Dünyayý isteyen bilime sarýlsýn, ahireti isteyen bilime sarýlsýn; hem dünyayý hem ahireti isteyen yine bilime sarýlsýn" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Yastýðýn altýnda yitmek, bitmek istiyor gibiydi. “Allah’ým, Neden?.. Neden?.. Neden, bu acý? Neden bu yalnýzlýk?” diye haykýrýyordu. Aklýna, çocukluðundan, O'nunla ilgili birkaç aný getirmeye çalýþtý. Ama bu çabasý, aðlayýþýnýn sesini daha da arttýrmaktan baþka bir iþe yaramadý. Vücudu yataðýnýn üstünde tutulduðu sinir krizinin etkisiyle istem dýþý inip kalkmaya baþladý. Kýsa bir süre sonra, aniden vücudunun kontrol dýþý hareketleri ve aðlamasý son buldu. Çünkü, kendisi öyle istemiþti. Birkaç dakika hareketsizce, yatakta uzanan vücudu, aniden doðruldu ve hýzla yataðýndan çýktý. “Evde yapayalnýzým!” dedi, kendi kendine. “Kendi kendimi yiyip bitirmektense, onu bitireceðim!” dedi... Yataðýna dört adým mesafedeki camýn önüne doðru yürüdü. Gözüne takýlan, cama tutunmaya çalýþan yaðmur damlacýklarýna, “üzgünüm, sizi yalnýz býrakacaðým” dediðinde, yüzüne hafifçe bir tebessüm yayýldý. Camdan baktýðý, sitenin avlusundaki -türünü bilmediði gibi merak da etmediði- “yalnýz aðaç” adýný verdiði aðaca baktýðýnda, serçelerin yaðmurdan korunmak için dallarýn arasýna sýðýndýklarýný gördü. Tebessümü, bembeyaz ön diþlerini açýða çýkaracak kadar büyüdü, “Ýyi ki varsýnýz!.. Sizi çok... ama çok seviyorum!..” Camýn, sol kenarýndaki duvara bitiþik duran çalýþma masasýný, sürükleyerek camýn yarýsýna denk gelene kadar çekti. Sandalyesini alarak, oturduðunda, camý sað tarafýnda býrakacak þekilde masanýn önüne, 'yalnýz aðaç'ý ve ona sýðýnan serçeleri görebileceði þekilde yerleþtirdi. Mutfaða giderek kendine, bir bardak soðuk süt alýp tekrar odasýna döndü ve sandalyesine oturdu. Masanýn üstündeki müsvedde kaðýtlarýný biraz daha önüne çekti. Kalemlikten rasgele aldýðý kalemin, siyah renkli olduðunu görünce gülümsedi, “böyle bir yazýya, ancak bu renk bir kalem uygun düþerdi” diyerek, baþladý yazmaya... Kendileri Babam Deðildir, Sadece Soyadý Benzerliði... Bugün kendini babam sanan birinden bahsetmek geldi içimden. Bir varmýþ bir yokmuþ diye baþlayacaktým ama öykünün kahramaný olan kendileri bizzat öyle olduðu için gerek kalmadý. Hani, olmasý istenmeyen gerçekler vardýr hepimizin hayatýnda, “keþke hiç olmasaydý” dediðimiz türden. Ýþte, bu da benim istemediðim gerçeklerden birisi. “Bu kadar da olur mu?” demeyin okurken, çünkü oldu!.. Yaklaþýk 20 yýl kadar önceydi. Her genç kýzýn duymak istediði o sihirli “benimle evlenir misin?” sözünü duyan annem, o zamana kadar kaçýncý kez bu teklifi aldýðýný unutuvermiþti. Çünkü, teklifi yapan kiþide diðerlerine göre onu çeken daha deðiþik bir þeyler vardý. Ýçi bir tuhaf olmuþtu. Adýný, “aþk” koyduðu bu duygunun itmesiyle, fazla uzun sayýlamayacak bir süre sonra, “Evet” yanýtýný verdi sorunun muhatabýna. Annem bu “evet” yanýtýný vermekle, kendisinin olduðu kadar, aþklarýnýn ürünü olduðuna inandýðý, “ben” in de geleceðini, bir þizofrenin ellerine teslim etmiþ oldu. Onu ilk hatýrlamaya baþladýðým anlarda ne yalan söyleyeyim, hayli ýsýnmýþtým aslýnda. “Bak bu baban” dediklerinde, sevgiyle sarýlmýþ, sýðýnmýþtým onun kucaðýna söylenen þeyin doðru olduðuna inanarak. Nasýl yapamazdým, herkeslerin babasý varken, benim de bir babamýn olmasý kadar beni baþka ne mutlu edebilirdi ki?.. Parklarda dolaþmalar, kumsalda oynaþmalar, lunaparklarda oyuncaklara binmeler, þirin hediyeler, çocuk tiyatrolarý, kukla gösterileri, sinema turlarý gibi çocuklarý mutlu edecek, sevindirecek þeyler, aslýnda aramýzda pek çok olmadý, hele hele bazýlarý ise hiç olmadý. Çünkü ben daha 3 yaþýndayken alýp baþýný gitmiþti, sevgili þizofreniyle. Annemle, bir Ýskandinav ülkesinde kalakalmýþtýk bir baþýmýza. Gidiþini hatýrlamýyorum ama bir yýl sonraki dönüþünü hatýrlýyorum. Çünkü, onun yokluðuna bir hayli alýþmýþtým. Çýkýp tekrar gelmesini ise doðal olarak yadýrgadým. Çünkü, evin içinde yabancý bir kiþi oluþuvermiþti birden!.. “çocuðum babasýz büyümesin” diye düþünen annem, onun geri dönüþüne izin vermekle, yýllar sonra farkýna varabileceði ikinci yanlýþýný yaptý. Çaresiz alýþmaya çalýþtým onun varlýðýna. Ama bu kez o, evde yokmuþ gibiydi. Ne varlýðý belliydi, ne yokluðu. Þizofren küskünlüðüyle bir odaya günlerce kapanmalarýna aldýrýþ etmiyorduk ana-kýz ama, bizleri aptal yerine koymalarýna, aþaðýlamalarýna dayanmak çok zordu. Ve artýk ben de büyüyor, bir çok þeyin farkýna kendi gözlemlerimle varabiliyordum. Kim bilir, düþünce yapýmýn bu kadar hýzlý geliþmesinde, onun bana ‘aptal muamelesi’ yapmasýnýn etkisi olmuþtur!.. Ýlkokula baþlama yaþýma geldiðimde artýk onun ne kadar dayanýlmaz biri olduðunu anlamýþtým ki Türkiye’ye kesin dönüþ yaptýk. Onun hayatýmýzdan bedensel olarak tamamen ayrýldýðýnda ise, ortaokula baþlamýþtým. Sizlere asýl anlatmak istediðim dönem, o aramýzdan ayrýlana kadar Türkiye’de geçirdiðimiz zaman zaman kâbusa dönüþen altý yýllýk dönemdir. Söze, “bir insan düþünün” diye baþlayacaktým ama bu baþlangýç bile diðer insanlara haksýzlýk olacak gibime geliyor. Bu nedenle tüm insanlardan özür diliyor ve vazgeçiyorum. Ona, diðer canlý türleri arasýnda yer vereyim dedim, ama bu da diðer canlýlara karþý haksýzlýk olacaktý. Onu bir an için, bitki sýnýfýna sokarak, “Ot gibi adam” tanýmlamasýný yapmak istedim. Bu benzetme, ota yapýlmýþ en büyük hakaret olmayacak mýydý?.. Bir ot bile bu dünyada bir -ya da bir çok- iþlevi yerine getirmek için bulunur. Örneðin, ot bir hayvanýn karnýný doyurabilir. Peki, sorarým size kendi