..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Avukatlar da bir zamanlar çocuktular herhalde. -Charles Lamb
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Þenol Durmuþ




17 Aðustos 2011
12 Eylül ve Babam  
Þenol Durmuþ
Binlerce ev, iþ yerleri, sokaklar, binlerce asker tarafýndan basýlýyordu. Ahþap binalarýn kapýlarý dipçiklerle kýrýlýyordu.Yine kadýnlarýn, çocuklarýn feryatlarý arasýnda erkekler pijamasýyla sürüklenerek sokaða fýrlatýlýyordu. On beþ yaþ üzeri bütün erkekler gruplar halinde toplanýyordu. Yerde tekmelenenler, postallarla, joplarla, dipçiklerle, dövülen insanlar eller havada olduðu halde yürütülüyordu. Kimse ne oluyor diyemiyordu. Bir þey sormaya kalkan anýnda tekmeyi, dipçiði yiyordu. Subaylar, sivil polisler, haykýrarak emir yaðdýrýyordu.


:BDDB:
Altý yaþýndaydým, resmi gördüðümde. Gazetenin baþ sayfasýnda, ipte asýlýydý. Deniz Gezmiþ ve arkadaþlarý. Her zaman olduðu gibi babam çalýþtýðý lokantadan, artan yemekleri sefer taslarýna doldurmuþ ve artan gazeteleri de eve getirmiþti. Fatih de bir gecekondu da oturuyorduk. Sefaletin, yokluðun zirve yaptýðý yýllardý. Üç kardeþ ve annem hemen her gün akþam yemeði için babamý beklerdik. Yer sofrasýnda yemeði yerken annem heyecan içersinde sormuþtu.

Köylü bir kadýn olan annem herhalde bu üç insanýn asýlmasýndan etkilenmiþ, belki de acýmýþtý. Babama sormuþtu:
"Neden astýlar?"

Yüzü bir türlü gülmeyen babam ise bu soruya sert cevap vermiþti:
"Komünist onlar. O yüzden astýlar."

"Ne demek komünist. Ne iþ yapar onlar?"

Komünizmin "K" harfinden haberi bile olmayan babam ise büyük bir bilgiçlikle kulaktan dolma bilgilerle cevaplamýþtý:

"Bunlar var ya ne yapýyorlarmýþ. Rusyada doðan bütün çocuklarý evlerden toplarmýþ devlet. Sonra da bunlarý büyüttükten sonra birbirleri ile evlendirirmiþ. Kimse annesini, babasýný tanýmazmýþ, kardeþ kardeþle evlenirmiþ." dediðinde annemin aðzýndan çýkan kelimeler aðlarcasýna çýkmýþtý:

"Tüh Allah belalarýný versin..."

Ahþap evimizin en lüks eþyasý olan radyomuza hayranlýkla bakardýk.Türküler, þarkýlar arasýnda duyardýk haberlerde..Benzin yok, þeker yok, kuyruklar, Amerikan ambargosu, Kýbrýs fatihi Ecevit, 1 nolu Sýkýyönetim Komutanlýðýnýn duyurusu...Ýnsanlarýn birbirini suçladýðý yýllarda yaþamý bir türlü anlayamazdýk..Tek dünyamýz evimizdi.Korkumuz ise beraber yaþadýðýmýz farelerdi..

Yer yataðýnda, üç kardeþ birbirimize sarýlýr, yorganý üstümüze çeker, sonra korku içerisinde beklerdik. Çok geçmeden sesler baþlardý. Tavan arasýndaki yuvalarýndan, tahta aralýklardan yuvarlanarak, sarkýlarak inerdi fareler. Korkudan titrerdik. Pervasýzca umursamadan, çýlgýnca, evin içerisinde koþtururlardý. Çýðlýklarýný duyardýk..

Yorganýn içerisinde saklanýrdýk. Yarý aç, yarý tok yaþayan insanlarýn arasýnda yiyecek ararlardý. Açlýktan çýlgýna dönerdi bir çoðu. Vefa, Süleymaniye, Haydar semtlerinde sayýsýz ahþap bina dolaþmýþtýk. Sýk sýk yer deðiþtirirdik. Babam nerede ucuz bir yer bulursa bizi oraya taþýrdý. Gittiðimiz her yer eskisinden beter çýkardý. Bazen bir binada sekiz, on aile otururduk. Her odada bir aile yaþardý.Anadolunun çeþitli vilayetlerinden gelen insanlarýn gettolarýydý, ahþap binalar, sokaklar.Ýnsanlarýn en büyük korkusu ise ülke de yaþanan olaylar deðildi.

Bir evde çýkan yangýn çok geçmeden diðerlerine sýçrardý. Bazen bir kaç saatte bir sokak yok olur giderdi. Yangýn diðer binalara sýçramadan herkes panikle, korkuyla, yataðýný, tenceresini kýsa bir sürede dýþarý taþýrdý. Fareler de kaçardý. Binlerce fare, yüzlerce insan ayný anda sokaklara fýrlardý. Bir gün yine bir ev yanmýþtý...Sokaðýn yarýsý alev içinde yok olmuþtu. Ertesi gün baktýðýmýzda denizi gördük. Unkapaný köprüsü önümüzdeydi. Haydar semtinin bir bölümü yine yok olmuþtu. Önümüz açýlmýþtý.Kadýnlarýn, çocuklarýn cesetlerini taþýyan on dört tabut sokaða dizildiðinde yakýnlarý feryat ederken çýldýrmýþtý..

Gözlerimi açtýðýmda bu ahþap binalarý görmüþtüm. Akrabalar gelirdi bazen. Köyden bahsederdi, anlatýrlardý. Babamýn, annemin köydeki hissesini dedemler yollardý. Çuvallarýn içerisinde bulgur, yoðurt, salça, yað olurdu. Annem kýzardý, akrabalara sitem ederdi. "Bu mu" derdi "Bizim hakkýmýz." Gelen erzaðý öbür yýla kadar azar azar yerdik.

Annem bazen kýzdýðýnda bizi cezalandýrmak için tahtadan yaptýðýmýz oyuncaklarý tavan boþluðundan fýrlatýp atardý. Biliyordu, orada fareler vardý. Yalvarýrdýk. Birkaç gün geçtikten sonra merdivene çýkar alýrdý oyuncaklarý. "Ýnþallah bir daha yaparsýnýz, görürsünüz" diye sertçe ikaz ederdi. Bir gün yine ayný þeyi yaptý. Günler geçmesine raðmen hiç umursamadý. Çok kýzmýþtý. Kardeþlerim her gün yalvarýrdý.

"Abi sen al ne olursun oyun oynayalým, hadi abi ne olur" diyen yalvarýþlara, yakarýþlara sonunda dayanamamýþtým. Farkýnda deðildim.Belki bir sýnav veriyordum. Belki de hayatýma yön verecektim. Korkularýmdan arýnacaðým bir sýnavdý. Tereddüt etsem de, korksam da dehþet içerisinde merdiven basamaklarýndan çýkmaya baþlamýþtým. Oyuncaklarýmýz, belki de geleceðimiz o tavan boþluðunda bekliyordu. Son basamakta ayaklarým, ellerim titremiþti. Aþaðýya baktýðýmda iki kardeþimin korku dolu bakýþlarýný gördüm. Ýnmeyi düþündüm. Onlardan daha fazla korkmuþtum. Durdum...

Onlarýn güvenini kaybedemezdim. Bir korkak olarak inemezdim. Diz üstü tavana çýktýðýmda karanlýk boþlukta bakan gözleri gördüm. Eski eþyalarýn, tahtalarýn, örümcek aðlarýnýn arasýnda parlýyordu gözler. Tahta kýlýcýmýz, sapanýmýz, tam ortadaydý. Fareler kýmýldamýyordu, bakýyordu. Titreyerek süründüm. Elimi uzatmamla onlarý alýp kaçmam saniye bile sürmedi. Basamaklardan indiðimde kardeþlerim bana gülerek, sevinçle bakýyordu. Karanlýkta parlayan gözlerle ilk kez tanýþmýþtým.

Tavan arasýndaki parlayan gözleri yýllar geçtikçe daha iyi tanýyacaktým.Gelecekten, otoriteden nefret edeceðim günlerde belki baþlýyordu...

Ýlkokulu bitirdiðim sene babamýn yanýnda lokantada çýrak olarak iþe baþlamýþtým...Babam yaz tatillerinde bile beni her sabah kaldýrýr, lokantaya götürür çalýþtýrýrdý. Sabah karanlýðýnda Þehzadebaþý sokak aralarýnda yürürken, yazý yazan saðcý-solcu militanlarý görürdük. Her Allah’ýn günü sabah ezanýyla yola koyuluyorduk. Koþar adým peþinden yürürdüm. Çok hýzlý yürürdü. Arkasýndan yetiþmeye çabalýyordum...Yüzü bir türlü gülmeyen babam lokantaya gidene kadar yüzlerce kez uyarýrdý Þehzadebaþý sokaklarýnda yürürken çevresini korku içinde izlerken beni sýk sýk ikaz ederdi.

"Çabuk yürü, hadi çabuk ol.."

Gölgemizi gören, duvarlarara yazý yazan militanlar hemen silahýný çekerdi. Gözcü olanlar ikaz ederdi. Bizi artýk saðcýsý,solcusu,þeriatçýsý, hemen herkes tanýyordu. Gözcüler:
"Tamam birþey yok, aþçý ve oðlu geliyor" derdi.

Yanlarýndan geçerdik korku içinde. Belki de babam benden daha fazla korkuyordu. Belki de beni yanýna güvenlik sigortasý olarak alýyordu. Babamýn korkak bir adam olduðunu hissetmiþtim o yýllarda.Yazý yazan militanlarýn arasýnda hiçbir þey yokmuþcasýna geçerdik. Babam militanlarý gördüðünde hemen elimi tutardý.. Babama bir þey yapmalarýndan korkardým. Merak ederdim, yazdýklarýný merakla okurdum..

"Çayanlar Ölmez"
"Tek yol devrim"
"Kahrolsun Faþizm"
"Akýncýlar"
"Tek yol Ýslam--
"Dev Genç"

Babam uyarýrdý. "Önüne bak, saða sola bakma" diye yine tekrar ikaz ederdi.

Babama bir þey yapmalarýndan korkardým...Binlerce ahþap binanýn, tarihi yapýlarýn, sokaklarýn arasýndan süzülürdük. Lokantaya geldiðimizde babam derin bir nefes alýrdý. Kepengi açtýðýmýzda fareler yine kaçardý. Mutfaða girer girmez yarým çuval soðan, patatesi hemen önüme koyardý. Nefret ederdim. Sabah çorbasý çýkana kadar çalýþýrdým. Beni sanki çocuðu deðil de sýradan bir yardýmcýsý olarak görürdü. Ellerim býçak kesikleriyle dolardý. Sabah çorbasý çýktýðýnda rahatlardým. Bu kez komilik yapardým. Ýnsanlar tek tük gelmeye baþlardý. Arada bir kamyonlar hýzla gelir yanaþýrdý diðer hanlara.Büyük bir hýzla telaþla koþturan adamlar Marlboro, Kent sigaralarýný, kolilerini indirirdi bu hanlarýn depolarýna.

Lokantaya gelen ilk müþteriler çoðunlukla yazý yazan militanlar olurdu. Daha sonra sigara kaçakçýlarý, tombalacýlar, hýrsýzlar, hamallar gelirdi. Süleymaniyenin ahþap binalarý öðrenci yurtlarýyla, bekar odalarýyla dolup taþmýþtý. Saðcýlar, solcular, kaçakçýlar, dinciler, bizler, fareler ayný binalarda ortak alanda yaþýyorduk. Kimse farkýnda deðildi ama bu ülkenin geleceði yatýyordu bu bölgede...Burada adeta bir iç savaþ yaþanýyordu.Binlerce ahþap binalar, köþkler, tarihi yapýlarda bu ülkenin sorunu yaþanýyordu. Bu yerlerin asýl sahibi olan Yahudiler, Ermeniler ve ya diðer azýnlýklar Amerika’da, Avrupa’da güvence içinde yaþarken, kiralarýný gelirlerini Malatyalýlardan alýyordu.

Her bir haný veya iþyerini mutlaka bir Malatyalý çalýþtýrýyordu. Zengin yahudiler zamanýnda yanýnda çaycýlýk, hamallýk yapan Malatyalýlara güvenmiþ olacak ki terörün hýzla ilerlediði yýllarda, mallarýný büyük bir güvence ile bu insanlara emanet ederek yurt dýþýna kapaðý atarak, toz olup gitmiþlerdi. Malatyalýydým. Malatyalýlarýn Ýstanbul’a ilk göç ettiði yerdi. Vefa, Küçükpazar, Süleymaniye, Tahtakale, Sirkeci, Eminönü. Ünlü hemþerilerimizin izlerini de takip etmiþtim. Kemal Sunal’ýn ünlü olduðu yýllarda öz abisi kafasýnda kasketi ve ayaðýnda þalvarý ile bizim lokantada yemek yerken görmüþtüm. Kemal Sunal da burada yetiþmiþti. Vefa lisesi mezunuydu. Buna raðmen abisi aç ve sefildi. Kardeþinden þikayetçiydi.

Mehmet Ali Aðcalar, Oral Çelikler, Beyazýtta cirit atýyordu. Ýlk akýncýlar (IBDA-C) ocaðýný kuranda hemþerilerimizdi. Birgün bu ocakta toplantýya zorunlu olarak götürülmüþtüm. Toplantý bittiðinde, lokantaya döndüðümüzde ise bir bomba patlamýþtý. Dev-Sol militanlarý idi bu iþi yapan. Üç beþ dakikalýk zamanla paçayý yýrtmýþtýk. On iki yaþýndaydým..

Ölüm bu bölgede seyir halinde yoluna devam ederken, bizler sað kalma telaþýndaydýk. Bölge çevresi adeta Sýkýyönetim Komutanlýðý tarafýndan abluka altýna alýnmýþtý ama kimse de birþey yapmýyordu. Askeri reolar sokak aralarýnda arýlar gibi výzýldayarak dolaþýyordu. Askerler sokaklarda G3 piyade tüfeklerini sivillerin üzerine çevirmiþti.Bazen kulaðýmýzýn dibinden geçerdi mermiler. Hedef falan yoktu. Kaçaný vurmak serbestti.

Alt sokaðýmýzda yaþlý bir adamý vurmuþtu askerler. Kaza kurþunu dediler... Aramalarda, ihbarlarda evler basýlýyordu.Kapýlar dipçiklerle, tekmelerle kýrýlýrken, insanlar yataðýndan, karýsýnýn koynundan, çocuklarýn feryatlarý arasýnda alýnýrken, normal yaþantýmýz devam ediyordu. Arada bir bazý tanýdýklarýmýz da ortadan kayboluyordu. Gözaltýna alýnan insanlardý bunlar.


Sigara kaçakcýsý, mafyöz hemþerilerimiz, akrabalarýmýz da çoðunluðuktaydý. Malatyalý Celal bu iþlerin baþýydý. Bizim akrabamýzdý. Gurur duyardým, onun gibi olmak isterdim. Kalýn býyýklý, takým elbiseli adamlarý vardý Celal’ýn...Bir gece , Fatihteki evimizin kapýsýný çalmýþtý Kenan’ýn adamlarý. Korkak babam panikle kapýyý açtýðýnda babama talimatlarýný iletmiþti:

"Hacý, Celalin selamý var. Depoya yine baskýn yapýldý. Bir geceliðine senin eve koyacaðýz mallarý" dediðinde babam hiç ses çýkarmamýþtý korkudan. Hýzlý bir þekilde, bir odadaki eþyalarý diðer odaya taþýmýþtý adamlar. Misafir odasý tavana kadar sigara kolileriyle dolmuþtu. Ertesi gece geldiklerinde ayný hýzla malý çýkartýrlarken babama beþ yüz lira vermiþlerdi. Bir aylýk maaþtý. Bu durum her sene 3, 5 defa yaþanýrdý. Babam bu gecelerde, on beþ yýl hapis cezasýný cebinde taþýyordu.

Bu güruhlar arasýnda bir tek solculara sempatiyle bakýyordum. Beyazýtta bir mitingte onlarý gördüðümde benimsemiþtim. Erkekler, kadýnlar beraberdi. Kýlýk kýyafetleriyle, görünüþleriyle beni etkilemiþlerdi. Saðcýlarý hiçbir zaman benimseyemedim. Davranýþlarý, saç sakal periþanlýðý, kýyafetleri bir çoðu periþan haldeydi. Dincilerle, sigara kaçakcýlarý da, onlarla ayný görüntüyü sergiliyordu. Onlarý birbirinden farksýz görüyordum. On üç yaþýndaydým. Kaçakçýlarýn, saðcýlarýn, dincilerin büyük çoðunluðu bizim hemþerimiz, birçoðu akrabamýz sayýlýrdý.

Saat dokuza doðru sokaklardaki hava da deðiþirdi.Öðrenciler, militanlar eylem yapmak için Ýstanbulun çeþtli ilçelerine daðýlýrdý. Ýmalathaneler, kebapçýlar, tombalacýlar, hamallar, askeri reolar, jeepler, mavi bereli komandolar gündüz yaþamýnýn tüm canlýlýðýný gösterirdi. Öðle servisine doðru lokantadaki diðer personel de yerini alýrdý. Daha sonra lokantanýn patronu Hacý Ýsmet gelir, kasaya otururdu. Bizim akrabamýzdý. Þalvarý, sakalý, kýyafetiyle onu Hacivat’a benzetirdim. Akýncýlar (IBDA-C) derneðinin gizli baþkanýydý. Süleymaniye camisinde Çarþambadaki Mahmut Hoca teþkilatýnýn önemli üyeleri arasýnda bir yöneticiydi. Konuþmalarýný dikkatle dinliyordum.

"Az kaldý, yakýnda þeriat gelecek." derdi.

"Kadýnlar da erkekler gibi pantolon giymeye baþladý, iþte kýyamet yaklaþýyor." diyordu...

Bu konuþmalarý yaparken bir yýllýk ömrü kalmýþtý, farkýnda deðildi. Devrimciler onu Ramazan ayýnda, tam da iftar saatinde orucunu bile açamadan öldürdü...

Bazen beni yanýna çaðýrýr, soru sorardý:
"Namaz kýlýyor musun?"
"Kýlýyorum Ýsmet amca." derdim. Düþünürdü.
"Otuz iki farzý say bakayým."
"Peki Ýslam’ýn þartý kaç"
"Ýmanýn þartlarý peki"

Sorduðu bütün sorularý cevaplardým. Þaþýrýrdý.. Sonra para verirdi.

Öðle servisinde dýþarýya çýkardým. Çevre dükkanlara tepsiyle verilen sipariþleri daðýtýrdým. Ýlk gittiðim yerde Malatyalý Celal’in bürosu olurdu. Bir iþhaný vardý. Kalýn býyýklý, kalýn sakallý adamlarý bellerindeki silahlar hiç çekinmeden sokaklarda gösterirdi. Polis ekipleri her hafta sonu bu iþhanýnýn önünde birikirdi. Ýstanbul’un çeþitli bölgelerinden gelen onlarca ekip otosu para zarflarýný aldýktan sonra yemeklerini yer, çekip giderlerdi. Bugünle rde koþturmaktan dolayý periþan olurdum. Onlarca kebap sipariþini güçlükle yetiþtirirdim. Solcularý hariç, bir tek hayran olduðum adam belki de Celaldi.

Kaçak sigara depolarýna yemek götürdüðümde sanki Cüneyt Arkýn’ýn bir filminde sahnedeydim. Celal de farkýnda deðildi. Onun da üç yýllýk bir ömrü kalmýþtý. Rakipleri ondan hýzlý çýkmýþtý. Yabancý deðildi onu öldüren. En yakýn akrabasýydý. Celal’in adamlarý sertti, depolardaki satýþlar da acýmasýzdý. Onlarýn raconlarýný, argo kelimelerini, sýk sýk duyardým. Depo sorumlusu tombalacýlara baðýrýrdý...

"Borcunu vermeyene sigara yok, çabuk olun lan."
"Hangi ibne beni bekçibaþýna ispiyon ettiyse onun ....."
"Abi þerefsizim yarýn hesabý kapatýcam"
"Ulen Reþo az kumar oyna, ibnelik yapma"
"Kuruþ yedirmem ulan kuruþ"
"Al beþ karton yaylan bakalým."

Hýrpani periþan adamlarýn günlük konuþmalarýydý. Küçükpazar polis karakolu adeta Celal ve adamlarýyla ortaktý. Karakolun iki sivil bekçisi vardý. Hikmet ile gavur Ali bölgeyi titretirdi. Otuzlu yaþlarda görünen uzun boylu, yapýlý, kara suratlý bekçiler çok sertti. Çoðunlukla öðleden sonra karakoldan çýkan bu iki bekçiden herkes çekinirdi. Bölgede kanunu temsil ederlerdi. Haftanýn belli günlerinde paralar toplanýrdý. Ýþyerlerinden, tombalacýlardan, yasadýþý iþ yapanlardan, hemen her yerden para alýnýrdý. Birçok kiþinin kemiklerini kýrdýklarý bilinirdi. Üstelik karakolun, iþkenceci, sorgu uzmanlarýydý. Bunlar Küçük Pazar’ýn, Süleymaniyenin Allah’ý olarak anýlýrdý.

Bir gün yemek tepsisi elimde lokantaya dönerken sesler duymuþtum. Bir hanýn merdiven altýnda inleyen bir adamýn feryatlarý duyuluyordu. Merakla kapý aralýðýnda onlarý gördüm. Gavur Ali bir tombalacýnýn yakasýndan tutmuþtu. Hikmet adamýn ayaklarýna tekme sallýyordu. Adam feryat ederken aðlýyordu.Yalvarýyordu..

"Ali abi elini ayaðýný öpeyim yapma ne olur"

"Seni yavþak seni, sana demedim mi he"

Yerde kývranan adamýn karnýna sýrtýna kafasýna tekmeler iniyordu.
"Hem Celal’in parasýný vermemiþsin, hem de bizim parayý yiyorsun."
"Yapmayýn abi anam avradým olsun verecem."
"Ýstanbul oðlum burasý, Ýstanbul, seni ibne seni"

Koþar adým, panik halinde lokantaya döndüðümde, babama heyecan içerisinde anlatýyordum.
"Baba Gavur Ali abiyle, Hikmet tombalacý Hüseyini dövüyorlar" demiþtim.

Babam bir süre anlamsýz bir yüz ifadesiyle baktýktan sonra.,kýzmýþtý.
"Git þu pirinci ayýkla sütlaç yapýcam çabuk ol."

Hiç umursamamýþtý. Ýki bekçide Celal’e çalýþýyormuþ. Sonradan öðrenmiþtim. Þaþýrmýþtým. Adamýn feryatlarý yüzünden belkide ilk kez o gün Celal’den soðumuþtum. Bazen insanlar sokaklarda koþtururdu. Ýþte o zaman diðer insanlarda en yakýn bir binaya sýðýnýrdý. Az sonra kaçan adamýn peþinden ya bir askeri reo, ve ya bir jeep çýkardý. Silah sesleri, havada uçan mermiler sokaklarda yankýlanýrdý. Çoðunlukla kimse yakalanmazdý. Askerler sonra geldiði gibi, geri dönerdi, bölge dýþýna çýkardý. Bölge abluka altýndaydý. Böyle anlarda bir çoðumuz saklanacak yer arardýk.

Haftalýðýmý aldýðým günlerde Sultanahmette, Sirkecide dolaþýrdým. En mutlu anlarýmdý. Bulabildiðim kadar çizgi roman alýrdým. Dönemin hippileri ile Sultanahmet iþgal altýndaydý. Yabancý turistlerin görüntüleri de hep ilgimi çekerdi. Uzun saçlýlar, gitarlar, renkli elbiseleri ile kadýnlý erkekli gruplara hayranlýkla bakardým. Bizim insanlarýmýz neden bunlar gibi deðildi acaba diye düþünürdüm. Onlara imrenirdim. Ama bizimkilerin sýk sýk "Gavur bunlar, ahlaksýz namussuz insanlar" þeklinde konuþmalarý da beni ürkütürdü.

Bir gün...

O gün tombalacýlar, bazý esnaflar, hararetle konuþuyordu. Sirkecideki bir banka þubesini soyan teröristler kaçarken nöbetçi iki askeri öldürmüþtü. Herkes tartýþýyordu. Saðcý mýydý yapan, yoksa komünist mi diye herkes fikir üretiyordu. Ama hiç kimsenin de umrunda bile deðildi. Cuma günü öðle saatinde Hacý Ýsmet’in talimatýyla lokanta kapanýr, tüm personel camiye giderdik.Abdest alanlar, üstünü deðiþtirenler yola hýzla yola koyulurdu. Hacý Ýsmet, garsonlar, babam, ben komþu esnaflar kalabalýk bir halde giderdik. Her cuma bir çok dükkan öðle tatiline girerdi. Bir kaç sokak geçtikten sonra tarihi Molla Þemsettin Gürani camisine giderdik.. Cami aðzýna kadar dolardý. Hoca Hafýz Yusuf Tavaslý namazý kýldýrýyordu. Namazý kýlarken hep düþünürdüm.

"Hoca inþallah namazdan sonra beni alý koymaz" diye . Çoðunlukla babama söylerdi. Ona yardým ederdim. Caminin altý onun kitap deposuydu. Yazmýþ olduðu tam namaz hocasý, otuz iki farz gibi sayýsýz dini kitaplar matbaa’dan geldikten sonra burada paketler, sonra Anadoludaki vilayetlere gönderilirdi. Beni de bu koli paketleme, adres yazma iþleri için sýk sýk çaðýrýrdý. Kýrmýzý suratlý ince býyýklý tombulca bir adamdý. Beni aylardýr çalýþtýrmasýna raðmen bir gün dahi para vermemiþti. Çok cimri biriydi. Namazýn sonunda vaaza baþlardý...

"Ey muhterem cemaat, bildiðiniz gibi memlekette hadiseler bitmiyor. Eðer ailene çocuðuna sahip çýkmazsan, namazý islamiyete öðretmezsen herhalde olacaðý budur. Önce dinine sahip çýkýcan. Ýþte memleket bu durumda. Bir takým gazetelerde televizyonda yeni yeni kelimeler çýkýyor. Yok efendim teröristler bunu yapmýþ, militanmýþ, marksistmiþ, bilmediðimiz kelimelerle kafamýzý karýþtýrýyorlar. Bunlar düpedüz eþkýya, haydut, kafir, hain. Bunlara böyle demek lazým. Ýþte islamiyetten çýkarsan, ona sahip çýkmazsan olacaðý budur."

Cemaat, her cuma baþýný sallýyordu...
"Evet hocam, haklýsýn hocam" uðultularý camiiyi kaplardý.

Ýnsanlar namaz kýlarken dahi korkardý..Bir bombanýn patlama tehlikesi, ilahi güçten daha gerçekti..Korku dolu gözler bu gerçeði itiraf ederdi.Normal bir namaz, normal bir gün gibi gözüküyordu..

.O akþam üzeri babam yemek tezgahýndaki artan yemekleri topluyordu.Sokaktan yayýlan sesleri duyduðumuzda dikkat etmemiþtik.Üç beþ kiþi kaçarken, peþinden askerler kovalýyordu.. Garsonlar ertesi gün yapýlacak yemeklerin malzemesini hazýrlarken kapýdan içeri yedi sekiz tane asker girdi. En önde olan baðýrdý:

"Herkes dýþarý çabuki,ellerinizi kaldýrýn"

Þaþýrmýþtýk, neler oluyordu. Dükkanýn önünde insanlar saða sola kaçýyordu. Üç dört tane müþteri yemeðini yerken askerler dipçiklerle, tekmelerle vurmaya baþladý. Garsonlara vurdular. Bir anda yaka paça dýþarý çýkarýldýk. Sokaða çýktýðýmýzda gördüðümüz manzarada hepimiz þok geçirmiþtik.Süleymaniye,Vefa, Küçükpazar semtlerini ayný anda binlerce asker, polis basmýþtý..Sirkeci de öldürülen iki askerin intikamý alýnýyordu..

Askerler, insanlarý yahudiler gibi gruplar halinde götürürken, yürürken marþlar ortalýðý yýkýyordu.

"HER ÞEYYY VATAN ÝÇÝNNN"

"KOMANDOO, KOMANDOOO"

Binlerce ev, iþ yerleri, sokaklar, binlerce asker tarafýndan basýlýyordu. Ahþap binalarýn kapýlarý dipçiklerle kýrýlýyordu.Yine kadýnlarýn, çocuklarýn feryatlarý arasýnda erkekler pijamasýyla sürüklenerek sokaða fýrlatýlýyordu. On beþ yaþ üzeri bütün erkekler gruplar halinde toplanýyordu. Yerde tekmelenenler, postallarla, joplarla, dipçiklerle, dövülen insanlar eller havada olduðu halde yürütülüyordu. Kimse ne oluyor diyemiyordu. Bir þey sormaya kalkan anýnda tekmeyi, dipçiði yiyordu. Subaylar, sivil polisler, haykýrarak emir yaðdýrýyordu. Berber önlükle, müþterisi suratýndaki köpükle, bakkal müþterisiyle, müþterinin elinde dört ekmekle sýraya sokulmuþtu. Kalabalýk gittikçe artýyordu. Gruplar halinde insanlar yabancý diller fakültesinin olduðu caddeden, Þehzadebaþýna doðru götürülüyordu.

Ben babamýn yanýnda duruyordum. Ellerimiz havada yarým saattir duruyorduk. Baðýrtýlar, feryatlar duyuluyordu ama arkamýza bakamýyorduk. Þehzadebaþýnda yüzlerce askeri reo dizilmiþti. Binlerce insan karga tulumba reolara bindirildi.Yükünü alan araç hiç beklemeden son sürat Metris kýþlasýna doðru gidiyordu..Bir el beni kalabalýktan çekmiþti..Ýri yarý bir sivil polis küfür ederken, bir tekme attý.Ana avrat küfür ediyordu.

--Komutan bu on beþ altý..Defol ulan evine, orospuçocuðu---

1979- Haziranýn, bir günü...

« Önceki Yazý | Sonraki Yazý »






.Eleþtiriler & Yorumlar

:: ..
Gönderen: Þenol Durmuþ / , Türkiye
18 Aðustos 2011
Sevgili Vildan hocam "Çürüme ve Fareler 2 baþlýklý daha önce yayýnlanan iki öykümünün yeniden düzenlenmiþ haliyle tek öykü haline getirilmiþ bir öykü oldu gibi...O yýllarý bir bakýma sorunlarýn içerisinde yaþamýþ birisiniz...Çok haklýsýnýz sahne hep ayný maalesef...Öykü konusu 12 mart dönemi ile 12 Eylül arasý zamanlarýnda bazý sahneleri yansýtýyor...6 ve 13 yaþ dönemleri... "Altý yaþýndaydým, resmi gördüðümde. Gazetenin baþ sayfasýnda, ipte asýlýydý"."Ýlkokulu bitirdiðim sene babamýn yanýnda lokantada çýrak olarak iþe baþlamýþtým...Babam yaz tatillerinde bile beni her sabah kaldýrýr, lokantaya götürür çalýþtýrýrdý."...Tarih sürecinde sanýrým bir düzenlemeye gerek yok...Harbi Türk Delikanlýlarý yazýsýnýn devamýný düþünüyordum...Çok teþekkür ederim.Selamlar.

:: Ek
Gönderen: Vildan Sevil / , Türkiye
17 Aðustos 2011
Öyküyü okurken dikkatimi çekmiþti ama kendimi kaptýrýp yazmayý atlamýþým. Deniz Gezmiþler 12 Mart'ýn marifeti. Öyküde, 12 Eylül'de asýlmýþlar izlenimi çýkýyor ki öykü de olsa böyle tarihi hata affedilmez. Bir daha gözden geçirip bu yorumu siliver lütfen. Mail adresin iþlemiyor. Sevgiler...

:: :((
Gönderen: Vildan Sevil / , Türkiye
17 Aðustos 2011
Sevgili Durmuþ, Harbi Türk Delikanlýlarý'nýn devamýnýn geleceðini biliyordum. Yine devam edeceðini de biliyorum. Ergen gözlerden süzülüp, bilince, yüreðe iþleyen, yapan yapýlandýran, biçimleyen yaþanmýþlýklar ne güzel ve doðru anlatýlýyor yine. Okurken acýyla düþünüyorum ben de: Acaba kimlerin þapkasý önünde? Filmin, kostümler, oyuncular, müzik deðiþtirilerek yaniden baþka versiyonlarý çekilip duruyor. Set ayný, dekor deðiþiyor bir de... Sevgiler...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýçten Sesleniþ
Eþek ve Semer
Kumarbazlar
Karakol ve Ayna
Hey Gidi Günler Hey

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kurtarýn Beni
Hýrsýzlar Kralý
Güzel Ýstanbul
Sarýgöl Roman Mahallesi 2
Ýdam Ýsteriz
Pavyon Sokaklarý
Dilenciler Köyü
Gel Abi...
Emret Baþkaným
Cafer Kalfanýn Ýsyaný 2

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kurtlar Sürüsü [Þiir]
Ego - [Þiir]
Çingeneler Zamaný [Þiir]
Açým Ben [Þiir]
Olmalý [Þiir]
Zaman Geçsin [Þiir]
Hani [Þiir]
Konstantin Aðlýyor... [Þiir]
Kuyu [Þiir]
Sen Gidersen [Þiir]


Þenol Durmuþ kimdir?



Etkilendiði Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Þenol Durmuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.