..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dünya hiçbir padiþaha kalmadý, sana da kalmayacaktýr. -Nizamî
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aþk ve Romantizm > Ömer Faruk Hüsmüllü




16 Þubat 2014
Yanlýþ Adrese Mektup - 7 (Son Bölüm)  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Yanlýþ bir adrese mektubum gitmiþti. Þimdi ise belki de gene yanlýþ bir adrese bedenim gidecek; tabii ruhum da…Birkaç gün içinde þöyle bir gazete haberi görürseniz lütfen þaþýrmayýn ve üzülmeyin: Mezarlýkta donarak ölmüþ bir genç kýz cesedi bulundu.


:AAIF:



Çetin Bey Merhaba!
Kendime karþý içim öfke hatta nefret dolu… Kendimi bu pislikten arýttýktan sonra size yazmayý düþünüyordum. Ancak bunu baþaramadým. Aylardýr benden bir haber alamayýþýnýzýn nedeni verdiðim bu zorlu mücadeledir.
Çok kötü olaylar oldu. Yaþadýklarýmý anlatmakta çok zorlanýyorum. Bir türlü kendime gelemiyorum. O nedenle korkuyorum, hem de çok korkuyorum. Ellerim, ayaklarým titriyor; bazen de kasýlýp kalýyorum. Vücudumdaki hiçbir organýmý hissetmediðim anlar çok oluyor, buna beynim de dahil. Buna raðmen bugün size yazmak için kendimi zorlamam gerekiyor; hem de çok…
Ýyisi mi olaylarý en baþýndan anlatmaya baþlayayým. Öðrenince siz de bana hak verecek, beni anlayacak ve baðýþlayacaksýnýz.
O gün sabah erkenden uyandým. Diðer günlerden bir farký yoktu. Yataðýmý düzeltirken bir þarký mýrýldanýyordum. Annemin içeriden kahvaltýya çaðýran sesini duyunca þarkýyý kestim, acele ederek yataðý düzeltme iþini bitirdim. Kahvaltýdan sonra odama çekilip birkaç sayfa kitap okudum. Okuduðum kitap sýkýcý gelince býraktým, camýn yanýna giderek etrafý seyretmeye baþladým.
Her zamanki manzaranýn aynýydý camýn arkasýndan görünen. Ýþe yetiþmek için büyük adýmlarla yürüyen insanlar, okula giden öðrenciler, baþýnýn üstündeki tablayý tek eliyle tutan simitçi, yuvaya gitmemek için annesine direnen küçük bir çocuk ve tabii yoldan geçen araçlar… Farklý olan sadece durmadan çalan rahatsýz edici cankurtaran sirenleriydi. Bu siren sesleri dakikalarca, belki de saatlerce sürdü. Cankurtaranlarýn çýkardýðý bu tiz ses, insanýn bütün varlýðýný etkiliyordu. Ayrýca bu sesin yarattýðý çaðrýþýmlar da can sýkýcýydý. Öyle ya bu cankurtaranlar ya bir hastayý ya da bir yaralýyý götürüyordu. Belki de içindekilerden bazýlarý ölmüþtü bile…
Mevsim kýþ olmasýna raðmen hava günlük güneþlikti. Ama soðuk olmalýydý, çünkü insanlarý çoðunun boyunlarýnda atkýlarý ve baþlarýnda bereleri vardý. Camdan içeri giren güneþ az da olsa ýsýtýcýydý. Güneþin sýcaklýðý ýsýtmakla kalmýyor ayný zamanda tatlý bir haz da veriyordu. O nedenle pencere kenarýndan daha uzun süre ayrýlmaya hiç niyetim yoktu.
Güneþin önünü beyaz kalýn bir bulut kapatýnca “Kýþýn güneþi bu kadar olur.” Diye düþündüm. Oysa biraz sonra bulut güneþin önünden ayrýldý. Tekrar o tatlý sýcaklýða kavuþmuþ olmama sevindim. Sevincim kýsa sürecekti, zira önce gri, sonra da kara kara bulutlar sadece güneþi kapatmakla kalmadý bütün gökyüzünü kapladý. Ortalýk kararmýþtý. Gece karanlýðý kadar olmasa bile ona yakýndý. Rüzgârýn estiðini sallanan aðaç dallarýndan anlamakta gecikmedim. Önce yavaþ olan rüzgâr giderek hýzýný artýrmaya baþladý.
Havadaki bu anormal durumun farkýna önce kuþlar vardý. Hýzla uçup aðaçlarýn arkasýnda yüzlercesi kayboldu. Kuþlarý kedi ve köpekler izledi. Bu hayvanlar da koþarak kendilerine bir barýnak bulma telaþýndaydýlar. Ýnsanlarýn ise davranýþlarýnda henüz bir deðiþiklik yoktu. Cama iri iri birkaç yaðmur damlasýnýn vurduðunu gördüm. Yoldaki insanlar da bunu fark etmiþ olmalýlar ki aniden telaþa kapýldýlar. Derken karanlýk biraz daha arttý, rüzgâr hýzýný iyice artýrdý, bazý kiþilerin þemsiyeleri ters döndü. Düzeltmek için uðraþanlar oldu. Kimi de rüzgârla baþa çýkamayacaðýný anlamýþ olmalý ki þemsiyeyi kapatmaktan baþka bir çare bulamadý.
Yaðmur yaðmaya baþlamýþtý. Sokaktaki insan sayýsý da azalmýþtý. Yaðmurun hýzý da biraz sonra arttý. Bardaktan dökülürcesine yaðmaya baþladýðýnda, elindeki poþeti kafasýna koyup ýslanmaktan korunmaya çalýþan bakkal çýraðýndan baþka kimse kalmamýþtý sokakta. Yoldaki biriken sular giderek artýyordu. Derken su birikintisi kýsa sürede kaldýrýma kadar ulaþtý. Arabalar ilerlemekte zorlanýyor, kornalara sürücüler öfkeyle daha uzun süre basýyordu. Bazý arabalar saða yanaþýp dörtlülerini yakmýþlar, demek ki artýk ilerleyemiyorlardý. Tabii bunlar ayný zamanda trafiðin akýþýný da engellemekteydiler ki sürücüler iyice çileden çýkmaya baþlamýþlardý.
Hem bizim sokaktan hem de biraz ilerideki caddeden gelen korna seslerine cankurtaran sirenleri de katýldý. Caddeden gitme imkaný bulamadýðý için bir cankurtaran bizim sokaða sapmýþ olmalý ki suyu yara yara ilerlemeye çalýþýyordu. Tam bizim binanýn önünde durmak zorunda kaldý. Çünkü trafik kilitlenmiþti. Birkaç dakika bekledikten sonra ancak ilerleyebildi. Gözden kaybolduktan sonra da siren seslerini duyduðumdan pek hýzla yol alamadýðý belli oluyordu.
Yaðmur hiç hýzýný kesmeden bir saatten fazla bir zaman yaðdý. Sonra aniden durdu ve biraz sonra da gökyüzündeki bulutlar daðýlmaya baþladý. Güneþ eskisine göre sanki daha parlakmýþ gibi geldi bana. Sular aktý gitti, geride aðýr cisimlerin oluþturduðu çöpler kaldý. Dörtlülerini yakýp duran araçlar bile yavaþ yavaþ yola koyuldular.
Oyalandýðýmý ve asýl konuya bir türlü giriþ yapamadýðýmý sanýrým fark etmiþsinizdir. Anlatmak, tekrar o olaylarý yaþamak benim için gerçekten çok zor. Belki de yazmaktan vazgeçerim. Yazacak gücü kendimde bulamýyorum çünkü.
Ýyisi mi yazmaya ara vereyim. Dinlenmek istiyorum. Bu sürenin sonunda belki mektubuma devam edebilirim.
Tam iki gün sonra ancak kalemi elime alabildim. Az önce aðladým, sonra aynaya baktým. Karþýmda gözlerinden yaþ deðil, irin akan iðrenç bir varlýk gördüm. Yamulmuþ aðzýndan da bu varlýðýn kusmuk akýyordu… Elime ne geçirirsem bu lanete fýrlatmak, onu yok etmek istiyordum. Bir parfüm þiþesiyle aynayý kýrmaktan son anda vazgeçtim. Üþümeye ve titremeye baþladým. Korkuyorum, hem de çok korkuyorum. Neden mi? Kendimden…
Tekrar o güne dönüyorum: Yaðmur dindikten sonra sokakta her þey normale dönmüþtü. Bende ise aksine bir anormallik baþlamýþtý. Göðsümü daraltan bir sýkýntý vardý. Ayný sýkýntý daha sonra sýrtýmý ve midemi de sarmýþtý. Yataða uzanýp dinlenmenin iyi geleceðini düþündüm. O sýrada baþýmý yastýða koyup hemen uyumayý o kadar çok isterdim ki! Baþým yastýkta gözlerim tavanda birkaç dakika bekledim. Daha önce hiç görmediðim tavandaki, bir parmak kadar uzunluðundaki siyah leke canýmý sýktý. Odanýn baþka tarafýna bakmak için baþýmý çevirdiysem de dönüp dolaþýp hep ayný yere yani o siyahlýða bakmaktan kendimi alamýyordum.
Birinin kapýya hýzlý hýzlý vurmasýyla yattýðým yerden sýçradým. Gelen zili çalacaðýna kapýyý yumruklamayý tercih etmiþti. Kapýyý açmak için odamdan çýktýðýmda annemin de telaþla kapýya doðru gittiðini gördüm. Elbisesinden tutarak gitmesini engelledim ve kapýyý ben açtým. Ýki adam vardý karþýmda. Biri polis üniformalýydý. “Nilay haným siz misiniz?” diye sordu sivil olan ve polis kimliðini gösterdi. Baþýmý evet anlamýnda sallayýnca konuþmasýný sürdürdü: “Sizi bir teþhiste bulunmanýz için götürme emri aldýk. Bir an önce hazýrlanýp aþaðýdaki arabaya gelin. Biz sizi orada bekleyeceðiz.” Dedi.
Çabucak giyinip aþaðýya indim. Polis arabasýnda ayrýca bir de sürücü vardý. Araba ben biner binmez hýzla hareket etti. Ara sokaklardan bazen de caddelerden gidiyorduk. Trafiðin sýkýþýk olduðu yerlerde polisler megafonla sürücüleri uyararak bize yol vermelerini saðlýyorlardý. Gittiðimiz yerin karakol olduðunu düþünüyordum. Yanýlmýþým. Çünkü bir hastane bahçesinden içeri giriyorduk. “Morg” yazan yerde araba durdu, hepimiz inip içeri girdik.
Üzerinde beyaz giysiler ayaðýnda plastik terlikler olan bir morg görevlisi bizi karþýladý. Ýçeride sabun deterjan karýþýmý aðýr bir koku vardý. Ölülerin soðukluðuna bir de ortamýn soðukluðu eklendiðinden titremeye baþlamýþtým. Ama asýl rahatsýz eden içerideki o kokuydu… Öyle aðýrdý ki nefes almamý bile güçleþtiriyordu. Polislerden biri görevliye bir iþaret yapýnca o da içinde cesetlerin bulunduðu çekmecelerden birini çekti. Ýþareti veren polis eðilip çekmecenin içindeki cesede baktý ve kafasýný “Bu deðil!” anlamýnda sallayýnca görevli öncekini iteleyip altýndaki çekmeceyi çekti. Polis kolumdan tutarak beni çekmecenin içindeki cesedin yanýna adeta sürükledi ve ekledi:”Ýyice bak… Tanýyabildin mi? Kim o?” Cesede baktým. Yüzü ve göðsü pýhtýlaþmýþ kan doluydu. Hatta saçlarýnýn bir kýsmý bile kan rengindeydi. Sarý hafif siyah karýþýmý bir beniz, uzunca bir boy… Ýçerideki koku ve bu görüntü baþýmý döndürdü, içimi bulandýrdý. Yýðýlýp kalacaktým oraya. Polis anlamýþ olmalý ki düþmemem için hemen koluma girdi ve beni morgdan dýþarý çýkardý. Dýþarý çýkýnca içimdeki bulantý daha da arttý ve bir aðaç köküne midemde ne varsa hepsini çýkarmak zorunda kaldým. Gelip geçen insanlar benim bu halimi görmemek için baþlarýný çevirip adýmlarýný hýzlandýrýyorlardý. Bir kadýnýn yanýndaki çocuða “Oðlum biraz acele et. Buradan hemen uzaklaþalým.” Dediðini de duydum. Polis aðzýmý, elimi, yüzümü yýkamam için bir þiþe su getirdi. Biraz kendime gelince sordu: “Tanýdýn mý cesedi?” “Hayýr, tanýmýyorum.” Deyince beni tekrar morgun içine sokup ölünün yanýna götürdü. Cesedin sað elini çýkardý. Buradaki dövmeyi bana gösterdi. “Nilay” yazýyordu. “Hâlâ tanýmadýðýný mý iddia edeceksin?” diye sert bir þekilde sordu. Bu uyarý cesede daha dikkatli bakmamý saðladý. Evet bu Metin’di. Kesinlikle Metin’di. Dikkatli bakýnca sol dudaðýnýn üzerindeki beni de görünce “Evet, tanýdým. Bu Metin.” Dedim.
Polislerden öðrendiðime göre, yüklü miktarda bir uyuþturucu kaçakçýlýðý yapýlacaðý ihbarý alýnmýþ. Çok sayýda görevli kaçakçýlarý kýstýrmýþ. Teslim ol, çaðrýsýna uymayan kaçakçýlara ateþ edilmiþ. Tabii kaçakçýlar da buna karþýlýk vermiþ. Kuþatmayý yarmak için çalýþan kaçakçýlar az kalsýn bunda muvaffak olacaklarmýþ. Ancak gelen takviye polis güçleri kaçmalarýný engellemiþ. Çatýþmanýn sonunda Metin ve bir kaçakçý ölü ele geçirilirken biri yaralý üç kaçakçý da sað olarak yakalanmýþ.
Oradan ayrýldýktan sonra, gene hastane-karakol-savcýlýk üçgeninde dolaþtýrýlmaya baþladým. Polis ve savcý benim tedirgin halimi gördükçe hakkýmdaki þüphelerinden bir türlü vazgeçemiyorlardý. Yaklaþýk bir hafta boyunca her gün saatlerce ifade vermek zorunda kaldým. Ne biliyorsam her þeyi anlattým. Metin’le aramýzda geçen sadece ikimizi ilgilendirecek olan anýlarýmý bile anlattým. Buna raðmen benim suçsuz olduðuma bir türlü inanamýyorlardý. Onlarýn gözünde ben de uyuþturucu iþine bulaþmýþ yalan söyleyen bir suçludan baþka biri deðildim. Ne olduysa oldu, orasýný bilemiyorum; ama savcý bir gün “Kýzým, sen daha nelerin uyuþturucu madde olduðunu bile bilmiyorsun. Hem kendimizin hem de senin zamanýný boþ yere aldýk. Kusura bakma. Böyle davranmak, gerçeði ortaya çýkarmak zorundaydýk. Artýk gidebilirsin.” Dedi. Gerçekten de ben uyuþturuculardan habersizdim, hayatýmda bir kere bile uyuþturucu madde görmemiþtim. Sorgulama sýrasýnda verdiðim cevaplardan bu sonucu çýkaran savcý beni serbest býrakmýþtý.
Aileme, komþulara, akrabalara, arkadaþlarýma hatta mahallemizdeki tanýmadýðým insanlara karþý bile mahcubiyet içerisindeydim. Suçsuzdum, ancak bunu insanlara nasýl anlatabilirdim. Anlatsam bana inanýrlar mýydý? Müstehzi, þüpheci bakýþlar her an üzerimdeydi. Ailem bile ayný bakýþlarla beni izliyordu. Vebalý bir hasta ya da kuduz bir köpek gibi herkesin bana karþý belli bir mesafeyi korumaya çalýþtýðýný görüyordum. Yalnýz, tek baþýma kalmýþtým. Þu koskocaman dünyada, kalabalýklar arasýnda yalnýz, tek baþýnaydým…
Bütün bunlardan daha kötüsü de vardý: Ruhsal durumum… Bazen aðlýyordum bazen gülüyordum, bazen bir köþeye çekilip sessizce oturuyor bazen birden hareketlenip her þeyi kýrkmak, dökmek, parçalamak istiyordum. Bu gelgitler beni periþan ediyordu. Öyle ki Metin’in ölmesine sevinmeli miydim, üzülmeli miydim bilemiyordum. Metin’den sonra onsuz bir yaþam sürdürebilir miydim? Ondan kurtulmuþ muydum, yoksa ona daha çok baðlanmýþ mýydým?
Günlerce dýþarý çýkmadým. Tam olarak kaç gün olduðunu bilemem ama bir aya yakýn bir süre olabilir bu mahpusluðum. Bir gün kendimi zorladým, sokaða çýktým. Ayaklarým beni mezarlýða doðru sürüklemeye baþladýðýnda içimdeki ses de geri dönmemi telkin ediyordu. Sesin isteðine uymamak için koþmaya baþladým. Mezarlýða geldiðimde nefes nefeseydim. Duvarýn üzerine oturup biraz dinlendim. Etrafa bakýndým. Kimseler yoktu. Býrakýn insanlarý benden baþka bir tane bile canlý yoktu. Ne bir kuþ, ne bir kedi, ne de bir köpek… Ortalýk sessizdi. Sadece çok derinden gelen bir rüzgâr sesi duyuyordum. Soðuktu, ama üþümüyordum.
Metin’in mezarýný bulmakta zorluk çekmedim. Mezarýn yanýna gelince üzerine kapandým ve aðlamaya baþladým. Elimle topraðý okþadým. Metin’le konuþmayý denedim. Onu sevdiðimi, beni affetmesini söyledim. Beni duyduðunu, anladýðýný biliyordum; sesini duymamýþ olmam bu inancýmý deðiþtiremezdi. Toprak yaþ ve soðuktu. Bu yaþ ve soðuk topraðýn altýnda o gencecik bedenin yattýðýný düþündükçe önce kendime, sonra da onu öldüren polislere ve hatta tüm insanlara karþý olan öfkem kabarýyordu. Mezarýn üzerinden kalkýp eve dönmeye karar verdim. Bu kararýmý gerçekleþtiremedim. Çünkü mezarýn üzerinden ayaða kalkmýþ olmama raðmen bir türlü yürüyemiyordum. Ayaklarýma sanki pranga vurulmuþtu. Ne kadar denersem deneyeyim yürümeyi bir türlü baþaramadým. Tekrar mezarýn üzerine kapaklanýp öylece kaldým. Rüzgârýn sesi daha çok duyulmaya baþlamýþtý ve hava da artýk kararmak üzereydi. Kulaðýma ezan sesi geliyordu. Bildiðim bütün dualarý defalarca okudum, okudum, okudum. Sonrasýný hiç hatýrlamýyorum.
Kendime geldiðimde bir hastanedeydim ve baþucumdaki annem yaþlý gözlerini siliyordu. Eve dönmeyince beni aramaya çýkmýþlar, bakmadýk yer býrakmamýþlar. En sonunda akýllarýna mezarlýk gelmiþ. Neredeyse soðuktan donarak ölmek üzereyken yetiþmiþler ve hemen hastaneye getirmiþler.
Hastanede üç gün kaldýktan sonra taburcu edildim. Hastanede kaldýðým günlerde doktorlar, hemþireler ve annem birbirleriyle sözleþmiþ gibi bana hep ayný nasihatleri verdiler. Ne söyledikleri benim umurumda bile deðildi. Hepsine anlamýþ ve nasihatlerini tutacakmýþým gibi baþýmý sallayarak cevap veriyordum.
Þimdi ise vicdan muhasebesi yapýyorum ve bu yüzden de çok rahatsýzým. Yani vicdan azabý çekiyorum. Metin benim yüzümden öldü, benim yüzümden o gencecik beden soðuk topraðýn altýna girdi. Eðer bana hediye almak için hýrsýzlýk yapmak zorunda kalmasaydý, hapishaneye düþmezdi ve uyuþturucu iþine de bulaþmazdý. Tabii benden ayrýlmak, iliþkimize son vermek de istemezdi. Yoksul ama mutlu bir yaþamý birlikte yürütür geleceðe dair hayaller kurardýk. Belki de bir gün evlenir ve birlikte yaþlanýrdýk. Ya þimdi?
Evet, ben iðrenç bir varlýðým. Sevdiðim insanýn hayatýný mahvettim, onun ölümüne neden oldum. Baþkalarý hatta Metin bile beni affetse de ben kendimi asla affetmeyeceðim. Kendimden iðreniyorum. Bir hayvan leþi bile benden daha temizdir. Ne yaparsam yapayým arýnamayacaðým. Yediklerim, içtiklerim ve hatta soluduðum hava bile benim yüzümden kirli…
Topraða karýþmak, Metin’in topraðýna karýþmak, onunla toprakta buluþmak istiyorum. Ýçimdeki zehri, topraktan baþka yok edecek bir panzehir olduðunu zannetmiyorum. Huzura ancak böyle kavuþabileceðime inanýyorum.
Bunun bir veda mektubu olduðunu hemen anlamýþsýnýzdýr. Ýstedim ki sizinle helalleþeyim. Çünkü beni hiç tanýmadýðýnýz halde bana yazdýnýz, yazdýklarýnýzla doðrularý göstermeye çalýþtýnýz. Doðrusu çok da faydalý oldunuz. Mektuplarýnýzý sabýrsýzlýkla bekledim, geldiðinde de heyecanlandým. Hepsini defalarca okudum, öyle ki ezberlediklerim bile oldu.
Sizi tanýmak istiyordum. Nasýl bir insan olduðunuzu çok merak ediyordum. Gülüþünüzü, öfkenizi merak ediyordum. Konuþmalarýnýzý dinlemek için can atýyordum. Bir gün buluþacaðýmýzý ve sizinle ilgili aklýmdaki sorularý cevaplandýracaðýmý umuyordum.
Yazdýklarýmý size okuyacaktým. Belki de yazdýklarýmý beðenmeyecek, dudak bükecek ya da hepsini derhal çöpe atmamý tavsiye edecektiniz. O zaman ben de nasýl daha iyi yazabileceðimi, bu konuda neler yapmam gerektiðini size soracaktým. Bastýrmayý düþündüðüm kitabýmý onca meþguliyetinizin arasýnda bir þekilde size okutturmanýn yollarýný arayacak, bunda muvaffak da olacaktým. Kitap bastýrma ile ilgili sorunlardan anlatmadýklarýnýzý bana anlatacaktýnýz. Ben de bu zorluklarý nasýl göðüsleyebileceðimin yollarýný araþtýracaktým.
Size Metin’i, onunla olan iliþkimi anlatacak, nerede yanlýþ yaptýðýmý soracaktým. Belki de bu iliþkideki hatalarýmý tek tek yüzüme vuracak, bana gitmem gereken yolu gösterecektiniz. Yanýnýzda aðlayacak, gülecek, kýzacak, susacak ama sonuçta sizinle beraber olmaktan haz duyacaktým.
Bunlarýn hepsi artýk geride gerçekleþmemiþ bir hayal olarak kaldý. Size fazlasýyla haksýzlýk ettim. Hep acýlarýmý, mutsuzluklarýmý, yaþadýðým kötü olaylarý paylaþtým sizinle. Ýyi ve güzel þeylerden pek bahsedemedim. Gösterdiðiniz sabýr için teþekkür ederim.
Mektubun bazý yerlerinde yazýlar karýþmýþ, ama okunabiliyor. Kusura bakmayýn. Gözyaþlarým buna sebep oldu…
Bu mektubuma cevap beklemiyorum. Yazarsanýz da ben o mektubu okuyamayacaðým.
Yanlýþ bir adrese mektubum gitmiþti. Þimdi ise belki de gene yanlýþ bir adrese bedenim gidecek; tabii ruhum da…
Birkaç gün içinde þöyle bir gazete haberi görürseniz lütfen þaþýrmayýn ve üzülmeyin: Mezarlýkta donarak ölmüþ bir genç kýz cesedi bulundu.
Elveda.
Nilay
-BÝTTÝ-



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk ve romantizm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Acayip Bir Hikaye
Coþkun Irmak - 11 (Son Bölüm)
Resimle Gelen Ölüm
Coþkun Irmak - 8
Coþkun Irmak - 9
Coþkun Irmak - 10
Gülün Sonu
Coþkun Irmak - 6
Coþkun Irmak - 7
Coþkun Irmak - 5

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Küçücük Hikâyeler - 2
Deliden Mektup Var
Bir Murat Dört Surat
Korona Hikayeleri - 8
Küçük Hikâyeler - 1
Senin Hikayen
Prostat
Bir Ölünün Günlüðü - 8 Son Bölüm
Bir Ölünün Günlüðü - 7
Dilsiz Fahiþe - 8 (Son)

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.