Bir ülke baðýmsýz olmadan, baðýmsýzlýk da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Yerküre yarýlýp okyanuslarla, sýra daðlarla bezenince; insan türü de daðýldý, uzaklaþtý , tarumar oldu. Homologous, antropomorph, homo habilis, homo erectus, homo sapiens evrimleþmesi derken, gele gele bin bir suratý ve bir o kadar da karakteri olan insan çýktý ortaya. Kökendeþ canlýlardan uzaklaþarak insan özelliklerine ulaþmanýn tarihini, J. Daimond, “Ýnsanlýk tarihi bundan yaklaþýk 50.000 yýl önce, benim Büyük Sýçrama dediðim þeyle birlikte baþladý” diye belirliyor. Ýnsan türü kendisiyle ve dýþýndaki dünya ile didiþirken, Ýletiþim aðýna takýldý. Sýkýþan ve çýkýþ yolu arayan insan bedeninin büyüsünü keþfederek; gözünü, kaþýný, burnunu, elini, kolunu, tüyünü, derisini vs kullanarak anlaþmayý öðrendi. “Büyük Sýçramanýn” önemli ayaklarýndan biri dil olsa gerek. Birbirini izleyen yüz yýllar, insaný ikinci kez yaratan bu muhteþem görsel yetiyi geliþtirerek ve nesillerden nesillere aktararak geçti. Asýrlarca iþlenen vücut dili öyle ezbere alýnýp öðrenildi ki; belleklerden taþtý ve insan genetiðine sýzarak þifreler arasýna kazýnýp, silinmemek üzere yerini aldý. Evrimleþme; renkler, boylar, tipler, yaþam biçimi olarak sürdü bu kez. Kýtalar ve uzak, yakýn coðrafyalar arasýnda yayýldýkça insanlar; renklerin, boylarýn, tiplerin ve yaþam biçimi spektrumunu aþacak sayýda diller yarattý. Göçlerin, iþgallerin yýkýmýna uðrayan onlarca dil öldü, kimileri bir yolunu bulup yeniden canlandý. Canlý diller yoksullaþtý, eridi, yeryüzünden silinmesine ramak kalmýþken bilinçli çabalarla zenginleþti. Ulusal, etnik dillerin yanýnda ayný dilin birden çok lehçesi ve aðýzý türedi. Zaman geldi ayný dili konuþanlar bile anlaþmakta zorlandý. Söz ve yazý dilinin çeþitliliðine karþýn, vücut dili hangi coðrafyada, hangi ýrkta ve hangi uygarlýk düzeyinde olursa olsun tek tip ve týpa týp benzeþen figürleri kullanarak þaþýrtýcý bir bütünlük sergiliyor. Aðlamak, gülmek, öfkelenmek, sýkýntýdan terlemek, kýzarmak benzeri fizyolojik tepkiler ve el, kol, dudak (dudak bükme) burun, kafa hareketleri, göz kýrpma, gözleri büyütme vd onlarca mimik en ilkelinden, en geliþkin topluma kadar deðiþiklik göstermeden kullanýlmakta, insanlýðýn ortak kazanýmý olarak varlýðýný sürdürmektedir. “Tarzanca” adý altýnda varlýðýný sürdürerek ve karþýsýndakinin dilini bilmeyen insanlar arasýnda halen ortak dil olarak kullanýlan vücut dili, insanlýðýn önemli bir eksiðini karþýlayarak iþlevinin vazgeçilmezliðini, yerinin doldurulamaz olduðunu kanýtlamaktadýr.. Sözü ve yazýsý ile birbirinden yalýtýlmýþ ve uzaklaþtýrýlmýþ olan insan, nasýl oluyor da vücut dilinde birleþiyor, ayný görsel malzemeyi kullanýyor birebir; eksiltmeden, artýrmadan? Milyonlarca yýl süren insanlaþma sürecinin baþýnda, insan, vücut dilini hazýr bulmadý genlerinde. Yani ezeli olarak insan varlýðýna bu yeti iþlememiþti. Koþullar dayattý ve yaþamýn asli unsuru olarak ortaya çýktý dil Vücut hareketleri durumlarý aktarmaya, olgularý anlamaya yetiþemeyince, ses eklendi bedene; sesin takati kesilince de yazý döküldü kalýba. Sesin ve anlamlý sözcüklerin gündelik yaþama girmesi; insanlaþma sürecindeki milyon yýllar ölçü alýndýðýnda, birkaç yüz bin senelik geçmiþe dayanýr ve yakýn tarihimizin ürünü sayýlýrlar. Milyonlarca yýlda geliþen vücut dili, kim bilir hangi engelleri, ne gibi yasaklarý aþtý da varlýðýný sürdürüp insan doðallýðýna yerleþti? Yazý ise henüz yedi bin yýlcýk uzaðýmýzda olduðuna göre bebeklik dönemini yaþýyor demektir. Bu kýsacýk ömrüne karþýn, unutulan, yok edilen o kadar çok yazý ve dil var ki insanlýðýn geçmiþinde, barbarlar ve Vandallar öylesine bayraklaþtýrmýþlar ki yakýp yýkmayý... Býrakalým uzak tarihi, bugün bile kitaplar, filmler, heykeller ve nice insan emeði gözlerimizin önünde kýyýma uðruyor, yakýlýyor, yýkýlýyor, toplatýlýyor, yasaklanýyor; sanatkarlar cezalandýrýlýyor; yaratmaya karþý akla gelmedik cinayetler iþleniyor Akla gelmedik engellemelerle karþý karþýya kalan söz ve yazý istikrarlý bir rota çizerek normal geliþme sürecine giremiyor. Hep azýnlýklarýn elinde kalmýþ ve çok önemli bir silah olarak kýskançlýkla saklanmýþ kitlelerden. Okuma yasaklanmýþ, öðrenenler cezalandýrýlmýþ; genel hak olmasý bile çetin mücadeleler sonunda elde edilmiþ. Bakmayýn þimdilerde okuma çaðýna gelen çocuklarýn zorla dersliklere sokulmasýna. Sistem o kadar baþtan savma ki; yýllarca süren okullu eðitim; adýný, doðum tarihini ve iki ekmekle, üç kilo elmanýn hesabýný yapmayý öðretemeden diploma vermeyi baþarýr. Üstüne üstlük sýnýflý toplumlarýn çatýþký ve çeliþkileri, çekiþmeleri de tüm aðýrlýðý ile dil üzerine abanýnca ortalýk iyice toza dumana bürünüyor. Kirleniyor, yýpranýyor, bozuluyor dil. Kah iyi niyetle , kah kötü niyetle. Þimdilik insan genetiðine iþlenmesi bir yana genel kabul görmüþ sözcüklere bürünmesi bile olasý görünmüyor. Gerek bir takým sýð kurullar tarafýndan, gerekse oto sansürden geçerek hadým edilince, gürleþip geliþemiyor. Dile iliþkin yaratýmlarýn kotarýldýðý doðal atölyeler harabeye çevrilirken, usta eller titrekleþiyor, hastalýklý ortamlara düþüp mikrop kaparak ve geliþimi sekteye uðruyor. Giderek dejenere oluyor, unutuluyor ve kalýcýlýk yeteneðinden uzaklaþarak ha bire yeniden yaratýlýyor. Ne denli üzücü olsa da bütün ulusal diller henüz yap boz dönemindeler; yumuþak çömlekçi hamuru kývamýnda ve önüne gelenin gönlüne göre biçimlendirmesine elveriþlidirler. O nedenledir ki her gün yeniden yaratýlýyorlar. Deðiþim deposu sözlük ve ansiklopediler keþiflerin ve icatlarýn hýzýna yetiþemeyerek, neredeyse altý ayda bir güncellenmek zorunda kalýyorlar. Bu nedenle de dil henüz oturmuþ ve kalýcý özellik kazanmýþ bir araç olmaktan çok, emekleme dönemindedir. Çok yönlü ve çok taraflý etkenlerin saldýrýsýna uðrayan dilin korunmasý, doðru rotada yürütülmesi sandýðýmýzdan da güçlü engellerle karþý karþýya. Yazýlý, sözlü ve görsel arþivlere, belgelere karþýn tutunamýyor, buharlaþýp uçuyor diller. Henüz çok genç olmalarý nedeniyle ele, avuca sýðmýyorlar. Yap boz oyununa çok elveriþliler ve deliþmen bir yapýlarý var. Ayrýca çok da nazeninler; yaþý nedeniyle olsa gerek bir nefeslik havadan nem kapýyor, çabucak kýrýlýyor, eðilip bükülüyorlar. Bütün dillerin yapýsý resmi, gayri resmi, bireysel, kurumsal birçok müdahalenin kurbaný olmaya uygun. Yetmezmiþ gibi bu masum ve ertelenemez gereksinme, ticari metalar arasýna alýnarak pervasýz, giderek büyüyen verimli bir sömürü kaynaðý olarak deðiþim pazarýndaki saygýn yerini almýþtýr. Gerek kendi dilini, gerekse bir baþka dili öðrenmek için kaç milyar dolar veya bilmem hangi ulusal paralar ne miktarda akýtýlýyor bu çarka? Bu olumsuzluklarýn bertaraf edilmesi insanlýðýn kullanýmýna sunulacak ortak bir dil ile hafifletilebilir, sýcak çatýþmalar soðumaya alýnabilir sanýyorum. Ulusal dillerin yanýnda, ortak fakat egemenliði reddeden, anlaþmanýn masumiyeti ile yüklü bir misyonla donatýlý semboller sunulabilir. Ve olayýn taraflarý da vardýr. Polonyalý doktor Ludwik Zamenhof 1887’de uluslar arasý kullanýma sunulmak üzere bir dil geliþtirmiþtir. Stalin tarafýndan da destek gören bu dil, halen canlýdýr. Belki de bu destek nedeniyle lanetlenmiþ ve hak ettiði ilgiyi bulamamýþtýr. AnaBritannica (1988 baskýsý) kaynaklarýna göre Esperanto olarak bilinen bu dili konuþanlarýn sayýsýnýn 100 bini aþtýðý ve 53 ülkede Evrensel Esperanto Derneði ile 50 ulusal Esperanto derneði vardýr, 22 uluslar arasý kuruluþ Esperanto kullanmaktadýr. Her yýl deðiþik Avrupa ülkesinde Dünya Esperanto Kongresi yapýlýrmýþ. 30 binden fazla kitap ve 100’ü aþkýn dergi yayýnlanmýþ. ( Türkçe’de “tr.wikipedia.org” e-sözlük) Her nedense bu oluþum bir rivayet gibi anlatýlýr, üzerinden atlanýr ve dikkatlerden uzak tutulur. Antik tarihte görülmüþ, kalýntýlar arasýna gömülmüþ, hatta, varlýðý bile kuþkulu izlenimi yaratýlýr. Ben de bu tür ifadelerle haberdar olmuþtum yýllar önce ve çocukça bir giriþim olarak deðerlendirerek, unutmuþtum. Ayaða dolanan sýradan olaylarý haber formatýna sokan ekipler garip teknikler ve tekrarlarla beyinleri bombardýmana tutarlarken, Esperanto’nun rutin yýllýk kongrelerini görmezden gelirler, çalýþmalarýný sergilemekten sakýnýrlar. Ýnsanlýk gayri ciddi kurumlara odaklanýp fanatikleþtirilirken, bu tip barýþçýl kanallarý es geçmek ve dalgaya almak kolaylaþmaktadýr. Dil, insanýn kendi varlýðýndan sonra sahip olduðu ve keþfettiði ikinci önemli; çok esnek ve çok seçenekli, yaþama iliþkin bütün kilitleri açan yegane araçtýr. Ýnsanýn kendi bedenini unutturacak derecede öne çýkacak kadar güçlüdür. O nedenle hep yasaklara, sýnýrlamalara uðramýþtýr söz ve yazý (dil). En korkunç, en aðýr ceza olan idam uygulanmýþtýr konuþanlara ve yazanlara. Sözlerinin bedelini, bedenleriyle ödemiþtir insanlar. Ýnsanlýðýn kolaylýkla anlaþmasýnýn önünde, dil üzerindeki baskýlar kadar, dil çokluðu da baþlý baþýna bir engeldir. Coðrafi daðýlýmýn zorunlu uzantýsý bu durum, son derece normal ve doðal seyri içinde bir geliþmedir. Diller uzmanlarýn elinden kurtulup, berraklaþýp güzelleþerek, ayrýmsýz tüm yurttaþlarca anlaþýlýr düzeye gelerek iþlevlerini sürdüreceklerdir. Ýtirazýmýz ve duyarlýlýðýmýz bu kutsal, zorunlu ve doðal oluþumun istismara, çatýþmalara ve savaþlara payanda yapýlmasý ile öðrenme isteði ve eðiliminin ticari alana katýlmasý noktasýndadýr; diller yelpazesinin cenneti yeðlemeyip, cehennem ateþini yellemesinedir. Öte yandan ortak dil mayasýnýn tutmasýna yönelik bilinçli, planlý ve bireysel çýkarlardan arýnmýþ, insanlýðý kapsayýcý çalýþmalara aðýrlýk verilmelidir. Dil sýyrýlarak yurttaþlarýn anlayacaðý, konuþacaðý niteliðe ve netliðe kavuþturulmalýdýr. Ortak bir dil, hemen bugünden yarýna ebedi barýþýnýn teminatý olabilir mi? Söz ve yazý vücut dili gibi insan genetiðine iþlenerek, insanlýðý, baþka boyutlara götürüp barýþ ve özgürlük çaðýný açabilir mi? O zaman insan, insanýn kurdu olmaktan kurtulur mu? Geçmiþi milyon yýllarla ölçülen insanlýðýn; eðer birkaç sapýðýn aklýna ve kýþkýrtmasýna uyulmazsa, gelecek milyon yýllarda ortak bir dile ulaþmasý ve bu dilin bozulma olasýlýðýndan kurtularak, insan genetiðine iþlemesi kaçýnýlmaz gibi. Kanýmca, ayný dili konuþuyor olmak insancýl problemleri anýnda ve kökünden çözmeyecektir ama, dehþet bataklýðýný kurutmada saðlam ve büyük bir adým olacaktýr. Murat Mehmet UÐURLU
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Murat M. UÐURLU, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |