Tüm mutsuzluklar yokluktan deðil, çokluktan gelir. -Tolstoy |
|
||||||||||
|
Bu olayýn bir benzerini de okul arkadaþým Nejat anlatýr. Ben neden o gün kahvede deðilmiþim bilmiyorum. Burun farkýyla hikâyenin kiþilerinden biri olmayý ýskalamýþým. Olay bin dokuz yüz seksen iki senesinin Haziran baþýnda yaþanmýþ. Final döneminde sýnavdan çýkýnca arkadaþlarla biraz Kadir’in kahvesine takýlýrdýk. Hoþ Kadir’in kahvesine gitmediðimiz gün de yoktu ya. Hepimiz hem sýnavlar yüzünden gerginiz, hem de cepte metelik yok. Yaþadýklarýmýzý hala dün gibi hatýrlarým. Neredeyse üç öðün sahanda yumurta, zeytin ve çaya talim ederdik. Diðer zamanlarda baklava börek yiyoruz sanýyorsanýz yanýlýyorsunuz. Paramýz olduðu zamanlarda pazardan sebze alabiliyor ve onlarý piþiriyorduk. Kasaptaki etin yolunu þaþýrýp bizim eve düþmesi neredeyse mucize gibi bir þeydi. Martavalý býrakýp tavuk yahninin öyküsünü Nejat’ýn aðzýndan dinleyelim. Ýþte böyle sefil günlerimizin birinde bizim ekibin boþ boþ çene çaldýðý bir öðleden sonra Gülbahçe çýkýp kahveye geldi. - Arkadaþlar, kocubýyýk(*) bana para göndermiþ. Bu gün ziyafet var. Bi tencere tavuk yahni yaptým. Karný aç olan düþsün peþime gelsin. Yalnýz evde hepimize yetecek kadar ekmek yok. Gelenler en azýndan ekmeklerini bari alsýn. Tavuk yahni bu öyle kolay kolay ele geçer mi? Kimler vardý þimdi hatýrlamýyorum. Ama dört beþ kiþi bunun ardý sýra yola düþtük. Cebimizdeki birkaç kuruþu bir araya toplayýp yettiði kadar ekmek aldýk. Biz kapýdan içire doluþunca Gülbahçe de yere bir þeyler serip kocaman tencereyi ortaya koydu. - Buyurun arkadaþlar, dedi. Bütün ev mis gibi et koktu. Açlýktan gözü dönmüþ bu grup genç cenge gider gibi hep birlikte yahniye saldýrdýk. Karnýmýz doyunca gözlerimiz açýlmýþ olacak ki önümdeki küçük kemiklere baktým. Hiç birisi bildiðimiz tavuk kemiðine benzemiyor. Tavuðu býrak bildiðim bir hayvanýnkine de benzemiyor. Ufak, ince ve kývrýmlý kemikler içime bir kuþku düþürdü. - Gülbahçe hani bu tavuðun bacaklarý?, dedim. - Yahninin içinde. - Kemikleri nerde peki? - Piþirmeden büyük kemiklerin hepsini çýkardým. - Lades kemiðini de görmedim? - Doðrurken kesilmiþtir. - Býrak numarayý bu kemikler tavuk kemiði deðil. Bir taraftan gülüp bir yandan da “Tavuk iþte ya... Size de insanlýk yaramaz,” tafralarý yapmaya baþlayýnca ben iyiden iyiye huylandým. Israr edince de; - Tamam be Þefik, tamam, Amma da kafa ütüledin. Evet yahni tavuktan deðil. Ne olmuþ deðilse. Mis gibi et iþte. - Tama mis gibi ama ne eti? - KÝRPÝ… Sofradakiler kaþýklarý ellerinde öylece donup kaldý. Hepimiz resmen heykel kesildik. Sersemliðimiz geçip hepimiz sofradan çekilince (ki zaten doymuþtuk)… - Yemezseniz yemeyin be”, dedi Gülbahçe. Tencereyi olduðu gibi önüne çekip, geriye ne kaldýysa çalakaþýk mideye indirdi. Kirpi deyince birden iþtahýmýz kapandý ama yahni de lezzetliydi. Ýþin aslý sigaralar tüttürülürken ortaya çýktý. Onun evinin dereye doðru uzanan bir bahçesi vardý. Gülbahçe kirpiyi bahçede bulmuþ. Hayvaný su dolu tenekeye atmýþ. Hava alabilmek için de baþýný uzatýnca da kesmiþ hayvancaðýzý. Derisini yüzüp bir güzel yahni yapmýþ. Kirpi etini sevdiði için deðil. Resmen züðürtlükten. Ege bölgesinin bazý yerleþimlerinde kirpi etine tiksinilerek bakýlmaz. Hatta yaþlý kadýnlar mayasýla çare olarak kirpi yerler. Çocukken para karþýlýðý benden de kirpi bulup getirmemi isteyen komþu nineler olmuþtu. “Günah deðil yavrum, þifa niyetine…” Kendi adýma kirpi eti haram mý, mundar mý derdine düþmeyeceðim. Ben kirpilerin kesilemeyecek, kýyýlamayacak kadar sevimli olduðunu düþünürüm. Benzer bir öykü’de Samsun Yakakent’de yaþanmýþ. Arkadaþlarýný balýk ziyafetine çaðýran Osman’ýn (Acýsu’lu) aslýnda onlara oyun oynamak gibi bir niyeti de yokmuþ. Sahildeki bütün balýkçýlara gitmiþ, bütün tekne sahibi arkadaþlarý yoklamýþ ama tek bir balýk bile yok. Ama misafirler çaðrýlmýþ, yarýn gelecekler. Çaresiz kalývermiþ. Kalkan aðlarýnýn hepsi birkaç gündür boþ çýkýyormuþ. Limandaki teknelerin birinde kalkan aðlarýna düþmüþ bir camgöz bulabilmiþ. Balýðýn kuyruk bölümünü ta alt yüzgeçlere kadar kesip eve götürmüþ. Köpek balýðý da balýk sonuçta… Akþamdan dilimleyip soðan, maydanoz, kýrmýzýbiber, karabiber, defneyapraðý, hatta saymadýðým ne varsa etleri dinlenmeye býrakmýþ. Ertesi gün köpek balýðýný þiþ yapýp mangalda hazýrlayýp misafirlerine ikram etmiþ. Bu öyküde olaylar diðerlerinden farklý. Çünkü köpek balýðý ziyafeti çekenler hala gerçekten ne yediklerinden haberdar deðiller. Onlar kofana ve torik yediklerini sanýyorlar. Izgara þiþ köpekbalýðýndan o kadar memnun kalmýþlar ki hala anlata anlata bitiremiyorlarmýþ. Bir araya gelsek de þunu bir daha tekrarlasak diyorlarmýþ. (*) kocubýyýk –Babasýna taktýðý isim. Seyfullah Nisan 2011 Bursa
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © seyfullah ÇALIÞKAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |