..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dünya hayal gücünün tuvalinden baþka birþey deðildir. -Henri David Thoreau
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
ÝzEdebiyat - Yazar Portresi - peri sim eldivenoðlu
peri sim eldivenoðlu - bir kaþýk kremþanti ve çiðnenmiþ bir boþ film rulosu.
Site Ýçi Arama:


Ana Sayfa
  Defne Sokak (peri sim eldivenoðlu) 10 Kasým 2007 Yaþam 

gerçek þu ki, bir gün aðaçlarýn konuþabileceðine inanacaðýz.

  Kaybolma Yazýsý (peri sim eldivenoðlu) 16 Aralýk 2006 Deneysel 


  Saðýr (peri sim eldivenoðlu) 16 Aralýk 2006 Yüzleþme 

mandalina kabuðu aromalý çöp kutusu aþký

  Evsiz ve Yaðmurlu (peri sim eldivenoðlu) 8 Aðustos 2006 Düþler 

geniþ bardaklar, ince parmaklar ve toz kokusuna övgü.

  Ýtiraf ve Kalp Çarpýntýsý (peri sim eldivenoðlu) 28 Nisan 2006 Yüzleþme 

dakikalar..13..14..15...59.

  Ýnsan, Panik, Uhu (peri sim eldivenoðlu) 25 Ocak 2006 Yaþam 

panik mideye uhulandý.

  Anne (peri sim eldivenoðlu) 10 Ocak 2006 Deneysel 

eylül; dökülen yapraklar, dökülen organlar, çýplak bacaklar.

  Absürdlük Kalem Kutusunda - 4 (peri sim eldivenoðlu) 2 Kasým 2005 Deneysel 

sahnede topuklu pabuçlar.

  Absürdlük Kalem Kutusunda - 3 (peri sim eldivenoðlu) 10 Ekim 2005 Deneysel 

gözlerime çarpan sinekler,

  Absürdlük Kalem Kutusunda - 2 (peri sim eldivenoðlu) 27 Aðustos 2005 Deneysel 

ve zaman..

  Absürdlük Kalem Kutusunda - 1 (peri sim eldivenoðlu) 12 Aðustos 2005 Deneysel 

ve zaman geriye akmaya baþladý

  Bir Rüya, Ýçecek Dolabý, Kelebekler (peri sim eldivenoðlu) 31 Temmuz 2005 Beklenmedik 

ben ben olmaktan çýktým romeo.. kendimi o pencereden atalý asýrlar geçti, arsenik kokan sevgilim.

 

 



arkadaþlarým hep sahne tozu yutmuþ, dans pabuçlarýyla gezen zayýf tipler. sokaklara dökülüp dünyayý kahretmiyorlar ama evleri daðýnýktýr. ben her gidiþimde çaydanlýk hediye götürürüm onlara. kedileri var çaydanlýk seven. uçup kaybolmak yerine çift kiþilik fotoðraflarý ortadan ikiye bölmeyi seviyorlar. ben de onlar gibiyim. basit, süt þiþeleri kadar kartondan bir hayatým var. annem hep terliklerim kaybolduðu için onlarla beslendiðimi düþünüyor. babam çiçeklere meraklýdýr.. su yerine etil alkol taþýyor karaciðer toplardamarlarýnda. ben en çok doktor olmak istemiþtim. ama sonra bulut boyayýcý oldum. güzel meslek.


  08.06.2009 16:03:43 kaybol 

sundaysad.blogspot.com

 

n'olur.


  27.11.2007 13:30:20 talk show life 

gece mor carsafli yataginda tek elini yastigin altina sokmus, yanaginin ustunde uyumaya calisirken aklina gelen, vucudunu titreten, zihnine korkunc bir huzursuzluk veren dusuncelerle kivraniyordu. her sabah uyandiginda duydugu o hafiflik duygusu, islak agzi, ve basucunda duran su bardagi yoktu bu sabah uyandiginda. karnini icine cekip bir an icin gozlerini kapatti ve gunesin gozune girip onu rahatsiz etmedigi ama icini isittigi bir sahil evinde olmak istedi. o evde sabah kahvaltilarinda portakal suyu icilirdi. kimsenin acelesi yoktu. herkes sevecendi ve gazete okuyorlardi. o ise acele acele kahvesini icip gozune giren gunes ve saclarini dagitan ruzgarla kotu kokan bir minibuse binip masasinin basina oturmak uzere ise gidecekti. nefret etmiyordu bundan ama yine de birakmak icin gecerli nedenleri vardi. sabah uyandiginda yan bakkaldan bir sise sut alip kedisini beslemek ve kendine cay demlemek istiyordu. rahat ve guzel bir yasam icin didinip durmak, bir gun bunun olabilecegi umuduyla giderek nefret ettigi isler yapmak ruhuna iyi gelmiyordu kotulestiriyordu onu gunden gune enerjisini bitiriyordu. hayata karsi surekli bir savasim icinde olmak, elde etme cabasi ve nefes almaya vaktinin olmamasi onu sikiyordu.

 

 


  09.09.2007 21:08:18 talk show life 

þansa inanmazdým hiç eskiden. piyango bileti almak için durmazdým sokaðýn ortasýnda, bira içilen yerlere gelip kazý kazan satan tiplere gýcýk olurdum, hayatlarýyla oynuyorlardý, hoþ deðildi, sadece gerçek ve biraz da rüyalar vardý, çünkü rüyalar hayatýmý renklendirmeye yetiyordu, o kadar da karanlýk deðildi. hatta tabii ya, güneþtim ya ben, kendimi de aydýnlatmýþým o zamanlar, saçlarýma çiçekler taktýðým zamanlar, gecenin bir körü pencereden sokaðý izleme gereði duymadýðým zamanlar, herhalde her þeyin daha parlak olduðu zamanlardý.

þans bir süre sonra denk gelmeye baþlamýþtý, ama pek de iyi þans sayýlmazdý, o zaman su ve kahve ve sabahlarý 6 buçukta uyanýnca aynadan kendime bakarken rahatsýz olmamak vardý, o zaman hava daha soðuktu, yaðmur da yaðmýyordu, kuru bir ayaz vardý, söðüt aðacýnýn yapraklarý dökülmüþtü, altýnda oturunca bile üþüyordu insan, sahne arkasýna geçmiþ gibi hissettirmiyordu artýk dallarý. yýllar önceydi sanki, ama güzeldi de, suç iþlenmiþti, sanki dýþarlarda bir yerde, ahþap masalarda oturan gözlüklü insanlar hep benim hakkýmda konuþuyordu ama pek de önemli deðildi çünkü gerçeði bulduðumu düþünüyordum, sanki gerçek kýrmýzý içkiler ve bir gün beni alýp götüreceðine, uzaklara götüreceðine inandýðým bir çift elden ibaretti.

zaman geçiyordu, sanki giderek uzaklaþýyordu hayat, düþmek ve yükselmek birlikte gelmiþti ama dengede duramýyorlardý, hava kararýnca uyku tutmamaya, sabahlarý beden yataktan kalkmak istememeye baþlamýþtý, kahve aðýr geliyordu, sözler batýyordu, kalbimi acýtýyorlardý, ha bir de kalbimin olmadýðý söyleniyordu, hani annem bana kurabiye yapýp çay getirince söylerdi, iyi bir insan olduðumu, bunlar siliniyordu, ama vazgeçemiyordum, vazgeçmek zordu, bir gün güzel olacak, birlikte paylaþacaðýz sözlerimizi ve artýk masalardan kalkýp gitmeyeceðiz ayrý yerlere diye umut ediyordum.

