..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir takým þeyler görürsünüz ve "Niye?" diye sorarsýnýz. Ben ise bir takým þeyler düþlerim ve "Niye olmasýn?" diye sorarým. -George Bernard Shaw
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Modern > Var Samsa




28 Nisan 2005
Kadýn Haklarý - 1  
Var Samsa
Gazete yazarlarýnýn yalan söylediði besbelli. Býrakýn bir kez de senaristler anlatsýn size Robert Metz’in gerçek hikayesini.


:BHAI:
Place/images/map.jpg


8 Aðustos 2000
5 15 P.M.
Dýþ. IS 125 Otobaný, Lutz, Florida, A.B.D.


Robert Metz yorucu bir günden sonra çalýþtýðý iþ yerinden ayrýldýðýnda saat 5'i geçiyordu. Her zaman olduðu gibi IS 125 numaralý otobana çýktý, gözü sýk sýk 70 milin üzerine çýkmadýðýna emin olmak için aracýnýn kadranýnda, evinin yolunu tuttu. Otobanda evin haftalýk alýþveriþini yapmasý gerektiðini hatýrladý, aksi halde eve vardýðýnda Sarah tarafýndan alýþveriþe yollanacaðý kesindi. Üstelik özellikle bugün karýsýný kýzdýrmamasý gerekiyordu. Hýzlý bir alýþveriþ yaptý. Aklýnda o gece vardý.

6 05 P.M. Ýç. Bayan S.M.'in evi.

Eve vardýðýnda saat 6'yý geçiyordu. Üvey oðlu Vincent'ý keyifsiz ve sessiz bir halde bir köþede otururken buldu. Bu durum oðlanýn genelde neþeli ve biraz geveze haline alýþýk olan Robert'ýn gözünden kaçmadý. Elindeki alýþveriþ torbalarýný mutfaða taþýrken seslendi:
-Okul nasýldý Vince?
-Berbat bir gündü, Bob. Yanýmda oturan Deborah aptalý teneffüste tahtaya "Vince Lilly'i s..miþ" diye yazmýþ. Baþým büyük derde girdi.
-Bir dakika bekle elimdekileri býrakýp geliyorum.

6 05 P.M. Ýç. Mutfak.

Robert girmiþ olduðu mutfakta suratýndaki sýrýtmaya engel olamadan elindekileri dolaba yerleþtirdi. Deborah yaþýndan iri gösteren, þiþman, çilli bir kýzdý ve Vincent’ýn okula baþladýðýndan beri iyi arkadaþlarýndan biriydi. Deborah’ý ve ailesini iyi tanýyordu, babasý araba tamircisiydi ve eski kamyonetini satmadan önce Robert tamirci dükkanýnýn müdavimlerinden sayýlýrdý. Yeni Toyota pikabýný aldýktan sonra pek görüþmeleri gerekmemiþti, doðrusu bundan da hayli memnun sayýlýrdý Robert, adamýn elinden düzgün bir iþ gelmezdi çoðu zaman. Babasýnýn çok küfürlü konuþan ve aklýna eseni anýnda yapmaktan çekinmeyen bir hergele olduðunu hatýrladýðýnda, Deborah’ýn yaptýðý bu yersiz þaka Robert’a biraz daha anlaþýlýr ve komik görünmüþtü. Elinden gelen en ciddi tavrý takýnarak salona döndü.

6 06 P.M. Ýç. Salon.

Robert Vincent'ý dinlemeye hazýr olduðunu belli eden bir tavýrla kanepeye oturdu, bu sefer her zaman yaptýðý gibi bacaklarýný sandalyeye uzatmamaya özen gösterdi. 10 yaþýndaki Vincent'dan daha önce hiç duymadýðý bir kelimeydi bu. Vincent'ýn bu kelimeyi adýnýn bulunduðu bir cümlede kullanmýþ olmasý bir an olsun komik gelmiþti. Diðer taraftan Vincent'ýn bu tür kelimeleri kullanýyor olmasýný onaylýyor olduðu izlenimini vermek istemiyordu. Ciddi bir ses tonuyla:
-Ne kadar ayýp. Bak þu Deborah'ýn yaptýðýna. Ýyiden iyiye terbiyesiz, kötü bir kýz olmuþ görmeyeli. Sen ne yaptýn peki?
- Deborah'a Bayan Everstein gelmeden yazdýklarýný silmesini söyledim, silmeyince ben tahtaya doðru yöneldim. Hatýrlýyor musun, yeni bir öðretmenin bugün bize ilk dersine geleceðini söylemiþtim sana? Adý Bayan Everstein. Sonrasý tam bir felaket! O þiþko Deborah sersemi beni arkamdan tahtaya doðru itti ve kafamý tahtanýn kenarýna vurdum. Hiç abartmýyorum, çizgi filmlerde olduðu gibi bir an yýldýzlarý saydým baþýmýn çevresinde. Þuraya bak, kafam hala nasýl þiþ!
Vincent ayaða kalkýp bir eliyle kafasýnýn tepesini göstererek Robert'ýn yanýna geldi. Robert oðlanýn gösterdiði tarafýný okþadý kafasýnýn. Eline küçük bir þiþlik geldi.
-Ufak bir þiþ, olur böyle þeyler okulda Vince.
-Dur Bob, daha bitmedi. Ben daha kendime gelemeden Bayan Everstein içeri girdi. Ve... anýnda tahtada yazaný gördü. "Kim yazdý bunu diye?" baðýrýþýný duymalýydýn. Ben orada tahtanýn kenarýnda ayakta kalakalmýþtým. Deborah piþkin piþkin benim yazdýðýmý söylemesin mi, bütün sýnýf kahkahayý patlattý. Bayan Everstein önce sýnýfa sonra bana baðýrmaya baþladý, beni disiplin kuruluna bildireceðini söyledi. Daha ilk günden baþýma gelene bak!
-E, sen niye durumu anlatmadýn Bayan Everstein'a?
Vincent'ýn sesinde ilk defa öfke vardý:
-Bob, en kýzdýðým tarafý da bu iþte. Anlatmaz olur muyum, defalarca söyledim Bayan Everstein'a, ben yazmadým, Deborah yazdý diye ama her söylediðimde daha çok kýzdý bana. Ona kafa tutmakla suçladý beni, "Yalan söylediðin her halinden belli! Bir kýz çocuðu asla böyle terbiyesiz þeyler yapmaz" dedi. Beni susturmak için öyle þiddetli baðýrdý ki, eminim bütün okul duymuþtur.
Sesi titreyerek devam etti:
-Ben asla yalan söylemem dedim, hem dedim eðer ben böyle bir þeyi tahtaya yazsam niye Vince yazayým ki ben derim dedim. Bunun üzerine "Utanmaz, hala söylüyor ayný þeyleri, ailenle konuþacaðým senin" diye azarladý. Dayanamadým ve aðlamaya baþladým. O da beni sýnýftan attý. Teneffüste sýnýftan atýldýðým ve aðladýðým için bütün sýnýf benle dalga geçti. Korkunç bir gündü, Bob.

Vincent'ýn gözleri dolmuþtu fakat bu sefer aðlamamaya kesin kararlý bir hali vardý. Belki aðlarsa Robert'ýnda onunla dalga geçeceðinden veya kýzacaðýndan korkuyordu.

Robert üç yýldan uzun bir süredir tanýdýðý bu oðlanýn bazen geveze, bazen fazla hareketli bir çocuk sayýlabileceðini biliyordu, fakat yalan söylediðine þahit olmamýþtý. 3 sene evvel Robert'la ne olursa olsun yalan söylememesi, bu kuralý uyarsa cezasýnýn her zaman daha az olacaðý konusunda anlaþma yapmýþlardý ve Vincent en büyük haþarýlýklarý yaptýðýnda bile ilk olarak Robert'a gelip utana sýkýla suçunu itiraf eder, Robert'da annesinden yiyeceði cezayý azaltmak için elinden geleni yapardý.

Robert çocukluðunda amcasýnýn onu kaybolan olta takýmý yüzünden yalan söylemekle suçladýðýnda nasýl öfkelendiðini hatýrladý. Birden içinde oðlana karþý büyük bir þefkat ve öðretmenine karþý müthiþ bir kýzgýnlýk hissetti.
"Vince, gel buraya" diye seslendi. Onu yanýna oturttu ve elini omzuna koydu. Bu haliyle ucuz filmlerde karþýmýza çýkan baba pozunda göründüðünü düþündü bir an, eli olduðu yerde güçsüzleþti, sonra nasýl göründüðüne boþ verdi. Umurunda deðildi, Vincent'ý teselli etmek istiyordu, arkasýnda duran ve söylediklerine inanan birisinin olduðunu hissetmesini istiyordu: "Üzülme, bir çaresine bakarýz bu durumun." Bir süre konuþmadan oturdular.

Flashback- Dýþ. 35 mm'lik filme çekilmiþ oyun oynayan iki küçük kýz çocuðunun görüntüleri...Gündüz

Robert kýzlarýný hatýrladý, yýllardýr kendisiyle görüþmek istemeyen kýzlarýný. Eski karýsý Judith'in boþanarak madden, sürekli onu kötüleyerek manen elinden aldýðý biricik kýzlarýný.
Boþanmalarýndan sonra çocuklarýndan kopmamaya çalýþmýþtý. Boþanmak tamamen Judith'in kararý olduðu halde bütün suç Robert'ýn üzerine yýkýlmýþtý. Robert'ýn onlara her ay eline geçen paranýn yarýsýndan fazlasýný yollamasýna raðmen Judith çocuklarýna babalarýnýn yeterli para yardýmýnda bulunmadýðýný söylemiþti hep, o kadar sýk söylenmiþti ki bu yalan, belki kendisi bile inanmýþtý söylediklerine. Hayatýnda hiç bir konuda bir düzene sadýk kalamamýþ olan Judith, bu konuda -bilinçsiz de olsa- sistematik davranmýþ, adým adým koparmýþtý kýzlarýný ondan. Sonunda Robert'da hayatýn akýþýna teslim olmuþ, elinden hiç bir þeyin gelmeyeceðini kabul etmiþti. Aradýðýnda telefonuna çýkmayan ve her fýrsatta onu sevmediklerini ve yüzünü görmek istemediklerini söyleyen kýzlarý ile görüþmeyi kesmiþti yýllardýr. Vincent'a karþý hissettiði artýk kendi kýzlarýna duyamadýðý evlat sevgisiydi.

6.21 P.M. Ýç. Salon

-Hayatta her þeyin adaletli olmasýný bekleriz, Vince. Bize hakkettiðimiz deðeri vermelerini isteriz. Çoðu zaman durum böyle olmaz, birilerine bir haksýzlýk yapýlýr. Bugün öðretmeninin sana yaptýðý bir haksýzlýktý. Ýnsanlarýn birbirlerine haksýzlýk yapmasýnýn sebebi genellikle önyargýlardýr.
Vincent'ýn dikkatle dinlediðini her halinden belliydi. Robert cümlesini tamamlayýp, daha sonra söylemek istediklerini aklýnda tartarken, Vincent önyargýnýn ne demek olduðunu sordu.
-Önyargý insanýn daha önceden yaþamýþ olduklarý sebebiyle yeni bir durum karþýsýnda düþünmeden, yeni durumu deðerlendirmeden bir fikre sahip olmasýdýr, Vince.
Robert aðzýndan dökülen kelimelerin Vincent’a ulaþmadýðýný anlamasý için çocuðun yüzüne bakmasýna gerek bile olmadýðýný düþündü, cümlesini daha bitirmeden 10 yaþýnda bir çocukla konuþurken daha iyi anlatým yollarý kullanmasý gerektiðini kendine hatýrlatýyordu. Açýklamasýný basit bir örnekle anlaþýlýr hale getirmek istedi:

Flashback- Dýþ. A.B.D.'nin hepsi bir birine benzeyen yürüyüþ parklarýndan biri. Akar su boyunca yürüyen bir çift ve önlerinde biri kýz biri erkek, iki küçük çocuk. Kalýn ve boðuk bir sesle havlayan bir köpek...Gündüz

6.22 P.M. Ýç. Salon

Mesela... mesela... "Robert önyargýyý açýklayacak iyi bir örnek bulmak ne kadar zormuþ diye düþündü bir an, sonra aklýna ilk gelen fikre sarýldý:
-...Mesela, hatýrlýyor musun, seninle ilk tanýþtýðýmýz günlerde, -sen 7 yaþlarýndaydýn o zamanlar- bir parka gitmiþtik. Orada kocaman bir doberman görmüþtün ve koþup sevmek istemiþtin. Köpek bir anda üzerine doðru koþarak ve havlayarak seni çok korkutmuþtu. Annen çocukluðundan beri evde olan Jack'e alýþtýðýn için bütün köpeklerin onun gibi iyi huylu olacaðýný zannettiðini söylemiþti. Þimdi çok iyi biliyorsun ki, köpeklerinde insanlar gibi iyi huylularý ve kötü huylularý var.
-Ama benim 7 yaþýnda öðrendiðimi Bayan Everstein o yaþýnda öðrenememiþ, diye itiraz etti Vincent.
-Maalesef bazý insanlar, hatta bazen bütün toplumlar önyargýdan kurtulmayý hiç öðrenemiyor Vince. Bayan Everstein'a belki geçmiþte çok çektiren erkek öðrencileri olmuþtu veya belki sana benzeyen bir öðrencisi çok yaramazdý. Bu onu haklý kýlmaz elbette. Neyse, ben onunla ilk fýrsatta konuþacaðým. Tahmin ediyorum ben yanlýþ anlaþýlmayý açýklayabilirim ona.
Vincent biraz rahatlamýþ görünüyordu.
-Bu meseleyi hallettik mi?
Vincent baþýný onaylar þekilde salladý.
-O zaman ben yemek hazýrlama iþine koyulayým. Bana yardým etmek ister misin? Vincent arada sýrada yemek hazýrlamakta Robert'a yardým eder, diðer ev iþlerinde olduðu gibi iyi bir çýrak olduðunu kanýtlardý.
-Bir sürü ödev var yapmam gereken, Bob. Matematikten iki tane kazýk problem var, ama esas Bayan Everstein'ýn verdiði ödev zormuþ gibi görünüyor. Bana yemekten sonra biraz yardým edebilir misin?

