..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Deðiþim dýþýnda hiçbir þey sürekli deðildir. -Heraklitos
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Ýronik > YETER ÖZHAL




17 Aralýk 2015
Hasret!  
YETER ÖZHAL
Elimi tutmasýndan bile tiksiniyordum. Sonunda tek celsede tekmeyi bastým ve bitirdim. Bu hep böyle devam etti. Dýþ güzelliðimden etkilenen erkekler, bana iltifatlar yaðdýrýp kur yapýyor, benim ilgimi çekmek için flörtüz davranýþlar sergiliyorlardý. Kimi ilgimi çekiyordu, kimi de silinip gidiyordu. Ve hatta ayný anda iki çocukla çýktýðým dönemler bile yaþadým. Deli dolu gidiyordu hayat. Gül, eðlen, dans et, sýkýl ve ayrýl. Ta ki üçüncü sýnýfta tanýþtýðým Buse ismindeki kýza kadar. Her þey bir anda deðiþti.


:AGFH:
Musluðun contasý da bozulacak zamaný buldu sanki! Lavabonun içine düþen her bir damla, Hasret’in beyninde atom bombasý gibi patlýyordu. O ise koltuðun üzerine yýðýlmýþ, baþýný kendi diktiði yastýða gömmüþ yatmaya çabalýyordu. Mutfaktan gelen su damlamasýnýn sesi artýk sinirlerini iyice bozdu.

Hayýr, yani geçmiþte ayný þeyleri yaþamamýþ olsaydý, neyse diyecekti de, bu acýyý bir kez daha yaþamýþtý. Ne diye þimdi yýkýk dökük olmuþtu ki?
Bir hýþýmla ayaða fýrladý. Ayaklarý çýplaktý, incecik pijamasýnýn paçalarý yürüdükçe bir öne, bir arkaya savrulup durdu. Sinirden âdeta gözü dönmüþ gibiydi. Artýk bütün gece sinirlerini harap eden musluðun önündeydi. Kaþlarýný çattý, onu deliye döndüren, ritmik bir ses týnýsýyla ve ýsrarla dökülen su damlasýna þuursuzca baktý. Mutfak tezgâhýnýn üzerine sýktýðý yumruðunu çaktý. Eli acýmýþtý. Çýðlýk çýðlýða içinden geçenleri savurdu.

“Sen ne gürültücü mahlûksun böyle ya! Bi sus ya, bi sus. Bütün gece kafamý ütüledin. Yeter artýk, konuþma tamam mý? Sana konuþma dedim!”
Ve ani öfke patlamasýyla elini musluðun üzerine saldý. Karþýsýnda boðmak istediði kiþi varmýþ da, onu boðuyormuþ gibi davranýyordu. Musluðu öyle çeviriyordu ki, kýzgýn köpek hýrýltýsýna benzer bir ses çýkarmaya baþladý. Çevirdi, çevirdi, çevirdi. Musluk su damlatmasýný kesince, gözü dönmüþ gibi, bir anda elini çekti. Avuçlarýnýn içi kýpkýrmýzý olmuþtu. Nihayet geceden beri þýp þýp damlayarak sinirlerini bozan suyu kesebildi. Zafer kazanmýþ komutan edasýyla burnunu çekti. Darmadaðýn olan uzun saçlarýný arkasýna savurarak, iki gündür ölü gibi yattýðý koltuða geri döndü.

Döndüðünde, koyu yeþil koltuðun önünde bir anlýk duraksadý. Þöyle iki elini beline koyup, uzaktan kendine baktý. Geceleri saða sola dönmekten, altýna serdiði çarþaf topak topak olmuþtu. Üstüne örttüðü battaniye yerlere sürünüyordu. Yastýðý ise içler acýsýydý. Derin bir nefes çekti. Baþýný saða sola çevirdi. Boðazýnda düðümlenen hýçkýrýklarýný tekrar yuttu. Her þeyi kabullenerek yine bilinen çöplüðüne geri döndü. Topraðýn üstüne atýlan bir çuval gibi koltuða çöktü kaldý.
Tam karþýsýndaki devasa camdan dýþarýya bakmaya çalýþýyordu. E ne de olsa üç gündür burnunu dýþarýya çýkarmamýþtý. O yokken dünyada neler olmuþtu acaba? Þöyle gözlerini kýsarak binalarýn kýrmýzý kiremitlerinden ufka doðru baktý. Uykusuzluktan ve aðlamaktan gözlerinin içi acýdýðý için, sadece içeriye dolan güneþi hissedebildi.
Eliyle sað kaþýný düzeltti. Sonra da parmaklarýyla kirpiðiyle oynadý. Kirpiðine yapýþan çapaklarý çekip aldý oradan. Sanki bunu yapýnca içi rahatlamýþ gibi hissetti ve sýrtýný koltuða yasladý. Artýk kendine gelmenin zamanýydý.

Her yaþadýðý ayrýlýktan sonra böyle oluyordu. Bir türlü kendine söz geçiremediði için, kalbini olur olmadýk insanlara açýyor ve sonunda üzülen de kendisi oluyordu.
Baþýný koltuðun baþlýk kýsmýna dayadý, ellerini karnýnýn üzerine koydu ve hafiften gözlerini kapadý. Kendisine “Neden Allah’ým?” diye sormaktan da vazgeçti. Çünkü içinde büyüyen bu duygular çok yanlýþtý. Bunu baþtan beri biliyordu.

Ya da kime göre yanlýþ? Neye göre yanlýþ? Duyguydu bunun burasý, niye yanlýþ olsun ki? Boðazýndaki düðüm, nefesiyle karýþýp içine gömüldü. Gözlerini araladý. Baþýný iki elinin arasýna alarak iyice sýktý. Bir ileri bir geri sallanýp duruyordu. Deliler gibi atak geçiriyordu sanki. Çünkü artýk kendisini çözmüþtü. Ne yaparsa yapsýn bu gerçeði, uydurduðu hiçbir yalan kapatamazdý. Bu kez sallanmayý kesti. Ortada kocaman acýsýyla bir gerçek vardý. Ya þimdi bu gerçekle yüzleþecekti, ya da yalan dünyasýnda kendi kendine savrulup gidecekti.
Göz kapaklarý o kadar þiþmiþ durumdaydý ki, elleriyle ister istemez onlarý yokluyordu. Burnunun etrafýna dokundu. Fýrfýr çektiði burnunu durduramýyordu. Dudaklarý öylesine kurumuþtu ki, diliyle ýslattýðýnda odanýn oksijenine çarpýp içine dolan acýyý hissetti. Dudaklarý pütür pütür olmuþtu. Kabuklarýný diþiyle söktü aldý.
Ýnsanýn doðasý gereði ilk önce kabullenmeme süreci vardýr. Oysa iki sene önce de böyle bir iliþki yaþamýþ ve çok acý bir þekilde de noktalanmýþtý. Ýki sene önce yaþanmýþ bu duygularýn ergenlik olduðunu düþünmüþ ve reddetmiþti.

Yutkundu. Ýki sene önceki iliþkisinin üstünden çok sular aktýðýný, yaþadýðý devasa acýlardan ders çýkarttýðýný, artýk deðiþtiðini kabullendirmiþti kendisine. Hatta normal olabilmek için birçok erkekle çýkmýþ, flört etmiþti.
Yaþadýðý iliþkilerin uzun sürmemesi için, özellikle büyük çaba sarf etmiþti. Birden gözleri yuvarýndan fýrlar gibi açýldý. Evet, düþününce geçen iki senede yaþadýðý ve kendisine aþk dediði iliþkilerin, aslýnda kendi kendini kandýrmaktan öteye gitmediðini anladý.
Dehþete kapýldý! Kendi kendine konuþmaya baþladý.
“Artýk sana hesap sormayacaðým tamam mý? Anladým, sen böylesin. Kendimi bu halimle kabul etmenin zamaný geldi galiba.”
Ýçine öylesine büyük bir nefes çekti ki, sözleri yarým kaldý. Sað eliyle, sanki sakalý varmýþ gibi yüzünü sývazladý. Mýrýldanmaya devam etti.
“Tamam, acý ama gerçek. Ben farklýyým. Kendi hemcinslerime de yoðun duygular besleyebiliyorum. Tamam, tamam,” Bu esnada ellerini teslim olmuþ asker edasýyla yukarýya kaldýrdý. Sonra kaþlarýný çatarak konuþmasýna devam etti.
“Kendimi kandýrmaktan artýk sýkýldým. Her yaþadýðým iliþki beni böyle darma duman edecekse, bunu sonlandýrmam gerek. Artýk bir yerden yaralarýmý onarmam gerek. Duygularýma gem vurmanýn bana bir faydasý yok, anladým! Kaçýp saklanmanýn, kendime konduramamamýn bir gerekçesi yok.”

Yýllardýr içine hapsettiði ve kendine bile söyleyemediði duygular bir bir aðzýndan süzülüp dökülüyordu.
Bundan sonrasý çok da önemli deðildi. Kim onu nasýl biliyorsa bilebilirdi. Umurunda bile deðildi. Evet, doðasýnda bir karýþým fazlasý olabilirdi ama deðiþtirmek için çok uðraþmýþtý. Ve sonunda kendine yenilmiþti.
Zaten Hasret bunun sancýlarýný yaþýyordu iyiden iyiye. Kendisini kime beðendirmek zorundaydý ki? Düþündü… Bulamadý. Ýçini kemiren bu duygularý kendine itiraf etmesinin verdiði bir iç huzuru çöktü üstüne. Günlerdir ayaða bile kalkmaya mecali yoktu. Ama þimdi bedenine enerji hücum ediyordu. 3 gün boyunca evin içinde aç susuz ve sefil bir þekilde aðladý. Cenin gibi yataðýnýn içinde cebelleþip, uyuyamadý. Yapacak bir þey yoktu esasýnda. Ýçinde bir sürgün doðuyordu, o da bunun sancýsýný çekiyordu.

Artýk duygularýndan emindi. Kendisine bunu itiraf ettiðinde ise, nedense rahatlamýþtý. Matematik dehâsýnýn aklý hep çalýþýrdý zaten. Ama ruhu onu bu kez öyle bir noktadan yakalamýþtý ki, analitik malalitik hak getire.
Hasret, yýllardýr içine hapsettiði duygularýný kendisine itiraf edememiþ genç bir kýz. Üniversite okurken ailesinden ayrýlýp, kendine bir ev tuttu. Kendisini tanýdýðýndan beri tavýrlarý ve davranýþlarý hep erkeksiydi. Bunu bu zamana kadar hiç önemsememiþ. Oluruna býrakmýþ ve akýþýnda yaþamýþ. Matematik mühendisliði bölümünde okurken, aklýnýn ona oynadýðý oyunlarla da mücadele edeceðini hiç hesaba katamamýþtý. Bir anda gerçek hikâyesine odaklandý. Nereden nereye gelmiþti? Hemen gözünün önünde yaþadýðý olaylar canlandý.

Kendisiyle konuþmaya baþladý. Ýçinden ve derin bir yolculuða çýkýyordu. Sessizliðini koruyordu ama bu kez kalbi konuþuyordu. Gözünün önünden yaþadýðý olaylar fil þeridi gibi geçmeye baþladý.
“Ýlk aþkým mahalleden Hakan isminde genç bir çocuktu. Hakan’ý tanýdýðým dönemde, ortaokula gidiyordum. Henüz içimde çýkmayý hedefleyen coþkun duygularýn farkýnda bile deðildim. En kötü deneyimim, Hakan’ýn da beni sevdiðini düþünmem olmuþtu galiba. Ýlk aþk, ilk heyecan iþte, ya yanlýþa sürükler, ya da arayýþa!

Hakan’ýn parmaðýna yaktýðý kýnayý fark ettiðimde, cahil aklým ona konduramadý. Ama ertesi gün gözlerimin önünde, düðün arabasýnýn içinde, gelinin yanýnda ve smokinle görünce, o yaz tatili burnumdan geldi.
Günlerce aðladým. Aðzýma bir lokma bile süremedim. Oysa Hakan da beni seviyordu, deðil mi? Yoksa ben mi çocuk aklýmla kanmýþtým? Bana nasýl yapardý böyle bir þey? Hâlbuki gerçekler öyle deðildi elbette. Hakan benden yaþça büyüktü, hatta birbirimizi tanýdýðýmýzda Hakan niþanlýymýþ. Bunu sonradan öðrendim. Parmaðýna yüzük takmýyordu! Niyeyse?
Yaz tatilinde babamýn matbaasýnda çalýþýyordum. Telefonlara bakýyor, sipariþleri alýyordum. Hakan ise bizim matbaanýn tam karþýsýndaki dükkânda çalýþýyordu. Erkek kuaförüydü. Bana karþý çok ilgiliydi. Aramýzda yoðun bir duygusal çekim olduðu bir gerçekti. Ýkide bir matbaaya gelip beni güldürme çabalarý, koyu yeþil gözleriyle derin derin bakýþlar, elimi tutma oyunlarý, duygusal sözcükler falan… Henüz 13 yaþýnda olan ben, ne yapabilirdim ki? Kalbim hem yakýþýklý, hem de ilgili olan bu çocuða aktý gitti.

Sanýrým o darbeyle kendime geldim. Onun, gözlerimin önünden gelin arabasýnýn içindeki bana bakýþýyla, beynimdeki þimþekler çaktý. Þimdi bilinçaltýma kazýnan “Erkeklere Güvenme” sözü, geleceðimi büsbütün þekillendirdi. Bunun sebebi Hakan’dý!
O yaþta yanlýþ bir harekette bulunabilirdim. Hakan’ýn o yoðun ilgisine karþýlýk verebilirdim. Ama yapmadým. Sadece o yanýma geldiðinde kendimi çok güzel hissediyordum. Çok heyecanlanýyordum. Kalbimin atýþý deðiþiyordu. Onu göremediðimde mutsuz oluyordum. Ona âþýk olduðumu, o Pazar günü önümden düðün arabasýyla geçerken fark ettim.
Yaþ ilerledi tabi. Lise yýllarý. Sýnýftan bir iki çocukla sinemaya gitmeceler, el ele tutuþup hamburgercide buluþmalar. Bunlar da normaldi. Ama lisede bir haller oldu bana. Büyük deðiþimler baþladý. Ortaokul yýllarýnda yaþadýðým sarsýntýnýn sebep olduðunu düþünüyorum! Belki de deðildir, bilmiyorum. En yakýn kýz arkadaþýma daha farklý ve yoðun duygular beslemeye baþladým. Ýnceden inceye evrimleþiyordum.
Çaktýrmýyordum, nedense hep içimde yaþýyordum. Onun tavýrlarý, gülümsemesi, insanlara karþý davranýþlarý, düþünceleri, sevgisi beni ona mýknatýs gibi çekiyordu. Onun yanýndayken kendimi süpermen gibi hissediyordum. Ýnanýlmaz, gerçekten inanmasý zor þeyler.
Geçmiþ geçmiþte kaldý diyordum. Hep duygularýmý kendime saklýyordum. Sümen altý, yastýk altý ne derseniz deyin. Kalbimin hissettiklerini aklýmla yok etmeyi baþarabiliyordum.

Zaman ilerledikçe, bilinçaltýma sürdüðüm gerçeklerimden kaçamayacaðýmý hissediyordum. Bir gün gelecek, öyle bir zamanda yakalayacaktý ki beni, kaçmak çok zor olacaktý. Çünkü öyle zamanlarda ortaya çýkýyorlardý ki, ben bile kendime yuh diyordum!

Lise dönemi de bitiyordu. Aðýr darbeler alsam da, kendimi saklayarak sýyrýlýp çýkmanýn cesareti vardý. Liseden mezun olduktan sonra Ýstanbul’un en gözde üniversitesini kazandým. Üniversiteye yakýn bir semtte ev kiraladým. Üniversite dönemim çok parlak geçiyordu. Okulun en baþarýlý ve popüler kýzý bendim. Derslerim süper gidiyordu. Sosyal çevrem de oldukça kalabalýktý. Okulun sosyal etkinliklerine katýlýyor ve oralarda da çevreme çevre katýyordum. Herkes benimle konuþabilmek için âdeta yarýþýyordu. Çünkü aðzým çok iyi laf yapar. Sözcüklere dans ettirdiðimi söyleyenler bile var. Matematik zekâmý konuþturmaya baþladýðým zaman, etrafýmda bana hayranlýkla bakan gözlerin çoðalmasý da hoþuma gidiyordu. Duygu konusunda da en yakýnýma aldýðým kiþilere sonsuz sevgi ve güven veririm. Benim dostluðumu ve arkadaþlýðýmý kazanan hiç kimse benden kopamaz. Sevdiðim insanlara çok deðer veririm. Sanki etrafýma bir çember çiziyorum. O çemberin içine girenler, bir daha dýþarý çýkamýyor. Beni tanýyan kim varsa, benden kopamýyor.

Baþýmda kavak yelleri esiyordu yani. Lay lay lom geçen yýllar. Üniversitede ilk sene bir çocukla çýktým. Adý Yalçýn’dý. Ýyi çocuktu ama ona karþý hiçbir þey hissedemiyordum. Bir ders yýlý beraberdik ama bir anda bitirdim iliþkiyi. Sebebini bile söylemedim ona. Öyle umursamadým anlayacaðýnýz. Bana göre çok fazla seks manyaðýydý. Aklý fikri þeyinde derler ya, o da onlardan biriydi iþte!

Elimi tutmasýndan bile tiksiniyordum. Sonunda tek celsede tekmeyi bastým ve bitirdim. Bu hep böyle devam etti. Dýþ güzelliðimden etkilenen erkekler, bana iltifatlar yaðdýrýp kur yapýyor, benim ilgimi çekmek için flörtüz davranýþlar sergiliyorlardý. Kimi ilgimi çekiyordu, kimi de silinip gidiyordu. Ve hatta ayný anda iki çocukla çýktýðým dönemler bile yaþadým. Deli dolu gidiyordu hayat. Gül, eðlen, dans et, sýkýl ve ayrýl.
Ta ki üçüncü sýnýfta tanýþtýðým Buse ismindeki kýza kadar.
Her þey bir anda deðiþti. Bu zamana kadar içime hapsettiðim duygularýmdan, koþarak uzaklaþtýðým davranýþlarýmdan beni yakalamýþtý. Buse beni anlamýþtý. Beni kendine kendine çekiyordu. Ýlk önce ben de inanamadým. Buse ýsrarla bana yaklaþmaya çalýþtýkça, ben araya mesafe koymaya, ondan kaçmaya baþladým. Sonra bam telime dokundu.
Tanýþmamýz þöyle oldu. Bir gün, ayný servisle evimize giderken geldi yanýma oturdu. Ben de her zamanki gibi telefonda çýktýðým çocukla yazýþýyordum. Yanýma oturmasýna aldýrmadým bile. Baþýný eðdi, sevimli sevimli gülümseyerek bana bakmaya baþladý. Ýlk etapta “Bu ne saygýsýz kýz, müsaade istemeden yanýma oturuyor, bir de piþmiþ kelle gibi suratýma gülüyor,” diye içimden geçirdim. Telefonun mesaj menüsünü kapattým, zoraki bir gülümsemeyle suratýna baktým. Ona “Merhaba” der gibi baþýmý sallayýp, sonra da kafamý cama çevirdim.

Buse bundan hiç etkilenmedi. Servis hýzla yola devam ederken, ben mahsus gözlerimi kapadým. Benimle muhabbet etmek isterse, uyuduðumu görür vaz geçer diye umdum. Ama ona böyle oyunculuklar iþlemiyordu. Niye mi? Çünkü aniden koluma girdi! Resmen üstüme üstüme geliyordu. Gözlerimi açýp hýzla ona döndüm. Kolumu kolundan sertçe çektim.
“Ne oluyor? Bir þey mi istiyorsunuz?” diye sordum. Sorarken de kaþlarým çatýk ve biraz da kabaca sordum açýkçasý. Buse benim bu tavrýmdan hiç etkilenmemiþ gibiydi. Gülümseyerek, “Hayýr, yanlýþ anladýn. O kadar güzel gülümsüyordun ki, merak ettim kiminle yazýþtýðýný? Ben Buse,” dedi. Elini uzattý.

Onun bu cümlesi bana çok enteresan geldi. Baþýmý ona iyice döndüm, Buse güzel kýzdý açýkçasý. Uzattýðý eline bir süre garip garip baktým. Ama eli boþlukta kaldý. Çünkü elini sýkmadým. Saçlarý uzun lüle lüle, gözleri badem gibi, zümrüt yeþiliydi. 1,70 boylarýnda, esmer güzeli denebilecek bir kýz. Ama arkadaþým bile deðil, böyle sululuklardan hiç hoþlanmam. Daha sert bir üslup takýnarak, “Ýyi de size ne? Benim sizinle muhabbetim bile yok. Neyi merak ediyorsunuz anlamadým?” deyiverdim.

Hiç bozuntuya vermedi. Yüzündeki gülümsemeyi bir an bile olsun silmeden bana bakmaya devam etti. O kadar sakin bir tavrý ve konuþma stili vardý ki, ben ne kadar sertleþsem de O daha yumuþak ve naif bir karþýlýk veriyordu. Ses tonunu bile deðiþtirmeden bana cevap verdi.
“Benim ilk senem. Hiç kimseyi tanýmýyorum. Açýkçasý okula ilk geldiðim gün seninle kantinde çarpýþmýþtýk. O kadar telaþlý ve aceleciydin ki benden özür dileyip, sonra da koþarak arkadaþlarýnýn yanýna gittin. Ardýndan seni bindiðim bu serviste de gördüm. Ama sen beni fark etmedin. Servise ilk ben biniyorum. Ýçerisi dolmaya baþlarken, sabah sabah hiç kimse gözlerini açmadan servise biniyor. Baþýný bir yerlere dayayýp evinden çýktýðý gibi gözlerini kapatýp uyumaya devam ediyor. Senin servise biner binmez ilk cümlen “Günaydýn” oluyor. Sen servise binice uyuklayan herkes birden uyanýyor ve bir anda içerisi coþuyor. Çok farklý bir enerjin var. Sadece dikkatimi çektin,” dedi ve dikkatlice bana bakmaya baþladý. Öyle bir bakýþtý ki bu, insanýn kalbini delip geçen bir bakýþ. Öyle kolay kolay etkilenmeyen ben, açýkçasý onun bu cesaretinden etkilenmiþtim. Farkýnda deðildim, baþýmý kaldýrýp ileriye doðru baktýðýmda dikiz aynasýndan kendimi gördüm. Aðzým açýkta kalmýþtý. Hemen kendimi toparladým. Bana yaklaþana deðil, benim yaklaþtýðýma yönelirim ilkemi devam ettirmem icap ediyordu.
“Ýyi. Ben böyleyim, ne diyebilirim ki size?” Diyerek kestirip attým.
Buse’de gram üzüntü belirtisi yoktu. Gözleri çakmak çakmak olmuþtu ama hiç çaktýrmýyordu. Benim bu umursamaz ve baþýmdan savma tavrým karþýsýnda etkilenmemiþ görüntüsü vermeye çabalýyordu. Ben baþýmý tekrar cama doðru çevirmeye baþlarken, bir anda koluma dokundu. Koluma dokunur dokunmaz hafifçe ona baktým. Baþýmý sinirle “ne var?” der gibi salladým.
“Bu hiç adil deðil,” dedi.

Buse gizemli gizemli konuþarak beni merak hastalýðýna bulaþtýrmaya çalýþýyordu. Anlaþýlan benim insan psikolojisi de okuduðumu bilmiyordu. Gözlerindeki benimle tanýþma isteði, sözlerindeki tuzaklar, tenime dokunuþundaki þeytani istek beni dehþete düþürdü. Doðruyu söylemek gerekirse, kaçma konusunda uzman olan ben, nedense onun elektriðine kapýldýðýmý hissediyordum. Yine umursamaz bir tavýrla, “Ne adil deðil?” diye sordum.

“Sabahlarý ilk günaydýn kelimesini senden duyuyorum. Bu yaklaþýmýn çok hoþuma gitmiþti. Belki sohbet edebiliriz diye düþünmüþtüm,” dediði anda ilk tepkim þöyle oldu.

“Olabilir. Benimle ilk kez konuþuyorsunuz ama nedense 40 yýllýk arkadaþ gibi senli benli oldunuz. Ben böyle hýzlý samimiyet gösterilerinden hiç hoþlanmam,” dedim.
Gözlerinin içine bir anda kara bulut çöktü. Benim bu kadar sert ve soðuk olabileceðimi hiç düþünmemiþti anlaþýlan. Göz kapaklarý aþaðýya indi. Ýçinde kopan fýrtýnalarýn sesini duyar gibi olmuþtum. Ama yine bozuntuya vermeden nazikçe yanýmdan kalktý. Ýnsanýn içini titretebilecek bir gülümsemeyle bana baktý.
“Özür dilerim.”

Arkadaki koltuðuna gidip oturdu. Çantasýný da kucaðýna koydu. Belli ki kalbini kýrmýþtým. Aðlamamak için kendini zor tutuyordu. Camdan dýþarý baktýðýný fark ettim. Çaktýrmadan göz ucuyla ona bakýyordum. Öylesine heyecan yaþýyordu ki, göðsü bir inip bir çýkýyordu. Galiba biraz fazla ileri gitmiþtim.

Sonra… Her þey kendiliðinden geliþti. Olaylar su gibi akýp gitmeye baþladý. Ýnanmakta zorlandýðým þeyler yaþamaya baþladým. Aradan üç gün geçti. Kendimi affettirmek için ondan özür diledim. Çünkü gerçekten çok kaba davranmýþtým. Ayný servisle gidip geldiðimiz için biraz daha samimi olmaya baþladýk. Servis koltuklarýnda herkesin oturduðu yerler bellidir. Ben þoförün hemen arkasýndaki koltuða otururdum. Buse ise en arka koltuðun cam kenarýna. Günler geçti, sohbetlerimiz arttýkça servise ilk binen o olduðu için, benim oturduðum koltuða oturmaya baþladý. Herkes uyuklarken, biz birbirimizi daha iyi tanýyabilmek için hayatýmýzdan, hoþlandýðýmýz þeylerden bahsediyorduk. Espri anlayýþýmýz bile aynýydý. Zekâ konusunda benden alt kalýr yaný da yoktu. Üniversite’de Fizik bölümü okuyordu.

Zaman ilerledikçe benim üyesi olduðum gruplara girdi. Öyle bir döneme girdik ki, Buse bana sanki onun erkek arkadaþýymýþým gibi davranýyordu! Beni herkesten kýskanmaya baþladý. Sabahlarý mesajla beni uyandýrýyor, aç olup olmadýðýmý soruyor, kimlerle ne yaptýðýmý, nerelere gittiðimi merak ediyordu. Hatta öyle bir dönemdi ki, bana hesap bile soruyordu! Duygularýmý 21 yýldýr saklamayý baþarmýþtým ama Buse öylesine cesurca ataklar yapýyordu ki, ister istemez, bazen zoraki, bazen isteyerek, bazen de þaþkýnlýðýmýn esaretinde ona ufak tefek yakýnlaþmalarda bulunuyordum.
Bu hikâyeyi baþlatan ben deðildim. O’ydu! Ama nedenini anlayamadýðým bir þekilde, o kadar karþýlýk vermemek için direnmeme raðmen, ben de kendimi yavaþ yavaþ kaptýrýyordum. Bu heyecan kasýrgasýnda, beynimde ilk çakan þimþeklerin çýkýþ noktasý o gün oldu.
Bir Eylül Perþembesinde, dört arkadaþ benim evimde ders çalýþmak için toplandýk. Buse de geldi. Hep beraber yemek yiyorduk. Benden ekmeði uzatmamý istediðinde, aðzýndan öyle bir kelime çýktý ki, herkes orada dona kaldý.

“Sevgilim ekmeði uzatýr mýsýn?”
Ve ben o an, o kelimeyi duyup duymadýðýma tam olarak emin bile olamamýþken, Buse’nin aþkla bakan göz bebekleriyle burun buruna geldim.

Sevgilim mi? Ben mi?
Koþarak uzaklaþtýðým, kendime bile itiraf edemediðim, hep bastýrdýðým o duygularýn tam da karþýmda olduðunu fark ettim. Ya buna karþýlýk verecektim, ya da yine kaçacaktým! Eðer kaçmayýp, kalbimin o sýrlý kapýlarýný açarsam her þey biterdi. Okul hayatým, sosyal çevrem, ailem, geleceðim… Her þeyim! Ama yine kaçmayý baþarýrsam, bu özenle kurduðum ve koruduðum yapý parçalanmayacak ve hayatýma kaldýðým korunaklý duvarlarýn arkasýndan devam edecektim. Elim ekmek sepetine uzanmakla uzanmamak arasýnda giderken, kalbim de ellerimin arasýnda sýkýþýp duruyordu. Duymazdan gelmek ve bu duyguyu hissetmemiþ gibi oyun oynamak o an benim elimdeydi. Masanýn etrafýndaki Çiðdem, Erol, Güven ve Refika þaþkýn gözlerle bana bakýyordu. Onlar benim en yakýn dostlarýmdý. Benim içimi dýþýmý bilen, 3 yýldýr ayný sýralarda dirsek çürüttüðüm, erkek arkadaþlarýmýn hikayelerine tanýk olan ama tavýrlarýmdaki erkeksiliði de bilen, bunu pek fazla önemsemeyen, ailemi bile tanýmýþ insanlardý.

Çiðdem’in bana bakýþlarýndaki anlamý, sözcüklerle ifade edebilmem o kadar zor ki! Hani, inanmak istemeyen, duyduðunu kabullenemeyen ama yine de “acaba?” sorusunu soran bir bakýþ vardýr ya, böyle karma karýþýk bir bakýþla bana bakýyordu. Çünkü Buse hayatýmýza bir anda girmiþ ve tam da ortasýnda duruyordu. Öyle içli dýþlý olmuþtuk ki, bu kadar az zamanda, böylesine samimiyet herkesi þüphelendirmiþti. Erol, Güven ve Refika’yý söylemiyorum bile.

Ýþte o anda bir karar vermem gerektiðini anladým. Ya oyun oynamaya devam edecektim, ya da “Evet arkadaþ, ben Buse’yi çok seviyorum ama cinsel anlamda ona karþý hiçbir þey hissetmiyorum. Sevgi bu ya, sevgi… Nasýl engel olabilirim ki? Kalbimden akýyor iþte, býrakýn da seveyim! Ne düþünüyorsanýz düþünün,” diyecektim.
Aðýr aðýr elim ekmek sepetine gitmeye baþladý. Asýrlar geçiyordu sanki. Ýnsanlarýn boðazlarýna dizilen lokmalarý görebiliyordum. Sepeti Çiðdem’e uzattým, çünkü hemen yanýmda oturuyordu. Buse de onun iki sandalye yanýndaydý. Aðzýmdan dökülecek kelimeleri zapt etmekte zorlanýyordum. Yutkunduðumu çok iyi hatýrlýyorum.

“Buse, sevgili arkadaþým… Erol masanýn baþýndan buraya nasýl uzansýn?” dedim.
Erol’un karmaþýk yüzü bana garip garip bakýyordu. Çiðdem uzattýðým sepeti elimden alýrken, bana neler olduðunu çözmeye çalýþýyordu. Erol bir anda kendine geldi ve gülümsedi. Buse masada esen soðuk rüzgârlarý daðýtmak için hemen ustalýkla bir hamle yaptý.
“Erol ne kadar uzakta olursa olsun bana o sepeti uzatýrdý. Sen niye verdin ki?” dedi.

Erol ortaya atýlan bu yemi çok güzel yedi. Buse’nin arada çok sevdiði arkadaþlarýna “Sevgilim” dediðini duymuþtu.
“Kýzým sen de önüne gelene sevgilim diyorsun, ne bileyim. Ben de Güven’e söyledin sandým,” dedi.

Soluk borumda biriken nefesi nasýl dýþarýya saldýðýmý hatýrlamýyorum bile. O anlar kurþuna dizilmek gibiydi. Ellerim ve kollarým baðlý, sadece silahtan çýkan kurþunu bekleyen, saniyelerin bir asýr gibi aktýðý anlar. Ýkinci kez yutkunuyordum. Masada her þey yoluna girmiþti ama benim yediðim gol 90’da kalmýþtý. Buse neþeli ve esprili tavýrlarýyla bizim çocuklarý kahkahalara boðarken, ben yediðim lokmalarýn boðazýmdan dizim dizim geçtiðiyle kalýyordum.

Ýlk tohum atýlmýþtý. En yakýn dostlarýmýn içinde yaþadýðým þok dalgasýndan kurtulamamýþtým. Artýk bu saatten sonra bu dört kiþinin Buse ve bana karþý bakýþ açýsý her an deðiþebilirdi. Sükûnetimi koruyarak, adýmlarýmý o þekilde atmam gerekiyordu.

Evde, okulda ve okul dýþýnda her an dibimde olan bu insanlar bir þeylerden þüphelenirse ne yaparým korkusu sarmýþtý içimi. O Perþembe günü, burada kendi varoluþumu inkâr ettim. Artýk bu gerçeðin devamýnda, trajik oyunlarýn sahneleneceðini biliyordum. Buse’yle o gün elimden geldiðince yakýn olmamaya gayret gösterdim.
Ama o hiç kimseyi takmadý. Bana sevgilisiymiþim gibi davranmaya devam etti. Tatlý tatlý atýþmalarý, bana yakýnlaþmalarý, flörtüz tavýrlarý hiç dur durak bilmeden devam etti. Gecenin ilerleyen saatlerinde de beni zora sokacak konuþmalarý oldu. Çiðdem’in içine düþen kuþku kýrýntýlarý, onu tetiklemeye baþladý. Bakýþlarýndaki itham eden ifadeleri görmemek için aptal olmak gerekiyordu. Ben bu bakýþlarý fark ederken, Buse hiç kimseyi takmadan samimi davranýþlarýna devam etti. Çiðdem daha fazla dayanamayarak, Buse’ye benimle nasýl tanýþtýðýný sordu.

Buse de gayet rahat bir tavýrla, “Okulun ilk açýldýðý günlerdi. Hasret kantinden simit almýþ, hýzla size doðru koþarken benimle çarpýþtý. Özür diledi ve size doðru koþtu gitti. Ardýndan okul servisinde gördüm onu. Ayný servisteydik. Gittim yanýna oturdum, onunla konuþmaya çalýþtým. Çok cool bir tavýrla beni yanýndan sepetledi. O kadar soðuk ve umursamazdý ki, içimden bu kýzýn nasýl bu kadar çok arkadaþý olabilir diye düþündüm. Sonra da onunla Fen-Edebiyat Fakültesinin koridorunda karþýlaþtýk. Bana merhaba dedi. Ufakcýk, ayaküstü konuþtuk. Benden özür diledi. Ardýndan okulun daðcýlýk kulübünde gördük birbirimizi. O gün bugündür arkadaþýz,” dedi.

Çiðdem bana baktý. Birini evime kadar almýþsam, o benim için çok kýymetli biri demekti. Çiðdem bunu çok iyi bilirdi. Buse’yle bu þekilde tanýþmýþ olmam, onu dibimize kadar soktuðum gerçeðini açýklamýyordu. Benim konuþtuðum insanlarýn çoðuna nasýl gudubet davrandýðýmý da ezbere biliyordu. Ýçimde bir þeylerin deðiþmiþ olma olasýlýðýný gördü. Bunun sebebini merak etmeye baþlamýþtý.

“Aslýnda Hasret ‘in çevresi çok kalabalýktýr ama yaný baþýndaki insanlar üçü beþi geçmez. Üniversitenin kampüsündeki herkes onun arkadaþýdýr. Ama evine yalnýzca biz girebiliriz. O ailesiyle sadece bizi tanýþtýrdý. Soðuk bir insan gibi gelir ama onu tanýdýkça âþýk olursun. Ama onun o naif yüzünü sayýlý insan görebilir. Sadece çok sevdiði ve gerçekten deðer verdiði insanlara açar kendini,” dedi.
Son cümle çok manidardý. Resmen Buse’ye alda at der gibi pas verdi. Buse bu tuzaða düþmedi.

“Farkýndayým caným. Ýlk senem olduðu için açýkçasý her þeyden korkuyordum. Ailem Ankara’da, ben burada kalýyorum. Ýstanbul büyük bir þehir, güvenebileceðim insan da yok. Hislerime güvenerek Hasret’le arkadaþlýk kurmaya karar verdim. Annemin dualarý kabul oldu. Annem ben buraya gelirken, ne olursa olsun, arkadaþýný dostunu çok iyi seç. Sen okuyacaðým diye giderken, bir bakmýþsýn yoldan çýkmýþsýn, derdi. Allah’a þükür sizlerle tanýþtým. Hasret, sen, Erol, Güven, Refika… Annemin babamýn yokluðunu aratmadýnýz. Hepinizden Allah razý olsun,” dedi.
Bir anda ortam deðiþti. O sisli hava daðýldý. Bu kýz bunu nasýl baþarýyor hiç anlamýþ deðilim. Oklar bize çevrilmiþken, bir anda ortalýðý toparladý. Refika ona sýkýca sarýlýp, “Ah caným benim. Görüyorsun iþte, biz böyleyiz. Ders çalýþmaktan baþka ne biliyoruz ki. Ýçimizde en aktifimiz Hasret’tir ama onun da uðraþýlarý ortada. Daðcýlýk, edebiyat, dans kulüplerinden baþka bir þey bildiði yok. Bizden sana zarar gelmez, merak etme. Hep yanýnda olacaðýz.”
Konu konuyu açýnca “Sevgilim” kelimesi de gümbürtüye gitti. Herkes o kelimeyi unuttu, bir tek ben hariç!

Eylül’ün Perþembesi Buse ve benim için milat oldu. Ben kaçtým o kovaladý. Ben uzak durmaya çalýþtýkça o üzerime üzerime geldi. Aramýzdaki o büyülü duygu selini yýkmak farz olmuþtu. Ya kendimi toparlamalýydým, ya da o girdabýn dibine doðru kendimi atmalýydým. Zaten iki seçenekten baþka bir þansým da yoktu. Kendimi denemeye baþladým.

Buse’nin yoðun ilgisi, beni kendine sevgili etmesi aslýnda benim de hoþuma gidiyordu. Çünkü içimdeki bastýrýlmýþ duygularý coþturuyor, kendimi bulmamý saðlýyordu. Arada sýrada, kimsenin bizi göz hapsine almadýðý anlarda ona ufaktan kurlar yapýyordum. Onu kýzdýrmak çok hoþuma gidiyordu. Birlikte kýsa seyahatlere çýkýyorduk. Hafta sonlarý yürüyüþlere gidiyorduk. Birlikte çok eðlenmeye baþladýk. Bir dakika bile ayrýlmak istemiyorduk birbirimizden. Her an yan yana olmak, gözlerimizin içine bakmak, sözlerimizle birbirimizi mest etmek istiyorduk.
Bütün bu aktiviteler duygularýmýzý tavan yapýyordu. Ýçimizden akýp giden hislere engel olmak bile istemiyorduk. Kimselere çaktýrmadan aramýzla gözlerimizle telepatik konuþmalar yapmaya baþladýk. Ýlk baþlarda o beni kýskanýrken, zaman ilerleyip ben de ona kendimi kaptýrmaya baþlayýnca benim de kýskançlýk krizlerim baþlamýþtý. Tuhaf bir boyuta doðru ilerliyorduk. O bana öylesine hayrandý ki, onu her þaþýrtmamda bana daha da yakýnlaþýyordu. Zekâmýn, gözlemlerimin, altýncý hislerimin ne kadar kuvvetli olduðunu fark ettikçe, nefesi biraz daha bana deðiyordu. Bana yaklaþtýkça, güven duygusu aþýlamaya baþladý. Bana yakýnlaþtýkça, aðzýnýn ne kadar sýký olduðunu, yaþadýðýmýz bu garip duygu selinin sadece ikimizin arasýnda kalacaðýný beynime kazýyordu.
O da benim gibiydi. Yani ayný hisleri taþýyorduk. Belki cinsel olarak hiçbir yakýnlaþmamýz yoktu ama kalbimiz tenlerimizin altýnda birleþmiþti.
Bazen onun cesur ataklarýna þaþýp kalýyordum. Resmen aramýzdaki duygular içinden dýþarýya fýþkýrýyor gibiydi. Öyle zamanlar geliyordu ki, benim dostlarýmla yaptýðým neþeli sohbetleri bile kýskanýp, sadece ona ait olduðumu çevresine ilan edercesine konuþmalar yapýyordu. Ben de onun ortaya attýðý kelimeleri ve cümleleri düzeltmekle uðraþýp duruyordum.
Onun bütün yüklerini sýrtýma aldým. Her þeyimle öylece teslim oldum.
Geceleri birbirimizi düþünmekten uyuyamaz olduk. Sabah kalktýðýmýzda birbirimizi bir an önce görebilmek için servise koþar olduk.
Sonra…
Benim korkularým baþladý.

Bu iþ böyle devam edip gidemezdi. Tamam, soluksuz bir yolda koþuyorum ama bu iþin sonu nereye varacaktý? Biz birbirimize koþulsuz sevgiden baþka ne verebiliriz ki? Düþündükçe kahrolmaya baþladým. Günler ilerledikçe içinden çýkýlmaz bir hâl almaya baþladý. Kafamda deli sorular dönerken, zaman geçtikçe kendimi yargýlamaya baþladým.
O benim karþýmda mutluluktan pervane olurken, ben içimde büyüttüðüm korkularýmla baþ baþaydým. Hep kendime sorduðum soru bu kez beni esir alýyordu. “Bundan sonra ne olacak?”
Ne yaparsak yapalým, bu iþ böyle devam edip gidemezdi. Ya bir yerde týkanýp kalacak, ya da bir duvara toslayacaktý. Bir þeyler düþünmem gerekiyordu. Dört yaným sarýlmýþ gibiydi. Bir yanýmda beni çýlgýnca seven ve koþulsuz bir sevgi sunan Buse, diðer yanda çevremdeki yargýlayan ve bir þeyler çözmeye çalýþan meraklý arkadaþlar.
Sonunda bir karar verdim. En iyisi bu olacaktý. Hem kendi kendimi yemelerim bitecekti, hem de suçlayan gözlerle bakan insanlara da bir cevap olacaktý. Ýçimi kemirip bitiren suçluluk duygusunu da bitecekti. Ahlâksýzlýk yaptýðýmý düþünerek, bir arafýn içinde kaybolmamý engelleyecekti. Geceler boyu düþündüm. Kalbimi, aklýmdakiyle hayata geçirmeye ikna etmeye çalýþýyordum. Her þey bu kadar mükemmel giderken ve benim ayaklarým yerden kesilmiþken, kendime dur demenin vakti gelmiþti. Çünkü mutluluk bana haramdý!

Ýçim kan aðlasa da, kalbimdeki yangýný söndürmek bana kalmýþtý yine. Yeni bir oyun oynamam gerekiyordu. Kendimi suçlu ilan etmiþtim. Yargýlayan da bendim, yargýlanan da. Son gece, üzerime yine o çelik zýrhý giydim. Ertesi gün son 7 aylýk sürecin bittiðini, artýk yeni bir aþamaya geçildiðini ilan edecektim.

Sabah…
Buse karþýsýnda hiç tanýmadýðý bir Hasret’le karþýlaþtý. Daha doðrusu ona pek göstermediðim yüzümle. Arada sýrada ve ucundan azýcýk gördüðü bu yaným, onu hemen korkuttu. Bazý þeyleri göstere göstere yapmam icap ediyordu. Yani eski erkek arkadaþýmla yaptýðým telefondaki sohbetler gibi mesela. Örneðin eski erkek arkadaþýmla buluþacaðýmý bilmek söylemek gibi. Bile isteye canýný yakmaktý planým. Benim biseksüel olduðumu, aklým eserse bir erkekle de çýkabileceðimi, aslýnda ona beslediðim tüm duygularýmýn dostluktan öteye geçemeyeceðini, asla sevgili olamayacaðýmýzý, duygusal olarak benim buraya kadar verebileceðimi görmesini saðlamalýydým.

Her gün baþka bir yöntem buluyordum. Farkýndaydým, içi çok yanýyordu. Öðrendiði þeyleri hazmedemiyordu. Kýskançlýklarý tavan yapmýþtý. Ama artýk onun da süngüsü düþtü. Aramýzda psikolojik bir savaþ baþladý.
O da eski erkek arkadaþýný bana karþý kullanýyordu. Bu sefer benim caným acýmaya baþladý. Kýskançlýktan gözümün döndüðü dönemler oluyordu. Sinirlerime hâkim olamadýðým günler. Acýnýn dibine batmýþtýk. Aramýzda sürüp giden bu psikolojik harp, öyle bir çýkmaza girmiþti ki ipin ucunu ikimiz de kaçýrdýk.

Yine bir hafta sonu gezisine gitmeye karar verdik. Ýki günlüðüne bu savaþý ertelemiþtik. Çünkü karþýlýklý canýmýzý yakma giriþimleri hep birimizin pes etmesiyle yarým kalýyordu. Kalp aðrýlarýmýz o kadar büyümüþtü ki, birbirimizi otomatik olarak affetmeye baþlamýþtýk. Çünkü kahretsin ki kopamýyorduk.

O iki gün, beynimin içine kaynar sularý döken tavrý geldi.
Aðva’ya gittik. Dere tepe gezdik, yürüdük, eðlendik, çok yorulduk ve kalacaðýmýz otele geldik. Gruptaki herkes uyumak için odalarýna çýktý. Biz de kendi odamýza girdik. O odaya adýmýmýzý atar atmaz süngülerimiz bir anda düþtü. Ayrý ayrý olan yataklarda yatmak yerine, tek kiþilik yatakta beraber uyumayý tercih ettik. Buse’nin yaydýðý aþk havasý öylesine yoðundu ki, gözlerine baksam oracýkta kaybolup gidecektim. Pijamalarýmý giyerek yataða uzandým. O da banyosunu yapýp yanýma geldi. Elleri ve ayaklarý buz gibi olmuþtu. Geldi, arkasýný dönerek yanýma uzandý. Bütün bedenini benim bedenime yasladý. Saçlarý yüzüme deðiyordu. Hayatýmda ilk defa böyle bir þey yaþýyordum. Nefes alýrken onun kokusu içime giriyordu. Ne yapmalýydým? Bir aydýr eziyet çektirdiðim kýz yanýmda, resmen al seninim der gibi yatýyordu. Ýçimdeki ahlâk bekçisi devreye girdi. Ona dokunmadým bile. Bana ne yaparsa yapsýn, ben ne hissedersem hissedeyim kesinlikle onunla cinsel anlamda bir þey yapmayacaktým.
O gece ne kadar zor bir geceydi. Ýkimiz de dað gibi tedirginliklerimizle, yüzümüzü birbirimize dönmeden, vücudumuz birbirine dayanmýþ bir þekilde uyumaya çalýþtýk.

Pazar günü gezimizin son günüydü. O gün yine doða gezisi yapýp, evimize geri dönecektik. Sabah uyandýðýmda, yüzünü bana dönmüþ, öylece masum masum uyuyordu. Bir müddet onu izledim. Sonra daya fazla dayanamayarak uyandýrdým.

“Buse, uyan hadi birazdan çýkmamýz gerekiyor. Kahvaltýmýzý yapalým,” dedim. Yemyeþil gözlerini açýp bana baktý. Bana bakarken, “Yanýmdasýn ama bana dokunmuyorsun bile” der gibiydi. Onun kalbinden geçirdiði þeyler gözüne yansýr yansýmaz, ani bir hareketle yataktan fýrladým. Soluðu banyoda aldým. Ben elimi yüzümü yýkarken, o da eþyalarýný toparlýyordu.
Gezimizin son günü olduðu için toparlanýp aþaðýya indik. Kahvaltýmýzý yaptýktan sonra da minibüse bindik. Neyle karþýlaþacaðýmý bilmiyordum. Elinde telefonla sürekli biriyle yazýþýp durdu. Benim ona “Kiminle yazýþýyorsun?” demeyeceðimi bildiði için, meraktan çatlatmaya kararlý bir þekilde davranýyordu. Alabildiðine gizemli, alabildiðine gizli kapaklý dolaplar çeviriyordu.

Gezimizin ilk duraðý eski bir köþktü. Minibüsten indik, köþkün bahçesine doðru yürümeye baþladýk. Gruptakiler rehber eþliðinde yürürken, biz de yan yana onlarýn arkasýndan gidiyorduk. Aramýzda hiçbir konuþma geçmedi. Sonra bir þey oldu!

Buse gülümseyerek hýzlýca birine doðru yürümeye baþladý. Neler oluyor demeye kalmadan, baþýmý kaldýrýr kaldýrmaz uzun boylu yakýþýklý bir çocukla karþýlaþtým. Buse ve o birbirlerine sarýldýlar.
“Caným nerelerdesin? Çok özledim seni!”
Kumral genç adam Buse’ye sýmsýký sarýlmýþ sevgi dolu sözcükler söylüyordu. Buse de ona hayranlýk dolu gözlerle bakýyordu. Oracýkta kalakaldým. Resmen þoka girmiþtim. Kalbim yerinden çýkacak gibi oldu. Bana doðru yürüyorlardý. Nihayet karþýma dikildiler. Buse yanýndaki adamý benimle tanýþtýrdý.

“Hasret, bu erkek arkadaþým Kemal. Kemalcim bu da üniversiteden arkadaþým Hasret.”
Ellerimiz uzandý, tokalaþtýk. Suratýma yerleþtirdiðim lanet olasý bir gülümseme, içimden okuduðum beddualar eþliðinde benden müsaade istediler. Birlikte az ilerideki çay bahçesine gidip baþ baþa oturacaklarmýþ!
Onlar el ele çay bahçesine doðru gülerek yürürken, ben gruptaki diðer arkadaþlarýmýn gittiði yönü bulmaya çalýyordum. Köþkün merdivenlerinden çýkarken, attýðým her adým beni yerin dibine sokuyordu. Herkes zevkle fotoðraf çektirirken, ben girdiðim þoktan çýkamýyordum. Nasýl olabilirdi ki bu? Daha dün, elimde fazla tuttuðum telefon yüzünden bana kýzmýþtý. Hatta eski okul arkadaþýmla yazýþtýðýmý söylediðim ve ona gösterdiðim halde, “Seni boðarým bak!” diyerek kýskançlýk triplerine girmiþti.
Yarým saat köþkü dolaþtýk. Rehber artýk toparlanalým dediðinde bile ortalýkta görünmüyordu. Herkes minibüse bindi, ben de dâhil. Harekete 2 dakika kala, gözlerinden mutluluk akarak içeriye girdi. Gülümseyerek yanýma oturdu. Hemen telefonunu eline aldý ve bir þeyler yazmaya baþladý.
O gün anladým ki, bir ay boyunca uyguladýðým operasyon karþýlýðýný bulmuþtu. Ben sessizce camdan dýþarýyý izlerken, o da gülümseyerek mesajlar yazýyordu. Minibüs aðaçlarýn arasýndan ilerlerken, bundan sonra yine yalnýz kaldýðýmý da anladým.

Artýk kesilen o parça, yama kabul etmeyecekti. Kim yama yapmaya kalkarsa kalksýn, bir yerlerinden sökülecekti. Aklýmýn, vicdanýmýn, irademin emrettiði gibi olmalýydý her þey. Kalbim ne derse desin, artýk bitmiþti bu iþ!
Sonradan öðrendim ki, Buse bana inat böyle bir þey yapmýþ. Ben eski erkek arkadaþlarýmla konuþtukça, o da bana inat eski defterlerini karýþtýrmýþ. Ama bu inat iþi artýk çýkmaz bir sokakta sýkýþýp kaldý.
Kazanan, O oldu! Ben kaybettim…

Sevgi denilen þey hangi savaþýn diðer yüzüdür? Aþk, kalbinin seni sorgusuz sualsiz götürdüðü sonsuz sokaklar mýdýr? Ýnsan kiminle kendini iyi hissediyorsa, onun yanýnda mý kalmalýdýr? Yoksa olacak iþ var, olamayacak iþ var diyerek kendini kör kuyulara mý atmalýdýr? Ýnsan bir kere kendini öldürür. Acýmadan, geri dönüþü olmadan! Ýnat, böylesine acýlarý nasýl barýndýrýr bünyesinde? O tertemiz duygular, bir anda nasýl nefret duygusuna evrimleþir?

Korku denilen duygularýn esaretinde, yýllardýr beklenen aþk denilen duygu seli nasýl olur da engellere takýlýr? Ýnsan aklý nelerle mücadele içine giriyor? Bu kalp, hangi yolcularýn emanetidir?
Buse, gözlerimin önünde benimle savaþýrken bana yenildi. Hani, kazanan O oldu, ben kaybettim demiþtim ya! Bu benim kendi kendime verdiðim korku savaþýydý aslýnda. Kendi kurguladýðým oyunun baþrolünde ben vardým ama ikinci baþrol de onundu. Oyun çok iyi oynandý. Ben yine baþarýlý bir operasyonla, duygularýmýn esiri olarak ortadan sývýþtým. O, benim oyunumun içine girdiðinin farkýnda olmadan, gerçek olaylar yaþýyormuþ düþüncesiyle benden koptu. Hem de benden ölesiye nefret ederek. Benimle mücadele ederken, yorulduðunu söyledi.

Bana, “Artýk pes ettim!” dedi.

“Ben de senin gibi yapacaðým,” dedi.

“Artýk uykusuz kalktýðým sabahlar olmayacak,” dedi.

Beni unutmak için, kalbinin içindeki yamalarý baþkalarýyla tutturdu. Ve ben, dalýndan kopmak üzere olan bir yaprak gibi savrulmaya baþladým. O ise keskin iradesiyle yoluna devam etti. Ben gecelerin uykusuz neferi oldum. O ise yeni ve umutlu bir geleceðin yelkenini açtý.
Ben kendime yenildim, o ise…
Dün evlendi!”

Þimdi Ahmet Kaya'dan "Acýlara Tutunmak" þarkýsýný dinleyerek unutmaya! çalýþýyorum.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gün Doðdu Seherden
Evimin Kapýsý
Sandýkta Kalan Anýlar
Hikaye Yazmak Ýsteyenlere Sekiz Tüyo
Balta
Uykunda Bile Dinlemelisin.
Ýntikam

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Zamanýn Boþluklarý [Þiir]
Yokluðun [Þiir]
Kendime Mektup! [Þiir]
Hayýr Desende [Þiir]
Git, Ama... [Þiir]
Unutamýyorum [Þiir]
Ahhhhhh,yalancý Yarim! [Þiir]
Dar Sokaklar [Þiir]
Unuttum [Þiir]
Sinsi Bir Kýþ [Þiir]


YETER ÖZHAL kimdir?

Yazmak yaþam biçimim, çizmek ise suskunluðumun çaresi.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmiyorum, sadece okuyorum.


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2023 | © YETER ÖZHAL, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.