karnýný bile doyurmaktan aciz birisi baþkalarýnýn karnýný nasýl doyurabilir. Örneðin, otun –aðaç kadar olmasa da- bir baþka iþlevi daha vardýr; “erozyonu önlemek.” Peki sorarým size, kendisi erozyon olmuþ birisi, nasýl erozyonu önleyebilecek?.. Bir an için onu hayvanlar sýnýfýna sokmak istedim. Ama onu sokabilecek hayvan sýnýfý da bulamadým. Hangi hayvana haksýzlýk edebilirdim ki?.. Bir an için, “köpek gibi adam” olarak tanýmlayayým dedim. Aklýma, ‘köpeðin sadakati’ geldi, köpeklerden utandým. Bu adamý bir türlü... bir tür... Tamam iþte þimdi oldu!.. Buldum!.. “bu adam” diye yazacaðým onu diðer bölümlerde!.. Ne güzel bir hitap; “bu adam.” Bu adam kadar iðrenç ve bir o kadar da rahatsýz edici bir yaratýk daha olabileceðini sanmýyorum. Hele hele böyle birinin baba olabileceðine ise kimse beni inandýramaz. Bu adam, “çocuðum” dediði kiþiye aptal muamelesi yapmakla kalmayýp, onunla kendi yaþýtýymýþ gibi küsen ve bu küskünlüðünü haftalarca sürdüren, günlerce hiç kimseyle hiçbir þey konuþmadan, sürekli ayný noktada oturup ve sabit bir noktaya konuþmadan bakan birisi nedir sizce?.. Tedavi edilecek bir hasta, demeyin bana, çünkü o týp dünyasýný bile manyak eder. Bu nedenle, “bu adam tam doktorluk” demiyorum. Bu adam olsa olsa “Allahlýk”týr. Bir þizofrenden de öte karþý meziyetlere sahip türünün son örneði olan bu adam, sözlük anlamýyla gerçekten çok “sýkýcý” bir þey. Hah bakýn iþte, ona yeni bir isim daha buldum; “bir þey!” Bu isim de çok güzel oturdu ona, çünkü o da ‘tanýmsýz!..’ Bu adamýn sürekli ‘aptal muamelesi’ yaptýðý kiþi, Anadolu Lisesi sýnavlarýnda dereceye girdi ve ilkokuldan beri her yýl bütün üstün baþarý ödüllerini topladý. Çok merak ediyorum, gördüðünüzde sorun lütfen, kendisi ne kadar okudu?.. Nereleri bitirdi?.. Gerçi kendisini gördüðünüzde tanýmayabilirsiniz. Çünkü o kendini çok güzel saklar. Bu adam, ailesi dýþýndaki herkeslere karþý taktýðý kendi özel imalatý olan ‘melek görünümlü maskesi’ ile, sizlere bambaþka biri olarak görüneceðinden emin olabilirsiniz. Geçenlerde elime bir yazý geçti. Nakledeyim. EÐER BÝR ÇOCUK SÜREKLÝ ELEÞTÝRÝLMÝÞSE, KINAMAYI VE AYIPLAMAYI ÖÐRENÝR. KÝN ORTAMINDA BÜYÜMÜÞSE, KAVGA ETMEYÝ ÖÐRENÝR. ALAY EDÝLÝP AÞAÐILANMIÞSA, SIKILIP UTANMAYI ÖÐRENÝR. DEVAMLI UTANDIRILARAK TERBÝYE EDÝLMÝÞSE, KENDÝNÝ SUÇLAMAYI ÖÐRENÝR. EÐER BÝR ÇOCUK HOÞGÖRÜ ÝLE YETÝÞTÝRÝLMÝÞSE, SABIRLI OLMAYI ÖÐRENÝR. DESTEKLENÝP YÜREKLENDÝRÝLMÝÞSE, KENDÝNE GÜVEN DUYMAYI ÖÐRENÝR. ÖVÜLMÜÞ VE BEÐENÝLMÝÞSE, TAKDÝR ETMEYÝ ÖÐRENÝR. HAKKINA SAYGI GÖSTERÝLEREK BÜYÜTÜLMÜÞSE, ADÝL OLMAYI ÖÐRENÝR. GÜVEN ORTAMI ÝÇÝNDE YETÝÞMÝÞSE, ÝNANÇLI OLMAYI ÖÐRENÝR. KABUL VE ONAY GÖRMÜÞSE, KENDÝNÝ SEVMEYÝ ÖÐRENÝR. AÝLE ÝÇÝNDE DOSTLUK VE ARKADAÞLIK GÖRMÜÞSE, BU DÜNYADA MUTLU OLMAYI ÖÐRENÝR. DOROTHY NOLTE Lütfen