CHP'nin genel sekreter- vali diyaloglarýnýn kamuoyuna sýzmasý, aslýnda bir skandala iþaret deðil, tam tersine her defasýnda halký aþaðýlarken 'suçüstü yakalanan' CHP'nin 'çýkýþ yolu'na iþarettir.

Sav, bir yanlýþa daha bulaþmanýn acý burukluðunu yaþýyor mu bilmem. Ancak gazeteci gözlüðü ile CHP’nin halka yaptýðý her hakaret ve aþaðýlama sonrasýnda tartýþacak ‘komplo soslu’ konular bulup, bunlarý aþaðýladý halka sunmasý canýmý acýtýyor.

CHP Genel Sekreteri Önder Sav, 23 Mayýs 2008 tarihinde Atatürk Havaalaný'nda bir hacý adayýna, ''Paraný Araplara kaptýrma. Muhammet sana kýzmaz'' dedi. Sav'ýn bu sözleri baþta ''Ýslami hassasiyeti yüksek kesimler'' olmak üzere, medya ve kamuoyunda çeþitli tepkilerle karþýlandý.

Önder Sav, bu açýklamadan bir gün sonra ne parti toplantýlarýna, ne de basýn karþýsýna çýkmadý. Deniz Baykal'ýn ''bir süre ortada görünmesen tepkileri hafifletirsin'' talimatý üzerine 7 gün ne grup toplantýlarý da dahil hiç bir ortamda görünmediði dikkat çekti.

Sav tam göründü ki, yeni bir olay daha patlak verdi. Cumhuriyet halk Partisi Genel Merkezi, Genel Sekreterlik odasýnda Eski Bolu Valisi ve halen Merkez Valisi olan Ali Serindað ile yaptýðý konuþmalar Vakit Gazetesi'nde yayýnlandý.

Ýki konuþmalarda bir devlet Valisinin CHP'nin il baþkanýymýþ gibi davranmasý, CHP'nin de devletin Valisinden parti üyesiymiþ gibi bilgi alýp strateji belirlemeleri olaydaki ilk skandal oldu. Konuþmalarýn içeriðini aktardýktan sonra ikinci geliþmeyle devam edelim.

Sav: Bolu’daki siyasi atmosfer nasýl?

Vali: Ýþiniz çok da kolay deðil. Ama zor diye teslim olmak da doðru deðil.

Sav: Kararlý, dikkatli, siyasi iradeyi arkasýna alan bir siyasi yapýlaþmayý saðlayacak personel malzemesi var mý?

Vali: Çok az olsa da var. Ama, çok fazla olmadýðýný bilmek lazým.

Sav: Bolu’yu nasýl görüyorsunuz? Özellikle, siyasi açýdan… Neler yapýlabilir?

Vali: Bolu’nun temelinde Cumhuriyet Halk Partisi var. Özellikle de Belediye seçimlerinde CHP’nin oyunun yükseldiðini görüyoruz. Bolu’da ciddi bir organizasyon olursa CHP adýna bir toparlanma olur. Seçimi alabilecek duruma da gelebilir.

Vali: Basýna da yansýdý. Baþbakan Bolu’da gizlenerek ortaya çýktý. Benim hiç haberim yoktu

Sav: Görevdeydiniz?

Vali: Evet, evet. Koskoca Baþbakan’dan haber yok. Bana da haber verilmiyor.

Sav: Bolu’da olabileceðini düþünüyor muydunuz?..

Vali: Basýn mensuplarý ve bazý kiþiler bana da sordu. ‘Bolu da olduðuna dair bilgiler ulaþýyor, doðru mudur’ diye.. Benim de þüphelerim vardý ama sonuçta haber verilmemiþti, bilmiyordum.

Sav: Bir Baþbakan Bolu’ya gidiyor ve Valiye haber verilmiyor. Duruma bak. Ne de olsa özel korumalarý var.

Vali: Ertesi günü Doðan Haber Ajansý’ndan fotoðrafýný çektiler. (...) Bize ondan sonra haber verildi. Tabiî ki Baþbakan dinlenmeye gelebilir. Madem geliyor, bence aramalý. Ya da hiç gizlenme.

Sav: Makul olan ikincisi yani gizlenmemesi.

Vali: Yani sýradan birisinden bahsetmiyoruz, Baþbakan bu...

Vali: Ondan önce de baþka bir þey oldu. Bolu’daki cenaze söz konusu… Tarikat cenazesi. Nakþi Þeyhi’nin cenazesinden bahsediyorum. Hani þu gece yarýsý Bakanlar Kurulu kararýyla evinin bahçesine gömülen tarikatçý. Sayýn bakanýn programý bildirildi bize. Yani cenaze törenine iþtirak edeceðini biliyorduk.

Sav: Öyle mi? Nedir olay?

Vali: Bakan ve vekiller geldi. (Nakþi ve Kadiri Þeyhi Sürmeli Muhammed Muhittin Haki Hoca'nýn oðlu Hacý Ahmet Palazoðlu’nun geçtiðimiz Ocak ayýndaki cenazesine Çevre ve Orman Bakaný Veysel Eroðlu, SP Genel Baþkaný Recai Kutan ve Bolu Milletvekilleri Metin Yýlmaz, Yüksel Coþkunyürek, Fatih Metin de katýlmýþtý. Onu kastediyor!!) Benim de katýlmam gerekiyor belki ama ‘makam itibariyle böyle bir cenazeye katýlmam’ diye düþündüm. Devlet geleneðine belki uymam gerekiyor ancak böyle bir cenazeye katýlmak bana yakýþmaz diye karar verdim. Yani kýsacasý ‘katýlmayayým’ dedim daha iyi. Bir vali olarak böyle bir ortamda bulunmayý kendime yakýþtýramadým.

