..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Çocuklarýn eðitimi, zaman kazanmak için nasýl zaman yitireceðimizi bilmemiz gereken bir meslektir. -Rousseau
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Akýmlar > Haydar Köprülüoðlu




20 Haziran 2011
Orhan Veli  
Haydar Köprülüoðlu
Ankara'da Akba Kitap ve Yayýnevi yýllarýmda tanýdýðým Orhan Veli'yi içeren inceleme bir aný.


:CJCA:
ORHAN VELÝ

O ZAMANDAN BU ZAMANA

Yaþadýklarý gençlik yýllarýnda Türk þiirine etkileri olan Orhan Veli, Oktay Rýfat ve Melih Cevdet’i, özellikle de Orhan’ý yakýndan tanýmýþ, bir süre onunla ayný havayý koklamýþtým.

Türkiye’nin kalbi Ankara’da baþka heyacanlarla attýðý yýllarda, bu üç arkadaþ, zaman zaman Baþkent’te bir araya gelmiþlerdi. Orhan’ýn babasý Atatürk döneminin Riyaseti Cumhur Bando Þeflerinden, Yarbay Mehmet Veli Kanýk, Melih’in ve Oktay’ýn babalarýda olasýlýkla bürokrattý.

Bu üç arkadaþ, yokluklar içinde bulunan Ankara’nýn kýsýtlý imkanlarýyla yaþamaktadýrlar. Gene ayný yýllarda, Orhan’ýn iki yaþ küçüðü Adnan, Nazým Hikmetle birlikte, ideolojik suçlamayla, Ankara Cezaevinde tutuklu bulunmakta, dolayýsýyla aile sýkýntýlý günler yaþamaktadýr.
Orhan’ý 1944 yýlýnda Akba Kitap ve Yayýn Evinde çalýþýrken tanýmýþtým. Milli Eðitim Müdürlüðünde çalýþtýðý yere ve Ulus Meydanýndaki bürosuna sýk sýk gönderilirdim. On yedi yaþlarýnda bir çocuk ve Orhan Abi olarak bürosu dýþýnda sinema lobisinde, gördüðüm yerde selamlaþtýðýmýzý, konuþtuðumuzu hatýrlýyorum. Müdrik bir yaþta olmadýðým için, Akba Kitap Evinden ayrýldýktan sonra, ayný konuda daha fazla yakýnlaþma olmadan, bu tanýþýklýk yaþamýn içinde kaybolup gitmiþti.

Ortaokulu bitirdikten sonra ilk iþime, Ulus Gazetesinde baþlamýþtým. Abone kuþaðý yazýyor, zaman zaman da gazete tevzi ve arþivinde çalýþýyordum. Ulus Gazetesi CHP’nin basýn organý, dolayýsýyla Türkiye’ nin en yüksek tirajýna sahip gazetesiydi. Buna karþýn, haberleþmede en yaygýn araç telefon ve PTT’nin telgrafhane giþeleriydi. Gazetede ise yeterli daktilo olmadýðý için, Fatma Abla ve ben mürekkepli kalemle, ilginç köy isimlerine gülerek, muhtarlýklarýna gidecek gazetelerin, adres kuþaklarýný yazýyorduk.

Sonraki iþim Akba Kitap Evinde gazeteci yamaklýðý, Milli Piyangonun aylýk çekiliþlerine katýlma, getir, götür kuryelik iþiydi. Ayrýca TBMM’den bakanlýk ve kurumlardan, Adil Akbay, Mekki Sait gibi ünlü gazetecilerin aldýklarý haberleri, PTT kanalýyla Ýstanbul’ daki baðlý olduklarý gazetelere göndermekti. Bunlar bile gazeteciliðin ilk adýmlarý olarak yeterliydi. Orhan Veli’yi de bu iþler içinde tanýmýþtým.

Boylu boslu Orhan Abi’yi lacivert elbisesiyle daktilo baþýnda çalýþýrken görürdüm. Hemen yakýnýndaki TBMM’nin ense, göbek görüntülü milletvekillerinin gezindiði Ulus Meydanýnda, neler düþündüðünü ancak þimdi kestirebiliyorum.

Þiirin bu kadar basite indirgenmesi, bazý kiþilere göre þiire benzemeyen söz dizelerini hangi ortamlarda düþünmüþtü Orhan, bilinmez. Bilinense, Ýstanbul’a tezat oluþturan Cumhuriyet Ankara’sýnda, Ýstanbul gibi dünyanýn en güzel þehirlerin birinde doðan, yahut büyüyen bu üç gencin, Ýstanbula göre yokluklar içinde yeknesak yaþamlarýdýr. Ve bir de düþünlerini etkiliyen, Atatürk'ün saðlýðýnda Cumhurbaþkanlýðý köþkünde, Akþam sonu sofralarý ve günümüze göre ülke dinamizmini elinde tutan, daha sýradan bazý haber localarý olabilirdi.

