Dünyada birbirinin eþi ne iki görüþ vardýr, ne iki saç kýlý, ne de iki tohum. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Yaþadýðý yýllarda normal þartlarda bu soruyu sormak, bir kimsenin aklýndan geçtiðini, geçeceðini sanmýyorum. Muarýzlarýnýn aklýnýn köþesinden geçmiþ olabilir, o da hiç önemli deðil, onlarýn da arkasýnda bir bit yeniði vardýr. Konuya bugünkü þartlarda baktýðýmýz zaman, o günlerden, bu günlere iyi gören biri olarak ancak, diktatörlüðünü helal ettirmiþ bir Atatürk diyebiliriz. Vataný uðruna bu kadar uðraþ veren, sýrtýndaki o þerefli elbiseyi, omzundaki rütbeyi býrakan, ölümü göze alan, diktatör deðil kahramandýr. Atatürk’ün aktif olarak yaþadýðý dönemi tersinden okuyalým, ne devrimler, ne de bugün üstünde yaþadýðýmýz ülke kalýrdý. Bunun yerine Padiþahlýðýn düþmanlara býraktýðý bir sömürge düzeni yýllarca sürüp giderdi. Atatürk diktatör deðil, vataný müstevlilerin elinden kurtaran bir önder, bir kahramandýr. Ayný zamanda bu sorunun cevabýný, gene kendi içinde aramalýyýz. Padiþah yerine demokratik bir yönetim bulunsaydý ülke belki de iþgale uðramazdý. Fikir üretmeyen bir saray yerine meclis olsaydý, ülke bu kadar geri kalmazdý. On sekiz yýl gibi kýsa bir zaman içinde, hudutlarý belli bir Anadolu bütünleþerek saðlandý, elli beþ yýldýr demokrasi saðlanamadý. Atatürk’ün deðerini belirtmek, kendisine yakýþtýrýlmak istenen diktatörlüðü daha açýk bir dille anlatmak için bu kýyaslamayý yapmýþ bulunuyorum. Günümüzde demokratik bir yönetimde seçimle gelen, geçerli oylarýn % 50’sini alan bir partiye bile diktatör gözüyle bakan zihniyet var. Asýl bu zihniyetin diktatör olmasý gerekir. Halkýný aydýnlatan, kýsa da olsa gazete çýkaran, Hakimiyet-i Milliye (Ulus) gazetesini kuran, Yunus Nadi’ye Cumhuriyet Gazetesini kurduran önderin, diktatör olmasýnýn ihtimali bile olamaz. Türk kadýnlarýnýn özgürlüðünü saðlayan, mahalle mektepleri açan, onlara Avrupa’dan önce seçme, seçilme hakký tanýyan diktatör olamaz. Atatürklü Yýllar O yýllarýn Ankaralýsý pek çok onuru Atatürk’le birlikte yaþýyordu.Atatürk’ün Türk çocuklarýna armaðan ettiði 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramý Ulus Meydanýnda, Atatürk Anýtý önünde kutlanýrdý. Cumhuriyet Bayramlarý ise 1936 yýlýna kadar, gene ayný meydanda kutlanýr, biraz aþaðýsýnda bulunan,yeni yapýlan Meclis binasý önünde yapýlan Askeri Geçit Töreniyle son bulurdu; 1936 yýlýndan itibaren de, inþasý biten Ankara Hipodromunda kutlanmaya baþlanmýþtýr. Evimiz Ulus Meydanýna yakýn olduðu için, bu bayram günlerinde “Ankara Palas” sýrasýna kurulan portatif þeref localarýný hatýrlýyorum. Atatürk ve yaratýlan ortama bakýþ açýsýndan nesiller arasýnda tabii ki fark vardý. Bunu, en yakýn yaþam içindende anlayabilirdiniz. Anne ve babalar yapýlan devrimleri kabullenirken, dedelerimiz, ninelerimiz biraz karþýdan bakýyorlardý. Okullu çocuklar, gençler, yetiþkin insanlar ise, yaþlarý ve aldýklarý eðitime göre devrin heyecanýný yaþýyorlardý. Atatürk’ün bulunduðu bir toplantýda geçen bir anýyý kýsaca özetlemek istiyorum: Atatürk’ün de hazýr bulunduðu C.H.P. toplantýsýnda genç bir delege partinin çalýþmalarýný tenkit eder. Bu gencin konuþmasý, orada bulunanlarý telaþlandýrarak, gence kaþ göz iþareti yaparak, sesli öksürerek onu uyarmak isterler. Atatürk araya girerek: “Sen devam et çocuðum” der . Genç konuþmasýna devam ederek þunlarý söyler: “Bir parti, karþýsýna çýkacak diðer partilere fikirleriyle karþý koyarak, halkýnýn kalbinde yer bulmalýdýr. CHP ise, bende içinde bulunarak, kendimizi halkýn üstünde görerek, kiþisel haklar arayýþý içindeyiz. Partiyi prensipleriyle halk tarafýndan sevilen, tutulan bir parti haline getirmeliyiz. Atatürk dikkatle dinlediði gence þu soruyu sorar: “halk partisi sevilen tutulan bir parti deðil mi?” Genç konuþmacý duraksamadan : “hayýr Paþam!.. Biz parti üyesi fikrine inandýrmaktan çok, çýkarlar çerçevesinde el ele tutuþuyoruz!.. Bir parti üyelerinin çokluðuyla deðil, üye olmayanlarýn partiye yönelmesi ile baþarýlý olduðunu kanýtlar. Parti, içindekileri yapmacýk ilgi alanlarýyla yerlerini tutarken, büyük kitlenin partiye olan güvenini yitiriyor” Atatürk anladýðýmýz manada Diktatör olsa, henüz mezuniyetini tamamlamýþ bir mülkiyeli rahatça bunlarý söyleyebilir mi? M u s t a f a Mustafa filmini ben de izledim. Özellikle, özenle hazýrlanmýþ film hikayeleri vardýr, hikaye akýcýlýðýný devam ettirir, izledikçe yavaþ yavaþ bütünleþir. Böyle olmasýný beklediðimiz film, kargalarý kovalayan Mustafa, dört direðin üstüne çalý çýrpý koyarken, eski fotoðraf kareleriyle, Manastýr Rüþtiyesine geçmekte. Film, konusu ve çekim tekniði olarak, Yüce Atatürk’ü yanlýþ yansýttýðý gibi, yaþamýndan safhalarý da, adeta film fragmaný gibi aksettiriyor. Konularýn birbiriyle hiçbir baðlantýsý yok. Hikaye, hikaye de denemez anlatýmda kronolojik bað da aksamýþtýr. Örneðin Atatürk’ün Latife Hanýmla evliliði ve ayrýlýðý bir anda geçiþtirildi, üç yýl kadar sürdüðünü söylediði halde, Cumhuriyetin ilaný evlilikten önce olduðu halde, sonra anlatýlýyor. Film, 3 yýla yakýn Atatürk’ün zevcesi olan Latife Haným’ýn aziz ruhu da incitilmiþ, tabii ki aziz Atatürk’ün ruhu da : “Bir ülkeyi yönettim, bir kadýný yönetemedim” sözünü de Atatürk’ün söylemiþ olmasýna kuþku ile bakýlýr. Seyirciye yansýtýlan, günde üç paket sigara, bir yetmiþlik rakýnýn tüketilmesi, o devri yaþayan biri olarak, babamdan ve Atatürk’ün yakýnýnda bulunmuþ bürokrat veya arkadaþým olan çocuklarýndan duymadýðým bir yansýmadýr. Meclis Baþkanlýðý da yapmýþ olan Abdülhalik Renda’nýn oðlu veya yakýný olan Rahmetli Timuçin Renda Ortaokulda sýnýf arkadaþýmýzdý. Türkçe derslerinde, hocamýzýn izniyle, meclisle ilgili anekdot anýlarý anlatýrdý. Konuþkan bir çocuk olduðu halde, sýnýfta da, kendi aramýzda da, Atatürk’ün bu ölçülerde sigara ve raký tükettiðine dair anlatýmý veya imasý olmamýþtýr. Buraya gelmiþken bir hususu hatýrlatmak gerekir. Ankara Palasýn karþýsýndaki mecliste birkaç büyücek oda dýþýnda, bugünkü gibi grup toplantý salonlarý yoktu ki, konuþarak, konuþturarak özel kiþilerin fikrini alsýn. Cumhuriyet Bayramýnýn Ankara Hipodromunda yapýlan askeri geçit merasimini her yýl olduðu gibi, 1938 yýlýnda (ölümünden 12 gün önce) annesinin, babasýnýn yanýnda izleyenlerdenim. Son ana kadar Atatürk’ün üstü açýk arabasýyla geçeceði bekleniyordu. Hatta Atatürk için asansör bile yaptýrýlmýþtý, þeref tribününe rahat çýkmasý için. 'Mustafa' Filmin de ise bedbinlik, yalnýzlýk imasýyla, hastalýðýnýn, Cumhuriyetin ilanýnýn 10. yýlýnýn anlatýmýndan sonra baþlýyor izlenimini yaratýyor. Halbuki hastalýðý kendisine olduðu kadarýndan da fazla, halktan saklanmýþtý. Özetlersek film, Atatürk’ün yaþamý içindeki bazý konulara yer verilmemiþ, eksik býrakýlmýþ bir belgesel niteliðinde. Baþýndan, sonuna yazarýna, yöneticisine, seyircisine yakýþmayan bir çalýþma, bir gazeteciden beklenmeyen yapýt olmuþ.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Haydar Köprülüoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |