..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Güzellik her yerde karþýlaþýlan bir konuktur. -Goethe
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Bilimsel > Tüze Felsefesi (Hukuk) > Umut Salih Tiryakioðlu




6 Aðustos 2010
Adalet Üzerine (Hukuk Ekolleri Ýçerisinde Tabii Hukuk Doktrini'nin Ýdealist Duruþu ve Evrensel Bir Sistem Arayýþý)...  
Umut Salih Tiryakioðlu
Gelgelelim insanlýðýn varoluþ denkleminde sayýsýz tecrübeleriyle sabit olmuþtur ki, günü kurtarmak hiçbir topluluðu geleceðe taþýmamýþtýr. Yalnýzca bugününü düþünenlere yarýn ekmek vermeyecektir. Þu anda yapýlmasý gerekeni layýkýyla yapmak ve gerekli tatmini gerektiðince saðlamak, baþarýyý en hýzlý getiren etkenlerden biri olabilir ama hukuk gibi a priori ve kendiliðinden var olan bir üst oluþ, sistemleþtirilir ve uygulanýrken çaðlara ve büyük kitlelere hitap edecek þekilde düzenlemeler yapýlmalýdýr. Ki ancak evrensel yasalarla mutlak bir adalete ulaþýlabilir.


:BFFB:
Aristo, adaleti iki kavram üzerinden deðerlendirmektedir. Daðýtýcý adalet ve düzeltici veya denkleþtirici adalet... Daðýtýcý adalet, þeref ve mallarýn -kastedilen haklardýr- insanlarýn yeteneklerine, statülerine ve mevkilerine göre daðýtýlmasýný öngören bir görüþtür. Bu varsayým, daha çok, Aristo'nun içinde bulunduðu toplum ve çaðýn özelliklerini yansýtmaktadýr. Eski Yunan'da ve Roma'da yüksek sýnýflarýn bilim, politika ve sanatla uðraþmalarýný saðlamak bakýmýndan köleliliðin gerekli olduðu fikri egemendi. Bu baðlamda, Aristo, köleliðin meþruiyetini ispata bile çalýþmýþtýr. Tabiatta daha geliþmiþ varlýklarýn daha az geliþmiþ olanlara emir vermeye ve onlarý yönetmeye haklarý vardýr. Nasýl ruhun vücuda üstünlüðü kabul ediliyorsa, bunun gibi, zeka bakýmýndan üstün insanlarýn, daha aþaðý insanlarý yönetmelerini tabii saymak gerekir. Hem bu, onlarýn da menfaatleri icabýdýr. Anlaþýlacaðý üzere bunun adil bir adalet varsayýmý olduðu söylenemez.
     Nietzcsche bu konuda daha da umarsýz davranýyor. "Hayat dediðimiz mücadelede bize gereken tek þey, iyilik deðil kuvvetli olmaktý. Alçak gönüllülük deðil gururdu. Baþkalarýný düþünme deðil þaþmaz bir zeka idi. Eþitlik ve demokrasi doðal seçime ve sað kalýþa aykýrýydý. Evrimin amacý yýðýnlar deðil dehalardý. Bütün anlaþmazlýklarýn ve alýn yazýlarýnýn hakemi adalet deðil iktidardý." Þimdi bu görüþlere baktýðýmýzda muhakkak ki kendimizi Nietzsche'nin eline teslim etmektense Aristo'yu tercih edeceðimizi düþünüyoruz. En azýndan o sýradan insanlarýn da bir takým haklara sahip olacaðýný söylemiþ; daha fazlasýný verdiði güçlülere de zayýf olanlarý koruyup kollayýp onlara kol kanat germe biçiminde belirecek bir baba misyonu biçmiþtir. Diðer taraftan Nietzsche'de kavga tabiatla birebir uzlaþýr biçimde safi güçlerin çarpýþmasý þeklinde tezahür ederken, Aristo zaten güçlü olana daha fazla hak verilmesini savunarak bu trajik dengeyi güçlü lehine bozmuþtur.
     Ýkinci tür adalet denkleþtirici-düzeltici adalettir. Bir hukuki iliþkinin taraflarýnýn eþit iþlem görmesi bu adaletin gereðidir. Kiþiler göz önünde bulundurulmaksýzýn haksýz fiil iþleyen verdiði zararý tazmin eder, sebepsiz zenginleþen iktisap ettiði þeyi iade eder yahut da suç iþleyene gerekli ceza verilir. Gözü baðlý adalet tanrýçasý Themis, bu tür adaletin sembolüdür. Eþitlik ve hürriyet denkleþtirici adaletin kapsamýnda deðerlendirilecek ilkelerdendir. Ancak Aristo, adalet konusundaki nihai görüþünde, kendi çaðýnýn genel görüntüsünün üstüne çýkamayarak denkleþtirici adaletin daðýtýcý adalete tabi olduðunu belirtmiþtir.
Bunlarýn dýþýnda erdemli ve bilgili insanlar, tabii hukuku normatif hukukun üstünde sayar, diyor. Ayrýca adalet idesinin somut uygulamasýnda çýkabilecek sorunlarý, zararlarý bertaraf edebilmek için nesafet ilkesinden yararlanmayý öngörüyor. Nesafet ilkesi özel ferdi durumlar uygulanarak adaletin katýlýðýný gidermek için yararlanýlabilecek önemli bir kavramdýr ona göre.
     Adalet konusunda beliren görüþ ayrýlýklarýnýn temelinde, insanlarýn, kendi çýkar ve inanýþlarýna, içinde bulunduklarý toplum, zümre yahut sosyal organizmaya, mizaç ve karakterlerine baðlý olarak fikirlerinin deðiþmesi yatmaktadýr. Bunun yanýnda hukukun amaçlarý adalet idesinin kapsamýný yarattýðý için bunlarýn nitelik ve nicelik olarak çokluðu, farklýlýðý ve karmaþýklýðý görüþ ayrýlýklarýný beslemiþtir. Bir görüþ söze baðlýlýk -ahde vefa- ilkesini adaletin gereði sayarken, bir diðeri sözleþmeye uymamak adaletsizliktir demiþ, baþkasý þerefli yaþa, kimseye zarar verme, herkese payýna düþeni ver þeklinde ödevlerle biçimlenen bir adalet anlayýþýný yansýtmýþtýr. Günümüzde ise hürriyet ve özgürlük gibi kavramlar adalet düþüncesinde daha önemli rol oynamaya baþlamýþtýr.
     En ilginç ve üzerinde durulabilecek teorilerden biri de Stammler'in ortaya koyduðu “deðiþir kapsamlý tabii hukuk” düþüncesidir. Stammler, hukuk hayatýnýn nihai idealinin de “hür insanlar topluluðu” yaratmak olduðu düþüncesindedir. Buna Hegel'in sürekli evrimini sürdüren Mutlak Akýl teorisini de eklemek lazýmdýr.
Hangi hukuk düzeninin adalete uygun olduðu tartýþmasý metafizik nitelik taþýr. Aslýnda bu tenkit edilecek yahut hayýflanýlacak bir olgu deðil olaðan bir durumdur. Adalet bir ideal olmakla ona mutlak biçimde ulaþýlamayacaðý düþüncesi mantýk ilkelerine uygundur. Pozitif hukukun tabii hukuka uygunluðu tartýþmalarý da bu baðlamda deðerlendirilmeli, mevzuatlara bunun dýþýnda tinsel bir misyon yüklenmemelidir. Çünkü hükümran gücün iradesinden ibaret olan normatif hukuk en nihayetinde olaðan düþünce ve muhakeme yeteneðinin, insanýn bilinen aklýnýn ürünüdür. Ýnsanda bir de bilinmeyen akýl vardýr ki sürecinin nasýl iþlediði çözülemeyen bu evrensel akla sezgi diyoruz.
Akýl ve insan tabiatý kavramlarý tabii hukuk düþüncesinin baþlýca hareket noktalarý olmuþtur. Akýl, insaný canlý-cansýz kendi dýþýndaki herþeyden ayýran temel özelliktir. Ayrýca akýl da insan tabiatýna dayanýr ki burada insan tabiatý ile kastedilen “insanýn ideal tabiatý”dýr. Aklýn karanlýk ve çözülemeyen doðaüstü yaný... Gerçekliðe dýþ dünyadan baðýmsýz olarak yani dolaysýz ve bütünsel olarak bakabilme ve ulaþabilme yeteneði.
     Eski tabii hukuk doktrini, ebedi ve deðiþmez bir tabii hukuk varsayýmýna dayanýr. Yeni çaðda ihlal edilmesi imkansýz, vazgeçilmez insan haklarý daha çok iþlenir olmuþ; Amerikan ve Fransýz ihtilallerine zemin hazýrlanmýþtýr. Yaþama hakký, insanýn özgür bir varlýk oluþu, söze baðlýlýk ilkesi gibi gibi doðal olduðu varsayýlan kavramlar ayný zamanda aklýn da ilkeleridir. Pozitif hukukun uyguladýðý cezalar insan ürünü olmakla birlikte, cezalandýrmayý haklý kýlan tabii hukuktur.
     Pozitif hukuk, belli bir dönemde, belli bir toplum için konulan ve fiilen yürürlükte bulunan hukuktur. Bu hukuku koyan egemen iradedir. Meþruluðu, tabii hukuka uygun olup olmamasý ile deðerlendirilmelidir. Ayrýca pozitif hukukun deðer ve saygý görmesinde tabii hukukun adalet idesine uygunluk etkili olmaktadýr. Yani bir hukuk kuralýna egemen iradenin gücü dýþýnda varlýk kazandýran bu kuralýn ve uygulamasýnýn adalete uygun olduðu þeklinde beliren “inanç”týr denilebilir. Tabii hukuk olaðan dönemlerde statükoyu korumak misyonunu göðüslerken, sosyal hayata baský ve zulüm mevzuu bahis olduðunda yeni bir düzen arayýþý için de yararlanýlan bir esin kaynaðý olmuþtur. Ayrýca devletler arasýnda hukuk konusunda beliren boþluðu tabiat durumu varsayýmýnýn doldurmasýný önlemek için de tabii hukuk düþüncesinden yararlanýlmýþtýr.
     Güncelliðini hiçbir çaðda yitirmemiþ olmasýna raðmen çok sert eleþtirilere de maruz kalmýþtýr tabii hukuk doktrini. Faydacý okula göre, insan davranýþlarýna yön veren zevk ve acý unsurlarýdýr. Bu nedenle hukukun amacý adalet deðil fayda ilkesinde aranmalýdýr. Gelgelelim insanlýðýn varoluþ denkleminde sayýsýz tecrübeleriyle sabit olmuþtur ki, günü kurtarmak hiçbir topluluðu geleceðe taþýmamýþtýr. Yalnýzca bugününü düþünenlere yarýn ekmek vermeyecektir. Þu anda yapýlmasý gerekeni layýkýyla yapmak ve gerekli tatmini gerektiðince saðlamak, baþarýyý en hýzlý getiren etkenlerden biri olabilir ama hukuk gibi a priori ve kendiliðinden var olan bir üst oluþ, sistemleþtirilir ve uygulanýrken çaðlara ve büyük kitlelere hitap edecek þekilde düzenlemeler yapýlmalýdýr. Ki ancak evrensel yasalarla mutlak bir adalete ulaþýlabilir.
     Ýnsanlarýn tarihsel hatalarý her ne kadar onlarý telafisi olmayacak þekilde birbirinden ayýrmýþ gibi görünüyorsa da insanlýk ve bütün evren bir birliði temsil etmektedir ve günün birinde, günlük kaygý ve telaþlarýnýn peþinde koþarken hakikatten giderek uzaklaþan ve küçük hesaplarýnýn gölgesinde tek amaçlarý evrenin varlýðý karþýsýnda pek önemsiz hatta sýfýra ve anlamsýzlýða varan hazlarýný izlemek olan bu gereksiz sürünün yerini daha bilge varlýklar ikame edecektir. O gün geldiðinde insanlýk onlarý birbirine baðlayan temel ilkeleri kavrayacak ve öze, temel yasaya içtenlikle baðlanacaktýr. Ýþte o vakit küçük dünyamýz da anlam kazanacak, insan varoluþ denkleminde fenomenlerle -görünüþlerle- deðil özlerle anýlacaktýr. Bugüne dönersek, bugün bizi harekete getirecek dürtü gerçeklik ülküsü olacaktýr. Ýþte bu yüzdendir ki vakalar, küçük kazanýmlar, rekabet ve üstünlük duygusu gibi bir takým aldatýcý saikler, evrensel hakikatlere kurban edilebilir. Çünkü adalet fikri, bütün bu þeytani eðilimlerden daha insalcýl bir kavrayýþtýr.
     Doðru ve yerinde bir gözlemle orta ölçekli, kendi yaðýnda kavrulan toplumlarda; süper güç tabir edilen devletler ile bunlarýn antitezi olan mazlum milletlere nazaran adalet duygusunun daha geliþkin olduðu görülecektir. Semavi dinlerde mütemadiyen orta bir yolun öðütlenmesinin de bir þekilde bu neticeyle iliþkilendirilmemesi için sebep göremiyorum. Nasýl ki gereðinden fazla geliþen bir uzuv, organizmadaki bir dengesizliðe, rahatsýzlýða dalaletse, saðlýklý temellerden yoksun yahut da bu temeli yitirmiþ, deðer yargýlarý bozulmaya ve çürümeye yüz tutmuþ devletler için de saðlam bir iç görüden sözedilemeyecektir.
