Iþýk verirseniz, karanlýk kendiliðinden yitecektir. -Erasmus |
|
||||||||||
|
“Nasýl bir kimse hakkýnda onun kendi için ne düþündüðüne bakýlarak kanaate varýlamazsa; böyle bir dönüþüm dönemi (toplumsal devrim dönemindeki üst yapý dönüþümünü kastediyor-y.n.) hakkýnda da o dönemin bilincine bakýlarak yargý verilemez; tam tersine bu bilinç, maddi yaþamýn çeliþmelerinden, toplumsal üretici güçler ile üretim iliþkileri arasýnda varolan çeliþmeden çýkýlarak açýklanmalýdýr.” (K. Marks, Ekonomi Politiðin Eleþtirisine önsöz) Peki bakýnýz sayýn Belge ne diyor? Önce: “ A.J.P. Taylor Napoléon’un Almanya üzerindeki etkisinden ilginç bir sonuç çýkarýyor. Napoléon, paradokslarý bol olan bir tarihi kiþilikti. Fransa’da rolü, devrimin sonunu ilan etmek oldu. Bastille’in üstünden 15 yýl geçmeden Ýmaparatorluk tacýný baþýna geçirmiþti. Ama Avrupa’da yayýlmasýyla yarattýðý sonuçlar bunun tersine oldu. Devrim’in getirdiði ilke ve deðerlere tamamen yabancý, aþýrý derecede muhafazakâr ve gerici rejimlerin bulunduðu topraklara, ‘özgürlük-eþitlik-kardeþlik’ havasýnýn (bunun son kýrýntýlarý da olsa)bir ölçüde yayýlmasýna imkân yarattý. Almanya ve Ýtalya’nýn çeþitli siyasi birimler halinde yaþayan prenslikleri, dükalýklarý vb. bunlarýn baþýnda gelir. Nitekim, Napoléon’un buralara getirdiði bir takým yeni usuller, kendisi buralardan çekip gittikten sonra da yaþamaya devam etti. Örneðin, Almanya’da ondan önceki siyasi birimlerin sayýsý 300’ü geçiyordu; bunlarý 36’ya indirdi. Ondan sonra da bu sayý deðiþmedi.” Tespitini yapýyor. Burada eksik bir aktarým olmasý bir yana (zaten Marks’ýn aðzýndan düzelteceðiz), bunun sonrasýnda tamamen öznel bir yargýda bulunuyor: “Almanya, daha doðrusu Almanya’nýn kaderini ellerinde bulunduran seçkinler, bunlarýn Almanya’ya, onaylanmasý kolay olmayan Napoléon iþgaliyle gelmesi olgusunu kendi çýkarlarý açýsýndan istismar ederek, bunlarý iþgalle özdeþliyor, böylece ‘yabancý’ olduðunu öne sürerek reddetme imkânýný kazanýyorlar.” Bu uzun cümlede þu ifadelere dikkatinizi çekmek isterim: “onaylanmasý kolay olmayan ... iþgal”, “Napoléon iþgaliyle gelmesi olgusunu kendi çýkarlarý açýsýndan istismar ederek, bunlarý iþgalle özdeþleþtirmek.” Belge, Almanlar’ýn iþgalci güçle olan çeliþkisini –ki ana çeliþkinin kendisidir- küçümsüyor, göz ardý ediyor. “Öbürüyse (Napoléon), Fransa içinde, artýk yalnýzca serbest rekabetin geliþebileceði, küçük toprak mülkiyetinin iþletileceði ve artýk özgür kýlýnan ulusal sýnai üretici güçlerin harekete geçirileceði koþullarý yaratýrken, Fransa sýnýrlarý dýþýnda her yerde, Fransa’da burjuva toplumuna Avrupa kýtasý üzerinde o güne uygun bir çevre yaratabilmesi bakýmýndan zorunlu olduðu ölçüde, feodal kurumlarý ortadan silip süpürdü.” (K. Marks, Louis Bonaparte’ýn Onsekiz Brumaire’i) Demek ki, Napoléon’un getirdiði hiçbir yenilik kendiliðinden deðildir. Zaten iþgalci gücün inisiyatifinde ve çýkarýnadýr. Ne var ki, iþgal olgusundan bahsederken “onaylanmasý kolay-onaylanmasý zor” gibi gerçek dünyayla ilgisiz kavramlar geliþtiren bakýþ için yeni-eski çeliþkisinin tali çeliþki olmasýnýn hiçbir önemi yoktur. Güncel bir örnekle devam edelim. Irak’ta þu anda A.B.D.güçleri bulunmaktadýr. Býrakalým vaatlerinin kandýrmaca olmasýný; Irak ve bölge halklarý için gerçek kimsenin gizleyemeyeceði denli büyük ve çýplaktýr: Ortadoðu, emperyalizmin iþgali altýndadýr. Ýþgalci güce kan ve can bedeli direnen yerli halkýn bu mücadelelerinin meþru olmadýðýný söylemek bizzat emperyalizmle ayný telden çalmak deðil midir? “Ama zaten Saddam da zalimdi” þeklinde baþlayan cümleler kurmak, ana çeliþkiyi çöldeki kumlara gömerek koalisyon güçlerinin aðýzlarýna bal çalmak olmaz mý? Murat Belge, eþeðini saðlam kazýða baðlamayý, demagojisine güç katmayý hedefliyor: “Ýþte bu da, Türkiye’nin yakýn tarihinde çok sýk görünmüþ bir durumdur ve Almanya ile benzerlik burada da tamdýr. Osmanlý devletinin 19’uncu yüzyýlla birlikte Batý’da karþýlaþmaya baþladýðý tavýrlarýn pek çoðu, aslýnda bu yüzyýlýn yeni siyasi biçimlenmesinin sonucuydu; Fransýz Devrimi ve Sanayi Devrimi sonrasý dünyanýn gittikçe demokratikleþen ve liberalleþen atmosferini yansýtýyordu. Biz, Osmanlý döneminde de, Cumhuriyet döneminde de, Batý’dan gelen bu ‘sesleri’, sadece ve sadece ‘milliyet’ temeline baðlý bir çerçeve içinde iþitmeyi tercih ettik. Liberal Gladstone, canýmýz öyle isteyince bizim de ‘Kýzýl Sultan’ dediðimiz Abdülhamid’in despotizmini eleþtiriyorsa, bunu liberal dünya görüþünün gereði olarak yapmýyordu; ‘Türk düþmaný’ olduðu için yapýyordu.” Sayýn Belge sözüne ettiði dönemlerde Osmanlý’nýn Avrupa’ya baðýmlýlýk sürecine çoktan girmiþ olduðu ve onlarýn istediði yenilikleri yerine getirdiði gerçeðini görmezden geliyor. Hatta Türkiye aydýnlanmasýnýn bunlardan ilkiyle baþladýðýna dair genel kabulünden –reddediyorsa bile- hiç bahsetmiyor (Tanzimat Fermaný). Ne ki, tüm bunlar birer sonuçtur. Sebep ise Avrupa’nýn geliþmiþ kapitalizminin Osmanlý topraklarýnda yeni bir sömürge yaratmak istemesidir. Dönemin iktidarý zaten Avrupa ne derse yapmaktýr. Ancak düþünce adamlarý –sarýldýklarý düþünce ne olursa olsun- iþlerin böyle devam etmemesi için muhalif bir tavýr sergilemektedirler.. Yazýmýzýn baþýnda da söylediðimiz gibi Murat Belge’nin derdi son paragrafta anlaþýlýyor: “Evet, biz bu ‘anlama biçimi’ni o zamanlardan baþlayarak istikrarla sürdürdük (Almanlarýn da yaptýðý gibi). Ama þu dönemde ve özellikle AB’ye katýlma giriþimi çerçevesinde, böyle anlayýp böyle davranmayý bir sanat haline getirdik: kahrolsun yabancý ideoloji demokrasi!” Biz, 21. yüzyýl dünyasýnda büyük kapitalist devletlerin silahlý iþgale zorda kalmadýkça baþvurmadýðýný, bunun yerine 20. yüzyýlýn emperyalist karakteristiði olan yeni-sömürgecilik yöntemini kullandýðýný biliyoruz. A.B.’nin de ayný yöntemi kullanan bir emperyalist birlik olduðu gün gibi ortadayken Belge, birliðin Türkiye’yi emperyalist amaçlarla istediðini unutuyor, unutturmaya çalýþýyor. Yazmýþ olduðu yazýda gerici-faþist ideolojiyle çatýþýyor gibi görünse de bu kesimlerin düzen içi çeliþkilerine dokunmayarak tüm karþýtlarý söylemine dahil ediyor. A.B. karþýtlýðýný da sanki demokrasi karþýtlýðýymýþ gibi sunuyor. Yazýsýný okuyan herkesin de göreceði gibi Belge ister istemez elmayla elmayý yan yana koyuyor. Napoléon, Sanayi Devrimi sonrasý Osmanlý’ya liberal düþünceyi getirmek isteyen yabancýlar (!) ve Avrupa Birliði. Hepsinin de birleþtiði tek nokta var: Sömürü. Murat Belge “kahrolsun yabancý ideoloji demokrasi” derken belli ki ne kadar akýllý olduðunu düþünüyordu. Öyle ya , kimse demokrasi karþýtý olamaz. Bir de gerici yaftasýný yakýþtýrdý mý tamam. Hayýr! Gerçek gericiliði Murat Belge yapmaktadýr. Tarihin akýþýný çarpýtan, sýnýf savaþýný reddederek toplumsal yasalarý yok sayan Belge, A.B. iþgalini “onaylanabilir” göstermektedir. Kalemini emperyalizm için oynatmaktadýr. Bizi bu yazýyý yazmaya iten þey kendisinin sýnýfýný ve safýný seçmiþ olmasý deðil, sol söylemin arkasýna saklanmasýdýr. Sol, tarihi boyunca hiçbir zaman emperyalist bir iþgale onay vermemiþtir. Murat Belge ve diðer A.B. ‘ci yazarlarýn kullandýklarý jargon ne olursa olsun, istedikleri þey demokrasi karþýtýdýr, çünkü iþgali ve sömürüyü getirir. A.B.D. sömürüsü yerine A.B. sömürüsü... 9 yýl sonra gelen düzeltme: 31 yaþýndayken okuduðum 22 yaþýma ait yazým, içerikte fikrimi deðiþtirmediðimi, hatta o yaþa göre öngörülerimde Murat Belge'den ve pek çok aydýndan önde olduðumu gördüm. Bunun açýklamasý benim dehâm deðil kuþkusuz. Biraz çocuksu bir taklitle de olsa bilimsel yöntemi kullanmaya çalýsmam bile birazcýk önümü görmeme yaramýþ. ABD ve AB ulkelerini de kapsayan koalisyon güçleri, Irak'ta, evet milyonla ifade edilen ölümler, provokasyonlara dayalý bir mezhep savaþý, ama hepsinin sebebi ve sonucu olarak da bir YENÝ-SÖMÜRGE devlet býraktýlar arkalarýnda. Ýþte ilerlemiþ Irak bu halde. Bir de "ileri demokrasi" var deðil mi? Biçime yönelik bir özeleþtiri vermem gerekirse. Tamamen özensiz bir yazý yazmýþým. Kaynaklar verilirken yayinevi, basýldýðý yer, kaçýncý baský oldugu ve hangi yil basýldýðý gibi bilgiler verilmemiþ. Dahasý Marks'ýn bir klasik yapýtýnýn ismi yanlýþ verilmiþ. Daha sonra uyarý alýnmýþ, en kýsa sürede düzeltileceði söylenmiþ. Bu iþ 7 yýl beklemiþ. Alttaki eleþtiri yorumunu da, kendi cevabýmý da silmeyeceðim. Bu da benim cezam olsun. Düzeltme yapýlmýþtýr. 02.08.2012
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Osman Volkan Þahin, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |