• ÝzEdebiyat > Öykü > Deneysel |
101
|
|
|
|
Ama halan korkuyordu artýk her þeyden. Hiç kimseyi istemiyordu yanýnda bütün gün odasýnda, yataðýnýn üstünde sallanýr durur “Neden ?” derdi, “Neden? “.
Sen karnýmdayken ninenlere gittik gene. Baban “ doktora gene götürün bu kýzý, daha kuvvetli haplar içirsin ona, unuttursun iþte “. Diye öðüt veriyordu ninene. Ayþe’ nin odasýnýn kapýsý açýldý, yýldýrým gibi salona koþtu halan. Bir yandan söyleniyordu
“Bunu da unut Hakký Tankut, unutabilirsen bunu da unut!”
|
|
102
|
|
|
|
Yerinden kalkýp onun koluna girdi. Aðzýndaki sigarayý saklamaya çalýþan delikanlýyý dükkânýn kapýsýndan sokaða attý. Bünyamin bu iþe fana bozuldu. Çuf çuf diye baðýrdý. Bütün sokaðý inleterek, Çuf çuf… Onlarca kez, hem de edepsiz el hareketi yaparak. "Çuf çuf iþte sana Osman. Çuf çuf…"
|
|
103
|
|
|
|
Saat tam sekizde Bursa Nilüfer’deki E tipi cezaevinde beþ aydýr tutuklu bulunan Simitçi Nazmi gardiyanýn gürültüyle açtýðý demir kapýdan avluya çýkarak mahkûmlarý adliyeye götürecek araca bindi. Bu gün ilk duruþmasýna çýkacaktý. Arkadaþlarýndan ödünç aldýðý takým elbiseyi ve gömleðini giymiþ bir de boynuna kravat baðlamýþtý. Hayatýnda ilk kez kravat takýyordu. Ve ilk kez bu sabah kendini bu puslu aynada takým elbiseli ve boyalý ayakkabýlarla görmüþtü. Evlendiði, damat olduðu gün bile kravat takmamýþtý. Aynaya ilk baktýðýnda gördüðü resmin kendisi olduðuna inanamamýþtý. Saat tam sekizde cezaevi aracýna binip duvarlarýn dýþýna çýktý. Minibüste jandarmalarla birlikte altý kiþi vardý. Küçük parmaklýklý pencerelerden sokaklar, parklar ve insanlar görünmüyordu. Hiçbir þey görmese bile dýþarýda olduðunu bilmek onu keyiflendirmeye yetiyordu. Savcý ve hâkimleri, mübaþirleri ya da kâtipleri düþünmek istemiyordu. Þu anda kutu gibi kapalý bir yerde olsa bile yollar arabanýn tekerlekleri altýndan akýyordu. Köprülerden geçiyor, sokaklarý dolaþýyor ve trafik lambalarýnda duruyordu. Dýþarýda olmak ne güzeldi. |
|
104
|
|
|
|
Küçük Sude tren istasyonun merdivenlerinden karanlýk dehlize ilerlerken artýk kuþlarý göremediði için üzüldü. Annesi her zaman acele ettiriyordu. Ve nedense her zaman gidecekleri yere geç kalýyorlardý. Oysa serçelerin hiç acelesi yoktu. |
|
105
|
|
|
|
-Eve akþam her zamanki saatde gittim.Villanýn önüne arabayý park ederken camdan bana gülerek el salladýðýný gördüm. Ben de el salladým. O gün, bana karþý oldukça mültefitti. Akþam yemeðini yedikten sonra banyoya girdi. O banyoda iken sehpa üzerinde unuttuðu cep telefonunu karýþtýrdým. Halbuki cep telefonunu pek ortalýk yerlerde býrakmazdý. Konuþtuktan sonra hemen çantasýna koyardý. Telefonun mesajlar kýsmýnda içeriðinden sevgilisinden geldiði belli olan onlarca mesaj vardý. Birkaç tanesini okuyup, telefonu aldýðým yere býraktým. Oldukça sakin görünmeye çalýþýyordum. O’na bir þeyler belli etmemek için çok dikkatli davranýyordum. Saçlarýný da kurttuktan sonra geldi kanepede yanýma oturdu. Sað elini omuzuma atýp sevgi dolu sözler fýsýldadý. Ben de ayný þekilde mukabelede bulundum ve “Sevgilim, bu gün çok güzel, zevkli bir gece geçireceðiz. Ölünceye kadar unutamayacaðýn bir gece olacak inan! Bir arkadaþtan oldukça güzel bir film aldým. Önce istersen filmi izleyelim. Senin de beðeneceðini umuyorum.”, dedim. |
|
106
|
|
|
|
Sadece birbirimizin gözlerine baktýk. Ne müziðin sesi, ne figürlerin canlýlýðý, ne de rüzgâr kaçýrabildi o aný. An’ý kýpýrdatan bir tek yürek çarpýntýsý oldu. Kalktým, kendi gözlerimden onun gözlerine yol aldým. |
|
107
|
|
|
|
Öðretmen anlattý, anlattý, anlattý ve üzüldü. Bakýþlarý yerdeki kilit taþlarýna takýlýp kaldý. Dinleyenler de üzüldü. Ve hiç kimse tek bir soru bile sormadý. Onlar suskunluk içinde kendi düþüncelerinde gezinirken dut aðacýna bir sürü serçe kondu. Ortalýðý gürültüye boðdular. Dallar sallandý, birkaç sarý yaprak yere düþtü. Çaycý Kadir elinde bardaklarla dolu tepsiyle masaya geldi. Çay isteyen var mý abi? dedi. |
|
108
|
|
|
|
Azýcýk saçmalamaktan kimseye zarar gelmez. Bana da zarar vermez. Ne demiþ Ludwig Wittgenstein, “Baþardýðýn, baþkalarýna, senin için ifade ettiðinden daha fazla bir þey ifade edemez. Sana neye mal olmuþsa, onlar da o kadar ödeyecekler" |
|
109
|
|
|
|
Gün ortasýnda saat tam on iki de Teleferik semti üzerine Uludað’a týrmanan çelik halatlarýn gölgesi parkýn yukarýsýna týrmanýn yolu kalýn iki çizgiyle býçak kesiyordu. Sarhoþ Hamdi birkaç gündür rakýyý býrakmýþ ayýk geziyordu. |
|
110
|
|
|
|
- Peki, sorarým sana Manuel o konsülün diz çöküp sessizlikle dua edin demesi neyi deðiþtirdi bizim hayatýmýzda? Surlarýn dibindeki dilencilere açlýðýný kuru bayat peksimetle yatýþtýran, pirelide olsa soðuðu kestiði için sýrtýna attýðý pelerinden baþka giyeceði olmayan, Tanrýnýn lütfü baharda ,yazda balýklar avlayýp aç kalmaktan kurtulanlara ne verdi? Zelyotlar kaybettiði savaþ hepimizin kaybý deðimliydi? Türk dostu Kantakizos bir kýzýný Türk ile evlendirdi öteki kýzýný imparatorla ve sýrtýný dayadý saðlam kapýlara .Artýk gidip manastýrýnda otursun , artýk tüm gününü dua ederek geçirsin. Kim nasýl rahatsýz etsin ki onu ? Ýþte budur Manuel dostum geleceðe mirasýmýz budur: Gençliðinde her haltý ye, yaþlanýnca bir manastýr yap sabah akþam dua et. Homeros bile dememiþ miydi? “Tanrýlar bile kanarlar adaklara kurbanlara” |
|
111
|
|
|
|
ve zaman geriye akmaya baþladý |
|
112
|
|
|
|
Sigara aslýnda aþýktýr çakmaða . Çakmak aþýk mýdýr? bilinmez |
|
113
|
|
|
|
"Onlardan birisi olarak vardýn.yankýlarýn ardýndan geliyordun." |
|
114
|
|
|
|
"Ruhumun buruþmuþ mozaiðini çöpe attý herhangi bir peygamber sonluluðu." |
|
115
|
|
|
|
Yürekler çok dövülmüþ bir köpek yavrusu gibi. Acý aðlatmaz artýk. Bütün bu düzensiz düzene bu kadar kolay alet olmak bu yüzden.Rüyalara girmiyor artýk kalem satan çocuklar ya da satacak kalemi olmayanlar. |
|
116
|
|
|
|
Ama yine de seninle bir daha görüþmeyelim. Böyle giderse iþ iyice çýðýrýndan çýkacak. Sana bir þey olmasýna, benim yüzümden baþýna bir þey gelmesine katlanamam. Eðer sen aramazsan aðabeyim sana ulaþamaz. Çok baský yaptýlar ama evinin telefon numarasýný on |
|
117
|
|
|
|
Bazýlarýnýn kafasý karýþýk, karýþýk kafalarýyla karýþtýrýyorlar ve gaye kafa karýþtýrmaksa becerdiler. |
|
118
|
|
|
|
Biliyor musun seni kendi yerime koyup kendi sorunlarýmý çözmeye çalýþmaktan da býktým artýk.
Senin bana ne kadar uzak bir kendinin olduðunu düþünsen de bana o kadar yakýnsýn ki.. |
|
119
|
|
|
|
"Baþýný ýþýða çevirdiðinde gözlerinin yandýðýný hissetti. Hiçbir nesne göremez olmuþtu. Bir süre olduðu yerde gözlerini ovuþturdu. Yavaþ yavaþ puslu da olsa etrafý seçmeye baþlamýþtý. Oldukça ürkütücü bir manzaraydý bu. Ýnsanoðlu büyük ve ortak, evrensel bir trajediyi, hem de onun hiç de farkýnda olmadan, paylaþmak zorunda býrakýlmýþtý bu karanlýk yerde..." |
|
120
|
|
|
|
Ýþaret parmaðýyla kenarýndan yakaladý gözü ve cebin kumaþ duvarýndan da destek alarak yukarý doðru itekledi. Artýk göz, cepten dýþarý çýkmak üzereydi. |
|