Orhan'ýn zaman içinde söylediði sözlerin üzerinde biraz durmalý. Çünkü ‘Garip’ þiirlerin temelinden, bugüne sarkan uçlarýnda bu sözcüklerin etkileri yatýyor. Çünkü 1941 yýlýnda, Orhan Veli, Oktay Rýfat ve Melih Cevdet’in ortak çýkardýklarý ‘Garip’ seçkisinin önsözünde þunlar yazýlmýþtý:

“Bugüne kadar burjuvanýn malý olmaktan, yüksek sanayi devrinin baþlamasýndan evvel de dinin ve feodal zümrenin köleliðini yapmaktan baþka bir iþe yaramamýþ olan, þiirde bu deðiþmeyen taraf; -bazý müreffeh sýnýflarýn zevkine hitap etmiþ olmak – þeklinde tecelli ediyor.”

Çaðdaþ Türk þiirine, sonraki yýllarda etki yapacak bu yorumlarý, o günün Türkiye’ si ile düþündüðümüz zaman akla þu soru geliyor: Acaba gerçekleri yansýtýyor muydu? Sürrealizm þiir anlayýþýna kendi özel görüþlerini de katarak, duygudan uzak, bu yeni þiiri halk için yazdýðýný ima ederken Orhan þöyle diyordu:
“Çok þey gibi, þiir de onlarýn hakkýdýr ve onlarýn zevkine hitap edecektir.”

Babasý Atatürk’ün yakýnýnda, Riyaseti Cumhur Bando Þeflerinden, Yarbay Mehmet Veli Kanýk. Orhan bunlarý kimlere karþý söylemiþti. O yýllardaki burjuva ve feodal toplum dýþýndaki hangi halk? Bu sözler o zaman ki 20 milyonluk, çoðunluk olarak köyde yaþayan Türk halký için söylenemezdi. Sonraki paragraflarda bu konuyu biraz daha açacaðým.

Günümüzdeki anladýðýmýz manasýyla toplum ve sanat düþünceleri taþýmayan bu þiir, beþ hececilerin bir kýsmýný da içine alan, sonralarý zaman içinde suç sayýlan aktüel konularý içerdiði için takibata uðrayan ve baský altýnda tutulan, bu nedenlerle yazdýklarýný yayýmlama olanaklarý kýsýtlý, baþta Nazým Hikmet olmak üzere, toplumcu þairleri bile tedirgin etmiþti. Okuyucusuna ulaþamayan, onunla bütünleþemeyen bu þairler, sonu hapislikle biten veya baþka alanlara kayan yaþamlarýndan geriye, ‘acýlý kuþak’ býrakarak ömürlerini tamamlamýþlardý.

Bu üç arkadaþ varsayalým bir arada olamayarak, ‘Garip’ adýný verdikleri þiirleri tamamlamamýþ olsalardý, en azýndan ikinci yeni dediðimiz þiir, günümüzdeki mecrasýnda bekli de olmayacaktý…
Bu düþünceye bugün yorum aramak ve bulmak için, Orhan Veli’nin sonralarý söylediklerine de bakmamýz gerekir.

Orhan Veli, ‘Vazgeçemediðim’ ve ‘Destan Gibi’yi yayýnladýktan sonra, 1947’de ‘Yedi Gün Dergisi’ndeki konuþmasýnda, ‘Garip’ de bulunan þiirler için þöyle söylemiþtir:

“Þimdi onlarý beðenmiyorum. Þekil bakýmýndan zayýf buluyorum. Þiir’ in bir de ustalýk denen þeye dayandýðýný o zaman bilmiyor muþuz demek? Bugün bu þiirden ayrýldýk. Halk edebiyatýndan istifade ediyoruz. Ama bir hamle yapabilmek, eskiliþmekten silkinebilmek için, o þiirleri de yazmak lazýmdý.”

Düþlenen yaþ ortalamasýnýn yarýsýný yaþayan, yenilikçi bir þair’i ve diðerlerini burada zikrettiðim birkaç paragraf yazý ve dizeleriyle deðerlendirmenin doðru olmadýðýný, sanat sanat içindir düþüncesiyle bugün, Orhan'ýn o günlerde yazdýklarýyla, saçayaðý üzerine oturmuþ tüm þiirleri, akýmý benimsediðimi belitmek isterim. Geleneksel Türk þiirinin halk edebiyatý ile göbek baðýnýn bulunduðunu biliyoruz. Fransýzca ‘Aný’ olarak belirlediði, sarma ayaklý, lirik bir þiiri ile anmak istiyorum.