Robert prensip olarak çocuklarýn kendi sorumluluklarýný kendileri yerine getirmelerinden yanaydý ama Vincent'ýn yeterince zor bir gün geçirmiþ olduðunu düþünerek,
-Tamam, bugün sana yardým edeceðim. Ama önce halledebildiðin kadarýný halletmeye çalýþ bakalým, yemekten sonra beraber bir bakarýz. Unutma ki, bir kaç yýla kalmaz benim fazla yardýmým dokunmayacak türden ev ödevlerin olacak, dedi.
Vincent'ýn keyfi yerine gelmiþti, içten bir "Sað ol Bob" çekti ve eve geldiðinde bir kenara savurmuþ olduðu okul çantasýný alarak odasýna doðru yola koyuldu.

6 45 P.M. Ýç. Mutfak.

Mutfaða girdiðinde Robert'ýn aklýnda ne yemek yapacaðýndan çok akþam evden çýkarken Sarah'a nasýl bir bahane uydurmasý gerektiði vardý. Arkadaþlarýyla bilardo oynamak her zaman olduðu gibi en kolay ve en geçerli bahaneydi, fakat salý gününde olmalarý bunu imkansýz kýlýyordu. Sarah'da çok iyi biliyordu salýlarýn bilardo günü olmadýðýný. Çarþamba, perþembe, cuma, hatta cumartesi ama pazar, pazartesi, salý deðil. Victoria neden kahrolasý salý akþamýný seçmiþti onu çaðýrmak için? Bugün aradýðýnda sesi ne kadar farklýydý... "Ne bahane bulmalý, ne bahane bulmalý?" Aklýna amcasý Tom'u ziyaret edeceðini söylemek geldi. Tom bir hafta kadar önce safra kesesi ameliyatý geçirmiþti ve hala aðrýlarý olduðundan yakýnýyordu. Yalnýz baþýna yaþýyordu ve Robert'ýn onu ziyaret etmesi oldukça iyi bir bahane sayýlýrdý. En önemlisi Sarah, Robert'ýn bütün diðer akrabalarýndan olduðu gibi Tom'dan da nefret ederdi ve ortada Robert'la gelmeye kalkmasý veya kontrol etmek amacýyla telefon etmesi gibi bir risk yoktu. Sarah'ýn da zaten son zamanlarda hafiyelik huylarý pek kalmamýþtý. "Ne ilginç" diye düþündü Robert. "2-3 yýl önce gözüm ondan baþkasýný görmezken hep sadakatimden kuþkulanýrdý. Þimdi baþka bir kadýnla birlikte olurken benimle ilgili hiçbir þey umurunda deðilmiþ gibi davranýyor. Belki gerçekten umursadýðý da yok. Ýnsan sevmediði birini kýskanabilir mi?" Birden aklýna Sarah'ýn baþka biri ile birlikte olup olmadýðý sorusu geldi. Sarah'ý artýk sevmiyordu, fakat baþka bir erkekle beraber olmasý can sýkýcý bir durum olurdu yinede. Hissettiði duyguyu þöyle rasyonalize etmeye çalýþtý: "Eðer Sarah benim yaptýðým gibi sadece cinsel bir haz için baþka biriyle birlikte olacaksa, buna hayýr demezdim belki. Þu sürekli asýk suratýna bir miktar gülümseme katacaksa istediðini yapsýn. Ama kadýnlar bu iþi sadece bir kaçamak olarak görememekle sakatlanmýþlar. Abazalýktan beraber olduklarý ilk erkeðe aþýk olduklarýný sanýyorlar ve onun için bütün hayatlarýnýn düzenini deðiþtirmeyi göze alýyorlar. Tek yönlendiricinin östrojen olduðu bir hayat. Bizi de hep s...mizin doðrultusunda gitmekle suçlarlar. Ne saçmalýk! Oysa o insana karþý duyacaklarý ilgi de bir süre sonra son bulacak. Bilimsel olarak aþkýn ömrünün iki-üç yýl olduðu kanýtlanmýþ."

Bunlarý düþünürken aklýna Judith'in yaptýklarý gelmiþti. 41 yaþýnda bir kadýn sýrf bir erkeðe ilgi duyduðu için 4 kiþinin hayatýný hiç düþünmeksizin yýkma hakkýný nasýl elinde bulmuþtu? Sonuçta o çýlgýncasýna aþýk olduðunu zannettiði ve beraber yaþama planlarý yaptýðý adamda bir süre sonra onu býrakýp gitmiþti.

Yakýn Çekim-Ýç. Mutfak. Çalan bir telefon (Çaldýðý doðal olarak duyduðumuz telefon sesi efektinden anlaþýlýr)

Robert etin yanýnda piþirmek üzere biber ve domatesleri kesmeye baþladýðý sýrada telefonun sesini duydu. Ellerini kurulayýp telefona doðru yönelene kadar telefonun sesi kesildi. Anlaþýlan Sarah iþten erkenden gelmiþ, yukarý kattaydý ve telefonu cevaplamýþtý. Vincent’ýn odasýnda telefon oladýðý için bu kadar çabuk telefona bakmýþ olmasý mümkün deðildi. Robert üzerlerine biraz kekik koymuþ olduðu etleri yaðsýz tavaya yerleþtirdi ve salatayý hazýrlamaya giriþti. Bir süre sonra Sarah asýk bir suratla mutfaða girdi. Yeni uykudan kalktýðý her halinden belliydi ve kendine geldikçe daha sinirli bir hal alýyordu:
-Vince iyice kontrolden çýkmaya baþlýyor. Bugün yaptýklarýný duydun mu?
-Biraz önce onunla konuþtum. Deborah'ýn kötü bir oyununa gelmiþ anlaþýlan. Arayan Bayan Everstein mýydý?
Sarah sinirli bir sesle:
-Evet. Yarýn okula gelmemi istiyor... Bu çocuða haddini bildireceðim, dedi. Robert Sarah'ý sakinleþtirmeye çalýþan bir tavýrla konuþmaya özen gösteriyordu,
-Sarah, önce bir beni dinle istersen. Eðer Vince'i azýcýk tanýyorsam büyük bir haksýzlýða uðramýþ olduðunu söyleyebilirim. Bayan Everstein onu hiç dinlememiþ bile. Bu kadýn nasýl öðretmen olabilmiþ anlamadým doðrusu...
-Sen nasýl bir mankafasýn, ben de bunu anlamadým doðrusu. Vince tahtaya bu yaþýnda bir çocuðun yazmasýný býrak, bilmesi bile büyük kusur sayýlacak terbiyesiz þeyler yazýyor, öðretmenine kafa tutuyor, yalan söylüyor, daha ne yapmasýný bekliyorsun, eline bir makineli tüfek alýp ortalýða ateþ açmasýný mý?

6 55 P.M. Ýç. Mutfak.

Sarah mutfaktan salona geçtiðinde Robert ne yapmasý gerektiði konusunda hala tereddütteydi. Salondan Vincent'ýn odasýna tehditkar bir tonla baðýran Sarah'ýn sesi geliyordu: " Vince, çabuk gel buraya!"
Robert iþin yavaþ yavaþ kontrolden çýktýðýný fark etti. Hýzlý adýmlarla salona geçti.


6 55 P.M. Ýç. Salon.

-Sarah, bir kere olsun beni dinlemeyi deneyecek misin?
Robert'ýn sesinde adeta yalvarýr bir ton vardý.
-Bob, bu çocuðu ilgilendiren her konuda kararlarý alabilecek kapasitedeyim ve senin bu konuya karýþmana izin vermiyorum, anlaþýldý mý?
Bir sorudan çok bir emirle karþý karþýyaydý Robert. Bu sýrada Vincent salona inen merdivenlerde görünmüþtü. Adýmlarýný aðýrdan alýyor, annesiyle gerektiðinde kendisine odasýna kaçabileceði kadar bir mesafe kalmasýna çalýþýyordu. Yüzünde ne olacaðýný kestiremediðini belli eden bir korku vardý. Sarah Vincent'ý nadiren döverdi, fakat cezasýnýn ne olacaðý pek belli deðildi ve o anda Sarah tamamen kontrolden çýkmýþtý artýk:
-Vince, bugün yaptýklarýný duydum. Bir ay boyunca sana hafta sonlarý dýþarý çýkmayý yasaklýyorum ve bilgisayarýna gelince... O bilgisayarýný da odandan alýyorum. Davranýþlarýnda bir düzelme görüne kadar bu konuda bir daha düþünmeyeceðim.
Vincent hala merdivenlerden aþaðýya inmemiþti, fakat sesinde az da olsa bir rahatlama vardý, hiç deðilse dayak yemeyeceði belli olmuþtu.
-Ama, anne ben hiçbir þey yapmadým ki, bütün suç...
Sarah hýzlý bir hareketle merdivenlerde duran Vincent'ý kolundan yakaladý. Arkasýnda sakladýðý kemerle sýrtýna iki defa vurduktan sonra çocuðu býraktýðýnda hala arkasýndan baðýrýyordu:
-Senin yalanlarýný duymak istemiyorum Vince. Aðzýndan bir tek kelimenin çýktýðýný duymak istemiyorum. Bu konuda bir tek kelime daha konuþmak istemiyorum. Ve bir daha ki sefere sadece iki defa sallamayacaðým kemeri. Anlaþýldý mý?.
Vince merdivenden yukarýya doðru kaçtý ve üst katta týrabzana sarýlarak durdu Annesinin istediði þekilde susmuþtu. Yediði dayak o anda umurunda deðildi, sadece olanlarý anlatabilmek, annesinin bir an olsun kendisini dinlediðini görmek istiyordu. Gözleri yaþlarla dolu Robert'a doðru baktý. Robert daha fazla susamayacaðýný fark ederek:
-Sarah, olanlarý bir defa Vince'in aðzýndan dinlersen ne kaybetmiþ olursun? diyebildi.
-Bob, eðer bu çocuðun önünde tartýþacaðýmýzý zannediyorsan çok yanýlýyorsun. Çocuklarýmýn eðitimine bir daha karýþýrsan seni doðduðuna piþman ederim. Senin bu liberal, yumuþak tavýrlarýn bütün bunlara sebep oluyor. Vince hemen odana git. Akþam yemeðini orada yiyeceksin.
Vincent son bir kez Robert'ýn yüzüne baktý. Robert bir þey yapamayacaðýný belli eden bir tavýrla gözlerini önüne eðdi. Vincent o gece, erkekliðinden utanan o gözlerdeki bakýþlarla yeni milenyumla tanýþýyordu.

Robert Vincent'ý savunamadýðýndan büyük üzüntü duyuyordu, fakat biliyordu ki Sarah'ýn öfke nöbeti baþladýðýnda geri çekilmekten baþka yapabileceði bir þey yoktu. Sarah sonuna kadar gitmeyi göze alýr, söyledikleri ve yaptýklarý ne kadar haksýz olursa olsun asla geri adým atmazdý. Robert geçmiþte -sýrf merakýndan- Sarah'ýn çok haksýz olduðu konularda haksýzlýðýný daha sonradan hiç olmazsa fark edip edemediðini denemek için temkinli tavýrlarla ayný konuyu açmayý denemiþti. Sonuç oldukça basit ve çarpýcýydý: Sarah'da otokritik gibi bir mekanizma mevcut deðildi. Kararlarý açýk seçik yanlýþ da olsa, söyledikleri ve yaptýklarý çeliþiyor da olsa, Sarah için aðzýndan çýkan her cümle doðruluðu tartýþýlmaz bir hal alýyorlardý. Robert'ýn ayný konularý tekrar gündeme getirmesi Sarah tarafýndan bir kavga çýkarma çabasý olarak yorumlanýyordu. Çok geçmeden Sarah'ýn baðýrýþlarý ile baþlayan kavganýn gidiþinde Robert geçmiþteki bir takým olaylarý aþamamýþ olmakla suçlanýyordu. Robert sonunda çok iyi anlamýþtý; ne geçmiþi, ne bu aný, ne de geleceði düzeltmesi asla mümkün olmayacaktý.

Perdede siyah zemin üzerinde beyaz harflerle sessiz filmlerde görülen türden bir ara yazýsý:
"Robert neden hep alttan almak yolunu seçiyor? Eðer iliþkileri bu ölçüde iþlevsiz ve ikisine de mutluluk getirmekten uzaksa, neden Sarah'dan boþanmayý aklýna getirmiyor?"


