..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Hayaller olmasaydý, umutlar dünde kalýrdý. - Dolmuþ atasözü
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Þiir > Lirik > leyla karaca




23 Mart 2012
Leyla Karaca / Üçüncü Mevki Dergisi Ýçin Söyleþi  
Sevgili Ertuðrul Rast'a ve Üçüncü Mevki'ye teþekkürle.

leyla karaca



:BEJH:
Üçüncü Mevki Edebiyat Fanzini’ne teþekkürle… - Hazýrlayan: Ertuðrul Rast

Üçüncü Mevki / 2. Sayý

-Bildiðiniz üzere þiir çaðlar boyu hep tanýmlanmaya çalýþýlmýþtýr, en sonda sormamýz gerekir ama en baþta sormak isteriz, sizce þiir nedir?

- Þiir, insan ve Tanrý arasýndaki fýsýltýya dokunmaktýr. Bu yönüyle vahye öykünür. Ýlham dediðimiz o tuhaf ve büyülü yakalanýþ ve hazýrbulunuþ, eðer yaþamýnýzýn tümünde þiire ödenmiþ bir bedel varsa ortaya çýkar. Þairin Romaný’nda “Dilin ilk varoluþ biçimi þiir aslýnda.” diyor Qkhanyus. Þöyle diyor devamýnda “(Þairler) Bir kez yitirdikleri ve bir daha hiçbir zaman eriþemeyecekleri bir katýþýksýzlýðýn peþindeler.” Qkhanyus devamýnda çok önemli bir þey söylüyor , “Ýnsan önce vardý, sonra dil geldi, bu nedenle dil gelmeden önceki kendimizin varlýðýný hissediyor ama hatýrlamýyoruz.” Yani þiir sonradan kurgulanmýþ bir þey deðil, gündelik dilden önce var. Þairler oturup, bir þiir dili kotarmaya çalýþmýyorlar, varlýðýn, varoluþun o saf ve berrak haline bir anlamda ‘yaklaþýyorlar’. Buna katýlmakla birlikte, bana göre þiir, varoluþun o ilk anlarýnda Yaratýcýyla kurulan irtibata dayalý bir oluþtur. Göründüðünden çok daha derin anlamlar taþýr bünyesinde. Þiir, insanýn kendisiyle ve evrenle kurduðu iliþkiyi incitmeksizin an be an yenileyen, an be an devam eden o muhteþem süreci dirilten arýnmýþlýk halidir; kalbin vuruþlarýnýn evrenin kalbinin vuruþlarýyla ayný frekansa geldiði an’dýr. Müziðe yakýn olmasý hasebiyle dilin cezbesidir ayný zamanda.


-Þiirin yazýlan bir þey mi, söylenen bir þey mi, yapýlan bir þey mi olduðu konusu hep tartýþýlagelmiþtir, sizin bu konudaki görüþlerinizi öðrenebilir miyiz?

- Þiir, aþk’ýn ritminin ustalýkla “saklanmasýdýr”, ve elbette yaþanan bir þeydir. Yazýlan, söylenen, yapýlan olmasýnýn yanýndan yaþayarak geçer. Þiir, canlý bir organizma misali yaþayamazsa, kelimelerin dili konuþamaz. Orda, ezginin, müziðin, üst dilin oluþmasý, þiirin yaþayan bir þey olmasýna baðlýdýr. Sýnýrlayan þey ancak insanýn zihnidir; evrende sýnýr, hudud yoktur, varoluþta olmadýðý gibi. Daðlarca bir þiirinde “Açýk kalmýþ bir kapýdýr evren.” diyor. Sýnýrlarý, hududlarý yýkan bir bakýþtýr bu. Zihninin sýnýrlanmasýna izin vermeyen bir þairdir kendisi. Fazýl Hüsnü Daðlarca, hayatýný anlatýrken, evde þiir yazmayan yoktu, dedikten sonra þöyle devam eder “ Çocukluðumun kendimi bildiðim günlerinden beri þiirin varlýðýný duydum. Annem, babam, kardeþlerim gibi onun da “biri” olduðunu sezmiþtim.” demektedir. Þiirin biri olduðunu sezme becerisidir ki insaný þiirin asýl ruhuna götürür. Yalnýzca yazmak veya söylemekle þair olunmadýðý gün gibi aþikardýr; þiir yaþanan, deneyimlenen, varlýðý tüm gücüyle yaþamýn içinde süregiden saf bir gerçekliktir.


-Günümüz Türk Þiiri sizce ne durumda, zamanla hangi tür þiirlerin ön plana çýkacaðýný düþünüyorsunuz?

- Lirik, epik ve ironik olanýn bir potada erirken þaþýrtýcý imgenin ortaya çýktýðý, esrarýný korurken global olandan da beslenen ve toplumun bilinçaltýna seslenebilen þiirlerin ön plana çýkacaðýný düþünüyorum. Ýmgeden uzaklaþan þiir bana göre asýl þiirin ancak kötü bir özentisi olabilir ki ona þiir diyemeyeceðim. Aslýna bakarsanýz aþktan neþet eden her gönül imgeye yakýndýr, en az tevazuya yakýn olduðu kadar. Þu anda Türk þiirinde farklý damarlar var, bu damarlarýn imgeye yakýn olanlarý kalbe kan pompalamaya devam ediyor ve bu umut vericidir. Þiiri basitleþtiren, alevini söndüren diðer damarlar zamanla iþlevini yitirecektir, gündelik dilin þiirde iþi ne? Wittgenstein, “Dil tatile gidince felsefi sorunlar ortaya çýkar.” der. Þiirin ortaya çýkmasý için de dilin tatile çýkmasý gerekir. Ayrýca, geleneðin köklerine sýrtýný saðlamca dayayarak, yüzünü evrensele dönen þiirin ön plana çýkacaðýný düþünüyorum. Daðlarca, “Bir Türk ozaný istese de istemese de ilk imgeleriyle Doðulu, belki de Orta Asya’lýdýr.” diyor. Günümüzde þiirin beslendiði kaynaklar artsa da bugün Fuzuli’yi okuduðunda anlamayan yahut hiçbirþey hissetmeyen þairlerle (!) karþýlaþýyoruz. Bazý þiir yazmaya heveslenen insanlar görüyorum sanki komuþularýnýn rüyalarýný yazýyorlar. Oysa her kelime evrene eþdeðerdir. Daðlarca, “ Þiirde ilk adým içtenliktir. “ diyor.


-“Edebiyat Kanonu” ülkemizde saðlýklý iþliyor mu? Öne çýkarýlan isimler-yazarlar-þairler gerçekten baþarýlý kiþiler mi sizce?

- Edebiyat Kanonu çok girift bir mesele ve bu süreçte çok fazla deðiþken rol oynuyor. Ancak bazý konularda görünen köy de kýlavuz istemiyor, bazý þair ve yazarlarýn neredeyse ifrazat diyebileceðim türden eserleri kendileri tarafýndan pompalanýp duruyor, maalesef edebiyat bazen hayret uyandýran egolarýn dinmek bilmeyen husumetlerinin sahnelendiði bir arena olup çýkabiliyor. Çok þükür ki, sanatsal kaygýlarýn uzaðýndaki bu tür edimlerden ibaret deðildir edebiyat, çok þükür ki edebiyat kendi kanonunun dahi tekelinde olamayacak kadar özgürdür. Edebiyat yaþama veya insana dair nefretin kusulduðu dar bir dehliz deðildir, tam tersine erdemli bir yaþam arayýþýnýn sonsuzluða uzanan labirentidir. Buradan yola çýkarsak, kalýcýlýðýný veya yetkinliðini kanýtlamýþ, tabiri caizse rüþdünü ispatlamýþ eserleri ve sahiplerini kutsayacak olan sarsýlmaz ve karþý konulmaz o kurum, yine yapýtlarýn bizzat evrenle kurduðu o sonsuz iletiþimdir. Sonsuzlukla olan sevgi baðlarýdýr. Edebiyat Kanonu’nda görünürde yeteneksizlerin çatlak seslerinin olmasý da doðaldýr, bunlarý zaman ayýklayacak, eleyecek ve adil bir seleksiyona tabi tutacaktýr. Yýkýcý olan deðil yapýcý olandan yanadýr edebiyat, tikel olandan deðil tümel olandan…Onu dev bir çaðlayan gibi düþünürsek zamanla kirli sularý arýndýracak ve olanca gücüyle akmaya devam edecektir.


-Haydar Ergülen bir televizyon programýnda þiirin felsefeye daha yakýn olduðunu belirtti. Felsefe öðrenimi görmüþ bir þair olarak size sormak istiyoruz: “Þiir edebiyatýn içinde mi, yoksa felsefenin içinde mi?”

- Haydar Ergülen’e selam olsun, doðru söylemiþtir bana kalýrsa. Þiir, edebiyatýn içinde ama çok uzaðýndadýr. Þiirden tek bir kelime hatta tek bir harf çýkaramazsýnýz, çýkardýðýnýz an yapýsý bozulmaya baþlar. Felsefi metinleri okuyanlar az çok bilirler, o metinlerde derine inildikçe þiirsel bir ses iþitilir olur. Öyle bir an gelir ki, okuduðunuz sayfalar boyunca mýsralarýn dirildiðini duyarsýnýz. O yüzden felsefi metinlerin de dokunulmazlýðý vardýr. Hatta bazý metinler, teþbihte hata olmasýn, kutsal kitaplardaki gibi numaralandýrýlmýþtýr, deðiþmez. Elbette felsefe, bilmeye duyduðu aþk yüzünden deðerlidir ancak insan kelamýdýr, bir yönüyle kusura yakýndýr, eleþtirilecektir ve bundan gocunmaz. Konuya dönecek olursak, felsefeye arkasýný dönmüþ þiirlere þiir demek o þiirlerin acizliðini görmezden gelmek demek olur. Felsefe öðrenimi görmemin bununla elbette ilgisi var fakat bana öyle geliyor ki, felsefe okumasaydým da, felsefenin kokusunu þiirde duyup peþine düþerdim. Felsefenin insana acý veren, ince eletip sýk dokuyan, yaþamýn ne’liðine dair sorduðu sorular þiirde de vardýr ve olacaktýr. Her iki alanýn ortak yaþam bilinci misali bir alan sözkonusu çünkü. Hatta bilinçaltlarý ortaktýr. Ýkisinin de kaygan zeminleri benzeþir, verdiði esinlik, bilinci allak bullak eden karmaþasý kardeþtir. Pek çok ünlü filozof þairdir ayný zamanda. Felsefenin ve þiirin varlýðý topyekûn kapsamasý baþka hangi alanda vardýr? Dini hariç tutarak konuþuyorum elbette…


-“Sonsuzla Sek Sek” kitabýnýzdaki þiirleri okuduðumuzda hem lirik, hem epik bir hava seziyoruz, bunu neye baðlýyorsunuz?

- Þu dünyada insanýn serüvenidir, yapýp ettikleri oyalanma ve oyundur. Ýnsan, oyunu bir an için býrakýp durup düþünecek olursa bu sek sek oyunun sonsuzla olduðunu fark eder. Bu ciddi bir oyundur, Sonsuzla sek sek, çetin bir iþtir, þakaya gelmez, tekrarý yoktur. Þu dünyanýn bir oyun ve oyalanmadan ibaret olduðu kesindir de, bir kýlýcýn üstünde yürür gibi zaman geçip gider ve insan bu oyunu sonsuzluk içinde oynadýðýný fark edip dehþete düþer. Bu kitapta dediðiniz gibi lirik ve epik þiirler iç içe, kol koladýr. T.S.Eliot, þiirde duygunun ve coþkunun farklý þeyler olduðundan bahseder. Sanýrým benim yazma sürecimde de var bu. Bazen coþku bir kamaþma gibi gelir sizi kuþatýr, o anki duygu ne olursa olsun bir coþku için birikiyor gibidir. Burada lirik ve epik olan iç içe geçmiþ zincirler gibi o coþkuyu kurarlar. Tutkulu oluþum ve mistisizme yakýn duran yanýmla ilgili belki. Ýnsan hem felsefe okuyup hem de mistisizmi yaþayýnca ister istemez lirik ve epik kanatlara sahip oluyor. Gerçeðe çýkarsýz bakmaya çalýþmanýn da sonucu bu zülcenaheyn, yani iki kanatlý olma. Ýnsan ve Yaradan arasýndaki aþktan, gönlün asýl menbaýndan beslenir her ikisi de. Kaynaðý birdir, biri sevme, diðeri sevilmedir.


-Þiirlerinizde “varlýk, yokluk, hiçlik” kelimelerini çokça kullandýðýnýzý görüyoruz. Bize þiirlerinizde kullandýðýnýz anlamlarýyla bu kelimeleri biraz anlatýr mýsýnýz?

- Ben insanlarýn hatta özellikle þairlerden gücü yetenlerin bu kavramlar üzerinde düþünmelerini isterim. Münevver olan yazar ve þairlerde bunu görüyorum zaten. Can yakan kavramlardýr bunlar, insaný ensesinden tutup var gücüyle silkeler, günlük yaþamýn hayhuyundan çekip alýr, insanýn tadýný kaçýrýr. Ayný zamanda yaþamý sevdiren, katýksýz aþký ve coþkuyu görünmez iki kanat gibi takmaya sebep de bu kelimelerdir. Bu kapýlardan giren asýl varlýðý/varlýðýný keþfeder. Ýnsanýn varoluþ serüveninde, süregiden yaþam içinde öncelikli olarak hissettiði ‘adem’ yani ‘yokluk’tur. Doðumla baþlayan, zorunluluklarla devam eden, firaklarla dolu bir yaþamda insan önce bunu deneyimler; varlýðýndan þüpheye düþer. Kendi uçsuz bucaksýzlýðýný ve evrene açýk bir kapý oluþunu fark ediþ süreci uzun, upuzun bir ‘hiçlik’ sürecidir. Bu süreci aþan insan, ‘varlýk’ sahasýna ayak basar; bir hiç deðildir, tam tersi varlýðý sonsuz olan, bitimsiz bir hayatýn ihsan edildiði halifedir. Bu hemen gerçekleþmeyen, tiryaký aþk olan bir deneyimdir. Ben bunu biraz Kierkegaard’ýn either/or felsefesine benzetirim; yaþam, sizin neyi seçtiðinize baðlýdýr.


-Metin Altýok bir denemesinde þairlerin, þiirleriyle bir insan tipi önerdiðini söylüyor, sizin de önermeye çalýþtýðýnýz bir insan tipi var mý þiirlerinizde?

- Ýnsan bazen ummanlara sýðmaz, nasýl olur da bir prototipe sýðar? Metin Altýok þairlerin, þiirleriyle insan tipi önerdiðini söyleyerek belki tam olarak onu kastetmemiþtir de, insanda varolmasý gereken, erdem, içtenlik, dürüstlük gibi özellikleri hatýra getirmek istemiþtir. Zaten insan olunsa evet bu baþarabilinse, sorun kalmaz. Ýnsan tipi önermek þairlerin iþi olamaz, ama insan olmayý önermek olabilir; ikisi arasýnda fark var. Bu açýdan benim þiirlerimde önermeye çalýþtýðým bir insan tipi yok, önerdiðim þeyin kendisi “insan olmaktýr.”


-Bir gün þiir poetikanýzý yazmak ister misiniz? Sizce bu gereken bir iþ midir her þair için?

- Neredeyse bütün büyük þairler kendi poetikalarýný kaleme almýþlardýr. Dikkat edilecek olursa þairin poetikasý þiirinde belirginleþmektedir, bunu ayrýca mýsralardan çekip cümle cümle ifade etmek zamanýn bir getirisidir diye düþünüyorum. Çok gerekli olmayabilir, þair kendi sanatýnda belli bir kaygýyý gözettikten sonra…Allah elime kalemi verirse çok ilerde düþünebilirim kendi poetikamý yazmayý. Benim þu edebiyat dünyasýnda hýrsým yok, hatta buraya nasýl geldim onu dahi anýmsayamýyorum, tek hatýrladýðým, yalnýz kaldýðým gecelerde benden taþan bir coþkuyla oturup yazdýðým. Ve bundan ölesiye bir mutluluk duyduðum, kusursuz bir tamamlanmýþlýk hissettiðimdir. Öyle bir an geliyor ki, evrendeki o yaradýlýþ ritmini, o aþkýn müziði göðüs kafesinizde duyuyorsunuz ve bu böylece akýyor. Herþeyi ayarlayan o ilahi güç sizinle ilgili olarak bazý þeyleri ayarlýyor, sizin müdahaleniz olmadan. Kýsacasý, illa poetikamý yazacaðým diye bir iddiam yok, ben yaþamýmda arýnýp temizlenenlerden olmakla, vefalý olmakla þereflensem yeter. Yaradan, suyu istediði ýrmaktan yürütür, bize izlemek düþer.


-Son olarak öðrendiðimiz kadarýyla bir roman çalýþmanýz var, roman yazmayý neden düþündünüz bir þair olarak?

- Roman kendini yazdýrýyor. Arada bir bölünüyor, hemen ardýndan dikit ve sarkýtlarla dolu bir maðaraya saklanmak ister gibi dönüyor, orada huzur buluyorum. Yaþamak istediðim ve aslýnda yaþadýðým dünyayý tekrar orada kuruyorum. Elbette bir þairin yazdýðý roman, þiir incilerinin sayfalara saçýlmýþ hali gibi olmalý. Aralarda zümrütler, yakutlar, safirler ýþýldamalý. Hýzlý bir akýþýn içinden gözü kamaþtýrarak geçmeli þiir. Ýtiraf etmek gerekirse, bu roman beni zorlu bir eðitimden geçiriyor, sürekli yol çatallanýyor, doðrularýn saðlamasýný yapýyorum, sanýrým bu roman benim eðitimimin bir parçasý öncelikle. Roman, karþýmda dirilmiþ, güler yüzle çaðýrýyordu beni ne zamandýr, ben yaklaþmaya çekiniyordum, sonra tuhaf ve ani bir buluþma yaþadýk, böyle baþlamýþ olduk. Dahasý, her kitabýn, her cümlenin, her sözcüðün kendi kaderlerini yaþadýðýna inanýrým. Bu kitap, olaðanüstü bir deneyim benim için. Bir aþk sýnanmasý, ansýzýn gelen bir kuþatma, bilincimin zincirlerinden boþanmasý, bir yüzleþme, bir yakarýþ. Zamaný geldiðinde bir gelin gibi savuracak eteklerini, bir tavus kuþu gibi zarafetle… Bir baykuþ gibi görecek karanlýðý. Benim aþkýma vurmaya çalýþýlan bir mühür gibi burada kelimeler. Her mühür can yakýyor, ancak ilginçtir mühürlendikçe açýlýyor kapýlar. Ýstiyorum ki bu romanda aþkýn müþfik elinin sýrtýmý okþarken kaburgalarýmý kýrdýðýndan yakýnayým ben; ben eli yüzü kir pas içinde bir bez parçasý olayým, aþk üzerime basýp da geçsin, ayaðýnýn altýndan öpeyim. Þerbete bulanmýþ misk kokularý saçýlsýn üstüme...Duyulmamýþ bir cennet melodisi insin yeryüzüne bu romanla, aþkýn peçesine deðsin her bir sayfa. Aklý kapýsýnda asker eylesin her bölüm. Yaþayan, hareket eden, nefes alýp veren ‘biri’ olsun bu roman. Yýllar boyunca söylesin býkmadan. Çok zevkli bir söyleþiydi. Çok teþekkür ederim. Bu vesileyle Üçüncü Mevki edebiyat dünyasýna hoþ geldiniz, demek istiyorum. Allah yolunuzu açýk etsin, ömrünüz uzun olsun. Yazýlar ve þiirler titiz bir çalýþmanýn ürünü, tüm ekibi tebrik ederim.

Leyla Karaca Tok



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn lirik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Leyla Karaca / Acemi Dergisi Ýçin Söyleþi
ve Þiir (1)
Ruh Yanaþmalarý III
Ruh Yanaþmalarý II
Hezâr veya Andelîb
Tuti
Ruh Yanaþmalarý I
Ne Sen Var'sýn ,ne de Ben...

Yazarýn þiir ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Çeviri Günlükleri 2
Kýrýk Beyaz
Yaseminler Yavaþ Açar
Sonsuzla Sek Sek'te Var mýsýn?
Çeviri Günlükleri 1
Yumuþak G Soruþturma; Þiirin Estetik Deðeri
Muazzam
Bir Çocuðun Duasý
Yüzün Mihrabýmdýr
Þaþýrtýcý Bir Göðün Aralanýþý: Sýr ve Sûr

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kalbinin Müziði [Öykü]
Sabit Bey"in Kýmýltýsýz Yaþamý [Öykü]
Gökyüzü Notlarý Ya da Asýl Adýyla Göðsündeki Gökyüzü [Roman]
Göðsündeki Gökyüzü - Sevgili Büþra Ay'a Teþekkürle... [Roman]
Gitmek Ya da 'Kýz Getmirsin?' [Deneme]
Duymak, Düþünmek ve Yanmak Üzerine Bir Kitap: Göðsündeki Gökyüzü [Deneme]
Güneþi Kestirmeden Doðduran Özgürlük Ýksircisi; Yasak Delme Saati [Deneme]
Bu Dünyada Sevmeyenler Ahrette Neye Yarar?* [Deneme]
Saf Bir Suyun Seyri: Berneva [Deneme]
Eski Ýstanbul’un Büyüsünde; Aslýnda Hüzün ve Ýstanbul [Deneme]


leyla karaca kimdir?

Ruh bedende ihtiyar olarak doðar; beden ruhu gençleþtirmek için ihtiyarlar. (Oscar Wilde)


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © leyla karaca, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.