bu adamla karþýlaþtýðýnýzda sorun bakalým, kendisi çocuðuna bu yazýdakilerin hangilerini uygulamak istemiþ?.. Hangilerini göstermiþ?.. Bu adamla tanýþacaðýma, Saddam Hüseyin’le veya George Bush’la veya Usame Bin Ladin ile benzer þekilde tanýþsaydým sanýrým daha mutlu olurdum. Saddam Hüseyin ülkesinde terör estirdi evinde deðil. Bu adam ise yýllarca evinde ve ailesinde terör estirdi. George Bush, ülkesini savaþa sürükledi. Bu adam ise kaç tane aileyi!.. Usame Bin Ladin, yapacaðýný yaptý ve ailesiyle birlikte ortadan kayboldu. Kimse onu bulamýyor ama varlýðýndan hemen herkes rahatsýz. Bu adam da, yapacaðýný yaptý ama ortadan kaybolmadý. Sadece maskesini takarak halkýn arasýna karýþtý. Bu saydýðým kiþilerin varlýðýndan, dünyanýn büyük bir çoðunluðu rahatsýzdý ve –sanýrým- halen de öyle. Her birinin, bir çok kiþiye, ülkeye, kötü davranýþlarý olmuþtur ve olmaya da devam etmektedir. Ama, hiç biri çocuklarýna kötü davranmamýþ, zarar vermemiþtir. Peki ya bu adam, sanki dokunduðu her yere zarar vermek, yakýp-yýkmak, kýrýp-dökmek için dünyaya gönderilmiþ gibi. “Allah akýl daðýtýrken þemsiye ile dolaþmak” sözü, bu adam için söylenmiþ sanki. Kendi akýlsýzlýðýna bakmadan, baþkalarýný akýlsýzlýkla yermekle, aþaðýlamakla nereye varacaðýný sanýyor acaba?.. Son numarasý ise, beni iyice tiksindirdi. Hasbelkader elde ettiði, vatandaþlýk hakkýnýn kullanýmýný kiralamýþ bir kadýna. Yaþadýðý Ýskandinav Ülkesi’nde oturum hakký alabilmesi için bir bayanla para karþýlýðý evlilik yapmýþ. Tam da, onluk bir iþ. Ben de hakkýný yemiþim yahu bu adamýn, arada sýrada bir iþ yaptýðý da oluyormuþ iþte!.. Annem olan eþinden boþanmýþ olabilir. Evlenmek gibi, boþanmak da gayet doðal bir þey ama sormazlar mý adama, “kýzýndan da mý boþandýn?” diye. Demek ki boþanmýþ!.. Zaten annemi ondan boþanmasý için bizzat ben de teþvik ettim. Ýyi de yapmýþým. “Herkes layýk olduðu hayatý yaþar”, düþüncesiyle hareket ettim. Çünkü o, bu aileye layýk biri deðildi. Aileye layýk biri olamadýðý gibi bana layýk bir baba da deðildi. O yüzden artýk onu “bu adam” olarak anacaðým.!.. Bir çocuðu daha bebek sayýlabilecek yaþlarda ‘baba’ kelimesinden nefret ettirecek kadar, ‘iðrenç’ bu adam bir gün karþýma çýkacak ve bana, “ben senin babaným” diyecek!.. Yok öyle yaðma!.. Yanýtý sonsuza dek hazýr; “bizimki talihsiz bir soyadý benzerliðinden baþka bir þey deðil.” Aramýzdaki soyadý benzerliði -en azýndan þimdilik- bana fazla rahatsýzlýk vermiyor. Ona veriyorsa, istediði an geri alabilir. Çünkü o zaten benim deðil, onun!.. Not: Bu yazýnýn kaleme alýnmasýnda baþýndan sonuna büyük katkýlarý olan Sevgili Melis'e sonsuz teþekkürler...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Orkun Levent BOYA, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |