İdealler

"İdealler, çok mu iddialı bir söz" diye düşünüyorum son günlerde. İdealimdeki meslek, ev, araba, evlilik, tatil, elbise, ayakkabı diye uzayıp giden sınırsız bir liste var herkesin önünde.

Üstelik bu ideallerin her biri bayağı üstün özelliklere, donanımlara, kaliteye sahip gerek insan gerekse eşya, çevre ve mekan bakımından.

"Her şeyin en mükemmeline layıksın" cümlesi bence karşı tarafa beslenen sevginin paha biçilemeyen ölçü birimi. Kurulan bütün hayaller eksiksiz güzellik ve iyilik üzerine. Oysa dünya kusursuz değil ki hayat kusursuz olsun. İnsan dört dörtlük değil ki karşısındakiler dört dörtlük olsun.

Bence mutsuzluğun temel sebebi umduğunu tam olarak bulamamaktan kaynaklı.

Hedefini büyük tut, zirveye odaklan, boğulacaksan büyük denizde boğul, çok kazan, risk al, gözün yükseklerde olsun, diye öğretildi, dayatıldı hep. Fakat bir yandan da ayağını yorganına göre uzat, dedi atalarımız. "Yorganını büyük al, ayağın açıkta kalmasın" diyen olmadı. Belki de bu atasözlerine uydurdu bazıları hayallerini ve boyunu hiç geçmedi idealleri.

İdeallere ulaşabilmenin çok kolay, yormayan diğer bir yolu var o da zengin bir ailenin çocuğu olarak doğmak. Küçükken evinde yabancı dil bilen bir bakıcı ile büyütülen, özel bir okulda dil eğitimi aldırılan ardından yurtdışına her vakit gitme ve eğitim alma şansı olanın idealleriyle buluşma hızı, geçim sıkıntısıyla mücadele eden bir ailenin çocuğuyla elbetteki eşit mesafede değil.

Kimi de hayallerini her türlü olumsuz koşula rağmen zorladı bedelini ailesinin parasıyla değil kendi beden gücüyle ödedi. Hem okuyup hem tatil bölgelerinde kafelerde çalışan, fuarlarda yayınevlerine yardım eden, çeşitli organizasyonlarda ürün tanıtımcısı, pazarlayıcısı vs işlerle ideallerinin yolunu kendi dişiyle, tırnağıyla açmaya çabalayan pek çok gencimiz var.

İdeallerin adı her ne ise öncelikle mutluluk ve sağlık dilenmeli çünkü; öyle ya da böyle bir yerlere gelinebilir, arzulara ulaşılabilinir ama mutluluk ve sağlık asla satın alınamaz.

İdeallerin peşinden koşarken hayatı yudumlamayı, yaşamdan keyif almayı da kaçırmamak gerek.

Baharı görmeden yaz gelip geçmemeli. Ömür, idealler uğruna da uçup gitmemeli.

Herkesin doğruları ve yanlışları kendi tekelinde ama dört mevsim hepimizin avuçları arasında.

Bahar mevsimi çiçek koksun elleriniz, kar yağdığında o masum beyazın katılığını eritin avuçlarınızın sıcağında.

Güz mevsimi kuru yaprağın üstünden duygusuzca basıp geçmeyin. O büyüleyici renk değişimini sevin, kadife kumaşa dokunur gibi gezdirin parmaklarınızı sarı, kızıl yaprakların üzerinde.

İdeal bir yaşam sevinci yakayabiliriz istersek haksız mıyım? Vakit geç olmadan "hadi o zaman", ne duruyoruz ki.


Aysel AKSÜMER hakkındaki bilgilerin basılmasını istiyorum.
Eğer basılmamasını istiyorsanız tıklayın.

  Aysel AKSÜMER kimdir?
Halkla İlişkiler mezunuyum. Devlet memuru emeklisiyim. 2 evlat sahibiyim. Ankara'da yasiyorum. Bir Oyku Kadar Kisa Bir Roman Kadar Derin Hayatlar isimli oyku kitabinin yazariyim.

Etkilendiği Yazarlar:
Orhan Veli KANIK, Reşat Nuri GÜLTEKİN, Anton Çehov

 


Bu yazıyı basmak istiyorum.

İzEdebiyat'da yayınlanmakta olan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Tüm yazılardan birinci dereceden sayfa düzenleyicileri sorumludur. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.

Yazarların izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin —kısa alıntı ve tanıtımlar dışında— herhangi bir biçimde basılmaması/yayınlanmaması önemle rica olunur.

© 2000-2002, İzlenim.com - Tüm hakları saklıdır.