"Ýnsanlarýn bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Sabiha Çaycý, sabah içilen çay... Aðustos depreminin üzerinden bir ay geçmemiþti. Deniz kýyýsýnda bir bankta oturmuþ dalgýn dalgýn denize, adalara doðru bakýyordum. Fay kýrýðýnýn oradan geçtiði, deprem olursa bir tsunami dalgasýnýn oluþacaðý kamuoyunda yoðun olarak konuþuluyordu. Bir hanýmefendi geldi. “Oturabilir miyim?” dedi. Bank yeteri kadar büyüktü. “Buyurun” dedim, oturdu. Bir zaman konuþmadan durduktan sonra “Su seviyesi ile burasý arasýnda kaç metre var?” diye sordu. “Yaklaþýk iki metre” dedim. Üzülerek, “Ya öyle mi? Ben daha fazla olacaðýný düþünüyordum. Tsunami olursa dalga yüksekliðinin on metre kadar olacaðýný söylüyorlar. Öyleyse dalga buradan aþar. Biz çok yakýnda oturuyoruz.” dedi. “Ne yazýk ki öyle” dedim. Böylece konuþmaya baþladýk. Ben kendimi tanýttým. O da kendini tanýttý. Adý Sabiha Çaycý imiþ. Adýný söylerken bir de espri yaptý; unutmayayým diye. “Sabah içilen çay...” Avukatmýþ. Kendisi hakkýndaki bazý bilgileri ondan, bazýlarýný da yazdýðý kitaptan aldým. Evet, bir kitap yazmýþ. Adý “Politika Bir Oyun mu?” SHP, SODEP ve CHP’de 12 yýl aktif politik yaþam içinde bulunmuþ, bu partilerin örgütlerinde görev yapmýþ. Ancak partisinde gördüðü hoþa gitmeyen þeyler üzerine bir köþeye çekilmiþ. Kitabýnýn önsözünde þöyle diyor: “Anlattýðým olaylar yer yer partinin genel baþkaný ve yönetimlerinin yanlýþ sosyal ve siyasal politikalar uyguladýklarýný ortaya koymaktadýr. Sað partilerde de en az bu partide yaþananlar kadar ‘Aziz Nesin’lik kara mizah olaylarýn yaþanmakta olduðunu tahmin etmek zor deðildir.” Kitap politika ile ilgili bir ibret belgesi olmuþ. ANAPlý Ankara belediye baþkanýndan meclis üyelerine (sosyal demokratlar dahil) daðýtýlan altýn kol saatleri, çýkar hesaplarý üzerine kurulmuþ bir yapý kooperatifi gibi olaylar bizi olayýn kaynaðýna götürüyor: Bireycilik ve faydacýlýk, dürüst insanlarýn ayaðýný kaydýrma. Sonuç, partinin küçülmesi. Kitabýn içinden bir cümle daha: “Politikada düzgün insan bulmak zordur. Sanki karakter deformasyonuna uðramýþ bireyler politikaya ilgi duyuyorlar.” Ben bu söze tam olarak katýlmýyorum. Kiþilerin bir bölümü yola çýktýklarýnda temiz ve iyi niyetli olabilir. Deðiþim zamanla, ortam þartlarýnýn zorlamasýyla oluyor. Bir arkadaþým yeni mezun olduðumuz sýrada Belediyede iþ bulmuþtu. Sonra kýsa sürede iþten ayrýldý. Dedi ki: “Öyle bir düzen kurulmuþ ki, ya rüþvet alacaksýn ya da terk edeceksin. Arasý yok, baþka yol yok. Ben terk ettim.” Politikaya soyunan kiþilerin çoðunluðunun tek amacý vardýr: En iyi niyetle milletvekili olup maaþý cebe indirmek, emeklilik hakkýný kazanmak. Hiçbir yolsuzluk yapmasa bile kazanacaðý bu yasal hak yaþamýnýn sonuna kadar bolluk içinde olmasýný saðlayacaktýr. Milletvekilliði sýrasýnda gerçekleþtirdiði yolsuzluklara milletvekili seçilirken yapýlan masraflarýn diyeti, bir hak olarak bakýyor. “Bal tutan parmak yalar.” düþüncesi ile yanýnda durduðu kazanýn içindeki baldan nasiplenmek istiyor. Bu arada biraz iþ yaparsa, zorunlu olarak iyi yönde birkaç adým atýlýrsa bundan böbürlenmekten geri kalmýyor. ... Batý ülkelerinin Türkiye üzerinde oynadýklarý oyunlarý bir tarafa býrakýp suçu kendimizde aramamýz gerekiyor. Çünkü biz izin vermedikçe onlar bir þey yapamazlar. Bu izni onlara biz veriyoruz. Tek adamlýk, yani bir liderin çevresinde toplanmak demokrasinin karakterine ters düþer. Cumhuriyetin ilk yýllarýnda demokrasi henüz geliþmemiþ iken tek adam demokrasisi Türkiye’ye oldukça iyi uyum gösteriyordu. Çünkü halk baþka türlüsünü görmemiþti. Ancak demokratik kurumlar yerleþtikçe, Ýsmet Ýnönü’den baþlamak üzere, tek adamlýk ülke bünyesine yabancý kalmaya baþladý. Bireysel yetkinlikler arttý. Buna karþýlýk yöneticilerin ve yönetici olmak isteyenlerin zihniyetleri ayný kaldý. Yanlýþ olarak, bireyler birbirleri ile yardýmlaþmak yerine, partiye tek baþlarýna hakim olma çabasý içine girdiler. Bunun adý örgütler içinde hizipleþmedir. Böyle davranan bir parti baþkaný da bir hizip sayýlabilir. Bireyler ve onunla yürüyen gruplar paylaþmak ve birlikte yaþamak yerine diðer gruplarý ezmeye çalýþtýlar. Ýdeolojik olarak çok farklý olmayan, hatta hiç farklý olmayan fakat bireyci istekler nedeniyle bir türlü birbiriyle anlaþamayan küçük gruplar oluþtu. Sandýlar ki halk kitleleri eskiden olduðu gibi hiçbir sorguda bulunmadan onlarý takip eder. Sol partilerin varlýklarýnýn esas nedeni demokratikleþmedir. Bireycilik ise demokrasinin özüne aykýrýdýr. Özlemi insanca yaþam olan halk kitleleri CHP’de ve daha sonra diðer sol partilerde gördüðü kýsýr çekiþmelerden, bireycilikten hoþlanmadý, usandý. Ancak CHP ve diðer solcu partiler böyle davranýrken bir taraftan insan haklarýndan, herkese hakça bir yaþamdan söz ediyorlardý. Yaptýklarý ve söyledikleri þeyler birbirine uymuyordu. Yönetici adaylarý gerektiði gibi bir deðiþim gösteremediler. Ülkemizin demokratikleþmesinde yetersiz kaldýlar, zamanla güvenilirliklerini yitirdiler. Halkýn gözünde, bir anlamda demokrasinin kendisi baþarýsýzlýða uðradý. Gelecekte paylaþmasýný bilen bir sol yönetim baþarýlý olacak. Solda liderlik sevdasýna düþenler baþarýsýzlýða mahkumdur. Küçük çevresinde kýsmen baþarýlý görünebilir. Ancak Türkiye çapýnda baþarýlý olamayacaktýr. Önemli olan prensiplere, ilkelere dayalý bir düzen kurmaktýr. Öyle ki yönetimdeki kiþiler gidip yerine baþkalarý geldiðinde genel yapýda bir deðiþiklik olmasýn. Yöneticinin deðiþmiþ olmasý sistemin genel yapýsýný, saðlýðýný etkilemesin. Temelleri insanlara deðil fakat ilkelere dayalý bir yapý kurulabilirse onu ne içeriden ne de dýþarýdan yýkmak kolay olmaz. Böyle bir yapý zorlama ile kurulamaz. Akýllara “saðda neden liderlik baþarýlý oluyor?” gibi bir soru gelebilir. Saðda geçici olarak baþarýlý olabilir, çünkü saðýn karakteri bunu gerektirmektedir ve böyle bir yapýya uygundur. Saðcý, daha açýk bir deyiþle gerici düþünce temel olarak taraftarlarýndan lidere kayýtsýz þartsýz teslim olmalarýný ister. Tek lider ve tek partinin baþarýlý olamayacaðýnýn örneklerini tarihte bol miktarda görmüþ bulunuyoruz. Bunun içine hem Hitler faþizmi hem Stalin sosyalizmi hem Cengiz Han Ýmparatorluðu dahildir. Tek lidere ve tek partiye dayanan bütün sistemler günü gelince yýkýlmaktan kurtulamazlar. Dikkat çekmek istediðim bir nokta da zaman içinde demokratikleþme ile birlikte kiþiler arasýnda paylaþýmýn da artmýþ olmasýdýr. Eskiden bir baþvezirin bile kafasýnýn yerinde durmasý garanti deðil iken, artýk en kötü dönemde bile, bundan yirmi yýl kadar önce bir baþbakanýn prenslerinden söz edilir oldu. Yani artýk malýn hepsini bir kiþi götüremez oldu. Pek hoþ olmadý ise de, bir baþbakan bir Cumhurbaþkanýna devlet memuru muamelesi yapabildi. Bu duruma gelene kadar yönetim kademelerinde ve devlette, direkt olarak görünmeyen bir grup insan oluþtu. Buna bazý yerlerde oligarþi deniyor. Demokrasinin iki tanýmý var. Demokrasi sizin gibi düþünmeyen insana katlanmaktýr; gücü ve kaynaklarý paylaþmaktýr. Halk bu paylaþýmdan nasiplendiði zaman gerçek demokrasi kurulmuþ olacaktýr. Geçmiþten, ders alalým ki ayný hatalarý yeniden yaþamayalým, yapmayalým.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |