Bir insan bir kaplanı öldürmek istediğinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediğinde buna vahşet diyor. -Bernard Shaw |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Oda Yayınları'nın olağanüstü başarısız çevirmenleri içinde barındırması (bunun tek örneği Sefiller değil ne yazık ki), ve daha sonra bu çevirmenlerin sanırım biraz aceleyle, biraz da dil bilgisizliğiyle yaptığı çevirileri tek bir editörün elinden geçirmeden çaresiz okurların önüne atmasında hoşgörülecek bir yan yok. Bu ülkede tüm yayıncılar ve yazarlar ve çevirmenler Türkiye'de kitap okunmadığından yakınırlar ve suçu her yerde bulurlar; okurun kendisinde, ülkenin eğitim sisteminde, gerektiğinde "Amerikan emperyalizmi"inde bile. Hiçbir zaman da kendilerine dönmezler. Bugün Cağaloğlu'nun yarısı hala Marksist'tir, yayıncıların bir çoğu hala politize solculardan oluşmaktadır ve elimize aldığımız en evrensel dünya klasiğinin bile arkasını çevirip kapak yazısını okuduğumuzda, zaman zaman Marksist bir manifestoya indirgendiğini görürüz. Oysa dışarıdaki genç okur kitlesinin bugünlerde artık hiç de solcu olmadığını, hatta politikayla pek ilgilenmediğini düşünecek olursak arada ciddi bir iletişim kopukluğunun olmasından doğal birşey olamaz. Okur onu dinlendirecek, düşündürecek ve hepsiyle birlikte eğlendirecek yapıtlar ister. Yorucu ve genelde fazlasıyla 'gerçekçi' geçen bir iş ve okul yaşamından sıyrılıp özgür bir düşler ve düşünceler dünyasına dalmak için eline kitap alır. İdeolojiler, politize önsözlerle karşılaşmak için değil. Ancak okurun okumayışının nedenleri bununla da bitmez. Burada amacım okuru okumadığı için aklamak değil, çünkü her koyunun kendi bacağından asıldığı gerçeği her durumda aynıdır. Ama Türkçe'de çok ciddi bir çeviri kalitesi sorunu olduğu da bir gerçektir. Bunun sonuçları da kültür açısından ölümcüldür. Dağınık ya da kaba bir Türkçe'yle yazılmış bir kitap sırf bu yüzden çekiciliğinden önemli bir pay kaybedecektir. Bu okuru yoksullaştırdığı ölçüde yazar ve yayıncıyı da yoksullaştıracaktır. Uzun erimli sonuçları ise daha da yıkıcıdır. Akıcı olmayan bir dille okumak okuru yoracaktır, anlaşılmayan tümcelerle karşılaşmak canını sıkacaktır, ta ki bir gün okur okur olma işini bir kenara bırakıncaya dek. Türkiye'de herkes Orhan Veli'nin şiirlerini bilir, çünkü bu şiirler yüz kilometre öteden diliyle bizi kendilerine çekerler. Herkes Leyla ve Mecnun'un öyküsünü bilir, çünkü Fuzuli onu öylesine diri ve duygulu bir şekilde dile getirmiştir ki hepimiz kendimizden bir parça buluruz onda. * * * Harper Lee'nin Bülbülü Öldürmek adlı kitabı yazarın tek yapıtı. Bu ufak ve oldukça 'yerel' Amerikan romanının bugüne kadar dünyada kaç yüz milyon tane sattığını kimse bilmiyor. Çıktığı her ülkede yayınlandığı günden beridir kesintisiz olarak yeni baskılar yapıyor. Buna Türkiye gibi ülkelerde telif hakları ödenmeden ve böylece kayıtlara geçmeden satıldığını da eklersek, kitabın rahatça birkaç Türkiye kadar çok insan tarafından okunduğu söylenebilir. Bülbülü Öldürmek Türkiye'de daha önce Altın Kitaplar'dan çıkmıştı. Daha sonra Oda Yayınları'ndan Füsun Elioğlu'nun akıl almaz 'çevirisi'yle yeniden karşımıza çıktı. Romanda dünyayı iki çocuğun keskin ve temiz bakış açılarından gözleriz. Yer ve zaman belirsizdir. Daha doğrusu kitabın geçtiği yer Maycomb adında hayali bir Amerikan kasabası, dönem de büyük bir olasılıkla 1930'ların "tozlu" Amerika'sıdır. Scout ve Jem'in babaları Atticus bir avukattır ve bir zencinin haksız yere yargılanmaması için kolları sıvadığında bir anda hepsi için yaşam tatsızlaşır. Yine de roman sonuna kadar eğlenceli, sık sık güldürücü, bir o kadar da dokunaklı ve düşündürücüdür. Yapıt tiyatro ve filme de uyarlanmıştır, ve 1960'larda TRT'nin Radyo Tiyatrolarında oynadığında özellikle Baba Atticus dinleyen tüm çocukların yüreklerinde derin bir iz bırakmıştı. Harper Lee bundan sonra bir daha kitap yazmadı; hatta kitap için yazdığı birkaç kısa önsöz ve İnternet'de gezen üç makalesi (birinin Türkçe çevirisini İdea Yayınevi'nin sitesinde (http://www.ideayayinevi.com) bulabilirsiniz) dışında bir daha herhangi birşeyi yayınlanmadı. Yazar roman çıktıktan sonra uzun bir süre onun için "Kendisi herşeyi apaçık söylüyor" diyerek herhangi bir yorumda bulunmaktan kaçındı. Türkçe'deki çevirilerine gelince daha önce Altın Kitaplar'dan çıkan çevirisi daha yetenekli ve özverili bir çevirmen tarafından dikkatle yapılmış görünüyor. Kuşkusuz bunun içinde de kusurlar bulmak olanaklıdır, ama elinizde 'Bülbülü Öldürmek'i tuttuğunuzdan kuşku duymazsınız ve böyle bir kitabın çevirisinin gerçekten zor bir iş olduğunu bilerek bu çevirmene olsa olsa teşekkür ederiz. Füsun Elioğlu'nun "çeviri"sinde ise Bülbülü Öldürmek'in tepetakla oluşunu izleriz. İçinde akıl almaz çeviri (ve dil) yanlışları peşpeşe sıralanır. Kitabın daha üçüncü satırında "Sol kolu sağı'ndan" gibi komik bir işaretleme yanlışı yapılır. İkinci sayfada Scout babasının avukatlığa dönmesinden bahsederken, Füsun Hanım'ın elinde baba avukatlığa yeni başlıyor olur. Daha sonra Türkçe'de "it oğlu it" olarak karşılanması gereken son-of-a-bitch küfürünün yerine bu kez karşımıza orospu çocuğu gibi sert ve henüz ergenliğe girmemiş sevimli bir kızın hiçbir zaman ağzına almayacağı bir küfür duyarız. Scout yaşadıkları kasabayı anlatmaya başladığında bu kez Füsun Hanım aceleye gelir "Maycomb, onunla tanıştığımda yaşlı bir kasabaydı, yorgun düşmüş yaşlı bir kasaba," demesi gerekirken o "Maybcomb eski ve yorgun bir kasabaydı" demekle yetinir. Kuşkusuz böyle bir kitapta bir yerin küçük bir çocuğun gözlerinden anlatıldığını düşünecek olursak ufak ayrıntılar önem kazanıyor ve Scout'un "tanıştığımda" sözlerinin atılmasını gerektirecek bir neden yok. Kitapta paragrafların dikkate alınmamasının çevirmenle mi yoksa dizgiyi yapanlarla mı ilgili olduğunu bilmiyorum, ama özgün İngilizce metinde hiçbir yerde Türkçesindeki gibi yarım sayfalık paragraflara rastlanmıyor Kitaptaki diyaloglar başlı başına birer trajedi. Okula başlamak üzere olan Scout ağabeyi Jem'e sorar: "Yani artık birlikte oynayamayacağız mı demek istiyorsun?" "Evdeyken her zaman yaptığımızı yaparız," der Jem, "ama göreceksin, okul başka" Jem, Füsun Hanım'ın çevirisinde kızkardeşinin sorusunu yanıtlarken neredeyse onu başından atarcasına, "Ev, başka okul başka. Göreceksin," der. Deneyimli bir ağabeyin küçük kızkardeşini kollaması adına hiçbir şey bırakmadan. Scout okulda dövüştüğü bir çocuğu betimlerken "Gözleri Dill Harris'inkiler denli mavi gözleri kızarmış ve suluydu," der. Türkçe'de zavallı çocukcağınız gözleri Dill Harris'inkiler kadar mavi, ayrıca da kırmızıdırlar. Ağabeyi Jem'in büyümesinden şikayetçi olan Scout sadık hizmetçileri zenci Calpurnia'yla dertleşir ve hizmetçi onu avutmak için, "Bebeğim. Bay Jem'in büyümesinin önüne geçemeyiz," der. Kendini savunurcasına, "Bay Jem büyüyor. Bundan benim suçum yok," demez. Kitap boyunca bunlar gibi ve bunlardan bin beter sayısız yanlış bulmak olanaklı. Hepsinin dışında kitabı 'büyülü' yapan küçük Scout'un 'sesi'. O da eksik. Geriye kalan tek şey kitabın adıdır, ki o da aslında Bülbülü Öldümek değil "Sakakuşunu Öldürmek"tir. * * * Yine de kitap tüm bunların yanısıra kesinlikle okunmaya değer. Böyle bir yazının sizi bu kitabı okumaktan vazgeçirmemesini tüm yüreğimle dilerim çünkü bence Bülbülü Öldürmek dünya edebiyatının en çarpıcı öykülerinden biridir. Ve İngilizcesi ya da öbür çevirisi bulunmuyorsa Füsun Elioğlu'nun eşi benzeri olmayan çevirisinden bile olsa okunmaya değerdir. Ama bu ülkede çeviri yapmanın yasaları olsaydı, niteliksiz çeviriler yapmak, okuru yanıltmak birer suç sayılsalardı Füsun Hanım da Oda Yayınları da bugün mahkeme kapılarında olurlardı. *Çeviri yanlışların bir ikinci sonucu daha vardır. Türkçe'nin dağılışı. Sayfalarda gördüğümüz yanlışlar çok geçmeden günlük yaşamlarımıza da yansıyacaktır, ve bir gün gelecek televizyonda çekilen dizilerde de onları göreceğizdir(!), yabancı filmlerin altyazılarında da onlarla karşılaşacağızdır(!) ve en son aşamada ise artık bunların hiçbirini farketmiyor olacağızdır. şğıİ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
![]() | Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2022 | © Diren Yardımlı, 2022
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |