Anlamak beðenmenin baþlangýcýdýr. -Spinoza |
|
||||||||||
|
14 Mayýs 1950 seçimlerinden sonra resmen baþlayan DP iktidarý dönemini bir hatýrlayalým isterseniz; Batý emperyalizminin ve özellikle de ABD emperyalizminin burnumuzun dibindeki Sovyetler birliðine karþý ileri, uç karakolu olma görevi tam anlamý ile eksiksiz bir þekilde bu dönemde kabul edilerek uygulamaya konmuþtu. Bu çerçevede gelen Marshall yardýmlarý, uzun vadeli krediler ve hibeler bu karakol görevini kusursuz yerine getirmekle mükellef Menderes iktidarýnýn bekasý adýna büyük bölümü iktidar yandaþlarý ve bürokrasisi tarafýndan yaðmalanmak ve palazlandýrýlmak koþulu ile (O dönemde þimdiki gibi oturmuþ bir iç sermaye sýnýfý daha nüve halindeydi) sus payý olarak, yardýmlar vb. biçimlerde daðýtýlmýþtýr. Hani sayýn Baþbakan’ýn bir baþka sað liderden alýntýladýðý ve CHP iktidarlarýný eleþtirmek için “Bunlarýn iktidarýnda ineðin memesindeki süt bile kesilir” söyleminin çýkýþý da yine bu döneme rastlar. O geleneðin sürdürücüsü olan sayýn baþbakan süt diyarý, hayvancýlýk bölgesi olan Anadolu’da, okullarda, her sabah çocuklara zorla Marshall yardýmlarý ile beraber getirilen süt tozlarýnýn kaynatýlarak içirilmesi hikayelerinin büyüsüyle(!) büyümüþtür þayet. Menderes iktidarý ineðin memesindeki sütü boþaltýp topraða dökmüþ o memeleri süt tozlarý ile doldurmuþtu hatýrlarsýnýz. Ýktidara aydýn ve orta sýnýf Türk burjuvasýndan itirazlar gecikmemiþ, bir kýsým protesto gösterileri örgütlenmiþ, öðrenci hareketleri geliþmiþti. Bunun üzerine Menderes iktidarýnýn o büyük sansür dönemi baþlamýþtýr. Menderes karþýtý gazeteciler, aydýnlar, üniversite hocalarý (Menderes bu sonuncularý kara cübbeliler terimi ile anar, aþaðýlardý) birer birer gözaltýna alýnmaya baþlanmýþ, muhalif gazeteler sansürden dolayý boþ, beyaz sayfalarla çýkmaya zorlanmýþlardý. Elbette çeþitli yatýrýmlar da yapýlmýyor deðildi o dönemlerde. Ama bu hiç de öyle halk sevgisi, ilerlemecilik aþký ile deðil, dönemin iktisadi dilinin, retoriðinin Keynesgen, kalkýnmacý bir retorikle belirleniyor olmasý ile yandaþ çevrelerin palazlandýrýlmasýna kaynak aktarýmý adý altýnda yürütülüyordu. Ama burada bir kez daha altýný çizmekte fayda görüyorum. O dönem Keynes’ci kalkýnmacý retorik tüm dünyada krizlere alternatif olarak kabul görmüþtü zaten. Yani üçüncü dünyanýn batýya borçlanmasý karþýlýðýnda görece kalkýnmacý tutumu emperyalizm tarafýndan kabul görebiliyordu 1971 bunalýmýna dek. Halk emperyalizmin ileri karakolu olma görevi karþýlýðýnda açýlan hibe ve yardýmlarýn tadýný çýkarýyordu. Dini ve muhafazakar söylemlerin sosuna bulanmýþ kanlý paralar hibe, yol, elektrik gibi hizmetler ile halka sunuluyor karþýlýðýnda koþulsuz sadakat isteniyordu. DP yanlýsý gazeteler her gün küçük Amerika olacaðýz, manþetleri ile çýkýyor, icraatlarý, iktidarý ve Amerika olma sevdasýný öven yazýlar yayýnlýyorlardý. Bu arada bizimle hiçbir düþmanlýðý olmayan bir ülke de, Kore’de, evlatlarýmýz ölüyormuþ, iþçiler iþten çýkarýlýyor, toprak reformlarý erteleniyormuþ, aðalar ve feodalizm yeniden palazlandýrýlýyormuþ, birinci cumhuriyetin görece ileri sayýlabilecek burjuva reformlarý bir bir rafa kaldýrýlýyormuþ, kimin umurunda… Emperyalizmin kanlý parasý halký susturmaya yeter artardý bile… Ve sonunda tarihsel þartlarýn bir sonucu olarak silahý elinde bulunduran ama iktidar olamayan bir kýsým ilerici subay tarafýndan iktidar darbe ile düþürülerek o bilinen trajedinin vuku bulmasý saðlanýyor. Elbette Menderes iktidarýnýn düþüþü ve ardýndan geliþenler ile ilgili olarak uzun uzadýya tartýþýlabilir. Ama konumuz itibari ile bu tartýþmayý buradan dýþlýyorum. Ne demiþti Marx; “………ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak.” Þimdi mevcut iktidarýn uygulamalarýný bir göz önüne alalým. 2002 seçimleri itibari ile göreve gelen AKP iktidarý, Sovyetler birliðinin yýkýlýþýna müteakip emperyalizmin deðiþen hedefleri doðrultusunda oluþan bir ihtiyaçtan doðmuþtur. ABD emperyalizminin Rusya-Çin bloðu ile girdiði rekabet koþulunca Ortadoðu coðrafyasýnda hem bir uç karakol olma görevini yerine getirecek hem de diplomatik anlamda tam bir facia olan küçük oðul Ýsrail’in yerine geçerek, diplomasisi ile tüm kapýlarý zorlayacak, açacak bir iktidara gereksinimi Türkiye’yi AKP iktidarý ve evangelist Ýslam tezi ile karþý karþýya býrakmýþtýr. Bu süre zarfýnda uzun süreli krediler, hibeler ile desteklenen Türkiye ekonomisi bir kez daha emperyalizmin kanlý parasý ile ve yine ayný din ve muhafazakarlýk söylemlerinin sosu ile halka sus payý olarak daðýtýlmýþtýr. Bu arada Menderes iktidarýndan farklý olarak yatýrýma deðil de özelleþtirmelere ve pazarýn emperyalist satýcý ve alýcýya sonuna dek açýlmasýna yönelik uygulamalar da at baþý devam etmektedir. Burada mesele ise yine halkýn ihtiyaçlarý deðil Keynesçi ekonomi modelinin tüm kapitalizm tarafýndan bir kenara atýlmasýna ve neo-liberal tezlerin, üretici olmayan, yaðma ve talana dayanan yeni biçimlerinin kabul görmesine sebep olan 1971 resesyonu sonrasý gelinen süreçtir. AKP iktidarý iktisat dilinde “sýfýra doðru koþu” dediðimiz üçüncü dünya maratonunda ona biçilen rolü uygulamaktadýr. Bir þartla, emperyalizmin bölge örneði olabilmesi adýna görece sallantýsýz bir ekonomiye ve belirli bir istikrara sahip olmasý koþuluyla. Böylece dün süt tozu kaynatarak ineklerin memelerinde ki sütü topraða döken gelenek bu gün ayný inekleri canlý canlý topraða gömerek dýþarýdan inek, ve süt almaktadýr. Bir kahramanlýk destaný daha(!) topraðý iþlemekten çoktan vazgeçilmiþ, domates, salça Ýtalya ve Çin’den daha ucuza gelmeye baþlamýþtýr. Vs. bu örnekler çoðaltýlabilir… Muhalif aydýnlar, gazeteciler, yazarlar, sanatçýlar ve hatta sanat eserleri (Örneðin Kardeþlik Heykeli) tutuklanmýþ, kovuþturmalara uðramýþ, basýlmamýþ kitaplar yasaklanmýþ, yok edilmiþtir. Öðrenci gösterilerine ve halk eylemlerine ileri demokrasinin yeþil polisi eli ile insanlýk dýþý standartlarda þiddet ve komplolar ile müdahale edilmiþtir. Bir farkla ki tarihi iyi okuyan iktidar, kendinde olmayan, yani iktidar olamayan silahý sahibinin elinden alarak kendine baðlamayý bilmiþtir. Halk emperyalizmin bir kez daha ileri karakolu olma rolünde yaðan kanlý paralar ile susturulmuþ, gözü bir önceki ekonomik krizin travmasý ile korkutulmuþ, açlýkla ýslah edilmiþ ve dilencileþtirilmiþtir. Dün zorla süt tozu içirenler bu gün Makarna kutularý daðýtmýþ, Bodrum’da bile kömür daðýtmaya kalkmýþtýr. Bu arada her gün olan çatýþmalarda gençlerimiz ölüyormuþ, bizimle hiçbir ilgisi olmayan yaný baþýmýzdaki komþumuza müdahale tehditleri havada savruluyormuþ, iþçiler iþsiz kalýyor, köylüler topraðý ekemiyormuþ, kimin umurunda… Halk halinden memnun ya! Bir kez daha hatýrlayalým ne demiþti Marx: "Hegel, bir yerde, þöyle bir gözlemde bulunur: bütün tarihsel büyük olaylar ve kiþiler, hemen hemen iki kez yinelenir. Hegel eklemeyi unutmuþ: ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak." Ýlkinde trajedimizi yaþadýk, ya komedi? Sizce Marx haklý deðil mi?
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Vuslat AKTEPE, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |