele verir."

Cemaat toplumu olup çýktýk. Bir bakan çýkýp, “Cemaatle aramýzý kimse bozamaz.” diyebiliyor. Ýstanbul Milletvekili Hakan Þükür, “ Fethullah Gülen'in hizmetleri takdirle karþýlanmasý gerekirken, bu insanýn yaþadýklarý, ona bakýþ açýmý daha da saygýn ve sevgi dolu bir hale getiriyor.'' diyebiliyor. Ayný milletvekli, asli görevini unutup tv’de futbol yorumculuðu yapabiliyor. Üstelik bu iþi hobi olarak yaptýðýný söyleyebiliyor. Sözlükte hobi’nin tarifi þudur: Her zamanki uðraþlarýnýn dýþýnda yer alan dinlendirici bir merak veya iþlem; severek yapýlan bir iþ, bir vakit geçirme yolu…” Yani, para kazanýlan bir iþ deðil. Hakan Þükür bu hobisinden(kendi ifadesiyle), 150 000 TL kazanýyor. Kaldý ki, yorumculuk yapabilmek için, her hafta saatlerce maç izlemesi gerekecek. Bu durumda yorumculuðu deðil, vekilliði hobi olarak yapacak desem, o da olmaz. Çünkü vekillikten de para alýyor. Yani nerden baksanýz, iler tutar tarafý yok. Hele hele, emekli vatandaþ iþ yeri açtýðýnda maaþýndan kesinti yapýldýðýný düþününce, insan söyleyecek söz bulamýyor.

Bu ve benzeri durumlardan yenice rahatsýzlýk duyanlarýn, þikâyet etmeye hiç haklarý yok. Perþembenin geleceðini çarþambadan, hatta salýdan anlamalýydýnýz. Zamanýnda çýt demediðiniz için, þimdi küt diyemezsiniz. Þahsi çýkarlar peþinde koþmasaydýnýz,”Bana dokunmayan yýlan bin yýl yaþasýn.” demeseydiniz, bunlarýn hiç birisi yaþanmazdý. Dün ektiðiniz nohutlar þimdi leblebi oldu da baþýmýzda þangýrdýyor. Tepki göstermekte geç kaldýnýz, geç. Eþeðimizi kurt yedikten sonra, keþke rüya olsa diye dövünmenin hiç âlemi yok. Suçlu kim mi? Suç hepimizin. Kýsacasý; “ Suç iðde de var, yünde de var; çýkrýkta da var, yünü eðiren kancýkta da var.”