Sav: Bakanýn katýlmasý çok ilginç. Üstelik bir cemaat cenazesine...

Vali: Hem de tarikat lideri… Yani bu þartlarda görev yapýyoruz. Program bildiriliyor. Programda böyle bir cenaze düþünün!..

Sav: Böyle olmamasý lazým tabii… Devletin kanunlarýna, geleneklerine önem veren bir yönetici için tabii bunlar çok zor, iç karartýcý bir þey. Böyle bir duruma bir vali mahkûm edilmemeli.

Sav: Acaba bunlarýn yani Ýçiþleri Bakaný’nýn tarikat ya da Gülen’le baðlantýsý var mý ki? Bu konuda bir þey biliyor musunuz?

Vali: Yani öyle olduðu söyleniyor. Ama net bir þey yok. (28 Mayýs 2008 Vakit Gazetesi)

Diyologlar iki sýradan insan için gayet doðal görünüyor. Ancak biri Ana muhalefet partisinin genel sekreteri diðeri Vali olunca, bu 'normal konuþma', yerini anormalliðe býrakýyor.

Haber Vakit Gazetesi'nin ayný günkü sayýsýnda manþet oluyor. CHP Genel Sekreteri Önder Sav, önce hac ibadeti için söylediði sözler, sonra da ortadan kayboluþu ve en sonunda Serindað ile yaptýðý konuþmanýn basýna yansýmasý ile alanýný daraltýyor. Bütün oklar CHP’deyken, CHP’nin bu ‘krizden’ kurtulmak için ürettiði ‘kurtuluþ formülü’ ise duyulmaya ve okumaya deðer bir þahaser olarak karþýmýza çýkýyor.

CHP, hakkýndaki tüm iddialarý göz ardý ettirmek için, Sav ile Vali arasýndaki diyaloglarýn devlet tarafýndan dinlenip ‘dinci gazete vakit’e servis edildiðini ve bunun da ABD tarihindeki benzer skandallardan biri olan WATERGET skandalýna benzediðini açýkladý.

CHP, hükümetin ‘derin bir izleme’ içinde olduðunu da ima ederek, ‘AK Parti’nin kendi derin devleti’ düþüncesini kitlelere yaymaya baþladý.

Atatürk partisinden baþka Çin’deki komünist partilerin çizgisine daha yakýn gibi muhalefet ve politika üreten CHP, daha önceki polemiklerinde olduðu gibi yine, kendi yaptýklarýný göz ardý ederek, yine kendisinin ortaya attýðý ‘tutarsýz suçlamalarý’ ispatlanmýþ bir dogma olarak savunmaya baþladý. Biliyor ki, bu strateji onun tek çýkýþ yolu. Zira doðal seleksiyonu içerisindeyken toplum deðerlerinden ne kadar uzak olduðu ve bu deðerleri her fýrsatta dýþladýðýný halkýn bazý kesimleri de yakýndan görmeye baþladý.

CHP, dinleme olayýndan hemen sonra, genel sekreterlik odasýnda casus dinleme aracý olarak bilinen ‘böcek’ aramýsý yaptý. Ama bulamadý. Baykal, bu dinlemenin dýþarýdan yapýldýðýný ve devlet eliyle yapýldýðýný 29 Mayýs tarihinde dile getirdi.

Oysa Vakit Gazetesi’nde yer alan haberin kaynaðýnda talihsiz genel sekreterin ‘becerksizliði’ vardý. Vakit Gazetesi Ankara Temsilcisi Serdar Arseven’den konuyla ilgili aldýðým bilgide Arseven aynen þöyle diyordu, ‘Biz telefon açtýk. Sayýn Sav, o an için konuþamayacaðýný söyleyerek ‘No’ tuþu yerine ‘Yes’ tuþuna bastý. Böyle olunca telefon kapanmadý. Konuþmalara böyle geçen 25 dakika boyunca ulaþtýk. Daha sonra þarjý bittiðinden olsa gerek telefon kapandý. Bu telefon konuþmasýnýn kaydý, þu an elimizdeki Telekom ay sonu detaylý faturasýnda bile mevcuttur. Bunu gazetemizden de duyurmamýza raðmen, hala devlet dinlemesi diyorlar.’

Sav, bir yanlýþa daha bulaþmanýn acý burukluðunu yaþýyor mu bilmem. Ancak gazeteci gözlüðü ile CHP’nin halka yaptýðý her hakaret ve aþaðýlama sonrasýnda tartýþacak ‘komplo soslu’ konular bulup, bunlarý aþaðýladý halka sunmasý canýmý acýtýyor.

2008 yýlýnýn ‘TELEKULAK’ skandalý olarak kaydýna alan CHP, eminim ki aksi ispatlansa bile yýllar geçse de ‘Devlet bizi de dinlemiþti’ rüzgârýyla politikasýný geliþtirecek.