- Esselamun aleyküm

     - Ve aleyküm selam

     - Sorun nedir?

     - Tesisinize bir arkadaþým gelecekti iki gün önce. Uzun boylu, sarýþýn, gözleri çok ufak ve mavi.

     Elini çenesine götürüp biraz düþündükten sonra hatýrladý:

     - Hatýrladým, tamam da, birileri gelip aldý onu burdan. Arabalarý vardý altlarýnda

     Yusuf sinirli bir vaziyette daha fazla dinlemeye tahammül edemeden sohbeti yarýda keserek:

     - Tamam tamam saðolun.

     Arkasýný dönüp kamyona doðru giderken benzi sapsarý olmuþtu. Aceba birþeyden mi þüphelenip gittiler, aksi takdirde gitmemeleri lazýmdý, beni mutlaka bekleyip almalarý gerekirdi, diyordu kendi kendine.

     Kamyona ilk bindiðinde kafasýndan geçen düþünceler vardý çeliþkili, þimdi ise uygulamaya kesin kararlý ve öfkesini þoförden çýkartacak derecede katýydý.

     Þoför:
     - Haydi gardaþ saat kaç oldu baksana yahu!

     - Kusura bakma oyaladým seni, arkadaþýmýn iþi çýkmýþ bekleyememiþ beni.

     - Hah, þimdi oldu, desene Kayseri'ye kadar beraberiz.

     - Yükün sahibi tanýþýnmýþ, geç kalsan da kýzmaz deðil mi?

     Bu soruyu þoförün aðzýndan laf almak için sormuþtu. Þoför kontak anahtarýný çevirip yavaþ yavaþ gaza basarken, yorgun görünüyodu. Baþý: Vücudunun gerekli isteklerine meydan okuyan uyanýk kalma çabasýyla, nöbet bekleyen, vazife aþkýný edaya müptela mehmetçiðe dönüþmüþtü gözünde. Sinirlendi. Bir zamanlar askerlik yapmýþtý vatanýna. Türk askeri yorulmaz, Türk askeri uyumaz, sesleri çýnlýyordu kulaklarýnda. Andrenali daha da yükselmiþti. Az önce ki sorduðu soruyu cevaplýyordu þoför;

     - Yükün sahibini tanýyorum da, gideceðim yerin adresini verecek olan adamý tanýmýyorum. Yükü aldýðým yerde telefonla gereken bilgi verildi. O beni bulur orda þimdi bekliyordur.

     Meþhur Beþ Tepelerin sonuncu tepesini de aþmýþlardý çoktan. Þehrin lambalarý karanlýklar içinde yeryüzüne saçýlmýþ bir avuç yýldýz gibi parlarken, birazdan gökyüzündeki ve yeryüzündeki yýldýzlar kat kat çoðalmýþ, ay bulutlarýn arasýndan çýkmýþ ve Erciyes'i gece nöbet tutan dað göðüslü mehmetçiðe çevirmiþti.

     Sinirliydi. Elindeki minik anahtarý çantasýnýn kilitine yerleþtirdi. Þoförün dakikalardýr anlattýðý konuyu dinlemiyordu. Kiliti açýp fermuarý çekerken þoföre dönerek emir veren bir amir havasýnda:

     - Arabayý kenara çek.

     Þoför ise anlattýðý olaya kendini kaptýrmýþ ve en heyecanlý bölüme gelerek sesine de bir heyecan notasý katmýþtý ki, Yusuf'un kaba ve katý emri onu þaþýrtýp kekeletmiþti.

     - Ne! Ne dedin?

     Yusuf çantasýndan çýkardýðý G-3 marka makineli silahýn þarjörünü takýp eliyle silahý sývazlarken tekrar etti

     - Kenara çek

     Þoför, kendisini baþtan aþaðý elektrik akýmýna kapýlmýþ gibi hissederken kamyonunu yolun kenarýna yaklaþtýrýyor ve bir taraftan da ter döküp baðýrýyordu

     - Ahmet sen ne yapýyorsun Ahmet?

     - Ahmet deðil Yusuf, Rovi Yusuf. Ve ben ne yaptýðýmý çok iyi biliyorum.

     - Lütfen beni öldürme! Evde beni bekleyen karým ve çocuðum var.

     - Baþka çarem yok

     Þoför titriyor aðlamaklý bir vaziyette bela okuyordu.

     - Bak, hangi çetedensin hangi örgüttensin beni ilgilendirmiyor, ne istersen veririm ama canýma kýyma

     - Sinyali aç aþaðý in!

     Þoför aþaðý indi, Yusuf'un eli ensesindeydi. Boþ bir inþaat alanýnda etrafý iyice kontrol etti. Kimse bizi göremez, diye düþünüyordu.Biraz daha ilerledikten sonra yeri ve zamaný olduðunu düþünerek soðuk namluyu þoförün ensesine dayadý.

     Þoför artýk kaybedecek birþeyinin olmadýðýný anlayarak þansýný denemeye karar verdi. Ani bir hareketle sað ayaðýný arkasýnda ki silahlý adamýn bacaklarý arasýnda ki belirli noktaya var gücüyle indirirken, namludan çýkacak kurþunun hedefinden uzaklaþmak için de yere attý bedenini. Yusuf'un tetiðe basmasýyla hemen hemen ayný anda gerçekleþen bu olaylar ikisinin de acý içinde yere yýðýlmalarýna sebep olmuþtu.

     Yusuf'un karnýna dolan þiddetli sancý onu iki büklüm etmiþti. Þoförün beynini parçalamak üzere olan kurþunun hedefinden sapmasýyla Þoför boynundan yaralanmýþtý. Kalkýp silahý almayý denedi fakat baþý döndü. Gözünün önünde büyük bir ýþýk kütlesi oluþtu. Birkaç dakika önce attýðý adýmlarýn karanlýkta nereye gittiðini bilmeyen þoför, o anda her tarafý ýþýk olarak gördüðünden gözleri kamaþtý, kulaklarýnda uðultular vardý. Tehlikenin olduðu yeri hissediyor ve aksi yöne doðru uzaklaþmaya çalýþýyordu.

     Yusuf, karnýný tutarak yerden kalkmaya çalýþtý. O anda büyük bir gümbürtüyle irkilerek kamyonun bulunduðu istikamete çevirdi gözlerini. Kamyona arkadan bir araba vurmuþtu ve arabanýn içindeki adamýn attýðý naralardan sarhoþ olduðu anlaþýlýyordu. Kelimeleri iniltiyle uzatarak küfür savuruyor feryad ediyordu.

     Elini G-3 e atarken, karnýndaki sancý biraz hafiflemiþti. Ayýn tekrar buluta girmesiyle ortalýk yine alacakaranlýða büründü. Karanlýkta bir ses bir kýpýrtý aradý, kulaklarýný iyice konsantre edip dinlemeye koyuldu. Sarhoþun naralarýndan baþka bir ses duyulmuyordu. Ölmüþ, dedi sevinerek. Arkasýný döndüðünde gözleri irildi, sadece aðzýndan ''Abooovv'' kelimesi döküldü. Birkaç dakika önce sarhoþun arkadan vurduðu kamyon hareketlenmiþ, kendiliðinden rampaya doðru gidiyordu.

     Kamyona yönelerek bütün gücünü ayaklarýnda toplayýp koþmaya baþladý. Silahýný vücuduna yapýþtýrmýþtý. Þoförün öldüðüne kesin kanaat getirerek rahatlýyordu. Yola yaklaþtýðý sýrada ayaðýna takýlan bir engelle yüzükoyun yere yuvarlandý. Kafasýný çarpmýþtý, caný çok kötü acýyordu. Ýyice gerilmiþti ve aklýna gelen herkese herþeye küfretmeye baþlamýþtý, üstelik silahýný da düþürmüþtü. birkaç saniye içinde fýrlayan silahý bulup tekrar koþmaya baþlamýþtý. Nihayet yola ulaþmýþtý ve düz asvaltta daha rahat koþuyordu. Arada bir elini alnýna koyup ýslaklýk varmý, diye bakarken parmaklarýna biþey bulaþmadýðýný anlýyor lakin alnýndan damla damla kan aktýðýný hissediyordu.

     Sarhoþ arkadan:

     - Allah aþþþgýna yardým ediinn

     Yusuf kýzgýnca:

     - Hestir eþþoðleþek, geber.

     Bir kaç adým daha biraz daha biraz daha ve iþte kamyonu yakalamýþtý. Açýk duran kapýyý kaptýðý gibi itiverdi kendini kamyonun içine. Bu arada karþýdan gelen uzun farlarý açýk bir arabanýn ýþýklarý gözlerine dolunca direksiyon hakimiyetini kaybedip þarampole düþtü. Bu kadar terslik birbiri ardýna gelmemeliydi. Silahý çantanýn içine koyup arabanýn ruhsatýný ve þoförün ceketinin ceplerini aramaya baþladý. Ýstediði sonuca vardýðýnda mutlu olmasý gerekirken o hiç birþey hissetmiyordu.

     Baþýnda müthiþ bir uyuþukluk vardý. Sökülecek diþin acýsýný hissettirmemek için vurulan morfini, karanlýðýn içinde bir el baþýna koymuþtu sanki. Dikiz aynasýndan yüzüne baktýðýnda þaþýrýp kaldý, böyle birþeyi daha önce görmemiþti. Alnýnýn alt derisi diri tabaka yarýlmýþ fakat, ölü deri tabakasý fazla bir hasar görmemiþti ve akan kanlarý torba gibi tutmuþtu. Gerilmiþ sarkmýþ saydam bir hal almýþtý. Ýçinde bulunan pýhtýlaþmýþ ve sývý kanlar en küçük bir hareketle çalkalanýyordu. Soðukkanlýlýkla cebindeki sustalýyý çýkardý, gözlerini kapadý, alnýna paralel olarak saplayýp eðildi, býçaðýn deriden çýkmasýyla yýrtýktan boþalan çoðu pýhtýlaþmýþ kan ayaklarýnýn altýna döküldükçe þlak þlak sesler çýkýyordu. Parmaklarýný derinin üzerine bastýrarak biriken kanlarýn tamamýný temizlediðine kanaat getirdikten sonra, gözlerini açarak arandý ve þoförün buðulanan camlarý silmede kullandýðý bir bez parçasý buldu, parçalayarak yarýsýný yaranýn üzerine tampon yaptý, diðer yarýsýyla da sýmsýký sardý baþýný ve bütün bu emlemelerde de gözlerini kapattý kan tutmamasý için.

     Tekrar kamyonu çalýþtýrarak iki pratik yöntemle asvalt yola ulaþtý. Ýþlerin yolunda gitmemesiyle ortaya çýkan sorunlardan biri de para sýkýntýsýydý. Ýstanbul'a kadar gidebilmek için lazým olacak o yüzü sýcak þey. Cebindeki bütün paralarý Baðdagül'e vermiþti ve yeni bir kaynak ele geçirmek için uðramaya karar verdi Kayseri Büyük Þehir Terminaline. Baðdagül'ün baþýna açtýðý iþlerden habersizce evi ve çocuklarý gelmiþti aklýna birden. Hüzünlendi.

     Dakikalar sonra ulaþmýþtý þehir merkezine, birazdan da Terminal giriþinden içeri geçiþ yaptý. Kamyonu bir kenara çekip beklemeye koyuldu. Baþýndaki uyuþukluk gittikçe azalýyor ve yerini yeni aðrýlara býrakýyordu. Vücudunun istemi dýþýnda gerçekleþen gözlerindeki yaþarma dikkat çekecek boyutlara ulaþmýþtý.Polis kulübesindeki güvenlik görevlilerinden tedirgin olmaya baþladýðý sýrada dýþardan üç delikanlý kamyonun camýný týklattý. Camýn açýlmasýyla söze baþlayan ince býyýklý esmer genç önce selam verdi ve sonra:

     - Siz Süleyman Toy'sunuz deðil mi?

     - Evet, ee sizlerde gideceðim yerin adresini verecek olan kiþiler olmalýsýnýz.

     - Evet.

      Uzun boylu yakýþýklý olaný merakla sordu. Baþýnýza ne oldu?

     - Önemli birþey deðil, küçük bir kaza sadece!

     Üçü birden, geçmiþ olsun, dedikten sonra esmer delikanlý tekrar söz aldý ve elindeki kaðýtý uzatarak:

     - Yükü buradaki adrese götüreceksin, þimdilik sana otuz milyon vereceðiz paranýn kalanýný da eþya teslimatýnda alacaksýn.

     Beklediðinin çok altýnda olan ücrete itiraz ederek. Otuz milyon yeter mi hiç, yolda bir aksilik çýksa arabaya birþey olsa en azýndan yirmisi gider, temel ihtiyaçlar da cabasý.

     Esmer delikanlý, Vallahi bana da bu verildi, acil bir durum çýkarsa veya bir terslik olursa orada yazýlý olan numarayý ararsýnýz.

     Yusuf sinirlenerek. Tamam tamam, diyordu ve paraya uzanýrken sinirden elleri titriyordu.

      Uzun boylu genç:

     - Abi biz de binelim ilerde ineriz, hem yolunuzun üstü

     Yusuf:

     - Hestir ulan eþþoðleþek, nasýl geldiysen öyle git. Camý kapatýp parayý saydý, tamamdý. Aracýn yakýt kontrolünü yapýp gaza bastý. Yükün gideceði yer Ankara idi, tabiki Yusuf'a göre yakýtýn bittiði yerdi.

               * * *