..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sanatçýnýn iþlevsel tanýmý bilinci neþelendirmektir. -Max Eastman
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Anadolu Kültürü > Ali Iþýk




4 Eylül 2002
Güller Þehri Konya'da Gül Bayramlarý  
Ali Iþýk
“Konya tarihinde, coðrafyasýnda ‘gül’ bir minyatürdür, bir niyâzdýr, bir arz-ý hâldir; bir sýrma kemerdir; bir mýsra’dýr, mýzrabdýr, uzun soluklu bir ney’dir. Oyalý yazmada motiftir, nakýþtýr, murâddýr. Her bahâr Konya’


:IIJD:
Konya: Belde-i tayyibe.. aþk beldesi.. bozkýrda açan gül...
Siz hiç gülsüz, bülbülsüz bir aþk hikayesi duydunuz veya okudunuz mu?.. Sanmýyoruz. Zira nerede ma’þûk, orada gül; nerede âþýk, orada bülbül...
Konya adýna efsaneler yakýþtýrýlmýþ; bilirsiniz. Bunlardan biri de ‘üç eren’in hikayesidir. Hani uçan halýlarýyla seyahat eden üç Allah dostu... Bunlarý, “kon ya!” nidâsýyla bu topraklara indiren sebep, bu topraklarda gördükleri güzelliklerdir.
Bu söylencede her þey muhayyile ürünü, asýlsýz astarsýz olabilir. Ancak yalýn bir gerçekliði vardýr eski kitaplarda yazýlý: Yeþillik... Evet, Konya’nýn tabiî surlarý olan çepeçevre çýplak dað ve tepeler, daha birkaç asýr öncesine kadar koruluk, ormanlýklardýr. Konya’yý anlatan eski seyahatnâmeler böyle yazýyor.
Yeþillik olur da yeþilin þâhý gülün yokluðu düþünülebilir mi? Bunun için diyoruz ki: “Üç Eren Efsanesi’nde önemli bir eksiklik vardýr. Üç eren’i bu topraða çeken sebep, güzelim mâverde, yediveren güllerinin gönül çeken renkleri ile sermest eden kokularýdýr. Olamaz mý?..
“Konya tarihinde, coðrafyasýnda ‘gül’ bir minyatürdür, bir niyâzdýr, bir arz-ý hâldir; bir sýrma kemerdir; bir mýsra’dýr, mýzrabdýr, uzun soluklu bir ney’dir. Oyalý yazmada motiftir, nakýþtýr, murâddýr. Her bahâr Konya’da gökyüzünden gönüllere gül cemresi dökülür gülâbdânlardan...”
Selçuklular devrinde Konya salkým saçak bir gül bahçesidir adeta. O günkü Konyalýnýn gülü, günümüzdekilerden daha çok sevdiði muhakkaktýr. Zira þehrin muhtelif yerlerinde geniþ gül bahçeleri mevcuttur. Meram, Dede Bahçesi (bugünkü fuar alaný içerisinde), Mevlâna Müzesi’nin bulunduðu alan gül bahçelerinin en meþhurlarýdýr.
Þems-i Tebrizî’nin türbesi ve bu türbeye bitiþik olarak inþa edilmiþ olan camiin de içerisinde bulunduðu semtin günümüzde ‘Güllükbaþý’ olarak anýlmasý tesadüfi olamaz. Mevlâna ve ailesinin ikametlerine, vefatlarýnda da ebedî istirahatgahlarýna tahsis edilen gül bahçesinin devamýna, belki de baþlangýç alanýna dostu Þems-i Tebrizî de defnedilmiþtir. Bu kanaatimiz de uzak bir ihtimal olmasa gerektir.
Hayatýnýn önemli bir bölümünü bu gül bahçesinde geçiren Mevlâna, bir rubâîsinde, -sanki- o tarihlerde Konya’da çiçekçi dükkanlarýnýn varlýðýna iþaret eder gibidir:
“Bahar geldi, bahçeler yeþillendi; bahçeler çiçekçi dükkanýna döndü...”
Bütün bir imparatorluk dönemi musîkide, minyatürde, þiirde, hat sanatýnda, düþünce ve hissiyâtta Mevlâna’nýn yediveren gülleriyle gerçek kiþiliðini bulur. Zira dönemin madde ve mânâ güzellikleri, yücelikleri gülde sembolleþmiþtir. Mevlâna’nýn aþaðýdaki arz-ý hâline dikkat edecek olursak, bu sembolleþmenin boþuna olmadýðýný anlarýz:
“Gülün eteðini tutalým, ona yoldaþ olalým; dünya güle, gülün aslýna zevalsiz gül fidanýna gidiyor. Gülün aslý, zevalsiz gül fidaný Mustafa’nýn terinden bitmiþ. Dünya, o ulunun yüzünden yeni ayken, dolunay haline gelmiþtir.”
Mevlâna’nýn olgunluk dönemine yetiþmiþ; onunla görüþtüðü kesin olarak bilinemeyen, ancak söylencelerde ifade edilen Yunus Emre, aþaðýdaki terennümlerinde sanki Mevlâna ile görüþmüþ gibidir.
“...
Ol dost açdý gözümi gösterdi kendüzümi
.....
Ben bunda geldüm bu dem girü ilüme gidem
Sanma ki bunda beni altuna mala geldüm
.....
Ne haldeyüm ne bilem duzakdayam ne gülem
Bir garibce bübülem ötmeðe güle geldüm

Gül Muhammed teridür bülbül d(e)’anun yârýdur
Ol gülile ezelî cihânda bile geldüm”

Böylesine güle meftun, gülle hemdem insanlarýn yaþadýðý bir þehir olur da, bunlar arasýnda gýbtaya dayalý tatlý bir rekabet doðmaz mý? Elbette doðmuþtur. Bu tatlý rekabet, tâ Selçuklular döneminde “gül þölenleri”ni, “gül yarýþlarý”ný ortaya çýkarmýþtýr.
O zamanlar Konya’da “gül þeyhi” seçilir, bu þeyhin nezaretinde gül yarýþmalarý yapýlýrmýþ. Þeyh seçilebilmek için yetiþtirdiði güllerin birinci gelmesi gerekiyormuþ. Hatta bir gül þeyhi tam yedi yýl birinciliði elinde tutmuþ. Yeni yarýþma için de çok iddialý imiþ. Bir gün övünerek þöyle demiþ:
“- Benimkilerden üstün gül yetiþtiren olursa, ona kýzýmý vereceðim.”
Kýzýna âþýk bir genç, bu sözü fýrsat bilmiþ. Bir yolunu bularak þeyhin yanýna bahçývan durmuþ. Onun sýrlarýný öðrenerek onunkileri bastýran bir gül yetiþtirip kýzýný almýþ.
Mevlânâ’nýn ölümü ile Selçuklu’nun da yýldýzý söner adeta. Bu zaaf anýnda Anadolu’da beylikler boy göstermeðe baþlar. Talihin yýldýzý bunlar içinde Osmanlý’ya güler. Sebepsiz olmayan bu gülücük sonucu yükselen Osmanlý Beyliði, XIII. Yüzyýlýn sonlarýnda devletleþme sürecine girer. Yeni süreçte Konya artýk “payitaht”lýðýný kaybetmiþtir. Bu kayýbýn üzerinden henüz bir buçuk asýr geçmiþtir ki; artýk bütün gözler yeni payitaht Ýstanbul’un üzerine çevrilmiþtir. Bu yeni payitahtta “gül medeniyeti”nin üzerine yavaþ yavaþ “lâle medeniyeti” inþa edilmeye baþlar. Yeni payitahtta, yeni çiçeðin hükümranlýðýnda Konya ve gül bahçelerinin üzerini kara bulutlar örtmüþ gibidir. Tarihin bu diliminde Konya gülcülüðüne dair bilgilere ulaþamýyoruz. Konya gülcülüðüne dair ilk resmi bilgi Osmanlý'nýn son dönemlerine aittir. Mesela 1317/1901 tarihli Konya Salnâmesi’nde (s. 109-110) Sille’deki gülyaðcýlýðý üzerine kayýt vardýr. O yýlýn kayýtlarýna göre Sille’de birkaç yýldan beri denenmekte olan 'gülcülük' güzel sonuçlar vermiþtir. Gerek toprak yapýsý, gerekse iklimi, havasý gül yetiþtirmeye çok müsait bulunmuþtur. Meydana getirilen gül bahçelerinden çýkarýlan gülyaðý ve gülsuyunun bazý noksan imalâtý, vilayetin talebi üzerine Orman ve Madenler Bakanlýðý’ndan gönderilen özel memurlar tarafýndan yetiþtiricilere izah ve tarif edilmiþ, yakýn gelecekte güzel sonuçlar vereceði anlaþýlmýþtýr.
Memurun gelmesinden önce 74 dönüm gülistandan 18 derecede 122 miskal gülyaðý elde edilmiþtir.
XX. yüzyýlýn baþlarýnda ülke topraklarýnýn içerisine düþtüðü badire, gül ve gülyaðcýlýðý ile býrakýn uðraþmayý, akla bile getirtmemiþtir. Zira ülkenin gül kokan havasýnýn yerini barut kokularý kaplamýþtýr. Ulus, kutsal topraklarýna göz koyanlarý deffettikten sonra tekrar gülü hatýrlamýþtýr. Gülün bu dönemdeki macerasýný, adý Konya gülcülüðü ile özdeþleþmiþ rahmetli Mehmet Ali Apalý’yla ölmeden önce gerçekleþtirilmiþ bir mülakattan aktaracaðýz.

Cumhuriyet Döneminde Konya Gülcülüðü ve Gül Bayramlarý

Rahmetli Apalý anlatýyor:
“Bugünkü 19 Mayýs þenliklerinin yapýldýðý yerde vaktiyle Mevlânâ Dergâhý’nýn vakfý olan bir bahçe vardý. Bu bahçenin doðu kýsmýnda Yavuz Sultan Selim’e ait, þimdi suyu bulunmayan bir çeþme vardýr. Burada Yavuz Sultan Selim’in Dergâh’a hediyesi olan ve Dutlusuyu’ndan gelen su akardý. Bu bahçeyi Köse Naim ile “Mahruf” diye anýlan Seyit Mehmet Aða iþletirdi. Bu kiþi sayesinde Konya’da ilk defa profesyonel çiçekçilik baþlamýþtýr. Mehmet Aða’nýn Üçler Mezarlýðý yakýnlarýndaki Çukur Mahalle’de güzel bir bahçesi vardý. Ayrýca bu kiþiye özel idarece yardým edilirdi. Þebbocinga, Keraðaç, Beybenibeðendi, Hýr, Kýna (Türbe çiçeði), nergis, papatya, Hüsnüyusuf gibi çiçekleri bahçesinde yetiþtirmiþtir (Dede Bahçesi’nde).
1920’lerde Konya’ya “yýldýz” diye adlandýrýlan çiçek gelmiþtir. Bu Konya’ya has bir çiçek olmuþtur. Her çeþit rengi yetiþtirilmiþtir. Dede Bahçesi’nde “Yýldýz Çiçeði Yarýþmasý” yapýlmýþtýr. Bugün kývançla söyleyebiliriz ki; Konya’daki yýldýz çiçeði çeþidi hiçbir yerde bulunmaz ve bu çiçek, Avrupa’ya söz geçirebilecek durumdadýr.
Eskiden Konya’da “fes rengi” diye adlandýrýlan pembe güller yetiþtirilirdi. Fes rengi gül bugün yetiþtirilmemektedir. II. Dünya Savaþý sýrasýnda Avrupa’dan gül getirtilmiþtir. Bu iþi Ýstanbul’da Kerami Parýldar ile Necib beyler yapmýþtýr. Þimdi yetiþtirilen gül çeþitleri þunlardýr:
Tahiti, Piðal, Dortor, Dübat, Çarli Malerin, Süper Konya, Bakara ve Süreyya’dýr. Konyamýzda Atatürk’le alakalý bir çiçeðimiz var. Bu çiçek, Ýran Kralý Þah Rýza Pehlevi tarafýndan Atamýza hediye edilmiþ olup, ismi Acem Fulokþiya’dýr. Beyazý, pembesi, ebrulisi, ýsklameni halen bahçelerde mevcuttur. Konya’da ayrýca bir tür gül var ki; yarýþmalarda en çok puaný toplayan bu gül rûmî rengindedir. Bu gül halen Aslanlý Yol’un sað ve sol tarafýnda yetiþtirilir. Bu gülü bendeniz Atatürk sevgisinden dolayý halen yetiþtirmekteyim.”

