Hiçbir sorun yokken, hayatýmýz rayýnda ilerlerken; eþimiz, çocuðumuz, arkadaþlarýmýz ve bir iþimiz varken; herþey gerçekten yolunda gidiyorken; gerçekleri konuþmayýz pek. Konuþmadýðýmýz için her þey yolundadýr belki; konuþmak için “farkýnda olmak” gerekir, konuþabilme riskini göze alacak güçteyse “farkýna varýr” insan.

Mutlu evliliðimiz o kadar mükemmel deðildir aslýnda, iþimiz idealize ettiðimiz ölçülerde iyi deðildir ya da arkadaþlarýmýzýn ancak onda biri bizi gerçekten dinleyecek, acýmýza katýlacak türden “has” arkadaþtýr, bilmeyiz. O lanetli, o trajik “acý” anýna kadar… Acý birden bire dönüþtürmez hayatý, acý sadece gösterir, bakýþý baþkalaþtýrýr; sakin sakin biriktirdiðimiz anlarýn sýkýþmýþ tehlikeli gazlarýyla potansiyel bir bomba olup çýkmýþtýr gerçekliðimiz.

Atom Egoyan’ýn The Sweet Here After’i ve Nanni Moretti’nin Oðul Odasý’ndan sonra bir baðýmsýz sinema ürünü olan In the Bedroom/Yatakodasýnda ile yine evlat acýsý düþüyor perdeye. Yaz tatili için ailesinin yanýna, Maine’e dönen Frank mimarlýk eðitimi için biraz harçlýk çýkarmak amacýyla bir ýstakoz teknesinde çalýþmaya baþlar. Frank kendisinden yaþça büyük, dul ve iki çocuklu bir anne olan Nathalie’ye ilgi duymaktadýr. Bir müzik öðretmeni olan ama asýl kariyerini Frank’e annelik yapma konusunda yapmýþ olan Ruth bu konuda pek çok endiþe taþýmaktayken, daha sakin bir kiþiliði olan doktor baba Matt Frank’in kararlarýna saygý duymaktan yanadýr. Öte yandan Nathalie’nin eski kocasý Richard eþine ve çocuklarýna yeniden dönmek istemekte ve bu yeni oluþum karþýsýnda agresif tavýrlar sergilemektedir. Frank için yaz kýsa sürecektir; Nathalie’yi, onunla evlenmeyi ve çocuklarýna babalýk yapmayý göze alabilecek, mimarlýk eðitiminden vazgeçip Maine’de kalma kararý verebilecek kadar çok seven Frank bir evlilik cinayetine kurban gidecektir. Oyunculuktan gelen ve In the Bedroom/Yatakodasýnda ile ilk yönetmenlik denemesine soyunmuþ olan Todd Field bir ailenin iç dengelerin deki savrulmayý anlatýyor. Oðullarýný kaybeden ve bir daha asla eskisi gibi olamayan Ruth ve Matt’in acýyla baþa çýkmak için geliþtirdikleri kiþisel savunma mekanizmalarýný titizlikle ele alýyor. Tek çocuklarý olan Frank’i yetiþtirirken yaþadýklarý korkular ve bunlara verdikleri tepkiler; sorumluluk ve suçluluk duygusunu algýlayýþ tarzlarý ve þimdi de çocuklarýný ölüme götüren iliþkiden birbirlerini mesul tutmalarý ile ikiye ayrýlýyor evrenleri. Güllük gülistanlýk aile fotoðraflarý, baþkalaþan bir bakýþtan giderek parçalanýyor þimdi; Ruth’un anneliði icra etme biçimindeki hatalar ne kadar önemliyse, Matt’in oðlunun iliþkisine ses çýkarmamasýndaki nedenler o kadar karanlýk…

Film anne babanýn katile uygun görülen cezaya razý olup–olamamalarý ekseninde insanýn affedebilme ve olaylarý sineye çekebilme kapasitesinin sýnýrlarýný sorguluyor. Böylesi bir kriz anýnda insan, doðasýnýn gerektirdiði þeyi mi yapar, yoksa hukukun, düzenin ve sistemin uygun gördüðü ile mi yetinir? Bizim canýmýzý çok yakan bir suç, sistem tarafýndan yeterince cezalandýrýlmýyorsa “sistemi” dinler miyiz?

Film çeþitli festivallerde aldýðý on farklý ödüle sahip. Özellikle Sissy Spacek’e pek çok ödül getiren ve en iyi kadýn oyuncu Oscar’ýna aday olmasýný saðlayan filmde diðer karakterler de Spacek’ten de sönük deðil. Hayatý idare etmek istemeyen, kiþilik ayarlarýný sakin ve huzurlu bir yaþama göre yapmýþ baba rolündeki Tom Wilkinson da, içtenliði ve müthiþ gülümsemesi ile parýldayan Marisa Tomei de oldukça iyi performanslarla çýkýyorlar iþin içinden. Todd Field kahramanlarýnýn yaþadýðý mekaný, Maine sahilini, fýrtýna öncesi o özgün sessizliðe ve renge boyamakta oldukça baþarýlý. Istakoz avcýlarýnýn “yatakodasý” adýný verdiði; diþi ve erkek ýstakozlar arasýndaki güç iliþkisini deþifre eden o özel kasanýn metaforik bir deðer yüklenmesiyle ayný zamanda “diþilerin” tehlikeli doðalarýna da gönderme yapan bir film oluyor In the Bedroom. Gerek anne Ruth’un, gerekse Frank’in iliþki kurduðu Nathalie’nin dominant karakterleri ýstakozlarýn kýskaçlarýna taþ çýkartacak cinsten.