..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Aþk eski bir masaldýr ama her zaman yepyenidir. -Heine
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Modern Þiir > Hulusi Geçgel




24 Nisan 2009
Þiirde ve Þairde Kendilik Sorunsalý  
Hulusi Geçgel
Þiir üzerine düþünen her þair; þiirde dil, biçim-biçem, anlam-anlamsýzlýk, gerçek, dize, ahenk, yapý vb. üzerine sürekli kafa yormuþtur. Bunlardan “þiir ve kendilik” ve “þair ve kendilik” konularýyla iliþkilendirilebilecek olanlarýndan bazýlarýna deðinmekle yetinilecektir.


:CEIA:
Þiir, edebî anlatým biçimlerinin en eskisidir ve gerek ham maddesini (dil), gerekse konusunu doðrudan insandan alýr. Bu özelliðiyle duygu, düþünce ve hayallerin yoðun ve etkili bir biçimde dile getirilme ihtiyacýndan doðduðu söylenebilir. Ýnsanoðlu, uzun uzun anlatma ve dinleme ihtiyacýný ise, diðer en eski tür olan destanla karþýlamýþtýr.
Bu kadar uzun geçmiþi içinde þiir anlayýþý “çaðdan çaða, ulustan ulusa, insandan insana” deðiþmiþ; ancak, okunduðunda / dinlendiðinde “Ýþte bu þiir” dedirten özü hep ayný kalmýþtýr. Þiirin bugüne kadar üzerinde anlaþýlabilmiþ bir tanýmý bulunmamaktadýr. O halde, þiirin tanýmlanamaz bir tür oluþu onun tözünden kaynaklanmaktadýr. Bu nedenle, þiir ekolleri ya da anlayýþlarý þiirin bir tanýmýndan çok ne olup ne olmadýðý konusunda uzlaþan sanatçýlarca paylaþýlmýþtýr. Ancak, þiire sanat içi yaklaþan her þair ya da okur, onun “deðiþen durumlar ve niteliklere karþý kalýcý olan, bir baþka þeyle veya bir baþka þeyde deðil, kendi kendisiyle, kendi kendisinde var olan; öznede deðil, kendinde, baðýmsýzca kendi içinde var olan” cevherini / tözünü yakalamaya ya da anlamaya çalýþmýþlardýr.
Türkçe Sözlük (TDK)’te “kök, asýl, cevher” anlamlarýna gelen “töz” sözcüðünün felsefedeki karþýlýðý olarak da; “deðiþenlerin özünde deðiþmeden kaldýðý varsayýlan idealist kavram, cevher” açýklamasýna yer verilmektedir.
“Tüm edebiyat türlerinin sustuðu yerde þiir baþlar” görüþü, þiirin yalnýz þairle deðil, diðer türlerle de olan kendilik sorunsalýný da ifade eder. Valery, “Gerçek þiirin, asýl sanat eserinin kendi varlýðýndan baþka bir amacý yoktur. Kendisinde baþlar, kendisinde biter. Bütün soyluluðu da buradan gelir” sözleri, öz-þiirci anlayýþýn bu sorunsal karþýsýndaki tutumunu ortaya koymaktadýr.
Þiir üzerine düþünen her þair; þiirde dil, biçim-biçem, anlam-anlamsýzlýk, gerçek, dize, ahenk, yapý vb. üzerine sürekli kafa yormuþtur. Bunlardan “þiir ve kendilik” ve “þair ve kendilik” konularýyla iliþkilendirilebilecek olanlarýndan bazýlarýna deðinmekle yetineceðiz.
Yahya Kemal, þiirin maddesine âdeta dokunan, onu hisseden bir þairdir. Þiir, þair ve okur üçlüsünün müþterek bir duygu potasýnda buluþmalarýyla gerçek þiire ulaþýlabileceðini düþünür: “Þiir duygusunu dil haline getirinceye kadar yoðurmak, onu çok toplu bir madde haline sokmak, o kadar ki, dize güya duygunun ta kendisi imiþ gibi okuyucuda içten bir saný uyandýrmak, iþte bunu özlüyorum.” (Yedigün, 1935, Sayý: 122)
Cahit Sýtký Tarancý, Mallarme’nin “Þiir, sözcükler dinidir” sözünden yola çýkarak þiirin bir hüner ve marifet iþi olduðunu savunur. “Ata binmek, ok atmak, elbise dikmek, kundura yapmak hatta boyamak ne ise, þiir de odur; yani ustalýk ve uzmanlýk iþi.” Ona göre; “Þiir, sözcüklerle güzel biçimler kurmak sanatýdýr, baþka bir þey deðildir. Ama sözcük nedir? Bir anlamý, bir çaðrýþýmý, bir gölgesi, hatta bir rengi ve tadý olan nesnedir. Sözcük insanoðlundan haber verir. Sözcük boþ bir kalýp deðil ki. Ozanýn duygularý, düþünceleri, hayalleri, dünya görüþü, felsefesi, kiþiliði, her þeyi þiirde belli olur.”
     Ýsmet Özel’ e göre; þiir þair iþidir. Þiirde neyin fazla, neyin eksik olduðunu sormak abestir. “Ne daðda bir þey fazla, ne vadide bir þey eksiktir. Bizi besleyen þiirdeki fazlalýk, þiirdeki eksikliktir. Ama þairde neyin fazla neyin eksik olduðunu sormamýz gerek. Çünkü yýllardýr Türkiye’de þiirin yazýlan bir metin olduðu kabulü, þiirin þair iþi olduðunun anlaþýlmayýþý þiirden elde edeceðimiz besini berbat ediyor.” (Þiir Okuma Kýlavuzu, 2000)
Özel’in “Þiir þair iþidir” sözünden yola çýkarak, þair ve kendilik konusunu Mahmut Temizyürek’in “Azaplýktan Þiir ile Kurtulan” baþlýklý yazýsýndan bir parçayla örneklendirebiliriz. Temizyürek, yazýsýnda “Necatigil’in kendilik duygusu nasýldýr? Ya da kendilik duygusunu þiirde nasýl yaþantýlar?” sorusunu þöyle yanýtlýyor:
“Nasýl yaþadýðýmýzý fark ettiðimiz ölçüde yaþamanýn þiirini yazýyoruz” diyen Necatigil, kendiliðini bir Zebra oluþ durumuna benzetir. “Zebra!/ Bir sirkten ötekine gez/ Dirilirim,-- diriniz.” Dirimi de yaþamý da bu kendilik içinde görür. Nilüfer þiiri, kendilik algýsýnýn yitikliðini de ima eden bir özelliktedir (“Beni bana gösterecek aynamdý, almýþlar”). Ýradeyle seçmediði, içine doðduðu yabancýlýða rýza göstererek, kabullenerek yaþamaktýr bu; yabancýlýðýný, zebra oluþunu unutmadan, unutamadan... Bütünlük duygusunu korumanýn yolu olarak bulunmuþtur hapisane. Varolan gerçeðin içinde kalakalmýþlýktýr hapisanesi. Buradan çýkamayýþýn aczini ve yabancýlýðýný duyumsamak; bu duyuþu yazmaktýr tüm eylemi... “Yaþamak, bir ortamýn çaresiz tutsaðý olmaktýr” diyen Ortega y Gasset gibi düþünür Necatigil. O halde: “Birey, kendisini çeviren, kendisini belirli bir yaþamaya baðlayan, mecbur ve mahkûm eden olay, iliþki ve eþyalarla var olabildiðine göre, önce kendi þartlarýný, kendi hallerini delil getirir, getirmelidir” der. Týpký Kafka’nýn ruhsal bir hapisane, bir kayýp yeri olan Þato’ya, bir belirsiz Dava’ya, böcekleþen kendi bedenine hapsoluþunu dile getirmesi; Rilke’nin parmaklýklar arasýndaki Panter’le özdeþliði... Kafka, yalnýzlýðýný kaderleþtirmiþti. Rilke’ye göre, herkesin üstüne yaðan yaðmurdu yalnýzlýk. Necatigil, gece baskýnýnýn azabý diye nitelemiþti yalnýzlýðý. Necatigil için, Tanpýnar þöyle diyordu: “Þiirinin karakteristiðini yapan tam bir þekil ve dil inkârý içinde insanýn tek kaderi gibi gördüðü ve sessizce razý olduðu bir yalnýzlýk hissini anlatýr.” (Yasakmeyve, Mayýs-Haziran 2005, Sayý: 14)
Necip Fazýl Kýsakürek, poetikasý olan bir þairdir. “Çile” adlý eserinin sonuna eklediði “Poetika” bölümünde þiir an¬layýþýný çeþitli baþlýklar altýnda insicamlý bir þekilde dile getirmiþtir. O, þiirde baþlýca iki unsurun “his ve fikir” olduðunu, duygu ve düþüncenin birleþmesinden þiirin doðduðunu; ancak, bu birleþmede düþüncenin daha fazla deðiþikliðe uðradýðýný düþünür. Düþünce duygulaþmaya, duygular düþünceleþmeye baþlarken bu gelgitler arasýnda þiir oluþmaktadýr. Fikir pancardaki þeker gibi görünmeyecek, yani histe yok olacaktýr. Kýsacasý þiirde temel unsur, duygulanmalara bürünen gizli fikirdir.
Necip Fazýl’a göre; þiir mutlak hakikati aramaktýr. Eþya ve olaylarýn, tüm mantýk ya-saklarýna raðmen en mahrem, mahcup yerlerinden tutarak mutlak haki¬kati aramaktadýr. Þiir, bu hakikati aramakta en zor, ama en kestirme olan bir keçi yoludur. Þiiri söyleyen, kýlavuzdur. Þiir, yakýndan geçenler, kýla¬vuzlardýr. Þiir bir noktaya varmak deðildir… Mutlak hakikati arayan bilimle, þiirin usulünü ayýrt etmek gerekir. Bilim, mutlak hakikati polis gibi arar. Hakikati akýl yoluyla, sebeplendirerek, adýmlarý birbirine baðlayarak, alet olarak fikri kullanarak arar. Þiir de fikri kullanýr ama ona ýrgatlýk vermez. Fikri, zaman ve mekân ölçülerinin ötesine iter. Hakikati, hýrsýz gibi, hiçbir þeyi açýkça belli etmeden arar. Ýlmin usulünde teblið, þiirinkinde telkin vardýr. “Þiir iç þekil, ruh gibi, bütün katý maddelerinin, incele incele, gittikçe latiften latife geçe geçe en esiri latif haline gelmiþ, can özü…”
Türk þiir diline ve yapýsýna geniþ açýlýmlar getiren ve yeni bir bakýþ açýsý kazandýran Garip akýmý, þiirin iki ayrý unsuru gibi görülen “biçim”in ve “öz”ün beraber ele alýnmasý gerektiðini göstermiþ ve sonraki kuþaklara saðlam bir þiir zemini hazýrlamýþtýr.
Orhan Veli ve arkadaþlarý, Garip dönemi poetikalarýný ortak þiir kitaplarýnýn baþýna koyduklarý bir önsözle ilan etmiþlerdir. Yaklaþýk beþ yýl sonra, kendileri de bu ilkelerin büyük bir kýsmýný artýk geride býraksalar ve þiire ayrý kanallardan devam etseler de, Türk þiirine çok önemli bir kýrýlma noktalarýndan birini yaþatmýþlardýr. 1940 sonrasý þiirimiz, bu açýlýmlardan da yararlanarak geliþimini sürdürmüþtür.
Garip önsözü, þiirin artýk kalýplarý terk ederek biçime geçmesi gerektiðini savunur. Þair, geleneðin önüne koyduðu kalýplarý kýrmalý, þiirinin biçimini kendisi yaratmalýdýr. Orhan Veli’ye göre; gelenek, þiiri nazým dediðimiz bir çerçeve içinde muhafaza etmiþtir. Nazmýn belli baþlý unsurlarý vezin ve kafiyedir. Kafiyeyi ilk insanlar ikinci satýrýn kolay hatýrlanmasýný temin için, yani sadece hafýzaya yardýmcý olmak amacýyla kullanmýþlardý. Fakat onda sonradan bir güzellik buldular. Oysaki þiirdeki ahenk, vezin ve kafiyenin dýþýnda da, hatta onlara raðmen de mevcuttur.
O halde, Garipçilerle bir harekete dönüþen yeni þiir anlayýþý, þiir ve kendilik sorununa yeni bir açýlým getirmiþtir. Her þiir, yeni bir biçim demektir. Þiirimizde artýk iç yapý, dýþ yapý gibi anlayýþlar ortadan kalkmýþtýr.
Þiir bir imgeler sanatýdýr. Þiirden imge çýkarýldýðýnda, geriye bu sanattan eser de kalmamaktadýr. Orhan Veli, eski þiir anlayýþýný yýktýktan sonra, "Þiirden imgeyi atmakla hata etmiþiz; imgesiz þiir olmazmýþ" diyerek imgenin þiirdeki yerine iþaret etmiþtir.
Divan þiirimizin seçkin isimlerinden Nedim, Orhan Veli’den yaklaþýk iki yüzyýl önce, þiirden ve þairden beklenenin ne olduðunu, imgenin þiirdeki yerine de iþaret eden þu dizelerle dile getirmiþtir:
Çünkü þairsin hayâl-i tâzedir senden murad
Pes yeni bir dilrübâ-yi mu-miyan lâzým sana

      (Mademki þairsin, senden beklenen yeni hayaller ortaya koymaktýr; imdi sana kýl gibi ince belli yeni bir sevgili gerek)
Bu dizelerde Nedim, þiir ve kendilik konusunda çok önemli bir tespitte bulunmaktadýr. Fuzulî ve Baki ile altýn çaðýný yaþamýþ divan þiirinin -bir tür Klasisizm sayýlabilecek- çok sýký kurallar içinde büyük þairler çýkarabilmesi gittikçe zorlaþmýþ ve ilerleyen yüzyýllarda Nef’î, Þeyh Galip ve Nedim gibi þairler, kendilerine yeni söyleyiþ imkânlarý yaratmasýný bilmiþlerdir.
“Divan þairlerinin en büyüklerinden biri olan Nedim, Lale Devri diye adlandýrýlan III. Ahmet’in sadrazamý Damat Ýbrahim Paþa devrinin (1718–1730) zevk ve safa hayatýný canlandýran gazel ve þarkýlarýyla ün kazandý. Divan þiirinin hayalde ve soyut güzelliklerine, yaþadýðý hayatýn þuhluk ve içtenliðini, canlý bir Ýstanbul Türkçesini ekledi; divan þiirimizin yerli bir havaya bürünmesini saðladý.” (Necatigil, Edebiyatýmýzda Ýsimler Sözlüðü, 2007: 311)
Nâzým Hikmet, þiirimize serbest ölçüyü Garipçilerden çok daha önce getirmiþ, “Açlarýn Gözbebekleri” adlý ilk serbest ölçülü þiirimizi 1922’de yayýmlanmýþtýr. Nazým Hikmet’in 1938’de cezaevine girip þiirleri yasaklanýncaya kadar yayýmlanmýþ 11 þiir kitabý bulunmaktadýr. Ancak, Nâzým Hikmet’in o dönem için yasaklý bir ideolojiyi iþlemesi ve hapse girmesi, genç þairlerin Nâzým Hikmet’le özdeþleþen serbest ölçülü þiirden uzak durmalarýna yol açmýþtýr. Orhan Veli ise, þiiri ideolojiden soyutlayarak yazdýðý için, serbest ölçülü þiirin ülkemizde akýma dönüþmesini saðlamýþtýr.
Orhan Veli’nin þiirselliði saðlayan ne varsa þiirden kovmak isteyen Garip poetikasýna, Rus fütüristleri yanýnda geleneksel þiirimizden de yararlanarak kendi þiirini kuran Nâzým Hikmet karþý çýkar.
“Evvela, bir metodoloji meselesi olarak þunu kabul etmeli: þekilden öze, muhtevaya deðil; muhtevadan, özden þekle. Ýlkönce muhteva, sonra þekil. Þeklin nasýl olacaðýný tayin edecek muhtevadýr. Tabii bu metodoloji bakýmýndan böyledir, yoksa þekille muhteva bir birliktir. Lakin bu birlikte, karþýlýklý tesirleri olmakla beraber eninde sonunda tayin edici unsur muhtevadýr… Kafiye ve vezin mutlak olarak kullanýlmamalý diye bir kaide, her mutlak kaide, her mücerret iddia gibi insaný yobazlýða, softalýða götürür. Týpký bunun gibi, konuþma dilinin ahengini mutlak, mücerret bir esas olarak kabul etmek de bir yobazlýktýr; kafiyeyi, vezni mutlak surette, mücerret bir görüþle inkâr ve umumiyetle konuþma dili ahengi diye bir þey kabul etmek ve bundan baþka ahenk ihtimallerini red ve inkâr yenilik deðil, kafiyeyi, vezni mutlak olarak kabul ve baþka türlü ahengi kabul etmeyenlerinki gibi geriliktir.” (Memet Fuat’a Mektuplar, s.52)
“Bu kitaptan sonra (Bedrettin Destaný), þekil meseleleri, hele hapse girdikten sonra, kafamda bir kat daha berraklaþtý sanýyorum. Evvela, hiçbir þekil imkânýný, tarzýný inkâr etmiyorum. (...) þekli öylesine öze uydurmak istiyorum ki, þekil, özü bir kat daha belirtsin, ama kendisi, yani þekil belli olmasýn. Güzel bir kadýn bacaðýný bir kat daha güzelleþtiren, fakat kendisi belli olmayan ince bir çorap gibi. Bu bugün tercih ettiðim þekildir, ama elbette ki, yarýn rengârenk þekilleri de tercih edebilirim.” (Ekber Babayef, "Nâzým Hikmet Kendi Þiirini Anlatýyor", Konuþmalar)
Ýster divan edebiyatý dairesinde çok sýký kurallara baðlý olarak, isterse özgür koþuk anlayýþý içinde serbest kalýnarak kurulsun her þiir özgün bir yapý demektir ve “kendilik” her sanat eseri gibi þiirin de doðasýnda vardýr. Her bir þiir kendi özüne en uygun biçimi bulmuþ ve tüketmiþ demektir. Þair, þiirin cevherine dokunup onu hissetmeye çalýþýrken, bu cevherin atomlarýný oluþturan “kendilik” sorunsalýyla da baþ baþa kalýr.
(“Kendilik; bir nesnenin varlýðýný veya tözünü oluþturan þey”, Türkçe Sözlük, TDK).






Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn modern þiir kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Þiirde Modern ve Modernizm Üzerine
Þiir ve Musiki
Bir Görüntü (Ýmgeler) Sanatý Olarak Þiir
Þiirimizde Ýçki ve Ýþret Üzerine
Modern Türk Þiirinde Ece Ayhan
Þiir ve Eleþtiri
Ses Mimarlarýmýzdan Kitabý Üzerine

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Drama ve Eðitici Drama
Modern Türk Þiirinde Ýkinci Yeni
Denemekten Korkmayan Bir Yazý Ýnsaný: Enis Batur


Hulusi Geçgel kimdir?

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eðitim Fakültesi Türkçe Öðretmenliði Bölümü Öðretim Üyesi


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hulusi Geçgel, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.