OARÝSTYS In Memoriam

Ey hatýrasý içinde yemin kadar büyük,
Ey bahçesinin hoþ günlere açýk kapýsý,
Hâlâ rüyalarýma giren ilk göz aðrýsý,
Çocuk alýnlarýnda duyulan sýcak öpücük.

Ey sevgi dalýnda ilk çiçek açan tomurcuk,
Kanýmýn akýþýný yenileþtiren damar,
Gül rengi ýþýklarý sevda dolu akþamlar,
Ýçime yeni bir fecir gibi dolan çocuk.

Ey tahta perdenin üzerinden aþan hatmi,
Ve havalarý seslerimizle dolu bahar,
Koþuþtuðumuz yollar, oynadýðýmýz sular,
Kâðýttan teknesinde sevinç taþýyan gemi.

Duyup karþý minarede okunan yatsýyý,
Yataðýma sýcaklýðýný getiren rüya.
Denizlerde onunla yaþadýðým dünya,
Ve ey ufku beyaz cennetlere giden kýyý.

Ah! Birçok þeyler hatýrlanan erik aðacý,
Ve o ilk yolculukla baþlayan hasret, zindan;
Atlarý çýngýraklý arabanýn ardýndan,
Beyaz, keten mendilimle sallanan ilk acý.

Garipsediðimiz þiirlerinden:

OKTAY’A MEKTUPLAR

I

Kýþ kýyamet
Macar lokantasý’ nda yazýyorum
Ýlk mektubumu.
Oktaycýðým
Bu gece sana bütün sarhoþlarýn
Selamý var.

Yukarýdaki þiir olasýlýkla 1944-45 yýllarýnda yazýlmýþtýr. Veya bana öyle geliyor, öyle olmasý gerekliydi. Türkiye’de, özellikle de Ankara’da, kentsel göçlerin yoðun olarak yaþandýðý yýllardý. Bu ve benzer þiirler, müreffeh topluluklardan daha çok, o yýllardaki kýsýtlý yaþayan toplumlar içindi.

Orhan’ýn ruh dünyasý çok zengindi. Edebiyatla birlikte bir süre felsefe okumasý da þiir dünyasýna yansýyordu. Orhan’ý otuz yaþlarýnda tanýmýþtým. O yýllarda aþk, gökten iki kiþinin arasýna giren bir melek, karþý cinsten kiþilerse, bu meleði korumaya memur, kutsanmýþ varlýklardý. Cinsel hayatla, aþk çok farklý, iki ayrý konuydu. Bu þiirinden de anlaþýlýyor ki, çöl sýcaklýðýnda yanmýþ gibi görünen Orhan’ýn kesik benizli yüzü, “Atlarý çýngýraklý arabanýn ardýndan sallanan beyaz, keten mendiliyle Orhan, bu þiirle, belki de ilk aþk acýsýný anlatýyordu.

Orhan, daktilosu baþýnda dolu olarak bekleyen arý duru bir kaynaktý. Bense kendi dünyasýnda, sinema meraklýsý, bu kaynaðýn önünden gelip geçen, çok genç biri…Yoðundu Orhan, Milli Eðitim Müdürlüðündeki iþleri kadar, Ankara’ nýn iþ merkezi olan ‘Ulus Meydaný’ (Taþhan’ da) bulunan kitap ve yayýnevlerinden çeviri veya baþka iþler alýyor, resmi mesaisi dýþýnda, bunlarýn içinde uðraþ veriyordu.
O zaman göremediklerimi þimdi görüyorum. O zaman o benim aðabeyimdi, þimdi ben onun aðabeyi oldum. Onun yaþýnýn iki katýndan fazla yaþým var. Ýlk mesleðim yazým ve matbaacýlýktý, yurtsamýþ olacaðým ki, ilk mesleðe dönmüþ oldum.
Günümüzde onu özlüyoruz, kitaplýðýmýzda ellerimiz, onun þiirlerine uzanýyor. Günümüz Türkiye’sinin kýzýl kýyamet kehanetçilerin gürültüsünde, onun þiirleriyle, start aldýðýmýz günleri hatýrlýyoruz.

II

Þu anda dýþarýda yaðmur yaðýyor
Ve bulutlar geçiyor aynadan
Ve bugünlerde Melih’ le ben
Ayný kýzý seviyoruz.

Oktay’a yazdýðý mektuptaki ‘Macar Lokantasý,’ Kýzýlay’da, bugünkü Adem Yavuz Sokaðý. Civarýnda, Macar kýzlarýnýn servis yaptýðý yer olduðunu anýmsýyorum. Günümüzde hâlâ ticari bir amaçla kullanýlan kubbeli bina Macaristan Büyük Elçiliðiydi. Babam da karþý tarafta, yeni yapýlan bir binanýn boru, oluk gibi su tesisatlarýný yapýyor, ben de malzemelerin bulunduðu yerde dersime çalýþýyordum.(1939)
Orhan’ýn burada votkalý bir akþam geçirdiðini anlýyorum. Genç bir þairin, daha önce ayný lokantada beraber yemek yediði arkadaþý Oktay'a, sarhoþlarýn selamýný göndermekten daha deðerli ilhamý ne olabilirdi ki.
Bir gün ara ile karaladýðý, ikinci dizesinde Melih’le, Orhan’ýn sevdiði ayný kýz, ayný lokantada, servis hizmeti yapan, sarýþýn kýzdan baþkasý deðildi herhalde.
Orhan’ýn aktüalitesi içinde, eski, yeni eþkiyalar da var. Gönderme yaparak, yargýlamaktadýr.

GANGSTER

Þiir yazdým bunca süredir,
Ne buldum?
Eþkiyalýk edeceðim bundan sonra.

Haberi olsun yol kesenlerin:
Ýþ yok artýk kendilerine
Dað baþlarýnda.

Mademki ekmeklerini alýyorum
Ellerinden
Buyursunlar onlar da benim yerime,
‘Münhal’ (Boþ Kadro) var edebiyat âleminde.

Yaþý ne olursa olsun, her þair biraz çocuk, veya o ilhamý yaþar.

DEDÝKODU

Kim söylemiþ beni
Süheyla’ya vurulmuþum diye?
Kim görmüþ ama kim,
Eleni’ yi öptüðümü,
Yüksekkaldýrýmlar’da, güpegündüz?
Melahat’ý almýþým da sonra
Alemdar’a gitmiþim öyle mi?
Onu sonra anlatýrým, fakat
Kimin bacaðýný sýkmýþým tramvayda?
Güya bir de Galata’ya dadanmýþýz;
Kafalarý çekip çekip
Orada alýyor muþuz soluðu;
Geç bunlarý, anam babam geç,
Geç bunlarý bir kalem;
Bilirim ben yaptýðýmý.
Ya, Mualla’yý sandala atýp,
‘ruhumda hicranýný’ söyletme hikayesi.

Þiirdeki Süleyman Efendi’yi de çok iyi tanýyor, zavallýnýn öldüðünü bile hatýrlýyorum. Süleyman kara kuru, orta boylu, sardýðý sigarasýný geniþ dudaklarýnýn arasýna sýkýþtýrarak anlatmaya baþlardý. Soluk benizli haliyle, Aziz Nesin’den tanýdýðýmýz tam bir “Ne yaþar, ne yaþamaz” dý. Gözlerini kýsa kýsa, aðzýný þaplatarak, dönemin bürokrasi çarkýný yargýlardý.

Bürokrasinin, ‘Bugün git, yarýn gel’ baþkent’inde babasýndan ve anasýndan miras kalan mallarý alamadan, ellisine varamadan ölüp gitmiþti.

KÝTABE-Ý SENG-Ý MEZAR

I
Hiçbir þeyden çekmedi dünyada
Nasýrdan çektiði kadar;
Hatta çirkin yaratýldýðýndan bile
O kadar müteessir deðildi;
Kundurasý vurmadýðý zamanlarda
Anmazdý ama Allah’ýn adýný,
Günahkâr da sayýlmazdý.
Yazýk oldu Süleyman Efendi’ye.

II
Mesele falan deðildi öyle,
To be or not to be kendisi için
Bir akþam uyudu;
Uyanmayýverdi
Aldýlar, götürdüler.
Yýkandý, namazý kýlýndý, gömüldü.
Duyarlarsa öldüðünü alacaklýlar
Haklarýný helal ederler elbet.
Alacaðýna gelince…
Alacaðý yoktu zaten rahmetlinin.












Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sabahattin Ali

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Aþýk Veysel ve Necip'in Öyküsü [Þiir]
Ömer Hayyam [Þiir]
Nostalji [Þiir]
Hikaye-i Osmaniye [Þiir]
Bakýn Ne Diyor Eyyam [Þiir]
Volga Mahkumu [Þiir]
Yiðidi Öldür Hakkýný Yeme [Þiir]
Gönül Aðrýsý [Þiir]
Mührü Hümayun [Þiir]
Millete Atýlan Goooool! [Þiir]


Haydar Köprülüoðlu kimdir?

Ýlerleyen yaþýmdan dolayý kýsa yol tabiriyle, konularýmý daha çok nazým olarak ifade etmeye çalýþýyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Yaþadýðý çaðýn çarpýk düzenini sergileyen yazar veya kiþiler.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Haydar Köprülüoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.