"Yumuþak olma ezilirsin, sert olma kýrýlýrsýn." -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Ben de, zaten bir taraf seçmiþ olmanýn rahatlýðýyla ve hemen herkes gibi biraz da önyargýsýyla oturdum koltuðuma. Öncelikle ben, sinemanýn tarafýndaydým. Bu yüzden, az sonra ister istemez deðineceðim inançsal tartýþmalardan arýndýrmýþtým kendimi. Herhangi bir sanat eserini deðerlendirmeye baþlamadan önce onun yaratýcýsýný anlamak durumundasýnýz. Ki, ancak böylelikle yapýlan iþe deyip deymediði üzerine getireceðiniz eleþtiriyi saðlam bir temele oturtursunuz. Sonuç olarak eser, yaratýcýsýnýn çocuðudur. Cesur Yürek filmi, gösteriminin üzerinden onca yýl geçmiþken bile hâlâ içimde bir tür coþkuyla duruyorken, Mel Gibson’a karþý sýký bir önyargýya sahiptim filmi izlemeye baþladýðýmda. Cesur Yürek, salt vermiþ olduðu mesaj yönünden deðil, sinematografik deðeriyle de en iyi filmler arasýndadýr. Ýsa’nýn Çile’sini baðlar mý? Ýki açýdan baðlamalýydý. Birincisi Mel Gibson kendini aþmalýydý. Ýkincisi ve en önemlisi, yönetmene her iki filmi de çektiren ana etkenin; koyu Katolikliðinin belirleyiciliðiydi. Cesur Yürek’te anlatýlan Ýskoçlar ve Ýrlandalýlar Katoliktir. Kendilerini tarih içerisindeki temel talepleri ne olursa olsun bu þekilde ifade ederler. Ýngilizler ise Protestandýr. Kimse konu seçiminde Gibson’a karýþamayacaðýna göre O, her sanatçý gibi yüreðindekiyle beynindeki birleþtirmekte serbesttir. Cesur Yürek, bu tip bir yaratýdýr. Týpký Ýsa’nýn Çilesi gibi... Hikayenin sonunda ne olacaðýný bildiði zaman izleyici, yönetmenin iþi gerçekten zordur. Hele hele daha önce defalarca iþlenen bir hikaye daha çetrefilli bir iþtir. Ancak daha ilk sahnede, bambaþka bir “Ýsa filmi” olduðunu anlýyorsunuz. Sonuçta bir insan olan “Mesih”, son kez korkularýyla yüzleþmektedir. O kadar ustaca yaratýlmýþ ki bu kýsým, yere çökmüþ vaziyette titreyerek “kendi kendine” konuþan kiþinin aslýnda Ýsa olduðunu anlayamýyorsunuz. Gibson, gayet inandýrýcý bir Kudüs yaratmýþ. O dönemin Kudüs’ünü bilmeseniz de, “hadi caným” dedirtecek abartý yok. Kostümler ha keza. Cesur Yürek’teki görüntü kalitesinin izleyenlerinin aklýndan çýkamayacak kadar mükemmel olduðunu söylemeye gerek yok. Yalnýz o filmde yönetmen, Ýskoçya’yý merkezine aldýðýndan tekniðin mümkün kýldýðý kadar uðraþmýþtý çarpýcýlýk hususunda. Üstelik özgürlük mücadelesini anlatan bir filmin aydýnlýk çekilmesi kaçýnýlmazdý. Ýsa’nýn Çilesi ise daha karanlýk bir görüntüye sahip. Ne de olsa bir peygamberin çektikleri anlatýlmalý. Durum böyle olunca yönetmen, bu kýsýmla çok da fazla uðraþmamýþ. Film boyunca iþkencenin bütün gerçeklerini görebilirsiniz. Savunmasýz bir insan ve ona zulmeden, insanlýktan çýkmýþ iþkenceciler týpký gerçek hayattaki halleriyle resmedilmiþ. Ýþkence hâla var dünyada. Ýþkence için kullanýlan araçlar deðiþse de kurbanla iþkenceci arasýndaki iliþki aynen filmde anlatýldýðý gibidir. Ýþin vahþet kýsmý da bence burada talidir. Gibson bu film özgülünde bu konuda da seçenek sahibi deðil. Bugün bile insanlar “kýç falakasý”ndan geçiriliyorsa, iki bin yýl önce belki daha aðýr yöntemler kullanýlmýþ olabilir. Ýnsanlarýn günahlarý için iþkence görmeyi göze alan Mesih’in hikayesini üstü örtülü gösterebilecek sinema teknikleri kullanýlarak çekilmesi amacýna uygun kaçmazdý. Anlatýma gelince... Mel Gibson iþi çok fazla drama dökmemiþ. Diyaloglarý olmasý gerektiði yerde kullanmýþ. Oyunculuða aþýrý önem vermiþ. Yönetmeni tanýyanlar, kendisinin oynadýðý birçok filmden de çýkaracaklardýr; bu adamýn en deðerli gördüðü nesne bakýþlardýr. Cehennem Silahý da, Cesur Yürek de birer örnek olarak gösterilebilir. Öyle ki Cesur Yürek’te sýrf bakýþlarý