Þiir, seçmek ve gizlemek sanatýdýr. -Chateaubriand |
|
||||||||||
|
Tanrýsýz Varoluþçuluk, Allah’a inanmanýn insanýn hürriyeti açýsýndan tehlike arz ettiðini savunur. Kadercilikse bize sorumluluklarýmýzý unutturur. Dine Baðlý Varoluþçulara göre, Allah mutlak bir varlýktýr. Ýnsan kendi baþýna sorunlar karþýsýnda yetersizdir. Varoluþun sonu hiçliðe deðil Allah’a ulaþmalýdýr. Gerek ‘Tanrýsýz Varoluþçuluk’ gerekse ‘Dine baðlý Varoluþçuluk’ eski felsefi düþüncelere karþý çýkýp, varoluþun özden önce geldiði düþüncesinde birleþir. Realizm ve idealizmi sentezleyen bir anlayýþla çaðýný yansýtan bir felsefe oluþturur. Egzistansiyalist bir yazarýn ana düþüncesi, insanýn doðduðu andan öldüðü ana kadar içinde bulunduðu durumdur. Bu durum, insaný çeþitli seçimler yapmak durumunda býrakýr. Seçim yapma zorunluluðu da insaný bunalýma iter. Batýda 19. Yüzyýlýn ortalarýndan sonra baþlayýp 1930’lu yýllardan sonra yaygýnlaþan Egzistansiyalizmin Türk Edebiyatýndaki yerinden ve yankýlarýndan söz etmiþtim. Bu yazýmda özellikle dine atfedilen tasavvuf anlayýþýndan izler taþýdýðý iddia edilen ve Yunus Emre’lere kadar uzanan bir çizgiye oturtulmaya çalýþýlan Varoluþçuluk anlayýþýndan söz etmek istiyorum: Deðerli kalem arkadaþým Sayýn Dr. Osman TUÐLU’nun önerdiði Sayýn Prof. Dr. Ýbrahim Agah ÇUBUKÇU’nun ‘Yunus Emre’nin Felsefesi’ adlý bir yazýsýyla çýktým yola. Sayýn Ý. Agah ÇUBUKÇU:‘ Batý varoluþçuluðunda varlýk özden önce gelir.’ dedikten sonra Yunus Emre’deki varoluþçuluðu Tanrý, Ýnsan, Evren anlayýþýyla üç dereceli gördüðünü ifade eder. Böylece Yunus Emre’nin varoluþçuluðunun batý varoluþçularýndan temelde ayrýldýðýný kabul eder. ‘Görülüyor ki Yunus'ta öz-varlýk iliþkisini kesin biçimde ayýrmak güçtür. Bilinç baþka bir deyimle insanýn ruhsal yönü bedenden önce ve Tanrý katýnda mutluluða ermiþtir. Yeryüzünde ise daha önce var olan bilince yani ruhsal öze beden eklenmiþtir. Ancak sonradan öze eklenen bu bedensel varlýk insaný etkilemiþtir. Ýnsan, böyle ikili varoluþun sonucu olarak huzurunu yitirmiþtir. Çünkü insanýn bedeni beslenme ister. Gereksinme insaný çýkar iliþkileri içine iter. Ýnsanýn özü ise Tanrý katýndaki mutluluða ulaþmak ister. Hiç deðilse bedensel tutkularý aþarak yüksek deðerler alanýna yükselmek ister. Bu çatýþma insaný tasaya ve sýkýntýya sürükler. Ýnsan yeryüzünde gariptir ve özlem çekmektedir.Bunun nedeni varlýðýndaki ikili durumdur. Baþka bir deyimle öz – beden çekiþmesidir. ‘ Rusya Bilimler Akademisi Doðu Bilimleri Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyati profesörü Svetlana Uturgauri, ‘Bunalým Edebiyatý ve Modernizmin Sorunlarý’ adlý eserinde: ‘ Bu "yeni edebiyat" ile ortaçaðýn tasavvuf nazmý arasýnda, çaðdaþ subjektivist felsefeyle ortaçaðýn dinsel-mistik bir Ýslam öðretisi arasýnda paralellik kurma ve bu öðretinin Batý'daki egzistansiyalist filozoflarýn "buluþlarý" açýsýndan daha önceden varolan bir zemin gibi gösterme çabasý, Türk aydýnlarýnýn belirli bir kesiminde oldukça yaygýn olan ve Doðu'nun merkez olarak alýnmasý temeline dayanan fikirlerin bir görünüm biçimi olarak deðerlendirilebilir. Arap felsefesinin ve edebiyatýnýn bazý sorunlarýný inceleyen A. Sagadayev, tasavvufçuluðun egzistansiyalizm ruhunda yorumlanýþýnýn bir dizi yüzeysel yaklaþýma dayandýðýný göstermiþtir.(5) Örneðin, tasavvuf asketizminin, tüm aðýrlýðý insanýn iç dünyasýndaki duygulara verme veya yazgý gücünün her þeye karþý üstün geleceðini ileri sürme özellikleri, egzistansiyalizmin yabancýlaþma ve çözümsüzlük anlayýþýyla kýyaslanmaktadýr. Ancak þu da biliniyor ki tasavvufçu öðretilerde yansýtýlan panteist anlayýþ, varolan dünya ile mükemmel dünyanýn birliðini savunmakta ve yeryüzündeki güzellikleri göksel güzelliklerin bir yansýmasý olarak deðerlendirmektedir. Bu, ise özünde, çirkinlikler dünyasýndaki parçalanmýþlýk ve kaos ile kiþiliðin mutlak yalnýzlýðý üzerine egzistansiyalist öðretinin ileri sürdüðü temel tezlerle çeliþmektedir.’ Bu iki deðerli isimden hareketle tasavvuf anlayýþýnýn dini- mistik yapýsýna bakarken özellikle bu konudaki önemli bulduðum bir düþünceyi de paylaþmak isterim: ‘ Tasavvuf bir felsefe deðil bir yaþam biçimidir.’ ( Bu düþüncemi, ‘Dinle neyden Duy Neler Söyler Sana’ adlý yazýmda da dile getirmiþtim.) Tasavvufçu öðretilerini geliþtirirken düþüncelerinden deðil, yaþadýklarýndan hareket eder. Onun bunaltýlarýnda yalnýzlýk deðil, Tanrý’dan uzak olmak vardýr. Ana gayesi mutlak olanla birleþmek vuslata ermektir. Varlýðýn baþlangýcýnda da sonunda da Tanrý vardýr. 19. yüzyýlýn sonlarýnda yirminci yüzyýlýn baþlarýnda özellikle Birinci Dünya Savaþý ve Ýkinci Dünya Savaþýnýn bunalýmlarýndan ortaya çýkan Varoluþçuluk anlayýþýyla; 12. 13. yüzyýllarda özellikle Moðol istilasýyla tekke ve zaviyelerde varlýk bulmuþ Tasavvuf ekseni etrafýnda ilgi kurmak,–ortak birkaç noktasý bulunsa bile- bu nedenle çok da gerçeði yansýtmaz zannýmca. Ahmet Yesevi’den baþlayan bu çizgide varoluþ ve hiçlik kavramlarý ancak Fenafillah ya da Vahdet-i Vücut gibi tek ve mutlak olanla açýklanabilir ki bu da bizi nefsi terbiye ederek Tanrý’ya ulaþmak için acý çekmek düþüncesine götürür: ‘Ol Kadirim kudret birlen nazar kýldý Hurrem bolup yir astýga kirdim muna Garip bendeng bu dünyadan güzer kýldý Mahrem bolup yir astýga kirdim muna’ Ahmet Yesevi/ Hikmet 19. yüzyýl þair/ devlet adamý Akif Paþa’nýn ‘Adem Kasidesi’nde iþlenen varlýk/ yokluk düþüncesinden hareketle Varoluþçu felsefenin önde gelen isimlerinden Martin Heidegger’in etkisinde olduðu kabul edilir. Psikolojik, metafizik ve estetik ögelerin iþlendiði eser bezgin ve hayattan býkkýn bir ruh halini dile getirir: ‘Sarf edip vârýný aklýn var ise var yok ol Rahat istersen eðer eyle temennâ-yý adem Yoðu var eylemeðe hayli çalýþtým lâkin Oldu sa’y ü talebim hep lev ü levlâ-yý adem’ Akif Paþa Son Dönem edebiyatýmýzda ‘Dine baðlý Varoluþçuluk’ anlayýþýnýn adý geçen isimlerinden Sezai KARAKOÇ ve Ýsmet ÖZEL’e gelince, ben Ýsmet ÖZEL derim..Sezai KARAKOÇ’un bir dava adamý olduðu düþünecek olursak Diriliþ Nesli’nin Amentüsü, Ýslamýn Diriliþi adlý eserleriyle daha siyasi bir argüman geliþtirdiðini, zaman zaman da tasavvufa çok yakýn olduðunu görürüz. Þiirlerinden yola çýktýðýmýz zaman Ýkici Yeniye yakýn duruþuyla ortak noktalar tespit edebilsek de bence bu konuda üzerinde durmamýz gereken isim Ýsmet ÖZEL olmalýdýr: 'Ýnsan eþref-i mahlûkattýr derdi babam bu sözün sözler içinde bir yeri vardý ama bir eylül günü bilek damarlarýmý kestiðim zaman bu söz asýl anlamýný kavradý geçti çývgýnlarýn, çýbanlarýn, reklamlarýn arasýndan geçti tarih denilen tamahkâr tüccarý kararmýþ rakamlarýn yarýklarýndan sýzarak bu söz yüreðime kadar alçaldý damar kesildi, kandýr akacak ama kan kesilince damardan sýcak sýmsýcak kelimeler boþandý aþk için karnýma ve göðsüme ölüm için yüreðime sürdüðüm ecza uçtu birden aþk ve ölüm bana yeniden su ve ateþ ve toprak yeniden yorumlandý.( Ýsmet ÖZEL/ Amentü) 1960’lý yýllarda ülkede pek çok insanýn merak konusu olan Varoluþçuluk, Marksizm, Sürrealizm gibi akýmlarla tanýþýr Ýsmet ÖZEL. Sosyalist bir düþünceden gelmesi daha sonra Dine yöneliþinde de etkisini gösterecek. Farklý, özgün, dik çýkýþlar yapan söylemleriyle dikkati çekecektir. Anlaþýlýr olmanýn dýþýnda yazdýðý þiirlerinde haksýzlýða baþkaldýrý vardýr. Medeniyet ve yabancýlaþma kavramlarýný iþlerken de Müslümanlarýn tek tek kalitelerini geliþtirerek çözüme ulaþýlabileceðini öngörür. Ütopik tavrý, hayata yabancýlaþmýþ, bireyselleþmiþ bir insan modeli oluþturmasýyla daha yakýndýr Varoluþçulara… ‘Toparlanýn Gidiyoruz’ adlý yazýsýnda þöyle der: ‘Nereye mi? Nereden geldiysek oraya.. Ýnsanýn nereden geldiði konusunda sarih bir fikri olmasa da mutlaka bir yerden geldiðini idrak edecek seviyeyi tutturmasý iyidir. Böylece içinde gidilecek bir yeri olduðuna dair bir duygu taþýyabilir, o duygusal bölgeyi koruyabilir. Nereden gelmiþ olursak olalým; hepimizin geldiði yer maneviyatýmýzýn bir parçasýdýr. Çünkü bu yer algýlanabilir, iþaret edilebilir, bir mekan bile olsa insan için taþýdýðý maddi vasýflar bakýmýndan deðil, ihtiva ettiði mânâ bakýmýndan önemlidir. Geri gidilemeyecek, dönülemeyecek bir yerden gelmiþ olamayýz. Gidilebilecek bir yerden geldiðimize þükredelim; çünkü toparlanýn, gidiyoruz.’ Bu isimlerin dýþýnda, Mustafa KUTLU’nun ilk öykülerinde, yer yer Ümit AKTAÞ þiirlerinde izi sürülmeye çalýþýlan Varoluþçu akým süreklilik gösteren bir tavýr oluþturamamýþ ya da bu isimler, kaynaðýný Ýslamdan alan görüþlerini Varoluþçuluk düþüncesinin altýný çizerek kullanmamýþlardýr.. 11.11.2011
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hilâl Erboyacý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |