Ey ülkemin aydýný dertlerin dermaný ol,
Dalý, yapraðý, gülü yurdunun ormaný ol.

Laiklik ve türban

Zaman içinde bahar havasý estirilse de, siyaseti elimize, yüzümüze bulaþtýrdýk. Demokrasinin su yüzüne çýktýðý 1950 yýlýndan sonra siyaset meraklýsýnýn elinde oyuncak oldu. O yýllarda cephelere bölüyorduk, þimdi de kamplara bölmeye çalýþýyoruz.

Her kelimenin, her kavramýn bir manasý, anti parantez bir karþýlýðý vardýr.

‘Dinci’ sözcüðünü ele alalým. Din alýp satýlan bir ürün, bir meta deðil ki, -dinci- olsun. Dinci demekte ýsrar ediyorsan al bu sýfat senin olsun dinci kardeþ. Kim alýyorsa sat.

Dindar, bakýn bu sözcük olarak da, kavram olarak da anlamlý. Dinden yana olmak, dinin emrettiði kurallarý uygulayan demektir.

Laik bir ülkede dini uygulasan da, uygulamasan da kimse karýþmýyor.

Laiklik konusu edilince söz açmadan geçip gitmek olmaz.

Laiklik bence deniz kýyýsýndaki lüks bir otelin pencerelerinden ayrý yönlere bakanlarýn seçimidir. Bu pencerelerin birinden camii, minareleri görülen bir köy ve uzayýp giden tepeler görülmektedir. Diðer pencerelerden ise, kadýn ve kýzlarýyla otelin havuzu, gölgeye açýlmýþ þezlonglar ve açýk büfe, çeþitli içkilerin bulunduðu bar kýsmý, açýk, çýrýlçýplak deniz..

Laiklik bu pencereden bakanlarýn kararýdýr. Bireylerin laik olmasýna gerek yoksa yoktur doðrudur da... Tümümüz ayný noktayý kumlarsak, kot pantolonlarý gibi olur.

Türban da baðlanýþ þekli de dahil bakýþ açýna baðlý. Bir türbanlý kýzýmýzýn, Türkiye’nin bir ilçesinde baþýndaki türbanýnýn sözü bile edilmez. Nasýl baðlarsa baðlasýn Üniversitesi olmayan illerde de töresi gereði türbanýna kimse karýþmaz. Bazý Üniversite kapýlarýnda türban yýllarca süren olaylar yarattý. Siyasi görüþ, kanaat farký, politika kazanýnda kaynatýlarak bu hale getirilmiþtir.

Devrimci Atatürk’ün ve arkadaþlarýnýn da eþleri sýkma baþ, gevþek baþ ne fark eder baþlarý türbanlýydý. Bu cepheden baktýðýmýzda türbaný berat ettiriyoruz. Saygýlarýmla.