     Çünkü bu devlet, gücünün kölesi olmuþtur. Yeryüzündeki bütün maddeye sahip olmak ister. Sürekli geniþlemekte bir beis görmez ve hiçbir mantýki ve evrensel ilkeyle kendini kayýtlamaz. Bünyesinde barýndýrdýðý vicdan kýrýntýlarýný da, eðer hala kalmýþsa tabi, cinayetlerini örtbas etmek için bir araç olarak kullanýr. Ýyi niyetten ve insan haklarýndan söz eder, durur. Ancak bunlarý dilegetirirken iþleyen kalbi deðil dilidir.
     Dikkatimizi tek bir noktaya, adalet idesinin evrendeki yansýmasýna yoðunlaþtýrarak, gücün tek elde toplanmasýnýn faydalarýný yadsýyor olduðumuz düþünülmesin! Belli ve olaðanýn üstünde bir kuvvetin bir noktada toplanmasý istenerek yahut istenmeyerek bir çok alanda parlamaya neden olacaktýr. Özellikle bilim, teknik gibi konularda, üstün finansman gerektiren uzay çalýþmalarýnda, hatta ruh ve toplum bilimde! Neticede bütün bu ciddi çalýþmalar önemli bir parasal ve fikri birikimi gerektirmektedir. Ama güç yýðýntýsýnýn çoðunlukla sahibine kötücül bir virüs bulaþtýrdýðý da gerçektir.
     Mazlum milletler içinse bunun tam tersi geçerlidir. Onlarýn ellerinden tabii haklarýn baþýnda gelen yaþama hakký bile alýnmýþtýr. Kendilerini geliþtirebilmeleri için gerekli olan düþünce ortamýna ve özgürlüðe sahip deðildirler. Ne aile ve toplum hayatlarý ne de iç dünyalarý dengededir. Üstün teknoloji ürünü silahlara mukabil yumruklarý hiçbir iþe yaramamaktadýr. Bu defa güç deðil ama yoðun bir öfke ve çaresizlik duygusu bir merkezde, ama pek derinlerde toplanmaya baþlar. Bütün benliklerini intikam hissi kaplar. Bunlarýn gözlerini kör eden de maddi deðil manevi bir yoðuþma olmuþtur. Ve hayata karþý günahlar iþlemeye, adalet ölçüsünden hýzla uzaklaþmaya baþlarlar.
     Ýnsan davranýþlarýnýn doðasýný acýdan kaçma ve zevke yaklaþma olarak indirgeyen yaklaþýmýn dünyayý getirdiði son nokta budur. Richeliu'nun raison de tat olarak adlandýrdýðý, Bismarck'ýn reelpolitik dediði, her organizmanýn kendi çýkarýný izlemesi gerektiðini savunan görüþün dünyayý nasýl bir kaosa sürüklediðini görüyoruz. Beynin belki de en acý deneyimiydi bu! Buradan manzaranýn nasýl göründüðünü tasvir etmeye çalýþayým.
     “Dehþet verici bir siluetin içindeydi. Usta bir ressama anarþizmi çiz deseler böylesine resmedemezdi. Doðanýn güçleri ve kainatýn her bir yasasý kendi özgürlüðünü ilan etmiþ, baþýna buyruk hareket eder olmuþtu sanki. Bu yerin ardýnda bir güneþ varsa bile gökyüzünü zehirle kaplayan gaz tabakasý, manzarayý müebbet kýzýla ve griye mahkum etmiþti. Birbiri ile müthiþ bir savaþ içerisindeki parçalar, kaosun boyutunu büsbütün artýrýyordu. Binlerce kilometre uzanan derin oyuklarýn içinde zehirle karýþýk çamur akýyor; gökten zehir ve buz kütleleri yaðýyordu. Ara vermeden süratli fýrtýnalarla dövülen zemin, derinlerden gelen tektonik sarsýntýlarla buna karþýlýk veriyordu. Manzarayý inceledi. Bir parça huzurun, dinginliðin, hayat emaresinin olmasýný umdu. Ama nafile... Bitkinin bile yetiþmesine imkan yoktu. Uçsuz bucaksýz çöl, kayalýklar ve buz... Bu kaosta bir amaç sezinledi! Hayat vücuda getirebilmek için sahnede amansýz bir mücadele sergileniyordu. Herhangi bir yaþam belirtisi olmayan bu yerde enerji öylesine yoðundu ki bedeninin parça parça olmadýðýna þaþakalmýþtý. Gökten yaðan ateþ toplarý, ufukta renkli manzaralara sebep oluyor; tablo yankýlanýyordu.
     Yine de bunca çaba atmosferi temizlemeye yetmedi. Dinginliðe, sükunete kavuþulamadý. Ne þen bir kahkaha duyuldu ne de göðü yakan bir feryat... Büyük kanyonlardan, derelerden su deðil zehir aktý. Ýklim tutturamadýðý ritmiyle kah dondu kah alev alev yandý. Bu yerde ot dahi bitmedi.”
     Tez ve antitezin bir de sentezi olmalýdýr. Bunlarýn çarpýþmasýndan doðan... Biz bu sentezi orta ölçeklikteki devletlerde buluyoruz. Bu gibi topluluklarda adalet duygusu daha geliþmiþ olmakla beraber, tek baþlarýna evrensel bir deðere sahip çýkabilmelerinin olanaksýzlýðý gözümüze çarpacaktýr hemen. Yol haritalarý da onlarý yanlýþ eylemselliðe sürüklemektedir. Bunlar geleceklerini ya radikalizmde yahut da güçlü odaklara yanaþmakta bulurlar. Biçimleri de ya en küçük bir tenkide bile tahammül edemeyen kompleksli bir yapýya bürünür yahut da dalkavuklukla, yanaþma politikalarýyla hayatlarýný idameye çalýþýrlar. Yerel baþarýlarýn arkasýna sýðýnýr, ruhlarýný tarihteki zaferlerin hatýralarýyla gýdalandýrmayý yeðlerler. Evrensel deðerleri temsil etmeye kalkýþmak onlarýn ne haddine! Onlar küçük dünyalarýnda mesuddurlar.
     Ancak artýk bütün bu yanýlgýlara bir son vermeli, bugün sýradan görünen devletler birleþmelidir. Bu daha büyük bir tevhidin yalnýzca ilk adýmý ve öncüsü olacaktýr. Varlýklarýný sürdürebilmek için böyle davranmaya mecbur olduklarýný, gücü hakla eþdeðer varsayan hayat kavgasý masalýný, iþe yaramazlýk hissini, zulme sýrtlarýný dönmeyi bir kenara býrakmalý; günü kurtarmaktan daha büyük bir vizyonun parçasý olduklarýný duyumsamalý; en keskin iç görüye sahip olduklarýnýn bilincinde olarak, sanki düþlediðimiz altýn çað gelmiþçesine ve herþey mükemmelmiþ gibi kusursuz yasalarý uygulamaya baþlamalýdýrlar. Ýnsanlýk ve adalet fikri, bütün beþeri kuruntularýn çok daha ötesinde, bir realitedir.
     Büyük birleþmeyi gerçekleþtirecek unsurlardan olarak tabii hukuk ilkelerinden mümkün olduðunca istifade edilebilir. Din ve vicdan hürriyeti, düþünce özgürlüðü pekala anayasal metinlerden taþarak dýþ gerçekliðimize sirayet edebilir. Ve hatta insanlar birbirlerine daha hoþgörülü ve iyi niyetle bakmayý öðrenebilirler. Biz bir adým atarsak çocuklarýmýz gözlerini daha temiz bir dünyaya açacaktýr. Karamsarlýðýn dibine vuran, acýyý içselleþtiren, herþeyi amansýz bir kavgadan, mücadeleden, kandan ibaret sayan felsefelerin kavramsal olarak insanýn damaðýnda tatlý bir zevke dönüþtüðü söylenebilirse de kimse çevresinde ruhunu ve bedenini parçalara ayýrmak için can atan insanlarýn olduðu bir dünyada yaþamak istemez.

(DEVAMI GELECEK)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn tüze felsefesi (hukuk) kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Adalet Üzerine - 4 (Ýnsanlýðýn Þafaðý)
Adalet Üzerine (Yeni Bir Evrensel Sistem Arayýþý ve Adalet Düþüncesi)...
Adalet Üzerine...

Yazarýn bilimsel ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ölüm Üzerine - 1
Beyinde Felsefi Bir Serüven...

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Beyit [Þiir]
Bütün Sanatçýlarý Susturun [Þiir]
Sen Gitme [Þiir]
Allah'ý Bulmak [Þiir]
Türk Milletinin Evlatlarýna... [Þiir]
Þairin Hayatý [Þiir]
Biz... [Þiir]
Kýtalar [Þiir]
Aklýmdan Geçen Bazý Þeyler [Þiir]
Ýtiraf [Þiir]


Umut Salih Tiryakioðlu kimdir?

. . .

Etkilendiði Yazarlar:
..


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Umut Salih Tiryakioðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.