..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Bir kitabýn kaderi okuyanýn zekasýna baðlýdýr." -Latin Atasözü
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Politik Olaylar ve Görüþler > Cahit KILIÇ




16 Temmuz 2010
Bu Yazýnýn Adý Yok  
Cahit KILIÇ
Çoðunluðu Anadolu’nun dört biryanýndan okuyup yetiþmek isteyen köy çocuklarýydýlar. Kayýtsýz þartsýz devlet otoritesinin hâkim kýlýndýðý bir coðrafyada, fakir köylerinde kendi yaðýyla kavrulmaya çalýþan, bir dilim ekmek ile bir kaþýk un çorbasýna kanaat eden, üstündeki kýrk yamalý urbasýyla, çoluk çocuðunu kimseye muhtaç etmemek için yaþam kavgasý veren köylü babalarýn çocuklarýydýlar.


:BJJH:

Çoðunluðu Anadolu’nun dört biryanýndan okuyup yetiþmek isteyen köy çocuklarýydýlar. Kayýtsýz þartsýz devlet otoritesinin hâkim kýlýndýðý bir coðrafyada, fakir köylerinde kendi yaðýyla kavrulmaya çalýþan, bir dilim ekmek ile bir kaþýk un çorbasýna kanaat eden, üstündeki kýrk yamalý urbasýyla, çoluk çocuðunu kimseye muhtaç etmemek için yaþam kavgasý veren köylü babalarýn çocuklarýydýlar.

Fakir babalarýn fazla seçenekleri yoktu. Öncelikle çocuklarýný, 1940 yýlýndan 1954 yýlýna kadar açýk kalan Köy Enstitüleriyle sonradan yaygýn hale gelen Öðretmen Okullarýna veriyorlardý. Yatýlý olmasý esas tercihti. “Çocuðum okusun, devlet kapýsýnda bir yer bulsun kendisine, öðretmen ya da memur olsun. Yeter ki bu fakirlik zilletinden kurtulsun” mantýðý baþrolü oynamaktaydý.

Saf ve temiz Anadolu köylerinden gelen bu çocuklarýn çoðunun üstünde uydurulmuþ müstamel bir ceket, siyah bir Frenk gömleði, ucuz kumaþtan buruþ buruþ bir pantolon, ayaklarda da Trabzon kara lastiði. Gislaved marka lastik ayakkabýlar ise lüks sýnýfýndan sayýlýrdý. Ayaðýnda çarýðýyla, bir ipliðini çeksen kýrk yamasý birden dökülecek pantolonuyla, kolundan tutup okula getiren babaya bakýnca; tabii ki bunlar lüks sayýlýrdý.

Böylelikle: Propagandist Bolþevik Ýhtilalýndan çekilen kopya ile Cumhuriyet propagandasý altýnda, tek tip adam yetiþtirme mekanizmasýna teslim edilmiþ oluyorlardý. Ýlk yýllarda takýr takýr iþleyen sistem ve sistemin torna mekanizmasýna uyumda bir sorun yaþanmadý. Ayaklar Trabzon kara lastiðinden üçüncü sýnýf deri iskarpinlere, bedenler beyaz, ince yakalý gömleðe ve ince koyu renkli kravatlara, bitpazarýndan alýnan ve biraz daha düzgün görünümlü ve de kömürlü ütülerle ütülenen takým elbiselere terfi ettiler. Biti biraz daha kanlý olanlar da ailecek Sümerbank’tan giyiniyorlardý. Basmalar, pazenler, ketenler, patiskalar… Olsun, bitpazarýndan daha iyiydi…


Sistemin çocuklarý, sistemin hizmetinde kusur etmediler. Baþta da yazdýðýmýz gibi: Bolþevizm’den kopya edilen “Devlet otoritesine kayýtsýz þartsýz baðlýlýk, emre itaat, sistemi yaþatma ve yürütme kararlýlýðý, gelecek nesillerin tamamýný sistemin içinde ve sistemin kurallarýna baðlý bir biçimde eðitmek, aykýrýlarý da öðütmek” politikasýnýn uygulayýcýsý ve propagandisti oldular.


Gelin görün ki, sistem 1950’de arýza verdi. Sistemin çocuklarýnýn ve arzularýnýn dýþýnda, bir halk hareketi gerçekleþti ve onlarýn deyimiyle karþý devrim yapýldý.

Sistemin babalarý ve çocuklarý, bu halk hareketini içlerine sindiremediler. Uzun uzun anlatacak deðilim, satýrbaþlarýyla geçiyorum. Bolþevikleri bile kýskandýracak bir propaganda baþlattýlar. Mütegallibe yaftalarý yapýþtýrdýlar. “Olur mu böyle olur mu, kardeþ de kardeþi vurur mu” teraneleri tutturdular. Sonunda içlerinde bir tek onbaþý rütbesinin bulunmadýðý bir askeri güruhun darbesiyle halk hareketini yýktýlar. Sistemin babalarý ve çocuklarý bu alçak darbeye alkýþ tutarken, darbecilerle el ele vererek devlet yönetimi de yeniden ele geçirdiler. Aslýnda darbecilerin, bunlarýn sistemine çomak soktuðunu sonradan anlayacaklardý. Týpký asýlanlarý alkýþlamanýn ne denli alçakça bir hareket olduðunu, kendilerinden birilerinin asýldýðýný gördüklerinde anladýklarý gibi…

Buraya kadar olaný, tarihi bilgilerle kendi düþüncelerimizi harmanlayarak anlattýk; bundan sonrasý bizzat yaþayarak müþahede ettiklerimizin birer fotoðrafý olacaktýr.

Darbe, sistemin çocuklarýnýn bitlerini kanlandýrdý, yüzlerine renk getirdi. Her biri birer idealist insan sýfatýyla yurdun dört biryanýna daðýldýlar. Birçoðu öðretmen veya yedek subay öðretmen olarak, sistemin ve 27 Mayýs Devrimi’nin birer gönüllü askerleriydiler. Biraz daha kaliteli takým elbiseleri, ince yakalý beyaz gömlekleri, ince siyah kravatlarý, rugan iskarpinleri ve çoðunlukla briyantinli dalgalý saçlarý ve de Clark Gable sitili ince býyýklarýyla, modern Türkiye’nin örnek alýnmasý gereken modern yüzleri olarak yurdumun çocuklarýný eðitmeye baþladýlar. Dine ve inanca saygýlý olan gerici mütegallibe yýkýlmýþ, yerine aydýnlýk Türkiye’nin aydýn insanlarý iþbaþý yapmýþlardý…

Öyle yutturuyorlardý…

Amma, fakat ve lakin…

Olmayacak, olmasý hayal bile edilemeyecek hadiseler, hem de çatýr çatýr olmaya baþladý. Lenin döneminde start alan, Stalin zamanýnda hýzla ilerlerken Ýkinci Dünya Savaþý nedeniyle kýsa bir sekteye uðrayan, Kruþçev (Xruþçov) döneminde ivme kazanan, Brejnev döneminde ise tamamen azdýran Komünist Propaganda, hedef kitlelere ulaþmaya baþladý. Paris’te baþlayan kasýrga, hýzla dünyaya yayýlýrken bize de sirayet etti. Aralýklarla Bolþevikleri bile kýskandýran bizim Sistem Propagandamýz, Komünist Propagandaya yenik düþtü.

Baþlarda Paris Gençlik Hareketi’nin taklidi olmaktan öteye gidemedi. Paris Gençliði, protest geleneðinin simgesi haline gelip dünyayý ayaða kaldýrýrken, bizim sol iþi anarþiye döktü.

Yeni nesil gençlik, sistemin askerliðini yapanlara inat, sisteme baþkaldýrdý.

Takým elbisenin yerini balýkçý yaka kazaklar, haki parkalar alýrken, ayaklara rugan iskarpin yerine postallar giyildi. Býyýklar Clark Gable býyýðý olmaktan çýkýp Stalin’in posbýyýklarýna benzer hale getirilerek, dudaklarýn üzerine dökülmeye baþladý. Favoriler de L harfine benzetilmek suretiyle, Lenin’i simgeler oldu.

Protestolar gençliði kesmeyince, daha da ileriye giderek silaha sarýldýlar. Nereden ve nasýl aldýlar bilinmez ama ellerinde otomatik Thompsonlar, Parabellumlarla kan dökmeye baþladýlar.

Sistemin çocuklarý olmaktan çýkýp, sistemin aðabeyliðine, babalýðýna terfi edenler de paniklemeye baþladýlar. Sýkýyönetimin ilan edilmesi de onlarý kesmedi. Bir muhtýra vererek yeni bir darbe yaptýlar. (Sonradan darbe içinde ne darbeler olduðu da ortaya döküldü ama utanacak suratlarda zerrece kýzarma olmadý. Otuz küsur yýl sonra ayný kiþiler yeni darbe planlarý yapmaktan çekinmediler.)

27 Mayýs’ý alkýþlayanlarýn baþýna 12 Mart’ýn demir yumruðu indi.

Sol anarþistlerin bir kýsmý Kýzýldere’de kýstýrýlarak öldürüldü. Ve yeniden ve yine üç adet idam sehpasý kuruldu…

Demir yumruk yalnýzca solun baþýna deðil, demokrasinin, özgür düþüncenin de baþýna indi. Parlamento açýk kalsa da, sesler kýsýldý, soluklar izinle alýnýp verildi…

Araya Kýbrýs müdahalesi de girince, ortalýk bir süreliðine de olsa duruldu. Milli duygular kabardý, kimse kimsenin devrimci propagandasýna aldýrmadý…

Kýsa süreli “yamalý bohça” hükümetleri ülke çapýnda siyasi çalkantýlara sebep oldu. Kýbrýs ambargosu, hýzla artan enflasyon, ekonomik çöküþ, zýrt pýrt yýkýlýp yeniden kurulan koalisyon hükümetleri, pazarlýklar, partizanlýklar, adam kayýrmalar; bir süreliðine sindirilen ama pusuya yatan sol anarþiye “dumanlý gün” fýrsatý verdi.

Sadece “Daða taþa Karaoðlan” yazmakla kalmadýlar! Vatan diyen, bayrak diyen, milli birlik ve bütünlük diyen, Allah, din ve ezan diyen herkesi faþist olmakla suçladýlar, öldürüp kanlarýyla duvarlara “Devrimci Sol” yazdýlar.

“Kansýz devrim olmaz” dediler…

Oluk oluk kan aktý bu ülkede, kan…

Zamanýnda “Olur mu böyle olur mu, kardeþ de kardeþi vurur mu?” diye atýlan palavra gerçeðe dönüþtü.

Ülkenin dört biryanýndan giren kýzýl silahlardan çýkan kýzýl kurþunlar, milliyetçi, ülkücü gençliðin sinesini hedef aldý…

Devrimin önünde engel gördükleri her vatan ve millet sevdalýsýný kurþuna dizdiler…

Unutmadan, “Halklarýn kardeþliði” falan da diyorlardý bunlar…

Sinem dolu…

Ama…

Neyse…

12 Eylül’ün demir yumruðu bu kez hepimizin baþýna indi…

Taþ duvarlar arasýnda Filistin askýlarý kuruldu… Birçoðu kandýrýlmýþ saf Anadolu çocuklarý, çarmýha gerildiler. Elektrikler baðlandý daha býyýðý terlememiþ genç bedenlere…

“Bir yanda dur, bir yanda dur, bir yanda. On parmaðým cereyandadýr, cereyanda.”

(Gözyaþlarýyla…)

Ve yine yeniden idam sehpalarý kuruldu…

“Asmayalým da besleyelim mi?”

12 Eylül tufanýndan sonra, toplumu apolitize etme politikasýnýn baþarýsýn da etkisiyle olsa gerek, bu idamlar tartýþýlmadý bile… Ateþ sadece düþtüðü yeri yaktý…

1983 seçimlerinden sonra yavaþ yavaþ demokratik ortam doðmaya baþlayýnca, Marksist, Leninist söylemler de yeniden ufaktan ufaða dillendirilmeye baþlandý.

1987’den itibaren Sovyetler Birliði’nde “Glastnost ve Perestroyka” politikasý baþlatan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Mihail Gorbaçov’un, Komünizm’i tarihin çöplüðüne atmasýndan sonra bizde de sol söylemler kesilmeye baþladý ve çöplüðe düþtü…

Zira, kandýrýlabilecek insan kalmamýþtý artýk.

Gemileri Komünizm okyanusunda su almaya baþlayýnca, filikalara atlayýp Kemalist Liman’a sýðýndýlar.

Bir süreliðine demokratik söylemler dillendirmiþ olsalar da, PKK adlý melun örgütün alçakça saldýrýlarýnýn da etkisiyle demokrasi ekseninden çýkarak, katý ulusalcýlýða, gittikçe de kafatasçý faþizme yazýldýlar.

Geçenlerde, bunlarýn artýklarýndan biri televizyon ekranýnda konuþuyordu: “12 Eylül’den sonra SOL öldü…”

Sol vicdan da mý öldü be adam!

Haydi, birkaç milyon demeyelim de, birkaç yüz binin içinden cýmbýzla çekip çýkarýlabilecek birkaç yüz namuslu, inancýndan ve þerefinden taviz vermeyen, adam gibi adam solcuyu tenzih ederim.

Þimdilerde yaþlarý 50 ile 80 arasýnda olan sistemin çocuklarýnýn çocuklarý ve torunlarý, Amerikan hamburgerleriyle beslenip, ellerinde Amerikan telefonlarý, Iphonelarý, Ipadleri ile babalarýnýn, dedelerinin sistemlerini savunuyor, internet sitelerinde inanan insanlara küfrediyorlar.

Tarih, okumak, öðrenmek ve ders çýkarmak içindir; geriye dönüp tarihte yaþamak için deðil. Eðer ille de tarihte yaþamak istiyorsanýz, gidin Ortaçað’da yaþayýn…



Cahit Kýlýç

Ýstanbul, 19.06.2010




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn politik olaylar ve görüþler kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Boðanlar ve Boðulanlar…
Despotizmin Hâlleri…
Mevzular Derin!..
Örgütlenmiþ Cehalet!
Makûs Talih…
Aydýn Kaypaklýðý!..
Ýhtiras ve Kara Propaganda!
Çökülen Matbuat!
Güney Kafkasya’daki Kazanda Türkiye Kaynatýlmak Ýsteniyor!..
Her Devrin Putperestleri Var!

Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Monolog...
Devrimler ve Ýlkeler!
Dil Meselesi…
Savaþ Cinayettir!
Aydýnlarýmýz ve Biz!
Ar Damarý Meselesi…
Baþý Dik Adamýn Ölümü!
Dersimiz Demokrasi Olsun!
Bireysel ve Toplumsal Cehalet!
Yakýn Tarihin Despotlarý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Haccac-ý Fýrat [Þiir]
Aklýma Þaþýyorum! [Þiir]
Sürgünler Þehri [Þiir]
Son Arzu… [Þiir]
Kimdir Gelen! [Þiir]
Uzaklar [Þiir]
Derkenar [Þiir]
Adamým! [Þiir]
Kars Eli [Þiir]
Derdimend! [Þiir]


Cahit KILIÇ kimdir?

‎"Kalem erbâbý olmak sadece ona buna çatmak deðil, zaman zaman da hayatýn küncüne kelimelerden çenet taþý koyabilmektir!. . " (Cahit Kýlýç)

Etkilendiði Yazarlar:
Divan þairleri, divan þiiri. Ve elbette ki XX. yüz yýl þairlerimiz.


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Cahit KILIÇ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.