Cumhuriyet Döneminde Konya’da Ýlk Gül Þöleni:

1952 yýlýnýn Konya Belediye Baþkaný olan Rüþtü Özal ilk Gül Bayramý’ný düzenlemiþtir. Bu faaliyeti zamanýn Yeni Konya Gazetesi’nden izleyelim:

“Gül Müsabakasý Yaklaþýyor

Güllerini satmak yahut teþhir etmek isteyenler için Dede Bahçesi’nde yer ayrýldý
Jürinin gizli tutulmasý, yarýþmanýn zevkli olacaðýný tahmin ettiriyor

Haziran Perþembe günü Dede Bahçesi’nde yapýlacak Gül Müsabakasý için hazýrlýklar ilerlemiþ bulunmaktadýr. Belediye, yeniden þehrimizde çiçek yetiþtirici olarak tanýnan hemþehrilerimize davetiyeler göndermektedir. Her üç kategoride birincilik alanlara hediye edilecek vazolar ve yazýlý takdirnameler bazý çiçekçilerimize gönderilmiþ ve çok beðenilmiþtir.
Haber aldýðýmýza göre Dede Bahçesi müsteciri o gün için hazýrlýklý olacak ve büfesinde iftar açýlýp akþam yemeði yenmesi için soðuk yemekler bulunduracaktýr.
Belediye müsabakaya iþtirak etmeyip de güllerini halka satmak veya göstermek isteyen meraklýlar için de tedbirler almýþ ve Dede Bahçesi’nde ayrý bir yer ayýrtmýþtýr. Güllerini tanýtmak isteyenler Çarþamba günü akþamýna kadar Belediye’ye müracaat ettikleri takdirde teþhir edecekleri, yahut satacaklarý gülleri Belediye vesaitiyle taþýtabileceklerdir.
Ayrýca müsabaka günü bir caz takýmý bulunacaktýr. Jürinin kimlerden müteþekkil olduðunun hâlâ bilinmemesi müsabakanýn hayli alâka toplamasýna sebep olmaktadýr. Müsabakaya katýlacak gül yetiþtiricileri nadide ve kýymetli güllerini büyük bir dikkatle saklamakta ve kimseye göstermemektedirler.” (Yeni Konya, Yýl 4, sayý 1073, Konya, 3 Haziran 1952)
***
“Gül Yarýþmasý Bugün

Hava müsait olduðu takdirde müsabakanýn zevkli olacaðý tahmin ediliyor.
Jüride Ziraat mütehassýsý öðretmenler ve bazý çiçek mütehassýslarý var.

Bir haftadan beri tertip edildiði haber verilen Gül Müsabakasý bugün saat 17’de Dede Bahçesi’nde yapýlacaktýr. Belediye tarafýndan her türlü hazýrlýk bitirilmiþtir. Ayrýca o gün bahçe müsteciri Eyyup Mutlutürk de büfede sýcak ve soðuk yemekler bulundurmak ve çay temin ederek misafirlere neþeli bir saat yaþatmak için her türlü noksanýný ikmal etmiþtir.
Söylendiðine göre jüri yedi kiþiden müteþekkildir. Ziraat mütehassýslarý bazý öðretmen ve çiçek meraklýsý zevat jüriye dahildir.
Çiçeklerini ayný gün teþhir etmek isteyenler için de ayrýlan yerin tanzimi de bitmiþ gibidir.
Müsabaka için Belediye bir proðram tertiplemiþtir. Yarýþmayý Belediye Baþkaný kýsa bir konuþmayla açacak ve müteakiben arkadaþýmýz Mehmet Önder, “Konya’da eski gül bahçeleri” mevzulu bir konuþma yapacak ve misafirlere çiçek ve güller hakkýnda izahat verecektir. Jürinin seçtiði güllerin sahipleri hoparlörle takdim edilecektir. Caz takýmýndan evvel Bando, müsabakanýn devam ettiði müddetçe çalacaktýr. Müsabakayý takip etmek isteyen meraklý hemþehrilerimiz için bir davetiye mevzu bahis deðildir. Herkes gelebilir. Yarýþmadan basýn mensuplarý da haberdar edilmiþtir.” (Yeni Konya, Yýl 4, sayý 1075, Konya, 6 Haziran 1952)

“Gül müsabakasý dolayýsýyla Arkadaþýmýz Mehmet Önder’in yaptýðý konuþma:

Konya’da Gül bahçeleri

Türk, gülü, gül tenliyi, gül yüzlüyü, gül renkliyi, gül kokuluyu sever ve bunun için de dikenine katlanýr. Türk þâiri, asýrlar boyu, sevgilisine (gülüm) diye hitap etmiþ ve bu hitabýný:

Gülüm þöyle gülüm böyle demektir yâre mutadým
Seni ey gül sever caným ki canana hitabýmsýn

þeklinde mýsralaþtýrmýþ, onunla o kadar senli benli olmuþtur ki tarife bile hacet görmemiþ:

Gülü tarife ne hacet ne çiçektir biliriz.

ifadesiyle billûrlaþtýrmýþtýr. Yâr: (Bir elde câm, bir elde gül) ile arz-ý endam ettikçe hasretiyle yanan bir bülbül olmuþ, onun aþkýyla terennüm etmiþtir.
Gülü sevmek için þair olmak lazým gelmez. Her Türk þehrinde mutlaka gül bahçeleri vardýr. Gülsüz bahçe, yapraksýz dala benzer. Çýplak ve soðuktur. Konya’nýn en eski gül bahçeleri bugün birer masal ifadesiyle dillerde dolaþmakta, sýrasý geldikçe tatlý tatlý anlatýlmaktadýr.
Eflakî’nin kaydettiðine göre, Selçuklular zamanýnda bugünkü Mevlânâ türbesinin bulunduðu yer, sarayýn gül bahçesi imiþ. Selçuklu Sultaný Alâeddin Keykubat, Mevlânâ’nýn pederleri Sultanü’l-ülemâ Bahaüddin Veled’i Karaman’dan Konya’ya davet ettiði zaman, Sultan, aziz misafirlerini bu bahçede karþýlamýþ, burada aðýrlamýþtýr. Ýhtimal Sultanü’l-ülemâ’nýn çok hoþuna gitmiþ olacak ki, Sultan kendisine bu bahçeyi baðýþlamaktan çekinmemiþtir. O zaman Konya kal’asý dýþýnda bulunan, bilahare bir kýsmý mezarlýk, diðer bir kýsmý Türbe müþtemilâtý içine giren saray bahçesinden bugün hiçbir eser yoktur. Yalnýz Konya Þeriyye Sicilleri (C. 35, s. 128/2)’den tesadüf ettiðimiz 1101 h. Tarihli bir kayda göre, bu civarýn bað ve bahçe olduðu anlaþýlmaktadýr.
Yine Eflakî, Sultan Veled menkýbelerinden hikaye eder: (Bir gün ashabla baðlarý gezmeye gitmiþtik. Güz faslý baþý idi. Baðlarda üzümler yetiþmiþ, pekmez kaynatýyorlardý. Ben gece vakti dönerken atýmý ahbabýnkinden ileri sürdüm. Baðlarýn sokaklarý arasýnda gidiyordum. Fahrünnüsa yöresine geldiðimde ansýzýn, güler yüzlü, ruhânî iki çocuk önüme seyirttiler. Hürmet gösterip biri sað yanýmdan, diðeri sol tarafýmdan benim elime iki deste gül verdiler. ) demektedir. Bu hikayeden anlaþýldýðýna göre Konya baðlarýnda gül yetiþtirilir ve bilhassa bað bozumu sýrasýnda bu güller deste deste daðýtýlýrmýþ. Esasen Konya’nýn Havuzhan ve Meram yörelerinde gül bahçeleri bulunduðunu muasýr vesikalardan öðrenmekteyiz. Bu bahçeler gerek bir þehir büyüðüne ait olsun, gerekse halktan birinin olsun daima ziyaretçiler tarafýndan gezilir ve þurada burada methedilirdi.
Eski Konya valilerinden Kel Hasan Paþa 1847 yýlýnda Konya’nýn Zindankale semtinde (Þevkâbâd) adý ile güzel bir bahçe vücuda getirmiþ, en güzel gülleri yetiþtirmiþtir. Sonradan bir gece içinde (hâk ile yeksân olan Þevkâbâd) köþkü ve bahçesinin izleri son yýllara kadar mevcuttu.
Konya’da gülün her renklisini yetiþtirirlerdi. Hatta mor ve siyahý bile. Bunlarýn içinde (maverde gül) hepsinden alâ ve ranâ idi. Konyalý Âþýk Þem’î, meþhur (çiçek destaný)ýnda bu bahse girerek der ki:

Bahusus tülüþah kendisi bizzad
Kadife kaftan giymiþ veziri kat kat
Beyaz gül, sarý gül, âþýka hayat
Maverde gül olmuþ bunlara sultan

Bahar deminde Meram’ýn gölgeli koruluklarýnda, (gedâbâd)ýn getirdiði gül kokularý arasýnda, þöyle tatlý tatlý bir âlem geçmenin zevkine doyum olmazdý. Bu zevke eren eski Konya Defterdarý þair Ali bir þiirinde:

Güller açýlmýþ da sümbül zülfün etmiþ târümâr
Yâr gelsün deyü el açmýþ dua eyler çýnar
Sayesinde oturup bir dilberi eyle kenâr
‘Iyþ ü iþret etmeye gel kim Meram’ýn vaktidir

diye ehli keyfi davet etmektedir.

Konyalýlarca gül yetiþtirmenin bambaþka bir zevki vardýr. Gülü sevmek, okþamak, öz evlad muamelesiyle, binbir ihtimam ve itina ile yetiþtirmek, hele:

Esdi nesim-i nevbahâr açýldý güller subhdem

anýnda, karþýsýna geçip bir taze kahve içmek, rayihâsýle sarhoþ olmak bu zevkin fasl-ý seheridir.”

Bu gül müsabakasý ile ilgili olarak rahmetli Mehmet Ali Apalý’nýn anlattýklarýna gelince:

“Ýlk Gül Bayramý komisyonunda çiçek yetiþtiricileri olan üstad çiçekçi Zahit Ünver, Devlet Demiryollarý Müdürü Kemal Bey, Mehmet Ali Apalý bendeniz bulunmuþtur. Yarýþma, Haziran ayýnýn 5. Günü saat 17.00’de Dede Bahçesi’nde yapýlmýþtýr. 1952 yýlýndan bu yana devamla yapýlmaktadýr (Bu konuþmanýn geçmiþte yapýlmýþ olduðunu hatýrlatýrýz. Gül Bayramý 1985 yýlýndan bu yana yapýlmamýþtýr).
Belediye bu yarýþmayý birkaç sene yaptýktan sonra, 1976 yýlýnda Konya Turizm Derneði gül yarýþmasýný üstlenmiþtir. 1980 yýlýnda Pakistan Büyükelçisi gül yarýþmalarýna katýlmýþtýr. Böylece Gül Bayramý uluslararasý bir hale gelmiþtir. 1981 yýlýnda Atatürk’ün 100. Doðum yýlý kutlama komitesinin Ankara’da aldýðý karar gereðince, Konya’da yapýlacak gül þöleni, Atatürk’ün annesi Zübeyde Haným’ýn anýsýna yapýlmýþtýr.

Gül Bayramý’nda Yapýlan Ýþlemler:

Gül yarýþmalarý, yetiþtiricinin bahçesini jüri heyetinin görmesi ile baþlar ve puanlar, gerek bahçenin tanzim þekline, gülün güzellik ve yetiþme þekline göre verilir. Gül, üç kategoride incelenir:
1- Yerli menþe’li güller,
2- Avrupa menþe’li güller,
3- Ponpon güller.

Daha sonra güller müsabakaya girecekler tarafýndan yarýþma mahalline getirilirler. Derneðe ait numaralý vazolara yerleþtirilir. Burada isimler belli deðildir. Jüri bunlarý inceler ve puanlar. Sonuçta en güzel beþ gül seçilir (Bu yarýþmalarda en çok ödül alanlardan birisi rahmetli Mehmet Ali Apalý’dýr).
Gül Bayramý ulusal bir karakter kazanmýþtýr. Þölen için sempozyum ve þiir yarýþmalarý yapýlmýþtýr. Ayrýca bu konuda Pakistan Büyükelçisi Müfti Muhammed Abbas’ýn bir konuþmasý bulunmaktadýr.”

Pakistan Büyükelçisi Müfti Muhammed Abbas’ýn Konya Gül Bayramý’nda yaptýðý konuþma:

“Çiçek sevgisi insan tabiatýnda ezelden beri mevcuttur. Ýyilik ve güzelliði her zaman sevmiþ olan Müslümanlar tarihin her döneminde çiçeðe olan sevgilerini ortaya koymuþlardýr. Müslümanlar, bir yandan imparatorluklar kurarken, bir yandan da bilim ve san’ata katkýlarda bulunmuþlar. Özellikle eðitim ve kültür, þiir ve edebiyat, hattatlýk ve mimarî, müzik gibi güzel sanatlar dallarýnda yeni sayfalar açmýþlardýr. Müslümanlarýn tabiatýnda bulunan çiçek sevgisi, bütün bu güzel san’atlarda çiçeðin ön plana çýkmasýna neden olmuþ, mimarî eserlerde bahçelerin ilk sýrada yer almasýna yol açmýþtýr.
Çiçeðin etkisini Ýslam dünyasýnda Sâdî’nin “Gülistân” (Gül bahçesi) ve “Bostân” (Bahçe) gibi meþhur kitaplarýndan Baðdat, Keþmir, Lahor, Þiraz ve Endülüs’teki dillere destan bahçelere kadar olan eserlerde görmek mümkündür. Bu hususta biraz geriye, mesela Türkiye ve Pakistan’da 16.-18. yüzyýllara dönerek çiçeðe olan sevgi ve hayranlýðý inceleyecek olursak, Moðol (Timuroðullarý) hükümdarlarý ve halkýnýn güle, Osmanlý padiþahlarýnýn da lâleye aþýrý sevgi beslediklerini görürüz.
Osmanlý tarihinde 18. yüzyýl baþlarýnda Lâle Devri olarak adý geçen sulh ve sükun devri, Türk milletinin çiçeðe olan sevgisinin canlý bir kanýtýdýr. O devirde çiçek bilhassa lâle meraký, padiþahýndan en fakir kayýkçýya kadar herkesi sarmýþtý. III. Sultan Ahmet’in himayesinde yüzlerce yeni çiçek çeþitleri elde edilmiþti. Lâleyi Batý’ya Türklerin tanýtmasý Batý dillerindeki ‘tulip’ kelimesinin bile Türkçe kökenli olmasý, Türk milletinin çiçeðe olan büyük belirtilerinden sadece bir tanesidir.”

Konya Turizm Derneði’nin Düzenlediði Gül Bayramlarý ve Sonuç:

Konya Gül Bayramý, zamanýn Konya Turizm Derneði Baþkaný, kültür ve gönül adamý, þair, muhterem Feyzi Halýcý’nýn Mevlânâ Ýhtifalleri, Âþýklar Bayramý ve Cirit Oyunlarý’ndan sonraki bir buluþu ve ihyasýydý. Ýlki 29 Mayýs 1976’da, ikincisi 11 Haziran 1977’de tarihî Dede Bahçesi’nde gerçekleþtirilmiþ. Bu þenliklere 60 civarýnda yarýþmacý katýlmýþ; özellikle ikincisi, bünyesinde gerçekleþtirilen “Âþýklar Þenliði” ve uluslararasý sempozyumla daha etkili ve katýlýmlý bir þenlik olmuþtur. Bu yarýþmalarda dereceye giren gülcülere maddi deðerleri de yüksek altýn ve gümüþ kupalar takdim edilmiþtir.
Sonralarý nedendir bilinmez, bu önemli kültür þenliði, týpký Cirit Oyunlarý gibi sessiz sedasýz tarihe mal olmuþtur. Bu kabil kültür faaliyetlerinin birtakým ilgisizlikler sonucu yapýlamayýþý, Konyamýz için cidden büyük bir kayýptýr. Ýlimizin tanýtýmý, kültür ve turizm faaliyetlerinin yoðunlaþmasý, ilimizin yeniden “gül þehri” sýfatýna yaraþýr hale gelmesi gibi olumlu kazançlara haiz Gül Bayramý (hatta Cirit Oyunlarý) gibi faaliyetlerin yeniden ihyasý, kültürden sorumlu resmî kurumlarýmýz ile yerel yönetimlerimizin faaliyet gündeminin baþ sýralarýna oturmasý elzemdir.
Hep veren vefalý Konya, hoyrat emanetçileri sayesinde güllerini kaybetti. Geçmiþin gül bahçeleri Meram, Sille, Alâeddin Tepesi, Dede Bahçesi, Dergâh (Mevlâna Müzesi), vd. günümüzde mahzun... Adlarý var, kendileri var, gülleri yok!.. (Her ne kadar Dergâh’ýn arkasýnda, parklarda ve ana cadde refüjlerinde bir çalýþma baþlatýlmýþ ise de henüz istenilen ölçüde deðildir).
Geçmiþte böyle miydi?.. Günümüz Türkiye’sinde ülke gülcülüðünün merkezi Isparta’ya gülcülüðün Konya’dan gittiði, geçmiþte Sille’de gülyaðý imalathanelerinin varlýðý düþünülürse...
Evet, Konya’da gülcülüðün tarihi Isparta’dan eskidir. Zira Bursa Salnâmelerine göre, Isparta’ya gülü götürüp Atabek’te bu ziraatý baþlatan kiþi, Çumra-Dinek’ten Kýzanlýklý Ahmed Aða isminde bir zattýr.
Geçmiþte Konya’nýn sathýný kaplayan gül bahçeleri, günümüzde küçülmüþ küçülmüþ, bir avuç tutkununun bahçe duvarlarý arasýna sýkýþtýrýlmýþtýr. Mantar gibi türeyen dev beton bloklar ise ne bir gül silueti, ne de bir nefesçik rayihasýna izin vermiyorlar artýk.

KAYNAKÇA :

1- Ahmed Eflâkî, Menâkýbu'l-Ârifîn (Ariflerin Menkýbeleri), çev. Tahsin Yazýcý, 2 c. Remzi Kitabevi, Ýstanbul 1986
2- ERÇÝN, Sevil, Konya’da Çiçekçilik, (S.Ü. Öðrenci Çalýþmasý) Konya 1986
3- ODABAÞI, A. Sefa, Geçmiþten Günümüze Konya Kültürü, Selçuklu Bel. Yay., Konya 1999
4- ÖNDER, Mehmet, Mevlânâ’dan Güldeste, Kültür Bak. Yay., Ankara 1990
5- ÖZÖNDER, Hasan Dr., Sille, Merhaba Matbaasý, Konya 1988
6- ÇAÐRI, Fikir, Sanat, Folklor Dergisi, sayý 221, Ankara, Haziran 1976; sayý 232, Mayýs 1977; sayý 234, Temmuz 1977




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn anadolu kültürü kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hýdýrellez ve Konya'da Bazý Hýdýrellez Ýnanç ve Gelenekleri
Geleneksel Sebze Meyve Saklama ve Edebiyatýmýza Yansýmalarý

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Konya'da Namaz ve Þivlilik Âdetleri
Mevlana'nýn Kendisiyle Özdeþleþtirdiði Musiki Aleti

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Akþam [Þiir]
Konya Lisesi [Þiir]
Yaþamak [Þiir]
Kimim [Þiir]
Mesleðim [Þiir]
Bizim Kaðýt Mendillerden Önce Bir Mendil Kültürümüz Vardý [Deneme]
Testi Deyip Geçmeyin [Deneme]
Matbuatta Deðiþen Bir Þey Yok [Deneme]


Ali Iþýk kimdir?

Türk Dili ve Edebiyatý emekli öðretmeni. Türk dili, edebiyatý ve folkloru âþýðý.

Etkilendiði Yazarlar:
Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazýl Kýsakürek, Nihad Sami Banarlý, Prof. Dr. Saim Sakaoðlu, Prof. Dr. Ali Osman Öztürk


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ali Iþýk, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.