merkeze almak adýna kimi sahneler heba edilmiþ, ama yönetmen de amacýna ulaþmýþtý. Ýsa, yoðun iþkenceler altýnda ölümüne yürürken yalnýzca dostluðuna eriþebilecekleriyle göz temasý kuruyor. Burada oyunculuk o kadar iyi ki ve açýlar öyle titizce seçilmiþ ki, beyaz perdenin karþýsýndakileri dahi etkileyebiliyor bakýþlar. Ýsa “cennetin kapýsýnda” hatýrlayacaklarýna bakmýyor yalnýzca. Mesela annesiyle de bakýþýyor. Meryem de O’na güç veriyor. Oðlunun iþkencedeki savunmasýzlýðýna þahit olan bir kadýn, ancak bu kadar acý çekebilir, bu kadar onurlu olabilir. Biz bunun örneðini bugünün Türkiye’sinde görüyoruz. Mel Gibson’ýn bakýþlara yoðunlaþmasýnýn bir sebebi varmýþ demek ki. Ve bu konuda kendini gerçekten aþmýþ. Flaþbeklerde klasik tarzý kullanan yönetmen, baþka birisinin elinde karman çorman olacak kurguyu hiç zedelememiþ. Teknik olarak bindirmeli geçiþ yetmiþ. Zaten toplasanýz en kötü ihtimalle adeti beþtir bunlarýn. Yalnýz, bir annenin çocuðuna olan sevgisinin anlatýldýðý sahne için birkaç defa daha gidilir filmi izlemeye. Ýsa aðýr iþkence altýnda çarmýhýný taþýyarak yürümeye çalýþýrken yere düþecektir. Yönetmen ustalýkla flaþbek yapar çocukluðuna döner. Bir çocuk Ýsa’nýn düþüþünü görürüz, bir de Mesih’in. Burada Meryem’in ne yaptýðýný söylemeyeceðim. Þu kadarý yetecektir: Eðer yalnýz olsaydým gözlerimi serbest býrakýrdým, rahat rahat yaþ döksünler diye. Filmi görmeyenler olduðundan daha ayrýntýlý bir eleþtiri getiremiyorum. Yoksa zaaflý yanlarý da var. Bahsedilmesi haksýzlýk deðilse de bu küçük ayrýntýlarýn izlemeyenler için sýr olarak kalmasýndan yanayým. Yalnýz söyleyebileceðim bir ayrýntý var. O da þeytanla ilgili. Þeytanda da en çok bakýþlara yoðunlaþýlmýþsa da daha çok çerez gibi kalmýþ o sahneler. Meryem’in ve Ýsa’yý sevenlerin bakýþlarý nasýl yürek burkuyor, Ýsa’nýnkiler nasýl huzur ve “direnme gücü” veriyorsa, þeytan da o kadar býkkýnlýk ve nefret uyandýrmalýydý, filmin kendi mantýðý içerisinde. Ýçerik yönündeki tartýþmalara gelince. Bence iþgüzarlýkla saygýsýzlýk arasýnda gidip gelen gereksiz bir þey. Ýþgüzarlýk; çünkü hikaye tamamen kurgu da olabilirdi. Saygýsýzlýk; çünkü inançlarý bu þekilde olan milyonlarca insan var dünya üzerinde. Biraz sert kaçacak ama; farklý düþünenler sýkýysa kendileri çeksinler bir Ýsa filmi. Filmi, bilimsel tarih anlayýþý içerisinde deðerlendirdiðimizde, Yahudilerin önderi konumunda olanlarla Ýsa arasýndaki çeliþkilerin tam da olmasý gerektiði gibi anlatýldýðýný görüyoruz. Oradaki zulmün sahipleri bir bütün olarak Yahudiler deðil, onlarýn statükocu önderleridir. Tarihin belirli bir aþamasýnda, toplumsal bir deðiþime dönüþen her hareket, eski sistemden çýkarý olanlarýn sert direniþleriyle karþýlaþýr. Sonuçta Ýsa kýsmen toplumsal bir deðiþim hareketi yaratmýþtý. Kendisine inanlar da Yahudi deðil miydi? Ama yoksullar ve dýþlanmýþlar. Filmin ilk yarýsý Kudüs kentinin merkezinde geçmektedir. Burada Ýsa’ya taþlar atýlýr, küfredilir, halk tarafýndan. Ama çok deðil, kent merkezinden biraz uzaklaþýldýðýnda, kentten çýkýp çarmýha gerileceði yere varýncaya kadar, O’nun arkasýndan aðlayan, O’na dokunmaya çalýþan binlerce Yahudi vardýr. Filmin Yahudi düþmanlýðý yaydýðýný söyleyenlerin Filistin meselesindeki tavýrlarýný merak ediyorum. Ufak tefek kusurlarý dýþýnda Ýsa’ya yaraþýr bir film olmuþ. Kimse merak etmesin, herhangi bir misyonu da yok, bir inancýn sanatsal ifadesi olmaktan baþka. Mesela ben hâlâ Hýristiyan olmadým. Lakin eser, Fellini’li, Tarantino’lu arþivimde Cesur Yürek’in yanýndaki yeri çoktan almýþ durumda.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Osman Volkan Þahin, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |