Sustu birden dalgalar. Rüzgar son dansýný saçlarýmý savurarak tamamladý. Aniden etraf sessizliðe büründü. Nedensiz yere gitmek zorundaydý. Gitmeliydi. Önceden planlanmamýþ bir kurgudan ibaretti. ‘Gitmek’ bir trajedi, belki de komediydi herkes için. Tüm dertleri ýsrarla yola koyulmak istiyordu. Kendinden uzaklaþmak, kaçýp saklanmak gölgesinden bile uzaklara doðru kaybolmak. Kimse anlamazdý yokluðunu. Varlýðýnýn bile bir önemi yoktu. Hiç yaþanmamýþcasýna anýlarý bir sandýða kaldýrýp üzerini örtmek yeterdi. Kimse izni olmadan açamazdý. Zaten yýllar sonra bile aklýna gelmeyecekti can kýrýklarý. Unutarak intikam alacaktý herkesten, kendisinden bile bazý zamanlar vazgeçecekti. Yalnýzlýk karanlýða eþdeðerdi. Sessizlik kadar acýtan, mutluluk kadar kýskanýlasý alýþkanlýktý. Bir türlü peþinden ayrýlmayan gölgesiydi belki de. Birlikte yaþamaya baþlayalý hiç böyle kötü olamamýþtý aralarý. Ya birisi konuþuyor diðeri susuyor ya da her ikisi birden konuþuyordu. Orta yolu bir türlü bulamadýlar. Eksik olan neydi öyleyse? Birbirlerini kendilerinden mi kýskanýyorlardý ? Yoksa biri mi fazlalýktý? Gitmesi gereken kimdi bunu bilmiyorlardý. Ve serin bir Ýstanbul akþamýnda ikisi de durup düþünme fýrsatý buldu. Birisi er ya da geç gidecekti hiç vakit kaybetmeden. Deniz yine dalgalý yine efkarlý olmasýna raðmen kesin karar vermeleri gerektiðini söyledi. Ýþte yine ayný soru ayný hazin sonu bekliyor gibiydi. ‘Gitmek’ zamaný gelmiþti.Ertelemenin faydasý yoktu. Peki neden gitmekten korkar çoðu buruk yürek? Gitmeyi göze alan kalmayý es geçmemiþ miydi? Gitmek lazýmdý, gitmek her þeyi geride býrakarak. Öylesine heybetli, öylesine anlamsýzlaþarak gitmek.
Giderken ayaklar geri gitmemeli. Yürek Ýleri hep ileri gönül sesinin izini sürmeli.