olmadý, bir hafta geçirdim abuk subuk, geçenlerde bir hafta, renkliydi, ama ayný zamanda bulanýktý bu renkler, saat vuruyordu ve korkutuyordu bizi, belki zamanýn geçmesi deðil, onun pek farkýnda deðildik kanlardaki anormal oranlardan, ama sesler korkutuyordu, birlikte ve yalnýzdýk, fazlasýyla kliþeydik ama çok gerçektik, bir süre sonra acýtmamaya baþladý, kim diye sormuyordum, yanýna gidip kollarýna dokunmak, gözlerimin içine bakmasýný istiyordum, ya ben beceremiyordum samimi biri olmayý ya da o istemiyordu. kim bilir. ama renkler vardý, turuncu, akþamüstü hava kapanýyordu, serinliyordu, yalnýz baþýmaydým, telefon bir köþede duruyordu, sanki bir þeyler deðiþecek diye umuyordum ama fazla bir deðiþiklik yoktu, iþtah, duyarlýlýk, tüm bunlar bir anda silinip gitmiþti, belki o yola girdiðimizi fark etmiþtim ama kendi kendime açýklayamayacak kadar korkak ve zayýftým, zayýflýk çok fazla þey kaybettiriyor insana, yapraklar, þiþeler, kýrýk bardaklar, evde aðýr, ama güzel bir koku býrakýyor ama gücünü alýyor elinden, hayýr veya evet diyemeyecek kadar, cevap veremeyecek kadar zayýf.  

tabi eðleniyordum da bu durumdan, yirmi dört saat, durmak yok, abuk subuk konuþmalar sýkmýyordu beni, bir arkadaþým geliyordu, loþ ýþýkta iliþkilerden bahsedip, akþama doðru dýþarý çýkýyorduk, bir yerlere davet ediliyorduk, hoþtu tabii, eðlence son dozlarda, aynadaki suratým, boynumdan gelen yasemin kokusu, heyecan vardý, çok fazla plastik bardak ve serin hava, duvara yansýtýlan garip resimler, yanýmda biriyle aþaðýya sigara atýnca çamlarý yakacaðýmýzý düþünüp bir an için korkmak sonra aþaðýlarda bir yerlerde çantamý aramaya gitmek, ve ev her zamankinden daha aydýnlýktý, sonra korku filmi gibiydi bazen tabii, ama korku filmini seyredemeyecek kadar, -kaldý ki içine gireyim, dalgýndým, uyuþmuþtum, eðlenceden deðil belki ama yirmi dört saat diyorum iþte, cevap vermek zor geliyordu, belki de istemiyordum, o kadar da mühim deðildi, yine sabah olacaktý ve yine beni býrakmayacak bir kaç þiþe ve arkadaþ vardý.

bundan sonrasý çok daha hýzlý, bir anda hýzlandý, renklendi, kana bulandý, birileri bayýldý, mutfaktaki masa örtüsünün renkleri birbirine karýþýyordu ve biz gülüyorduk, loþ ýþýkta, sonra insanlar sinemadan ve ufolardan konuþuyordu balkonda, birileri yataðýmda sýzmýþtý, tuvaletin kapýsý açýlmýyordu, biz gülüyorduk, yanyana, herkes, insan, insanlar, sabaha kadar, uyku yok, bir gün biteceðini bilemezdim zaten, ama özlemek de gelmiyordu içimden, düþünmek yetmiyordu o yüzden ben de düþünmüyordum, küpelerim sallanýyordu kulaklarýmdan, bazen ellerim titriyordu, içtiðim her þey boðazýmdan geçip tekrar aðzýma gelmeye baþlamýþtý, evde ekmek yoktu, bir kaç parça kraker, köpek de yok, koridor bomboþ, her zaman deðil tabi, geceleri mesela çok fazla ayak sesi vardý, durmuyorduk, kimse, kimse durmak istemiyordu, nedendi ki durmak, gerek var mýydý, bütün þiþeleri birbirine karýþtýrýp içiyorduk artýk, son güne dek, yalnýz kalana dek, sonsuza kadar yalnýz ve bundan dolayý mutlu, mutlu da denmez buna ama hissizleþmek böyle bir þey olsa gerek, düþünüyorum yalnýzlýk hem de yarýyordu bana, uzaklarda, bir güney sahilinde ne halt edecektim, kendimi kaybetmekten öte, ama zaten en baþýndan beri bu deðil miydi istediðim tek þey.



 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © peri sim eldivenoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.

 

Bu dosyanýn son güncelleme tarihi: 19.03.2024 06:14:05