"Boþanmak" Robert için ölümle eþ deðerde bir sözcük. O bu korkunun temelinde yatan olaylarý hatýrlamak bile istemiyor, boþanmak ihtimalini bu bilinçaltý korku yüzünden aklýna bile getirmesi mümkün deðil. Çocukluðundan beri hassas bir insan olduðu söylenebilir, annesinden zorunlu olarak ayrýlmasýndan sonra iliþkilerinin baðýmlýlýk temeline oturduðu da açýk. Fakat onu anlamamýz için çocukluðundan çok yakýn geçmiþte olanlara dönmemiz gerek: 4 yýl önce olanlar onu derinden etkilemiþ, kiþiliðinde yaþamý boyunca sürecek belirgin izler býrakmýþtý.

Flashback- Siyah Beyaz. Ýç. 9-10 yaþlarýnda bir çocuk. Yatakta ve sýrtý bize dönük. Kamera yaklaþtýkça elinde sýký sýkýya sarýldýðý küçük bir oyuncak ayý olduðunu ve çocuðun aðladýðýný görürüz. Gece

Robert babasýný çok küçük yaþtayken kaybetmiþti. Aile baðlarýnýn kuvvetli olduðu Ýrlanda kökenli bir aileden gelen annesi, üç çocukla -Robert, kardeþi John ve kýz kardeþleri Mary- tek baþýna kalakaldýðýndan bir süre etrafýndakilere dert yanmýþ, dert yanmanýn bir fayda getirmediðini anladýktan sonra çareyi John'la Robert'ý amcasýnýn evine göndermekte bulmuþtu. Amcasýnýn bir süre sonra eve kendi çocuklarýyla beraber dört çocuðun fazla geldiðini fark etmesiyle, Robert'a yine yol görünmüþ, önce babaannesinin ve en sonunda teyzesinin yanýna gönderilmiþti. Babasýnýn ölümünden sonra çalýþmaya mecbur kalan annesi, çocuklarýný yaz tatillerinde her gördüðünde, onlara nasýl tekrar onlarý yanýna alacaðýný anlatý, fakat tek baþýna Mary'e bile zor bakabildiðinden dert yanmýþtý.

Robert bir eriþkinin gözüyle o akraba evlerinde geçirdiði zamana baktýðýnda, özellikle 4 çocuk yetiþtirmiþ biri olarak þunlarý düþünüyordu: Ne annesini, ne de akrabalarýný ona yeterince ilgi göstermemiþ, sevgisiz býrakmýþ olmakla suçlayabilirdi. Akrabalarý ona ellerinden geldiði kadar iyi bakmaya çalýþmýþlar, onu kendi çocuklarýndan ayrý tutmamýþlardý, fakat Robert küçük yaþýnda babasýný kaybetmiþ ve annesinden ayrýlmýþ olmanýn ezikliðiyle, kýsmen de bir çocuðun kýrýlgan hayata bakýþýyla hep kendini dýþlanmýþ, sýcak bir yuvadan uzakta hissetmiþti. Kaldýðý akraba evlerinde evin gerçek sahipleri (kuzenleri, evdeki diðer çocuklar) karþýsýnda kendini ayný evde yaþayan bir yabancý, istenmeyen bir üvey evlat gibi hissetmiþti. Bazen odasýna kapanýr ve yeryüzünde kendisini seven ve terk etmeyecek birilerinin mutlaka mevcut olduðunu düþünür, yataðýnda saatlerce aðlardý. Lise yýllarýnda arkadaþ çevresi bir miktar geniþlemiþ, hayatý olduðu gibi kabul etmeyi biraz daha öðrenmiþ, yine o yýllarda kendini daha huzurlu bir aile ortamýnda hissedebilmiþti.


Flashback-Haziran 1973, Boston, Massachusetts
Ýç. Uzun favorili erkeklerin ve Ýspanyol paça pantolon giyen kýzlarýn katýldýðý bir partide genç ve utangaç Robert'ý taþralý olduðunu belli eden kýsa saçlarý ve kravatýyla görmekteyiz. Gece


Çoðunlukla zengin çocuklarýnýn kabul edildiði saygýn bir üniversiteye kaydolmasýný saðlayacak bir burs kazanmasý Robert'ýn hayatýnda büyük bir deðiþikliðe neden olmuþtu. Bursu kazandýðýný öðrendiðinde nasýl sevindiðini bugün gibi hatýrlýyor. Bu baþarýsý ona hayatýnýn büyük tuzaklarýndan biri oldu. Küçük kasabalarda yaþamaya alýþmýþ olan Robert için insanlarý da havasý gibi soðuk bir þehre yerleþmek uyum sorunlarýný da beraberinde getirdi. Baþarýlý bir öðrenci olmuþtu hep, fakat devam ettiði üniversitede dersler çok aðýrdý, vaktinin çoðunu kütüphanede geçiriyordu. Tarifsiz bir yalnýzlýk ve kendini küçük görme duygusu içine düþtü o yýl, kendini zengin çocuklarýnýn karþýsýnda taþralý, kendinden baþarýlý öðrencilerin karþýsýnda aptal, sosyal öðrencilerin yanýnda ise sýkýcý biri olduðunu fark etmiþ, gittikçe kendi kabuðuna daha çok çekilmiþti. Ýçine düþtüðü bu psikolojik durum hayatýnýn belki en büyük hatasýný yapmasýna sebep oldu: Arkadaþlarýnýn zorlamasýyla gittiði sene sonu kutlama partisinde tanýþtýðý Judith'e aþýk oldu.

Güzel bir kýz sayýlmazdý Judith, doðrusu ilk anda Robert onu fark etmemiþti bile. Judith ise bir köþede oturan Robert'ý kestirmiþti gözüne, Robert onu deðil. Çekici deðildi, ama bir erkeði nasýl tavlayacaðýný iyi bilirdi Judith, kendine göre gürültülü bir cazibesi vardý. Lise yýllarýnda eðitimini matematik, coðrafya gibi sýkýcý konular yerine bu konuda -erkek tavlama ve kafalama sanatýnýn incelikleri konusunda- yapmayý tercih etmiþ ve doðrusu bir hayli yol kat etmiþti. Üst ihtisasý ise hangi erkeðin gelecek vaat ettiðini anlamak üzerineydi.

Judith tanýþmalarý için fýrsat kolladý önce, fakat birilerinin onlarý tanýþtýrmasýný beklemek zorundaydý. Yazýlmamýþ olduðu halde her genç kýzýn bilmesi gereken erkek tavlama sanatýnýn incelikleri kitabýnda birinci kural erkeklerin peþinden koþan bir kýz görünümüne düþmemenin önemi üzerinedir. Partide tanýþtýðý kýzlardan birinin Robert'ýn arkadaþlarýndan birini tanýmasý Judith'e istediði fýrsatý yarattý. Bir süre sonra ikisi ayný masada içiyorlardý. Judith masadakilere önü alýnamaz bir gevezelikle anlatmaya baþladý; spor malzemeleri satan bir maðazada yeni girmiþ olduðu iþin ne kadar sýkýcý, müþterilerin ne kadar kaba olduðunu anlattý, eðer bütün gün abaza bakýþlarýyla kendisini sýkan patronunu bir ýssýz sokakta yakalarsa kafasýna indireceði bir beysbol sopasýyla boynunu nasýl kýracaðýný anlattý ve anlattýklarýna herkesten önce kendisi kahkahalar attý. Neþeliydi, sýðdý ve bir erkek arýyordu. O gece o barda öpüþmeleri ve geceyi Judith'in bir arkadaþýnýn evinde beraber geçirmeleri için Robert'ýn üç bardak bira içmesi yeterli oldu.

Robert odasýna döndüðünde mutluydu, düþüncelerinde bir tek Judith vardý. Bir kez bulmuþ olduðu sevgiyi bir daha kaybetmeyeceðine yemin ettiði günü hatýrlýyor hala. Yýldýrým aþk zannettiði iliþkilerinde her þey gerçekten yýldýrým hýzýyla geliþmiþ, doðum kontrol hapý kullandýðýný söyleyen Judith'in iliþkilerinin 3. ayýna girmeden hamile kalmasý Robert'ý zor bir seçimle baþ baþa býrakmýþtý.

Baðýrmaya benzer bir ses tonuyla konuþmasýna alýþtýðý Judith, bir gece son derece rahat bir tavýrla hamile kaldýðýný, dininin kürtaj olmayý kesinlikle reddettiðini, eðer kendisiyle evlenmek istemiyorsa onu zorlayamayacaðýný, ama çocuðunu bir daha hayatý boyunca görmemesi için gerekli olan her þeyi yapacaðýný sakin bir dille anlatmýþtý. Ne yapacaðýna karar vermesi için sadece bir kaç dakika zamaný vardý. Her geçen kararsýzlýk dakikasý bir "Tamam, bu kadar konuþtuðumuz yeter, ben baþýmýn çaresine bakarým" veya aðlamaya meyilli bir ses tonuyla söylenen "Tamam, bu kadar konuþtuðumuz yeter" cümlesi ile kesiliyordu. Robert, Judith'e ya evlenmeye daha hazýr olmadýðýný, bin bir zorlukla girdiði ve hayatta her þeyden çok önem verdiði üniversiteye devam etmek istediðini -yani gerçeði- söyleyecek ve bunun sonunda doðacak çocuðunu yazgýsýna terk edecek veya evlenmeyi kabul edecek, bu durumda da eðitimini yarým býrakarak çalýþmaya baþlayacaktý.


Dýþ. Ortasýndan çatlak ve yarýsýna kadar üstü karlarla örtülü bir kilise çaný. Gündüz

Robert doðacak çocuðunun kendi yaþadýðý terkedilmiþliði yaþamasýna izin veremezdi, Judith aptal olabilirdi ama aralarýnda geçen konuþmalarla Robert’ýn bu zaafýný çözmekte gecikmemiþti. Robert bir kez bulmuþ olduðu sevgiyi kaybetmeyi göze alamazdý. Karlý bir ekim günü evlendiler. (Þimdi her hatýrladýðýnda içini sýkýntý kaplayan o þehirde kar ekimde baþlardý!) Judith yýllar sonra içkiyi fazla kaçýrdýðý bir arkadaþ toplantýsýnda o günlerde Robert'ýn kararsýzlýðýný bildiðini ve bilerek doðum kontrol hapý almadýðýný, onu evlenmeye ikna etmenin en kolay yolunun bu olacaðýný düþündüðünü zekasýyla övünür bir tavýrla arkadaþlarýnýn önünde açýklamýþtý.

Evliliklerinden sonra geçen 13 yýl boyunca verdiði kararýn doðru olup olmadýðýný bir an bile sorgulamadý Robert. Hayat onu bu yöne sürüklemiþ, o da elinden gelen en doðru kararlarý vermiþ, olabileceði en iyi baba, eþ, vatandaþ olmaya çalýþmýþtý hep, hepsi bu. Üniversiteden ayrýldýktan sonra girdiði fabrikaya her sabah, hatta hasta olduðu günlerde bile vaktinde gitti. Ýki güzel kýzý oldu. Geleceðinin belirsizliklerden uzak olduðunu, ailesinin hep yanýnda olacaðý bir yaþlýlýðýn kendisini beklediðini düþünüyordu ve hayatýndan en azýndan hoþnuttu.

4 yýl önce ilk gençlik yýllarýndan beri çalýþtýðý General Motors þirketinin tasarruf politikasý uygulayarak bir çok kiþiyi iþten çýkaracaðýný duyduðunda pek fazla umursamamýþtý bu durumu. Ýþini eksiksiz yapan, hatta kendi çapýnda ufak yaratýcýlýklara bile imza atmýþ tecrübeli bir iþçiyi iþten çýkarmakla mý tasarrufa gideceklerdi? Bir sabah genç patronlardan biri kendisine tazminat ödenerek kibarca kapý önüne konulduðunu bildirmesiyle hayatýnda yeni bir dönem baþladý. Bu zor döneminde ona destek olmasý gereken 13 yýllýk eþinin açtýðý boþanma davasý büsbütün yýkýma uðramasýna yol açtý. Bir süre sonra içindeki bütün eþyalarýyla birlikte evini ve taksitleri bitmiþ olan yeni arabasýný eþine býrakarak ayrýlmak zorunda kaldý, dahasý fabrikadan aldýðý tazminatý avukat masraflarýna ve karýsýna ödemek zorunda kalmýþtý. Sonuçta kendini beþ parasýz sokakta buldu. Baþýna gelenleri bir kaç ay önce bir yerlerde okusa ne kadar abartmýþlar melodramýn dozunu derdi; " ucuz hikayelerde olur ancak böyle þeyler!"


Dýþ. Boston banliyölerinden Stoughton’dayýz. Tren istasyonundan Brockton’a doðru 100 metre kadar ilerlediðinizde karþýnýza çýkan düþkünlerin kaldýðý iki katlý yýkýk dökük tahta bina. Gündüz

Mahkeme haftada bir gün görebileceði çocuklarýnýn ve karýsýnýn bakým masraflarý için Robert'ý yüklü bir nafaka ödemekle yükümlü kýlmýþtý. Robert hayatý boyunca hiçbir dönemde düzenli olarak üç aydan fazla çalýþmamýþ olan Judith ve çocuklarýnýn geçim zorluðu çekmemeleri için 42 yaþýnda yeni bir iþ aramaya baþlamýþ, eski alkoliklerin ve düþkünlerin kaldýklarý tahta, pislik içindeki bir otel odasýnda yaþamaya baþlamýþtý. Depresyonda olduðu ve hayatýnýn en zor günlerini geçirdiði o günlerde, arkadaþlarý da onunla görüþmeyi kesmiþ, onu tamamen yalnýz býrakmýþlardý. O halini görmeye dayanamadýklarý için onu ziyareti kestiklerini düþünüyordu. Boþanmayý istemiþ olan ve boþanmadan maddi -manevi bir zarar görmediði aþikar olan Judith'i ise arkadaþlarý ve akrabalarý bir an olsun yalnýz býrakmýyor, ona yardýmcý olabilmek için çevresinde dört dönüyordu. Robert'a acýklý gelen kendi arkadaþý olduðunu zannettiði kiþilerinde evlerini (Judith’in eviydi artýk orasý, Robert’ýn eve girip çýkmasý da yasaklanmýþtý) düzenli ziyaret eden bu kalabalýða dahil olmasýydý. Belki de insanoðlunun en eski ve temel toplumsal davranýþlarýndan biriydi bu: Bir erkeðin güçsüz ve yenilmiþ hali öfke ve tepki uyandýrýrken, bir kadýnýn çektiði varsayýlan en küçük sýkýntý hemen yardým etme isteði ve merhamet duygusu uyandýrýyordu.

Bu dönemde Robert bir psikiyatra gitmiþ, depresyon ilaçlarý kullanmaya baþlamýþtý. Terapiden fayda görmeye baþlamýþtý bir miktar, fakat 6 seans dolduktan sonra sigorta þirketi terapiye devam etmesi için doktor ücretinin yüzde 50'sini ödemesini þart koþmuþtu. Bu Robert'ýn ödeyemeyeceði bir paraydý.

Robert o dönemde bile iyimserliði elden býrakmamaya çalýþtý ve durumu bir az olsun düzeltebilmek için gelecekle ilgili planlar yapmaya baþladý. Fakat 42 yaþýnda, hayatýnda bir otomobil fabrikasý dýþýnda hiçbir yerde çalýþmamýþ birisi için uygun bir iþ bulmanýn önceden tahmin ettiðinden daha güç olduðunu fark etti bir süre sonra. Ýþsiz ve parasýz olmaksa tam bir felaketti. Karþýsýna çýkacak her türlü iþi yapmaya karar verdi. Kendisiyle ayný binada kalan eski bir alkolik, restoran sahibi bir arkadaþýnýn yanýnda çalýþacak bir garson aradýðýný söylediðinde, bu iþin tam kendisine uygun bir iþ olduðuna karar verdi. Yemekleri ve insanlarý severdi, daha ne gerekliydi ki bir iþi sevebilmesi için? Ertesi gün, restoranda ona verecekleri tek iþin bulaþýkçýlýk olduðunu öðrendi. Düþünmeksizin kabul etti iþi, çalýþacak ve her þeyi yoluna koyacaktý, sadece zamana ihtiyacý vardý. Eðer iþe baþladýðý ve bunaldýðý o akþam restorandan çýkarken Judith'i uygunsuz bir vaziyette, eski þirketinin kendisini kapý önüne koyan genç yöneticisi ile görmese baþaracaktý her þeyi düzeltmeyi, bunu bir tek ben deðil, gerçek bir hayat sürmüþ olan Robert Metz’i kime sorsanýz size söyleyecektir. Ama o gece, kahrolasý o gece Robert'a son ve kesin darbeyi vurdu.

Onlarý o halde gördüðü ilk anda hiç bir þey hissetmediðine þaþýrdý. Böyle olacaðýný daha önceden biliyordu sanki. Sonra kemiklerini, diþlerini sýzlatan bir acý hissetti; bir aldatýlmýþlýk, yaþamýnýn boþa harcandýðý hissi. Sorun sadece aldatýlmýþ olmak, bütün hayatýný adadýðý insan tarafýndan bir kaðýt parçasý gibi buruþturulup bir kenara atýlmýþ olmak deðildi. Kanun onu kendisini aldatana bakmakla hükümlü kýlmýþtý. Ne kadar debelenirse debelensin, kaçmasýnýn imkansýz olduðu bir kapana sýkýþtýðýný hissetti.

Flashback-Ýç. Robert Metz'in içinde 50*50*60 cm boyutlarýnda küçük bir buzdolabý, kir ve tozdan rengi kahverengiye dönmüþ bir yataktan baþka bir þey bulunmayan, camlarý perde koymaktan tasarruf etmek amacýyla siyaha boyanmýþ salaþ odasý. Yerde bir kenara fýrlatýlmýþ Ice Rock marka bira kutularýnýn yanýnda kapaðý açýk ve boþ olduðu belli turuncu þeffaf bir ilaç kutusu. Gece

Bir olay çýkarmadan - ne anlamý olacaktý bir olay çýkarmanýn?- hatta orada olduðunu eski karýsý ve sevgilisine fark ettirmeden oradan ayrýldý, kaldýðý eski binaya döndü. Binanýn giriþinde salondaki koltuklara yayýlmýþ ve kendisini bir bira içmeye çaðýran ihtiyarlara nazik bir dille -sesi titriyor muydu o sýrada?- çok yorgun olduðunu söyleyip odasýna çýktý. Bir þey hissetmeyebilmek için yüksek alkollü, 6 kutusunu 2.19 dolara aldýðý ucuz biralarý birbiri ardý sýra kafasýna dikmeye baþladý. 5 dakika sonra dolaptaki üç kutu birayý bitirmiþti. Dolapta 3 kutu bira olmuþ olmasýna aklý takýldý bir an, Judith'le tanýþtýðý akþam içtiði üç bardak birayý düþündü. Unutmak istedi, baþka þeyler düþündü. Lise günlerinde içki içmenin yasak olduðu okul partilerine gitmeden önce arkadaþlarýyla kafayý bulmak için hýzlý hýzlý içtiði biralarý hatýrladý. Oldum olasý nefret ederdi acele ederek içilen biranýn tadýndan. Ýçinde hýzlý içilmiþ biranýn verdiði tiksinti ve midesinde bir ekþime vardý. Küçük buzdolabýndan içine sarý dilimli Amerikan peyniri, salam ve ince bir dilim salatalýk turþusu koyarak sabah özenle hazýrladýðý sandviçlerden birini çýkardý. Sokaklarda iþ ararken yemeðe para harcamamak için hazýrladýðý sandviçler. ÝÞ BULMUÞTU ARTIK, BAK. Sandviçi yerken yaptýðýnýn ne saçma olduðunu düþündü. Sonra saçmalýk çizgisinin artýk ötesine geçtiðini, çünkü önünde sadece ölümün mevcut olduðunu. Gözlerinden usulca bir kaç damla yaþ yuvarlandý.

Alkolün verdiði uyuþukluk ve hissizliðin geçmesine fýrsat vermek istemiyordu. Kullandýðý sinir ilaçlarýnýbir bir kutusundan çýkarýp bir gazete parçasýnýn üzerine dizdi. Tam tamýna 17 tablet. Eþek cennetini boylamasýna ancak yeter herhalde. Önce bir kaç tanesini indirdi midesine. Sonra zorlanarak bir avuç dolusu yuttu ilaçlardan ve birkaç dakika sonra önünde kalan son bir kaç ilacý. Ýþini saðlama almak istiyordu,

Þuurunun yerinde olduðu o son 20-25 dakika içinde kaðýda döktükleri hala aklýndan çýkmýyor:
“Evet, her þey bitti, buraya kadarmýþ. Elveda sevgili dünya” diye baþlamýþtý karalamaya kaðýdý.Edebiyata yeteneksizliðinden oldum olasý nefret etmiþti, ne kadar isterdi þimdi aklýndan geçenleri doðru düzgün yazabilmeyi… Aklýna estiði gibi yazdý, yapacaðý baþka bir þey yoktu sonuçta: “Ne hayat hikayesi ama. Ah, zavallý ben! Hiç aklýma gelmemiþti böyle son bulacaðý. Çok deðil bir kaç ay önce gazetede intihar eden insanlarýn haberlerini okuduðumda onlarý güçsüz olmakla suçlardým. ‘Yaþam bir çok dertle dolu olduðu halde yaþamaya deðer, çünkü nefes almaya devam ettikçe bir umut vardýr’ veya ‘ölüm dýþýnda her þeye bir çare bulunur’ diye düþünürdüm. Þimdi güçsüz olmayý mý seçiyorum?”

“Yarýn benim hakkýmda da kýsa bir gazete haberi çýkacak herhalde, 5, bilemedin 10 satýr, Robert Metz’in bunalým sonucu intiharý, vs. Þunu bilmenizi isterim ki bunalýmda falan deðilim. Güçsüz olduðumdan, acý çekmeye dayanamadýðýmdan da deðil bu seçimim. Doðru, herkesten çok düþünüyorum insanlýk halini, herkesten kolay yaþla doluyor gözlerim. Þu anda intiharý seçmemin tek sebebi de baþkalarýnýn acýlarýný biraz olsun azaltabilmek. Ben öldüðümde, karým -eski karým- daha rahat buluþacak yeni sevgilisiyle, çocuklarým okulda babamýz düþkünlerin kaldýðý bir yerde yaþýyor demek zorunda kalmayacak. Dostlarým –dost bildiklerim- benim yüzümü görmemek için köþe bucak kaçmak zorunda kalmayacak, benim adýmý duyduklarýnda bir suçluluk duygusu çekmeyecekler böylece. Çünkü unutacaklar beni kýsa bir süre sonra...”

“Belki ancak uzak bir gelecekte fark edebilecek insanoðlu 21 yüzyýlýn kendisine getirdiði traji-komediyi. Týpký kölelik sisteminin, din uðruna yapýlan savaþlarýn, bekaret kemerlerinin, tanrýlara adamak için insan öldürmenin saçmalýðýný bugün anladýðýmýz gibi, gelecekte bir gün fark edeceðiz 21 yüzyýlda toplumun beklentileri ve kendi istekleri arasýnda sýkýþýp kalan, sürekli haksýzlýða uðradýðý halde sesini çýkartmasýna izin verilmeyen erkeklerin halini. Boðazýmdan çýkmasýný istediðim bir haykýrýþ, ama parmaklarým hissizleþir ve kafam keçeleþirken, en fazla daraðacýnda boðulan bir insanýn son nefesi çýkabiliyor gýrtlaðýmdan...”

“Bütün yaþamým boyunca deðer verdiðim, bana deðer verdiklerini zannettiðim herkesi kaybettim, sabýrla, didinerek biriktirdiklerim bir çýrpýda alýndý elimden. Hani insanlarý haksýzlýklara karþý koruyan dünyanýn en geliþmiþ ülkesindeydik? Ne kanunlar, ne de toplum yanýmda oldu bir an. Zor olaný seçiyorum, sevdiðim yaþamý terk ediyorum...”

“Ýnsanoðullarýna sormuþlar, 50 yýl daha mý ekleyelim ömrüne, yoksa tüm insanlýða iletilecek bir tek ses mi çýksýn aðzýndan? Neredeyse tamamý 50 yýlý tercih etmiþ ve sesleri duyulmadan çekip gitmiþler 50 yýl sonra dünyadan. Ben bir tek ses çýkarmayý seçen azýnlýktaným. Ey insanlýk, duy sesimi, bir ölünün sesi bu sana ulaþan…”

Bu son cümleyi yazarken göðsünde bir sýkýþma hissetmiþ, hemen arkasýndan þiddetli bir mide bulantýsý baþlamýþtý. Kusma isteðini bastýrmak için kaðýda bakmayý kesti. Þuuru bulanýklaþýyor, kafasýný toplamasý imkansýz bir hal alýyordu. Söylemek istedikleri tamamlayamadan, kýzlarýna, ailesine bir þey yazamadan kalem elinden düþtü. Kim bilir, belki yazacak fazla bir þeyi yoktu onlara. Sonra... Sonrasý karanlýktý. Her þey bitmiþ gibiydi...


Ýç. Çarþaflarýnýn, duvarlarýnýn kýsacasý içindeki her þeyin beyazlýðý abartýlý bir þekilde göze çarpan bir hastane odasý. Penceresinden bakýldýðýnda karla kaplý bir manzara görülüyor. Sabah

Büyük bir þans eseri Robert’ý bira içmeye davet eden ihtiyarlardan biri içeri girdiðindeki halinden ve hýzlý adýmlarla odasýna çýkmasýndan þüphelenmiþ, onu tekrar bir bira içip sohbet etmeye çaðýrmaya karar vermiþti. Kapýsýný vurduðunda cevap gelmemesi üzerine önce kapýyý daha þiddetli vurmuþ, yine cevap gelmemesi üzerine 911'i aramýþtý.

Kendine geldiðinde karanlýk bir kýþ sabahýydý. Hastane odasýnýn penceresinden üzerleri karla örtülü aðaçlar, oldukça uzakta tek tük kýrmýzý kiremitli evler zorlukla seçiliyordu. Dýþarýya baktýðý camýn üzerine kar taneleri kah hýzlý, kah yavaþ düþmekte, düþtükleri anda camýn sýcaklýðýyla erimeye baþlamaktaydýlar. Kahvaltý servisi yapýlýyor olmalýydý, ortalýk kahve kokuyordu.

Odasý hemþire bankosunun hemen karþýsýndaydý. Hemþirelerin birbiri ile gürültülü bir ses tonuyla þakalaþan sesleri rahatlýkla duyuluyordu. Ýçlerinden biri kocasýnýn her gece seviþmek istediðini söylüyor, diðerleri “dert ettiðin þeye bak” tarzýnda neþeli karþýlýklar veriyorlardý. Bir diðeri eðer bir gün evlenirse kocasýnýn hiç þansý olmadýðýný, o iþi her gün yapmak zorunda olduðunu söyleyince kahkahalar patladý.

Robert, önce intihar etmeyi bile baþaramamýþ olduðu için kendini beceriksizlikle suçladý. Sonra yatakta halsiz yatan vücuduna, serumlar baðlý kollarýna baktý. Hayatta kalmaya çalýþmaktan baþka bir þey yapmayan zavallý vücuduna yaptýðý büyük haksýzlýðý düþündü. Ayaðýndaki hücreler, kollarý ve organlarý kime ne zarar vermiþlerdi ölmelerini hak ettirecek? Ölmeye karar verdiðinde hiç onlara danýþmamýþtý, öyle ya, elleri, kollarý da ölmek istiyor muydu acaba? Düþüncesinin saçmalýðýný fark etti kýsa bir süre sonra, o serum baðlý kollar, o kýrýþmaya baþlamýþ eller kendisiydi ve beyni ne karar verirse itaat etmek zorundaydýlar. Yüzünde bir sýrýtýþla düþüncelerini küçümsedi, “Delirmeye baþladým galiba” diye geçirdi aklýndan. Dýþarýdan gelen hemþire sesleri devam ediyordu. Yaþamýn kendisini hiç umursamadan devam ediyor olduðunu düþündü. Geçmiþte hissettiklerinin tersine büyük bir yaþama sevinci duydu bundan. Yaþamýnýn hiç bir önemi ve anlamý olmadýðý düþüncesi özgürleþtiriyordu onu. Yaptýklarýnýn, baþardýklarýnýn hiç bir önemi yoksa ayný þekilde baþarýsýzlýklarýnýn, yenilgilerinin, hatta yaþadýðý felaketlerinde hiç bir önemi yoktu. Tek gerçek bir gün nasýl olsa öleceðiydi. Ölmüþ olabilirdi o anda ve penceresine düþen kar tanelerini gören, hemþirelerin neþeli seslerini duyan, gelen kahve kokusunu alan bedeninin orada olmamasýndan baþka yeryüzünde her þey, her þey, her þey ayný olacaktý.


Yakýn çekim-Ýç. Bir çocuðun elinde yatay þekilde duran, acemice yapýlmýþ koyu yeþil bir maske. Gündüz- Alaca karanlýk

Robert’ýn aklýna yýllar önce -ilkokul son sýnýfa giderken- çok sevdikleri öðretmenleri Bayan Wise’ýn bütün sýnýfa kendi yüzlerini kullanarak maskeler yaptýrdýðý gün geldi. Bütün sýnýf büyük bir keyifle sarýlmýþtý maske yapma iþine, yüzlerinden çýkardýklarý maskeler kuruduðunda birbirleriyle keyifle þakalaþýyorlardý. Zeki bir kadýndý öðretmenleri, neredeyse her dersinde öðrencilerin ilgisini çekecek bir þeyler bulur, bu yolla onlarý sýkmadan önlerine yeni bilgi ve beceriler sunardý. Dersin bitmesine on beþ dakika kala sýnýfýn ýþýklarýný kapattýktan sonra, çocuklardan sessiz olmalarýný ve iki dakika boyunca maskeleri incelemelerini, sonra o yüz hakkýnda akýllarýna ne gelirse defterlerine yazmalarýný istemiþti. Amacý çocuklarýn hayal güçlerini tetiklemekti büyük ihtimalle. Karanlýk, yaðmurlu bir kýþ günüydü. Öðretmenlerinin isteði ile sýnýf alaca karanlýða ve huzursuz bir sessizliðe gömülmüþtü. Robert, maskeyi elinde bir o yana, bir bu yana çevirip incelerken, birden - maskeyi gözleri yukarýya bakar bir konuma getirdiðinde- bir ölü çocuk yüzü görmüþtü maskede. Çok korkmuþtu. Gözlerinin yerlerinde boþluklar olan o zavallý ölü çocuða -maske kendi yüzünden yola çýkýlarak yapýlmýþ olduðuna göre kendisine- karþý içinde güçlü bir acýma ve sevgi hissetmiþti. Yaþadýðý olaydan o kadar etkilenmiþti ki, öðretmeni tekrar ýþýklarý yakýp, çocuklara düþündüklerini yazmalarýný istediðinde, parmaklarýný oynatacak halde deðildi Robert. Neyse ki dersin bitimine kadar sýra ona gelmemiþti, diðer çocuklarýn da anlatacak çok þeyleri vardý o maskeler hakkýnda...

Bedeninin bir mezarda yatan hali canlandý gözünde. Acý çekmeyecekti o zaman ama nadir mutluluklarý, keyifli uyuþukluklarý, hiç bir þeyi hissetmeyecekti. “Nasýl olsa gelecek o zamana koþmak niye?” diye geçirdi içinden. Neydi yazdýðý satýrlarda yaptýðý saçma açýklama? Onlarý vicdan azabýyla baþ baþa býrakarak onlardan intikam almýþ olacaktý, öyle mi? Dirisine acýmayan, onun ne hissettiðini umursamayan, en ufacýk bir sorumluluk duygusu hissetmeyenler ölüsüne mi acýyacaklardý? Ýnsanoðlu kendi hemcinslerine karþý en acýmasýz hayvan türü olmalý. Bir kaç hafta geçmeden unutacaklardý ölümünü. Ve insanlarýn gözünü açmak, yanlýþ toplum ve hukuk kurallarýnýn varlýðýný fark etmelerini saðlamak?! Ne saçma, ne salakça bir düþ. Bu insanlar yüzlerce yýl cadý olduðuna inandýðý insanlarý diri diri yakmadý mý? Kölelik kalkalý ne kadar zaman oldu? Aydýnlanma çaðýnda olduðumuz en büyük yalan! Toplumun çoðu hala idam cezasýnýn doðru bir uygulama olduðuna inanmýyor mu? Abuk subuk tarikatlar toplumun büyük bir bölümünü hala dolandýrmýyor mu? Ýnsanlarýn bunlara inanabildiði bir toplum nasýl aydýnlanmýþ bir toplum adýný alabilir? Gerçek basit ve kabul etmek zorundayýz: Toplum dediðimiz insan yýðýnlarý bilgisiz, cahil, en basit gerçeklerden habersiz ve buna raðmen kendi bildiklerinin tek doðru olduðuna þaþmaz bir inanca sahip. Onlarý yaþadýklarý hayal dünyasýndan çekip çýkarmak için bir mektubu býrak, onlar okumayacak olduklarýna göre, mevcut milyonlarca sayfa hakikat bile yetersiz.

Kararýný verdi: Bir yüce amaç uðruna deðil, intihar etmekten veya ölümden korktuðu için de deðil, mutlu olmak gibi bir hedef edinmeden, sadece eline verilmiþ görmek, duymak, koklamak, tat almak; düþünmek, gülmek, aðlamak, coþmak, radyoda çalan bir þarkýda kaybolmak, parkta gördüðü bir kuþun renklerine doyasýya bakmak, kýsacasý yaþamak fýrsatýný sonuna kadar kullanmak için devam edecekti. Hikayenin sonunu merak ettiði için devam edecekti. Yaþamýnýn daha sonraki yýllarýnda þunu fark etti: Kiþilik bozukluklarý sebebiyle veya ilgi çekmek için intihara giriþenlerin ruhlarýna birçok sözde intihar giriþimi hiç bir derinlik katmazken, Robert’ý bir kere “ölümünü elinde tutmuþ olmak”, “iyileþtirmiþti”.

Hastane odasýnda seyrettiði bir kýsa televizyon haberi dikkatini çekti: Her saniye 115 bebek geliyordu dünyaya. Þöyle düþündü: Her birinin çok deðerli bir yaþamý olacak; sevdikleri, sevmedikleri, doðrularý, yanlýþlarý, uðruna ölümü göze aldýklarý deðerleri olacak. Yaþadýðý bütün acýlar sonsuzluða akýp giden insanlýk serüveninde öylesine basit ve anlamsýz ki, onlara bu önemi veren kiþi, yani eski Robert Metz olmadýðýnda acýlarýn hiç biri de olmayacaktý. O halde hayatý kendisi için mühim olan eski Robert Metz herkesin istediði gibi "ölmeliydi." Yerine doðan, bir hiç olmanýn kýymetini anlamýþ, hiç bir yerin insaný olmayan ve sadece yaþamý olduðu gibi, tasasýzca yaþayan yeni Robert Metz oldu.

Hastanede kaldýðý günlerde bir psikiyatr tarafýndan iki kere ziyaret edildi. Düþüncelerini bir düzene sokma fýrsatýný bulmuþtu ve hayata farklý bir anlam veriyordu artýk. Bu düþüncelerini baþkalarýyla, ama özellikle mesleði açýsýndan hayatýn anlamý hakkýnda bilgi sahibi olduðunu düþündüðü bir psikiyatr ile paylaþmak istiyordu. 10 dakikayý aþmayan bu görüþmeler Robert’da büyük hayal kýrýklýðý yarattý. Psikiyatr onun açýþýndan büyük bir önem taþýyan ve anlatýrken heyecanlandýðý hayata verdiði anlamýn tamamen deðiþmesi konusu üzerinde hiç durmadý. Her seferinde konuyu kendi konuþmak istediði konulara getirdi ve ayný sorularý sordu. Ýstediði türden bir konuþmanýn mümkün olmadýðýný anlayan Robert sonunda psikiyatrýn sorularýna cevap vermekten baþka yol olmadýðýný fark etti. Tekrar, tekrar ayný cevaplarý verdi: Hayýr, ne kendisine ne de baþkasýna zarar vermeyi düþünmüyordu artýk...Ýþtahý, uykusu yerindeydi...Hayýr, geceleri aðlamýyordu, arada sýrada geçmiþ yaþamýný hatýrladýðýnda hüzünleniyordu, fakat artýk her þeyi olduðu gibi kabul etmiþti... Bu olanlarý yaþamasý bir fýrsat vermiþti ona; artýk hayata daha gerçekçi ve daha özgür bakýyordu... Gelecekle ilgili planlarý var mýydý? Elbette, ilk önce bir iþ bulacaktý kendine, belki kardeþinin yanýna güneye, Florida’ya taþýnacaktý...

Ýlk baþlarda olanlarda bir suçlu bulabilmek istemiþti, bir suçlu bulabilseydi rahatlayacak veya hiç olmazsa unutabilecekti olanlarý. Ama kimseyi suçlayamýyordu, ne elinde olan tek yaþamý mümkün olduðunca kendi doðrularýna göre yaþamaya çalýþan karýsýný, ne onu böylesine kolay iþinden atan þirketini, ne de onu yapayalnýz býrakan arkadaþlarýný. Herkes kendi açýsýndan haklýydý aslýnda. Bireysel özgürlükten yana olan ve herkesin, her þeyden önce kendine karþý sorumlu olduðuna inanan kendisi deðil miydi? Yaþamdan daha fazlasýný istemek Judith'in en doðal hakkýydý. Robert'ýn bütün varýný yoðunu almasý normaldi onun açýsýndan, para kazanmayý bilmiyordu ve paraya ihtiyacý vardý. Kanunlar ve toplumun ahlak anlayýþý yanýnda olduðu sürece bir sonraki adýmýný atarken ne çocuklarýný kaybedeceðinden ne de parasýz kalacaðýndan korkmasýna gerek vardý. Elbette çocuklarýný isteyecek ve kendi yanýna alacaktý, çocuklar üzerinde kadýnýn daha fazla hak sahibi olduðunu kabul eden yasalar ve geleneklerle yaþamýyor muyuz? Robert para kazanamaz olduðunda kendisine bakacak yeni bir koca bulmak gibi büyük bir derdi de vardý Judith'in üstelik. Þöyle düþündü Robert: “Eðer her zaman bana bakacak birilerinin çevremde olacaðýný bilsem, çalýþýr mýydým? Belki evet, belki hayýr. Ama insanlarýn çoðunun çalýþmamayý seçeceðine bahse girerim.”

Hem eðer Judith bu toplum yapýsýnda böyle davranmazsa kendini aptal gibi hissederdi. Arkadaþlarýndan böyle görüp öðrenmiþti, boþanma sýrasýnda kadýnýn mallarýn neredeyse tamamýna el koymasý ve yinede el koyduklarýný yeterli görmeyerek sinir krizleri geçirmesi en eski Amerikan geleneklerinden biri sayýlardý, tersi þekilde hareket eden bir kadýn belki de kocasýný erkek yerine koymayarak ona hakaret etmiþ sayýlýrdý. Judith ise 13 yýlýný birlikte geçirdiði bir adamdan ona bu þekilde hakaret ederek ayrýlmak istemezdi. Doðrusu erkekliðine laf edilemezdi Robert’in, iþten atýlýp depresyona girmesine kadar kocalýk görevini kusursuz yerine getirmiþti evlilikleri süresince.

General Motors’un elbette kar etmekten baþka bir hareket amacý olamazdý, þirketlerin tek var oluþ sebebiydi kar etmek. Eðer bir þirket para kazanmak dýþýnda ulvi, ahlaki deðerlere göre yapýlanacak olursa, kar amacý ön planda olan ve daha çok kar eden þirketlerle rekabet edemeyecek ve kýsa zamanda daha karlý diðer þirketler yerini dolduracaktý. Büyük þirketlerin yerini doldurabilmek için can atan, buna hazýr yüzlerce küçük firmanýn mevcut olduðu tartýþýlmaz. General Motors reklam kampanyalarýnda “ Ýþçiler fabrikalarýndaki aydýnlatmayý kendileri seçiyor, hatta fabrikanýn nasýl çalýþtýðýný, girdilerin maliyetini, müþterilerin yapýlan iþe ne tepki gösterdiðini bile öðreniyor” yazýlarýný bulabilirsiniz. Hatta bazen bu söylenenler gerçeði yansýtýyor da olabilir, adamlar iþten çýkaracaðýmýz iþçilerimizi de bu konuda önceden bilgilendiriyoruz sloganýný kullanmýyorlardý ya reklam kampanyalarýnda.

Kanunlar ve toplumu suçlamaksa Robert'ýn sevmediði, sýk sýk dalga geçtiði bir hayata yaklaþýþ biçimiydi. Þöyle derdi arkadaþ toplantýlarýnda: “Kendi üzerine sorumluluk almayý bilemeyen cahiller böyle konuþurlar: Kim suçlu? Toplum suçlu. Yok öyle bir þey! Toplum dediðin tek tek bireylerin toplamýndan fazla bir þey deðil. Eðer bütün ömrümce her senato seçiminde evlilik veya çalýþma kanunu deðiþtirmeye niyeti olmayan kiþileri seçtiysem, tek sorumlusu benim baþýna gelenlerin.”

Bir soru aklýma takýlýyor ve doðrusu cevabýný kolayca veremiyorum: Eðer Robert onaylamýyor olsaydý içinde yaþadýðý toplumun yasalarýný? Bütün ömrünü radikal partilere oy vererek geçirmiþ biri olsaydý ne deðiþecekti hikayenin sonunda?

Bir gün hiç bir þey olmamýþ gibi hastaneden çýktý. Ambulansla baygýn halde hastaneye yatýrýlan kiþiden çok farklý bir kiþiydi artýk, kafasýnda aldýðý yeni kararlarý nasýl uygulamaya geçireceði sorusu vardý. Madem damarlarýnda hala hayat mevcuttu, madem hala nefes almaya devam ediyordu, o zaman yapýlabilecek bir þeyler olmalýydý. Sýradan, basit, çevresinde hakkeden herkese mümkün olabildiðince faydalý olabileceði yeni bir yaþam kurabilmekti tek istediði. Kendi adýna çok büyük istekleri yoktu yaþamdan, kafasýný koyabileceði bir yatak, uðraþmaktan sýkýlmayacaðý bir iþ, bir 37 ekran televizyon ve sohbet edebileceði bir kaç dost. Kardeþi, ve annesinin yaþadýðý Florida'ya taþýndý. Önce kardeþinin yardýmýyla spor otomobiller için çeþitli aksesuar karoseri parçalarý üreten küçük bir þirkette iþ buldu, sonra yavaþ yavaþ her þeyi sýfýrdan, yeniden kurmaya baþladý hayatýnda. Tutumlu ve çalýþkan bir insandý ve çok uzun sürmedi iþlerin oldukça yoluna girmesi. Hoþnuttu yaþamýndan ama bir þeylerin eksikliðini de çekmiyor deðildi. 13 yýl karýsý ve çocuklarýnýn bulunduðu bir eve dönmeye alýþan bir erkek için iþinden çýktýðýnda dört duvara bakacaðý bir odaya dönmek kolay alýþýlýr bir durum deðildi. Tek korkusu yalnýz baþýna yaþlanýp, yalnýz baþýna yaþlýlýðýn dertlerini çekme korkusuydu.

Sonra bir gün kendisi gibi boþanmýþ kiþilerin katýldýðý bir partide Sarah ile tanýþtý. (Ah, böyle bir partiye katýlmak için o aptal þirkete para vermek zorunda kalmasý ne kadar aðýrýna gitmiþti ! Ne var ki yalnýzlýk canýna tak etmiþti.)

Robert'ýn Sarah hakkýnda ilk düþünceleri sakin, sevginin kýymetini bilen biri olduðuydu. Uzun bir süredir yalnýz baþýna iki çocuðun bakýmýný üstlenmiþ olan Sarah içinse, eski eþiyle kýyasladýðýnda, Robert beyaz atlý prensin ta kendisiydi. O dönemde Sarah, Robert’ý elinden kaçýrmak istemediði için olduðundan çok farklý bir kiþiliðe bürünmüþ, bütün sevimliliðini, þefkatini ve iyi niyetini takýnmýþtý. Çok geçmeden Robert'da Sarah ve çocuklarýna büyük bir sevgi ile baðlandý. Robert, onlara kendini adamakla hayatýna o sýrada þiddetle aramakta olduðu anlamý verebilmiþti.


8 25 P.M. Ýç. Salon

Yemek sofrasýna oturduklarýnda gergin ortam hiç olmazsa Sarah'ýn küçük kýzý Alison'ýn hatýrýna gevþemiþti. Vincent yemeðini annesinin istediði gibi odasýnda yiyordu. Baþka çocuklar için bir cezadan çok mükafat olabilecek bu durum, neþeli sesiyle okulda, sokakta baþýndan geçenleri anlatmaya bayýlan Vincent için annesinin de çok iyi bildiði gibi büyük bir cezaydý. Robert'ýn gözünde Vincent'ýn odasýnda yalnýz ve küskün yemek yiyiþi canlandý.

Alison, bir süre sonra annesiyle 6 yaþýna yeni basan bir kýzdan beklenmeyecek sýký bir pazarlýða giriþti. Sarah pek iþtahsýz bulduðu kýzýnýn yemek yemesi için her seferinde bir takým oyunlar bulurdu: O akþam “Eðer yemeðinin hepsini bitirirsen, dile benden ne dilersen” diyerek söze baþladý.
-Dile benden ne dilersen ne demek? diye sordu Alison.
-Benden istediðin her þeyi, her türlü oyuncaðý isteyebilirsin demek.
Alison bir an düþündü sonra;
-O zaman senin kýrmýzý rujlarýndan birini istiyorum dedi.
Sarah gülerek,
-Ýyi ama benim rujlarýmýn hepsi kýrmýzý dedi.
-O zaman en kýrmýzý olanýný!
-Alison, senin yaþýnda kýzlar ruj sürmezler.
-Ama sen dile benden ne dilersen dedin. Hani senden istediðim her þeyi isteyebilirdim?
Robert bu hazýr cevaplýða gülmeden edemedi.
Sarah yenilgiyi kabul etmek zorundaydý:
-Peki bu konuyu düþüneceðim, ama önce senin yemeðini bitirmen gerek.
Alison kendinden küçük kýzlarýn konuþmalarýný taklit ederek
-Hepsini ham yapacaðým anne dedi.

Mikroskobik ortamda iki kardeþi çaðrýþtýrýrcasýna yan yana duran X ve Y kromozomlarý.

“Sorun kadýn ile erkeðin bir birinden çok farklý doðalarýndan kaynaklanýyor” diye düþündü Robert. 6 yaþýndaki bu kýzýn davranýþlarýný aðýrlýklý olarak genetik deðilse ne bu kadar belirgin þekillendirebilirdi? Vincent'ý tanýdýðýnda 7 yaþýndaydý. Yaklaþýk ayný yaþlarda olan ve genlerinin en azýndan yarýsý bir birinin ayný olan bu iki çocuðun gösterdikleri davranýþ farklarý gerçekten çarpýcý boyuttaydý. Daha da ilginç olan Alison’ýn Robert'ýn kýzlarýnýn ayný yaþlardaki tavýrlarýna benzer tavýrlarý olmasýydý.

Vincent 7 yaþlarýnda iken yýldýzlarýn neden gündüz görünmediði, radyoda konuþan adamýn sesinin nereden geldiði ile ilgili sorular soruyordu. Daha gürültülü patýrtýlýydý, ama Robert'ýn ilgisini çeken bir þekilde tarih, felsefe, mantýk ile ilgili konularý konuþmaya daha meraklýydý. Descartes'ýn "Düþünüyorum, öyleyse varým" sonucuna varýþýný büyük bir dikkatle, üstelik sorduðu sorulara bakýlýrsa anlayarak dinlemiþti Robert'ýn aðzýndan.

Alison'ýn felsefe, mantýk, aletler, gökteki yýldýzlar, kýsacasý soyut her türlü düþünce ilgisini çekmiyordu pek, tarih ise içinde bulunan drama miktarýyla orantýlý olarak ilgisini çekiyordu. Brütüs'ün Ceasar'ý öldürüþünü büyük bir heyecanla seyretmiþti televizyonda, hatta tekrar tekrar ayný hikayeyi duymak istemiþti Robert'tan. Ama daha çok pop þarkýcýlarý, mankenler ilgisini çekiyordu. Vincent'tan çok farklý olarak daha o yaþýnda evlerine bütün gelen gideni tanýyor, her biriyle sohbet ediyor, annesine John amcalarýnýn yanýndaki kýz arkadaþýnýn niye hep deðiþtiðini, amcasýnýn o kýzlarla ne yaptýðýný soruyordu. (Alison'un bu sorularý Robert'a ilk baþta sevimli gelmiþti. Fakat Sarah'ýn ayný akþam çocuklara kötü örnek olduðu gerekçesiyle kardeþi John'un evi ziyaret etmesini engellemek istemesi fikrini deðiþtirmesine sebep olmuþtu.)

O küçücük X ve Y kromozomlarý deðilse, neydi bu farklarýn sebebi? “Genetik hayata yaklaþýþýmýzda daha en küçük yaþtan öylesine büyük farklýlýklar yaratýyor ki, belki iki cinsin bir birini tam olarak anlayabilmesi hiçbir zaman mümkün olmayacak” diye düþündü Robert. “Ýþte bu yüzden mutlu bir karý koca iliþkisi isteði hiçbir zaman gerçekleþemeyecek bir düþ.”

Bu çok umutsuz bir düþünce olarak göründü gözüne. Daha sonra düþündükleri Robert'in karamsar hayata bakýþýna uygundu: “Ama bu düþünceyi daha da geniþleterek iki insanýn -erkek veya kadýn fark etmez- bir birini asla anlayamayacaðý sonucunu çýkarmak da söz konusu olmuyor mu? Farklýlýklar her zaman mevcut olacak, o farklýlýklara raðmen birlikte yaþamayý becerebilmek baþarý. Erkekle kadýn, doða yasalarý sonucu birlikte yaþamaya mecbur olduklarý için bir çýkar mücadelesine giriyorlar eninde sonunda. Birlikte yaþayan homoseksüel çiftlerin iliþkilerinin fýrtýnalýlýk açýsýndan heteroseksüellerin iliþkilerinden altta kalan tarafýnýn olmadýðýna bahse girerim.”

Robert çoðu zaman yaptýðý gibi vardýðý sonuçlara farklý bir bakýþ açýsýyla bakmayý denedi: Belki yaptýðý bütün genellemelerinin baþlangýç noktasýnda bir hata vardý, belki hiçbir birey -bu ister bir yetiþkin, ister bir çocuk olsun- genellemelere indirgenemeyecek kadar karýþýk sosyal, kültürel, genetik ve çevresel faktörlerin etkileþimi sonucunda kuruyordu kiþilik denen özellikler bütünü. Belki de, Alison'un rujlarla, güzel görünmekle, kadýn erkek iliþkileriyle aþýrý ilgili olmasýnýn arkasýnda daha önce aklýna gelmeyen kýz çocuðu olmasýndan baþka bir sebep vardý: Annesi. Sarah hayatý boyunca diþiliðiyle ön plana çýkan, erkekleri cezbeden bir kadýn olamamanýn eksikliðini çekmiþti. Hep biraz kaba-saba erkeksi yönleri vardý. Tanýþtýklarý ilk zamanlarda Robert'a gençliðinde sýska olmasýndan ne kadar çok utandýðýný, dolgun hatlý seksi kýzlarý nasýl kýskandýðýný anlatmýþtý. Sarah'ýn içinde ki bu gizli kadýnsý görünme isteði, kendini belki Alison'un davranýþlarýyla ortaya çýkarýyordu. Sarah ilk bakýþta Alison'un rujlarla ilgilenmesinden hoþlanmýyor görünse de, gizli gizli -belki hissettiklerinin farkýnda bile olmadan- hoþlanýyordu kýzýnýn bu isteðinden. Onun kendisi gibi ‘erkek gibi’ bir kýz olmamasýný, onun özendiði ‘haným hanýmcýk’ kýzlardan olduðunu görmek istiyor içinden. “Çocuklarýmýz bizim gerçekleþmemiþ hayallerimizin bir yansýmasýdýr ve ister bir anne, ister bir baba en azýndan örtülü mesajlarla çocuðun kiþiliðini belli bir yöne sevk ediyor olabilir” diye geçirdi aklýndan Robert. Bunlarý düþünürken tabaðýnda ki son parça eti de midesine indirmekle meþguldü. Lokmasýný uzun uzun çiðnemeye gerek duymadan birasýna sarýldý. Telaþlý olduðu belli oluyor muydu acaba?

8 50 P.M. Ýç. Salon

-Bob senin annemden baþka bir sevgilin var mý?
Alison bu beklenmedik sorusuyla bir süredir düþüncelere dalmýþ olan Robert'ý tam anlamýyla gafil avlamýþtý. Ýçmekte olduðu birayý boðazýna kaçýran Robert öksürmeye baþladý. Sarah yardýmýna yetiþti:
-Hayýr, Alison. Bob'un hiçbir sevgilisi yok. Evli erkeklerin sevgilisi olmaz.
Hiçbir kelimesinin vurgulanýþý özelikle “Robert'ý seven hiç kimse yok” manasýný vermek ve rahatsýz etmek amacýyla yapýlmýþ gibiydi.
Toparlanan Robert kahkahayý patlattý:
-Ally, nereden geldi bu soru aklýna?
Alison'un neden böyle bir soru sorduðunu gerçekten merak etmiþti. Acaba Victoria ile olan iliþkisini hissettiren bir davranýþta mý bulunmuþtu? Veya en kötüsü Sarah'ýn bir þekilde bundan haberi mi olmuþtu?
-John amcamýn bir sürü sevgilisi var. Merak ettim acaba seninde var mý diye.
Robert sesindeki rahatlamayý belli etmemeye çalýþarak:
-Ha, þu mesele. Amcan kendisini bir ömür boyu sevecek, ona her yönüyle uygun bir kadýný arýyor, Ally Bütün bir ömür boyunca ayný insaný seveceðine, onu sadece ilk tanýdýðýn dönemdeki haliyle deðil, her haliyle seveceðine söz verebilmek çok zor bir þey.
Her haliyle kelimesinin söyleniþinde Sarah’a bir taþ olduðu besbelliydi. Ama Robert'ýn fazla iðnelemeye niyeti yoktu bu akþam, uslu çocuðu oynamaya kararlýydý:
-Ben tercihimi annenden yana yaptým. Amcana göre çok þanslý olduðumu düþünüyorum, çünkü bütün ömrümce seveceðim ve yanýnda olmak isteyeceðim bir kadýný bulabildim.
Söylediklerinin gerçekle uzaktan yakýndan ilgisi yoktu. Ýlerlemiþ yaþýna raðmen her ay yeni bir piliçle çýkmaya baþlayan, her yýl yeni bir spor araba alan kardeþinin hiç olmazsa bir süre için yerinde olmak için neler vermezdi. Çocuklarýn ne ölçüde yalan söylediðimizi yakalayabildiklerini düþünüyordu aðzýndan bu sözler çýkarken.

Robert duvar saatinin 9'a geldiðini fark etti ve Linda'yla buluþmasýna zamanýnda yetiþebilmesi için acele etmesi gerektiðini hatýrladý. Üstelik Vincent'a derslerinde yardým edeceðine söz vermiþti. Keyifli bir saat onu bekliyordu.
-Peki küçük prenses, bu gün için beni bu kadar sýkýþtýrmak yeterli sanýrým. Yemeðini bitirmiþ olduðuna göre sana odana kadar eþlik edebilir miyim? Hem belki...Eðer çok ýsrar edersen bir masal okumam da mümkün.
-Bu sefer kafadan uydurma masal anlatmayacaksan olur.
Anlaþýlan uydurduðu masallar Alison'un pek hoþuna gitmemiþti. Küçükken Vincent bayýlýrdý Robert'ýn uydurduðu masallara. Ýþin doðrusu Robert'da büyük keyif alýrdý masal uydurmaktan. Klasik masal kalýbý içinde gerçek olaylarý anlatýrdý, kimi dersler çýkarýrdý bu olaylardan ve (en azýndan Robert'ýn mizah anlayýþýna göre) oldukça komik olurlardý.
-Peki, peki. Bende sana 397. defa kýrmýzý baþlýklý kýzý anlatýrým.
-Onu biliyorum.
-O zaman 465. defa pamuk prenses ve yedi cüceler, haydi fýrla!
Alison'un odasýnýn yolunu tuttular. Yukarýda Robert önce Vincent'ýn odasýna uðrayýp her þeyin yolunda olup olmadýðýný kontrol etti, yarým saat içinde yanýna geleceðini haber verdi.

9 15 P.M. Ýç. Alison’un Odasý

Robert masal seçiminin zor olacaðýný tahmin ederek yanýna Grimm Masallarý kitabýný aldý. Tahmininde yanýlmadý, Alison anlatmaya baþladýðý bütün masallarý ya önceden dinlediðini ya da sevmediðini söyleyerek reddetti. Alison'un bu oyunu 'Kurbaða Prens' masalýna kadar devam etti. Robert o masalý yakýn bir zamanda anlattýðýný çok iyi hatýrlýyordu. Alison masalý nedense tekrar istemiþ, yine pür dikkat ve keyifle sonuna kadar dinlemiþti. Hatta masalýn sonunda "Masallarýn sonunu hiç sevmiyorum, hep mutlu sonla bitiyor" þeklinde bir yorumda bulunmuþtu.

Robert Alison'a iyi uykular dileyip odasýndan ayrýlýrken küçük kýzýn bu masalý neden böylesine tutkuyla sevdiðine bir anlam vermeye çalýþýyordu. Yakýþýklý bir prensin bir kurbaða olarak çalýlarda hoplayýp zýplamasý mýydý hoþuna giden? Yoksa prensesin onu çirkin ve hor görmesi mi? Prensesin söz verdiði halde kurbaðayý öpmekten kaçýnmasý mýydý hoþuna giden? Yoksa kurbaða prensin inatçý bir þekilde kapýdan kovulsa bacadan çýkýp gelmesi ve sonunda baþtan beri gönülsüz olan prensesi ikna etmesi mi? Þurasý kesin: Çocuklar büyüklerin masaldan çýkardýðý mesajlarla, mesela sevgiyle herkesin, çirkin bir kurbaðanýn bile bir prense dönüþebileceði mesajý ile pek ilgili görünmüyorlar...

Robert aklýndan þu düþüncelerin geçtiðini fark etti: "Kaç, kovalasýn, oyala, naz yap, sonunda gönülsüzde olsa kabul et. Masallarla bu türden gizli mesajlarý çocuklarýn beynine biz mi çakýyoruz? Yoksa çocuklar bu yönlenmeyle doðduklarý için mi seviyorlar bu masallarý?"

“Eh, sevgili Vince, yarým saatimiz var ödevlerini bitirmemiz için.” Robert Linda'yý düþündü ve geç kalmamak için telaþlandýðýný fark etti.

9 35 P.M. Ýç. Vincent’ýn Odasý

Robert odasýna girer girmez Vincent'ýn bir sorusuyla karþýlaþtý:
-Bob, sen inanýyorsun deðil mi anlattýklarýmýn doðru olduðuna?
Robert, zor bir durumda olduðunun farkýndaydý. Tüm kalbiyle inanýyordu Vincent'a, fakat Sarah ile taban tabana zýt düþmesi doðru olur muydu, bundan o kadar emin deðildi. Vincent'ýn haksýzlýða uðradýðýnda bile kendini bir kurban olarak görüp dünyaya küsmemesi daha önemliydi onun için:
-Vince, sana tüm kalbimle inanýyorum. Yalnýz bazen doðrunun ne olduðunu sadece kendimizin bilmesi yeterlidir diye düþünüyorum. Bazen baþkalarýna kendimizi anlatmak imkansýz bir durum halini alýr, özellikle karþýmýzda bizi dinlemeye hazýr kimseler olmadýðýnda. En yakýnýmýzdakiler bile bize inanmasa önemli deðil, hayat sonsuza dek doðruyu söylediðini baþkalarýna anlatmakla geçirilecek kadar uzun deðil.

Robert bir an durdu ve söylemek istediði cümleyi kafasýnda bir düzene soktu. Ona göre 46 yýllýk yaþamýnda çýkardýðý en önemli derslerden biriydi söyleyecekleri, Vincent'ýn da önemini anlamasýný, hiç olmazsa yýllar sonra bir gün onu hatýrladýðýnda bu cümlesini de hatýrlamasýný istedi. En ciddi ses tonuyla konuþmaya baþladý:
-Dinle Vince, yýllar geçse bile üzerinden, bu sözümü hatýrlamaný istiyorum: Mevcut durumu deðiþtiremeyeceksek, ona yiðitçe katlanmayý öðrenmekte bir kazançtýr. Elimizde olanlarla ne yapabiliriz ona bakmalýyýz. Anlaþýlmadýðýmýza, yanlýþ anlaþýldýðýmýza veya bize haksýzlýk yapýldýðýna üzülmeyi kesip, bir daha böyle bir durum olmamasý için ne yapabiliriz, iþte bunu düþünmeye vermeliyiz kendimizi.
-O aptal Deborah yanýmda oturduðu sürece hiç bir þey Bob, hiç bir þey.
Robert tam bu noktada Vincent’a her zaman yapýlacak bir þeylerin var olduðunu anlatma fýrsatýný yakaladýðýný fark etti:
-Aksine yapýlabilecek bir çok þey var Vince. Mesela ben yarýn durumu sýnýf öðretmeninle konuþacaðým ve senin yerini deðiþtirmesini isteyeceðim. Yerin deðiþtirildikten sonra sana önemli bir görev düþüyor. Eðer sen hiç bir sorun çýkarmazken Deborah sorun olmaya devam ederse, herkes anlayacaktýr olayýn aslýný. Yarýn Bayan Eberstein'la da konuþacaðým, umarým bana karþý önyargýlý olmayacaktýr. Annenle de sana verdiði cezalarý kaldýrmasý için biraz daha sakin olduðu bir fýrsatta tekrar konuþmayý deneyeceðim. Nasýl bu çözümler þimdilik yeterli görünüyor mu sana?
Vincent onayladýðýný belli eder bir þekilde kafasýný salladý.
-Haydi, þimdi ödevlerine geçelim. Matematiði bitirebildin mi?
-Çoktan. Bayan Eberstein'ýn verdiði bu okuma parçasý ve sorular çok vaktimi alýyor.
-Gel beraber okuyup anlamaya çalýþalým

Verilen ödev 'Kadýn Haklarý' baþlýklý bir yazýnýn okunmasý ve yazýyla ilgili çeþitli sorularýn cevaplanmasýndan oluþuyordu. Amerika'da kadýn haklarý hareketinin geçmiþini ve günümüzdeki durumunu beraber okudular. Yazýdan kadýn haklarý hareketinin kadýnlara yapýlan baskýlara son vermek, kadýnlarýn toplumda erkeklerle eþit hak ve özgürlüklere sahip olabilmelerini saðlamak amacýyla 19 yy.da önce entelektüel çevrelerde baþladýðýný, zamanla topluma yayýldýðýný öðrendiler. 1. Dünya Savaþý bir dönüm noktasý olmuþtu. Avrupa'da erkeklerin cephede olmasýndan doðan zaruret sonucunda kadýnlar çalýþma hayatýnda daha çok yer bulabilmiþlerdi. A.B.D.’ de kadýnlara seçme-seçilme hakkýnýn verilmesinin son yüzyýl içinde gerçekleþtiðini, bu hakkýn hangi eyaletlerde daha önce ve hangi eyaletlerde en son olarak verildiðini öðrendiler.

Yazýyý bitirdikten sonra sorulara geçtiler. Ýlk soru A.B.D’ de kadýnlarýn mal mülk sahibi olma hakkýný ne zaman elde ettikleriydi. Ýkinci soruda kadýnlarýn seçme ve seçilme hakkýný ilk elde ettikleri eyalet ve tarihiydi. Yazýdan bu tarihleri beraberce çýkardýlar. Üçüncü soru bu tarihleri okuyucunun geç bulup bulmadýðýyla ilgili bir yorum sorusuydu. Yazýda bu haklarýn çok geç elde edilebildiði yazýyordu, cevap olarak bunu yazdýlar. ‘Anakronizm’ diye aklýndan geçirdi Robert, bu çok sevdiði kelimeyi hatýrlayarak. “Neye göre geç? Tarihi yargýlamak bu kadar kolay mý? Eðer kadýn haklarý için 19 yy. baþý geç bir tarihse, zencilerin bu ülkede bir çok haklarýný 1960'larda kazandýðýný nasýl açýklayacaðýz çocuklara? 1970'lerde zencileri üniversitelere sokmamak için kendi vücudunu siper ederek direnen Alabama Eyalet Valisinin yaptýklarýný nasýl deðerlendirmemiz lazým?” Bu düþüncelerini doðal olarak kendine sakladý. Vincent’ýn ders kitaplarýnda yazanlarý öðrenmesi yeterliydi. Hatta 5. sýnýfa giden bir çocuk için bu parçanýn dili ve içeriði oldukça aðýr sayýlýrdý. Robert eðitim müfredatýnýn nasýl olacaðýný eðitimcilere býrakmaya karar verdi ve Vincent'a sonraki soruya geçmesini söyledi. Dördüncü soruda kadýn haklarýnýn bütün dünyada eþit derecede tanýnýp tanýnmadýðý soruluyordu.
-Bu soru kolay diye atladý Vincent, elbette hayýr cevabý, geri ülkelerde kadýnlar çok kötü koþullarda yaþamaya devam ediyorlar.
Yazýda bazý Afrika ve Asya ülkelerinde ki kadýnlarýn üzücü durumlarý örnekleriyle sergilenmiþti.
Son soruda ise kadýnlarýn kazanabilecekleri bütün haklarý elde edip etmedikleri soruluyordu. Sorunun cevabýný birlikte okuma parçasýnýn son paragrafýndan çýkardýlar. Robert cevap cümlelerinin kurulmasýný en baþtan beri olduðu gibi Vincent'a býraktý, o da kitaptaki cümleyi neredeyse aynen geçirdi:
-Hayýr, günümüzde kadýnlarýn iþ ve eðitim hayatýnda savaþ vermeleri gereken ve yakýn gelecekte elde edecekleri bir çok baþka hak mevcuttur.
Robert Vincent'ý ödevini güzel bir þekilde bitirdiði için tebrik etti:
-Bak, o kadar fazla benim yardýmýma da ihtiyacýn olmadý, kendin cevapladýn sorularýn çoðunu. Robert o gün ilk defa Vincent'ýn yüzünü gülerken gördü.

10 05 PM. Ýç. Merdivenler.

Robert'ýn aklýnda Vincent'ýn odasýndan çýktýðýnda hala okuma parçasý vardý. Bir þey rahatsýz ediyordu onu, ama ne? Kadýn haklarýnýn önemli olduðunun bilincindeydi. Kadýnlar, azýnlýklar, homoseksüeller bir yana, hapisteki insanlarýn bile haklarýný savunmaktan yanaydý; bireysel özgürlüðün artmasýný, haksýzlýklarýn en aza indirilebilmesini istiyordu, kýsacasý insan haklarýndan yanaydý. Ama özellikle kadýn haklarý savunucularýnýn bir þeyleri atladýðýný düþünüyordu.

Merdivenleri inerken aklýndaki düþünce daha netleþti. Onu rahatsýz eden kadýnlarýn bir takým yeni haklar elde ederken, tarihten gelen ve temelinde kadýn erkek ayrýmcýlýðý yatan, kadýný kollanmaya muhtaç bir varlýk gibi gören bir zihniyet tarafýndan yaratýlmýþ ayrýcalýklarý býrakmaya yanaþmayýþlarýydý. Bu ayrýcalýklar ve haklar hepimizin toplumsal davranýþlarýmýzýn içine öylesine sinsice yayýlmýþlardý ki, onlarý sorgulamak çoðu zaman aklýmýzdan bile geçmiyordu.

Þöyle düþündü Robert: “Kadýnlar bir yüzyýlý aþkýn bir süredir eðitim ve çalýþma hakkýna sahiplerse, neden günümüzde hala bir erkeðin kendi isteðiyle boþanma davasý açan bir kadýna nafaka ödemesi gerekiyor? Judith’den evliliklerinin ilk döneminde en azýndan bir süre daha, hiç deðilse okulunu bitirene kadar çalýþmaya devam etmesini rica etmiþti, fakat Judith çalýþmak istememiþti. Bir erkek eðer okumak ve çalýþmak istemezse bunun doðuracaðý sonuçlara –fakirlik, bir aile sahibi olamamak vs- katlanmak zorundaydý. Kadýnlar hem toplumda daha güçlü bir konumda olmak istiyorlar, hem de kanun önünde güçsüz ve bakýlmaya muhtaç konumlarýný sürdürmeye devam etmek istiyorlar.”

Robert’ýn aklýna kardeþiyle evindeki bir kutlamaya katýldýklarý 65 yaþýnda oldukça varlýklý sayýlacak bir bankacýyý ziyaret ettikleri gün geldi. Adam dev bir bahçesi, olimpik bir havuzu olan muhteþem bir evde yaþýyordu ve ilk bakýþta imrenilecek bir yaþama sahipti. Fakat saatler ilerledikçe adamýn karýsýnýn gün boyunca süren ve dayanýlmaz bir hal alan kaprislerine katlanmak zorunda olduðunu fark ettiler. Ýçilen oldukça bir biradan sonra yalnýz kaldýklarý bir an Robert dayanamamýþ ve elinden gelen en nazik tavýrla adama karýsýna nasýl tahammül ettiðini sorma cüretini göstermiþti. Zavallý adam acýyla gülümsemiþ, sonra üzerindeki gömlek ve pantolonu iþaret ederek, “Dostum, boþanmayý düþündüðüm anda bütün servetimin bu üstümde gördüðün bir pantolon ve gömleðe ineceðini de kabul etmem gerekir. Bu yaþtan sonra buna asla cesaret edemem” demiþti. “Eþitlikten söz edelim ama, bir erkek için mevcut kanunlarla maddi, manevi gerçek bir yýkým olacak boþanma silahýný kadýnlar ellerinde tuttuklarý sürece, erkekler nasýl evlilikte eþit karar verme hakkýna sahip olabilirler?”

10 08 P.M. Ýç. Salon

Salona çoktan varmýþ, aklýnda düþüncelerle her zaman oturduðu koltuða geçmek yerine ayakta durmaya devam ettiðini fark etti. Sarah sofrayý kaldýrmadan televizyonun baþýna geçmiþ, yüzünde en ufak bir ifade olmadan bir avukat dizisini seyrediyordu. Robert tabaklarý mutfaða taþýmaya baþladý, kafasýnda fikirler uçuþmaya devam ediyordu: “Dýþarý yemek yemeye çýkýlacak, kadýnýn istediði lokantaya gidilecek, inerken arabanýn kapýsýný erkek açacak ve hesabý erkek ödeyecek! Eski günlerdeki gibi kadýnýn beraber gelmiþ olmasý bir lütuf olarak kabul edilecek, cinsellik paylaþýldýðýnda kadýn bir lütufta bulunmuþ olacak, doðal bir ihtiyaç olan cinsellik silahýný kadýn isteklerini yaptýrmak için her an kullanacak, isterse ‘verecek’, istemezse ‘vermeyecek’. Elbette bir insanýn caný arada sýrada cinsellik istemiyor olabilir, ama Sarah benimle aylardýr birlikte olmak istemiyor. Erkek sesini çýkaramaz, aldatýrsa suçlu. Erkek kadýna hep borçlu, karþýlýðýnda kadýna bakmalý, korumalý... Tatile yola çýkýldýðýnda hangi yoldan gidileceðine kararý kadýn verecek, aksi halde yüzü asýlýr, ama o bozuk yolda lastik patladýðýnda lastiðin deðiþtirilmesiyle elbette erkek ilgilenecek.”

“Kadýnlarý istemedikleri bir çocuðu doðurmaya zorlamak saçmalýk olur, fakat neden bir erkeðin kendi genlerini taþýyan bir çocuðun doðumu hakkýnda hiç bir söz söyleme hakký yok? Toplumun düþüncesine göre erkeðin bir kadýný hamile býrakmadan önce düþünmesi gerekiyor. Kadýn haklarý yasa ile güvence altýna alýnýrken, erkekler kendilerini korumak zorundalar! Kadýnlar iþlerine geldiðinde güçlü ve eþit, iþlerine geldiðinde güçsüz ve yardýma muhtaç. Bir yandan daha fazla cinsel özgürlük isterlerken, diðer taraftan onlarýn ahlaký, kutsal sayýlan cinselliði devlet tarafýndan koruma altýnda, erkeklerse kendi baþlarýnýn çaresine bakmak zorunda. Kanun karþýsýnda kim erkeklerle kadýnlarýn eþit olduðunu iddia edebilir? Bir polisin arabasýný durdurduðu bir kadýna ceza verme ihtimalinin bir erkeðinkiyle eþit olduðunu kim söyleyebilir?”

Siyah beyaz görüntüler: Hakim karþýsýnda boynunu büken, üzüntülü bir tavýrla aðlayan Bayan Auster’in (Paul Auster’in Büyükannesi, namý diðer büyükbabasýnýn cezasýz kalan katili) anlýk görüntüsü geçiyor önümüzden ve arkasýndan bir yazý beliriyor ekranda kocaman harflerle: Hakimlerin en temel güdüleri erkeksi (kadýný güçsüz görerek kollamaya yönelir tarzda) olduðu sürece, feministlerin iddialarýnýn tam tersine, erkekler için adil bir dünya olmayacak bu dünya!

Televizyondan jüri önünde göz yaþlarý içinde erkek arkadaþýnýn kendisini nasýl taciz ettiðini anlatan bir kadýnýn sesi geliyor ve Robert’ýn düþünceleri yeni bir boyuta sürükleniyor: “Kökleri geçmiþten gelen bir düþünce ve kadýnlarýn erkekler kadar yalan söylemediði inanýþý hala sürmekte. Jüriler kadýnlara inanmaya daha meyilliler hep. Ayný suç iþlendiðinde kadýnlar daha az cezaya çarptýrýlýr nedense. Ýstatistiksel olarak bir kadýn katilin ölüm cezasýna çarptýrýlma olasýlýðý bir erkek katilin ölüm cezasýna çarptýrýlma olasýlýðýnýn sadece yüzde dördü, ama kimin umurunda? Önyargýlarý savunmak için bahaneler hazýr, kadýn cinayetleri daha az vahþi, daha anlaþýlýr oluyor kimilerine göre. Az vahþi, anlaþýlýr cinayetler! Söz konusu cinayet bile olsa kadýnlar yaptýðýnda en insani olaný yapar!”

Aklýndaki sorular uzadýkça uzamaya devam ediyordu: “ Neden erkek çocuklar doðalarý gereði aktif ve yaramazlarken eðitim sistemimiz diþi özellikleri daha üstün görür? Erkeklere hep doðalarýnýn kötü ve yanlýþ olduðu mesajý verilir, onlardan kýz gibi uslu olmalarý beklenir ve ayný anda erkek gibi olmalarýný ve her türlü acýya, zorluða katlanmalarý, kýsacasý duygularýný bastýrmalarý istenir. Erkek doðasýyla toplumun beklentileri arasýnda sýkýþýp kalýr en küçük yaþýndan itibaren. Toplum ve muhtemelen erkeðin doðasý kadýn erkek iliþkilerinde erkeði giriþken, aktif taraf olmaya yönlendirirken bu giriþkenliðin sýnýrýnýn ne olmasý gerektiðinin nasýl tek belirleyicisi kadýn olabilir? Neden taciz davalarýnýn neredeyse tamamýnda erkekler suçlu bulunur? Kadýnlar taciz etmedikleri için mi, yoksa bir kadýnýn tacizini jüri önünde kanýtlamanýn neredeyse imkansýz olduðunu bütün erkekler bildiði için mi? Neden taciz davalarýnda suçlanan isim derhal gazetelere çýkarken, dava sonuçlandýðýnda yalan söylediði ortaya çýksa bile suçlayanýn kimliðini öðrenemeyiz? Bu kadýnlarýn bazýlarýnýn yalan söyledikleri ortaya çýktýðýnda bile neden erkekler görmüþ olduklarý zararý sineye çekmek zorunda kalýyorlar? Hem neden - kadýn haklarý savunucularý istedikleri kadar bu iddiayý ret etmeye çalýþsalar ve bu konuda yapýlan ve yapýlacak bilimsel araþtýrmalarý engellemeye çalýþsalar da - bu tür davalarý açanlarýn neredeyse tamamý benzer karakter özelliklerini taþýyan kadýnlardan oluþuyor? Erkekler hep ayný karakter özelliðindeki kadýnlarý mý seçiyorlar taciz etmek için? Neden birçok kadýn çocuk sahibi olmayý tercih ettiði ve mesleðinde ilerlemeye bir erkek kadar vakit ayýrmadýðý halde gazetelerde hep iþyerlerinde üst düzey yöneticilerin aðýrlýklý olarak erkek olmasýný eleþtiren yazýlar sürekli yayýnlanýyor? Neden bir boþanma durumunda çocuklar hemen her zaman annelerine veriliyor? Neden bir üniversite dekaný, bir þirket yöneticisi, yetenekleri ve kapasiteleri ne kadar farklý olursa olsun yaklaþýk ayný oranlarda kadýn ve erkek öðrenci/çalýþan seçmek zorunda?Neden annelik izni bu kadar uzun ve babalýk izni yok denecek kadar az? Nerede eþitlik? Nerede erkek haklarý ?”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn modern kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kadýn Haklarý - 2
O Þýk Ayakkabýlarý Bu Dava Ýçin Almadýnýz, Bay Schopenhauer!

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yeni Bir Çaðýn Baþlangýcý
Sessizlik - 1
Sessizlik - 2
Martý M. V.

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Dünyanýn En Ýyi Ýnsaný [Þiir]
Mustapha Garta'nýn 30. Yaþ Günü - 1 [Roman]
Mustapha Garta'nýn 30. Yaþgünü - 2 [Roman]
Biyolojik Demir Bilye [Deneme]
Giyotin Ýstiyoruz, Giyotin Ýstiyoruz! [Deneme]
Fikir Özgürlüðü ve Ýnternet [Deneme]
Hayatýmdan 35 Dakika [Deneme]
Naçizane Bir Kehanet [Deneme]
Dün Telafer'de Bir Çocuk Öldürüldü [Deneme]
Varolamamanýn Dayanýlmaz Öfkesi [Deneme]


Var Samsa kimdir?

Bireyin varolma, kendisi olma þansýný elinden alan kurumlarla sarýlmýþ ve kötü bir þaka, bir tuzak haline dönmüþ dünyada insan sorunu üzerine hikayeler, denemeler.

Etkilendiði Yazarlar:
Milan Kundera, Franz Kafka, J. P. Sartre, Orhan Pamuk


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Var Samsa, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.