Üç baþlýklý üç ayrý konuyu iþleyeceðiz bugün...
Üçü de “gördünüz mü” ile ya baþlayacak ya da bitecek!
***
Bedelliniz bedel bedel olsun!
Gördünüz mü nasýl saðlanýrmýþ toplumsal mutabakat?!
Hani anayasa-babayasa toplumsal uzlaþmayla yapýlsýn diye yýrtýnýp duruyordular ya, anayasayý bir kenara itip, baþka bir konuda çok hýzlý yakaladýlar bu arzularýný. Helâl olsun!
Muhafazakârý, milliyetçisi, liberali, ulusalcýsý, saðcýsý, solcusu, orta yolcusu, futbolcusu...
Velhâsýlý kelâm ne kadar “cýsý” “cusu” varsa hep bir aðýzdan ayný melodiyi terennüm ederek imkânsýzý baþardýlar ve büyük bir toplumsal mutabakatýn altýna imza attýlar:
“30 bin papeli toslayan postal giymeyecek!”
E giymesin tabiî...
Ýki yabancý dil bilenler de var içlerinde caným!
Jilet gibi takým elbise, pantolonun ütüsü adam kesiyor...
Ayakkabýlar, daha yeni camsil ile temizlenmiþ ayna gibi parlýyor! Üstüne yansýyan siluetinden Iphone’unla resmini bile çekebilirsin icabýnda!..
Eskiden olduðu gibi: Bir paþa babaya yalvarýp eldeki iki üniversite diplomasýna ve dört yabancý dile raðmen; bir orduevinde bulaþýkçýlýða yazýlmak da gerekmez artýk! Bulaþýkçýlýkla kýrýlan onuru da böylece kurtarmýþ olduk, di mi mirim, azizim?!
Gýcýr gýcýr desteler halinde bastýrdýk mý 30 bin Türk Lirasýný, postalý postalarýz artýkýn Köylü Memed’e...
***
Yani?
Yanisi:
Alavere dalavere fakir Memet gene nöbete...
Ne ütüsü adam kesen pantolonu, ne de ayna gibi parýldayan ayakkabýsý var Memed’imin...
Ya Trabzon Kara Lastik, ya da Gislaved giyer o... Ýkincisi biraz daha lükstür ha! 5 Lira da daha pahalý...
Bunlarý çýkarýp attýn mýydý, üstüne bir çift postal, Ýtalyan Salvatore Ferragamo ayakkabýsý gibi gelir Memed’ime...
Allah’tan daha ne istersin ki Memed’im?!
Yalnýz dikkat et Memed’im, fabrikasyon üretilen postalýn topuðuna eðreti çakýlmýþ bir çivi tabanýna batmasýn... Uludere’den Beytüþþebap’a doðru týrmanýrken benimkine batmýþtý da...
Hem, batarsa da batsýn!
Alçaklarýn kalleþçe gelen izli mermisinden daha iyidir o çivinin batmasý; aldýrma sen Memed’im...
***
Yalnýz fakirin merakýna mucip iki suâli var bu hususta:
1-Bugün yarýn mâhkemelerin kapýsýna dayanarak “Vallayi de billayi de benim gerçek yaþým da, kemik yaþým da otuzun üstündedir. Gözüyün yaðýný, cýrbýdýný, reçelini, marmeladýný yirim senin sayýn hâkimim, ne olur benim yaþýmý otuzun üzerine yükseltivirin!” diyecek olan binlerce insandan kaç bini yaþ tashihi yaptýrmayý baþaracaktýr? Dilim varmýyor sormaya ama bunun da bir pazarý, bir simsarý, bir rayici falan olacak mýdýr?
2-Bugüne kadar bedelli askerlik talebine haklý olarak þiddetle karþý çýkan, parti içinden ve dýþýndan gelen bütün baskýlara göðüs geren baþbakan Erdoðan, nasýl oldu da birden evet demek zorunda kaldý?
Affýnýza mâruzen Sayýn Baþbakaným, o direncinizi kimler nasýl kýrdýlar, ne oldu da birden teslim bayraðý çektiniz?
***
Evlâd-ý Kerbelayýk!

Gördünüz mü bu ülkede birden herkes nasýl da Dersimci, insan haklarý savunucusu ve Ehl-i Beyt dostu kesiliverdi?!
Eh, biz yýllardýr yazýyorduk da zerre-i miskal ehemmiyet veren yoktu...
Þimdi ülkede ne kadar câhil cühelâ varsa, sýrf amigoluk yapacaklar diye birden baþýmýza Dersim uzmaný kesildiler, Seyit Rýza muhibbi yazýldýlar ve insan haklarýna uluslar arasý boyutun bile üstünde duyarlý olduðunu cümle âleme göstermeye baþladýlar!..
Vallahi, ne mutlu bize yani!
Yalnýz insanda biraz ar ve hâyâ olur, utanma duygusu olur yani...
Fýrat’ý kýzýla boyayan evlâd-ý Resulullah kaný için bugüne kadar tek bir damla gözyaþý akýtmayanlar, tek bir gün bile yas tutmayanlar, yeni mi uyandýlar?!
1400 yýldýr Hicaz çölünden Irak-ý Arab’a, Mezopotamya havzasýndan ve Anadolu’nun Batý ucundan Hazar’a, aslýnda neredeyse Adriyatik’ten Himalayalar’a kadar uzanan bir coðrafyada; çöller gülgeze, yeþil alanlar güneþ kýzýlýna boyandý; Fýrat’tan Dicle’ye, Araz’dan Kür’e kadar nehirler kýzýl aktýlar evlâd-ý Kerbela’nýn kanlarýyla...
Bunca zulmün karþýsýnda bugüne kadar sessiz kalanlarýn, ya da görmezden gelip sýrtýný dönenlerin birden Evlâd-ý Kerbela’ya hararetle sâhip çýkmalarý, mürâilikten baþka bir þey deðildir! Ýyi niyetle olsa dahi inandýrýcý da deðildir!..
***
Babasýnýn çiftliði

Önce bir hatýrlatma: Bir devlet kurumunun veya bir özel kurumun yetkilisi, kanun ve nizâmý hiçe sayarak keyfi hareket ederse; halktan “Orasý onun babasýnýn çiftliði midir?” diye tepki alýr. Yani, “babasýnýn çiftliði” güzel Türkçe’mizde bir deyimdir...
Baþta, memleketlerini bir baþtan diðer baþa ahtapotun kollarý gibi sarýp, sarmalayan; en tepedeki kraldan baþlayarak, baþbakan ve nerdeyse bakanlarýn tamamý, valiler (emirler) belediye baþkanlarý, silahlý kuvvetlerin komutanlarý, birçok deðiþik ad altýndaki polis teþkilatlarýnýn baþlarýna kadar bütün kilit noktalarýn idaresini aile fertlerine veren Suudi Krallýðý ve aþaðý yukarý ayný özellikleri taþýyan diðer körfez ülkeleri, Amerikan çýkarlarýna hizmet ettikleri için þimdilik gündem dýþýdýrlar. Arap Baharý’nýn fýrtýnasý oralarý da vurur mu bilinmez! Bu çok zengin uþaklar, kayýtsýz þartsýz Amerikan çýkarlarýna hizmet ettiklerinden; en azýndan þimdilik saðlamdaymýþ gibi görünüyorlar ama ileride ne olur o da bilinmez!
Biz, iki baþka çiftlikten söz edeceðiz bugün...
Suriye’yi babasý Hafýz Bin Esat’tan devralan Beþar Bin Hafýz Bin Esat, elbette ki ülkeyi babasýnýn çiftliði olarak görüyor ve öyle yönetiyordu...
Azerbaycan’ý babasý Haydar Bin Ali’den devralan Ýlham Bin Haydar Bin Ali de ülkeyi babasýnýn çiftliði gibi görüyor ve öyle yönetiyor...
Sünnî nüfusun çoðunlukta olduðu Suriye’yi, uzun yýllardýr Alevî-Nusayrî azýnlýða mensup Esat ailesi yönetti ve elân yönetiyor...
Nüfusunun tamamýna yakýný Türk ve ezici bir çoðunluðu Þiî olan Azerbaycan’ý, uzun yýllardýr Kürt bir baba ile Yezidî Kürt bir anneden olan Aliyev ailesi yönetti ve elân yönetiyor...
Bu arada Yezidîliðin çýkýþ noktasýnýn Þam olduðunu da unutmayalým...
Her iki ülkede de parlamento var ama yönetim kesinlikle tek kiþinin iki dudaðýnýn arasýndadýr...
Her iki ülkenin de topraklarý baþka devletler tarafýndan iþgal edilmiþtir. Her iki ülkenin liderinin de iþgal altýndaki topraklarý kurtarmak için milim kýpýrtýsý yoktur!
Her iki liderin de çað öncesinden kalma akýl hocalarý var. Suriye’de 70 yaþýndaki ismiyle müsemmâ Velid Muallim, Azerbaycan’da da 73 yaþýndaki hitap þekliyle nâm-aver Ramiz Müellim...
Her iki ülkede de büyük sanayi yoktur. Dolayýsýyla da büyük endüstriye dayalý yan sanayi üretimi de yoktur...
Her iki ülkede de büyük çaptaki ticaret alanlarý, sanayi mallarýnýn ithalatý ve tarým ürünlerinin ihracatý liderin etrafýndakiler tarafýndan monopole baðlanmýþtýr.
Gene her iki ülkedeki banka ve finansman kuruluþlarý, ülkenin millî kaynaklarýndan elde edilen gelirlerin de büyük çoðunluðu lider ve etrafýndakilerin tekelindedir...
Her iki ülkede de halkýn kahir ekseriyeti, millî gelirden pay alamamaktadýr.
Her iki ülkede de asker, gizli muhaberat örgütü ve polis, millî olmaktan çýkmýþ; kayýtsýz þartsýz liderin emrine girmiþtir...
Her iki ülkede de demokrasinin esamisi dahi okunmuyor ve her türlü muhalefetin boðazý sýkýlýyor...
Her iki ülkede de yargý tarafsýzlýðýný yitirmiþ, adalet kavramýndan soyutlanmýþ, emir ve komutayla insanlarý cezalandýrmaktadýr...
Her iki ülkenin cezaevleri de muhalif siyasilerle, fikir adamlarý ve gazetecilerle doludur...
Gördünüz mü iki ülke ve liderleri arasýnda ne kadar çok benzerlik var?
***
Biri, Bahar fýrtýnasýna tutuldu! Eli kulaðýndadýr; gitti gidecek!
Diðerini de ayný benzerlik vurur mu dersiniz?