..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Sevgi bilmekten doðar." -Mevlana
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Fantastik Roman > Dicle Guntas




17 Mart 2008
Tanrýlarýn Dönüþü  
Bolum 1

Dicle Guntas


Ve arkada ki konuþtu; “Yalnýzca gerçek seni özgür býrakabilir Leibniz, ölüm deðil.” Eos!, tahmin etmeliydim diye düþündü, rüzgara bu kadar laf edip de Eos'u nasýl unutabilirdi ki, onun tek aþký, en büyük savaþta aldýðý en büyük yaradan daha aðýr yaralayan baþ düþmaný, en tehlikeli dostu…


:EDEG:
Son ya da baþlangýç... Buna kim ne derse desin, Leibniz için tek bir adý vardý. Kurtuluþ... Yüksek bir apartmanýn çatýsýndan bakýyordu þimdi dünyaya. Kaç katlýydý acaba bu bina? 17- 20? Bilmiyordu ama yeteri kadar yüksek olduðundan emindi. Çevresine bir kez daha göz gezdirdi. Apartmanlarla dolu þehir, caddenin gürültüsü, her þey boðuyordu onu artýk. Çýkmýþ olduðu apartman bu þehirde bulunan binlercesinden sadece biriydi. Ne en yükseði, ne en alçaðý, ne de en özeli; anlamsýz bir beton yýðýnýydý sadece. Ama bu beton yýðýnýnýn insanlar için anlamý tarif edilemezdi, onlarý koruyan, barýndýran, saklayan... Leibniz’e ise ölümü getirecekti az sonra. Bunu doðum- ölüm olayýna benzetiyordu Leibniz. Her kadýn hayata getirdiði çocukla ölümü de getirir yeryüzüne; doðan her çocuk bir gün ölür çünkü. Esinti düþüncelerini daðýttý. Rüzgâr bir kez daha hýþýmla esiyordu. Rüzgâr... Ne zaman kararsýz kalsa rüzgâr yol gösteriyordu, ama hiçbir zaman kolay yolu deðil. Yalnýzlýðýna rüzgâr ortak olmuþtu hep. Ama yalnýz kalmasýna da sebep olmuþtu. Onu buraya getiren rüzgar deðil miydi? O kapýdan geçiren, daha önce hiç görmediði bu dünyaya adým atmasýna neden olan... Ve iþte buradaydý. þimdiyse rüzgâr onun arkasýndan esiyor, itmeye çalýþýyordu onu ileriye doðru belki de aþaðý düþmesini zevkle izleyecekti. Aþaðýdan bakanlar bu dikkat çekecek kadar beyaz tenli, simsiyah göz ve saçlara sahip, atletik vücutlu adamý çok rahat farkedebilirlerdi. Ama kimse baþýný kaldýrýp yukarý bakmadý. Leibniz kaç saattir burada olduðunu hatýrlamýyordu ancak þafak sökmek üzereydi. Fazlasýyla oyalanmýþtý, yapmayý düþündüðü þeyi biraz daha düþünürse yapmaktan vazgeçebilirdi. Kolunu önüne uzatarak vücudundaki rünlere baktý, iç içe geçmiþ bir dizi geometrik þekillerden oluþuyordu bu rünler. Evreni ve varoluþu sembolize ediyordu þekiller, ayný zamanda ise Leibniz’in büyü gücünü arttýrýyor, onu darbelerden koruyordu. Baþka zaman olsa en yüksek daðýn zirvesinden atlamak bile onu öldürmezdi bu rünler sayesinde ama az önce rünlerin etkisini geçici olarak kaldýran bir iksir içmiþti. Þimdiyse tek yapmasý gereken ayaðýný bir adým öne atmaktý. Tek bir adým ve aþaðý düþen bedeni ruhundan yeterince uzaklaþtýðýnda ise Hades onu almaya gelecekti. Ruhsuz bedenini kaldýrýmdan kazýma kýsmýnýysa büyük bir zevkle Hades'e býrakacaktý... Ama o daha bunu yapamadan, güçlü bir ýþýk kaynaðý gözünü kamaþtýrdý. Güneþin kendisi Leibniz’in arkasýnda belirmiþti sanki, bilmese gerçekten de ona veda etmeye geldi sanabilirdi Leibniz. Hüzünlü bir þekilde gülümsedi, Güneþ hareket edemiyordu.
Ve arkada ki konuþtu; “Yalnýzca gerçek seni özgür býrakabilir Leibniz, ölüm deðil.” Eos!, tahmin etmeliydim diye düþündü, rüzgara bu kadar laf edip de Eos'u nasýl unutabilirdi ki, onun tek aþký, en büyük savaþta aldýðý en büyük yaradan daha aðýr yaralayan baþ düþmaný, en tehlikeli dostu… Bir dostun olabileceðinden çok daha tehlikeli hem de… Ve iþte orada duruyordu her zamanki ihtiþamýyla. Bal rengi gözleri ýslaktý, aðlamaklý ve hüzünlü görünmesine sebep oluyorlardý. Kýzýl saçlarý onun tutkusunu gösteriyordu sanki. Kýsa ve zayýf vücuduysa gücünü tanýmlamaya yetersiz kalýrdý. Onun gücü doðadan, yaþamdan geliyordu çünkü. Þafak Tanrýçasýydý o; gündoðumunu, umudu temsil ediyordu. En güçlü kaynaktan alýyordu gücünü Eos; umuttan. Bu göz alýcý tanrýça Leibniz’in tam karþýsýnda duruyordu ve ona umut olarak gelmiþti ya da gönderilmiþti. Büyük bir ihtimalle Enyalios göndermiþti onu, Zeus tahtýný terk ettiðinden beri Enyalios yönetiyordu Olympos'u. “Neden geldiðini sormamý mý bekliyorsun yoksa söylemeyi düþünmüyor musun?” dedi Leibniz. Cevabý zaten biliyordu ama kendi aðzýyla duymak istedi, umudun kendisini içinde hissetmiþti ya umut etmeye cesaret edebilmiþti tekrar, Eos’un kendi isteðiyle, onun için geldiðini duymak istedi, sevgisini hissettirmek için geldiðini duymak istedi ama umut etmek yapabildiðinin en fazlasýydý. “Enyalios gönderdi beni tahmin ettiðin gibi. Kendine bir þey yapmadýðýndan emin olmamýz gerekti. Konsey tarafýndan verilmiþ bir görevin var ve bunu yerine getirmekle yükümlüsün, bunu hatýrlatmaya geldim”. Her zamanki gibi sakin ama iðneleyici konuþuyordu Eos. “Gittiðim zaman görev ve yükümlülüklerimin pek bir önemi kalmayacak sanýrým” dedi Leibniz. Eriny’lerin eline düþmek bile daha cazipti þu anda konseyin verdiði görevlerden. Hades’ in paralý askerlerine dönüþmüþlerdi zaten Erinyler son zamanlarda.
Eos’un gözlerine dikti gözlerini Leibniz. Sevgi kýrýntýlarýný arýyordu tek ihtiyacý olan sarýlmakta þu an ona; göðsünü göðsünde hissedecek kadar sýký sarýlmaktý ama Eos’un donuk bakýþlarý ve ürkek davranýþlarý engelliyordu bu aný yaþamasýna. Leibniz'se sadece hayal ederek avunuyordu. “Görevini tamamla Leibniz… Bunu yapmadan yukarý geri dönemeyeceðini biliyorsun ve seni temin ederim Pegasus'un sýrtýnda gelsen yine almaz Enyalios seni Olimpos'a. O yüzden Leibniz; çok fazla vakit kaybettin, artýk konseye elle tutulur bir þeyler getir. Enyalios haberci melekleri geri çekiyor onlarýn aralarýna bir çok casus karýþtý artýk, satýlýklar hepsi. Bu yüzden konseyle arandaki baðlantý ben olacaðým bundan sonra. Her þafakta çaðýrabilirsin beni.” Diyerek arkasýný döndü Eos ve nefes kesici güzelliðiyle ýþýk huzmesine dönüþüp güneþe karýþtý…
Leibniz onun ne kadar kendinden emin olduðunu görüp bir kez daha hayran oldu aþkýna. Söyleyeceðini söylemiþti ve uygulanacaklarýný biliyordu, Lebiniz de biliyordu. Eos ne dese yapacaktý tabi ki. Birden onu ne kadar çok özlediðini fark etti. Özlemek, aþk, hayranlýk... Bunlar tanrýlara ait özellikler deðildi. Ancak o kapý belirdiðinden beri tüm insan duygularý içlerine iþlemiþti tanrýlarýn. Ama aradan yýllar, yüzyýllar geçmiþti ve tanrýlar uyum saðlamýþtý bu duygulara. Evreni kaosa sürükleyen de buydu zaten. Tanrýlar nefreti, kini, hýrsý, kýskançlýðý öðrenmiþti. Leibniz ise aralarýndan bazýlarý gibi bunlarýn yanýnda aþký öðrenmiþti. Gerçi diðer tanrýlardan farklýydý o. Tam olarak tanrý bile deðildi. Tanrýlarýn anasý Gaia ona tanrýlarýn güçlerine denk çok etkili rünler vermiþti. Ve bu rünlerden bir kýsmýný vücuduna iþlemiþti. Böylece Leibniz’in vücudu ölümsüzlüðe eriþmiþ ve kýrýlmaz rünleri onu neredeyse yenilmez yapmýþtý. Üstündeki rünler köþeli geometrik þekillerden oluþuyordu ve her birinin baðlantý noktasý o rünü özgün kýlýyordu. Bir sekizgenin hangi köþesinin altýgenin hangi köþesiyle baðlantýlý olduðundan ibaretti büyüler. Sadece Eos'un gözyaþlarý kýrabilmiþti o rünleri bugüne kadar. En sevdiði varlýk onu incitebilecek tek olandý iþte… Ve Gaia Leibniz’e göklerin muhafýzý olmasýný emretmiþti. Leibniz göklere çýkmýþ, ýrkýna arkasýný dönmüþ, yoluna devam etmiþti. Uzunca bir sure her þey yolundaydý, mutluydu Leibniz ve kibiri gözlerini kör etmiþti. Ta ki Bendis kaybolana kadar. Bendis’in kayboluþu son deðildi, devamýnda haberci periler takip etmiþti ve bu periler Gaia ile aralarýnda olan tek bað idi. Kimse Gaia'ya nasýl ulaþacaðýný bilmiyordu, eðer biri onu görmeyi hak ederse Gaia çaðýrýrdý zaten yanýna. Kendi bilinci ve isteðiyle Gaia’ya ulaþabilen tek tanrý; tanrýlarýn tanrýsý Zeus’tu. Zeus’un nerede olduðunu ise uzun süredir kimse tahmin bile edemiyordu. Hades, Gaia'nýn artýk onlara ulaþamadýðýný öðrenince tanrýlar tahtýna göz koydu ve tanrýlarý iki tarafa böldü. Yandaþlarý ve düþmanlarý. Ýþte o zaman konsey Bendis ve perileri bulmak için birini göndermeye karar vermiþti. Aralarýnda insanlarýn boyutuna en çok uyum saðlayabilecek kiþi Leibniz'di çünkü rünleri onu insan boyutundayken bile terk etmiyordu. Oysa diðerleri uzun süre dünyada kaldýðýnda güçleri azalýyor hatta bazen yok oluyordu. Bir de yaþlanýyorlardý tabi. Sonuç olarak Leibniz’i gönderdiler. Eos’la ayrýlmalarýnýn sebebi buydu iste. O hiçbir açýklama yapmadan, önceden Leibniz’e haber bile vermeden konseye Leibniz’i gönderme teklifinde bulunmuþtu. Ve iste Leibniz'i hiçbir ejderha, hiçbir titan, hiçbir tanrý yýkamazken, Eos'un bu önerisi yýkmýþtý. Bütün kararlar boyunca yavaþ çekimdeydi Leibniz, olaylarýn geliþimini anlamamýþ, dinlememiþti. Sadece bakýyordu ama görmüyordu. Eos’la olan baðlarý da iþte tüm o saatler boyunca yavaþ yavaþ, an be an kopmuþtu. Bu durumsa Leibniz’in gitmesini kolaylaþtýrmýþtý. Onu göklere baðlý tutan her þeyi gitmiþti zaten. Dünyada ise durumu pek iyi gitmemiþti. Bendis’in kaybolmasý açýklanamýyordu, ne olmuþ olacaðý hakkýnda hiçbir fikirleri yoktu. Aslýnda var olan tek fikirleriyse hiç olmasa daha iyiydi çünkü o fikir Kronos'un artýk serbest kaldýðýna ve yok edebilme büyüsüyle Bendis'i yaktýðýna dayanýyordu... Durumu zorlaþtýran ikinci olay ise, Leibniz'in haberci perileri bulmasý olmuþtu. Mesaj þuydu: “tutulduðum kafesin anahtarý dünyada”. Buradansa Gaia'nýn esir tutulduðu anlaþýlýyordu. Bunu yapabilecek yine tek bir kiþi vardý, Kronos. Demek ki Hades babasýnýn emirleriyle hareket ediyordu. Þimdiyse Leibniz anahtarý bulmalýydý. Dünyaya alýþmasý çok zor olmuþtu. Bir de bu kadar çok anahtar olabileceðini tahmin etmemiþti. Ýnsanlar neden her þeyi kilitliyordu ki? Her evin kilidi vardý, her odanýn, her kutunun, hatta bazen koridorlarý bile kilitliyorlardý, ulaþým araçlarýný kilitliyorlardý. En garip olanýysa birbirlerinin bileklerinden kilitlemeleriydi* ( *günümüz modern kelepçeleri 1862 de icat edildi. Leibniz dünyadan ayrýldýktan çok sonra...). Yaratýcý bir çözümdü ama gereksiz gözükmüþtü Leibniz'e. Ýnsanoðlunun birçok icadý gibi... Ve tekrar Gaia'nýn tutulduðu kafesin anahtarýna döndü.
Anahtar tanrýlar diyarýnda açýlan o kapýyý da kapatacaktý herhalde. Böylece Gaia kurtulmuþ, Kronos hapsedilmiþ olacaktý. Ancak bir sorun vardý. Leibniz anahtardan hiçbir iz bulamamýþtý. Tam on yýldýr arýyordu. On yýldýr dünyada yapayalnýzdý ve sanki zaman yavaþlamýþtý. Ýnsanlaþmýþ, amaçlarýndan sapmýþtý. Tüm umudunu yitirmiþ ayný insanlar gibi neden orada olduðunu unutmuþtu ve bu binaya çýkmýþtý. Ýleriye baktý. Güneþ doðmuþtu, artýk kendini toplamalý ve yoluna devam etmeliydi. Artýk insan olmadýðýný hatýrlamanýn vakti gelmiþti. Daha da önemlisi artýk o da merhametsiz olacaktý týpký kendisine davranýldýðý gibi ve nereden baþlayacaðýna dair bir fikri vardý.

Eos: þafak tanrýçasý
Bendis: Trakyalýlarýn ay tanrýçasý.
Enyalios: Savaþ tanrýsý Ares'in adlarýndan biri.
Eriny'ler: Ýntikam saçan tanrýçalar.

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: fantastik olduðu kadar gerçekçi de bir anlatým
Gönderen: gökçe / , Türkiye
26 Kasým 2008
buraya geliþ amacýný unutmak ve sonra birden tekrar niye burada olduðunu hatýrlamak...sonra da merhametsizleþmek, sistemin bir parçasý haline gelmek...betimlemeler ve anlatým tekniði bence oldukça baþarýlý.Fantastik ama çok da insancýl.aslýnda hepimizin tanrýsal olduðu gibi bir düþünce uyandýrdý bende.böyle güzel yazmaya devam etmen dileðiyle...

:: Jean Christophe Grangé'i gördüm bir an...
Gönderen: Onur Kýrboða / Ankara/Türkiye
30 Mart 2008
Betimlemeler çok güzel olmuþ, özellikle kullanýlan uslup çok akýcý ve zengin içerikli. Romaný okurken Jean Christophe Grangé'i okuyorum sandým bir an... modern Fransýz edebiyatýnýn etkilerini gördüm. Gözüme çarpan bir olumsuzluk görmedim. Türkçe çok güzel kullanýlmýþ bunu bir kez daha belirtmek isterim çünkü günümüzde ne yazýk ki böyle bir sorun var, genç edebiyatçýlarýmýz arasýnda. Romanýn konusuna gelince... orjinal olduðunu söyleyebilirim, sýkan bir konusu ve anlatým biçimi yok, bu tür romanlarý sevenler için gayet ideal.. Bu genç yazarýmýz gelecekte güzel baþarýlara imza atacak yeteneðe sahip, doðuþtan gelen bir özellik gibi görünüyor, bende baþarýlarýnýn devamýný dilerim, tebrikler...

:: Benzerlerinden siyrilmayi basarmis...
Gönderen: bugrahan yavuz / /ABD
20 Mart 2008
Olumle yasam ve insan ile tanri arasindaki ince cizgiyi cok iyi muhafaza etmekle kalmayip bunlari kendi bakis acisiyla betimleme yoluna gitmesi gercekten okudugum an bana haz verdi.Yazarimiz, tanrilarin tanri islevselliklerinden siyrilip , mecazi anlamda ete kemige burunmeleriyle olusan duygu huzmesini cok iyi kullanmis.Bu baglamda insani insan yapan temel ozellikleri tanrilar icin baglac olarak kullanmasi okuyucun yazinin akisinda kendinden ornekler gorerek okurken bir olaydan sonra diger olaya gecerken onu dusunmeye sevketmesini ve olacaklari dortgozle beklemesini saglamis. Devrik cumlelere sikca rastladigim yazi beni okurken heyecanlandirdiki bence devrik kullanim okuyucuyu bu anlamda cezbetmeyi basarmis. Sonuc olarak gayet basarili bir yapit(yapit diyorum cunku yazinin sonunda devami oldugunu dusunuorumki umarim yanilmiyorumdur..) olmus. Niteligi ve icerigi bakimindan bu guzel calismasindan dolayi yazara okurken insanin hayal gucunun ne kadar genis oldugunu gosterdigi icin tesekkur ediyorum.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Antigone [Þiir]
Bir Tanrýnýn Günlüðü [Öykü]
Bir Mankenin Pazar Gecesi [Öykü]
Aidiyet Duygusu [Bilimsel]


Dicle Guntas kimdir?

Yazmak, kendi ic dunyaniza bakma gucunu bulmak demektir; bir hayal kurmaya cesaret edebilip, kurdugunuz hayal ustunde oynamaktir bence. Hayal kurmanin cesaret oldugu bir yuzyilda ben bir hayalimi yasatmaya calisarak basladim yazmaya. Kafamda kurdugum dunyalari siire doktum once, farkli kisilikleri, farkli hayatlari. . . Insanogluna hicbir sey yetmedigi gibi bana da bu yetmedi, devamini getirmek istedim kahramanlarimin ve yazmaya basladim hikayelerini. Yazmanin verdigi tatmini herkesin yasamasini dileyerek devam ediyorum yoluma.

Etkilendiði Yazarlar:
Gur Dalkiran(ressam), Amin Maalouf, Stephen King, Margaret Weis, Zoja Pavlovskispetit


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Dicle Guntas, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.